Arabayla Büyükçe Balkan; Ufakça Bİr Avrupa Turu...

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan Nedeseminanırsın Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 17
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 10,574

Siz böyle bir geziye turla mı kendi aracınızla mı gitmeyi tercih ederdiniz?


  • Kullanılan toplam oy
    4
  • Anket kapatılmış .
Mesajlar
41
Tepkime Puanı
66
Zamanın birinde biz de sizin şu an denk geldiğiniz gibi bir Balkan Turu gezi yazısına denk gelip, neden olmasın diye düşünüp, kolları sıvamıştık. Bu konuyla alakadar çok fazla yazı okuduk, bilgi edindik ve bizden sonrakilere de bir fikir olması niyetiyle bu gezimizi kaleme alıyoruz.
Planımıza göre 18 günde 14 ülke, 20 küsür şehir görmeyi umuyoruz ve şu hazırlıkları yapıyoruz.
1- Kimlikler ve ehliyetler yenileri ile değişiyor.
2- Bordo pasaportlar alınıyor.
3- Schengen vize başvurusu yapılıyor.
4- Sağlık sigortaları yapılıyor.
5- Aracımız için yeşil sigorta alınıyor.
6- Çalıştığımız kurumlardan izin belgeleri elde ediliyor.
7- Yollar çalışılıyor, gidilecek yerler, kalacağımızı yerlerin bir kısmı ve yanımızda götürülecekler belirleniyor ve sanki hazır gibiyiz :smiley:
Hazırlıklar
1. Kimlikler ve ehliyetler yenileri ile değiştirildi.
2. Pasaportlar
3. Schengen vizesi
4. Sağlık sigortaları
5. Yeşil sigorta

1.Gün (İzmir – Çanakkale – İpsala – Xanti - Kavala – Selanik)

2017 yılı Temmuz ayının üçüncü günü İzmir’den ayrılıyoruz. İlk durağımız Çanakkale. Buraya varınca gezi için ayırdığımız 1500 euroluk bütçemizi bir banka aracılığıyla yanımıza alıyoruz. Feribot sırasına giriyoruz(Çanakkale-Kilitbahir). Yola çıkmadan önce düşüncemiz paramızın bittiği yerden evin yolunu tutmaktı. Bakalım bütçemiz bizi nereden döndürecek? Feribotla karşıya geçtikten sonra ilk işimiz karnımızı doyurmak için girdiğimiz bir yol üstü kafeteryası oluyor. Burada sıcacık çorba ve çibörek yedikten sonra artık sınırı geçmeye hazır gibi görünüyoruz.
İşte İpsala’dayız. Oldukça kalabalık beklerken hiç kimsecikler yok. Yunanistan’a ayak basıyoruz. Yunanistan’da girdiğimiz yol ülkeyi baştan başa dolaşan gayet konforlu , hız sınırının 130 olduğu ücretli bir yol. Bu topraklardaki ilk durağımız Xanti (İskeçe) oluyor. Nasıl sevimli nasıl samimi bir yer öyle… Küçük küçük kafeteryalarında genç insanların keyifli sohbetler eşliğinde içeceklerini yudumladıkları dar sokakları görülmeye değer… Planımızda olmamasına rağmen şöyle bir dolaşıp çıkıyoruz. Ama siz dahil edebilirsiniz.
upload_2018-3-5_19-3-39.jpg

Kavala’ya devam ediyoruz. Önce arabayla bir tur atıp sonra sahilde ufak bir yürüyüşün ardından olmazsa olmaz Kavala kurabiyelerinden yüklenip bir parkta oturup tadıyoruz.
upload_2018-3-5_19-4-58.jpg

Sonrasında ise Selanik’e yol alıyoruz. Çiçeklerle süslenmiş yolların arasından umduğumuzdan çok çok kalabalık olan Selanik’e varıyoruz. Kırk beş dakika süren otopark arayışımızın sonunda bir park yeri bulup aracımızı bırakıp başlıyoruz şehri keşfe. Tsimiski caddesi ve Ladadika da gezdikten sonra sahile doğru inip buradan İzmir Kordon’u andıran sahil kenarından ünlü Beyaz Kule’ye doğru yürüyüş yapıyoruz. Tabi şehrin kalbi Aristotales Meydanı’na uğramadan olmaz. Akşam çöküyor ve biz şehrin diğer önemli yeri Rotonda’dayız . Selanik’te sokakta, Kafe ve restoranlarda gördüğümüz hep şehrin genç kitlesiydi. Burada ekmek arası bir şeyler atıştırıp kalacağımız apartman dairesine varıyoruz.

upload_2018-3-5_19-5-31.jpg

upload_2018-3-5_19-5-49.jpg

upload_2018-3-5_19-6-8.jpg

2.Gün (Selanik - Üsküp)
Arabayla küçük bir şehir turu yaptıktan sonra Atatürk’ün doğduğu eve geliyoruz .

upload_2018-3-5_19-6-37.jpg

Tadilatta olduğu için rotamızı meşhur şemsiyelere çeviriyoruz.
 

upload_2018-3-5_22-21-31.jpg


Selanik’ten çıktıktan sonra Makedonya’ya giriyoruz.
Sınır kapısında para bozdurmayı ihmal etmiyoruz. Bu arada bunu para birimi Euro olmayan her farklı ülke için girişte yapıyoruz- Ve Üsküp’teyiz. Sabah kahvaltısı yapmayarak , kendimizi önceden hazırladığımız Üsküp’ün en meşhur köftecisine atıyoruz. Köfteye cevappi deniyor. Köfte yediğimiz ve peynirli salatasından tattığımız yer Türk çarşısının içi.

upload_2018-3-5_19-21-24.jpg

Hemen arkasındaysa içinde her şeyin satıldığı bir pazar kuruluyor. Pazarda birkaç tur attıktan sonra havanın da sıcak olmasının etkisiyle önceden kiraladığımız dairemize dinlenmeye çekiliyoruz. Ben evde dinlenirken eşim şehri keşif için kendini dışarı atıyor.
Üsküp Müslümanların ve Hristiyanların bir arada- Vardar Nehri’nin adeta şehri ikiye bölmüşcesine iki tarafını ayrmış olduğu- yaşadığı bir şehir. Müslüman tarafı daha gösterişsiz ve samimi dururken, diğer taraf bu mütevazılığı bastırmak istercesine yapılmış gösterişli meydanlar, dev heykelleriyle ironik bir tezatlık gösteriyor. Bu iki zıtlığın buluştuğu aynı gökyüzünde güneş etkisini kaybedip yerini karanlığa bırakırken çıkıyoruz tekrar kaldığımız yerden devam etmeye. İlk durağımız bir market oluyor alışveriş için. Buradaki Müslüman tarafındaki çoğunluk Türkçe bilmekte. Okullarında Türkçe dersi gösteriliyormuş. Bizim karnımız acıktığından güzel bir dönerciden yoğurtlu salatalı ekmek arası döner yiyoruz. Daha sonra sırasıyla Türk Çarşısını , Vardar Nehri üzerine kurulu Taş Köprü’yü geçerek Makedonya Meydanı, Rahibe Terasa Evini, Makedonya Takını ve şehrin öteki tarafındaki diğer çarşısını dolaşıp,evimize dönüyoruz.

upload_2018-3-5_19-21-52.jpg


upload_2018-3-5_19-22-4.jpg


upload_2018-3-5_19-22-14.jpg

3.Gün (Üsküp - Ohrid)
Sabahın erken saatlerinde teleferikle Milenyum Haçına çıkmak için Vodno Dağına varıyoruz. Fakat teleferik saatleri bize uymadığından ufak bir gezintiden sonra dağın eteklerini ardımızda bırakıp son kez Türk Çarşısına gidip çorba içiyoruz.
Ardından kahvaltımızı meşhur çınar ağacının altındaki bir börekçide yapıyoruz.
upload_2018-3-5_22-31-19.jpg
 
Son düzenleme:

Sonrasında bir alışveriş merkezine uğrayıp hediyelik eşyalar satın alıyoruz. Ben yeni bir ülkeye gittiğimde, oraların marketlerini, dükkanlarını da gezmeyi seviyorum. O şehir ya da ülke hakkında minik ipuçları veriyor bence. Planımızda sırada Kosova’nın başkenti Priştine‘ye gitmek varken biz seçimimizi Matka kanyonundan yana kullanıyoruz. Matka buz gibi suyun aktığı, doğanın yemyeşil olduğu harika ir yürüyüş rotası .
upload_2018-3-5_22-32-57.jpg

Burayı gezdikten sonra Ohrid hazırlığındayken iki Türk gencinin de Ohrid’e gitmek için araç arama telaşında olduğunu görüp yardım etmek istiyor ve onları da aracımıza misafir ederek Ohrid’ e varıyoruz. İlk öne eşyalarımızı otelimize bırakıyor, ardından ünlü felafelcide felafel yiyip şehri keşfe başlıyoruz. Sonra şehrin simgesi olan tarihi çınar ağacının gölgesinde dinlenip şehrin akışını izliyoruz.

upload_2018-3-5_22-33-24.jpg

Daha sonra şehri sahile bağlayan caddeden süzülüp sahile iniyoruz. Burada sıcakkanlı tavırlarıyla bize tekne turu teklif eden kaptanımızla ufak bir pazarlıktan sonra, alaturka Türk müzikleri eşliğinde Ohrid’in olmazsa olmazı tekne turu yapıyoruz.
upload_2018-3-5_22-33-55.jpg

Efsaneye göre cennet yaratılırken yeryüzüne bir damla düşmüş ve işte o damlaymış Ohrid. Evliya Çelebi’nin yılın her bir gününe bir kilise düşer dediği Ohrid sokaklarında yürüyüşe başlıyoruz. Antik tiyatro, Sveti Jovan Kaneo Kilisesi, Aziz Naum Kilisesi, Çar Samuel Kalesi bizim yürüyüş duraklarımız oluyor.
upload_2018-3-5_22-34-22.jpg

upload_2018-3-5_22-34-40.jpg

upload_2018-3-5_22-34-50.jpg

Yorucu ama bir o kadar da güzel gezimizin ardından nefis bir margarita pizzayla karnımızı doyurup otele dönüyoruz.
 
Son düzenleme:

4.Gün (Ohrid – Struga – Elbasan - Tiran)
Parlatılmış bir Ohrid sabahına uyanıyoruz. Son günlerde depremlere gark olan şehir Allahtan bizi sarsmıyor. Aracımıza binip sahile iniyoruz. Eşim gölde yüzerken ben sadece manzaranın tadını çıkarmakla yetiniyorum.
upload_2018-3-5_22-36-49.jpg

Sabah kahvaltısı olarak eşim börek ve ayran, bense yine akşamki pizzadan alıyor ve çınar ağacının gölgesine çekiliyoruz.

upload_2018-3-5_22-37-13.jpg

Buradan ayrılmadan yine ufak bir market alışverişi yapıyor ve sonra yola koyulup kendimizi Struga şehrinde buluyoruz. Burası Drin nehrinin çamur şeklinde aktığı küçük bir yer.
upload_2018-3-5_22-37-48.jpg

upload_2018-3-5_22-38-8.jpg

Hava çok sıcak biraz serinlemek amacıyla aldığımız dondurmalarla şehrin çarşısında ufakça bir tur attıktan sonra bize Arnavutluk yolu görünüyor. Sınırda mutlaka bize gerekli olduğunu düşündüğümüz kadar parayı o ülkenin parasına çeviriyoruz. Arnavut parası Lek. Arnavutluktaki ilk durağımız Elbasan şehri. Elbasan da geçerken adını gördüğümüz bir Türk berberin dükkanında eşim tıraş olurken Arnavutluk ve Tiran hakkında bilgiler alıyoruz. Türkler burada büyük fabrikalar açmış hem Arnavut hem de Türkleri istihdam ediyorlarmış bu fabrikalarda ve o yüzden çok Türk varmış buralarda. Berberde tanıştığımız ve bu fabrikaların birinde yöneticilik yapan birinden öğreniyoruz bunu da.

upload_2018-3-5_22-38-35.jpg

Şimdi sırada Tiran var. Tiran’a girdiğimizde bizi oldukça kalabalık bir trafik karşılıyor. İlk işimiz önceden rezervasyon yaptırdığımız otele yerleşmek oldu. Güneş etkisini kaybederken yaya olarak çıkıyoruz tirandaki gezimize. Çok şeritli yolları, kocaman binaları, geniş park ve meydanlarıyla bizi çok şaşırtıyor bu şehir. Vakit kaybetmeden şehrin en işlek bölgesinde bir restoranta oturup karnımızı doyuruyoruz.
Çarşıyı geziyoruz. İskender Bey Meydanı’nda ıslak bir konsere denk geliyoruz. Islak diyorum çünkü insanları serinletmek için meydanın zemininden su çıkıyor.
upload_2018-3-5_22-39-2.jpg

Ethem Bey Cami de bu meydanla aynı alanı paylaşıyor. Ve sonradan anlıyorum Arnavutluğun yüzde doksanının Müslüman olduğunu. Kararmış havada geniş caddelerden dar sokaklara süzülerek otelimize varıyoruz tekrar.
 
Son düzenleme:

5.Gün (Tiran – İşkodra – Bar – Budva - Kotor- Herceg Novi)
Otelimizdeki kokudan rahatsız olduğumuzdan sabahın erken saatlerinde kahvaltı ikramlarını beklemeden koyuluyoruz yola. Sırada İşkodra (Sköder) var. İki saatlik yolculuğumuzun ardından vardığımız bu şehirde insanlar uyanmış ve kafelerde sabah kahvelerini içmeye başlamışlar çoktan. Biz de geleneği bozmayıp kahveli bir başlangıç yapıyoruz güne.

upload_2018-3-5_22-43-11.jpg

Artık Karadağ’a geçmeye hazırız. Uzun kuyruklu, bolca roman dilencili,sıcaklı bir sınır bekleyişinden sonra merhaba diyoruz ilk durağımız olan Bar şehrine. Vakitlerden Cuma. Ve tarihi bir tekke olan Hasan Dedenin Tekkesine konuk oluyoruz. Ardından yine ar’da bulunan dünyanın en yaşlı zeytin ağacını ziyaret ediyoruz.

upload_2018-3-5_22-46-25.jpg

Buradan sahile inip ilk defa Adriyatik ile buluşuyoruz. Sonra Sutomore, Petrovaç üzerinden dünyaca
ünlü, Sveti Stefan adasına geliyoruz. Burası dünya yıldızlarınca kiralanan ütopik rakamların sözkonusu olduğu otellerden oluşan bir ada.
upload_2018-3-5_22-47-8.jpg

Tabi ki korumalardan içeri giremiyorsunuz. Ama halka tahsis edilen bölümde plaj kullanılabiliyor. Diğer bölümse yine sadece ada müşterilerine ait.
upload_2018-3-5_22-47-36.jpg


Bu tertemiz ve berrak Adriyatik sularında serinleyip , rahatladıktan sonra bu eşsiz anıyı da heybemize alıp devam ediyoruz yolumuza, sırada Budva. Taş sokaklı, sahil yürekli tarih kokan şehir. .. İçinden geçmişliğimiz, duvarlarına dokunmuşluğumuz, iskelesinden manzarasına doymuşluğumuz var artık.
upload_2018-3-5_22-48-20.jpg

upload_2018-3-5_22-48-30.jpg
 
Son düzenleme:



sayın nedeseminanırsın, yazınızın devamını sabırsızlıkla bekliyorum.
yazınızda, ne desen inanırız ;)
ah! bu saf kalbimiz...
 

Güneş etkisini hafif hafif yitirirken bizler merhaba diyoruz Karadağ’ın masalsı güzellikteki Kotor şehrine.

upload_2018-3-5_22-49-35.jpg


Öncelikle çok tavsiye edilen bir mekanda kocaman köfteli hamburgerlerimizi yiyip başlıyoruz bir şehri daha keşfe… Kotor mükemmel bir körfez şehri hele de gün batarken… eşim Kotor kalesine çıkmayı tercih ediyor bense şehirde bir tur daha atıp bir yerlerde kahvemi yudumlamayı tercih ediyorum. Buluştuğumuzdaysa Oldtown'ın canlı sokaklarında kayboluyoruz bile isteye.

upload_2018-3-5_22-50-8.jpg

upload_2018-3-5_22-50-19.jpg


Oldukça turistik olan bu şehri sokaklarındaki turist popülasyonundan da anlamanız mümkün. Vakit gitme vakti ve biz körfezin dolambaçlı yollarından otelimizin bulunduğu Herceg Novi şehrine gidiyoruz. Tiran’daki kötü otel tecrübesinden sonra ilaç gibi gelen bu tertemiz samimi otel tüm yorgunluğumuzu alıyor.

6.Gün (Herceg Novi – Dubrovnik – Trebinje)
Otelde sabah serinliğinden istifade edip birer kahve içip ayrılıyoruz. Herceg- Novi turu atıyoruz.

upload_2018-3-5_22-51-45.jpg


Günlerden Cumartesi ve sanırım Dubrovnik’e gitmek için pek de uygun bir zaman olmasa da sırada burası var. Dubrovnik öncesi pahalı bir sahil şehri olan Cavtat’a uğruyoruz. Sahilinde ve Old Town bölgesinde ufak bir yürüyüş yapıp Dubrovnik’ e geçiyoruz.

upload_2018-3-5_22-52-12.jpg


Eşim benim korku ve endişelerime aldırmayıp aracımızı bu şehri en tepeden görme şansı bulabileceğimiz bir tepeye doğru sürüyor. Vardığımızdaysa nefes kesen bir Dubrovnik manzarası…

upload_2018-3-5_22-52-41.jpg


Kahvaltımızı yanımızda getirdiğimiz nevalelerle, bu manzaraya karşı kayalarda oturarak yapıyoruz. Sonra aşağı iniyoruz ve bir saate yakın park yeri arıyoruz. Her yer dolu ve uygun değil. Old Town ‘a yaklaştıkça park ücretleri artarken; müsade edilen park ediş süreleri de kısalıyor. En sonunda daha önce giden bir arkadaşımızın tavsiyesine uyarak, merkezden 1-2 km uzakta olan bir spor merkezinin park alanını kullanıyoruz. Dubrovnik o gün ateş gibi yanmasının yanı sıra oldukça kalabalıktı da. Otoparktan yürüyüş yolunu takip ettiğimizde ise yol bizi sürpriz bir koya götürüyor. Eşim yüzerken ben de ayaklarımı suya sokup serinlemeye çalışıyorum.
 
Son düzenleme:

upload_2018-3-5_22-53-31.jpg

Buradan ayrılıp rotamızı ünlü cadde Stradun’a çeviriyoruz ama taş duvarlar, yerler yanıyor adeta üstüne bir de kalabalık ki sormayın gitsin.
upload_2018-3-5_22-54-36.jpg

Bulduğum her antik çeşmeden medet umarken ben; eşim beni henüz sahiplenilmemiş gölge bir kuytuya emanet edip geziyor. Size tavsiyem sakın buraya haftasonu gelmeyin. Her şey çok da pahalıydı. Bir dilim pizza için 7-8 Euroyu gözden çıkarmanız gerek. Burada gezilecek önemli yerler Büyük Onofrio Çeşmesi, Rektor Sarayı, Aziz Blaise Kilisesi ve Orlando Sütunu, Gundulica Meydanı, Jesuit Merdivenleri oluyor bizim için.
upload_2018-3-5_23-2-24.jpg

upload_2018-3-5_23-2-37.jpg

upload_2018-3-5_23-2-47.jpg


upload_2018-3-5_23-2-56.jpg
 

upload_2018-3-5_23-4-42.jpg

Eşim şehre bayılırken, ben sıcaktan bayılmak üzere olduğumdan benim için çok da keyifli olmadığını söyleyebilirim. Şimdiyse sırada konaklayacağımız yer olan Trebinje var. Sınırda 3-4 saat bekledikten sonra ayak basıyoruz Bosna topraklarına ( Trebinje’deki halkın haftasonu Dubrovnik’e denize gidip dönmelerinden kaynaklı bir kuyruk oluyormuş sınırda). Trebinje tatlı, küçük bir şehir. Önce konaklayacağmız şirin evimize gidip yerleşiyoruz. Duş alıp dinlendikten sonra bir şeyler yemek için dışarı çıkıyoruz. Duble peynirli vejetaryen pizzalarımızı alıp açık bir alanda yiyoruz akşam yemeğimizi. Buranın en büyük marketini gezip, alışveriş yapıyoruz. Şehri geziyor ve yorulduğumuzdaysa bir dondurmacıda veriyoruz molayı.
7.Gün ( Trebinje – Blagay – Mostar - Saraybosna)
Sabahleyin yine düşüyoruz yollara. Önce bir börekçiden börek ve içeceklerimizi alıyor, bir yerde arabamızı yıkatırken kahvaltımızı yapıyoruz bir parkın içinde. Sonrasındaysa hem Trebinje’ye yukarıdan bakan Hercegovacka Gracanica Kilisesi’ndeki bir Pazar ayinine tanıklık ediyor, hem de manzaranın tadını çıkarıyoruz.

upload_2018-3-5_23-5-8.jpg


Daha sonra yukarıdan gördüğümüz tarihi Arslanagica Köprüsü’ne iniyoruz.

upload_2018-3-5_23-5-41.jpg


Şimdiki rotamız ise Poçitel-Blagay-Mostar.yoldaki bir trafik kazası nedeniyle Poçitel’e gidemeyip Blagay’a doğru yollanıyoruz. Blagay Alperenler Tekke’si günlerden Pazar olması dolayısıyla yoğun bir gün geçiriyordu zannımca. Burası görülmesi gereken yerlerden.

upload_2018-3-5_23-6-10.jpg


Şimdiyse sırada Bosna – Sırp Savaşı’na şahitlik etmiş hüzün kokan Mostar Köprüsü ve zamanında gözyaşlarının sel olup aktığı Neretva var. Hava sıcaklığı 40 larda seyrediyor. Bizse daha lezzetlisini tatmadığımız limonlu dondurmalarımızla geziyoruz taş sokaklarda ine-çıka. Derken dibindeyiz Mostar’ın ve Neretva Nehri’nde serinlemeye çalışan gençlerle sohbet ediyoruz ayaküstü. Devletimizin yeniden hayat verdiği Mostar Köprüsü’nden geçiyoruz, türlü duygular eşlik ediyor bize. Birileri nasıl kıyıp yıkabilir ki böyle bir tarihi?

upload_2018-3-5_23-6-38.jpg

upload_2018-3-5_23-6-49.jpg
 
Son düzenleme:

Ayrılık vakti geliyor. Geceyi de geçireceğimiz Saraybosna’ya çeviriyoruz rotamızı . Masalsı köylerden geçiyoruz yeşille mavinin dansettiği… Kah durup yağmur damlalarını hissediyoruz tenimizde, kah durup ruhumuzu doyuruyoruz bu güzelliklerde.

upload_2018-3-5_23-8-6.jpg

Saraybosna’da bizi duvarlarda kurşun izleri karşılıyor. Akşama Başçarşı’ya zinde bir şekilde inebilmek için şehir merkezine biraz uzakta olan güzel bir sitedeki dairemize yerleşip dinleniyoruz.

upload_2018-3-6_9-29-33.jpg


Gün batmadan arabayla küçük bir şehir turundan sonra tarihi Su Sebili’nden su içip Başçarşı’ya geçiyoruz.

upload_2018-3-5_23-9-27.jpg


Önce yöresel bey çorbasını denemek için adını önceden araştırdığımız mekana gidiyoruz. Sonraysa bir başka ünlü mekana Cevappi yemeye geçiyoruz. Bu sıcak lezzetten sonra Ferhadiye Caddesi’nde turluyoruz.

upload_2018-3-5_23-9-57.jpg


Daha sonraysa 1. Dünya Savaşı’nı başlatan Avusturya-Macaristan imparatoru Franz Ferdinant ve eşinin Sırp bir genç tarafından suikaste kurban gittiği olayın şahidi Latin Köprüsü’nde tarihe tanıklık ediyoruz.

upload_2018-3-5_23-10-27.jpg


Son bir turdan sonraysa dairemize dönüyoruz.

8.Gün (Saraybosna – Zagreb )
Sabahleyin bir börekçiden aldığımız kahvaltılıklarda Saraybosna direnişinin dünyaya açılan kapısı olan Umut Tüneline geçiyoruz.

upload_2018-3-5_23-11-23.jpg
 
Son düzenleme:



Burayı ziyaret ettikten sonra arabamızı masa niyetine kullanıp ayaküstü kahvaltımızı yapıp yola koyuluyoruz. Yemyeşil Bosna topraklarından ilerleyip Hırvatistan’ın başkenti olan Zagreb’e gidiyoruz. Hırvat sınırından itibaren kaliteli bir otoban kullanıyoruz. Bu sayede Zagreb’e varışımız beklediğimizden kısa sürüyor. İlk işimiz yine kiraladığımız bu çok güzel, modern, her ihtiyaca cevap veren evimizde dinlenmek oluyor.
upload_2018-3-6_0-15-5.jpg

Yemek yedikten sonra çamaşır makinesi olan evlerde yaptığım gibi çamaşırları yıkayıp asıyorum. Akşamüstü yaya olarak çıkıyoruz dışarı. Tarihi Zagreb caddeleri, sokakları, bu coğrafyada tarihin ne denli korunduğunun bir göstergesi adeta. Güzel caddelerinde dolaştıktan sonra hava kararıyor ve biz şehrin simgesi olan St. Mark Kilisesi’ndeyiz.

upload_2018-3-5_23-14-48.jpg


Oradan Lotrscak Kalesi ve yanındaki tarihi fünikülerde biraz vakit geçirdikten sonra Tkalciceva Caddesi’nden şehrin en gözde meydanı olan Ben Jelacic ‘e iniyoruz.

upload_2018-3-5_23-15-11.jpg

Burada hem karnımızı doyuruyor hem de meydanda oturup şehrin akışını izliyoruz. Gece kendini gösterirken bir diğer önemli cadde olan Ilica’dan evin yolunu tutuyoruz.

upload_2018-3-5_23-15-44.jpg


9.Gün (Zagrep – Ptuj – Maribor - Graz )

Sabahleyin şehri bir de gündüz gözüyle görmek istediğimizden yine yaya olarak Ben Jelacic Meydanı’na gidiyoruz. Burada hem kahvaltı ediyor hem de ünlü Dolac Pazar’ndan bize yolluk olacak bir şeyler satın alıyoruz. Daha fazla vaktimiz kalmıyor. Çünkü iki ayrı ülke var rotamızda, Slovenya/Maribor ve Avusturya/Graz. Slovenya girişinde vinyet(otoban geçiş kartı) almayı da ihmal etmiyoruz. Maribor’a doğru yola alırken Ptuj’a uğruyoruz. Burası her şeyin güzelleşip masalsı bir hale dönüştüğü, içinden nehir geçen yaşanılası küçük, şirin bir şehir.
upload_2018-3-5_23-16-28.jpg


Köprüsünden geçip ben bir yerde dinlenirken eşim daha iyi bir manzara için Ptuj Kalesi’ne çıkıyor.

upload_2018-3-5_23-17-9.jpg
 
Son düzenleme:

Ayrılırken büyük bir süpermarketten biraz alışveriş yapıp Maribor’a varıyoruz. Europark isimli bir alışveriş merkezine hem aracımızı bırakıyor hem de buradaki hoş bir kafede birer kahve içip dinleniyoruz. Dışarı çıkıp Drava Nehri etrafında turluyoruz.


upload_2018-3-5_23-18-34.jpg


upload_2018-3-5_23-18-48.jpg


Ve şehri gezip tekrar aracımıza dönüyoruz. Avusturya’ya gitme vakti… Sınırda Avusturya için vinyet alıyoruz. Ve kalacağımız evde hem akşam yemeğimizi yiyor hem de Graz’ı gezmeyi ertesi güne bırakarak güzelce dinleniyoruz.

10.Gün (Graz – Viyana )
Güzel bir kahvaltı ve kahvenin ardından Graz’a gidiyoruz. Burası beklediğimizden daha büyük bir şehir. Şehrin içinden Mur Nehri geçiyor ve şehir bu nehrin etrafında konuşlanmış. Şehrin kalbinde yani Hauptplatz’dayız.

upload_2018-3-5_23-19-53.jpg


Burayı dolaştıktan sonra sevimli bir restoranda yine -buralarda resmi yiyeceğimiz haline gelmesine rağmen severek tükettiğimiz- margarita pizzamızı söylüyoruz. Şehri yukarıdan gören Schlossberg Tepe’sine gidip şehir manzarası eşliğinde dinleniyoruz.

upload_2018-3-5_23-21-12.jpg


Yeşil bir tepeyi aşıp aracımıza varıyoruz. Graz’dan çıkıp arkadaşımız ailesinin ikamet ettiği Viyana’ya bağlı Wiener Neustadt ‘a doğru giderken Fischapark adlı alışveriş merkezinde biraz mola veriyoruz. Arkadaşımızın ailesinin evine vardığımızda ise bizi güzel Türk yemekleri, misafirperverlik ve keyifli bir sohbet bekliyor. Geç vakte kadar süren sohbetten sonra ertesi güne zinde başlamak için uyumaya gidiyoruz.

11.Gün (Viyana - Budapeşte )
Sabah yine sağlam bir kahvaltının ardından mutlu bir şekilde ayrılıyoruz buradan. Şimdi sırada Viyana var. Viyana’da otopark ciddi bir sorun. Ama biz neyse ki uygun fiyatlı bir yer buluyoruz. Fiyatı 8 euro. Gerisini siz düşünün. Park olayını halledince Viyana’nın yaya olarak gezilebilecek tüm önemli noktalarına ulaştık ve hayran kaldık bu tarihi dokuya, ihtişama, güzelliğe. Gittiğimiz lokasyonlardan birkaçı şu şekilde: Graben Caddesi, Veba Sütunu, Opera Binası, Aziz Stefan Katedrali, Kartner Caddesi, Karl Kilisesi, Anker Saati, Hoffburg Sarayı.

upload_2018-3-5_23-22-40.jpg


upload_2018-3-5_23-22-49.jpg
 
Son düzenleme:

upload_2018-3-5_23-23-24.jpg


upload_2018-3-5_23-23-37.jpg


Bu büyüleyici şehir turundan sonra arabamıza yönelip Hunterwasser evlerine de göz atıp Budapeşte’ye doğru yola koyuluyoruz.

upload_2018-3-5_23-24-6.jpg


Viyana’yı turistlerin daha az olduğu ılık bir iklimde tekrar ziyaret etmek isterim. Planımız Viyana’ya 80 km uzaklıkta olan Slovakya’nın başkenti Bratislava idi ancak planı bir gün daha kısaltmak adına Budapeşte’de kalmaya karar veriyoruz. Budapeşte çok yoğun, kalabalık, pahalı ve bolca turistin bulunduğu bir şehir. Üstüne üstlük yaz olimpiyatlarına da ev sahipliği yaptığı bir döneme denk gelişimizden kalmak için odalarını kiraya veren bir öğrenci yurdu bulabilmiştik. Bugün için Buda tarafını gezecektik. Odamıza yerleştikten sonra hemen çıkıyoruz dışarı. Gideceğimiz yerlerin yürüme mesafesinde olduğunu varsayıp otopark sıkıntısı olmasın diye yaya olarak çıktığımız Buda yolu bizi tahminlerimizde haksız çıkararak epey hırpalıyor. Gezdiğimiz diğer şehirlerin aksine burası dağınık ve engebeli. Buradaki duraklarımız ise Buda Kalesi, Trinity Meydanı ve Sütunu, Mathias Kilisesi, Balıkçı Tabyası, ve Tuna Nehrinin yanında tüm ihtişamıyla duran Parlemento Binası oluyor.

upload_2018-3-5_23-24-33.jpg


upload_2018-3-5_23-24-45.jpg


upload_2018-3-5_23-24-57.jpg


Niyetimiz Szechenyi Zincir Köprüsünü yaya olarak geçip karşıdaki restoranların birinde akşam yemeği yemekken; olimpiyatlardan dolayı kapatıyorlar köprüyü gidiş-gelişlere.
 
Son düzenleme:

upload_2018-3-5_23-25-51.jpg

Ve otele yürüyerek dönüyoruz çok yorulmuş bir vaziyette. Yurt koşullarında kendi imkanlarımla pişirdiğim soslu bir makarna oluyor akşam yemeğimiz.

12.Gün ( Budapeşte – Subotica – Novi Sad)
Bu defa Peşte tarafına arabayla geçiyoruz. Uzunca bir arayıştan sonra park yeri bulup, kalacağımız zaman kadar ücret ödeyip pak fişi alıp arabanın camına koyuyoruz bir makineden. Macarlar Türklere’e benziyor tezi aheste aheste çürüyor gözümde. Macarlar kaba, sert, asık suratlı, hoşgörüsüz insanlar. Şehire ne oluyorsa sanki diğer şehirlerden çok pahalı. Biz şehrin ünlü caddelerinden Vaci Utca ve Andrassy Ut ‘da gezerken ufak yollu ir kahvaltı yapıyoruz bu arada. Sonra Vörosmarty Meydanı , St. Stephan Bazilikası’na geçiyoruz. Şehirden ayrılmadan hoş bir restoranda öğle yemeğimizi alıyoruz. Yöresel gulaş çorbası ve yine Macarları ünlü yemeklerinden olan kapya soslu tavuk yiyoruz. Yemekler yavan, lezzetsiz…

upload_2018-3-5_23-26-44.jpg


Sevemiyorum Budapeşte’yi herkes bayılsa da... İyiki de gidiyorum diyip ayrılıyoruz buradan.

Sırbistan sınırlarına giriyoruz. Hedef Novi Sad ancak yol üstündeki Subotica’yı es geçmiyoruz iyiki de. Küçük ve şirin bir yer olan Subotica kendi halinde bir yaşam sürüyor. Önce Sırp parası alabilmek için exchange ofis arıyoruz. Sonrasında ise bir kafede dondurma molası veriyoruz. Ardından ufak bir şehir turundan sonra hoş bir ambiyansı olan başka bir kafede pastamızı yiyip kahvemizi yudumluyoruz planlar yaparak. Bu akşam Novi Sad ,ertesi gün Niş’te kalınacak. Ama biz Niş’te kalmaktan vazgeçiyoruz İzmir’e erken dönebilmek adına. Subotica’ya veda edip Novi Sad’ daki evimize yerleşiyoruz. Dairemiz şehrin kalbine çok yakın lokasyonda. Biran önce kendimizi dışarı atıyoruz. Karanlık sokaklar bizi aydınlık bir meydana çıkarıyor.

upload_2018-3-5_23-28-46.jpg


upload_2018-3-5_23-29-8.jpg


Meydanın başında buranın neredeyse simgesi haline gelen baloncuk yapan adamla oynayan çocuklar ve müzik sesi. Caddenin iki tarafında uzanan,insanların oturup muhabbet ettikleri kafeler, restoranlar , dükkanlar. Tüm görülmesi gereken noktalar aynı yerde olduğundan fazlaca yürüyüp yorulmanıza gerek kalmıyor. Akşam yemeğinde parmesanlı penne arrabiata tercih ediyorum. Sonra da dinlenmek için eve geçiyoruz.

13.Gün ( Novi Sad – Belgrad )

Bir Novi Sad sabahına uyanıyoruz ve aynı caddeye tekrar iniyoruz. Öncelikle vejeteryan pizza yaptırıp meydandaki bir bankta etrafı seyrederek yapıyoruz kahvaltımızı ve sonrasındaysa güzel bir kafenin sokak tarafına oturuyoruz tatlı bir veda için.

upload_2018-3-5_23-37-45.jpg



upload_2018-3-5_23-38-27.jpg
 
Son düzenleme:

Şehri bir kez daha turladıktan sonra ayrılıyoruz buradan. Ve yakın bir yer olan Petrovaradin Kalesi’ne gidiyoruz.


upload_2018-3-5_23-40-4.jpg


Bu kısa ziyaretin ardındansa Belgrad’a doğru yola çıkıyoruz. İlk durak Gardos Kule’si . Tepeden bakıyoruz Belgrad’a.


upload_2018-3-5_23-40-57.jpg

upload_2018-3-5_23-41-14.jpg


Şimdiyse kiraladığımız teraslı ve son derece samimi dairemize geçiyoruz.

upload_2018-3-5_23-52-42.jpg


Yorgunluğu attıktan sonra ünlü Skadarlija Caddesi’nden Republic Square’e varıyoruz.

upload_2018-3-5_23-53-7.jpg


upload_2018-3-5_23-53-20.jpg
 



Burası Knez Mihailova Caddesinin başladığı meydan. İnsanların buluştuğu, alışveriş yaptığı kalabalık bir cadde. Bu cadde bizi doğruca Kalemegdan( Belgrad Kalesi)’a götürüyor. Kaleden baktığımızda Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği güzel bir manzara karşılıyor sizi.

upload_2018-3-5_23-54-21.jpg


Birkaç Türk kafilesiyle aynı zamanda buradayız. Buradan ayrıldıktan sonra ilk yerleşim yerlerinden biri olan Savamala Bölgesine uğruyoruz. Sonrasında ise bir şeyler yemek için tekrar Knez Mihailova’ya geliyoruz. Yemeğin ardından sokak satıcılarından aldığımız patlamış mısırla caddeyi gezip, uğradığımız bir pastaneden frambuazlı cheescake alıp eve dönüyoruz. Evimizde sıcak içecekler benden gayet yüksek bir not alan tatlımızı yiyor ve yatıyoruz.

14.Gün ( Belgrad – Niş - Sofya )
Aracımızla Savamala’ya inip önceki günden gözümüze kestirdiğimiz pizzacıdan vejteryan pizza sipariş edip klasik pizzalı kahvaltımızı yapıyoruz.


upload_2018-3-5_23-55-34.jpg


Önümüzde Niş’e gitmek için 240 kilometrelik bir yol var. Ve Niş’teyiz. Küçük, sakin, kendi halinde,bir şehir imajı çiziyor bize. En ünlü caddesi olan Obrenoviceva Cadde’si King Milan Meydanı’na çıkarıyor bizi.

upload_2018-3-5_23-55-58.jpg


Buranın devamındaysa Niş Kale’si var. Pazar günü olması münasebetiyle uğramayı planladığımız Nazi Kampı ve Kelle Kulesine gidemiyoruz. Dönüşte ise eşim börek tercih ederken ben daha önceden gözüme kestirdiğim kremalı , tavuklu ve mantarlı enfes makarnamı sipariş ediyorum. Akşama Sofya’da olmayı umut ederek ayrılıyoruz Niş’ten. Bulgaristan’a girmek kolay olmadı. Sınırda 3-4 saat bekledik. İnsanın enerjisi falan kalmıyor dur-kalktan… Üstüne üstlük bir de saatler normal haline dönünce bir saat daha kayıpla 23.00 civarı varıyoruz Sofya’daki yeni ve modern dizayna sahip dairemize.

upload_2018-3-6_0-41-28.jpg


Hava soğuk ve yağmurlu. Evden bir battaniyeyi şal niyetine kullanıp çıkıyoruz Sofya’nın ıslak sokaklarına. İlk Alexander Nevski Katedrali’ne uğruyoruz gecenin ıssızlığında, muhteşem loşluğunda göz kırpıyordu bize bu devasa ve muhteşem yapı.

upload_2018-3-5_23-56-46.jpg


upload_2018-3-5_23-56-58.jpg


Sonra şehrin kalbi Vitosha Bulvarı’nda dolaşıp exchance bürosu kovalarken gecenin bir vakti karnımız da acıkıyor. Açık bir yer bulmak için arayış içindeyken fark ediyoruz bir lastiğimizin vida batması sonucu havasının inmekte olduğunu. Hemen oradaki bir taksiciden tarzanca yardım istiyoruz. Bize yakınlardaki bir lastikçiyi tarif ediyor sağolsun ve evet açık…Stepne değişiminden sonra eve dönüyoruz. Saat 02.30…Sabaha uzun bir yolculuk bekliyor bizi.

15.Gün ( Sofya - İzmir )

Sabahleyin gördüğümüz ilk börekçide kahveli, börekli bir kahvaltı edip ayrılmaya çalışıyoruz Sofya’dan fakat ne mümkün…7-8 saat sınırda bekliyoruz gıdım gıdım ilerleyerek. .Türkiye topraklarına girdiğimizde o çektiğimiz sınır kapısı sıkıntısını unutuyoruz. Toplamda 11 ülke ve 30 farklı şehir ziyaret etmiş oluyoruz bu 15 günlük gezimizde ve yeniden ülkemizin topraklarına kavuşmak mutluluk ve güven veriyor.
 
Son düzenleme:

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,662
Mesajlar
1,521,818
Kayıtlı Üye Sayımız
166,519
Kaydolan Son Üyemiz
cagatayuysal

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst