Ynt: Duygular = Fotograflar mi? Fotograflar = Duygularimiz mi?
Hiç anlayamamışımdır...Kevin kardeşimiz çocuğun fotoğrafını çektikten sonra neden kucağına alıverip kampa götürmemiş. Acaba bulaşıcı hastalık vs riskinden dolayı mı? O zaman niye kampa gidip haber vermemiş ya da telefon etmemiş? İlla mantıklı bir açıklaması vardır, %100 eminim...ama cevabı bulmak istiyorum işte. Wikipedia'da ingilizce sayfada (http://en.wikipedia.org/wiki/Kevin_Carter) 2 farklı senaryo, türkçe sayfada da (http://tr.wikipedia.org/wiki/Kevin_Carter) farklı bir 3. senaryo var...hepsinde de çocuk kurtuluyor.
Ama bir gazetenin başlığı benim duygularıma çok iyi tercüman olmuş:
"The St. Petersburg Times in Florida said this of Carter: "The man adjusting his lens to take just the right frame of her suffering, might just as well be a predator, another vulture on the scene."
"Florida'daki St. Petersburg Times Gazetesi Carter için şunu söylemiş: "Kızın çektiği acı karşısında sadece doğru kadrajı yakalamak için lensini ayarlayan bir insan; sadece bir yırtıcı, sahnedeki bir diğer akbaba olabilir."
(tam çevirememiş olabilirim, sürç'ü language ettiysem affola
)
tüm bunların ardından Kevin kardeşimizin intihar notu geliyor...(arabasının egzostuna taktığı boruyu pencereden içeri vererek karbonmonoksit zehirlenmesinden ölmüş)
"I am depressed ... without phone ... money for rent ... money for child support ... money for debts ... money!!! ... I am haunted by the vivid memories of killings and corpses and anger and pain ... of starving or wounded children, of trigger-happy madmen, often police, of killer executioners...I have gone to join Ken if I am that lucky."
"Depresyonadyım ... telefon olmadan ... kira için para olmadan ... nafaka (veya çocuklara yardım etmek) için para olmadan ... borçlar için para olmadan ... para olmadan! ... Açlık çeken ve yaralı çocukların, tetikle mutlu olan çılgın adamların, sık sık polisin, katil cellatların cinayetleri ve cesetleri ve öfke ve acılarının canlı anıları tarafından lanetlendim ... Eğer şanslıysam Ken'e katılmak için gidiyorum"
(Ken Oosterbroek, Kevin Carter'ın üye olduğu Bang Bang Clup dedikleri bir fotoğrafçılar klübünün başka bir üyesi. Kevin'den önce Johannesburg'da vurularak öldürülmüş. O da Kevin gibi bol ödülllü, başarılı bir fotoğrafçıymış.)
Gerçekten çarpıcı bir hikaye, fotoğrafı iyice efsaneleştiriyor.
Ama, bu notu yazan Kevin Carter, kendisini çocuğa yardım etmemekle suçlayanlar karşısında "profesyonel fotoğrafçı olduğunu, yardım görevlisi olmadığını" söyleyerek kendisini savunuyor. Yani bir yanda ölümlerden o derece etkilenmiş ki, intihar etmiş. Diğer yanda bu derece bir profesyonellik...birbiriyle çakışıyor sanki! Kafası karışıyor insanın gerçekten...
Neyse...
Pulitzer ödülü kazanmış başka bir fotoğraf vardı, bir kız (yanlış hatırlamıyorsam) petrole veya başka bir sıvıya gömülmüş, boğulmak üzere. Ama kurtarılamıyor...yani göz göre göre ölümü bekliyor. Bir tahtaya tutunmuş...direkt objektifin içine, hatta filme bakmış resmen! O bakışlarını görünce, "dur ben gelip seni kurtarıcam" diyor insan, yanına gitmek istiyor resmen. Müthiş bir fotoğraftı...
http://www.elpais.com/recorte/20080407elpepucul_5/XXLCO/Ies/Omayra_Sanchez_Armero_Colombie_1985.jpg
Bir de Polis Haftası afişlerinde kullanılan bir fotoğraf vardı, bir adam sırt üstü bırakmış kendini boğaz köprüsünden, bir polis de alabildiğine uzanmış yakalamak için ama yakalayamamış. İstanbul'da metroda görmüştüm, gözlerim dolmuştu görünce. Onu da çok aradım internette bulamadım.
Aşağıda bazı linklerde resimler var
bakmanızı tavsiye ederim...
Kevin Carter'ın kendisi
http://maznur.files.wordpress.com/2008/08/ddd.jpg
İddiaya göre, Kevin Carter'ın Sudan'dan döndükten sonraki hali...ama şaibeli tabii...
http://image09.webshots.com/9/8/24/42/112782442MSaIQg_fs.jpg
Meşhur akbaba fotoğrafı
http://mihaelanedea.files.wordpress.com/2008/10/kevin-carter-vulture.jpg
Sevgiler...güzel konu için teşekkürler diyorum...