TÜRKİYE'DE TRAFİK GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ
MEVCUT DURUM VE İYİLEŞTİRME ÖNERİLERİ
Mehmet Kiğılı
Kasım 2008
2007 yılında Türkiye'de Emniyet Genel Müdürlüğünce derlenen kayıtlara göre toplam 3.459 kişi trafik kazalarında hayatını kaybetti. Yani neredeyse her gün 10 kişi trafik kazalarında ölüyor. Kaldı ki bu rakkamlar sadece kaza sırasında hayatını kaybedenleri kapsıyor yani kaza sonrası hastanede hayatını kaybedenlerle rakkam 10 binlere doğru yükseliyor. Toplamda 2007 yılında 662.490 tanesi maddi hasarlı olmak üzere tam 749.456 kaza meydana geldi. Ölenlerden başka bu kazalarda orta büyüklükteki bir Anadolu şehrindeki insan sayısı kadar insan, yani 149.140 kişide yaralandı. Bunlardan bir kısmı bazı organ ve uzuvlarını kaybettiler ve artık başka insanların yardımı olmadan yaşamaz durumdalar.
Trafikte artık ölüm veya yaralanma sıkça olan sıradan bir olay haline geldi. Neredeyse trafikteki sürücülerin kazaya şahit olmadan varacakları yerlere gittikleri gün yok gibi bir şey. Zenginiyle, fakiriyle, genciyle yaşlısıyla her mevsimde ve her saatte trafikte ölü vermeye devam ediyoruz. Herhangi bir şekilde yolları kullanan herkes yüksek ölüm veya yaralanma riskiyle karşı karşıya, belki herkesten daha fazla da bir motorsikletli veya bir bisikletli, bir yaya ama kısacası herkes... Oysa trafik kazaları ve buna bağlı ölüm ve yaralanmaları azaltmak mümkündür. Emniyet kemeri takılarak, hız limitlerine uyularak, alkollü araç kullanımından kaçınarak, kazalarda, ölüm ve yaralanmalarda önemli azalmalar sağlanabilir. Yolların ve yol işaretlemelerin durumu düzeltilerek gene önemli iyileştirmeler gerçekleştirilebilir. Ama gerçek şu ki sadece bunlar da yetmez, baskıyla kurallara uymak değil daha da fazlasının yapılması gerekiyor. Bu da Türkiye'de güçlü bir trafik güvenliği kültürünün oluşturulmasıyla mümkün olabilecektir.
Türkiye'de malesef doğru dürüst hiçbir konuda güvenlik kültürünün oluşmadığını görüyoruz. Ama genede gerek son dönemdeki Avrupa Birliği norm ve yönetmeliklerinin kabulu, gerekse tüketicilerin daha fazla bilinçlenmesiyle bu konuda genel bir iyileşmeden bahsedilebilir. Ancak trafik gene yeterince ciddiye alınmayan bir alan olmaya devam ediyor. Nasıl yediğimiz gıdaların içinde ne olduğunun sorgulanması gerekiyorsa, alınan ilaçların yan etkilerinin uzun uzadıya tespit edilip ilaçların çeşitli kriterlere uygun olması durumunda piyasa sürülmesi gerekiyorsa, uçakların ve trenlerin daha güvenli seyahat vaad etmesini bekliyorsak bu konuda neden mevcut olanla yetinmekteyiz diye kendimize sormalıyız. Yani neden kimse her yıl binlerce insanın trafik kazalarında ölmesini umursamıyor, sakat kalan yaralanan 10 binleri umursamıyor. Oysa yanlış kan verilmesiyle sakat kalan bir hasta veya bazen bir otobüsün taşıyabiledeğinden biraz daha fazla yolcusuyla düşen bir uçak tüm ülkede haftalarca konuşulup ses getirebiliyor. İşte bunun nedeni trafik güvenliği kültürümüzün gelişmemesinde yatmaktadır. Umursamazlık ve ilgisizlik her yıl binlerce cana mal oluyor ve binlercesini de muhtaç ve özürlü bir hayata mahkum ediyor.
KÜLTÜR
Trafik güvenliği kültürü konusuna tam olarak girmeden önce kültürün ne olduğunu hatırlamak gerekir. Kültür geniş anlamda tüm insan düşüncelerini ve davranışlarını kapsar. Güvenliğide içine alarak, inanışları, davranış biçimlerini, alışkanlıkları, değerleri, kuralları, yani günlük aktiviteleri içerisinde insanların, rehber edindiği her şey onların kültürünü oluşturur. Değişik gruplarında değişik kültürleri vardır.
GÜVENLİK KÜLTÜRÜ
Güvenlik söz konusu olduğunda, kültür toplumun nasıl organize olup, nasıl davranacağına karar veren yazılı olmasa da tüm toplum tarafından paylaşılan değer ve inanışların bütünüdür. Burada toplumdan kastımız tüm Türk halkı olmaktadır. Güvenlikte aslında geniş anlamda pek çok konudaki güvenliği ifade edebilir ama burada trafik güvenliği üstünde duracağız. Güvenlik kültürü toplumun yaptığı yasalar ve kanunlarlada kendini gösterir. Toplumun hangi davranışları görmezden geldiği, hangilerine dikkat edip yapmaktan sakındığı, güvenliği tehlikeye düşürecek hangi davranışların tepki gördüğü güvenlik kültürünün bütünü içerisine girer.
TÜRKİYE'DE TRAFİK GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ
Bu tanımlamalardan sonra Türkiye'deki trafik güvenliği kültürünün özelliklerini anlamaya çalışalım, bu anlamda 3 ana madde ortaya çıkmaktadır :
1.Durumdan memnun olma veya umursamazlık
Her yıl trafik kazaları yüzünden binlerce feci ölüm gerçekleşiyor, onbinlerce insan yaralanıyor ve bunların bir kısmı da sakat kalıyor. Maalesef kimse bu durumu yeterince önemsemiyor. Duruma hiçbir tepki göstermemek insanların durumdan memnun olmadığını düşünmemize yetmiyor. Susmak hiçbir zaman “hayır” anlamına gelmez. Dolayısiyle milyonlarca insan her yıl binlerce insanın trafik kazalarında ölmesi durumundan elbette memnun olmasada, umursamazlık içinde bu konuda bir şeyler yapmak niyetinde değil. Her yıl binlerce ölüm ciddi bir problem olmasına rağmen otoriteler ve halk bunu böyle görmüyor. Umursamazlık ve ilgisizlik Türkiye'nin trafik güvenliği kültürünün bir parçası olmuş durumda. Umursamıyoruz...
2. Güvenli olmayan yollar ve sürücü güvenliği
Trafik kazaları eskiden tamamen önemsizdi, zaten o zamanlarda Türkiye'de çok az sayıda taşıt bulunmaktaydı. Kazaların sebebi genelde “deli” gibi kullanan sürücülerdi, bu yüzden de kimse kazaları önemsemezdi. Oysa artık öyle değil yollardaki milyonlarca aracın güvenli bir şekilde bir yerden bir yere gitmesi için güvenli yollara ihtiyaç var. Kaza yapanların hepsi “deli” gibi süren sürücüler değil. Herkes kaza yapıyor artık. Kazaların olmasına sebep kötü yollar ve hepsi deli gibi kullanmasalarda gene sürücü hataları. Ve Türkiye'nin trafik güvenliği kültürünün ne kadar zayıf olduğu bir kez daha burada ortaya çıkıyor. Türkiye'deki karayollarının kabaca %80'i gerekli güvenlik standartlarını karşılamaktan uzaktır, bir çok yerde yol kaplamaları kötü durumda ve hepsinden kötüsü yollarda yeterli yol işaretleri ve levhalar bulunmamaktadır. Hele ki yol yapımıyla uğraşan inşaat şirketlerinin yol yapımları sırasındaki çalışma şekli insan canını tamamen hiçe sayan bir tablo ortaya koymaktadır. Bu yüzden her yıl yüzlerce insan ölmektedir.
Yayalar içinde benzer zorluklar söz konusudur, neredeyse hiçbir sürücü yaya geçitlerinde durmaz. Türkiye'de fiili durumda “yaya geçidi” diye bir şey yoktur. Yani güvenli olmayan yollar Türkiye için artık kanıksanmış bir durum, trafik kültürü içerisine yerleşmiş sıradan bir durum olmuştur. Her yıl sürücülerde yayalarda işaretlemeleri eksik, kaplaması bozuk karayollarında hayatını kaybetmekteler. Yetersiz karayollarının tek istisnası otoyollardır, yüksek standartlarda inşa edilmiş, iyi şekilde işletilen otoyollar Türkiye'nin trafik güvenliği kültürünün yüz akıdır diyebiliriz. Ancak bu konuda da Türkiye'deki sürücülerin otoyolda araç kullanma kültürünün eksik olduğunu eklemek lazım.
Türkiye'de sürücüler halen emniyet kemeri kullanımı gibi basit önlemleri almaktan bile kaçınmaya devam etmekteler. Değil güçlü bir güvenlik kültürüne sahip olmak “Emniyet kemeri sesli ikazını iptal eden cihaz ” üreten bir ülkede yaşamaktayız. Dünyanın trafik güvenliği kültürü gelişmiş ülkelerindeki teknolojik gelişmeler ve Ar-Ge çalışmaları neticesinde ortaya çıkan araçlardaki güvenlik önlemleri Türkiye'yedeki araçlarada doğal olarak gelmekte ama emniyet kemeri veya hava yastığı gibi güvenlik sistemlerinin kullanımı konusunda Türkiye'de oluşmuş alışkanlık, bilgi ve tecrübe yoktur. Halen emniyet kemeri takanların çoğu bu önlemi malesef sadece cezadan korktuğu için almaktadır. Motorsiklet ve bisikletler ise halen Türkiye'deki trafik kültürü içerisinde bulunmayan ve tanınmayan taşıtlardır. Sürücüler genelde onları yok sayar.
3. Güvenlik Kültürünün kendi içerisindeki farklılıklar
Türkiye'de tek bir güvenlik kültüründen bahsetmekte doğru olmaz. Güvenlik kültürü Türkiye'de ülke içinde de değişkenlik göstermektedir ;
a. Türkiye'de trafikte insanların %99 uyduğu bir kural düşünmek zor ama örneğin acil durumlarda neredeyse sürücülerin tamamı dörtlü flaşörlerini yakıyor. Bu Türkiye'deki trafik güvenliği kültürü içerisinde yer alıyor. Ancak bu konuda da şöyle bir çarpıklığı belirtmek lazım dörtlü flaşör kullanımı, otoyolda ters yönde gitmek gibi kural ihlallerinde de her sürücünün sığındığı bir şey oluyor.
b.Trafik güvenliği kültürü şehirlerde ve kırsal alanda farklılık göstermektedir. Kırsal alanda yaşayanların şehirlerde yaşayanlara göre yeni fikirleri, kuralları hem öğrenmek hem de benimsemek konusunda daha tutucu, umursamaz, başlarına buyruk oldukları söylenebilir. Türkiye'de kırsal alanlardaki sürücülerin çoğunluğu kırmızı ışıkta hiç durmazlar, dönüşlerde sinyal lambalarını kullanmazlar, yolda şeritleri doğru kullanmayı bilmezler. Tabi bu noktada çarpıcı bir sosyal saptamayı buraya eklemekte fayda var ; Türkiye'de kırsal bölgede yaşayanların oranının bundan 25 yıl önce toplam nüfusun %60'ı kadar iken, bugün bu oranının %35'e kadar düşmüştür. Yani şu an şehirlerde yaşayan halkın çok büyük bir kısmıda büyük göç dalgalarıyla şehirlere gelip yerleşmiş, aslında 10-15 yıl önce kırsal alanlarda yaşayan insanlardan oluşmaktadır. Bu da Türkiye'de neden şehirlerde de trafik güvenliği kültürünün gelişmediğini bir yönüyle açıklamaktadır. Genede her şeye rağmen şehirlerdeki sürücülerin trafik kurallarına çok daha fazla uyduklarını söylemek mümkündür.
DÜNYA'DAN GÜVENLİK KÜLTÜRLERİ
Evet maalesef ülkemizin trafik güvenliği kültürü zayıftır. Doğruyu söylemek gerekirse ülkemizde kalite kültürüde ancak son 10-15 yıllık zamanda ve gene özellikle ihracatçı sektörlerde ve özellikle de Avrupa Gümrük Birliği anlaşması ile birlikte gelişmiştir. Kalite “güvenliği” asla ikinci plana atmaz. Kaliteli iş, kaliteli üretim ancak güvenlik şartları sağlandığında bir değer ifade eder. Dolayısiyle aslında kalite kültürü olan bir ülkede güvenlik kültürüde gelişir. Güvenlik ve Kalite kültürü gelişmiş ülkeler, uzay sanayi, havacılık sanayi, Nükleer enerji üretimi, yüksek hızlı demiryolu araçları üretimi gibi çok üst düzeyde kalite ve güvenlik şartlarına tabi alanlarda kendilerini geliştirmiş, bu sektörlerin doğmasını ve bugünkü güçlü ve sağlıklı seviyelerine gelmelerini sağlamışlardır. Doğal olarak bu gelişmiş ülkeler trafik güvenliği konusuna da ülkemizden çok daha bilimsel yaklaşmakta ve trafik güvenliğini arttırmak için çalışmalarını devamlı sürdürmektedirler.
Örneğin 1997 yılında İsveç “Vision Zero” olarak adlandırdığı bir trafik güvenliği hedefini ortaya koymuş bu amaçla uzun vadede “0 ölümlü kaza” perspektifi doğrultusunda çalışmalar yapmaktadır. Avustralya, Hollanda ve Kanada gibi ülkelerde ölümlü kazaları ve yaralanmaları azaltmaya yönelik politikalar ortaya koymuş ve uygulamaya geçirmişlerdir.
TÜRKİYE'DE TRAFİK GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜNÜN OLUŞMASI VE GELİŞMESİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Trafik Güvenliği Kültürünün gelişmesi genel olarak üç alandaki gelişmelere bağlıdır ;
Tüm ülkenin trafik güvenliğini en ön plana alması ve bu konuda iyileşme olması için kaynakların transfer edilmesi.
Trafik güvenliği konusunda etkili olabilecek tüm organizasyonların ve kişilerin veya direkt sorumlu olan resmi yetkili kadroların geniş düşünüp bilimsel olarak kanıtlanmış metodları yürürlüğe koyması.
Ve tüm sürücülerin trafikteki tüm davranışlarında güvenliği ön planda tutması.
Ancak bunları uygulamada, trafik güvenliği kültürünün oluşmasında pek çok başka engellerde mevcuttur ;
Bireyler
Bireysel olarak sürücüler ve yayalar trafik güvenliği konusunu ciddiye almazlar. Trafik güvenliği konusunu gıda veya ilaçtaki gibi herkesi ilgilendiren bir sorun olarak görme eğilimi yoktur. Açıkçası trafik güvenliğinin oluşması büyük oranda sürücülerin bireysel sorumluklarını yerine getirmelerine bağlıdır.
Bu sorumluluk çeşitli kısıtlamalara uyularak yerine getirilebilir. Bu kısıtlamalar, kanunlar, politikalar, kültürel normlar yoluyla bireyden uyması beklenilen şeylerdir. Ve kısıtlamalar çoğunlukla bireylerin hoşuna gitmez, onlar saygısız bir özgürlüğü ve konforu, güvenliğe tercih etme eğilimindedirler. Ama genede bilinçli bir kitle, bazı kısıtlamalar konmazsa bir bireyin özgürlük olarak gördüğü şeyin, diğer bireye zarar vereceğini kabul eder. Trafik güvenliği kültürü özgürlükler ve güvenlik arasında bir denge noktasında oluşur. Bu denge noktası Maalesef Türkiye kabul edilebilir bir güvenlik seviyesi sağlamamaktadır.
Çeşitli kısıtlamalara halkı ikna etmenin zorluklarından biride kazalardaki ölümlere ve yaralanmalara karşı oluşmuş toplumdaki genel duyarsızlıktır. Diğer zorluklar şöyle sıralanabilir ;
Bana bir şey olmaz düşüncesi : Her yıl binlerce kişi ölmesine rağmen 70 milyonluk bir ülkede binlerle ifade edilen bir rakkam pek çok kimseyi ürkütmemektedir.... bu konuda Türkiye'de sorumsuz siyasiler tarafından da desteklenen trajik, kaderci bir bakış açısı hakimdir ; ”Yazılmışsa olur...” gibi...
Ben iyi şöförüm düşüncesi : Sürücülerin büyük bir kısmı kendi araç kullanma becerilerinin ortalamanın çok üstünde olduğunu düşünmektedir. Kendince herkes çok iyi şöfördür. Kaza sebeplerini devamlı başkalarında aramak, bütün şöförleri hatalarını düzeltip daha güvenli araç kullanmaktan alıkoymaktadır.
Sürücülerin yolda araç sürerken kimliklerinin belirsiz olması : Trafikte güvenlik konulan trafik kurallarına uyulmadıkça sağlanamaz. Fakat sürücüler araçlarının içindeyken etraftan izoledirler, kimlikleri belirsizdir. Ve insanlar kimlikleri tanınmadığı, belirsiz olduğu zaman farklı davranışlar gösterirler. Sözgelimi, bir vergi dairesinde veznede, ya da ATM'nin başında saygılı bir şekilde kuyrukta sıranın kendisine gelmesini bekleyen kişi, aracına binip evine dönerken sağa dönmek için bekleyen araçların oluşturduğu kuyruğun en önüne geçebiliyor veya iki şeritlik bir yolda gene başka araç sürücülerini sıkıştırarak kendine üçüncü bir şerit yaratabiliyor. Oysa aynı kişi aracından indikten sonra kimliğinin anlaşıldığı sosyal ortamlarda kurallara uyan sıradan biridir.
Aracın sürücüye özel olması : Sürücüler araçlarında gözlemlenmeye karşılar. Bu nedenle de araçlara sürücü davranışlarını gözlemleyecek cihazlar yerleştirilemiyor. Bunun sonucu olarak ta sürücülerin davranışları ancak hız tespit radarları ve EDS gibi denetim sistemleriyle dışarıdan kontrol edilmeye çalışılıyor.
Ulusal Öncelikler, Değerler ve Kaynaklar
Üç tane birbiriyle bağlantılı sebep neden trafiğin öncelik sırasında yukarılarda olmadığını ve neden sınırlı kaynaklarla yetinmek zorunda olduğunu açıklamaktadır.
1.Trafik güvenliği en öncelikli sosyal problem olarak görülmüyor. Çünkü trafik kazaları büyük tepki yaratan olaylar olmuyor. Kamoyu kazaları birbirinden farklı görmüyor, “deli gibi” kullanan sürücü veya “alkollü” bir sürücü kaza yapmış diye genelleniyor. Olay tamamen Birkaç kişinin hataları olarak düşünülüyor. Dolayısiyle trafik kazalarının ses getirmesi için ancak ünlü bir futbolcu, ya da bir pop müzik şarkıcısının başına gelmesi gerekiyor. Yani kamoyu kazaların sansasyonel boyutuyla ilgilenmektedir, trafik güvenliğine ise ilgisizdir.
2.Hükümetlerin trafik güvenliği konusunda aktif rol oynaması herkes tarafında kabul gören ve istenen bir şey gibi bahsediliyor. Fakat öte yandan iş bireysel kısıtlamalara gelince, bireyler kısıtlama sadece benim can emniyetimle ilgili düşüncesiyle kısıtlamalara karşı direnç gösteriyor ve kurallara uymuyor. Yani hükümetler lider rol üstlenip örneğin araçlarda emniyet kemerinin bulunmasını zorunlu hale getirsede, emniyet kemerinin kullanılmasının zorunlu tutulması konusunda sürücülerin direncini kırmakta zorlanıyor. Halen emniyet kemeri önemli sayıda bir kesim tarafından kullanılmıyor. Hatta yeni araçlardaki emniyet kemeri ikazınıda susturmak amacıyla Türkiye'de emniyet kemerini bağlayıp üstüne oturan sürücüler bile görmek mümkün.
3.Trafik güvenliğinin gelişimi için doğal olarak bazı kaynakların seferber edilmesi gerekmektedir. Ama trafik güvenliği bu konuda da askeri savunma harcamaları, sağlık harcamaları gibi harcama kalemleriyle yarışmak zorunda kalır, bu da kaynakların daha fazla öncelik verilen alanlara kayarken trafik güvenliğinin önceliği çok benimsenmediği için kaynaksız kalmasına yol açmaktadır.
ORGANİZASYONLAR VE TRAFİK GÜVENLİĞİ İLGİLİ KURULUŞLAR
Türkiye'de Trafik güvenliği konusunda çalışan faaliyet gösteren Türkiye Trafik Vakfı, İstanbul Trafik Vakfı gibi pek çok organizasyon, dernek ve vakıf bulunmaktadır. Ancak ne var ki güçlerini tek bir zeminde birleştirebilecekeleri ve verimli trafik güvenliği stratejileri oluşturabilecekleri bir ortam yaratamamaktalar.
Araç güvenliği ise 40 yıldır devamlı gelişmektedir. Devlet teşvikleride alan otomotiv devleri daha güvenli araçlar üretme konusunda ciddi ilerleme kaydediyorlar. Örneğin artık problemli parçaları bulunan araçlar servislere geri çağrılıp kusurlu parçalar değiştiriliyor. Araç güvenliği konusundaki gelişmeler başka konularda olduğu gibi karamsar bir tablo çizmemekte, ve araç güvenliği konusunda bilimsel yöntemler izlenmektedir. Ancak ne var ki genede yaşanan tecrübelerden alınan dersler yeni güvenlik önlemleri alma konusunda firmalar için başlıca baskı faktörü olarak kalmaya devam etmektedir. Hala otomotiv devleri güvenlik konusuna satış kaygılarını unutarak yaklaşamamaktalar.
TÜRKİYE'NİN TRAFİK GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ NASIL DEĞİŞTİRİLİR?
Türkiye gibi bir ülkede trafik güvenliği kültürünü değiştirmek yani insanların değerlerini, inanışlarını, ve trafik güvenliğini etkileyen davranışlarını değiştirmeleri oldukça zor ve problemli bir süreç olarak gözüküyor. Bunun bir formülü yok ama izlenecek bazı yöntemler ve stratejilerle Türkiye dünyanın trafik güvenliği konusunda korkulan, çekinilen ülkelerinden biri olmaktan çıkabilir, hatta göreceli olarak güvenli bir ülke olabilir.
Ne yapılmalı?
Trafik güvenliği seviyesi normalleştirilmeli. Yani halkın daha güvenli bir trafik talep etmesi sağlanmalı. Örneğin hava taşımacılığı gibi, gıda veya ilaçta olduğu gibi şimdiye nazaran ancak çok çok az ölü ve yaralı sayıları normal sayılmalı. Hükümet seviyesinde olsun, ve belediyelerde olsun trafik güvenliği kültürünün geliştirilmesi için uzun vadeli stratejik planlar yapılmalı, somut hedefler ortaya konmalı ve bu planlar hemen hayata geçirilmelidir.
Nasıl yapılmalı?
Tek bir projenin yalnız başına tüm bir kültürü değiştirmesi beklenemez. Ama değişik seviyelerdeki insanları hedefleyen kimisi spesifik olarak bir kurala odaklanan, kimisi daha geniş anlamda trafik kavramını hedefleyen çok çeşitli stratejilerle bunu başarmak mümkündür. Eğer yeterince fazla bu konular gündeme getirilir ve hakkında konuşulursa, kampanyalar yapılırsa değişim mutlaka başlayacaktır. Örneğin en son ülkemizdeki “içinizdeki trafik canavarını durdurun” kampanyasından bu yana özel sektör girişimiyle yapılan bir sosyal sorumluluk projesi ( Trafik Hayattır ) hariç Türkiye'de herhangi bir trafik güvenliğine yönelik kampanya yapıldığını uzun süre göremedik. Son dönemde Cumhurbaşkanlığı tarafından çeşitli sponsorlarında desteğiyle pek ses getirmesede “trafik'te 10 bin hayat” isimli bir sosyal sorumluluk kampanyası ortaya çıktı. Ama hala günde ortalama 4 saat TV seyreden Türk halkı için TV'lerde uyarıcı yayınlar, filmler görmek mümkün değil. Oysa kültürün oluşması için etkileyici akılda kalıcı sloganlar, görseller ve bunların devamlı olarak tekrar edilmesi şarttır. Kurallar ne kadar çok tekrar edilirse insanların bilinçlenmesi de buna bağlı olarak gerçekleşecektir. Sadece cezalandırmanın sonuç sağlamadığı fark edilmelidir.
Bilgi, İletişim ve Medya
Trafik kazalarındaki ölüm ve yaralanmalar,kaza sayıları, maddi kayıplar devamlı olarak gündeme taşınmalıdır. Otobüs kazasında ölen 23 kişinin canı kadar, hemen köşedeki kavşakta taksicinin çarparak öldürdüğü yaşlı kadının canıda değerlidir. Hiçkimsenin canı diğerinden değersiz değildir. Bir kişi dahi ölse medyaya taşınmalı ve kamoyuna devamlı bilgi verilmelidir.
Anketlerle halkın konuya olan yaklaşımı ölçülmeli, trafik güvenliğine öncelik verilmesi için irdeliyici anket sonuçları medya ile paylaşılmalıdır.
İletişim ve eğitim metodları kullanılarak trafik güvenliği konusunun gündemde tutulup desteklenmesi sağlanmalıdır.
Araştırmalar
Daha güvenli araçlar, yollar konusunda daha çok araştırma yapılmalıdır.
Sadece neler yapılması gerektiğini değil nasıl yapılması gerektiğinide ortaya koyan araştırmalar yayınlanmalıdır.
Diğer ülkelerin yaşadığı tecrübelerden mutlaka faydalanılmalıdır.
Sürecin İdaresi
Trafik güvenliği konusunda tutarlı ve güçlü bir liderlik üstlenilmelidir. Bu liderlik davranışıyla halkın trafik güvenliği konusunda katılımcı olması sağlanmalı, trafik güvenliği kültürünü geliştirmek konusunda halk desteklenmelidir.
Ülke bazında trafik güvenliği hedefleri konmalıdır.
Trafik güvenliği konusunda polisin eğitim seviyesi arttırılmalı, otoritesi güçlendirilmelidir.
Trafik suçlarına verilen cezaların arttırılması sağlanmalı ve daha önemlisi bu değişiklikler sık sık duyurulmalı tekrar tekrar halka hatırlatılmalıdır.
Trafik güvenliğinin arttırılması konusunda araştırma grupları kurulmalı ve bilimsel çalışmalar yaparak otoritelere destek olmaları sağlanmalıdır.
Belediyelerin lokal trafik sorunlarına odaklanması sağlanmalı, böylelikle trafik güvenliğinin arttırılması köyden, kasabadan başlamalıdır.
SONUÇ
Tüm trafik güvenliği kültürünü değiştirmek çok zor bir görevdir, bunun için bireylerin mantalitelerini ve davranışlarını değiştirmeleri gerekmektedir, yönetimlerin kanun ve uygulamalarını değiştirmesi geretirmekte, ve hükümetlerin önceliklerini ve harcama kalemlerini değiştirmeleri gerekmektedir. Bunlar zor şeyler ama trafik güvenliği kültürünün oluşması için gerekliler ve gene de zamanla başarılabilirler. Eskiden otobüslerde bile sigara içilirken şu an kapalı alan olan her yerde sigara içilmesi yasaklanıyor. Şu aşamadan sonra artık tekrar otobüslerde sigara içilmesi mümkün gözükmüyor. Demek ki toplum olarak bazı davranışlarımızı değiştirebiliyoruz. Trafik konusunda da pek çok olumlu gelişme olabilir, alışkanlıkların olumlu yönde değişebileceğini orada da görmek mümkün. Elbette bu tüm toplumun çabasıyla olabilecek bir şeydir.
Bugün 10.000'lerde olan trafik kazalarında ölüm rakkamları, önlem alınmazsa yarın 15.000'lere çıkacak. Araç sayısı arttıkça daha sonra 20.000'leri bulacak ve daha çok canlar yanacak, aileler perişan olacak, sakat kalanların hem kendileri, hem de onlara bakmak durumunda kalan yakınları engelli bir hayat yaşayacaklar. Ama şimdiden itibaren birşeyler değişmeye başlarsa yarınlarda pek çok canlar kurtulacak. Herkes biran önce diğer sürücüler için iyi bir örnek oluşturma motivasyonuyla trafikte payına düşen sorumluluğu üstlenmelidir.
Kaynakça :
1.AAA Foundation for Traffic Safety – www.aaafoundation.org
2.National Highway Traffic Safety Administration – www.nhtsa.gov
3.Governer's Traffic Safety Comitee – www.nysgtsc.state.ny.us
4.Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığı – www.trafik.gov.tr
MEVCUT DURUM VE İYİLEŞTİRME ÖNERİLERİ
Mehmet Kiğılı
Kasım 2008
2007 yılında Türkiye'de Emniyet Genel Müdürlüğünce derlenen kayıtlara göre toplam 3.459 kişi trafik kazalarında hayatını kaybetti. Yani neredeyse her gün 10 kişi trafik kazalarında ölüyor. Kaldı ki bu rakkamlar sadece kaza sırasında hayatını kaybedenleri kapsıyor yani kaza sonrası hastanede hayatını kaybedenlerle rakkam 10 binlere doğru yükseliyor. Toplamda 2007 yılında 662.490 tanesi maddi hasarlı olmak üzere tam 749.456 kaza meydana geldi. Ölenlerden başka bu kazalarda orta büyüklükteki bir Anadolu şehrindeki insan sayısı kadar insan, yani 149.140 kişide yaralandı. Bunlardan bir kısmı bazı organ ve uzuvlarını kaybettiler ve artık başka insanların yardımı olmadan yaşamaz durumdalar.
Trafikte artık ölüm veya yaralanma sıkça olan sıradan bir olay haline geldi. Neredeyse trafikteki sürücülerin kazaya şahit olmadan varacakları yerlere gittikleri gün yok gibi bir şey. Zenginiyle, fakiriyle, genciyle yaşlısıyla her mevsimde ve her saatte trafikte ölü vermeye devam ediyoruz. Herhangi bir şekilde yolları kullanan herkes yüksek ölüm veya yaralanma riskiyle karşı karşıya, belki herkesten daha fazla da bir motorsikletli veya bir bisikletli, bir yaya ama kısacası herkes... Oysa trafik kazaları ve buna bağlı ölüm ve yaralanmaları azaltmak mümkündür. Emniyet kemeri takılarak, hız limitlerine uyularak, alkollü araç kullanımından kaçınarak, kazalarda, ölüm ve yaralanmalarda önemli azalmalar sağlanabilir. Yolların ve yol işaretlemelerin durumu düzeltilerek gene önemli iyileştirmeler gerçekleştirilebilir. Ama gerçek şu ki sadece bunlar da yetmez, baskıyla kurallara uymak değil daha da fazlasının yapılması gerekiyor. Bu da Türkiye'de güçlü bir trafik güvenliği kültürünün oluşturulmasıyla mümkün olabilecektir.
Türkiye'de malesef doğru dürüst hiçbir konuda güvenlik kültürünün oluşmadığını görüyoruz. Ama genede gerek son dönemdeki Avrupa Birliği norm ve yönetmeliklerinin kabulu, gerekse tüketicilerin daha fazla bilinçlenmesiyle bu konuda genel bir iyileşmeden bahsedilebilir. Ancak trafik gene yeterince ciddiye alınmayan bir alan olmaya devam ediyor. Nasıl yediğimiz gıdaların içinde ne olduğunun sorgulanması gerekiyorsa, alınan ilaçların yan etkilerinin uzun uzadıya tespit edilip ilaçların çeşitli kriterlere uygun olması durumunda piyasa sürülmesi gerekiyorsa, uçakların ve trenlerin daha güvenli seyahat vaad etmesini bekliyorsak bu konuda neden mevcut olanla yetinmekteyiz diye kendimize sormalıyız. Yani neden kimse her yıl binlerce insanın trafik kazalarında ölmesini umursamıyor, sakat kalan yaralanan 10 binleri umursamıyor. Oysa yanlış kan verilmesiyle sakat kalan bir hasta veya bazen bir otobüsün taşıyabiledeğinden biraz daha fazla yolcusuyla düşen bir uçak tüm ülkede haftalarca konuşulup ses getirebiliyor. İşte bunun nedeni trafik güvenliği kültürümüzün gelişmemesinde yatmaktadır. Umursamazlık ve ilgisizlik her yıl binlerce cana mal oluyor ve binlercesini de muhtaç ve özürlü bir hayata mahkum ediyor.
KÜLTÜR
Trafik güvenliği kültürü konusuna tam olarak girmeden önce kültürün ne olduğunu hatırlamak gerekir. Kültür geniş anlamda tüm insan düşüncelerini ve davranışlarını kapsar. Güvenliğide içine alarak, inanışları, davranış biçimlerini, alışkanlıkları, değerleri, kuralları, yani günlük aktiviteleri içerisinde insanların, rehber edindiği her şey onların kültürünü oluşturur. Değişik gruplarında değişik kültürleri vardır.
GÜVENLİK KÜLTÜRÜ
Güvenlik söz konusu olduğunda, kültür toplumun nasıl organize olup, nasıl davranacağına karar veren yazılı olmasa da tüm toplum tarafından paylaşılan değer ve inanışların bütünüdür. Burada toplumdan kastımız tüm Türk halkı olmaktadır. Güvenlikte aslında geniş anlamda pek çok konudaki güvenliği ifade edebilir ama burada trafik güvenliği üstünde duracağız. Güvenlik kültürü toplumun yaptığı yasalar ve kanunlarlada kendini gösterir. Toplumun hangi davranışları görmezden geldiği, hangilerine dikkat edip yapmaktan sakındığı, güvenliği tehlikeye düşürecek hangi davranışların tepki gördüğü güvenlik kültürünün bütünü içerisine girer.
TÜRKİYE'DE TRAFİK GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ
Bu tanımlamalardan sonra Türkiye'deki trafik güvenliği kültürünün özelliklerini anlamaya çalışalım, bu anlamda 3 ana madde ortaya çıkmaktadır :
1.Durumdan memnun olma veya umursamazlık
Her yıl trafik kazaları yüzünden binlerce feci ölüm gerçekleşiyor, onbinlerce insan yaralanıyor ve bunların bir kısmı da sakat kalıyor. Maalesef kimse bu durumu yeterince önemsemiyor. Duruma hiçbir tepki göstermemek insanların durumdan memnun olmadığını düşünmemize yetmiyor. Susmak hiçbir zaman “hayır” anlamına gelmez. Dolayısiyle milyonlarca insan her yıl binlerce insanın trafik kazalarında ölmesi durumundan elbette memnun olmasada, umursamazlık içinde bu konuda bir şeyler yapmak niyetinde değil. Her yıl binlerce ölüm ciddi bir problem olmasına rağmen otoriteler ve halk bunu böyle görmüyor. Umursamazlık ve ilgisizlik Türkiye'nin trafik güvenliği kültürünün bir parçası olmuş durumda. Umursamıyoruz...
2. Güvenli olmayan yollar ve sürücü güvenliği
Trafik kazaları eskiden tamamen önemsizdi, zaten o zamanlarda Türkiye'de çok az sayıda taşıt bulunmaktaydı. Kazaların sebebi genelde “deli” gibi kullanan sürücülerdi, bu yüzden de kimse kazaları önemsemezdi. Oysa artık öyle değil yollardaki milyonlarca aracın güvenli bir şekilde bir yerden bir yere gitmesi için güvenli yollara ihtiyaç var. Kaza yapanların hepsi “deli” gibi süren sürücüler değil. Herkes kaza yapıyor artık. Kazaların olmasına sebep kötü yollar ve hepsi deli gibi kullanmasalarda gene sürücü hataları. Ve Türkiye'nin trafik güvenliği kültürünün ne kadar zayıf olduğu bir kez daha burada ortaya çıkıyor. Türkiye'deki karayollarının kabaca %80'i gerekli güvenlik standartlarını karşılamaktan uzaktır, bir çok yerde yol kaplamaları kötü durumda ve hepsinden kötüsü yollarda yeterli yol işaretleri ve levhalar bulunmamaktadır. Hele ki yol yapımıyla uğraşan inşaat şirketlerinin yol yapımları sırasındaki çalışma şekli insan canını tamamen hiçe sayan bir tablo ortaya koymaktadır. Bu yüzden her yıl yüzlerce insan ölmektedir.
Yayalar içinde benzer zorluklar söz konusudur, neredeyse hiçbir sürücü yaya geçitlerinde durmaz. Türkiye'de fiili durumda “yaya geçidi” diye bir şey yoktur. Yani güvenli olmayan yollar Türkiye için artık kanıksanmış bir durum, trafik kültürü içerisine yerleşmiş sıradan bir durum olmuştur. Her yıl sürücülerde yayalarda işaretlemeleri eksik, kaplaması bozuk karayollarında hayatını kaybetmekteler. Yetersiz karayollarının tek istisnası otoyollardır, yüksek standartlarda inşa edilmiş, iyi şekilde işletilen otoyollar Türkiye'nin trafik güvenliği kültürünün yüz akıdır diyebiliriz. Ancak bu konuda da Türkiye'deki sürücülerin otoyolda araç kullanma kültürünün eksik olduğunu eklemek lazım.
Türkiye'de sürücüler halen emniyet kemeri kullanımı gibi basit önlemleri almaktan bile kaçınmaya devam etmekteler. Değil güçlü bir güvenlik kültürüne sahip olmak “Emniyet kemeri sesli ikazını iptal eden cihaz ” üreten bir ülkede yaşamaktayız. Dünyanın trafik güvenliği kültürü gelişmiş ülkelerindeki teknolojik gelişmeler ve Ar-Ge çalışmaları neticesinde ortaya çıkan araçlardaki güvenlik önlemleri Türkiye'yedeki araçlarada doğal olarak gelmekte ama emniyet kemeri veya hava yastığı gibi güvenlik sistemlerinin kullanımı konusunda Türkiye'de oluşmuş alışkanlık, bilgi ve tecrübe yoktur. Halen emniyet kemeri takanların çoğu bu önlemi malesef sadece cezadan korktuğu için almaktadır. Motorsiklet ve bisikletler ise halen Türkiye'deki trafik kültürü içerisinde bulunmayan ve tanınmayan taşıtlardır. Sürücüler genelde onları yok sayar.
3. Güvenlik Kültürünün kendi içerisindeki farklılıklar
Türkiye'de tek bir güvenlik kültüründen bahsetmekte doğru olmaz. Güvenlik kültürü Türkiye'de ülke içinde de değişkenlik göstermektedir ;
a. Türkiye'de trafikte insanların %99 uyduğu bir kural düşünmek zor ama örneğin acil durumlarda neredeyse sürücülerin tamamı dörtlü flaşörlerini yakıyor. Bu Türkiye'deki trafik güvenliği kültürü içerisinde yer alıyor. Ancak bu konuda da şöyle bir çarpıklığı belirtmek lazım dörtlü flaşör kullanımı, otoyolda ters yönde gitmek gibi kural ihlallerinde de her sürücünün sığındığı bir şey oluyor.
b.Trafik güvenliği kültürü şehirlerde ve kırsal alanda farklılık göstermektedir. Kırsal alanda yaşayanların şehirlerde yaşayanlara göre yeni fikirleri, kuralları hem öğrenmek hem de benimsemek konusunda daha tutucu, umursamaz, başlarına buyruk oldukları söylenebilir. Türkiye'de kırsal alanlardaki sürücülerin çoğunluğu kırmızı ışıkta hiç durmazlar, dönüşlerde sinyal lambalarını kullanmazlar, yolda şeritleri doğru kullanmayı bilmezler. Tabi bu noktada çarpıcı bir sosyal saptamayı buraya eklemekte fayda var ; Türkiye'de kırsal bölgede yaşayanların oranının bundan 25 yıl önce toplam nüfusun %60'ı kadar iken, bugün bu oranının %35'e kadar düşmüştür. Yani şu an şehirlerde yaşayan halkın çok büyük bir kısmıda büyük göç dalgalarıyla şehirlere gelip yerleşmiş, aslında 10-15 yıl önce kırsal alanlarda yaşayan insanlardan oluşmaktadır. Bu da Türkiye'de neden şehirlerde de trafik güvenliği kültürünün gelişmediğini bir yönüyle açıklamaktadır. Genede her şeye rağmen şehirlerdeki sürücülerin trafik kurallarına çok daha fazla uyduklarını söylemek mümkündür.
DÜNYA'DAN GÜVENLİK KÜLTÜRLERİ
Evet maalesef ülkemizin trafik güvenliği kültürü zayıftır. Doğruyu söylemek gerekirse ülkemizde kalite kültürüde ancak son 10-15 yıllık zamanda ve gene özellikle ihracatçı sektörlerde ve özellikle de Avrupa Gümrük Birliği anlaşması ile birlikte gelişmiştir. Kalite “güvenliği” asla ikinci plana atmaz. Kaliteli iş, kaliteli üretim ancak güvenlik şartları sağlandığında bir değer ifade eder. Dolayısiyle aslında kalite kültürü olan bir ülkede güvenlik kültürüde gelişir. Güvenlik ve Kalite kültürü gelişmiş ülkeler, uzay sanayi, havacılık sanayi, Nükleer enerji üretimi, yüksek hızlı demiryolu araçları üretimi gibi çok üst düzeyde kalite ve güvenlik şartlarına tabi alanlarda kendilerini geliştirmiş, bu sektörlerin doğmasını ve bugünkü güçlü ve sağlıklı seviyelerine gelmelerini sağlamışlardır. Doğal olarak bu gelişmiş ülkeler trafik güvenliği konusuna da ülkemizden çok daha bilimsel yaklaşmakta ve trafik güvenliğini arttırmak için çalışmalarını devamlı sürdürmektedirler.
Örneğin 1997 yılında İsveç “Vision Zero” olarak adlandırdığı bir trafik güvenliği hedefini ortaya koymuş bu amaçla uzun vadede “0 ölümlü kaza” perspektifi doğrultusunda çalışmalar yapmaktadır. Avustralya, Hollanda ve Kanada gibi ülkelerde ölümlü kazaları ve yaralanmaları azaltmaya yönelik politikalar ortaya koymuş ve uygulamaya geçirmişlerdir.
TÜRKİYE'DE TRAFİK GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜNÜN OLUŞMASI VE GELİŞMESİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Trafik Güvenliği Kültürünün gelişmesi genel olarak üç alandaki gelişmelere bağlıdır ;
Tüm ülkenin trafik güvenliğini en ön plana alması ve bu konuda iyileşme olması için kaynakların transfer edilmesi.
Trafik güvenliği konusunda etkili olabilecek tüm organizasyonların ve kişilerin veya direkt sorumlu olan resmi yetkili kadroların geniş düşünüp bilimsel olarak kanıtlanmış metodları yürürlüğe koyması.
Ve tüm sürücülerin trafikteki tüm davranışlarında güvenliği ön planda tutması.
Ancak bunları uygulamada, trafik güvenliği kültürünün oluşmasında pek çok başka engellerde mevcuttur ;
Bireyler
Bireysel olarak sürücüler ve yayalar trafik güvenliği konusunu ciddiye almazlar. Trafik güvenliği konusunu gıda veya ilaçtaki gibi herkesi ilgilendiren bir sorun olarak görme eğilimi yoktur. Açıkçası trafik güvenliğinin oluşması büyük oranda sürücülerin bireysel sorumluklarını yerine getirmelerine bağlıdır.
Bu sorumluluk çeşitli kısıtlamalara uyularak yerine getirilebilir. Bu kısıtlamalar, kanunlar, politikalar, kültürel normlar yoluyla bireyden uyması beklenilen şeylerdir. Ve kısıtlamalar çoğunlukla bireylerin hoşuna gitmez, onlar saygısız bir özgürlüğü ve konforu, güvenliğe tercih etme eğilimindedirler. Ama genede bilinçli bir kitle, bazı kısıtlamalar konmazsa bir bireyin özgürlük olarak gördüğü şeyin, diğer bireye zarar vereceğini kabul eder. Trafik güvenliği kültürü özgürlükler ve güvenlik arasında bir denge noktasında oluşur. Bu denge noktası Maalesef Türkiye kabul edilebilir bir güvenlik seviyesi sağlamamaktadır.
Çeşitli kısıtlamalara halkı ikna etmenin zorluklarından biride kazalardaki ölümlere ve yaralanmalara karşı oluşmuş toplumdaki genel duyarsızlıktır. Diğer zorluklar şöyle sıralanabilir ;
Bana bir şey olmaz düşüncesi : Her yıl binlerce kişi ölmesine rağmen 70 milyonluk bir ülkede binlerle ifade edilen bir rakkam pek çok kimseyi ürkütmemektedir.... bu konuda Türkiye'de sorumsuz siyasiler tarafından da desteklenen trajik, kaderci bir bakış açısı hakimdir ; ”Yazılmışsa olur...” gibi...
Ben iyi şöförüm düşüncesi : Sürücülerin büyük bir kısmı kendi araç kullanma becerilerinin ortalamanın çok üstünde olduğunu düşünmektedir. Kendince herkes çok iyi şöfördür. Kaza sebeplerini devamlı başkalarında aramak, bütün şöförleri hatalarını düzeltip daha güvenli araç kullanmaktan alıkoymaktadır.
Sürücülerin yolda araç sürerken kimliklerinin belirsiz olması : Trafikte güvenlik konulan trafik kurallarına uyulmadıkça sağlanamaz. Fakat sürücüler araçlarının içindeyken etraftan izoledirler, kimlikleri belirsizdir. Ve insanlar kimlikleri tanınmadığı, belirsiz olduğu zaman farklı davranışlar gösterirler. Sözgelimi, bir vergi dairesinde veznede, ya da ATM'nin başında saygılı bir şekilde kuyrukta sıranın kendisine gelmesini bekleyen kişi, aracına binip evine dönerken sağa dönmek için bekleyen araçların oluşturduğu kuyruğun en önüne geçebiliyor veya iki şeritlik bir yolda gene başka araç sürücülerini sıkıştırarak kendine üçüncü bir şerit yaratabiliyor. Oysa aynı kişi aracından indikten sonra kimliğinin anlaşıldığı sosyal ortamlarda kurallara uyan sıradan biridir.
Aracın sürücüye özel olması : Sürücüler araçlarında gözlemlenmeye karşılar. Bu nedenle de araçlara sürücü davranışlarını gözlemleyecek cihazlar yerleştirilemiyor. Bunun sonucu olarak ta sürücülerin davranışları ancak hız tespit radarları ve EDS gibi denetim sistemleriyle dışarıdan kontrol edilmeye çalışılıyor.
Ulusal Öncelikler, Değerler ve Kaynaklar
Üç tane birbiriyle bağlantılı sebep neden trafiğin öncelik sırasında yukarılarda olmadığını ve neden sınırlı kaynaklarla yetinmek zorunda olduğunu açıklamaktadır.
1.Trafik güvenliği en öncelikli sosyal problem olarak görülmüyor. Çünkü trafik kazaları büyük tepki yaratan olaylar olmuyor. Kamoyu kazaları birbirinden farklı görmüyor, “deli gibi” kullanan sürücü veya “alkollü” bir sürücü kaza yapmış diye genelleniyor. Olay tamamen Birkaç kişinin hataları olarak düşünülüyor. Dolayısiyle trafik kazalarının ses getirmesi için ancak ünlü bir futbolcu, ya da bir pop müzik şarkıcısının başına gelmesi gerekiyor. Yani kamoyu kazaların sansasyonel boyutuyla ilgilenmektedir, trafik güvenliğine ise ilgisizdir.
2.Hükümetlerin trafik güvenliği konusunda aktif rol oynaması herkes tarafında kabul gören ve istenen bir şey gibi bahsediliyor. Fakat öte yandan iş bireysel kısıtlamalara gelince, bireyler kısıtlama sadece benim can emniyetimle ilgili düşüncesiyle kısıtlamalara karşı direnç gösteriyor ve kurallara uymuyor. Yani hükümetler lider rol üstlenip örneğin araçlarda emniyet kemerinin bulunmasını zorunlu hale getirsede, emniyet kemerinin kullanılmasının zorunlu tutulması konusunda sürücülerin direncini kırmakta zorlanıyor. Halen emniyet kemeri önemli sayıda bir kesim tarafından kullanılmıyor. Hatta yeni araçlardaki emniyet kemeri ikazınıda susturmak amacıyla Türkiye'de emniyet kemerini bağlayıp üstüne oturan sürücüler bile görmek mümkün.
3.Trafik güvenliğinin gelişimi için doğal olarak bazı kaynakların seferber edilmesi gerekmektedir. Ama trafik güvenliği bu konuda da askeri savunma harcamaları, sağlık harcamaları gibi harcama kalemleriyle yarışmak zorunda kalır, bu da kaynakların daha fazla öncelik verilen alanlara kayarken trafik güvenliğinin önceliği çok benimsenmediği için kaynaksız kalmasına yol açmaktadır.
ORGANİZASYONLAR VE TRAFİK GÜVENLİĞİ İLGİLİ KURULUŞLAR
Türkiye'de Trafik güvenliği konusunda çalışan faaliyet gösteren Türkiye Trafik Vakfı, İstanbul Trafik Vakfı gibi pek çok organizasyon, dernek ve vakıf bulunmaktadır. Ancak ne var ki güçlerini tek bir zeminde birleştirebilecekeleri ve verimli trafik güvenliği stratejileri oluşturabilecekleri bir ortam yaratamamaktalar.
Araç güvenliği ise 40 yıldır devamlı gelişmektedir. Devlet teşvikleride alan otomotiv devleri daha güvenli araçlar üretme konusunda ciddi ilerleme kaydediyorlar. Örneğin artık problemli parçaları bulunan araçlar servislere geri çağrılıp kusurlu parçalar değiştiriliyor. Araç güvenliği konusundaki gelişmeler başka konularda olduğu gibi karamsar bir tablo çizmemekte, ve araç güvenliği konusunda bilimsel yöntemler izlenmektedir. Ancak ne var ki genede yaşanan tecrübelerden alınan dersler yeni güvenlik önlemleri alma konusunda firmalar için başlıca baskı faktörü olarak kalmaya devam etmektedir. Hala otomotiv devleri güvenlik konusuna satış kaygılarını unutarak yaklaşamamaktalar.
TÜRKİYE'NİN TRAFİK GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ NASIL DEĞİŞTİRİLİR?
Türkiye gibi bir ülkede trafik güvenliği kültürünü değiştirmek yani insanların değerlerini, inanışlarını, ve trafik güvenliğini etkileyen davranışlarını değiştirmeleri oldukça zor ve problemli bir süreç olarak gözüküyor. Bunun bir formülü yok ama izlenecek bazı yöntemler ve stratejilerle Türkiye dünyanın trafik güvenliği konusunda korkulan, çekinilen ülkelerinden biri olmaktan çıkabilir, hatta göreceli olarak güvenli bir ülke olabilir.
Ne yapılmalı?
Trafik güvenliği seviyesi normalleştirilmeli. Yani halkın daha güvenli bir trafik talep etmesi sağlanmalı. Örneğin hava taşımacılığı gibi, gıda veya ilaçta olduğu gibi şimdiye nazaran ancak çok çok az ölü ve yaralı sayıları normal sayılmalı. Hükümet seviyesinde olsun, ve belediyelerde olsun trafik güvenliği kültürünün geliştirilmesi için uzun vadeli stratejik planlar yapılmalı, somut hedefler ortaya konmalı ve bu planlar hemen hayata geçirilmelidir.
Nasıl yapılmalı?
Tek bir projenin yalnız başına tüm bir kültürü değiştirmesi beklenemez. Ama değişik seviyelerdeki insanları hedefleyen kimisi spesifik olarak bir kurala odaklanan, kimisi daha geniş anlamda trafik kavramını hedefleyen çok çeşitli stratejilerle bunu başarmak mümkündür. Eğer yeterince fazla bu konular gündeme getirilir ve hakkında konuşulursa, kampanyalar yapılırsa değişim mutlaka başlayacaktır. Örneğin en son ülkemizdeki “içinizdeki trafik canavarını durdurun” kampanyasından bu yana özel sektör girişimiyle yapılan bir sosyal sorumluluk projesi ( Trafik Hayattır ) hariç Türkiye'de herhangi bir trafik güvenliğine yönelik kampanya yapıldığını uzun süre göremedik. Son dönemde Cumhurbaşkanlığı tarafından çeşitli sponsorlarında desteğiyle pek ses getirmesede “trafik'te 10 bin hayat” isimli bir sosyal sorumluluk kampanyası ortaya çıktı. Ama hala günde ortalama 4 saat TV seyreden Türk halkı için TV'lerde uyarıcı yayınlar, filmler görmek mümkün değil. Oysa kültürün oluşması için etkileyici akılda kalıcı sloganlar, görseller ve bunların devamlı olarak tekrar edilmesi şarttır. Kurallar ne kadar çok tekrar edilirse insanların bilinçlenmesi de buna bağlı olarak gerçekleşecektir. Sadece cezalandırmanın sonuç sağlamadığı fark edilmelidir.
Bilgi, İletişim ve Medya
Trafik kazalarındaki ölüm ve yaralanmalar,kaza sayıları, maddi kayıplar devamlı olarak gündeme taşınmalıdır. Otobüs kazasında ölen 23 kişinin canı kadar, hemen köşedeki kavşakta taksicinin çarparak öldürdüğü yaşlı kadının canıda değerlidir. Hiçkimsenin canı diğerinden değersiz değildir. Bir kişi dahi ölse medyaya taşınmalı ve kamoyuna devamlı bilgi verilmelidir.
Anketlerle halkın konuya olan yaklaşımı ölçülmeli, trafik güvenliğine öncelik verilmesi için irdeliyici anket sonuçları medya ile paylaşılmalıdır.
İletişim ve eğitim metodları kullanılarak trafik güvenliği konusunun gündemde tutulup desteklenmesi sağlanmalıdır.
Araştırmalar
Daha güvenli araçlar, yollar konusunda daha çok araştırma yapılmalıdır.
Sadece neler yapılması gerektiğini değil nasıl yapılması gerektiğinide ortaya koyan araştırmalar yayınlanmalıdır.
Diğer ülkelerin yaşadığı tecrübelerden mutlaka faydalanılmalıdır.
Sürecin İdaresi
Trafik güvenliği konusunda tutarlı ve güçlü bir liderlik üstlenilmelidir. Bu liderlik davranışıyla halkın trafik güvenliği konusunda katılımcı olması sağlanmalı, trafik güvenliği kültürünü geliştirmek konusunda halk desteklenmelidir.
Ülke bazında trafik güvenliği hedefleri konmalıdır.
Trafik güvenliği konusunda polisin eğitim seviyesi arttırılmalı, otoritesi güçlendirilmelidir.
Trafik suçlarına verilen cezaların arttırılması sağlanmalı ve daha önemlisi bu değişiklikler sık sık duyurulmalı tekrar tekrar halka hatırlatılmalıdır.
Trafik güvenliğinin arttırılması konusunda araştırma grupları kurulmalı ve bilimsel çalışmalar yaparak otoritelere destek olmaları sağlanmalıdır.
Belediyelerin lokal trafik sorunlarına odaklanması sağlanmalı, böylelikle trafik güvenliğinin arttırılması köyden, kasabadan başlamalıdır.
SONUÇ
Tüm trafik güvenliği kültürünü değiştirmek çok zor bir görevdir, bunun için bireylerin mantalitelerini ve davranışlarını değiştirmeleri gerekmektedir, yönetimlerin kanun ve uygulamalarını değiştirmesi geretirmekte, ve hükümetlerin önceliklerini ve harcama kalemlerini değiştirmeleri gerekmektedir. Bunlar zor şeyler ama trafik güvenliği kültürünün oluşması için gerekliler ve gene de zamanla başarılabilirler. Eskiden otobüslerde bile sigara içilirken şu an kapalı alan olan her yerde sigara içilmesi yasaklanıyor. Şu aşamadan sonra artık tekrar otobüslerde sigara içilmesi mümkün gözükmüyor. Demek ki toplum olarak bazı davranışlarımızı değiştirebiliyoruz. Trafik konusunda da pek çok olumlu gelişme olabilir, alışkanlıkların olumlu yönde değişebileceğini orada da görmek mümkün. Elbette bu tüm toplumun çabasıyla olabilecek bir şeydir.
Bugün 10.000'lerde olan trafik kazalarında ölüm rakkamları, önlem alınmazsa yarın 15.000'lere çıkacak. Araç sayısı arttıkça daha sonra 20.000'leri bulacak ve daha çok canlar yanacak, aileler perişan olacak, sakat kalanların hem kendileri, hem de onlara bakmak durumunda kalan yakınları engelli bir hayat yaşayacaklar. Ama şimdiden itibaren birşeyler değişmeye başlarsa yarınlarda pek çok canlar kurtulacak. Herkes biran önce diğer sürücüler için iyi bir örnek oluşturma motivasyonuyla trafikte payına düşen sorumluluğu üstlenmelidir.
Kaynakça :
1.AAA Foundation for Traffic Safety – www.aaafoundation.org
2.National Highway Traffic Safety Administration – www.nhtsa.gov
3.Governer's Traffic Safety Comitee – www.nysgtsc.state.ny.us
4.Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığı – www.trafik.gov.tr