Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 23
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 17,519

vata

Zirve
Mesajlar
1,376
Tepkime Puanı
360
Yer
İZMİR
Geçen hafta senelik izinde idim.Havanın da güzel olmasını fırsat bilip eşimle birlikte uzun zamandır görmediğimiz Bergama’yı ziyaret etmek istedik.Bergama,İzmir’e 108 km. uzaklıkta ve tabelasında 101.000 yazan son derece gelişmiş bir ilçemizdir.İlçenin tek şanssızlığı İzmir-Çanakkale yolundan yedi kilometre kadar içeride kalmasıdır.Hal böyle olunca bu güzergahı kullananlar ana yoldan sapmaktansa devam edip 40 kilometre ötedeki Ayvalık’ta mola vermeyi tercih ediyorlar ve bence önemli bir tarihi güzelliği ıskalıyorlar.
Pergamon,M.Ö 282-133 arasında hüküm süren Pergamon Krallığı'nın başkenti ve günümüzde Bergama ilçe merkezinin yerinde kurulu olduğu antik kentin adıdır.En eski Anadolu dillerinden olan Luvice'de anlamı “yüksek yerin halkı” olan Pargauma kelimesinden gelmektedir.Bergama mitolojiye göre Herakles'in oğlu tarafından kurulmuş ve adını da Troya kahramanı Akhilleus'un torunu olan Pergamos'tan almıştır.Pergamon antik çağda bir sağlık merkezi olarak tanınır.Eczacılığın babası olarak bilinen Galenos Pergamon'da doğmuş ve tıbbın babası sayılan Hipokrat'ın Asklepion'da eğitim görmüştür Günümüzde de geçerli olan "yılanlı tıp sembolü" ilk kez burada kullanılmıştır.
Bölgede sırasıyla Lidya,Pers,Makedon,Galat,Roma,Bizans,Karesi ve sonrasında Osmanlı egemenliği hüküm sürmüş olan Bergama,pek çok ilklere imza atan önemli bir yerleşim merkezi olarak tarihteki yerini almıştır.Küçük başlıklar halinde sıralayacak olursak;

*Oğlak derisinden yapılan ilk parşömen kağıdı ve Asya’nın en büyük kütüphanesi,
*Antik çağda dünyanın en dik tiyatrosunu da içeren ilk dört tiyatrolu kent,
*Tıp ve eczacılığın yılanlı sembolünün ve ilaç üretiminde afyonun ilk kez kullanılması,
*İlk doğal meşguliyet(su,güneş,spor,tiyatro ile)tedavisi ve psikoterapinin uygulandığı merkez olan Asklepion ilk aklımıza gelenlerdir.Bu önemli tarihi özellikleri göz önüne alan Unesco,Haziran-2014’de ilçeyi dünya mirası listesine ülkemizden giren 13. yerleşim yeri olarak ilave etmiştir.

Ayrıca Bergama’nın yakın tarihimiz açısından da iki önemli özelliğini vurgulamak gerekir;

*İngilizlerin kışkırtması ve hiç hafızalarından silemedikleri Küçük Asya hayali ile 15.Mayıs.1919’da önce İzmir’i ve bazı yerli işbirlikçilerin desteği ile 10.Haziran.1919’da Bergama’yı işgal eden yunan kuvvetlerini 15.Haziran.1919 tarihinde gösterdikleri Kurtuluş Savaşı’nın ilk topyekün direnişi ile şaşkına çevirip büyük zayiat verdiren ve şehri kısa bir süreliğine de olsa geri almayı başaran ilk yer Bergama ve halkı olmuştur.
*1934 yılında Bergama’yı ziyaret eden Atatürk burada halkın bir kermes düzenlemesini ister.Ata’mızın bu isteğini ilk kez 1937’de gerçekleştiren halk,ilk kermesten sonra bu güne kadar hiç aksatmamışlar ve bu yıl da 78.sini kutlamışlardır.Bergama Kermesi ülkemizin düzenli kutlanan en eski kermesi özelliğini elinde tutmaktadır.
 

Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

Yaklaşık 1.5 saatlik yolculuk sonrasında ulaştığımız Bergama’da levhaları takip ederek önce Akropolis’e çıktık.Buraya aracınızla ya da teleferik ile ulaşabilirsiniz.Teleferik gidiş-dönüş bileti 10 TL araç park etmek ise 5 TL.Belediye,yerinde bir karar alarak tur otobüslerinin buraya çıkmasını yasaklamış.Böylece önemli bir kısmı halen toprak altında olan eski eserlerin ağır araçların yaratacağı titreşimler nedeniyle zarar görmesi engellenmiş.Akropolis’e giriş ücreti ise 25 TL.Tarihi yerleri gezmeyi seviyorsanız bence en doğru iş bir yıl boyunca bazı küçük istisnalar dışında tüm ören yerlerini ziyaret edebileceğiniz Müze Kart’a bir kez 40 TL. ödeyip bir daha bu konuyu düşünmemektir.
IMG_0838_zpsdcc2ad29.jpg
Akropol'den Kestel Çayı ve Kestel Baraj Gölü'nün görünümü
Pergamon kenti Mysia denilen bölgede kurulmuştur.Kent,yukarı,orta ve alt şehir olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır.Akropol’ün bulunduğu tepenin iki yanından akan Bakırçay(=Kalkos) Irmağı’na dökülen Bergama(=Selinos) Çayı ve Kestel(=Keitos) Çayı’nın verimliliğini arttırdığı topraklar Pergamon’un antik çağın gözde kentlerinden birisi olmasını sağlamıştır.
“Yukarıda bulunan şehir” anlamındaki Akropol, 392 metrelik dik bir tepe üzerinde kurulu olup burası Bergama Krallığı’nın saraylarının,görkemli tapınaklarının,agoralarının, tiyatrosunun ve ünlü kütüphanesinin bulunduğu yerdir.
IMG_0846_zps7368d4f7.jpg

Akropol’ün girişinden Bergama’nın görünümü.

Bergama’nın tüm ören yerlerinde olduğu gibi Akropol de oldukça iyi düzenlenmiştir. Gerek bilgilendirme levhaları gerekse rahat dolaşmak için kalın tahtalar kullanılarak yapılmış yürüyüş yolları yaşlı veya çocuklu ailelerin ziyareti için avantaj sağlıyor.
IMG_0827_zps4158fe08.jpg
Athena Kutsal Alanı'ndan Bergama'nın görünümü
Akropole girişte yukarıya doğru yürüyünce hemen solda Athena Kutsal Alanı bulunmaktadır.Bu alanın esas yapısı mitolojide zeka ve savaş tanrıçası olan Athena için yapılmış tapınaktır.Kentin en önemli tapınağının Tanrıça Athena'ya ait olması İzmir,Milet, Foça,Eriythrai ve Assos'ta görüldüğü gibi Batı Anadolu'nun yerleşmiş bir geleneğidir. Şehrin bilinen bu en eski tapınağı 6x10 metre ebadında olup M.Ö. 4.yüzyılda yapılmıştır. Yapının doğu bölümündeki giriş kapısı ile galeri de,II.Eumenes döneminde yaptırılmıştır. Kutsal mahallin geniş avlusunda ve galerilerinde Pergamon krallarının koleksiyonlarına ait sanat eserleri ve Galatlara karşı kazanılan zaferleri simgeleyen adak hediyeler bulunurdu.Kutsal alanda,kitaplık bölümündeki avlunun tam ortasında bulunan yuvarlak kaide üzerinde muhtemelen önce 3.5 metre uzunluğundaki Athena heykeli ve takip eden dönemde ise İmparator Augustus’un(MÖ.31-MS.14) tunç bir heykeli bulunmaktaydı.Athena’nın heykeli,o dönemde,Atina şehrinde bulunan heykelinin küçük bir kopyasıydı. Alman arkeologlar tarafından çalınan bu heykel ile tapınağın giriş kapısı günümüzde Berlin’de sergilenmektedir.
IMG_0845_zpsdfdd5723.jpg

Athena Tapınağı'nın temelleri

Bu kutsal alanın çevresinde ayrıca Bergama kralları I.Attolos ve II.Eumenes’in de heykelleri bulunuyormuş.Günümüzde, bu kutsal alanın yalnızca temelleri görülebilmektedir.Dördüncü yüzyılda, Bizanslıların Hıristiyanlığı kabul etmesinden sonra tapınak temellerine kadar sökülmüştür.
 

Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

IMG_0830_zpsabca67aa.jpg

Athena Kütüphanesi,helenistik dönemde Asya’daki en büyük kütüphanedir.Bergama kralı II.Eumenes döneminde(MÖ.197-159) Athena kutsal alanının kuzeyinde, tapınağa bitişik olarak ve iki nefli olarak inşa edilmiştir.Takip eden dönemlerde ise daha da genişletilerek dört bölümlü hale getirilmiş ve zenginleştirilmiştir.Pergamonlular satın almak istedikleri kitaplara ağırlığınca altın vermek gibi basit ve etkili bir yöntem kullanmışlardır. Hal böyle olunca kısa sürede dünyanın her yerinden Bergama’ya kitap yağmaya başlar. İskenderiye Kütüphanesi’ndeki beş yüz bin esere karşılık buradaki tahta raflarda kısa sürede iki yüz bin eser toplanmış ve bu iki kütüphane arasındaki rekabet yıllarca sürmüştür.O devirlerde kitaplar sadece mısırlıların tekelinde olan ve Nil Nehri kenarında yetişen papirüs isimli bitkiden yapılan papirüs kağıdına yazılıyordu. Pergamon Kütüphanesi’nin bu hızlı yükselişine çok içerleyen Mısır firavunu Bergama’ya papirüs ihracatını yasaklayınca şehir,yazı malzemesi konusunda büyük sıkıntıya girdi.Bunun üzerine kral II.Eumenes papirüsü aratmayacak bir malzeme bulanı ödüllendireceğini açıklar.Mallos’lu bir sanatçı olan Krates,oğlak derisinden özel biçimde hazırlanmış bir örneği krala sunar. Krates’in yardımcısı İrodikos ise derileri daha ince bölümlere ayırarak daha kullanışlı bir hale getirerek alternatif bir yazı maddesi olan parşömeni geliştirirler ve icatlarına şehirlerinin ismini kullanmak amacıyla Pergamon’da yapılan anlamına gelen Charta Pergamena(=Pergamon kağıdı) ismini verirler.Bu isim zaman içinde değişime uğrayarak günümüze parşömen olarak ulaşmış.Kolayca yırtılmayan,alev almayan, yazıya ve resime uygun olan ve en önemlisi katlanabilen ve her iki tarafı da kullanılabilen bu çok dayanıklı materyel sayesinde Bergamalılar hem papirüsün üstünlüğüne son vermiş hem de Hipokrat Yemini,İncil,Kuran-ı Kerim gibi metinlerin ve antik çağın bilim ve sanatının rönesansa taşınmasını sağlamışlardır.
Kitaplık bölümüne galerinin üst katından giriliyordu.Yapıda 13×15 metre boyutlarında bir de okuma odası varmış.Yine burada Athena ve imparatorun heykellerinin konulduğu bir podyum bulunmakta imiş. Bir başka deyişle kitaplık el yazması eserlerin yanı sıra heykelleriyle de bir müze görünümü sunuyormuş.Ancak Roma İmparatoru Julius Sezar’ın ünlü komutanı Marcus Antonius(M.Ö. 83-30) kütüphanede bulunan iki yüz bin rulo eserin büyük bölümünü Bergama’dan kaçırıp sevgilisi olan Mısır kraliçesi Kleopatra’ya hediye eder.Bundan sonra Bergama Kütüphanesi’nde kalan az sayıdaki eser ise arap akınları sırasında yok edilmiştir.
 

Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

Athena kutsal alanından sonra adeta tanrılaştırılan Roma İmparatoru Traian(M.S. 98-117) için yapılmış olan ve akropolün en yüksek terasında bulunan Traianeum’a geçtik.İsminin anlamı truvalı olan İmparator Traian zamanında Roma’nın sınırları kuzeyde İngiltere,doğuda İran olacak şekilde bugün Akdeniz çevresindeki ülkelerin tüm topraklarını içeriyordu.Halk,imparatorun adalet ve başarılarından o kadar memnundu ki kendisini en iyi anlamına gelen Optimus olarak adlandırıyorlardı.

IMG_0842_zps7a4d2bd3.jpg

IMG_0834_zps234c7a71.jpg

Traian Tapınağı

Traian Tapınağı,Athena Tapınağından dokuz ve tiyatro terasından ise elli beş metre yüksektedir.Doğusundaki kapının önündeki merdivenlerle kütüphaneye çıkılabiliyordu. Yapının bulunduğu teras Roma imparatorluğunun gücünün bir simgesi olarak uzaktan da kolayca görülebilmesi için 68×58 metre ölçülerinde tasarlanmış olup Akropolis bölgesinin en yüksek binasıdır.Burada yapılan kazılarda hem bu tapınağı selefi için yaptıran İmparator Hadrian(M.S.117-138) hem de İmparator Traian’a ait heykeller bulunmuştur. Ne yazık ki bu heykeller de günümüzde Berlin’de sergilenmektedir.

IMG_0837_zps429624b0.jpg

Zırhlı asker torsosu(=başsız heykel).Orijinali Bergama Müzesi’ndedir.

Akropol’de ayrıca Pergamon krallarının yaşadığı saraylar,büyük bir su sarnıcı ile erzak, silah ve cephanenin saklandığı ve Arsenal olarak adlandırılan beş adet depo bulunur. Saray olarak tanımlansalar da bunlar aslında ortasında küçük bir avlusu olan sade evlerdir.Kuzeydeki sütunları ağaçtan yapılı küçük evin I.Attalos güneydeki sütunları andezit kaplı büyük evin ise II.Eumenes’e ait olduğu düşünülmektedir.
 

Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

Akropol girişinden aşağı yönde yürüyünce Zeus Sunağı ve Yukarı Agora’ya ulaşılır.

IMG_0850_zpsc0720320.jpg

Zeus Sunağı’nın orijinal yeri

Bergama kralı I. Attalos’un Galatlara karşı M.Ö.241-227 yılları arasında peş peşe elde ettiği zaferlere atfen önce Athena Tapınağı inşa edilmiş, ardından da I. Attalos’un ardılı II. Eumenes döneminde meşhur sunak daha bilinen adıyla Zeus Altarı inşa edilmiştir.

1024px-Pergamonmuseum_Pergamonaltar_zps727af6f3.jpg

Vikipedi’den indirdiğim,halen Berlin’deki Pergamon Museum’da sergilenen Zeus Sunağı

Kazanılan zaferleri ölümsüzleştirmek yanı sıra prestij ve tapınma amaçlı mermerden inşa edilen 35 metre derinliğe,33 metre genişliğe sahip olan bu muhteşem sunak baş tanrı Zeus ile onun savaş ve akıl tanrıçası kızı Athena’ya adanmıştır.Sunak, sanat değeri emsalsiz heykel duvar kaplamalarıyla antik çağdan kalan anıtsal mimari yapılar arasında çok önemli bir yere sahiptir.Klasik dönemde Atina ve Parthenon neyse Helenistik dönemde Pergamon ve Altar odur.Sunak hakkında bize ilk bilgiyi veren Romalı yazar Ampelius’tur. ‘Dünya Harikaları’ adlı yapıtında “Bergama’da mermerden kırk ayak yüksekliğinde,görkemli kabartmalarla süslü büyük bir sunak vardır. tanrılarla gigant(=Dev)ların savaşını göstermektedir” diye bahseder.

r-Gigantomachie-Hektate_contra_Klytios_zps2456280a.jpg

Vikipedi’den indirdiğim ve halen Berlin’de sergilenen Gigantomakhia frizi

Sunağın at nalı şeklindeki podyumunu saran frizde mitolojik yunan tanrıları ile toprak tanrıçası Gaia ve uzun saç ve sakallı ayaklarının yerine yılan kuyrukları olan gigantların mücadelesi tasvir edilmiştir.Bu mücadelenin tasvir sanatındaki adı Gigantomakhia’dır. Mitolojiye göre tanrı Zeus kardeşleri olan gigantları yeraltı dünyasının sonsuzluğu anlamındaki tartarus denilen yere kapatmıştı.Buna kızan gigantlar yeryüzüne çıkarak mitolojik tanrılara saldırmışlar ama yapılan savaşta tanrılar gigantları yenmişlerdi. Kazanan tanrılar, simgesel olarak Pergamon halkını yenilen devler ise Pergamon’un düşmanları olan Galatlar’ı simgelemektedirler.

Zeus Sunağı’nın hemen altında yer alan Yukarı Agora,halkın siyaset ve ticaret konularında yöneticiler ile görüşmek için toplandığı alandır.
 



Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

Zeus Sunağı’nın bizim açımızdan hazin ama ders almamız gereken çok önemli bir öyküsü vardır.Karl Human,1865 yılında Bergama-Dikili karayolunun yapımında görevli bir yol mühendisidir.Sadece bir mühendis değil aynı zamanda bir arkeoloji düşkünü de olan Human yol yapımı için taşa gereksinim olunca Bergama’ya gönderilir.Bu şehirdeki tarihi yapıların çokluğu karşısında şaşıran Human hemen kolları sıvayıp birkaç başarısız kazı girişiminden sonra Akropol’de üzerinde o inanılmaz güzellikteki kabartmaların yer aldığı mermer frizlere ulaşır.Bundan sonra tanıdığı olan Almanya Müzeler Müdürü Aleksander Conze’nin yardımıyla önce Bergama’da bir ev kiralar ve 1865-1871 arasında bulduğu her şeyi kağnılarla gizlice Çandarlı Limanı’na buradan da gemilerle Almanya’ya yollar.O yıllarda Fransa,İngiltere ve Almanya sanayi devrimi kapitalizmin gelişmesine bağlı olarak onların çok gerisinde kalan Osmanlı Devleti gibi ülkelerin ve sömürgelerinin kültürel varlıklarını fütursuzca yağmalıyorlardı.Zeus Sunağı’nı toprağından koparan Human,kendisini sağlama almak için sanki kazıya yeni başlayacakmış gibi 1878 yılında kazı izni almak için Osmanlı Devleti’ne başvurur ve kolayca izin alır.Anlaşmaya göre çıkarılan eserler Osmanlı Sultanı,toprak sahibi ve kazı yapan arasında üç eşit parçaya bölüştürülecekti.Paylaşımda adaleti ise ne gariptir ki yansız bir kişi olarak belirlenen ve o tarihte Osmanlı Bankası’nın Müdürü olan bir başka alman sağlayacaktı.Sonuç malum değerli eserler ait olduğu topraklardan Almanya’ya kaçırılır.
II.Abdülhamit’ten izni kolayca aldıktan ve Zeus Sunağı dışında pek çok tarihi eseri daha kendi ülkesine kaçıran mühendis Human Alexander Conze’ye yazdığı mektupta bakın neler yazar; “Şimdi size şöyle bir teklifim var.Bu işin kokusu çıkmadan rölyefleri tepeden aşağı indirteyim.Sağlam sandıklara koyayım ve Dikili’ye taşıtayım.Orada kimse sandıkları İzmir istikametli bir gemiye yükletmemi engellemez. İzmir’de Diran Efendi’yi hemen yoklayıp beni İzmir Limanı’na kontrolsüz sokmalarını sağlarım. Sonra da sandıkları İzmir’de Hollanda veya İngiliz bandıralı bir şilebe yükleyip yollarım.Böylece sandıkları kimse bulamaz.Biz de bunların size altı yıl önce ve geçen sene gönderdiğim rölyeflerden olduğunu söyleriz.”
Fakat bu iş çok kolay olmaz.Human’ın bahsettiği ağır sandıkları taşıyan kağnı arabaları yollara ve bir köprüye zarar verince halk durumu anlar ve Padişah II.Abdülhamit’e memlekette bulunan eski eserlerin talan edilmekte olduğu yönünde şikayet mektupları gönderir.Sultan da bir paşayı görevlendirip durumu tetkik ettirir.Paşanın "bunlar altın değilmiş, taşmış " deyip geri dönmesi üzerine II.Abdülhamit hepimizin ibret almamız gereken aşağıdaki fermanı yayınlar;
“Tebaamdaki kullarıma fermanımdır!Memlekette taş çoktur.Endişeye mahal yoktur.Asar-ı atikalarımızdan(=eski eserlerimiz) taş götürmek isteyen ecnebilere(=yabancılara) yardımcı oluna” :mad: :mad: :-[ :-[
Almanlar Zeus Sunağı dışında Milet kenti kapısı,sayısız heykeller gibi Berlin’e kaçırdıkları değerli eserlerimizi 1902’den itibaren Pergamon Müzesi olarak anılan ve 2012’de 1.4 milyon kişinin ziyaret ettiği yerde sergilemeye başlarlar ve ülkemizden yapılan iade taleplerine asla olumlu bir yanıt vermezler. :mad: :mad:
Öykünün başrol oyuncusu Karl Human ise 1895’te İzmir’de ölünceye dek ülkemizde Milet, Hierapolis ve daha bir çok tarihi yerde kazılar yapmaya devam eder.Mezarı ise Alman hükümetinin isteği üzerine Bergama Akropol’ünün alt tarafına nakledilir.
 

Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

Akropol’ün bir başka önemli yapısı ise tiyatrosudur.O devirde Bergama’da dört tane tiyatro bulunuyormuş.Akropol tiyatrosu,%70’e varan eğimiyle dünyadaki en dik eğimli tiyatro ünvanına sahiptir.

IMG_0832_zps16bb2ba3.jpg

Akropol tiyatrosu

Seksen basamaklı ve on bin kişilik oturma yeri olan tiyatroda orkestra elemanları için de özel bir bölüm bulunuyormuş.Helenistik dönemde yapıların doğayla uyumlu olmasına önem verildiği için tiyatronun sahnesi de ahşaptan yapılmış. Bu portatif sahne oyun olan günlerde tiyatroya monte edilip bitince de sökülüyormuş.Yanlarına şaraplarını ve yemeklerini alan izleyiciler bir yandan bütün gün süren uzun gösterileri diğer yandan da ovayı ve şehri izlerlermiş.

IMG_0829_zpsbcdd3566.jpg

Dionysos Tapınağı

Akropol tiyatrosunun hemen altındaki kuzey ucunda M.Ö.III.yüzyılda şarap tanrısı adına yapılmış Dionysos Tapınağı yer alır.Tapınak,Roma İmparatoru Carcalla (M.S.211-217) zamanında tekrar elden geçirilmiştir.İlk yapılışında andezit taşı kullanılan tapınak,bu dönemde tamamen mermerle kaplanmıştır.Sunağı ile birlikte iyi korunarak günümüze gelebilen Dionysos Tapınağı’ndaki kazılarda bulunan Asklepios başı günümüzde Berlin Pergamon Müzesi’nde sergilenmektedir.
Dionysos Tapınağı’ndan sonraki orta şehirde güreş, disk atma, uzun atlama gibi sportif faaliyetlerin yapıldığı Gymnasion,halka açık tapınak ve sunakların bulunduğu Demeter Kutsal Alanı ile halkın alışveriş yaptığı dükkanların olduğu Aşağı Agora(=Pazar yeri) bulunmaktadır.İki sütunlu galerilerle çevrili bölgede ayrıca heykel okulu ve evler de vardır.Evler içinde en dikkat çekeni, sütunlu galerileri olan iki katlı Attalos Evi olup mimari özelliğinden dolayı güneydoğuya açılan odası kışın bile güneşle ısınabilmekte imiş.
Pergamon antik kentinin üçüncü ve en alt kısmı ise bugünkü Bergama’ya ait yapıların altında kalmaktadır.Burada en önemli yerler halkın Kızıl Avlu olarak adlandırdığı Serapeion ve II.Eumenes Kapısı’dır.
 

Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

Akropol gezimizin ardından ikinci durağımız hıristiyanların Red Hall olarak adlandırdığı Kızıl Avlu oldu.Halen restorasyonu devam eden yapının bahçesine aracı park etmek için 5 TL ve giriş için yine 5 TL ödemek gerekiyor.

IMG_0856_zpscb04e85c.jpg

Kızıl Avlu=Red Hall=Serapeion

Pergamon ve Anadolu’daki Roma çağının en görkemli ve yüksek dini yapılarından birisidir. Bu tapınağın aynısından Efes,Milet ve Sinop’ta da bulunmaktadır.Çatısına kadar yüksekliği 25 metre olmasına karşılık halen 19 metrelik kısmı ayaktadır.Roma İmparatorluğu’nun gücünü göstermek amacıyla bu zorlu araziye 270 metre uzunluğunda ve 100 metre genişliğinde bir inşaat yapabilmek için Selinus Çayı(=Bergama Çayı) iki tünel ile yönlendirilmiş ve kapsamlı altyapı ve istinat duvarları inşa edilmiştir.MS II. yüzyılda İmparator Hadrian döneminde inşa edilen ve Mısır tanrıları Serapis ve İsis'e ithaf edildiğine inanılan tapınak zamanla gelişen Bergama’nın tam merkezinde kalması nedeniyle tahribata uğramıştır.Yıllar geçtikçe bu tarihi yapının üzerindeki mermer kaplamaların dökülmesi sonucu kırmızı ateş tuğlaları ortaya çıkmış ve bu yüzden halk arasında Kızıl Avlu olarak adlandırılmış. Bazilika Bergama'ya gelen turistlerin öncelikli ziyaret ettikleri mekandır.

IMG_0855_zpsccbb5061.jpg

Kızıl Avlu,Hıristiyanlığın yasak olduğu dönemlerde,hıristiyanların toplanıp gizlice ibadet ettikleri ve İncil'in Saint John'un kaleme aldığı Revelation bölümünde adı geçen yedi kiliseden kesin olarak yeri bilinen tek kilisedir. İsa’ya inananlar, dinleri Roma yönetimi tarafından yasaklanınca baskı gördükleri Kudüs’ten ayrılarak ibadetlerini gizlice ama daha rahat yapabildikleri Anadolu’ya gelmişlerdi.Çarmıha gerilişinden bir süre sonra havarilerinden Aziz Yahya’ya görünen Hz.İsa,Anadolu’daki yedi cemaate birer mektup göndermiş ve bu mesajları Aziz Yahya bizzat iletmiştir.Aziz Yahya Bergama halkına da bir mektup getirmiş ve bu yüzden yasak sona erip Hıristiyanlık Bizans devletinin resmi dini olunca,Bergama’daki görkemli Mısır tapınağının ana binası içine görkemli bir kilise yapılmış ve buna Aziz Yahya’nın adı verilmiştir.O dönemde adı Saint Jean Kilisesi’dir.

IMG_0860_zpsc7fbb673.jpg

Bazı tarihçiler Kızıl Avlu'yu "Küçük Ayasofya" olarak adlandırmışlardır.Dikdörtgen yapıda olan ve simetrik kuleleriyle farklılık yaratan kilisenin kulelerinden bir tanesi Osmanlı zamanında camiye çevrilmiş ve Kurtuluş Camisi adını almıştır.Bundan dolayı daha iyi durumdadır.
 

Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

IMG_0861_zps03a0b7a0.jpg

Tekrar ayağa kaldırılan Tanrıça Sekhmet Heykeli

Kilisenin restorasyonunu Alman Arkeoloji Enstitüsü üstlenmiştir.Çalışmalar çerçevesinde tekrar ayağa kaldırılan aslan başlı Mısır tanrıçası Sekhmet heykeli, Bazilika'nın en çok dikkati çeken parçası konumundadır.Mısırlılar savaş ve yıkım tanrıçası olan Sekhmet’in savaş ya da salgın hastalık oluşturmaması için dualarla sakinleşip uzlaşılabileceğine inanırlardı.İlk olarak bulunan parçaları üç boyutlu modellemeyle dijital ortamda tamamlanan heykelin eksik parçaları Marmara Adası ve Afyon’dan getirilen ve orijinaline benzer mermer malzeme kullanılarak tekrar yapılmıştır.Baba-oğul taş işçileri Selim ve Rıfat Baskın’ın çalışmalarıyla tekrar ayağa kaldırılan heykel,kaidesiyle yaklaşık 8,5 metre uzunluğa ve 130 ton ağırlığa sahiptir.Kilisenin bahçesinde yakın zamanda ortaya çıkarılan özel bir geçit ile başrahibin kült heykelin içerisine girebildiğini saptanmıştır.Başrahip bu geçiş sayesinde heykelin içerisine girerek tanrının ağzından konuşup insanları etkiliyormuş.
 

Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

Kızıl Avlu’dan sonraki ziyaret yerimiz Asklepion oldu.Burası 1927 yılında alman arkeologlar tarafından yapılan kazılarda tesadüfen bulunmuştur.Hemen girişteki otoparka 5 TL. ve giriş ücreti olarak da kişi başına 20 TL. ödenmesi gerekiyor.

IMG_0893_zps3026b73d.jpg

Asklepion’dan Akropolis’in görünümü

Roma dönemi antik çağının en önemli tedavi merkezlerinden biri olan Bergama Asklepion’u,M.Ö 4.yüzyılın ortalarında şehrin dışında Geyikli Dağı’nın eteklerinde kuytu bir vadide şifa verdiğine inanılan su kaynaklarının bulunduğu düzlükte kurulmuştur.Adını Apollon'un oğlu olan ve sağlık tanrısı olarak bilinen Asklepios'tan almıştır.Rivayete göre saygın bir kişi olan Pergamon’lu Arkhias Madra Dağı’nda avlanırken attan düşer ve ayağı kırılır.Bunun üzerine Yunanistan’daki Epidauros isimli asklepionda tedavi edilir ve minnettarlığını göstermek için Pergamon Asklepion’unu inşa ettirir.İmparator Hadrian Asklepion’a son şeklini vermiş ve ünlü hekim Galenos zamanında burası Roma İmparatorluğu’nun en itibarlı sağlık merkezi konumuna gelmiştir.Galenos döneminde ölümcül hastalığa yakalanan bir hasta ümitsizliğe kapılarak her sabah kendisine verilen sütü pencerenin dışına bırakarak daha önce gördüğü yılanın sütten içmesini bekleyip sonrasında kalan sütü içmeye başlamış.Yılanın zehiri sayesinde fazla acı çekmeden ölmeyi planlıyormuş.Ne var ki yılanın ağzından süte geçen salgı hastanın iyileşmesini sağlamış. Bunun üzerine Galenos girişteki sütuna kadehe dolanan yılan motifi ekletmiş ve bu motif bundan sonra tıbbın ve eczacılığın simgesi olmuştur.

IMG_0868_zpsd946f928.jpg

Kutsal yolun başlangıcı

Kutsal alanın Pergamon şehri ile bağlantısı Via Tecta(=Kutsal Yol) denilen üzeri tonozla örtülü bir yolla sağlanırdı.Yaklaşık bir kilometre uzunluğundaki bu yolun başlangıcı Pergamon şehrinin güney kanadında açılan ve halk arasında “viran kapı” olarak adlandırılan büyük ve kemerli bir kapıdan yapılmaktaydı. Arkeologlar bu yol boyunca beş yüz kadar mermer veya taştan yapılmış sütunun bulunduğunu saptamışlardır.Yol,iyi işlenmiş ve birbirine başarılı bir şekilde yanaştırılmış kesme taşlar ile kaplıdır.Sütunlu yolun her iki tarafında hastaların, şifa bulmasına yardımcı olacak her türlü adak ve eşya satılmaktaydı.Hastalar burada asklepiades denilen rahip hekimler tarafından titiz bir muayeneden geçirilirler ; hamileler ile yolun sonuna kadar yürüyemeyecek kadar ağır hasta olanların şifa bulamayacakları düşünülür ve içeriye alınmazlarmış.Rivayete göre giriş kapısının üzerinde ise “bütün tanrıların kutsiyeti için Asklepion’a ölümün girmesi yasaktır” diye yazarmış.
 



Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

IMG_0871_zps19f396d9.jpg

IMG_0875_zps4a191372.jpg

Asklepion'un iç tarafı

Kutsal yol,kutsal alanın giriş kapısı olan Propyleion’a kadar devam etmekte ve onları olumsuz hava koşullarından korumakta imiş. Asklepeion kutsal alanının 110x130 metre ölçülerindeki büyük avlusu kuzey, güney ve batı olmak üzere üç yönden galeriler ile çevrelenmektedir.Avludan üç basamakla çıkılan galerilerden,kuzey galerisi diğerlerine oranla daha iyi korunmuş durumdadır ve sütunları restorasyon çalışmaları ile tekrar ayağa kaldırılmıştır.

IMG_0882_zps86988f59.jpg

Asklepion tiyatrosu

Kuzey galerisinin ucunda kayalığın oyulması sureti ile yapılmış, yarım daire formunda bir tiyatro yer alır. Kazılarda bulunan adak yazıtlarından ismi belirlenemeyen ancak soylu bir Pergamonlu tarafından yaptırıldığı anlaşılan tiyatro, yaklaşık 3500 seyirci kapasitelidir. Sahne binası (scenae frons) üç katlı olup Anadolu'da yapılan ilk üç katlı sahne binasıdır.

IMG_0888_zps4d80b236.jpg

Kuzey galerisinin doğusunda yer alan kare yapı, imparator salonu idi ve aynı zaman da kütüphane olarak kullanılıyordu. Salonun kuzey doğu ve güney duvarlarında görülen nişlerde yazıtların muhafaza edildiği ahşap raflar bulunmakta idi. Doğu duvarının orta nişinde bugün Bergama Müzesi’nde teşhir edilen İmparator Hadrian'ın heykeli yer alıyordu. Güney galerisi ise, arazinin güneye doğru eğimli olmasından dolayı iki nefli ve tonozlu bir bodrum kat ve üzerinde yükselen sütunlu galerisi ile iki katlıdır.

IMG_0891_zps43c5856d.jpg

Batı galerisi, kuzey galerisi gibi İon düzenindedir. Galeri, II.Eumenes zamanında Asklepeion kutsal alanının batıya doğru genişletilmesi sırasında inşa edilmiştir. Alanın tamamının kazılmamış olmasına karşılık galerinin büyük olasılıkla bir gymnasium veya hasta ziyaretçilerinin konaklama yerine ait olduğu tahmin edilmektedir.
 

Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

IMG_0881_zpsf482b845.jpg

Suyu halen akmakta olan Kutsal Çeşme

Sağlık Tanrısı Asklepios’a adanması nedeniyle buradaki her tedavide kutsal gücün etkisine inanılıyormuş.Tapınakta abaton denilen özel uyku odalarına alınan hastalar dua ederek uykuya dalıyor(=inkübasyon), bedenin uykuda kendini iyileştireceği veya rüyalar yoluyla şifa yolunu hastaya anlatacağına inanılıyordu.Hastalar uyandıktan sonra rüyalarını rahip hekimlere anlatıyor onlar da hem rüyayı hastaya yorumlayıp(=telkin) hem de tedavi için nasıl bir yöntem kullanacaklarını belirliyorlardı.

IMG_0883_zps4b9df5fb.jpg

Banyo yerleri şimdilerde kurbağalara yuva olmuş.

Tedavide müzik de kullanılarak hastalara su ve çamur banyosu, açlık ve susuzluk kürleri,şifalı bitki ve kremle masaj yapma,kan aldırma (=hacemat), bağırsakların boşaltılması ve kutsal su içirme gibi bazıları günümüz tıbbında da var olan yöntemler uygulanmıştır.

IMG_0892_zps24ecf2e8.jpg
Tünelin girişi

Çeşmelerin yanındaki merdivenlerden yerin altına iniliyor. Bir yeraltı geçidi ile kutsal alanın öteki ucundaki tapınağa ulaşılıyor. Merdivenin başından akan su, şırıl şırıl sesi ile hastalara huzur vermesi için yapılmış.Yeraltı geçidini aydınlatan pencerelerin aynı zamanda oradan geçen hastalara “iyileşeceksin” diye seslenip telkinde bulunmaya yaradığı düşünülüyor.
 

Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

Bu üç tarihi yerde yaklaşık dört saat süren gezinin ardından hem yorulmuş hem de acıkmıştık.Bergama’da Hükümet Konağı’nın az ilerisindeki Bankalar Caddesi’nde uygun bir park yeri bulup yemek için karşımıza çıkan ilk mekana oturduk.Altın Kepçe Restoran’da bildik yemekler yerine Bergama’ya özgü tatları tercih ettik.

IMG_0937_zpsbeb42789.jpg

Altın Kepçe Restoran

IMG_0894_zps298ffe34.jpg

Çığırtma, zeytinyağında kızartılan patlıcan ve biberin,domates sos ve yoğurtla sunulması şeklinde yapılan basit ama lezzetli bir yemek.Zaten içinde zeytinyağı olan bir yemeğin kötü olması mümkün değil.Çığırtma adının ise kızartma esnasında oluşan çıtırtılardan kaynaklandığı söyleniyor.

IMG_0895_zpsec2a8207.jpg

Bergama köftesi ise ekmek içi yerine un ve kimyonla yoğrulan dana etinin odun ateşinde pişirilmesiyle elde edilen Bergama’ya özgü bir köftedir.

IMG_0896_zps7453b537.jpg

Finalde gelen kaymaklı ve tahinli Kemal Paşa tatlısı ve üstüne bir de köpüklü kahve yorgunluğumuzu alıverdi.Hesap derseniz iki kişi için sadece 30 TL. :smiley: :smiley:
 

Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

Yemekten sonra ilk durağımız Hükümet Konağı’nın biraz ilerisinde yer alan Arkeoloji ve Etnografya Müzesi oldu.1924 yılında Osman Bayatlı tarafından bugünkü Halk Eğitim Merkezi binasında kurulan Arkeoloji ve Etnografya Müzesi ülkemizin ilk müzelerindendir. 1933 yılında inşasına başlayan bugünkü modern bina 1936 yılında hizmete açılmıştır. Müze,dikdörtgen bir avlu içerisinde çevrelenen galeriler ve avlunun arkasındaki teşhir salonundan oluşmaktadır.Ayrıca etnografik eserlerin de sergilenmesi için 1979 yılında Bergama Müzesi’nin teşhir salonunun yanına ek bir bina yapılmış ve 1999 yılında yapılan son bir düzenleme ile günümüzdeki şeklini almıştır.Müzede 18.000 parça eser sergilenmektedir.Bunlar arasında tunç döneminden Roma,Bizans dönemlerine kadar çeşitli büst,heykel ve lahitler ile dönemin seramik ve diğer eşyaları ile sikkeler bulunmaktadır.Müzede tıpkı Akropol’de olduğu gibi Zeus Sunağı’nın bir maketi mevcut.

IMG_0912_zps99b0ccc6.jpg

Zafer Tanrıçası Nike Heykeli

IMG_0916_zpsab2477d0.jpg

Nymphe(=Peri) Heykeli kullanılarak yapılmış antik çağ lavabosu

IMG_0909_zps8ee33d04.jpg

Hadrian heykeli ve diğer tanrılara ait büstler

IMG_0910_zpsfadb3936.jpg

Medusa mozayiği;Akropol’de bulunan ve M.S üçüncü yüzyıla ait bir yapının zeminine aittir.Merkezinde medusa başı yer alır.Mitolojiye göre saçları yılanlardan oluşan Medusa kötülük ve korkuyu temsil eder ve bakışlarıyla insanı taşa çevirebilir.

IMG_0917_zps79f14420.jpg

IMG_0919_zps2af142f1.jpg

Antik çağlara ait toprak kaplar,el aletleri ve takılar
 

Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

Bundan sonra müzenin ilk müdürü olan ve Bergama'ya büyük bir tutkuyla bağlı olan Osman Bayatlı’nın anısına düzenlenen etnografya bölümüne geçtik.Burada mankenler,muhtelif eşya ve silahlar kullanılarak XVIII-XX. yüzyıl arasında Batı Anadolu’daki yaşamdan kesitler sunulmuş.

IMG_0920_zps9214e095.jpg

Yunan kuvvetlerini perişan eden “Efeler”

IMG_0924_zpsaa152b0b.jpg

Efelere ait piştov(=tabanca),tüfek,kama ve kılıç örnekleri

IMG_0921_zps19172673.jpg Evde halı dokuyan kadın

IMG_0922_zps43baa2df.jpg Kına gecesi

IMG_0923_zpse8e835f3.jpg

IMG_0927_zps6e8617a6.jpg

Muhtelif giysiler.Ayakkabılar gerçekten çok şık duruyor.

IMG_0925_zps99b5620d.jpg

IMG_0926_zps9b959c32.jpg

Kozak,Yunt Dağı ve Yağcı Bedir halı ve kilimleri.Sındırgı,Bigadiç ve Bergama,ünlü Yağcıbedir halılarının vatanıdır. Reisleri Bedir Bey’in önderliğinde Osmanlı Devleti’ne yay üreten Yörüklere zamanla “yaycı” yerine “yağcı” bedir denir olmuş. Yağcıbedir aşireti, ürettiği yaylar kadar saf koyun yününden dokudukları halılar ile de ünlenmiş. En çok kırmızı ve lacivert renkte kök boyalı yün iplikten yapılmış halılar dokumuşlardır.
 



Ynt: Bergama Gezi Notları ; 07.kasım.2014

Müzeden sonra Bergama Cumhuriyet Meydanı’nda eczacılığın babası Galenos(M.S 129-216)’un heykelinin yanında bir hatıra resmi çekildim.

IMG_0930_zpsbadc3f2e.jpg

129 yılında Pergamon’da doğan Galenos,bitkileri karıştırıp birkaç etken maddeyi birleştirerek ilaç yapan ilk hekimdir.Bu tarz ilaçlara galenik ilaç denmektedir.Galenos başta Marcus Aurelius olmak üzere üç roma imparatoruna hizmet etmiştir.Ayrıca deneysel tıp,anatomi,spor hekimliği ve fizik tedavi alanlarında öncü sayılan çalışmalar yapmıştır.Bergama Belediyesi de onun anısına 2012 yılında bu heykeli Mimar Ekin Erman’a yaptırmıştır.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


Geri
Üst