DOĞUNUN GİZEMLİ KENTİ MUMBAİ

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan SRDR34 Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 2
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 11,830

SRDR34

Ana Kamp
Mesajlar
40
Tepkime Puanı
0
Yemen, İsrail ve Hindistan… Her zaman bu 3 ülkeyi merak etmiştim… Sanırım ruhu olan ülkeler olduğu için… Yemen ve İsrail gezilerimden sonra Hindistan’ı ziyaret etmek için yola çıktım… Yaklaşık 8 saat süren aktarmalı bir uçuş (Abu Dabi’deki 3 saatlik bekleme hariç) sonrasında Bombay’a tekerlek koyduğunda saatim gece 2’yi gösteriyordu…
Kendine özgü yaşam tarzıyla her zaman merak uyandıran Hindistan 1 milyar 100 milyonluk nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkelerinden biri… Hindistan aynı zamanda 83 milyon 287 bin 590 kilometrekarelik alanıyla da dünyanın en büyük 7. ülkesi durumunda… 28 eyaletten oluşan Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi ancak ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel başkenti bizde Bombay olarak bilinen Mumbai… Adını balıkçı mitlerindeki Mumbadevi adlı ilahelerin patronundan alan Mumbai’ye 1534 yılında yerleşen Portekizliler “Güzel liman” anlamına gelen “Bom Bahia” demişler. Daha sonra bu Bombay’a dönüşmüş. Ancak Mumbaililer eski adlarını 1995 yılında tekrar geri almışlar.
Hindistan’ın batı sahilinde yer alan Mumbai, Marathi dilinde “Mükemmel Kara” anlamına gelen 50 milyon nüfusa sahip olan Maharastra eyaletinin de başkenti aynı zamanda. Son derece kozmopolit olan Maharastra eyaletinde İngilizce ve Hindice dışında Bengali, Telugu, Marathi, Tamil, Urduca, Gujarati, Malayalam, Kanada, Oriya, Punjabi, Assamese, Kashmiri, Sindhi ve Sanskritçe olmak üzere 18 resmi dil konuşuluyor. Ancak yerel diller de dahil olmak üzere tüm konuşulan dillerin sayısı 600 civarında… Bu da Bombay’ın renkli yapısını ortaya koyuyor.
Hindistan’ın dünyaya açılan kapısı olan Mumbai’de uçaktan inerken sizi ilk karşılayan yüksek nem ve yoksulluğun izleri oluyor. Yıl boyunca sıcak ve nemli olan bu kenti ziyaret etmek için en iyi zaman Eylül-Nisan arası. Havaalanından kente giderken yoksulluğun izleri size eşlik ediyor. 17 milyon nüfusa sahip şehrin yaklaşık 4 milyonu sokakları evleri haline getirmiş. Yemeklerini sokakta yapıyorlar, sokakta yatıp kalkıyorlar, kişisel ihtiyaçlarını sokaklarda görüyorlar… Kısaca aileleriyle sokak-evlerinde yaşıyorlar…
Havaalanı çıkışında paralarımı rupi’ye çevirdikten sonra (dikkat edin bende olduğu gibi sizi de resmi döviz ofisi olmasına rağmen kandırmaya çalışabilirler, paranızın tam karşılığıyla çevrildiğinden emin olun) taksiye binip otele doğru yola çıktım. Taksi dediğim bizim eski Murat 124’lerin daha küçük modeli olup üretimden kalkalı yaklaşık 20 yıl olan küçük FIAT Premier Padnini’lerdi. Taksilerde taksimetre yok, yol ücreti pazarlığa tabi… Yaklaşık 10 km’lik yol 12 rupi yani 3 dolar civarında… Havaalanından çıkıp otele giderken yolda yatan insanların görüntüleri bu ülkede yaşayacaklarınızı az çok tahmin etmenize yardımcı oluyor…
Otelim oldukça kötü bir semtteydi. Kendimi odadan içeri atıp yattığımda saat sabaha karşı 4’ü bulmuştu… Ancak canhıraş garip çığlıklara karışan insanların sesleriyle irkilip uyanmam çok sürmedi. Saatim sabah 6’yı gösteriyordu. Gözlerimi açtığımda bakışlarımı karşılayan tavanda dönen vantilatör nerede olduğumu anımsatmıştı. Pencereye doğru ilerleyip tahta kanatları açınca aşağıdaki gerçek anlamdaki insan seli ve o garip çığlıkları çıkartan ağaçlardaki tropik kuşlar kendimi bir Indiana Jones filminin içindeymiş gibi hissettirmişti. Ancak bu film değil, gerçekti… Artık uyumam imkansızdı. Fotoğraf makinemi elime alıp dışarı çıktım. Kaldığım otel, sanayi diyebileceğim iş yerlerinin ortasında bir yerlerdeydi. Dışarı çıktığımda herkes bana bakıyordu… Tecrübelerime dayanarak caddeyi hiç fotoğraf çekmeden sonuna kadar herkese gülümseyerek, selam vererek yürüdüm. İlk önce birbirimize aşina olmalıydık… Dönerken fotoğraf çekerken kimse yabancıymışım gibi davranmıyordu.
Mumbai’de gözüme çarpan ilk şey trafik ve yoksulluk oldu. Kent gözle görülür biçimde kuzey ve güney olarak ikiye bölünmüş durumda. Yani bir tarafta eski Mumbai, diğer tarafta ise modern Mumbai var. Eski Mumbai’de inanılmayacak bir yoksulluk göze çarpıyor. Mumbai’de bir çok insan evsiz ve sokakta yaşıyor ama bu bölgede çok daha fazla yoğun. Kentin en turistik bölgelerinden olan Colaba ve Fort’da bile bu tezat gözle görülür şekilde göze çarpıyor: Bir tarafta dünyaca ünlü lüks mağazalar, diğer yanda da bu mağazaların önünde dilenen ve sokaklarda yaşayan insanlar. Görüntü adım başı değişiyor burada; modern Mumbai’den geleneksel Mumbai’ye, kalabalık bir Mumbai’den tenha bir Mumbai’ye, temiz bulvarlardan iç açıcı görüntülere sahip olmayan sokak aralarına… Renkli kültürel yapısı içinde acımasızca siyah ve beyazın ağırlığı hissediliyor….
Trafik İstanbul’un olduğu gibi Mumbai’nin de en büyük problemlerinden biri. Durmaksızın çalan kornalar, trafik sıkışıklığı başta insanı rahatsız etse de sonra buna siz de ayak uyduruyorsunuz…Önceliğin kendinde olduğunu düşünen, kurallara uymayan otomobil sürücüleri 10 dakikalık yolu 30 dakikada gidilmesine neden oluyor. Ancak iki katlı kırmızı otobüsler, rengarenk resimlerle bezeli kamyonlar, siyah renkli küçük taksiler caddeleri adeta karnaval yerine çeviriyor, bu ilginç görüntülerle zamanın nasıl geçtiği anlaşılmıyor. Mumbai’de 7.000 taksi var. Taksilerin tamamı, üretimi çok uzun süredir yapılmayan FIAT Premier Padnini… Bu küçük taksilerle yolculuk oldukça eğlenceli. Trafikteyken her yerden korna sesleri geliyor, gerekli gereksiz herkes korna çalıyor. Arabaların arkasında “Horn me Please” yani “Lütfen kornayla uyarın” yazıyor. Taksilerde taksimetre yok sıkı bir pazarlıkla istediğiniz yere yarı yarıya gitmeniz mümkün. Taksilerin yanı sıra trafikte her gün 3.000 otobüs ve 100 bin autorickshaw yani 3 tekerlekli yolcu taşıyan motosiklet yer alıyor. Ancak rickshawlar’ın şehir içine girmeleri yasak. Motosikletlerin ve bisikletlilerin sayısı da trafikte azımsanamayacak oranda çok. Mumbai’de her gün 6 milyon kişi trenle, 3 milyon kişi ise otobüsle seyahat ediyor. Otobüs duraklarında kantine dönüştürülmüş otobüsler, durakları dolaşarak yolculara hizmet veriyor.
Halkın arasına karışıp Mahalaxmi tren istasyonundan banliyö trenine biniyorum. Vagonlarda sınıf ayırımı var. 2. sınıf bilet 4 rupi, 1. sınıf ise 40 rupi yani yaklaşık 1 dolar. Vagonlar oldukça kalabalık. Pencerelerde cam yok. Klima yerine ise vagonlardaki çok sayıdaki vantilatör yolcuları serinletmeye çalışıyor. Bazı vagonlar sadece kadınlara ayrılmış durumda. Bazı vagonlara günün 24 saati erkeklerin binmesi yasaklanmışken bazı vagonlar sabah 10 ile akşam 6 arası kadınların kullanımına ayrılmış durumda. Ana tren garı ise Victoria Terminus olarak bilinen Chhatrapati Shivaji Terminus… İstanbul’daki Sirkeci ve Haydarpaşa’yı anımsatan bu gar günde 500.000 kişiye hizmet veriyor. Vitraylarla süslü bu garın yapımına 1887 yılında başlanmış ve yapımı 10 yıl sürmüş. Victoria Terminus bugün UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde yer alıyor. F.W Stevens tarafından Gotik tarzda inşa edilen Victoria Terminus’un ön cephesi 500 metre genişliğinde. Görkemli kubbesi “ilerlemeyi”, beşikçatıda yer alan birbirinden farklı 3 heykelden biri mühendisliği, diğeri ticareti, üçüncüsü ise tarımı ifade ediyor.
Mahalaxhmi tren istasyonunun yanında dünyanın en ilginç yerlerinden biri bulunuyor: Dhobi Ghati. Burası geçmişi 100 yıl öncesine uzanan bir açık hava çamaşırhanesi. Dhobi kelimesi Hindu ve Urdu dilinde yıkama, yıkamak anlamına gelen dhona’dan geliyor. Ghati/ghat/ghaat ise yine aynı dillerden insanların yıkandıkları, çamaşır yıkadıkları nehrilerin, göllerin sığ yerleri, su havzası olarak dilimize çevrilebilir. Yani kısaca yıkama yeri olarak çevirebiliriz. Bu açık hava çamaşırhanesinde çamaşırlar yıkanıyor, kurutuluyor, ütüleniyor ve sahiplerine veriliyor. Burada 800 işçi 380 küçük taş havuzda her gün kentteki hastanelerin, dispanserlerin, otellerin, rezidansların çamaşırlarını yıkıyor. Bir pantolonun yıkanma bedeli 10 rupi yani 30 kuruş. Bir Dhobi Wallas yani yıkayıcı günde 1.50 dolar kazanıyormuş.
Bir başka ilginç şey ise sokaklardaki sarı tükürükler. Yollardaki seyyar satıcılardan alınan üzerine sarı bir şeyler sürülü yaprakları çiğneyen Hintler bir süre sonra bunları tükürüyor. Ne olduğunu anlamadım ama sanırım narkotik etkisi bulunuyor. Narkotik demişken geceleyin 14-15 yaşındaki çocuklar yanınıza gelip en ağır uyuşturucuları size satmaya çalışırsa da şaşırmayın. Burada sanırım bu da normal.
Mumbai’nin gece hayatı yok. Gece 9-10’dan sonra hayat neredeyse bitiyor. Ücretli seks yasak olmasına karşın geceleyin bindiğiniz her taksici (eğer erkekseniz) size bayan arkadaş isteyip istemediğinizi soracaktır. Kuzey ve güneyi birbirinden ayıran yaklaşık 3 km’lik cadde geceleyin Red Line’a dönüşüyor. Buradaki kırık dökük, virane görüntülü yerler, üst katlarına çıkılınca bir anda adeta 5 yıldızlı bir otel görüntüsüne kavuşuyor ve birbirinden güzel kızlar önünüzde adeta geçit töreni yapıyor. Buraları, Mumbai’nin gece yaşayan yüzünü görmek ilginç bir deneyim gerçekten…
Görülmesi gereken yerlerinden biri de en ünlü meydanlarından biri olan Oval Meydan. Burada bir çok genç oyuncuyu sahanın farklı yerinde kriket oynarken görürsünüz. Kriket burada en popüler oyun olsa da ulusal oyunları hokey… Meydanın hemen karşısında Rajabai Saat Kulesi yükseliyor. 19. yüzyıl fener kulelerini anımsatan 79 metre yüksekliğindeki bu muhteşem yapı 19. yüzyıl gotik mimarisiyle Premchand Raichand tarafından annesi anısına üniversite bahçesine yapılmış.
Mumbai’nin en ünlü sahili Gamdevi’de yer alan Chowpatty.Plajı. Oldukça sıcak olan Bombay akşamları biraz serinliyor. Özellikle Chowpatty sahili geceleri birbirinden renkli görüntülere sahne oluyor. Chowpatty, dönme dolapları, atlı karıncaları, satıcıları ve büfeleriyle adeta panayır yerine dönüyor. Yüzlerce aile kumların üzerine oturup yemek yeyip sohbet ederken, çocuklar oyunun tadını çıkarıyor. Arap denizi sahilinde olan Chowpatty’de boğulma yüzünden ölümler olunca devlet burada denize girmeyi yasaklamış. Sahilin hemen arkasında yer alan Malabar Tepesi’nde ise Hindular’ın teerhankars’larıyla yani azizleriyle ünlü tapınağı Jain Temple yer alıyor. Dışı beyazlarla boyalı bu mabedin içi, 24 azizin portreleriyle süslü. İçeride ayakkabıyla dolaşmak yasak olduğundan bahçeye girince ayakkabılarımızı çıkartıyoruz. Bizi derin bir hoşgörüyle kabul edip çekim yapmama izin veriyorlar. Burada ayinden sonra bahçedeki yemekhanede yemekler yeniliyor.
Malabar Tepesi’nin zirvesinde ise önceleri Mumbai’nin su deposu olan Hanging Gardens yer alıyor. Çeşitli çiçeklerle zenginleştirilmiş olan bu parktan tüm Mumbai kuşbakışı görülebiliyor
Hindistan denilince akla gelen efsanevi lider Mahatma Gandhi’nin bugün müze haline gelmiş evi de Mumbai’nin görülmesi gereken yerleri arasında. 3 katlı olan evin 2 katında Gandhi’nin hayatının önemli kısımlarının tasavvur edildiği küçük heykelciklerle yapılan canlandımalar bulunuyor. 3. katta ise Gandhi’nin kullandığı yatak, yastık gibi kişisel eşyalarının orijinalleri yar alıyor. Gandhi, Hint halkı için önemli bir lider çünkü Mahatma Gandhi liderliğinde 1930’lerde başlayan sivil itaatsizlik kampanyası İngiliz İmparatorluğu’nun bölgenin denetiminden vazgeçmesiyle sonuçlanmıştı.
Uzun yıllar İngiltere’nin sömürgesi durumunda bulunan Hindistan’da ve dolayısıyla Mumbai’de bunun izlerini görmek mümkün. Bunlardan belki de en belirgini Gate of India’daki Triumphai Kemeri. Sahil kenarında tüm haşmetiyle yükselen bu kemer 1911 yılında Kral 5. George ve Kraliçe Mary’nin bu ülkeyi ziyareti anısına yapılmış. 26 metre yüksekliğindeki bu yapı günümüzde Mumbai’nin simgesi durumunda.
Ünlü Fil Mağaraları’nın yer aldığı Fil Adası’da Gate of India’nın açığında yer alıyor.
Gate of India’dan kalkan teknelerle Hindular’ın 3 büyük tanrısından biri olan Shiva’nın heykellerinin yer aldığı karadan 9 km uzaklıktaki Fil Mağaraları’nın yer aldığı Fil Adası’na 1 saatlik yolculuktan sonra ulaşabiliyorsunuz. Fil Mağarası’nın bulunduğu adaya gidiş-geliş 3 dolar. Giriş ise Hint halkına 10 rupi, yabancılara ise 250 rupi. Adaya varıldığında iskelede bekleyen mini tren 500 metrelik yolu yürümek istemeyenleri 8 rupi’ye taşıyor. Trenden inenleri başlarının üzerinde sembolik kaplar taşıyan kadınlar karşılıyor. Yerel giysili kadınlar cüzi ücretle kendileriyle hatıra fotoğrafı çektirmeleri için turistleri ikna etmeye çalışıyorlar. Hindistan’ın her yerinde olduğu gibi burada da pazarlık söz konusu... Hindular’ın 3 büyük tanrısından biri olan Shiva’nın heykellerinin bulunduğu 6 mağaranın yer aldığı tepeye yaklaşık 200 basamak tırmanarak ulaşabiliyorsunuz. Merdivenin ise sağında ve solunda hediyelik eşya satıcıları bulunuyor. Basamakları çıkamayacaklar için tahteravanlı taşıyıcılar yaklaşık 5 dolara mağaraya ulaştırıp indiriyorlar. Her ne kadar bu adaya Fil Adası dense de buranın gerçek sahibi maymunlar. Her yerde karşınıza çıkan maymunlar merdivenlerden çıkarken türlü hareketleriyle sizi eğlendirmeyi başarıyor. Ödül olarak beklentileri ise kola… Eğer siz vermeseniz de bir fırsatını bulup masanızdaki kolayı kaşla göz arasında kapıp içiyorlar.
Yemek seçiciyseniz, bünyeniz hassas ise burada ciddi problem yaşayabilirsiniz. Et restoranları inançlarıyla doğru orantılı olarak neredeyse yok. Sadece Fort’da bir restoranda et bulabilmiştim. En ünlü ve lüks restoranları ise yeni Mumbai’de Chowpatty civarında yer alıyor. Ancak rezervasyonunuz yoksa en az 45 dakika beklemeyi göze almalısınız. Fiyatlar son derece ucuz. 2 kişi en fazla 15-20 dolara son derece lüks bir restoranda tatlısı ve içecekleriyle mükellef bir vejetaryan ziyafet çekebilirsiniz. Yemekler elbette tahmin edileceği üzere bol baharatlı ancak son derece lezzetli. Hijyen konusunda ise en ünlü restoranlarda bile dikkatli olunmalı. Kapıda yaklaşık 1 saat bekledikten sonra masa bulabildiğim New Yorker’da ellerimi yıkamak için tuvalete gittiğimde suların akmadığını, tuvaletten çıkan kişinin de ellerini lavabo üzerindeki kovaya daldırıp içindeki maşrapayla su alıp yıkadığını görünce kapalı pet şişeyle ellerimi yıkamak zorunda kalmıştım.
Gideceklere deneyip memnun kaldığım Coffe Day adlı bir kafe zincirini tavsiye edebilirim. Özellikle dünyada sadece burada bulunan (garsonların yalancısıyım) oldukça hoş aromalı bir kahve çeşidi mutlaka denenmeli (sorarsanız yardımcı olacaktırlar). Taze tropik meyve suları oldukça lezzetli. Karın doyurmak içinse buradaki pizzalar hiç de fena sayılmaz. Orta boy pizzanın 1dolar, taze sıkma meyve sularının ya da kolanın da 1 dolar olduğunu söylersek 2 dolara hiç de fena olmayan bir menüyle karın doyurulmuş oluyor. Ortalama maaşın 30 dolar olduğu Hindistan’da devamlı gideceğiniz bir mekanda vereceğiniz yarım dolar bahşişle garsonlara kendinizi fazlasıyla sevdirmeniz de mümkün olacaktır.

Balksz 3


Balksz 1


2


1


N710251235 871618 3722
 

Etiketler
Ynt: DOĞUNUN GİZEMLİ KENTİ MUMBAİ

oldukça bilgilendirirci zevkle okudum nice heyecanlı yolculuklara ....
 

Ynt: DOĞUNUN GİZEMLİ KENTİ MUMBAİ

çok güzel bir yazı olmuş, bende haziran sonu gidiyorum mumbai'ye inşallah ve sizden kaldığınız yerlerin isimlerinide vermenizi isteyebilir miyim?
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,624
Mesajlar
1,521,252
Kayıtlı Üye Sayımız
172,270
Kaydolan Son Üyemiz
Engin paslı

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst