Recep İvedik, Burhan Altıntop Olursa

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan gezmen Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 0
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 3,966

gezmen

Karavan Yönetim
Mesajlar
4,757
Tepkime Puanı
77
Yer
Akhisar
Radikal'den alıntıdır.
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=988198&Date=30.03.2010&CategoryID=42

Cavid Sezen
********************************************************************************************


Recep İvedik, Burhan Altıntop olursa

[attachment=1]
Recep?İvedik’le (Şahan Gökbakar) Burhan Altıntop (Engin Günaydın)?arasındaki ortak nokta nedir desek?

28/03/2010

Burhan Altıntop ile Recep İvedik, 'yanlış' kardeşlerdir. Birbirlerini görünce iğrenebilecek, arkasından laf söyleyebilecek, ama yine de aynı kültür coğrafyasından merkeze göç etmiş ruh ikizleri

ORHAN TEKELİOĞLU (Arşivi)

İlk iki filminde Recep İvedik’in en önemli özelliği asla ve kat’a “uzlaşmaması” değil miydi? Sağa sola, yerli yersiz “saldırıyormuş” gibi yapar, dişini gösterir, hatta tıslar, hırlar, daha sonra da o tuhaf, kahkahayla böğürme arasındaki sesi çıkartarak olaya “imzasını” koyardı. Tabii ki gerçek birinden değil perdede yaratılan bir kahramandan söz ediyoruz. Bu konuda daha önce de yazdığım için özetleyerek geçiyorum, Recep İvedik’in beklenmeyen “başarısının” arkaplanında değişen Türkiye’nin şehrinin çevresi ve merkezinin yeni gerçeği var. Recep, şehrin bir çevre-semtinde (Güngören) yaşasa da merkeze sıkça huruç eden, orada bir dizi “rahatsızlık” yarattıktan sonra evine, mahallesine, babaannesine dönen bir “özgür ruh” gibiydi. Tabii ki burada “özgürlük” derken, tam da memleketimize özgü, had hudut bilmeme, akla geldiği anda emprovize olarak gerçekleştirilen “yabanıllıktan” söz ediyorum. Recep, yolda giderken, sadece zevk için birine çelme takan ve sonra da kahkayı basıp yoluna devam edebilen bir kahramandı. Modern dünyaya, şehir düzenine karşı alaturka direnişin görünür hali gibiydi İvedik, merkezi temsil eden her şeyi kendine dönüştürmek isteyen, kendisi ise asla değişmek istemeyen bir taşra-varoş meleziydi. Ama örneğin, bir “maganda” hiç değildi, çünkü en fazla “eşek şakası” yapabilen, özünde “şefkatli” ve melek kalpli bir “hayvandı”. İlk iki filmde göğsünü gere gere “asabiyim”, “kompleksliyim” diye sık sık kükrese de asla “kötüyüm” demiyordu. İzleyicileri de zaten bu her yerinden kıllar fışkıran devasa şahsiyete sempatik bir “ayı” muamelesi yapıyor, o höykürdükçe kahkahalar atıyor, onun gibi konuşmaya çalışıyorlardı. Ebeveynler ve çoğunlukla merkezi elitler Recep’ten hiç hoşlanmazken, hem varoşun hem de merkezin gençliği kâm alıyordu bu “hayvandan”. Recep, çevre ve merkezin gençliğini biraraya getirebildiği için ve bu kitle en oburundan film tüketicisi olduğu için bu denli tutuluyor. “İtirazları” çok sıradan da olsa ortak duygulara sesleniyor. Örneğin, “suşi yemeği” ile kafa bulurken sadece varoş gencinin değil, merkeze yeni yerleşen eski varoş ailesinin genç üyesinin de hislerine tercüman oluyordu. Güzelim kebabı götürmek varken nedir bu çiğ balık yemeler? Etiler’de mebzul miktarda bulunan kebapçılarda iştahla yemek yiyen gençlerin ruh dünyasını biraz kazıdığınızda bir önceki varoş kuşağının kültürel beğenilerini bulursunuz. Şehrin çevresinden merkezine doğru olan göçün sonucudur bu perde kahramanı ve ona gösterilen tepkinin, sevginin ardında iki elit grup arasında halen süren çatışma hemen kendini gösterir. İşin en ilginç yanı, bu “kahramanı” çevre-kültürden gelen biri değil, aksine tipik bir “Beyaz Türk” ailesinin bireyi, yani Şahan Gökbakar yaratmıştı. Bugüne değin Recep İvedik’i her ortamda savunan, kurda kuşa yem etmeyen Şahan, bu filmde bir “keçiye” kurban ediyor, simgesel olarak “ipini” çekiyor.

Recep’in peti
Serinin üçüncü filmi eğlentili bir gömme töreni hissi yaratıyor. Daha önceki filmler skeç mantığıyla yazılmıştı, bu filmin ise düzgün bir senaryosu ve dolayısıyla dramatik bir anlatısı ve de ağır bir dramı var. Acınası, ezik ve hatta sakil bir Recep’le ilk kez karşılaşıyoruz. Babannesini kaybettiği için depresyona girdiğini söyleyen Recep’in derdi çok büyük aslında, mahallenin çocuğu ailesini ve kendini kaybetmiş, “birey” olmak zorunda kalmış. O eskinin kahkaha meczubu adam gitmiş, yerine içini sürekli sıkıntılar basan maraz bir birey gelmiş. Düpedüz korkuyor Recep, üstelik derdinin nedenini de bilemiyor garibim. Yardıma muhtaç bir enkaza dönüşmüş Recep’in derdi belli aslında. Recep “angst” derdinden mustarip, nedenini bilmediği “endişesi” ile malul. Önce mahallesindeki teyzelerden medet umuyor, cinciye, hocaya falan gidiyor ama ne fayda! Sonra, şehrin “merkezindeki” çözümlerini deniyor, gölge boksu, paintball yapıyor, ruh hekimine gidiyor. Olmuyor olmuyor. Sonunda, yurttan atıldığı için evinde bir süre konuk kalan arkadaşının kızı Zeynep’in yardımıyla derdini anlıyor. Yalnızdır ve her yalnızın bir dosta ihtiyacı vardır. Zeynep ona hediyesini (adı Behlül olan bir keçi) veriyor, evden ayrılıyor. O da bir “pet-dost” sahibidir artık, saldırgan yabani ve hayvani naturasını, melül mahzun bir hayvanın ruhuyla örtüştürmüştür. Petler, sahiplerine benzemez mi? O halde “petleşmekte” olan Behlül değil, Recep’tir. Nitekim filmin son sahnesinde Recep, keçi-Behlül sayesinde bir pet sahibi kızla tanışma şansı yakalar, kızın hayvanının “markasını” öğrendikten sonra durumunu da yorumlar. “Demek ki, siz de hayvanlardan hoşlanıyorsunuz”.

İkinci filmin sonunda babaannesini kaybettiğinde henüz neyi yitirdiğini fark edememişti Recep. Halbuki kaybettiği birincil referans grubuydu, babaannesinin ölümüyle ailesini, mahallesini, temel sosyolojik cemaatini de yitirdi, yalnızlaştı, “birey” kaldı, merkeze doğru itildi. Sosyal referans ve dayanışma bağlarının kalmadığı dünyalarda bireysel yalnızlığın bir korkuya dönüşebileceğini, nedeni bilinmeyen korkunun endişeye (angst) yol açabileceğini, endişenin tipik bir depresyon nedeni olabileceğini pskiyatri bilimi bize söylüyor. Şahan vakasında söylenmeyense, Şahan ile Recep’in, yani oyuncu ile rolünün bu denli yakınlaşmasınının nelere yol açabileceği. Şahan, zamanla üstüne oturan bu “özdeşleşmeyle” ilgili meseleyi nasıl halledeceğini pek bilemiyor. Oynadığı reklamlarda İvedik’e göndermede bulunmaktan beis görmeyen Şahan, bu filmde Recep’i “Burhan Altıntoplaştırarak” bir mesafe kurmaya çalışmış diye düşünmeden edemedim. “Burhan Abi”, daha en başından bir antikahraman olarak yaratıldığı için yaratıcısına (Gülse Birsel ve herhalde Engin Günaydın) hiçbir zarar vermemişti. Şehrin merkezinde (Nişantaşı) yaşayan, ama o dünyaya tam olarak entegre olamayan, taşraya dair olumlu tüm hasletlerini kaybetmiş, Açık Öğretimden diplomalı, yeterince ezik, yeterince üçkağıtçı ama en önemlisi, ruhen yapayalnız biridir Burhan. Saldırganlığını hayat tarzında ifşa eder. Evi hem bir kitsch müzesi hem de merkezi beğeninin “ortaya karışık” bir dışavurumudur. Duvarında asılı duran, “Burhanlaşmış” Mona Lisa resmi ruhundaki melezliğin bir başka suretidir. Keza, Behlül’ü parkta gezdiren Recep de benzer bir melezliğe göndermede bulunur. Burhan ile Recep, yanlış kardeşlerdir. Birbirlerini görünce iğrenebilecek, arkasından laf söyleyebilecek, ama yine de aynı kültür coğrafyasından merkeze göç etmiş ruh ikizleri. Ehlileşen, tırnakları sökülen, kahkaha-böğürtüsü azaltılan az biraz saf ama sempatik “Behlül-Recep”in Burhan Altıntop’un varoştan merkeze göç etmiş ilk hali olduğunu teslim etmek zorundayız. Diyor ki merkezdeki insanlara, bakmayın benim asabi, psikopat “hayvani” halime, ben aslında size eğlence olabilecek, yarı-gülünç, yarı-ezik bir “insanımsıya”, bir “dost-hayvana”, bir “pete” dönüşebilirim. Bana bir el verin yeter! O elin himmetini gişe başarısı belirleyecek.

ORHAN TEKELİOĞLU: Bahçeşehir Üni.

Fft5 mf395960
 

Etiketler
Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,383
Mesajlar
1,517,445
Kayıtlı Üye Sayımız
172,041
Kaydolan Son Üyemiz
İsmail.s

SON KONULAR



Geri
Üst