Bisiklet ile KKTC Turu

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan mutanni Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 26
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 9,839

mutanni

Ana Kamp
Mesajlar
22
Tepkime Puanı
0
Yer
alanya
[attachment=2]
Eşşek resmi yanlış anlaşılmasın:smiley: Kıbrıs gezisini daha hayal ederken; mutlaka Karpaz'daki yabani eşşekleri görmeliyim diye düşünüyordum. Uzun hayal döneminden sonra yavaş yavaş plan yapmaya başladım. Bir kere mutlaka bisikletle gitmeliydim. Anlattığım herkes garip karşılıyordu bunu. ''Abi bin motoruna git'' Ya da; ''Bu yaştan sonra neyine gerek'' benzeri destekleyici konuşmaları gülerek dinledim. Çünkü ben Kıbrıs'ı yaşamaya gidecektim. Herneyse. Yanıma arkadaş bulamadım bir türlü, akranlarımdan hayır yoktu yalnız gidecektim. Birgün arkadaşımın kardeşi ve iyi bir dağ bisikletçisi olan Tarık(OLCAN)'a planlarımı anlattım. Hiç düşünmeden; Tamam abi gidelim dedi. Tarık'la gitmek bu kez beni düşündürdü. Adam benden 20 yaş daha gençti ve antrenmanlı bir bisikletçiydi. Bu düşünce çok kısa sürdü. İyi olmak istiyorsan iyilerle oynayacaksın diye bir bilardo lafını hatırlayıp bundan yararlanmaya karar verdim. Gerçekten de Tarık bana güzel birkaç şey öğretti ve ben o yokuşları nasıl çıktığıma şaştım kaldım.
Taşucu'na gitmek üzere gece 23.00 arabasına bilet aldık, yarım saat önceden garajda olduk ki; koca çuvalları bagaja kabul eden muavinler nedense bisikleti almak istemezler. Bilet alırken söylediğimiz halde yine sorun çıktı ama hallettik, bisikletlerimizin ön tekerlerin, selelerini ve çantaları söküp bagaja kendimiz yerleştirdik. Bizi uğurlamaya gelen ailelerimize veda edip çıktık yola. Uyur uyanık bir yolculuktan sanra sabah 05.30 sularında Taşucu'nda indik. Bisikletlerimizi monte edip başladık gezinmeye. Bir süre sonra açık bir restaurantın sahibi bize çay demledi, sabah çaylarımızı içtik, bilet gişesinin açılmasını beklemeye başladık.
Deniz otobüsünün erken kalkacağını söylemişlerdi, bizde erkenden işlemlerimizi yaptırıp bindik. Nüfus kağıdıyla çıkmak çok keyifli geldi bana nedense:smiley:
Deniz otobüsüyle çay kahve içerek, biraz uyuyarak 2.5 saat sonra Girne limanına yanaştık. Güvertede bağlı olan bisikletlerimizi çözüp, gemiden indik ve girdik pasaport kuyruğuna, Hemen bir görevli köpeğiyle gelerek hepimizi tek tek koklattı, Türkiye'ni aksine KKTC gümrük görevlileri asık suratlı ve sertler. Birkaç kişiyle bağırıştılar. onları içeri aldılar bizde ister istemez gerildik biraz. Tabii bunların nedenini gezimiz sırasında öğrendik. Türkiye'den gelen çok insan var. Çalışma izni almıyorlar bir ay çalışıp giriş çıkış yapıyorlar devam ediyorlar çalışmaya. Gümrükten içki çıkarmak sınırlandırılmış olsada; bu işin uzmanları gemide elini boş gördükleri her yolcuya yanaşıp kendileri için içki çıkarmalarını istiyorlar. Yolcu kabul etmediğinde dalaşanlar bile oluyormuş, bizim öğrenci çocuklardan öğrendik sonradan.Limandan çıkıp biraz Girne'yi turladık, güzel bir şehir hoşuma gitti. Yola çıkmak için geç olduğundan başladık Girne'nin kenarlarına doğru açılarak kamping aramaya. Girne'de 40 km. yol yaptık ama bir kamping bulamadık. Tabii bunun nedenini şimdi biliyorum. KKTC'de kamping demek; Karavanların yıllardır hareket etmeden yazlık gecekondu haline dönüştüğü yer demek. Demekki bu yüzden hazırlık esnasında aramalarımda kamping bulamamışım. Zaten buna hazırlıklı olduğumuzdan şehre dönüp bir otele yerleştik. Sonra limana inip birşeyler içtik. Bizi bırakmayacağını bildiğimden otele yerleştikten sonra aramaya karar verdiğim arkadaşımı aradım, hemen gelip bizi aldı ve güzel bir restauranta yemeğe götürdü. Güzel bir yemek ve sohbetten sonra otelimize dönüp erkenden yattık.
KKTC'de çok araba var. Söylediklerine göre her evde en az 2 3 tane olurmuş. Sürücülerin yarıdan fazlası bayan. Biraz deli dolu kullanıyorlar ama çok saygılılar. Bir haftalık gezimiz boyunca diğer otomobiller yüzünden hiç tehlike yaşamadık. Kavşağa girdiğimiz anda tüm trafik duruyor ve geçmemizi bekliyor. Yokuş çıkıyorsak korna çalıp ezmeye çalışmak yerine sessizce bekliyorlar bizi. Bu çok hoşumuza gitti. Adalılara göre bu bir İngiliz mirasıymış:smiley: Çok sayıda da 4x4 araç gördük. Modifiye edilip, yükseltilmişler. Yine adalılara göre bu merak birkaç yıldır oluşmuş. Bizim de merakımız olduğundan bol bol inceleyip, arkadaşlarımıza göstermek üzere fotoğrafladık.

IMG 1566 qpr qpr


IMG 0181 qpr qpr
 

Etiketler


Girne'yi biraz kaybolarak da olsa terkettik. Yol yavaş yavaş ıssızlaştı. Rotamızı adanın bizden tarafa bakan yüzünden yani kuzeyinden doğusuna doğru, Dipkarpaz'a doğru belirlemiştik. Çünkü Girne Magosa arasında iyi bir yokuş var. Turun ilk gününde hele sabah erken çekilecek şey değildir. Arkadaşların daha önce uyardığı gibi en büyük sorunumuz su olacağa benziyor. Uzun süre gittik ama ne bir çeşme ne bir market. Çeşme zaten beklemiyoruz ama markette yok, olanlarda kapalı, henüz sezon açılmamış. Yol boyu her yere siteler yapmışlar genelde İngiliz'ler alıyormuş. Zaten karşımızdan gelen arabaların çoğu kiralık ve yabancılar kullanıyor. Bir sitenin içinde açık bir market bulduk su almak için durduk. Alışverişimizi yapıp sahibiyle sohbet ettik, karadenizliymiş. Tutturdu bizim köyede uğrayın diye. Ne var köyde diyoruz, tarihi eser, doğal güzellik falan? Yok diyor ama güzel köy, lazların köyü... Tamam amca uğrarız deyip ayrıldık. Güneş tepeye çıktıkça yol almak iyice güçleşmeye başladı, güneş enerjisini alıyor insanın. Gördüğümüz bir mola yerinde duruyoruz, bir market, bir restaurant, işletenler Kıbrıs doğumlu Sivas'lılar, çevredeki evlerde öyle. Sıcağın geçmesini beklemek için restauranta oturduk. Önce birşeyler içtik, acıkınca birşeyler yedik. Daha sıcak tam olarak geçmemişti ama restaurantı bir otobüs dolusu bayan basınca ayrıldık oradan.[attachment=1]

IMG 1571 qpr qpr
 




Kilometre saatlerimiz 70 i gösterirken Kaplıca bölgesine gelmiştik, virajı dönüp aşağıdaki büyük kampingi görünce çok sevindik. Hemen inip konuştuk. Trabzon'lu işletmeci henüz açık olmadığı ve inşaat çalışmaları devam ettiği için bizden utana sıkıla 15 lira çadır yeri parası istedi. Seve seve kabul ettik. Hemen yerimizi tespit edip çadırımızı kuracağımız yeri temizleyip çadırımızı kurduk, diğer tüm hazırlıklarımızı yapıp üzerimizdeki bisiklet kıyafetleriyle denize atladık. Terlediğimiz için yanımızda iki takım kıyafet bulunduruyoruz (tayt ve forma) Her akşam üstümüzdekileri yıkayıp ertesi gün yenilerini giyiyoruz, yıkadıklarımız kurumazsa bisikletin arkasında çok güzel kuruyor.Duşumuzu alıp, bir kahve içtikten sonra yürüyüşe çıktık. Kumsalı her iki yönüne doğru yürüdük. Kumul kayaçlarda çok güzel şekiller oluşmuş. Güneş batarken çadırımıza dönüp yemek hazırlıklarına başladık.[attachment=1][attachment=2][attachment=3][attachment=4][attachment=5]

IMG 1574 qpr qpr


IMG 1577 qpr qpr


IMG 0089 qpr qpr


IMG 0088 qpr qpr


IMG 0113 qpr qpr
 

[attachment=1]
Yemeğimizi yiyip uzun uzun sohbet ettik kahvelerimizi yudumlarken. Ben turun ilk gününü bitirdiğim için çok mutluydum. Alanya'da bisiklete binerken (son zamanlarda antrenman da yapıyordum) 30-40 km gittiğim oluyordu ama tam yüklü bisikletle yokuşlu bir parkurda 70 km benim için oldukça iyiydi.Yattıktan bir süre sonra tıp tıp sesleri duydum, bu tanıdık ses beni uyandırdı, yağmur yağıyordu ve herşeyimizi ortada bırakmıştık. Aslında yatmadan önce her eşyayı toplamamız gerekiyordu. Hemen çadırdan çıkıp ortalığı toparladım, sonra yağmurun söylediği ninni eşliğinde harika bir uyku çektim. Sabah erkenden uyandım, hiçbir yerim ağrımıyordu, çok mutlu oldum. Kahvaltılık birşeyler atıştırıp çadırımızı topladık, bisikletleri yükledik, hava yağmurlu olduğu için yanımızda taşıdığımız çöp poşetleriyle çantalarımızı sarmaladık, yağmurluklarımızı giyip düştük yola. Hafif hafif yağan yağmurda yol almak çok keyifli, ıslansakta önemli değil, yedeklerimiz var.

IMG 0110 qpr qpr
 


Kaplıca'dan sonra izlediğimiz yol daha yapım aşamasında bu yüzden yolda bizden başka hiç kimse yok. Sohbet ederek güle oynaya yol alıyoruz. Uzun bir yokuşu tırmandık, tepeye ilk ben vardım, iki işçi duvar yapıyorlar, Selamünaleyküm deyip yanaştım. Türk olduğumu görünce çok şaşırdılar. Zaten tüm gezimiz boyunca insanlar ilk defa Türk bisikletçi gördüklerini söylediler. İşçiler Maraş'lı. Ali bize hellim peyniri salatalık ve domates verdi. Anlaşılan kayış gibi dediği hellimi pek sevmemiş. (Oysa biz kızartmasına bayılıyoruz.) Bizde onlara su verdik ve yokuş aşağı saldık kendimizi. Asfaltın bittiği bir yer vardı, orayı biliyorduk uyarmışlardı, birkaç km. toprak yol olacaktı. Tam orada toprak yoldan gelen bir otomobildeki genç bize deniz kıyısındaki toprak yoldan gidersek önümüzdeki hedef olan Yenierenköy'e 10 km. yerine 3 km [attachment=1][attachment=2][attachment=3]sonra varacağımızı söyledi. Ağzımızı sulandıran bu bilginin gazıyla hemen dönüp kıyıdaki toprak yola girdik. Girmez olaydık... O kısacık dedikleri yoldan çıktığımızda 12 km. olmuştu ve çok zor dönmüştük anayola. Oldukça bozuk olan yolda karşımız bir sürü sapak çıktı, çok bozuk yollarla karşılaştık, soracak hiçkimse yok, Tarık'ın bisikletinde römork bağlı olduğu için daha fazla zorlandı, iki kez düştü, ama önemli bir yaralanma olmadı. Tepemize çıkan güneşte işimizi zorlaştırıyor, suyumuz azalıyordu. Neyse güç bela ve saatler sonra Yenierenköye ulaştık. Bir markete dalıp su ayran bulabildiğimiz yiyeceklerle kendimizi ödüllendirdik. Sonra kahvehanede acı kahvelerimizi içtik. Ve bu bize ders oldu, anayoldan bir daha ayrılmadık, ''kestirme''nin cazibesine kapılmadık.

IMG 0136 qpr qpr


IMG 0144 qpr qpr


IMG 0145 qpr qpr
 

Kahve molasından sonra Dipkarpaz'a doğru yola çıktık, önümüzde 24 km. var. Yolun yarısında bozuk yollarda saatlerce römork çeken Tarık iyice güçten düştü gördüğümüz bir orman dinlenme yerine girip biraz daha dinlenelim dedik. Dinlenme yerinde bir büfe vardı raflarında sadece rakı bulunuyordu:smiley: Ormanın panosunu incelediğimde tüm Karpaz yarımadasında yürüyüş ve bisiklet yolları yaptıklarını gördüm. Yolları yürüyüş, bisiklet, patika diye kategoriler ayırmışlar ve işaretlemişlerdi. Kaybolduğumuz yolda da bu işaretlerden görmüş ama ne anlama geldiğini bilememiştik. Biraz dinlendikten sonra tekrar yola çıktık Dipkarpaz bize çok sağlam bir yokuşla merhaba diyordu. Bisikletten inmeden çıktım o yokuşu ve tabelanın önünde o anı kaydettim.[attachment=1]

IMG 0151 qpr qpr
 



Daha bitmedi. Kamp yapacağımız yer daha 20 km. ilerimizde. Dipkarpaz'dan 5-6 km aşağıya doğru indik rahatça, sonra pedala kuvvet, Yorgunuz, kıçımız pişti ve acıyor. Bize Manastır bölgesinde belediyenin boş odaları kiraya verdiği söylenmişti bu yüzden en uca kadar gitmeyi planlamıştık. Ama 10 km kala Hasan's turtle beach tabelasını bir yokuşun hemen altında görünce hiç tereddüt etmeden saptık.1[attachment=1][attachment=2] km. lik bir inişten sonra nefis bir kumsalın yamaca dayandığı yerde ağaçlar arasındaki kampa ulaştık. Heryer otomobil dolu, lüks arabalar,cipler. Kampın sahibi Hasan bize bir yer gösterdi hemen çadırımızı kurduk, eşyalarımızı ayarladık, yine bisiklet formalarıyla doğru denize. Bu uzun ve güzel kumsal kaplumbağaların üreme alanı olduğundan denize kadar tahta köprüler yapılmış, denize kadar kuma ayak basmak yasak.

IMG 0162 qpr qpr


IMG 0158 qpr qpr
 

Yine rutin temizlik çamaşır işlerinden sonra yemeğimizi hazırladık ve yedik. Kampta bir sürü Rus çift var, çoluk çocuk gelmişler. Yılda iki kez gelen bir grupmuş, zenginler. Bir tanesi yanında çalışan müzisyenleride getirmiş, gitar çalıp şarkılar söylediler dillerini anlamasamda hoşuma gitti. Ne de olsa müzik evrensel bir dildir. Onlar sabah 4 e kadar eğlenmiş ama biz hiç duymadık erkenden mışıl mışıl uyuduk.
Güzel bir sabaha uyandım. Dün gece bugünü tatil ilan ettik. Açık büfede kahvaltı edip denize gireceğiz, öğleden sonra Manastır'a gezmeye gideceğiz ve eşşekleri görmeye çalışacağız. Daha güneş doğmamıştı sahilde yürüyüşe çıktım. Biryerlerde Kıbrıs'la ilgili bir afiş görürseniz mutlaka bu kumsalın resmi vardır. Kumsal boyunca yürüdüm, kumsalın sonundaki minik tepeyi aşıp diğer kumsala baktım. Sonra geri döndüm, güneş doğdu yavaştan. gözlerim hep deniz kabuklarında, güzel bir parça bulursam kızıma götüreceğim ama Paşalimanı'ndakilerin aksine burada mikro ölçüde kabuklar var. Sabırla onlardan topluyorum, hemde en miniklerini. Ona büyüteç kapaklı bir kutu yapıp hediye etme planları yapıyorum. Kampa yaklaştığımda Tarık'da beni aramaya geliyormuş, denize atlayıp yüzdük biraz sonra kahvaltıya gittik.
Öğlene kadar deniz keyfi yapıp eğlendik öğleden sonra Manastır ve zafer burnu için atladık bisikletlere.[attachment=1][attachment=2]

IMG 0161 qpr qpr


IMG 0163 qpr qpr
 

Buradaki manastır eskiden çok önemli bir yermiş, kendi başına bir cumhuriyetmiş nerdeyse. Kendi arazilerini ekip biçiyor, kendi hayvanlarını yetiştiriyorlarmış. Manastır çevresindeki yüzden fazla odaları da gelen insanlar kiralayıp bir süre kalıyorlarmış. Tabii şimdi biraz harap halde, restorasyon çalışması var ama sonuç ne olur bilinmez. Manastırın etrafında her turistik yerde görmeye alışık olduğumuz derme çatma tezgahlar var. Sanırım herşey 10 liraydı:smiley: Daha sonra toprak yolu takip ederek Zafer burnuna ulaştık, artık Kıbrıs'ın en sivri ucundayız. Şansımızdan oldukça çok Karpaz eşşeği gördük. Pek iyi fotoğraflar çekemedim, kameram küçük, tele objektif gerekiyor güzel resimler için. Gördüğümüzden fazlasının seslerini dinleyerek geri döndük kampımıza.[attachment=1][attachment=2][attachment=3][attachment=4]

IMG 0184 qpr qpr


IMG 0190 qpr qpr


IMG 1640 qpr qpr


IMG 1643 qpr qpr
 

Akşama kadar bisikletlerimizin bakımını yapıp tekrar denize girdik, yemeğimizi yiyip erkenden yattık, yarın yolumuz çok uzun.
Sabah çok erken uyanıp kahvaltı ettik, eşyalarımızı toparlayıp bisikletlerimizi yükledik, kamp sahibi Hasn ve çalışan arkadaşlarla vedalaşıp düştük yola. Bugün Magosa'ya kadar gitmeyi düşünüyoruz gidebilirsek. Gidemezsek bir yerde kamp kurup yatacağız. Sabahın erken saatleri bize harika bir hediye sundu bugün. Adanın en bakir yerindeyiz, hiç otomobil yok, sağ tarafımızdan ara ara eşşek anırmaları geliyor, kuşlar cıvıl cıvıl, can kulağıyla dinliyoruz, tanıyıp tanımadığımızı konuşuyoruz, arı kuşları burayada gelmiş. mavi kahverengi sarı renkleriyle tropik bir hava estiriyorlar. Çeşit çeşit çiçekle arasıra tanıdık bir koku... Bu büyülü ortamda nasıl olduğunu anlamadan Dipkarpaz'a gelivermişiz. Dipkarpaz'a girmeden Magosa yoluna ayrılıyoruz. Denizden uzaklaştık dağlardayız, adanın batısına doğru yol alıyor aynı zamanda güney sahiline iniyoruz. Yavaşladığımızda ya da durduğumuzda saldırarak kulağımıza burnumuza giren minnacık ot sinekleri dışında herşey çok güzel yine. Sessiz sessiz çiçekler arasında ilerliyoruz. Önümüzdeki ilk köy olan Kaleburnu'na ulaştık, köy biraz içerde, yol üzerinde mezarlığı var. Tüm mezarlarda çiçekler bayraklar var, hem türk bayrağı hem kktc bayrağı. Sonradan öğreneceğiz ki; burada tüm mezarlıklar böyle. Suya ihtiyacımız var, mezarlıktaki çeşmeler kupkuru, mecburen oradaki tanker römorkten su dolduruyorum mataralarımıza. Bu arada mezar ziyareti yapanlarla sohbet ediyoruz. Onlardan biri arabasından bize buz gibi iki şişe su veriyor. Teşekkür edip ayrılıyoruz. Her konuştuğumuz insandan gideceğimiz yol hakkında bilgi almayı da ihmal etmiyoruz. Önümüzde sıkı bir yokuşun bizi beklediğini söylüyorlar. Gerçekten dedikleri gibi oluyor, ama inanamıyorum yokuş falan vız geliyor artık, Tarık'ın tezahüratları eşliğinde önüme gelen yokuşu ezip geçiyorum. İyice yükseldik, sağda solda atılmış şişe ve ambalajlardan bir bakkalı olduğunu anladığımız köyde oturma odasının yanına kurulmuş bakkalı buluyoruz gerçekten. Hemen içeri dalıp su alıyoruz, cezerye buluyorum bir paket, biraz enerji depoluyoruz. Alanya'da arka bahçenin sahibi olan Kıbrıslı komşuma tıpatıp benzeyen bir kadın giriyor içeri. Türkiyeli olduğumuzu anlayınca çok seviniyor, ellerimizi sıkıyor. Bir sonraki köyde çay molası veriyoruz kahvede. Her yer manastır heryer kilise, kimi bakımlı kimi harabe, aralarından geçip yola devam ediyoruz.Ziyamet sapağından döndükten sonra trafik başlıyor ve yavaş yavaş artıyor. Bir zeytin ağacının altında öğle yemeği molası veriyoruz. Köydeki bakkaldan aldığımız Hollanda malı tavuk konservelerimizi mideye indirip, biraz ilerideki bir büfede çay molası veriyoruz.
Şehirlere yaklaştıkça yazacak şeyler azlıyor nedense. Trafik artıyor iyice, önce Boğaz ardından İskele adlı tatil yörelerini geçerek Magosa'ya iyice yaklaşıyoruz. Kentlerde kamp yapmak istemediğimizden buralarda kalmayı düşünüyoruz. Kocaman bir kamping afişi görüp sevinçle giriyoruz. Her taraf karavanlıktan çıkmış yıllardır hareket etmeyen ucubelerle dolu. Çadır kuramayacağımızı, istersek deniz kıyısına yani dışarıya kurabileceğimizi söylüyorlar, ama tuveletlerinden yararlanmamıza izin vermiyorlar. Hatta daha küstahça bir davranışla; gidin benzin iştasyonunun yanında kurun çadırınızı diyorlar. Birşey demiyor, kızgınlıkla ayrılıyoruz oradan. Çok az bir mesafe sonra kamp-der'in Kocareis kamp alanını görüyoruz. Sapıyoruz hemen. Bu arada kilometre saatlerimiz 100 ü gösteriyor. Kapıdaki görevli çadır kurmak istediğimizi söylediğimizde. ''ne demek, hemen'' diye cevap veriyor.Burası da ikiyüzden fazla ucube karavana evsahipliği yapıyor. Birleşip dernek kurmuşlar, burayı da kiralamışlar devletten. Çadır yerlerimizi gösteren görevli, açık tuvaletleri gösterip bir de duş ayarlıyor bize. Üstelik para falan da almıyorlar. Yine deniz duş temizlik yemek faslından sonra kıyıda gördüğümüz restaurant-bar a gidiyoruz. Müşteri yok, işletmeciyle sonradan eniştesi olduğunu öğrendiğimiz bir kişi karşılıklı içiyorlar. Onlara katılıyoruz, onların güzel şiveleri ve esprilerle süslenen biraz politika, biraz geçmiş güzel bir sohbetten sonra çadırımıza dönüp yatıyoruz.[attachment=1][attachment=2][attachment=3]

IMG 0210 qpr qpr


IMG 0218 qpr qpr


IMG 0221 qpr qpr
 

[attachment=4]Sabah 9-10 km.lik Magosa yolunu bir çırpıda bitirip kahvaltı edecek yer arıyoruz. Gördüğümüz ilk çorbacıda duruyoruz. Çorbacını adını mutami olduğunu görüyorum hayretle. Benim takma ismime çok benziyor.
[attachment=1]
Karnımızı doyurduktan sonra Magosa Kalesine gidiyor, Canbulat müzesini geziyoruz. Müzeleri çok severim ama bu müzeyi beğenmedim. Ardından Namık Kemal'in zindanı, katedralden bozma Lala Mustafa Paşa Camiini gezip çıkıyoruz. Turtle beachde tanıştığımız Özgür'ü arayarak yanına gidiyoruz. Özgür bize kelin yerinde şeftali kebabı yediriyor. Kahve faslından sonra vedalaşıp öğle vakti basıyoruz lefkoşa'ya doğru pedallara.[attachment=2][attachment=3]

IMG 0232 qpr qpr


IMG 0234 qpr qpr


IMG 0224 qpr qpr
 



Magosa Lefkoşa arası en zorlu parkurumuz oldu. Trafik çok kalabalık, yollarda düşük banket var kimi yerlerde, aşağıdan gitsek lastik patlatma derdi var, çünkü yolun tüm pisliği buralarda birikir, yukarıdan gitsek arabalar teğet geçiyor. Öğle vakti, inanılmaz sıcak bir hava. Neyse sonunda Lefkoşa'ya vardık. Komşumun oğlu Uğur'u aradım, evleri Lefkoşa'nın girişinde, elimizle koymuş gibi bulduk. Temizlenme, dinlenme. Akşam çocuklar mangal yaptılar, geç vakte kadar sohbet ettik.
Sabah erkenden artık gemiye binmek için Girne yolundayız. 10 km. civarında yokuşu hap gibi yutup kısa zamanda Girne'ye vardık. Denize karşı kahvaltımızı edip, limana geldik,
Ve döndük.
Ve döndük. Bu kısacık son, karmaşık duygularımı asla anlatamaz biliyorum. Bir yandan gezinin bitmesinin burukluğu, bir yanda evime aileme kavuşacak olmanın sevinci... Ama olsun, cebimde bir sürü anı, yeni dostluklar, yeni fikirler ve en önemlisi yeni gezi planları var.
Sağlıcakla kalın.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,621
Mesajlar
1,521,163
Kayıtlı Üye Sayımız
172,265
Kaydolan Son Üyemiz
handyman.

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst