[TR]BOZO
Zirve
- Mesajlar
- 1,258
- Tepkime Puanı
- 45
jeep 4*4 sistemini çok tarif ediyoruz Geliştirenin bir Türk oldugunu biliyormuyuz?
Ülkemizde yaşanan beyin göçüne en iyi örneklerden biri olan Murat Okçuoğlu, geliştirdiği kilitli diferansiyel ile otomotiv dünyasının ‘oscar’ını kazanmış bir Türk olarak biliniyor.
Patent hakları korunduğu için Amerika’da yaşayan ve 7 yıldır tatil yapmadan otomobiller üzerine icatlar yapan Okçuoğlu’nun geliştirdiği mekanik sistemler, bugün birçok Amerikan otomobilinde kullanılıyor.
Murat Okçuoğlu, katıldığı ralli yarışlarının yanı sıra Amerikan otomobilleri için geliştirdiği güç aktarma organları, kilitli diferansiyel ve dört tekerlekten çekiş sistemleriyle de otomobil meraklılarının yakından tanıdığı bir isim. Yaptığı icatların özellikle Amerikan otomobillerine uygunluğu açısından çalışmalarını bu ülkede sürdürmeyi tercih eden Murat Okçuoğlu, kendi geliştirdiği kilitli diferansiyel sistemi ile bugün bir çok Amerikan otomobiline imzasını atmış durumda. Yıllarını verdiği otomotiv sektöründeki çalışmalarına şartlar uygun olduğu takdirde Türkiye’de devam etmek isteyen Murat Okçuoğlu, Auto Show’un sorularını yanıtladı.
Kendinizi biraz tanıtır mısınız? Eğitim hayatınız, çalıştığınız sektörler ve yaptığınız işler neler oldu?
1959 yılında Ankara’da doğdum. Çocukluğum ve gençliğim İstanbul Levent’te geçti. Kadıköy Maarif Koleji, ardından da Boğaziçi Üniversitesini bitirdikten sonra makine mühendisliğine başladım. İskender Aruoba ile ‘Aro’ isimli bir otomobil üretim projesi üzerinde bir müddet çalıştım, ardından endüstriyel kontroller üzerine kısa bir süre çalıştıktan sonra Amerika’ya gitmeye karar verdim. Amerika’da çok kısa bir süre ‘kit car’ olarak üretilen Ferrari’lere benzeyen replika modelleri ile ilgilendikten sonra tamamen kendi icadım üzerine yoğunlaştım ve aralıksız 9 yıl süren ağır uğraşlardan sonra icadımı üretim bantlarına sokmayı başardım. Şu anda otomobil güvenliği üzerine araştırmalarla uğraşıyorum. Son yıllarda arazi ve kamyonet tipi araçların satış adetleri Amerika’da otomobil satışlarını geçmiş durumda. Bu tür, ağırlık merkezi yüksek araçların kendilerine özgü denge, devrilme ve kayma problemleri olabiliyor. Şu sıralar bu tür problemler üzerinde araştırmalar yürütüyorum.
Otomotive olan merakınız nereden geliyor?
Kendimi bildim bileli otomobile bir ilgim vardır. Otomobillere karşı olan ilgimde, çocukluk yıllarından itibaren Cüneyt Işıngör ile birbirimizi teşvik etmemizin de önemli katkısı olmuştur.
Otomotiv sektöründeki önemli icadınızın hazırlık aşamalarını ve nasıl ortaya çıktığını anlatır mısınız?
Bu aşamaları iki safhaya ayırabiliriz. Birincisi Türkiye safhası, burada otomotiv sanayiinde fiziki olarak çok büyük yardımlar gördüm. Tüm tanıdıklarım bana çabalarımda bilgi ve olanak olarak çok yardımcı oldular. İcatlarımın ilk örneklerini Fiat 131’ler üzerinde denedim. Amerika’daki ilk prototip ve testleri Mitsubishi ile yaptıktan sonra, Mitsubishi’nin gösterdiği ilgiden cesaret alıp numuneleri otomobil firmalarına göstermeye başladım. Ford, Jeep, Pontiac, Cadillac, Buick, Chevrolet, GMC, Chrysler, Dodge, Saturn, Lincoln, Porsche, Audi, BMW, Peugeot, Renault, Bugatti ve diğer bazı otomobil üreticileriyle yoğun ortak geliştirme programlarına başladım. Tasarlayıp kendi atölyemde yaptırdığım prototipler bana yollanan test araçları üzerinde deneniyor, benim önderliğimde fonksiyon ve dayanıklılıkları optimize ediliyordu. İskandinavya’da buz göllerinde, Kaliforniya ölüm vadisi çöllerinde, her şart altında fabrikaların ekipleri ile beraber testler yaptık. Bu arada icadın marifetlerini duyan yarış takımları ile de çalışmaya başladım. İcatlarım Formula 1, Indy, German Touring Car, British Touring Car şampiyonalarında kullanılmaya başladı. Bu arada ben de gece gündüz çalışmaktan 7 yıl tatil yapamadım.
Bu sistemi ilk olarak hangi marka ve modelde kullandınız?
İcatlarımın ilk prototiplerini Fiat 131 ve Mitsubishi modellerinde gerçekleştirmiştim. İlk ‘joint venture’ müşterek geliştirme programını Ford ile yaptım. Seri üretime ilk geçen marka ise Jeep Grand Cherokee oldu. Jeep’i 15’den fazla değişik marka ve model takip etti.
Hidrolik kilitli diferansiyel
Bildiğimiz kadarıyla birden fazla buluşunuz, birçok marka tarafından şu an kullanılıyor. Bunları biraz detaylandırır mısınız?
Bir icadım dahili tahrikli hidrolik kilitli diferansiyel. Bu kilidin özelliği diferansiyeli normal koşullarda yüzde 0, gerektiğinde ise yüzde 100 kilitleyebilmesi ve isteğe göre ince ayarlanabilmesi. Bu özelliklerin pratikte faydası kısaca şöyle; viraj girişinde otomobilin kafadan kayma isteğinin ortadan kalkması, tek tekerleğin yerden kesilmesinde tüm kuvvetin yere basan tekerleğe aktarılması ve tüm kilitlemenin yumuşak olarak gerçekleşmesi. Bu kilitli diferansiyel şimdilik Jeep Grand Cherokee Quadra Drive’da ön ve arka diferansiyellerde, Ford Mustang Cobra R ve Dodge Viper SRT/10’da ise arkada kullanılıyor.
Diğer bir icadım ise yine kendinden tahrikli hidrolik 4x4 sistemidir. Ön tekerleklere kısıtlı ve progresif güç ileterek yüksek süratlerde emsalsiz yol hakimiyeti sağlayan bu hidrolik 4x4 çekiş sistemi, gerektiğinde de yüzde 100 güç ileterek üstün off-road kabiliyeti sağlıyor. Bu sistem şimdilik Jeep Grand Cherokee QuadraTrac II ve QuadraDrive modellerinde kullanılıyor. Daha hafif versiyonları ise Saturn Vue ve Chevrolet Equinox‘da kullanılıyor.
Üçüncü bir icadım diğerlerinden çok daha enteresan. Diferansiyelli 4x4 sistemi olarak adlandırabileceğim sistemde, orta ve arka diferansiyel kullanılmıyor. Arka aktarma organlarında kullanılan iki adet hidrolik kavrama sağ ve sol tekerleklere ayrı ayrı güç iletiyor. Çok hafif ve kompakt bir yapıya sahip olan bu sistem, kuvvetli bir 4x4 çekiş yeteneği sağlıyor. Üstelik aynı zamanda kilitli diferansiyel vazifesi de görerek klasik 4x4 sistemlere göre yüksek çekiş gücü oluşturma avantajı gösteriyor. Bu sistemi şimdilik Pontiac Aztek, Pontiac Montana, Pontiac Torrent, Buick Rendezvous, Buick Terraza, Oldsmobile Silhouette, Chevrolet Venture, ve Chevrolet Uplander kullanıyor.
Alamayınca kendisi yaptı
Sizi, aktarma organları üzerine bu tür yenilikler ve buluşlar yapmaya yönelten bir sebep var mıydı?
Lise yıllarımda hep kilitli diferansiyelli bir otomobilim olsun isterdim, hiç olmadı. Sonunda oturup kendim yapmaya karar verdim. Kaygan zeminli yollarda otomobili uzun uzun ve yan yan kullanmayı çok seviyordum, ancak diferansiyel kilidi olmadan otomobili istediğim gibi kontrollü kaydıramıyordum. Başka fikirlerim de vardı aslında fakat bu fikrimin rakiplerine karşı çok üstün olduğunu görünce vaktimi buna ayırmaya karar verdim. O yıllarda ayrıca Camel Trophy ekibine katılmıştım ve off-road yarışlarına da giriyordum. 4x4 ile otomobilin çok fazla kafadan kaydığını ve hızlı gitmenin zor olduğunu gördüm. Off-road yarışında batmadığım sürece 2 çekiş kullanmak zorunda kalıyordum. Bu nedenle, ön tekerleklere sadece gerektiği kadar güç ileten bir sistem tasarladım.
İcatlarınızın kaynağının biraz da motorsporlarına olan yakınlığınız olduğunu duyduk. Motorsporları geçmişinizden de bahseder misiniz?
1977 yılından beri ralli ile uğraşıyorum. Çok kısıtlı imkanlarla sürekli yarıştım, çok yolda kaldım. Her bitirdiğim yarışta ilk 10’a girdim, çok seviyordum, ama o zamanlar şimdiki imkanlar yoktu. Pilot olarak bir kariyer yapamadım. Örneğin, Orhan Çelen ve Ahmet Yörük ilk yarışlarına hep benimle girmişlerdi. O yolda devam edebilsem belki ben de bir yere gelecektim, ama galiba benim yolum başkaymış. Ben de bu arada geliştirdiğim aktarma sistemlerinin testlerinde kendimi denedim. İskandinavya ve Almanya’da Avrupa’nın önemli pilotlarıyla piste çıktım. Şimdi de Amerika’da yılda bir iki ralli yapıp kurtlarımı döküyorum. Türkiye’de yarışmaya Anadol STC-16 ile başlamıştım. Sonra 131’e terfi etmiştim. Amerika’da da bir Fiat 131’im var, bir de STC bulursam koleksiyonu tamamlayacağım.
Haklar korunduğu için Amerika’dayım
Neden bu işleri Amerika’da yapmayı tercih ettiniz?
Birçok neden vardı. Bunların önde geleni talep. Avrupa otomobillerde kilitli diferansiyel kullanımı çok düşük bir orana sahip, oysa Amerika’da bu oran çok daha yüksek. 4x4 sistemlerinde de Amerika’daki talep Avrupa’nın çok üzerinde. Diğer bir önemli neden de Amerika’daki yasal sistemin şahısların patent haklarını koruyabilmesi. Amerika dışındaki ülkelerde insanların fikirlerinin ellerinden alınması oldukça kolay. Bu tür olaylara Amerika’da da rastlanıyor tabii, ancak mahkeme ve tazminat yollarının açık ve sonucun hızlı olması firmalar için genelde caydırıcı oluyor. Bir diğer neden de Amerikan kökenli ürünlerin Avrupa’da yüksek itibar görmesi. Örneğin, Avrupa’da Lancia Delta, VW Syncro gibi dört tekerlekten çekişli araçların yaratıcısı Steyr Daimler Puch şu anda benim geliştirdiğim sistemi üretmeyi tercih ediyor.
Otomobil sanayiinin ‘Oscar’ını kazandı
Yaptığınız buluşlarla ilgili aldığınız ödüller var mı? Şu an Amerika’daki çalışma sisteminiz nasıl? Yeni çalışmalarınız var mı?
1999 yılında Detroit’te otomobil sanayiinin Oskar’ları olarak lanse edilen ‘Pace’ ödülünü kazanmıştım. Şu anda faaliyetlerimi kendi şirketimde yürütüyorum. Türkiye’yi çok özledim, yaz aylarını Türkiye’de geçirmeye çalışıyoruz. Ben mekanik alandaki çalışmalarımı heyecan duyarak ve yaratma duygularımı tatmin etmek için yaptım. Verdiğim uğraşlar ve yaptığım özveriler çok yıpratıcı oldu. Üstelik eminim çabalarıma oranla para kazanmanın en iyi yolu değildi. Yeni icatlar ve fikirler şu anki çalışmalarım esnasında beliriyor, ölçülü vakit ayırıyorum. Fakat ticari hale getirmek için gerekli fedakarlıkları yapmayı, şartlar uygun olmadıkça düşünmüyorum. Detroit fazla zaman geçirmek için çok sevimli bir yer değil maalesef.
Dönersem, Türkiye’ye faydalı olurum
Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musunuz? Dönerseniz burada gerçekleştirmeyi düşündüğünüz planlarınız veya projeleriniz var mı?
Son yıllarda Türkiye otomotiv konusunda oldukça ilerledi. Bu konudaki üretim ortamının uzun vadede geleceğini çok parlak görüyorum. Sektörün kısa dönemli talep dalgalanmaları sorunlarını katma değeri arttırarak aşacağına da kesinlikle inanıyorum. Global otomotiv piyasası ve ürün bilgim ile yönetici olarak Türk otomotiv sanayisine çok faydalı olabileceğim inancındayım. Türkiye’yi çok özledik, şartlar uygun olursa dönmeyi istiyoruz.
ayrıca link te veriyorum
http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=311145
gurur duydum
saygılar
Ülkemizde yaşanan beyin göçüne en iyi örneklerden biri olan Murat Okçuoğlu, geliştirdiği kilitli diferansiyel ile otomotiv dünyasının ‘oscar’ını kazanmış bir Türk olarak biliniyor.
Patent hakları korunduğu için Amerika’da yaşayan ve 7 yıldır tatil yapmadan otomobiller üzerine icatlar yapan Okçuoğlu’nun geliştirdiği mekanik sistemler, bugün birçok Amerikan otomobilinde kullanılıyor.
Murat Okçuoğlu, katıldığı ralli yarışlarının yanı sıra Amerikan otomobilleri için geliştirdiği güç aktarma organları, kilitli diferansiyel ve dört tekerlekten çekiş sistemleriyle de otomobil meraklılarının yakından tanıdığı bir isim. Yaptığı icatların özellikle Amerikan otomobillerine uygunluğu açısından çalışmalarını bu ülkede sürdürmeyi tercih eden Murat Okçuoğlu, kendi geliştirdiği kilitli diferansiyel sistemi ile bugün bir çok Amerikan otomobiline imzasını atmış durumda. Yıllarını verdiği otomotiv sektöründeki çalışmalarına şartlar uygun olduğu takdirde Türkiye’de devam etmek isteyen Murat Okçuoğlu, Auto Show’un sorularını yanıtladı.
Kendinizi biraz tanıtır mısınız? Eğitim hayatınız, çalıştığınız sektörler ve yaptığınız işler neler oldu?
1959 yılında Ankara’da doğdum. Çocukluğum ve gençliğim İstanbul Levent’te geçti. Kadıköy Maarif Koleji, ardından da Boğaziçi Üniversitesini bitirdikten sonra makine mühendisliğine başladım. İskender Aruoba ile ‘Aro’ isimli bir otomobil üretim projesi üzerinde bir müddet çalıştım, ardından endüstriyel kontroller üzerine kısa bir süre çalıştıktan sonra Amerika’ya gitmeye karar verdim. Amerika’da çok kısa bir süre ‘kit car’ olarak üretilen Ferrari’lere benzeyen replika modelleri ile ilgilendikten sonra tamamen kendi icadım üzerine yoğunlaştım ve aralıksız 9 yıl süren ağır uğraşlardan sonra icadımı üretim bantlarına sokmayı başardım. Şu anda otomobil güvenliği üzerine araştırmalarla uğraşıyorum. Son yıllarda arazi ve kamyonet tipi araçların satış adetleri Amerika’da otomobil satışlarını geçmiş durumda. Bu tür, ağırlık merkezi yüksek araçların kendilerine özgü denge, devrilme ve kayma problemleri olabiliyor. Şu sıralar bu tür problemler üzerinde araştırmalar yürütüyorum.
Otomotive olan merakınız nereden geliyor?
Kendimi bildim bileli otomobile bir ilgim vardır. Otomobillere karşı olan ilgimde, çocukluk yıllarından itibaren Cüneyt Işıngör ile birbirimizi teşvik etmemizin de önemli katkısı olmuştur.
Otomotiv sektöründeki önemli icadınızın hazırlık aşamalarını ve nasıl ortaya çıktığını anlatır mısınız?
Bu aşamaları iki safhaya ayırabiliriz. Birincisi Türkiye safhası, burada otomotiv sanayiinde fiziki olarak çok büyük yardımlar gördüm. Tüm tanıdıklarım bana çabalarımda bilgi ve olanak olarak çok yardımcı oldular. İcatlarımın ilk örneklerini Fiat 131’ler üzerinde denedim. Amerika’daki ilk prototip ve testleri Mitsubishi ile yaptıktan sonra, Mitsubishi’nin gösterdiği ilgiden cesaret alıp numuneleri otomobil firmalarına göstermeye başladım. Ford, Jeep, Pontiac, Cadillac, Buick, Chevrolet, GMC, Chrysler, Dodge, Saturn, Lincoln, Porsche, Audi, BMW, Peugeot, Renault, Bugatti ve diğer bazı otomobil üreticileriyle yoğun ortak geliştirme programlarına başladım. Tasarlayıp kendi atölyemde yaptırdığım prototipler bana yollanan test araçları üzerinde deneniyor, benim önderliğimde fonksiyon ve dayanıklılıkları optimize ediliyordu. İskandinavya’da buz göllerinde, Kaliforniya ölüm vadisi çöllerinde, her şart altında fabrikaların ekipleri ile beraber testler yaptık. Bu arada icadın marifetlerini duyan yarış takımları ile de çalışmaya başladım. İcatlarım Formula 1, Indy, German Touring Car, British Touring Car şampiyonalarında kullanılmaya başladı. Bu arada ben de gece gündüz çalışmaktan 7 yıl tatil yapamadım.
Bu sistemi ilk olarak hangi marka ve modelde kullandınız?
İcatlarımın ilk prototiplerini Fiat 131 ve Mitsubishi modellerinde gerçekleştirmiştim. İlk ‘joint venture’ müşterek geliştirme programını Ford ile yaptım. Seri üretime ilk geçen marka ise Jeep Grand Cherokee oldu. Jeep’i 15’den fazla değişik marka ve model takip etti.
Hidrolik kilitli diferansiyel
Bildiğimiz kadarıyla birden fazla buluşunuz, birçok marka tarafından şu an kullanılıyor. Bunları biraz detaylandırır mısınız?
Bir icadım dahili tahrikli hidrolik kilitli diferansiyel. Bu kilidin özelliği diferansiyeli normal koşullarda yüzde 0, gerektiğinde ise yüzde 100 kilitleyebilmesi ve isteğe göre ince ayarlanabilmesi. Bu özelliklerin pratikte faydası kısaca şöyle; viraj girişinde otomobilin kafadan kayma isteğinin ortadan kalkması, tek tekerleğin yerden kesilmesinde tüm kuvvetin yere basan tekerleğe aktarılması ve tüm kilitlemenin yumuşak olarak gerçekleşmesi. Bu kilitli diferansiyel şimdilik Jeep Grand Cherokee Quadra Drive’da ön ve arka diferansiyellerde, Ford Mustang Cobra R ve Dodge Viper SRT/10’da ise arkada kullanılıyor.
Diğer bir icadım ise yine kendinden tahrikli hidrolik 4x4 sistemidir. Ön tekerleklere kısıtlı ve progresif güç ileterek yüksek süratlerde emsalsiz yol hakimiyeti sağlayan bu hidrolik 4x4 çekiş sistemi, gerektiğinde de yüzde 100 güç ileterek üstün off-road kabiliyeti sağlıyor. Bu sistem şimdilik Jeep Grand Cherokee QuadraTrac II ve QuadraDrive modellerinde kullanılıyor. Daha hafif versiyonları ise Saturn Vue ve Chevrolet Equinox‘da kullanılıyor.
Üçüncü bir icadım diğerlerinden çok daha enteresan. Diferansiyelli 4x4 sistemi olarak adlandırabileceğim sistemde, orta ve arka diferansiyel kullanılmıyor. Arka aktarma organlarında kullanılan iki adet hidrolik kavrama sağ ve sol tekerleklere ayrı ayrı güç iletiyor. Çok hafif ve kompakt bir yapıya sahip olan bu sistem, kuvvetli bir 4x4 çekiş yeteneği sağlıyor. Üstelik aynı zamanda kilitli diferansiyel vazifesi de görerek klasik 4x4 sistemlere göre yüksek çekiş gücü oluşturma avantajı gösteriyor. Bu sistemi şimdilik Pontiac Aztek, Pontiac Montana, Pontiac Torrent, Buick Rendezvous, Buick Terraza, Oldsmobile Silhouette, Chevrolet Venture, ve Chevrolet Uplander kullanıyor.
Alamayınca kendisi yaptı
Sizi, aktarma organları üzerine bu tür yenilikler ve buluşlar yapmaya yönelten bir sebep var mıydı?
Lise yıllarımda hep kilitli diferansiyelli bir otomobilim olsun isterdim, hiç olmadı. Sonunda oturup kendim yapmaya karar verdim. Kaygan zeminli yollarda otomobili uzun uzun ve yan yan kullanmayı çok seviyordum, ancak diferansiyel kilidi olmadan otomobili istediğim gibi kontrollü kaydıramıyordum. Başka fikirlerim de vardı aslında fakat bu fikrimin rakiplerine karşı çok üstün olduğunu görünce vaktimi buna ayırmaya karar verdim. O yıllarda ayrıca Camel Trophy ekibine katılmıştım ve off-road yarışlarına da giriyordum. 4x4 ile otomobilin çok fazla kafadan kaydığını ve hızlı gitmenin zor olduğunu gördüm. Off-road yarışında batmadığım sürece 2 çekiş kullanmak zorunda kalıyordum. Bu nedenle, ön tekerleklere sadece gerektiği kadar güç ileten bir sistem tasarladım.
İcatlarınızın kaynağının biraz da motorsporlarına olan yakınlığınız olduğunu duyduk. Motorsporları geçmişinizden de bahseder misiniz?
1977 yılından beri ralli ile uğraşıyorum. Çok kısıtlı imkanlarla sürekli yarıştım, çok yolda kaldım. Her bitirdiğim yarışta ilk 10’a girdim, çok seviyordum, ama o zamanlar şimdiki imkanlar yoktu. Pilot olarak bir kariyer yapamadım. Örneğin, Orhan Çelen ve Ahmet Yörük ilk yarışlarına hep benimle girmişlerdi. O yolda devam edebilsem belki ben de bir yere gelecektim, ama galiba benim yolum başkaymış. Ben de bu arada geliştirdiğim aktarma sistemlerinin testlerinde kendimi denedim. İskandinavya ve Almanya’da Avrupa’nın önemli pilotlarıyla piste çıktım. Şimdi de Amerika’da yılda bir iki ralli yapıp kurtlarımı döküyorum. Türkiye’de yarışmaya Anadol STC-16 ile başlamıştım. Sonra 131’e terfi etmiştim. Amerika’da da bir Fiat 131’im var, bir de STC bulursam koleksiyonu tamamlayacağım.
Haklar korunduğu için Amerika’dayım
Neden bu işleri Amerika’da yapmayı tercih ettiniz?
Birçok neden vardı. Bunların önde geleni talep. Avrupa otomobillerde kilitli diferansiyel kullanımı çok düşük bir orana sahip, oysa Amerika’da bu oran çok daha yüksek. 4x4 sistemlerinde de Amerika’daki talep Avrupa’nın çok üzerinde. Diğer bir önemli neden de Amerika’daki yasal sistemin şahısların patent haklarını koruyabilmesi. Amerika dışındaki ülkelerde insanların fikirlerinin ellerinden alınması oldukça kolay. Bu tür olaylara Amerika’da da rastlanıyor tabii, ancak mahkeme ve tazminat yollarının açık ve sonucun hızlı olması firmalar için genelde caydırıcı oluyor. Bir diğer neden de Amerikan kökenli ürünlerin Avrupa’da yüksek itibar görmesi. Örneğin, Avrupa’da Lancia Delta, VW Syncro gibi dört tekerlekten çekişli araçların yaratıcısı Steyr Daimler Puch şu anda benim geliştirdiğim sistemi üretmeyi tercih ediyor.
Otomobil sanayiinin ‘Oscar’ını kazandı
Yaptığınız buluşlarla ilgili aldığınız ödüller var mı? Şu an Amerika’daki çalışma sisteminiz nasıl? Yeni çalışmalarınız var mı?
1999 yılında Detroit’te otomobil sanayiinin Oskar’ları olarak lanse edilen ‘Pace’ ödülünü kazanmıştım. Şu anda faaliyetlerimi kendi şirketimde yürütüyorum. Türkiye’yi çok özledim, yaz aylarını Türkiye’de geçirmeye çalışıyoruz. Ben mekanik alandaki çalışmalarımı heyecan duyarak ve yaratma duygularımı tatmin etmek için yaptım. Verdiğim uğraşlar ve yaptığım özveriler çok yıpratıcı oldu. Üstelik eminim çabalarıma oranla para kazanmanın en iyi yolu değildi. Yeni icatlar ve fikirler şu anki çalışmalarım esnasında beliriyor, ölçülü vakit ayırıyorum. Fakat ticari hale getirmek için gerekli fedakarlıkları yapmayı, şartlar uygun olmadıkça düşünmüyorum. Detroit fazla zaman geçirmek için çok sevimli bir yer değil maalesef.
Dönersem, Türkiye’ye faydalı olurum
Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musunuz? Dönerseniz burada gerçekleştirmeyi düşündüğünüz planlarınız veya projeleriniz var mı?
Son yıllarda Türkiye otomotiv konusunda oldukça ilerledi. Bu konudaki üretim ortamının uzun vadede geleceğini çok parlak görüyorum. Sektörün kısa dönemli talep dalgalanmaları sorunlarını katma değeri arttırarak aşacağına da kesinlikle inanıyorum. Global otomotiv piyasası ve ürün bilgim ile yönetici olarak Türk otomotiv sanayisine çok faydalı olabileceğim inancındayım. Türkiye’yi çok özledik, şartlar uygun olursa dönmeyi istiyoruz.
ayrıca link te veriyorum
http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=311145
gurur duydum
saygılar