BarukWhitestone
Yeni Üye
- Mesajlar
- 13
- Tepkime Puanı
- 0
Yolculuk cuma günü Sarıyeri sadece google earthden inceleyen iki gencin bisikletlerine atlayıp bugün keşif yapalım yarın da kamp kurarız demesiyle başlar. Cuma günü bir dostumla 40 km ye yakın bisiklet sürdük ve kısırkaya adlı köyde kamp yapmaya karar verdik. Yolculuk sırasında farkettiğim bazı şeyler oldu. Bazı işletmeler üstünde kocaman ''cafe'' ''çay bahçesi'' tarzı yazılar olmasına rağmen bir çay içmeye geldik abi diyen iki yorulmuş gence burası öyle bir yer değil dediler. o ormanların belli bir zümrenin malı olması beni gerçekten üzdü. Neyse cumartesi geldi ve biz dostumla hayatımızda ilk defa sırtımızda yükler altlarımızda bisikletlerimiz gittikçe gittik sonunda vardık Kısırkayaya. Kısırkaya arabayla maslaktan sanıyorum 15-20 dakikada varılabilecek bir mesafede. Kendinden önceki köyler gibi şehirleşmemiş hala danalar koyunlar atlar etrafta kol geziyordu. Sonra çok güzel bir insanla tanıştık kamp yeri ararken bu arada bisikletlerle dağda gitmenin tadına bakıyoruz. Harunmuş kendisinin adı.Harun abi bir japon sanatı olan bonsai ile uğraşmaktaymış. Kısacası doğada görebileceğin ağaçlarının küçültülmüş versiyonunu yapıyorlar. Bir nevi tanrıcılık gibi geldi bana rüzgarını sen ayarlıyorsun ağacın nereye büyüyüp nereye kalınlaşacağını sen biliyorsun ve sonuçta doğada olabilecek bir ağacı çıkartıyorsun ortaya. Neyse Harun abiyle muhabbetimiz geliştikçe nerede kamp yapabiliriz diye sorduk ama formaliteden her yer ormanlık tam bizim istediğimiz gibi bir yere geçip ateş yakıp çadırları kurup yemek yiyeceğiz aklımızda bu var. Ama Harun Abi eğer böyle birşey yaparsanız jandarmalık olursunuz dedi. Bu da ilginç bir sürpriz olmuştu bize ülkemizin dağına taşına çıkmak orada uyumak yasakmış. Neyse bize kulubesinin anahtarını verdi ve burada kalabilirsiniz dedi ve bizde kaldık. Hava eksilerdeydi sanırım yemeğimizi yedik ve uyku tulumlarımızı açıp uyumaya başladık ateş yakmayı denediysek de başarılı olamadık çünkü önceki günden kalan yağmur herşeyi ıslatmıştı. Uyurken bazı sesler duyduk kulubenin yanında bazı adamlar el fenerleriyle gezip burada kimse yok diyorlar. Bizde buyrun dedik bir tanesini telefonda biriyle konuşuyordu sürekli komutanım diyordu birine. Adamlar daha selamımızı almadan çıkın buradan dediler bize bu arada ellerinde baltalar var. Bizde ne oluyor dedik ama dinlemiyorlar bisikletleri de alın gidin diyorlar. Saat olmuş 1 zifiri karanlık her yer köpek dolu biz bisikletlerle gideceğiz mümkün değildi. Jandarma geliyor dediler dedik gelsin ne yapalım suç yok bir şey yok misafiriz burada arayalım soralım dedik aradık iş halloldu ve elinde balta taşıyan o nereden geldiği belli olmayan adam hadi gene iyi yırttınız dedi. Sanki kötü bir şey yapmıştık. Sonradan öğrendik o köye define aramaya gelip toprağı kazanlar oluyormuş o yüzden böyle bir paranoya oluşmuş köy insanlarında. Pazar sabahı da kahvaltımızı yaptıktan sonra atladık bisikletlere ve döndük evlerimize. İlk kamp deneyimi benim açımdan gayet eğlenceli oldu doğayla bir arada olmak kuş sesleri o atlar inekler ve tüm bunların yanısıra insanı iliklerine kadar korkutan bir anımız oldu. Şimdiden o anı komediye dönmeye başladı ve çok uzun sürecek bir maceranın kapısını araladı bize.