Moliere'in Eserleri

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan faraklit Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 2
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 12,120

faraklit

Ana Kamp
Mesajlar
51
Tepkime Puanı
1
Moliére’in yaratım sürecini inceleyecek olursak, sanatçının yaratıcılığının gelişimindeki evrelerin keskin sınırlarla ayrılmadığını hatta düz bir çizgide seyretmediğini görürüz. Moliére, bugün hayran olunan yetkinliğine düz bir yoldan ulaşmamıştı.
Taşrada gezginci topluluğuyla çıktığı turnede yazdığı oyunlar tarz olarak İtalyan Ustalarına yakındı. İlk bütünlüklu oyunu olan Şaşkın’dan (L’Etourdi, yazılışı 1653, ilk sahnelenişi 1655) önce iki kısa güldürü yazdı: Uçan Hekim ve Soytarının Kıskançlığı. Commedia dell’arte’nin pek çok özelliği bu oyunlarda gözlemlenebilir. Ancak Moliére, Commedia dell’arte’ye yakın farslar yazarken karekterlerini kesin çizgilerle çizmişti. Kendine özgü bir üslubu yakalayacağını sezdiriyordu. Sonradan ustalıkla kullanacağı karakter komikleri bu ilk oyunlarında görünmeye başlamıştı bile. Şaşkın ise tam olarak Commedia dell’arte tarzında değildi. Güldürüsü daha ince bir işlenişle ortaya konmuştu. Bu oyunlar, dönemi için başarılı kabul edilmesiyle beraber, Moliére’in daha sonradan yakalayacağı dolantı düzeninin yetkinliğinden ve toplumsal eleştiriden uzak eserlerdir. Ancak sonradan görülecektir ki, Küskün Aşıklar, Bencil gibi Moliére’in bu dönem eserlerinin konuları her ne kadar gerçekten uzak, İtalyan tarzı entrikalarla dolu olsa bile yazarın dramatik ustalığı gelişmekteydi.
Moliére’in yazarlığının ikinci aşaması, (yine farsa yakın yönleri olmasına rağmen) Gülünç Kibarlar (Les Précieuses Ridicules, 1659) adlı oyununun yazılmasıyla başlar. Bu piyesle beraber Moliére, Commedia dell’arte’nin ötesine geçmiş, kendi üslubunu oturtmuştu. Yazarın doğaya dönük, gözlem tiyatrosunun ilk örneğidir bu oyun. Ancak bu oyun, aynı zamanda Moliére’in ilk defa sert eleştirilere maruz kaldığı oyundur aynı zamanda. Piyeste, Paris sosyetesi taşlanıyordu. Özellikle Parisli kadınlar, oyuna büyük tepki gösterdiler. Böylece Moliére’in gerçekçiliği ve doğaya dönmeyi savunma macerası da başlamış oldu.
Bu oyunu Sganarelle (Boynuz Korkusu, 1660) adıyla bilinen oyun izler. Aslında sadık olan karısının kendisini aldattığını düşünen hafif paranoyak bir kocanın gülünçlüğünü işliyordu piyes. Yine bir fars olan bu oyun, belirli bir başarı yakaladıysa da ardından gelen Don Garcie de Navarre ou le Prince Jaloux, (Don Garcie de Navarre yahut Kıskanç Prens) oldukça kötü karşılandı ve başarısız bulundu. Moliére, bu oyunla denediği tragikomedya tarzında, komedyadaki ustalığını gösteremedi. Bu başarısızlığını affettirmek için L’ecole de Maris, Kocalar Okulu (1660-1661) adlı ünlü piyesini kağıda döktü. Moliére, bu oyunu yazarken çoklukla Terentius’tan, biraz da Lope de Vega’dan esinlenmiştir. Bu oyun, tiyatro tarihine sonradan Moliére’in ustalığının tescili olarak geçecekti. Henüz organik yapısı mükemmel değildi yazarın oyunlarının ama sonradan gelecek olan ve komedya tarihinin başyapıtları arasında gösterilecek oyunları müjdeler gibiydi. Bu oyunuyla töre komedyasının ve karakter komiğinin inceliklerinin iyice içine girmişti Moliére; piyeste genç kızların (ve erkeklerin) eğitiminin önemi inceleniyor, ebeveynleri katı, hoşgörüsüz ve anlayışsız bir eğitimin zararları konusunda uyarıyordu.
Kocalar Okulu’nun ardından bir danslı komedya yazdı Moliére: Les Facheux (Münasebetsizler 1661) kralın önünde oynandı.
1662 yılında L’Ecole des Femmes (Kadınlar Okulu) vücut buldu. Bu eser, komedya sanatında bir ilerleme olarak kabul edilecekti. Doğaya aykırı yaşamanın sakıncalarından bahseden Moliére, yönünü bütün bütün bulmuştu artık. Toplumdan uzaklaşmamak, aykırı davranmamak, doğaya uygun olmak gerektiğine iyice inanmıştı. Artık piyeslerindeki karakterler daha ayrıntılı incelenmiş ve işlenmiş, daha hayata uygun, daha derinlikliydi. Bu oyunda, baş kişinin karşısında tam anlamıyla bir karşıt kişi yerleştirdi Moliére. Oyunun içeriği de eleştiriye, hatta saldırılara oldukça açıktı. Ahlaksal bir tema seçen yazar, genç kızların sadık birer eş olarak yetiştirilmeleri konusuna eğiliyordu. Oyun büyük ilgi gördü ancak beklenen gerçekleşti ve şiddetli saldırılara maruz bıraktı yazarını. Bir grup, oyunun ahlaksızca yazıldığını söylüyor, kimileri de, kuralsızlıkla suçluyordu Moliére’i. Bu acımasız yergiler, Moliére’in bildiği yolda ilerlemesini durduramadı. O, tiyatroda seyircinin en iyi yergiyle gözünün açılabileceğine inanmıştı. Bilgeliğiyle de her tür zararlı arketipi betimledi piyeslerinde. Din tacirlerinin, paragözlerin, çıkarcıların, yalakaların maskelerini indirmekte kararlıydı. Hemen La Critique de L’Ecole des Femmes’i (Kadınlar Okulu’nun Eleştirisi ) yazdı. Tek perdelik bu oyunda Moliére, halka gerçeği göstermek gerektiğini söylüyor ve çağın estetik değerlerini özetlercesine, “Büyük sanat hoşa gitmektir. Bu komedya da insanların hoşuna gittiğine göre işini görmüş demektir.” diyordu.
Bu eleştirinin ardından Moliére, Versailles Tuluatı (L’Impromptu de Versailles, 1663) adlı komedyasıyla, dönemin tiyatro kulisini gözler önüne serdi. Bir provada, karakterlerin konuşmalarının verildiği oyunda, komedyanın amacının dönemin kusurlarını ve eksikliklerini göstermek olduğunu söylüyordu Moliére. Bitmeyen eleştiriler, XIV. Louis’nin Moliére’e düzenlik aylık bağlamasıyla biraz da olsa azaldı.
Moliére, 1664’te diğer eserlerine oranla daha hafif, iki danslı komedyayı saraydaki şenlikler için (Zorla Evlenme-Le Mariage Forcé, Ellis Prensesi-La Princesse d’Elide) yazdıktan sonra en olgun ve yetkin eserlerinden birini bitirdi.
Le Tartuffe (Tartuffe, 1664-1669) Moliére’in en acı yergisiydi aynı zamanda. Varlıklı Orgon’un iki yüzlü bir din tacirine güvenmesinin sonuçlarını anlatan oyun, karakter komedyasının en yetkin örneklerinden biriydi. Eserin kişileri son derece insancıl, derinlikli ve inandırıcıydı. Bu çok boyutlu karakterler, yazarın hayatı sahnede canlandırma hünerinin açık birer göstergesiydiler. Yoğun bir gerginlikle finale kadar süren oyunda komik unsurlar ön planda değildi. Seyircinin birinci planda gördüğü acı bir yergi, keskin bir iki yüzlülüktü. Artık sahnede insanın kusurları değil, açık seçik “kötülüğü” vardı. Ustalıklı finali de artık bir dehanın kaleminden çıktığı aşikar olan oyunun değerini bir kat daha artırıyordu. Bu keskin din tacirliği eleştirisi, Paris’i deyim yerindeyse ayağa kaldırdı. Oyun hemen yasaklandı ve tekrar seyircinin önüne çıkmak ve büyük başarısını kazanmak için beş uzun yıl beklemesi gerekti.
1665’te Moliére, bir tanrı tanımazı çizdiği Don Juan’nın ardından sonradan çok uğraşacağı hekimlere ilk defa bulaşarak danslı komedyası L’Amour Médecin’i (Aşık Hekim) kaleme aldı.
Bu iki oyundan bir yıl sonra, pek çokları tarafından Moliére’in en ustalıklı eseri olarak nitelenen Le Misanthrope (Adamcıl) komedya dünyasına merhaba dedi. Bu oyun daha neşeli bir havada (ancak yine de özünde bir buruklukla) yazılmıştı. Moliére’in özgün dehası, karakter yaratmadaki başarısı, usta işi eserler yazma yetisi doruğa çıkmıştı. Adamcıl, öbür eserlerine oranla daha filozofik bir bakışla yazılmıştı. Dönem insanının eksikliklerini gösteren yazar, bu bozuklukların düzelebileceğini gösteren herhangi bir işareti koymamıştı oyununa. Artık yaşça da olgunlaşan Moliére’in kafasının içindekiler yerini bulmuştu.
Bundan sonra Moliére tamamen özgün bir üslupla, yaratıcılığını herhangi bir kurallar silsilesinin kalın çizgileri arasına hapsetmeden serbestlikle yazdı. Bu yazılanlar yetkin ve büyük komedyalardır.
1666 yılı aynı zamanda Le Médecin Malgré Lui’nin (Zoraki Hekim) yazıldığı yıldır. 1668’ de ise Plautus’un izinden giderek Amphitryon’u ve George Dandin’i yazmıştır. Ama bu yıl asıl L’Avare’ın (Cimri) yazıldığı yıl olmasıyla önemlidir tiyatro tarihi için. Cimri, Plautus’un Çömlek ve Andros Güzeli adlı oyunlarının konularını kaynaştırarak oluşturduğu bir eserdir ama üslup ve işleniş bakımından farklıdır.
Cimri’den sonra danslı komedya biçiminde yazılmış olan üç oyun yazdı Moliére. Adları, Monsieur de Pourceaugnac (Mösyö Pourceaugnac, 1669), Les Amants Magnifiques (Cömert Aşıklar 1670) ve Le Bourgeois Gentilhomme (Kibarlık Budalası, 1670) olan bu üç oyundan en başarılısı olan Kibarlık Budalası, Moliére’in parlak oyunlarından biridir.
Bu danslı komedya örneklerinin ardından “oldukça” başarısız bir tragedya denemesi olan Psyche’yi yaratan Moliére, bunun ardından tekrara farsa döndü ve Les Fourberies de Scapin (Scapin’in dolapları, 1671) ve La Comtesse d’Escarbagnas’ı (d’Escarbagnas Kontesi, 1971) kaleme aldı. D’Escarbagnas Kontesi taşra yaşamını betimliyordu. Scapin’in Dolapları ise, Commedia d’ell arte ve geleneksel Fransız güldürüsü karışımı bir piyesti.
1672, yine çok başarılı bir töre komedyasının ortaya çıktığı yıldı. Les Femmes Savantes’da (Bilgiç Kadınlar) kibarlık, artık çok bilmişliğe ve ukalalığa dönüşmüştür. Genel olarak kadınların eğitimini konu edinen oyun, aynı zamanda Moliére’in doğaya uygun yaşamak düşüncesini yineliyordu. Philaminte, Armande ve Bélise adlarını taşyan üç ukala, kibarlık delisi ve bilime aşırı düşkün kadın, doğallıktan uzaklaşan, toplumun genel duruşuna aykırı düşen fert tipini imler piyeste. Bunun doğuracağı sakıncalı sonuçlar seyirciye finalde sunulur.
Moliére’in ölmeden önce yazdığı son oyunu, ironik biçimde yine hekimlerle ilgilidir. Le Malade İmaginaire, Hastalık Hastası (1673) adını taşıyan danslı komedyada yine yerilmektedir hekimler. Oysa Moliére artık ciddi biçimde hastadır ve sahnede fenalaşıp ölecektir ancak iyileşmesi ellerinde olan doktorları fazlasıyla gücendirmiştir yazar.

MOLİERE’İN OYUNLARINDA KİŞİLER

Moliére’in Akıl Çağı Fransa’sının komedyasına armağan ettiği en önemli yenilik, süregiden fars, Commedia d’ell Arte ve kaba güldürü sayılabilecek türdeki oyunların kalıplaşmış tiplerini “yaşayan karakterlere” dönüştürmesidir. Moliére’in kahramanları canlı, hayatın içinden bulunup çıkarılmış, insansal zaaflara ve özelliklere sahip kişilerdir. Çağın insanlarının kusurlarını ve gülünçlüklerini çok gerçekçi bir üslupla aktarmıştır sahneye yazar. Büyük bir gözlemcidir Moliére; çizdiği portreler evrensel ve ebedidir.
Çok çeşitli kesimlerden kişiler görülür eserlerinde Moliére’in. Hizmetçiler, burjuvalar, köylüler, soylular, takıntılı tipler hatta oyuncular yer bulmuşlardır Moliére oyunlarında. Bu kahramanlar çoğunlukla Moliére’in topluluğundaki oyuncuları andırırlar. Zaten Moliére’in kendisi de genellikle aldatılan koca, dar görüşlü burjuva, çabuk kızan adam ve “Moliére denen yeteneksize söven adam” gibi rolleri oynardı. Moliére’in (Shakespeare kadar olmasa da) pek de şahane bir oyuncu olmadığı da bilinir.
Moliére’in kahramanları toplumda belirli bir yere tutunmuşlardır ve yaşama savaşı verirken karşılarına çıkan zorluklara karşı kendilerini korumak için yaptıkları davranışlarla gülünç duruma düşerler. Belirli sınırları vardır bu kişilerin ama başlarına ne gelirse kendi kararlarını kendileri aldıklarından gelir. Sevimsiz olmazlar hiç bir zaman; her zaman için izleyicilerini güldürecek zaaflara, eksikliklere ve saplantılara sahiptirler. Başları belaya girdiğinde her olayı, her yanlış anlamayı, her tersliği dünyanın sonu gibi görürler. Çünkü bu bela “kendi” başlarına gelmiştir, başkasının değil...
Kısaca sıralarsak evlenmek, sağlıklarını korumak, kendini kabul ettirmek ve saygı görmek, sahip olnunan parayı saklamak ya da uygun biçimde kullanmak gibi dertleri vardır Moliére’in oyun kişilerinin. Kendilerini hayat karşısında güçsüz hissederler. Bu yüzden zengin kişi yoksullaşmaktan, sağlıklı kişi olmayan hastalıklardan, sevilen kişi terkedilmekten, akıllı kişi aklını yitirmekten korkar. Bu korkuları da gerçeğe dönüşecektir kimi zaman. Güzel bir sürpriz olup da korktukları başlarına gelmeyince de şaşıracak denli ürkmüşlerdir. Kuşku, Moliére kişilerinin vazgeçilmez kostümüdür adeta.
Moliére’in oyunlarının komiği de genelde baş kahramanın karakterindeki kusurlardan doğar zaten. Olaylar, bu baş kişinin kişisel özelliklerini ortaya çıkaracak şekilde kurgulanmıştır. Moliére’in oyunlarındaki karakterler genellikle kötü, hasta ve takıntılı kişilerdir. Zaten Komedya’nın amacı da bu aşırı insanları seyircilere yerip güldürerek bu kusurları iyileştirmektir.
Moliére çağının kusurlu insanını sahneye taşırken acımasızdır. Düz bir ayna gibi toplumda ne görürse onu gösterir. Bazen toplumun yaralarına tuz basan bu tutumunu hiç bırakmamıştır ve her çağda yaşayabilecek kişiler hediye etmiştir tiyatro yazınına.
 

Etiketler
Ynt: Moliere'in Eserleri

Ahmet Vefik Paşa, Moliere'in 16 eserini uyarlayarak Türk Edebiyatı'na kazandırmıştır.
 

Ynt: Moliere'in Eserleri

evet,bende A.vefik paşa'nın kanaat kütüphanesi 1933 baskılarını topluyorum
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,744
Mesajlar
1,523,065
Kayıtlı Üye Sayımız
166,559
Kaydolan Son Üyemiz
Sercantetik

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst