Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan SEVAL Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 41
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 17,774

SEVAL

www.sevalduban.com
Mesajlar
3,866
Tepkime Puanı
39
Web
www.sevalduban.com
Son 1 yıldır Eskişehir çok ilgimi çekmeye başlamıştı. Haberlerde belediye başkanının verdiği yeni hizmetleri görmüştüm bir kaç kez. Bir gün, gelen bir mail’ de Porsuk Çayının etrafındaki kafelerin fotoğrafını görmüştüm. O kadar çok hoşuma gitmiştiki bir gün mutlaka gidip keşif yapmalıyım demiştim. İşte o keşfi geçen hafta yapma şansı buldum.

Çarşamba günü daha fazla yeni işimde çalışamayacağıma karar verip istifa dilekçemi yazdım. Akşam oğluma yarın Eskişehir’ i keşfetmeye gidelim mi dediğimde gözlerinin içi parladı. Hemen TCDD web sitesine girip sabah saatlerindeki trenlere baktık. Eskişehir Ekspresi saat 07:00 trenine 2 kişilik yer alıp otel rezervasyonuna geçtik. Ben yurtdışı gezilerim için hep www.booking.com adresininden otel bulurum. Baktım en güzeli Grand Namlı Otel. Hemen 2 kişilik odamızı da aldık.

Sabah sırt çantalarımızı hazırlayıp Haydarpaşa Gar’ ına doğru yola çıktık.



Biletlerimizi alıp yerlerimize yerleştik. Tren oldukça geniş ve rahattı. Koltuk araları 90 cm. Geniş geniş koltuklar rahatlıkla oturuyorsunuz. Trende yemekli vagon da var. Üstelik alkollü içecek de satıyorlar.

 

Etiketler
Ynt: Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)

Trenimiz hareket etti ve tıngır mıngır yola koyulduk. Filmlerde hep çok hoşuma gitmiştir trenle yolculuk eden insanlar. Şimdi ben yapıyordum aynısını, inanılmaz heyecanlıydım. Pencerelerden dışarıyı seyrettim. Köhne evler köyler gördüm.



Köylerden kasabalardan geçtik. En çok Bileck istasyonunu sevdim. Çok şirin sarı bir gar vardı Bilecik’ te. Sıcacık bir ev izlenimi veriyordu insana.

Trenimiz 1 saat gecikmeyle vardı Eskişehir’ e. İner inmez -3 derece hava hoşgeldin dedi bize. Gardan bir taksiye binip otel ismini söyledik. Şoför abi otelleri karıştırıp bizi farklı iki otele götürdü fakat üçüncüsünde doğru oteli bulduk. Meğerse garın arka sokağıymış. Otele giriş işlemlerini yaptık ve bir tane şehir haritası alıp odamıza çıktık. Eşyaları yerleştirip hemen haritada gezilecek yerleri işaretleyip bir liste oluşturduk. Üzerimizi sıkıca giyinip fotoğraf makinamızı aldık ve kendimi Eskişehir sokaklarına attık.

 

Ynt: Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)

İlk günkü gezi planımız müzeler ve çarşılar. Serhan’ ın hiç hoşlanmadığı mekanlar yani. İlk mekan Odunpazarı mevkii, Eski Odunpazarı Evleri. Hatirada ölçek olmadığı için tam kestiremiyoruz mesafeyi. Tramvay ve otobüste bulamayınca taksiye binelim dedik. Beş dakika sonra Odunpazarı Evlerine vardık.







 

Ynt: Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)

Rengarenk şirin mi şirin eski evler. Eski dediğime bakmayın hepsi pırıl pırıl. Bir kaç tanesi kafeterya olarak hizmet veriyor. Birince Çağdaş Cam Sanatları Müzesi var. Bir kaç tanesi butik otel. İnsanın içi açılıyor sokak aralarında gezerken. Ben ayaklarım yerden kesilmiş süzülür gibi dolanıyorum sokak aralarında.

Arkadaşlarımın hiç sevmediği bir huyum var benim. Sokak aralarında dolanırken bir ara veya gizli geçit gibi bir yer görünce hemen dalarım içeri. Tabii heyecandan kimseye haber vermediğim için ben dönene kadar ararlar beni. Artık alıştılar ama bir süre bakınıyorlar göremeyince şimdi çıkar bir yerlerden diyorlar. Bu sayede aslında çok güzel yerler de keşfettiğim oluyor zaman zaman. Neyse, sokak aralarında dolanırken açık bir kapı gördüm ve daldım içeri. Binaların arasında dolanırken Lületaşı çarşısının arka kapısının oraya çıktığımızı farkedip hemen daldık içeri.



Çarşı iki katlı kare biçiminde şirin bir bina. İçerde lületaşı süs eşyeler yapıp satıyorlar. Bir tane mağazaya girip hayranlıkla yaptıkları kolyeleri anahtarlıkları inceledik.

 

Ynt: Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)

Sonra taşın çıkarıldığı nasıl işlendiği hakkında fikir edindik. Usta, Serhan’ a da ıslak bir taş hediye edip denemesini söyledi. Eve geldiğimizde uğraşmasına rağmen henüz sonlandırmadı çalışmayı. Bakalım bekliyoruz...

Odunpazarı evlerini geride bırakıp tarihi Kurşunlu Külliyesine geçtik.



Külliyenin girişinde sağlı sollu iki bina var.



Biri eski aşevi ama şu an içinde cam el işi yapan cam sanatçıları çalışıyor.





 



Ynt: Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)

Diğer taraf ise eskiden İmaret olan nikah salonu.



Girip içlerini geziyoruz. Mimari beni büyülüyor resmen. Ben de eski binalara karşı bir zaaf var nedense.

Külliyenin içinde bunların haricinde Lületaşı Müzesi, El sanatları Müzesi, Cami ve eski bir Kütüphane var.







 

Ynt: Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)





Kütüphane hala aktif olarak çalışıyor. İçeri girdiğimde iki tane minicik öğrenci kitap okuyorlardı.





 

Ynt: Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)





Külliyeyi de gezip bitirdikten sonra karnımızın acıktığını farkedip Eskişehir’ in meşhur yemeklerinin tadına bakmaya karar verdik. Hemen yakındaki bir yere girip çiğbörek ve köfte söyledik. Gerçekten de çiğ börek konusunda ustalar. Onlar sayesinde akşam yemeği yiyemedim.



Yediklerimizi eritmek için Külliyeden aşağı doğru yürüyüp Cumhuriyet Tarihi Müzesine gittik. Fakat burası umduğumuz gibi çıkmadı. İçerde sadece fotoğraflar ve bir kaç tane maket vardı. Fotoğraflar duvarda asılı, altında da ne zaman çekildiği ve fotoğrafta kimler olduğu bilgisi var. İçerde fotoğraf çekmek yasak olduğu için oradan örnek veremiyorum.
Hayal kırıklığıyla kendimizi dışarı atıp Anadolu Üniversitesi Eğitim Karikatürleri Müzesi ‘ ne geçtik. Son zamanlarda Serhan’ ı karikatür çizme merakı sarmıştı. Bu müzenin varlığını duyunca coştu. İçeri zor attık kendimizi.



 


Ynt: Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)







Genelde yörenin karikatüristlerinin eserleri olduğu için pek aşina değildim karikatürlere ama arada Avni, Daral ve Timsah’ ı görmek pek hoşuma gitti. Sanırım en uzun bu müzede vakit geçirdik.

Müze çıkışında kalabalık bir sokakta bulduk kendimizi. O gün Pazar kuruluyormuş. Hava aşırı soğuk olduğundan peynir tenekelerinde yaktıkları ateşim közleriyle ısınıyor Pazar esnafı. Eskişehir sadece onun dumanı vardı. Memlekette hava kirliliği yok, inanılır gibi değil. En çok bu yönüne hayranlık duydum Eskişehir’ in.



 



Ynt: Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)

İlk günkü gezilecek yerler listesine baktığımızda sadece iki tane yer kaldığını görüp yine düştük yollara. Fakat yorgunluk çökmeye başlamıştı yavaş yavaş. Serhan biraz mırın kırın etti ama yine de fazla zorluk çıkarmadan Çağdaş Cam sanatları müzesine vardık. Burada cam sanatçılarının yaptıkları eserler sergileniyordu. Bazıları gerçekten takdire şayandı.





 


Ynt: Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)

Aynı müze içerisinde eski giysilerin sergilendiği bir bölüm daha vardı. Sanıyorum Eskişehir sosyetesinin bir zamanlar özel günlerinde giydiği elbiselerdi bunlar.









 

Ynt: Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)

Geriye kaldı tek bir müze, arkeoloji müzesi. Orası da yakın nasıl olsa diye başladık yürümeye. Ama yürü yürü bitmiyor ki. Serhan başladı bızıldamaya. Şöyleydi böyleydi derken bulduk müzeyi. Fakat hayalı kırıklığına uğradık çünkü müze kapalı. İnşaat halinde 2000 yılından beri restore ediliyormuş. 11 yıl olmuş hala ama daha çooook var müzenin açılmasına. Belki 2020 yılına yetişir.



Hayretler içersinde oradan ayrılıp sokak aralarından geçerek kestirme yollardan otele gidelim dedik.

Yol üzerindeki şehitlikten geçtik.

 

Ynt: Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)

Tabii biz sokak aralarında kaybolunca oteli falan bulamadık. Sonunda bir taksiye atlayıp otele gittik. O kadar çok yorulmuşuz ki merdivenleri zor çıktık. İki yorgunluk birasından sonra mışıl mışıl uyumuşum.

Ertesi sabah yine 1 derece Eskişehir sabahına uyandık. Otelde güzel bir kahvaltının ardından attık kendimizi dışarı. Bugünkü planda parklar ve kafeler var.

İlk rota Sazova Bilim Sanat ve Kültür Parkı. Parka girdiğimizde bir masalın içine giriyor gibi hissettik kendimizi.









 



Ynt: Eskişehir Gezimiz (03-05.02.2011)



Donmuş Japon balıkları



Veee masal gemisine biniyoruuuzzz.



Fakat masal gemisi tadilatta. İçerde hummalı bir çalışma var. Ona rağmen merakımızı yenemeyip dalıyoruz içeri. Geminin üzeri muşamba ile kapatılmış. Pek estetik olduğu söylenemez. Yaza hazırlık yapıyorlar sanırım.



Burası kaptanın odası.