'' Birdenbire evrenin üzerine,ağır bir karanlık abandı.Sanki ölü gözü gibi yanan bir ışık,apansızın,kapkara bir avucun içinde sıkılarak,söndürülmüştü.Bu sırada Davut'la Ateşoğlu,en yeni,sağlam ipleri,yelkenleri çıkarıp armayı donattılar.Gemi,insanın tam tersi,asıl fırtınaya karşı,kılık kıyafetinin en yenisini giyinir,gelin gibi hazırlanır.''
''Dünya zından kesilmişti.Sanki sürü sürü devler,enginlrden ağır zincirleri sürükleyip getiriyorlardı.Geminin yanı başlarından birdenbire uzun çığlıklar savrulup geçti.''
''denizin yüzü yırtılmiş darmadağın olmuştu.Çökük omuzlu Ateşoğlu adeta gençleşmiş boyunca dimdik irkilmişti.Ricası üzerine Davut onu dalga alıp götürmesin diye,kıç bodoslamasına gösünden,belinden,dizlerinden sağlamca bağlamıştı.Şimşek çaktıkça dişleri şimşek gibi parlıyordu.Fırtına korkunçtu.Kasırga aynı anda türlü türlü şeyler yaratıyordu,insanın soluğunu tıkıyordu.Herhangi bir tek ses,top patlaması bile olsa,bu gürleyişin içinde kayboluyordu.
''Yukarıda Ateşoğlu büyük provezzayla bir ölüm kalım düellosuna girmiştiDüşmanın gözüne bakıyor,onun gizli niyetini,nasıl ve nerden vuracağını tahmine uğraşıyor,rüzgarı denizi,karanlığı kolluyor ayağının altındaki geminin sıkıntısını duyuyordu''
''ateşoğlu tam on altı saat fırtına ile böyle savaştı''
''şafak çoktan sökmüştü.Davut Ateşoğlu'nu sarılıp öpmek için güverteye çıktı.Ateşoğlu haça gerilmiş isa gibi dümende duruyordu.Davut seslendi.Cevap alamadı.Arkaya düşen başı,bulutların arasından bir pırlanta gibi parlayan sabah yıldızına bakıyor gibi idi.Dümende,deniz tanrısı Neptün 'ün ta kendisine benzeyen ak sakallı adam,birkaç dakika önce can vermişti.Dünya yolculuğunun sonuna son fırtınayı yenerek son soluğunu son savaşa vererek ermişti''
Halikarnas Balıkçısı ''Ötelerin Çocukları''ndan.