Çanakkale Zaferi ve Broken Hıll Savaşı

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan veteriner Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 1
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 3,315

veteriner

www.bagbasiveterinerklinigi.com
Mesajlar
1,931
Tepkime Puanı
34
Yer
DENİZLİ
Web
www.bagbasiveterinerklinigi.com
Çanakkale şehitlerimizin ve gazilerimizin ruhları şad. Mekanları cennet olsun.
Çanakkale Zaferi ile ilgili pek bilinmeyen ilginç bir olayı aktarayım:
İngilizlerin İstanbul'a yürümek için asker topladığını haberi üzerine Anzaklar mânâsız bir heyecana kapılır, kuyruklara girip askere yazılırlar. Düşünün nüfusu 5 milyona varmayan bir ülkeden 361 bin gönüllü çıkar. Çanakkale savaşının öncesi bir Brokel Hill olayı vardır ki hayli ilginçtir.Ne yazık ki hiç bir tarihçi veya bir yetkili, aslında bir savaş olan bu olayın nedenini merak ederek araştırmadı bile..
Osmanlı ile Avustralyalılar arasındaki ilk savaş diyeceğimiz ve Avustralya tarihinin en garip olaylarından biri olan Broken Hill olayı-savaşı, yıllar önce bu ülkeye gelen ve Broken Hill adlı kasabada yaşayan Afgan toplumundan (bazıları Afgan Türkleri diyor) seyyar dondurmacı Gül Muhammed ve kasap Molla Abdullah’ın Osmanlılar adına Avustralyalılara karşı başlattıkları bir savaştır. Gül Muhammed yaptigi tekerlekli arabayi kirmizi ve beyaz renklere boyar. Yuregindeki memleket ozlemini dindirememis olacak ki, bir de ay yildizli bayrak asar onune.
Avustralya’nın İngilizlerin isteği üzerine Çanakkale’ye asker göndereceği haberini alır Gül Muhammed ve Molla Abdullah. Bu haber iki Afganlıyı öfkelendirir. Niyetleri Turkiye ye geri donup savasmaktir aslinda. Ama kendilerine yollarin kapali oldugu, ulkelerine donemeyecekleri soylenince Avustralya da kalmaya karar verirler.
Avusturalya Savunma Nezaretine çıkarlar. Uluslararası Münasebetler üzerine doktora yapmış diplomat edasıyla "öyleyse biz de burada savaşırız" derler ve açık açık "savaş ilanı"nda bulunurlar. Adamlar iki garibe uzun uzun güler ve adeta "elinizden geleni ardınıza koymayın" buyururlar.
"Ortada hiç bir neden yok iken Avustralyalılar nasıl olurda savaşmak için Osmanlı topraklarına asker gönderir?" diye düşünürlerken bu sırada duvarlara "Gönüllü askerler aranıyor" şeklinde ilanlarda asılmaya başlar.
Bu durum karşısında daha fazla dayanamayan iki Müslüman Afganlı tepkilerini göstermek için sonunda Avustralyalılara karşı savaşma kararı alırlar.
Osmanlı padişahlarının tüm dünya Müslümanlarınca Halife sayıldığı o tarihte Gül Muhammed ile Molla Abdullah; "Bizim Halifemizin ülkesine nasıl asker gönderirsiniz? Biz size gösteririz!" düşüncesiyle olacak, İki kafadar ellerindekini avuçlarındakini satar, bu parayla iki Schnider tüfek ve kaldırabildikleri kadar mermi alırlar. Emanetleri dondurma arabasına yükleyip Broken Hills Dağlarına vururlar. Vadinin daraldığı boğaza pusu atar, asker trenlerini beklemeye başlarlar.
Bu iki savaşçı dondurma arabasını da kendilerine siper yaparak, içinde binden fazla insanın bulunduğu treni uygun bir yerde beklemeye başlarlar, Ne kadar beklerler bilmiyoruz ama bir ara borazan trampet sesleri gelmeye başlar. Askerler pencerelerden çıkardıkları İngiliz bayrakları ile "İstanbul'a, İstanbul'a" diye haykırırlar. Makinistin keyfi yerindedir ancak raylar üzerindeki dondurma arabasını görünce çok şaşar. Lokomotif inleye inleye durur, ortalığı buhar, kurum ve yanık balata kokusu sarar. Arabanin ustundeki ay yildizli bayragin ne anlama geldigini dusunurken de buyuk bir kursun yagmuru baslar.
Beklenmedik bir anda kurşun yağmuruna tutulan Anzak Askerleri, neye uğradıklarını bilmeden şaşkın bir vaziyette feryada başlarlar. Bu ani saldırı karşısında bazıları vagonları kendilerine siper yaparlarken,bazıları da trenden atlayarak kaçmaya başlarlar. Kendilerini koruyamayanlar ise atılan kurşunlarla yaralanırlar.
Ortalık tam bir savaş alanına, barut dumanı ve kan gölüne dönüşür. Katarı koruyan komutan Millard ve adamları peş peşe vurulurlar. Az evvel İstanbul'a, İstanbul'a diye bağıran gönüllüler vagonların döşemesine yatar nolur takviye gelsin diye ağlaşmaya başlarlar.
Olay kasabada yayılır ve polis, Avcılar kulübü üyeleri ve silahlı halktan oluşan 500 kişilik silahlı topululuk Gül Muhammed ile Molla Abdullah’ın peşine düşer. Olay yerine gelen polisin ustune öyle siddetli ates acilir ki, gecidin en az bir boluk asker tarafindan tutuldugu gorusune varilir. Takviye olarak gonderilen eyalet kuvvetleri de bir sonuc alamayinca, askeri birlikler yola cikarlar.
Savaşçılar bu defa kasabanın Batı bölümünde şimdi "Türk kayası" diye anılan eski adı "Beyazkaya" olan büyükçe bir kayayı kendilerine siper yaparak beklemeye başlarlar. Çünkü o bölge düz araziden oluştuğu için kolayca görülüp öldürülebileceklerini düşünürler. Zaten cephaneleri azalmış,yiyecek,içecekleri de bitmek üzeredir.
Çok geçmeden silahlı halk, asker ve polisler iki savaşçının yerini bularak saldırıya geçtiklerinde ilk elde polis şefi yaralanır.
Silahlar sustugunda Anzak askerleri buyuk bir dikkatle yukari dogru tirmanmaya baslarlar. O kadar çok bomba atarlar ki adeta zemini kazırlar. İki şehit, birbirlerinden on metre uzakta, cansiz bir sekilde yerde yatarken bulunur. Sımsıkı sarildiklari tufekleri zor alinir ellerinden. Tufeklerin ikisinde de kursun kalmadigi anlasilir. şehitlerimizin yüzünde vazifesini yapmış insanların huzuru vardır. (Allahü teâlâ derecelerini âlâ eylesin)
İşte o an ciddiye almadıkları savaş ilanını hatırlarlar. Hatırlarlar ama meğer ki geçmiş ola...
Harp Dairesi uzmanları bu hadiseyi kesinlikle terör eylemi olarak görmez, Official War History (Resmi Savaş Tarihi) kitabına "Battle of Broken Hill" (Broken Hills Muharebesi) adıyla başlık atarlar
Broken Hill Savaşı (İki Türk'ün Avustralya'yla Savaşı)
Digerleri kaçmış denilerek buyuk bir arama baslatilir bolgede. Avustralya ordusu, iki insan tarafindan durdurulduguna inanmaz bir turlu. Olay sonrası galeyana gelen halk öfkelenir ve bir maden kasabası olan Broken Hill’de yabancılara karşı da tepki ve göstermeye başlarlar.
Bu Avustralya ile Türkiye arasındaki ilk savaş daha sonra Çanakkale (Gelibolu) de devam eder..
1997 yılında Canberra’da Büyük Elçilik yapan aynı zamanda Araştırmacı-Yazar olan Bilal Şimşir, bu Broken Hill olayı üzerinde durur ve bu iki Afganlı için vuruldukları Türkkayası denilen kayanın, yapılacak bir düzenleme ile "Türk Şehitlik Anıtı" haline getirilmesini düşünür.
Çünkü "Türkler, Avustralyalıların Çanakkale’de (Gelibolu) ölen Anzac askerleri için bir anıt yapmalarına müsaade ettiğine göre Türkler için şehit olan bu iki insanın anısına neden bir anıt yapmayalım ki.." diye düşünür Büyük Elçi Bilal Şimşir.
Bu düşünceden hareketle yola çıkan Şimşir, düşüncesini Avustralya Dışişleri bakanlığına iletir ve bu arada Türk toplumundan da destek ister. B.Elçi Bilal Şimşir’in müracaatını bakanlık Broken Hill kasabası belediyesine ileterek görüş ister.
Bu konudaki yazışmalar devam ederken ne yazık ki, tarihine ve şehitlerine saygısız bir kısım Türkler, Avustralyalılardan önce bu anıt yapma fikrine karşı çıkarlar!..
Hatta bazı Türkler öyle fanatikleşir ki,vatanlarına haksız yere savaşmaya giden zihniyete karşı canlarını veren bu iki insana "eşkıya" gözüyle bakarlar !.
Fanatik Türklerin anıtın önlenmesi yani yapışmaması için karşı beyanları devam ederken, Broken Hill kasaba belediye meclisi konuyu tartışır ve Şehitler Anıtı yerine Gelibolu’dan başlayan Türk Avustralya dostluğu göz önüne alınarak yapılacak anıtın, şehitlik değil de "Türk-Avustralya Dostluk Anıtı" adını almasının daha uygun olacağı kanaatine varır.
Ama yukarıda da değindiğimiz içimizdeki kraldan çok kralcılar-fanatikler yüzünden adı ne olursa olsun bu anıt işi yarım kalır.
Kendi insanından böyle beklenmedik tepkilerin gelmesi sonucu,yazdığı tarih kitaplarıyla da tanınan B.Elçi Bilal Şimşir’i büyük bir üzüntüye sevk eder ve çalışmalarından vazgeçer.
 

Etiketler
Ynt: Çanakkale Zaferi ve Broken Hıll Savaşı

Sn Abdullah bey ,teşekürler.gercekten.duygulandım inan imkanım olsaydı kalkıp o iki (Ölmeyen) mubareklerin,savaştığı yere hemen giderdim.Çünkü Çannakaleyi çok iyi bilirim.Anzak ların gelip orada neler yapyığını da .Birde Dedemin 5 kardeşi Bu topraklar için şehadet e gidip evlerine geri dönmemişler.Dedem ölünceye kadar belki ,beş kardeşinin en az birinden bir,haber gelir diye gözü hep yollarda kalmış.Elaziz ahalisinde).Hal böyle olunca biz hala kendi aslımıza başkasının silahı ile saldırmaya çalışıyoruz.kardeşimizi düşman ve eşkiya etmeye gayret ediyoruz.Anzakları ve benzerlerinede odamızın baş köşesini acıyoruz.Durum böyle olunca biz o kayayı Hiç bir zaman Şehadet kayası olarak göremeyiz.İnşaallah bir gün uyanırız ve o kayanın da tepesine çıkarız.selamlar.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
104,247
Mesajlar
1,529,718
Kayıtlı Üye Sayımız
166,890
Kaydolan Son Üyemiz
sudeninnotlari

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst