Nezihe Meriç'in yaşamöyküsü
Nezihe Meriç 1925'de Gemlik'te doğdu, babasının görevi dolayısıyla çocukluğunu Anadolu'nun değişik illerinde geçirdi. 1943'de Eskişehir Lisesi'nden mezun olan Nezihe Meriç, İstanbul Üniversitesi'nin Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı ile Felsefe bölümlerine devam etti, ancak öğrenimini tamamlamadan okuldan ayrıldı.
Öğrenim süresinde Verda Ün ile piyano çalışan Nezihe Meriç, uzun süre Heybeliada İlkokulu'nda müzik öğretmenliği yaptı (1946-56). 1956'da Salim Şengil ile evlenen Meriç, eşinin kurucusu olduğu Dost Yayınları'nın ve Dost Dergisi'nin yönetiminde görev aldı.
Nezihe Meriç'in ilk yazısı olan "Ümit" İstanbul Dergisi'nde (1945), ilk öyküsü "Bir Şey" ise Seçilmiş Hikayeler Dergisi'nde yayımlandı. Meriç, Korsan Çıkmazı ile 1962 TDK Roman Ödülü'nü, Bir Kara Derin Kuyu ile 1990 Sait Faik Hikaye Armağanı'nı ve Yandırma ile 1998 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü aldı.
Nezihe Meriç'in yapıtlarından bazıları ve yayımlandığı yıl şöyle:
Öykü; Bozbulanık, Topal Koşma, Menekşeli Bilinç, Dumanaltı, Bir Kara Derin Kuyu, Yandırma.
Roman; Korsan Çıkmazı, Boşlukta Mavi. Oyun; Sular Aydınlanıyordu, Sevdican, Çın Sabahta.
Çocuk kitabı; Alagün Çocukları, Küçük Bir Kız Tanıyorum Altı Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum Yedi Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum Sekiz Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum Dokuz Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum On Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum On Bir Yaşında , Küçük Bir Kız Tanıyorum On İki Yaşında, Ahmet Adında Bir Çocuk, Dur Dünya Çocukları Bekle.
Meriç'in Alacaceren, Çavlanın İçinde Sessizce, Çisenti, Gülün İçinde Bülbül Sesi Var, Korsan Çıkmazı, Yandırma kitapları da bulunuyor.
Meriç'in oyunları Yapı Kredi Yayınlarından toplu olarak da yayımlandı...
CNNTurk 18.08.2009
Nezihe Meriç Öykücülüğü İle İlgili Notlar
Nezihe Meriç ilk kitabı Bozbulanık (1953) yayınlandığında yoğun bir ilgiyle karşılanmış ve “Cumhuriyet kuşağının ilk kadın yazarı” olarak nitelenmiştir. Ardından Topal Koşma (1956) ve Menekşeli Bilinç (1965) kitapları gelir.
“Cumhuriyet kuşağının ilk kadın yazarı” yargısı her ne kadar abartılı bir yargı da olsa kimi haklı yanları vardır; çünkü Meriç, öykülerinde, temada, dilde, kurguda, anlatımda, siyasal tavırda o güne değin ki kadın yazarlardan (Güzide Sabri, Muazzez Tahsin, Kerime Nadir) tümüyle farklı bir anlayış sergiler. Öncelikle kadına, dönemine göre bambaşka bir açıdan bakar. Hep duygusal açıdan ele alınan kadın onun öykülerinde artık cinselliği de olan bir kimliğe bürünmüştür. Böylece 1980’lerden sonra tümüyle edebiyatımızı kuşatan, kadının cinsel özgürlüğü ve erkeklerin dünyasındaki ezilmişlikleri ilk kez Meriç aracılığıyla gündeme gelir. Ayrıca Meriç eserlerinde modern öykünün imkânlarını kullanırken dilde özenlidir ve bilinç akışı, iç monolog gibi yeni teknikler denemektedir. Bu yönüyle de döneminin kadın yazarlarından ayrılır ve yenilikçi bir öykü anlayışını temsil eder.
Nezihe Meriç gündeme gelme ve yayın aşamasında belki de hiçbir yazara nasip olmayacak şanslı bir serüven yaşar. Henüz birkaç öyküsü dergilerde yayınlanmış genç bir yazar adayı iken, Seçilmiş Hikâyeler dergisinin sahibi Salim Şengil’in dikkatini çeker ve bu derginin 40-41. sayısı “Nezihe Meriç Özel Sayısı” olarak çıkar. Ardından ilk kitabını da Salim Şengil basar. Genç yazar ile derginin sahibi Şengil arasındaki ilişki zamanla gelişir ve sonunda Meriç ile Şengil evlenirler. Meriç, 1957’de Seçilmiş Hikâyeler dergisinin sorumlu müdürlüğünü üstlenir. Artık kitaplarının yayıncısı olmuştur (Necip Tosun)...
İlk yazısı ("Ümit", bir yanlışlık sonucu N. Ufuk imzasıyla) İstanbul dergisinde (15 Şubat 1945), ilk öyküsü ("Bir Şey") 1950'de Seçilmiş Hikâyeler dergisinde çıktı. Özellikle bu dergide yayımladığı öyküleri ve ilk kitabı Bozbulanık ile adını duyurdu. "İşlediği konulara bir iç zenginliği, dinlendirilmiş dikkatler, boyutlar ekleyen yazar değerini daha bu ilk kitabıyla kabul ettirdi" (B. Necatigil)....
İç yalnızlığından kurtulamayan kadınları anlatmadaki başarısı ve şiirli havasıyla 1950 kuşağının öykücüleri arasında belli bir çizgi oluşturdu. Öykülerinde iç ve dış gerçekler iç içe verilirken duygu ve düşünceler çağrışımlarla sürekli beslenerek gelişir; özellikle ilk yapıtlarında alttan alta sevgiye, iyimserliğe ve umuda yöneliş sezilir (son öykü kitaplarından biri olan Bir Kara Derin Kuyu'da ise olabildiğince karamsar bir tablo ortaya çıkar). Düşle gerçeği aynı anda kotarırken yer yer halk deyimlerine ve konuşma diline yaklaşan rahat, samimi ve incelikli bir dili vardır. Örneğin Dumanaltı adlı öykü kitabında yerel ve türetme sözcükler de göze çarpar. Meriç'in Türk öykücülüğünün geleneksel çizgisi ile yenilikçi yönelişleri arasında sağlam bir köprü kurduğu kabul edildi.
İlk kitabı Bozbulanık'ta bazıları yalnızlığın ve hayal kırıklıklarının bunalımını, bazıları yoksulluğun acılarını yaşayan, bazıları da düşler ardında koşan daha çok genç kız ve kadınların öykülerini anlattı. Ayrıntılarla beslenen iç gözlemlerini yalın, duru bir dille anlatırken "olayın geriye itilmesine, buna karşılık olaydan göveren duygulanımın öne geçmesine" dikkat ettiği görüldü (S. İleri). "Öz Suyu" öyküsündeki Hayriye'yi de sonradan Sular Aydınlanıyordu adlı oyununda yeniden canlandırdı. Daha sonraki yapıtlarında dilin olanaklarını zorlayan, soyut ve samimi bir anlatım biçimiyle kendine özgü bir öykü dünyası kurdu. (Yapı Kredi Yayınları)...
Nezihe Meriç 1925'de Gemlik'te doğdu, babasının görevi dolayısıyla çocukluğunu Anadolu'nun değişik illerinde geçirdi. 1943'de Eskişehir Lisesi'nden mezun olan Nezihe Meriç, İstanbul Üniversitesi'nin Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı ile Felsefe bölümlerine devam etti, ancak öğrenimini tamamlamadan okuldan ayrıldı.
Öğrenim süresinde Verda Ün ile piyano çalışan Nezihe Meriç, uzun süre Heybeliada İlkokulu'nda müzik öğretmenliği yaptı (1946-56). 1956'da Salim Şengil ile evlenen Meriç, eşinin kurucusu olduğu Dost Yayınları'nın ve Dost Dergisi'nin yönetiminde görev aldı.
Nezihe Meriç'in ilk yazısı olan "Ümit" İstanbul Dergisi'nde (1945), ilk öyküsü "Bir Şey" ise Seçilmiş Hikayeler Dergisi'nde yayımlandı. Meriç, Korsan Çıkmazı ile 1962 TDK Roman Ödülü'nü, Bir Kara Derin Kuyu ile 1990 Sait Faik Hikaye Armağanı'nı ve Yandırma ile 1998 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü aldı.
Nezihe Meriç'in yapıtlarından bazıları ve yayımlandığı yıl şöyle:
Öykü; Bozbulanık, Topal Koşma, Menekşeli Bilinç, Dumanaltı, Bir Kara Derin Kuyu, Yandırma.
Roman; Korsan Çıkmazı, Boşlukta Mavi. Oyun; Sular Aydınlanıyordu, Sevdican, Çın Sabahta.
Çocuk kitabı; Alagün Çocukları, Küçük Bir Kız Tanıyorum Altı Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum Yedi Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum Sekiz Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum Dokuz Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum On Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum On Bir Yaşında , Küçük Bir Kız Tanıyorum On İki Yaşında, Ahmet Adında Bir Çocuk, Dur Dünya Çocukları Bekle.
Meriç'in Alacaceren, Çavlanın İçinde Sessizce, Çisenti, Gülün İçinde Bülbül Sesi Var, Korsan Çıkmazı, Yandırma kitapları da bulunuyor.
Meriç'in oyunları Yapı Kredi Yayınlarından toplu olarak da yayımlandı...
CNNTurk 18.08.2009
Nezihe Meriç Öykücülüğü İle İlgili Notlar
Nezihe Meriç ilk kitabı Bozbulanık (1953) yayınlandığında yoğun bir ilgiyle karşılanmış ve “Cumhuriyet kuşağının ilk kadın yazarı” olarak nitelenmiştir. Ardından Topal Koşma (1956) ve Menekşeli Bilinç (1965) kitapları gelir.
“Cumhuriyet kuşağının ilk kadın yazarı” yargısı her ne kadar abartılı bir yargı da olsa kimi haklı yanları vardır; çünkü Meriç, öykülerinde, temada, dilde, kurguda, anlatımda, siyasal tavırda o güne değin ki kadın yazarlardan (Güzide Sabri, Muazzez Tahsin, Kerime Nadir) tümüyle farklı bir anlayış sergiler. Öncelikle kadına, dönemine göre bambaşka bir açıdan bakar. Hep duygusal açıdan ele alınan kadın onun öykülerinde artık cinselliği de olan bir kimliğe bürünmüştür. Böylece 1980’lerden sonra tümüyle edebiyatımızı kuşatan, kadının cinsel özgürlüğü ve erkeklerin dünyasındaki ezilmişlikleri ilk kez Meriç aracılığıyla gündeme gelir. Ayrıca Meriç eserlerinde modern öykünün imkânlarını kullanırken dilde özenlidir ve bilinç akışı, iç monolog gibi yeni teknikler denemektedir. Bu yönüyle de döneminin kadın yazarlarından ayrılır ve yenilikçi bir öykü anlayışını temsil eder.
Nezihe Meriç gündeme gelme ve yayın aşamasında belki de hiçbir yazara nasip olmayacak şanslı bir serüven yaşar. Henüz birkaç öyküsü dergilerde yayınlanmış genç bir yazar adayı iken, Seçilmiş Hikâyeler dergisinin sahibi Salim Şengil’in dikkatini çeker ve bu derginin 40-41. sayısı “Nezihe Meriç Özel Sayısı” olarak çıkar. Ardından ilk kitabını da Salim Şengil basar. Genç yazar ile derginin sahibi Şengil arasındaki ilişki zamanla gelişir ve sonunda Meriç ile Şengil evlenirler. Meriç, 1957’de Seçilmiş Hikâyeler dergisinin sorumlu müdürlüğünü üstlenir. Artık kitaplarının yayıncısı olmuştur (Necip Tosun)...
İlk yazısı ("Ümit", bir yanlışlık sonucu N. Ufuk imzasıyla) İstanbul dergisinde (15 Şubat 1945), ilk öyküsü ("Bir Şey") 1950'de Seçilmiş Hikâyeler dergisinde çıktı. Özellikle bu dergide yayımladığı öyküleri ve ilk kitabı Bozbulanık ile adını duyurdu. "İşlediği konulara bir iç zenginliği, dinlendirilmiş dikkatler, boyutlar ekleyen yazar değerini daha bu ilk kitabıyla kabul ettirdi" (B. Necatigil)....
İç yalnızlığından kurtulamayan kadınları anlatmadaki başarısı ve şiirli havasıyla 1950 kuşağının öykücüleri arasında belli bir çizgi oluşturdu. Öykülerinde iç ve dış gerçekler iç içe verilirken duygu ve düşünceler çağrışımlarla sürekli beslenerek gelişir; özellikle ilk yapıtlarında alttan alta sevgiye, iyimserliğe ve umuda yöneliş sezilir (son öykü kitaplarından biri olan Bir Kara Derin Kuyu'da ise olabildiğince karamsar bir tablo ortaya çıkar). Düşle gerçeği aynı anda kotarırken yer yer halk deyimlerine ve konuşma diline yaklaşan rahat, samimi ve incelikli bir dili vardır. Örneğin Dumanaltı adlı öykü kitabında yerel ve türetme sözcükler de göze çarpar. Meriç'in Türk öykücülüğünün geleneksel çizgisi ile yenilikçi yönelişleri arasında sağlam bir köprü kurduğu kabul edildi.
İlk kitabı Bozbulanık'ta bazıları yalnızlığın ve hayal kırıklıklarının bunalımını, bazıları yoksulluğun acılarını yaşayan, bazıları da düşler ardında koşan daha çok genç kız ve kadınların öykülerini anlattı. Ayrıntılarla beslenen iç gözlemlerini yalın, duru bir dille anlatırken "olayın geriye itilmesine, buna karşılık olaydan göveren duygulanımın öne geçmesine" dikkat ettiği görüldü (S. İleri). "Öz Suyu" öyküsündeki Hayriye'yi de sonradan Sular Aydınlanıyordu adlı oyununda yeniden canlandırdı. Daha sonraki yapıtlarında dilin olanaklarını zorlayan, soyut ve samimi bir anlatım biçimiyle kendine özgü bir öykü dünyası kurdu. (Yapı Kredi Yayınları)...