19. yüzyılda Francis Galton, değişik bilim dallarında büyük başarılara imza atmış bilim insanlarıyla yaptığı çalışmasında yaklaşık yarısının ailesinin ilk ya da tek çocuk olduğunu ortaya koymuş, akıllarda aynı soru işareti oluşmuştu :
Doğum sırası zekâyı ya da karakteri etkiliyor mu ?
Galton’ın yaptığı bu çalışma yöntem bakımından oldukça zayıftı. Ancak yine de ilerleyen yıllarda Alfred Adler’e ilham olarak doğum sırası ve kişilik özelliklerine ilişkin varsayımlarını oluşturmasında tetikleyici bir unsur oldu. Adler’e göre doğum sırası çocuğun içinde büyüyeceği aile ortamını etkiliyor ve bu ortam karakterine yansıyordu. Örneğin, ailelerin ilk çocuklara dair beklentileri daha büyüktü ve onlara sorumluluk duygusu daha fazla işleniyordu. Bu nedenle de daha güçlü, katı ve kollamacı bir kişlilik geliştiriyorlardı.
En küçük çocuklarsa aile içinde pek çok fert tarafından korunup eğitiliyor, kendilerinden sonra gelen başka bir kardeş stresi yaşamıyorlardı. Bu çocuklar genellikle ailenin şımartılmış “bebek”i olarak kalıyor, hiçbir zaman gerçekleşemeyecek büyük hayallerin peşinden koşuyorlardı.
Adler’in doğum sırasına ilişkin ortaya koyduğu bu detaylı varsayımlar uzun yıllar deneylerle sınanmayı beklemiş ancak pek çok psikologun yaklaşmadığı bir alan olarak sığ verilerle terk edilmişti.
Ancak son yıllarda aile dinamiklerinin bir parçası olarak ele alınan doğum sırası tekrar çalışılmaya başlandı. Yapılan araştırmalar, doğum sırasının çocukların kariyer planlarında da etkili olduğunu ortaya koyuyor.
İlk çocuklar genellikle akademik ve bilişsel meslek alanlarını seçiyorken, ailenin son çocukları sportif ya da sanatsal alanlarda çalışmaya daha yatkın oluyorlar. Bilim insanları, bunun ailelerin beklentileri ve kaygılarıyla birebir ilişki içinde olduğunu düşünüyor. Aileler genellikle ilk çocuğun fiziksel güveni konusunda daha endişeli. Tek başına ayakta kalıp yaşamını sürdürebilmesi öncelikli unsur. Bu nedenle de çocuğun rahat iş bulabileceği alanlara yönelmesinde daha ısrarcı davranıyor. Ancak küçük çocukların ağabey ya da ablaları tarafından bir şekilde korunacağı düşünüldüğünden aileler onların kariyer planlarında farkında olmaksızın daha esnek davranabiliyorlar.
Sonuç olarak doğum sırası zekâyla birebir ilişki içerisinde bulunmuyor. Ancak aile içi dinamikler nedeniyle kişilikte ve yaşamsal seçimlerde dolaylı etkilerde bulunabiliyor.
Kaynaklar: http://www.indiana.edu/~intell/birthOrder.shtml
http://www.sciencedaily.com/releases/2001/05/010529071421.htm
Hadidi, M., Rodriguez, M., Woo, E. “Birth Order and Its Effects on Personality”.
Doğum sırası zekâyı ya da karakteri etkiliyor mu ?
Galton’ın yaptığı bu çalışma yöntem bakımından oldukça zayıftı. Ancak yine de ilerleyen yıllarda Alfred Adler’e ilham olarak doğum sırası ve kişilik özelliklerine ilişkin varsayımlarını oluşturmasında tetikleyici bir unsur oldu. Adler’e göre doğum sırası çocuğun içinde büyüyeceği aile ortamını etkiliyor ve bu ortam karakterine yansıyordu. Örneğin, ailelerin ilk çocuklara dair beklentileri daha büyüktü ve onlara sorumluluk duygusu daha fazla işleniyordu. Bu nedenle de daha güçlü, katı ve kollamacı bir kişlilik geliştiriyorlardı.
En küçük çocuklarsa aile içinde pek çok fert tarafından korunup eğitiliyor, kendilerinden sonra gelen başka bir kardeş stresi yaşamıyorlardı. Bu çocuklar genellikle ailenin şımartılmış “bebek”i olarak kalıyor, hiçbir zaman gerçekleşemeyecek büyük hayallerin peşinden koşuyorlardı.
Adler’in doğum sırasına ilişkin ortaya koyduğu bu detaylı varsayımlar uzun yıllar deneylerle sınanmayı beklemiş ancak pek çok psikologun yaklaşmadığı bir alan olarak sığ verilerle terk edilmişti.
Ancak son yıllarda aile dinamiklerinin bir parçası olarak ele alınan doğum sırası tekrar çalışılmaya başlandı. Yapılan araştırmalar, doğum sırasının çocukların kariyer planlarında da etkili olduğunu ortaya koyuyor.
İlk çocuklar genellikle akademik ve bilişsel meslek alanlarını seçiyorken, ailenin son çocukları sportif ya da sanatsal alanlarda çalışmaya daha yatkın oluyorlar. Bilim insanları, bunun ailelerin beklentileri ve kaygılarıyla birebir ilişki içinde olduğunu düşünüyor. Aileler genellikle ilk çocuğun fiziksel güveni konusunda daha endişeli. Tek başına ayakta kalıp yaşamını sürdürebilmesi öncelikli unsur. Bu nedenle de çocuğun rahat iş bulabileceği alanlara yönelmesinde daha ısrarcı davranıyor. Ancak küçük çocukların ağabey ya da ablaları tarafından bir şekilde korunacağı düşünüldüğünden aileler onların kariyer planlarında farkında olmaksızın daha esnek davranabiliyorlar.
Sonuç olarak doğum sırası zekâyla birebir ilişki içerisinde bulunmuyor. Ancak aile içi dinamikler nedeniyle kişilikte ve yaşamsal seçimlerde dolaylı etkilerde bulunabiliyor.
Kaynaklar: http://www.indiana.edu/~intell/birthOrder.shtml
http://www.sciencedaily.com/releases/2001/05/010529071421.htm
Hadidi, M., Rodriguez, M., Woo, E. “Birth Order and Its Effects on Personality”.