Ynt: Bisikletle Türkiye - İran - Pakistan - Hindistan Yollarında
HİNDİSTAN
Pakistan - Hindistan sınırı. Bu sınırdan geçişimizde hayatımın ilk ( umarım son ) rüşvetini vermek sorunda kalıyorum. Gümrük geçişimizi bir türlü onaylamayan görevliler ( 2 kişi ) en sonunda direkt para istiyorlar. 4 dolar vermek zorunda kalıyorum. Bu komik rakam belkide günlük kazançlarından fazladır ki , güleryüzle yapıyorlar işlemimizi.
Amritsar a doğru giderken artık benim bisikletin ayaklığı son günlerini yaşıyor.
Yaklaşık 40 kg yüke ve 98 kg lık ağırlığıma yine de iyi dayandı.
Hindistan da ve pakistan da herşey sokakta.
İşte bir dişçi ve berber. İyiki yola çıkmadan ikisini de hallettik.
Muson yağmuru mevsiminde çok şanslı olarak yolumuzadevam ediyoruz. Biz kuzeydeyken güneyi biz güneye indiğimizde ise kuzeyi sel ve yağış vuruyor. Bir iki gününe bizde rastlıyoruz. Çok sağlam ıslandığımızda oluyor 2-3 kere. Ancak yinede çok şanslıyız. Aşağıda Amritsar da yağışa rağmen devam eden hayat.
Yolculuğumuzdaki en önemli ziyaret mekanı. Üzerine hiçbir şey söyleyemeyeceğim "Altın Tapınak"
Amritsar da çok zorda olsa bir lastik buluyorum. ancak 40 km sonra fotoğraftanda anlaşılacağı gibi iç lastikle beraber gümlüyor. Pakistan dan sonra ikinci kez arkamda bomba patladı sanıyorum ve küçük bir düşüş yaşıyorum. Hızlı gitmesemde lastiğin havasının birden boşalması ön tekerlekte de bagaj olduğundan kontrolü kaybetmeme yol açıyor.
Sihlerin yaşadığı topraklardayız. Müslümanlık ile Hinduizmi birleştiren bir dini inanç bu. Hindistandaki en organize olmuş topluluk sihler. Yaklaşık 4 milyon sih yaşıyor Hindistanda. Çok güleryüzlü ve güvenilir insanlar.Doğuştan itibaren erkekler saç ve sakallarını kesmiyorlar.
Hepsinin soyadı sih ve hintçede aslan anlamına geliyor. Hepsinin taşıdığı kamalar da diğer bir ortak noktaları.
Aşağıda sih çocuklar okula gidiyor.
Yolda her şey var , aklınıza gelen herşey . Bisiklet sayısında da Çin den sonra ikinci sırada hintliler.
Bisikletle okula giden kız öğrenciler.
Polo sopaları ile poz veren bir grup başka öğrenci. Arka sağda dikkat ederseniz otobüs üzerinde yolculuk eden gerçek macerakolikler ( hintliler ) görünüyor.
Ellerim çok iyi görünmüyor ama herhangi bir acı duymuyorum. Yolculuğun ikinci ayında biraz nasırlaşmaları normal.
Delhi ye yaklaşıyoruz. Bu yol yüzlerce km boyunca ağaçlar içinde devam ediyor. GPS kullanmamıza gerek kalmayacak kadar da tabela mevcut yol üzerinde. Arkadaki yeni tabela ile eski taş tabela arasında 1 km lik bir fark var. Delhi 183 mü 182 mi acaba ?
Pakistan da yıpranan lastikler günde 3-5 defa patlıyor artık. Her patladığında da onlarca kişi sarıyor etrafımızı. Hem lastikle uğraşmak ( genelde arka atladığı için , tüm bagajlar indirilip yendien takılıyor ) hem malzemelere göz kulak olmak, sürekli hello , how are you diyen on kişiye cevap vermek gerçekten bıktırıyor bir yerden sonra. Çoğu durumda fotoğraf makinasını çıkartmıyoruz. Kocaman Nikon d 70 gel beni çal anlamına geliyor buralarda. Aşağıdaki resim tamamen yolun ortasında , çevresinde yerleşim yeri olmayan bir yerde çekildi.
Toplananlar yoldan geçenler. Daha sonra yaklaşık 15 kişi daha geliyor yanımıza. Amritsar da bu rakamın 100 ü bulduğunu da gördük.
Daha güneyde olduğumuzdan daha çok terliyoruz. Burada bitki örtüsü kesintisiz devam ettiğinden, nem oranıda çok fazla. Bol miktarda pirinç yetişiyor elbette sulak alanlarda.
Sıcaktan korunmayı unuttuğumuz bir günün sonunda ( yanımızda yüz ve ellerimiz için ayrı ayrı 50 + lık krem taşıyorduk )
Delhi deki " Hindistan Kapısı". Gördüğüm en büyük parkın içinde yer alıyor, bir tarafında meclis bir tarafında bu anıt var.
Delhi de lastik aramaya devam ediyoruz.
Onlarca tür lastik arasında , lastik dağlarının içinde 2 gün boğuşuyoruz. 4 er tane iç lastik alarak yeteri kadar tedbirli davrandık. Ancak toplamda 51 i bulacak ptlaklarımız, bazen üst üste yaptırdığım sıcak yamalarla beraber, patlakla mücadelemiz belki kaybedilmiş sayılmaz ama yeteri kadar yıpratıcı olduğu kesin.
Bu çivinin alttan girip yan yanaktan çıktığı ve iki yerinden birden deldiği iç ve dış lastikten sonradan pek hayır gelmiyor tabiki. Kalemi büyüklüğü anlaşılsın diye koydum.
Herhangi bir şehir içinden geçmek , trafikten , kornalardan ve her yerden kontrolsüz ve kuralsızca gelen muazzam kalabalıktan dolayı çok sıkıcı ve morla bozucu oluyordu. bir yandan birbirimizi , bir yandan bagajları , her yandan gelen yayaları, bisikletleri, rikşaları ( 3 tekerlekli motor ) atlatmak için, spd li sandaletler ile onlarca kere düşme tehlikesi atlattık. Bana bir kere , İnci yede iki kere çarptılar. Buradaki tabirle "rikşa teröründen" nasibimiiz aldık.
Ancak , kesinlikle İstanbuldaki trafik ile karşılaştırmayın. Eminönündeki veya İStiklal caddesindeki kalabalığın yine ancak oralar kadar geniş bir alanda , her türlü araçla ve ellerini kornadan hiç çekmeden gezindiğini düşünün. Korna bozulsa lastik patlamış yada benzin bitmiş gibi bir durum olacak.
Delhi de yerde yatan binlerce evsizden birisi.
Hinduların baş Tanrılarından "Şiva"
Yolda herşey var derken abartığımı mı düşündünüz ?
Gelen geçenden bir şeyler çalan vahşi maymunlar.
Kimbilir kaçıncı kere aynı manzara.
Kaynak yaptırdığım ayaklık bir kere daha kırılınca , artık bisikleti yere yatırmak zorunda kalıyorum.
Ana yolun ( onlar otoban dese de, inelerden , insandan , maymundan , vs vs. den geçilmiyor ) ortasında Tanrı heykelelrinden oluşan bir anıt.
Çok sıkı ıslandığımız günlerden birisi.
Hindistanın bağımsızlığının 65. yılını kutlayan küçük öğrenciler. Okul başlama yaşı , bir zamanlar İngiliz sömürgesi olan Hindistan da da 5 yaş. Türkiye de yeni yeni kampanyalar yapılmaya başlanıyor "7 çok geç sloganı " ile.
Bir kısmı çantaların içinde de olsa neredeyse tüm malzememiz aşağıdaki fotoda görülebilir.
Sel ile beraber çöplüğe dönen ve her türlü pislik ve kanalizasyon ile dolu u birikintileri. kolera salgınları ve diğer bulaşıcı hastalığın kökünün kazınması nerede ise imkansız.
Yaptırdığımız 12 aşı ,2ay boyunca aldığımız ilaçlar sayesinde ben 15 eşim 5 kg vermiş olsakda ciddi bir hastalık ile karşılaşmadan geri dönebildiğimize şükrediyoruz.
Üstteki fotoğrafın bir kaç yüz metre ilerisinde oynayan çocukları ve nehirler taştığı için balık tutan insanları görmek mümkün.
İnsanlar günlük hayatlarına suyun içinde devam ediyorlar.
Durmak yok yola devam diyor zaten büyük önderleri "Gandhi"
Ağra ya vardık ve en önemli ikinci amaç gerçekleşti . Bisikletlerimiz ile "Taç Mahal" deyiz.
Turumuza katkı sağlayan Türk HAva yolları na da teşekkür ederiz.
Yolculuğumuzun bisikletle olan kısmı Taç Mahal karşısında sona eriyor.
Kaldığımız otelin Moğol ( Babür devletinden kalan Türklere burada Moğol deniyor ) müdürü Samirhan ( isim hiç yabancı değil, han eki bulunanların hepsi müslüman zaten burada ) ın uyarıları ile Nepal e bisikletsiz devam ediyoruz.
Nepal de bizi , sel basmış yüzlerce km yol, 600 km yi 42 saatte aldığımız bir yolculuk , yol kesen maoist gerillalar ve 4 gün süren grev ve yarı sokağa çıkma yasağı, Kral ailesi arasındaki taht kavgaları ve Cithwan milli parkında yapacağımız fil safarisi ve Himayaların eteklerinde ziyaret edeceğimiz kutsal Budist manastırları bekliyor.
Ana destekçilerimiz
Bursa Nilüfer belediyesine, Aslı bisiklete ( sedona )
Değerli katkılarından dolayı
Yeşil bisiklete, Türk hava yolarına, Doğaspor mağzasına,
Kişisel olarak destek veren tüm dostlara ve iyi dileklerini esirgemeyen bisikletseverlere
teşekkürü borç biliriz.
Daha fazlası www.macerakolik.com da
İnci Sarıhan
Soner Sarıhan