GokhanUzun
Kamp I
- Mesajlar
- 105
- Tepkime Puanı
- 1
Aşağıdaki faaliyet günlüğünü üyesi olduğum dağcılık klübünün mail grubuna hitaben yazmıştım.
Kişiler yabancı gelecek ama raporda revizyon yapmak için vaktim yok kusuruma bakmayın
Bu faaliyeti 07 - 15 Temmuz 2006 döneminde Aladağlar'da yapmıştık.
Epeyce bir süredir Yücel ile aramızda konuştuğumuz Aladağlar’da 1 hafta geçirme ve öncekilerden farklı olarak bu kez teknik anlamda da bizim çapımızdaki dağcıları doyuracak tırmanışlar yapma fikrini nihayet 7-15 Temmuz aralığında hayata geçirebildik.
Yapmayı planladığımız tırmanışlar arasında Demirkazık Dağı Kuzeybatı Sırtı Rotası bizim için ayrı bir anlam ifade ediyordu. Zira bahsettiğim doygunluğu bize yaşatacak olan tırmanışı bu rotada yapmayı planlıyorduk. Konu rotanın zor olması değil. Aslına bakacak olursak tecrübeli tırmanıcılar açısından yüzlerce metrelik boşluk haricinde zorluk içermeyen orta halli bir sırt rotası bu. Bu rotaya odaklanınca da haftanın geri kalanında yapılacaklar çok da önemli durmuyordu. Birkaç zirve daha yapar , belki Kapuzbaşı Şelaleleri’ne de geçip biraz yorgunluk atarız tadında bir hafta amaçlamıştık.
Maceramız 8 Temmuz cumartesi günü Rüştü’nün bizi Kayseri otogarından alıp Demirkazık Dağ Evi’ne götürmesiyle başladı. Niğde otobüslerinde yer bulamayınca Kayseri’den Niğde’ye geçmeyi planladık ve sağolsun Rüştü de kendi aracıyla bizi alıp Dağ Evi’ne ulaştırdı. Arabayı Dağ Evi’nin bahçesine bırakıp jandarmaya da faaliyet programımızı bildirdikten sonra Cimbar Vadisi’ne girip yükselmeye başladık. Gün ortasında her yer sıcaktan kavrulurken Cimbar’ın gölgelikleri iyi geldi doğrusu. Kamp yerimiz Teke Pınarı. Faaliyetimiz 1 hafta süreceği için çantalarımız da oldukça ağır. Yiyecek , teknik malzeme derken külçe gibi oldular. Akşam üzeri Teke Pınarı’na varıp kampımızı attık ve ertesi günü planladık. Yücel ve ben Demirkazık Kuzeybatı sırtı öncesi ısınma amaçlı Küçük Demirkazık tırmanışı yapacaktık ; Rüştü ise yeni aldığı fotoğraf makinası ile denemeler yapmak üzere Mevsimlik Göl , Cimbar Obası ve Dipsiz Göl civarında gezinecekti.
Pazar sabahı kalkıp yola revan olmamız saat 10:00 gibi oldu. Ne de olsa bu bizim için bir haftasonu faaliyeti değildi ve bir yerlere yetişmemiz de gerekmiyordu. Cimbar Obası yakınlarında Rüştü ile vedalaşıp Küçük ve Büyük Demirkazık’ı birbirine bağlayan bele yükseldik. Rüştü , dönüş için bizi beklemeyecek ; akşam geç vakte kalmadan kamptan eşyalarını toplayıp Ürgüp’e doğru yola çıkacaktı.
Yücel ile bu iki dağı birbirine bağlayan belde uzunca bir mola verip dağlarımızı inceledik. Daha önce KDK tırmanışı da yapmadığımız için aldığımız tarifle görüntüyü üst üste koymaya çalıştık. Erhan Pekmen’in bahsettiği Yelken Kaya’yı bulduk ; Hüseyin Boğaz’a telefonla ulaşıp dağ üzerinde izleyeceğimiz ters N şeklindeki rota için son bilgi ve uyarıları aldık. Tırmanışın bundan sonrası uzaktan göründüğünden çok daha kolay oldu. Yelken Kaya ile dağ kütlesi arasında kalan bacayı 1 ip boyu tırman ; sola doğru biraz alçalarak yan geç ve karşına çıkan ikinci bacayı da yine 1 ip boyu kadar tırman ; sonrasında basit tirmanışlarla zirveye ulaş….
Kampa dönüşü Apışkar’dan yaptık. Hem Arpalık tarafından gelirken tam olarak nereden girmemiz gerektiğini öğrenelim hem de BDK Kuzeybatı Sırtı tırmanışında rotaya yaklaşım için uygun olup olmadığını test edelim dedik. Sonuç ; “sakın ha”. Çok dik ve gereksiz yorucu.
Pazartesiyi kampta pinekleyerek geçirdik. Bol bol yedik içtik , dinlendik. Teke Pınarı’nı daha işlevsel hale getirme çalışmaları yaptık. Tepemizden taş yuvarlayan dağ keçilerini resimlemeye çalıştık.
Salı sabahı 05:00 de kalkıp 06:00 da yola çıktık. 08:00 de yine 2 dağı birbirine bağlayan bel üzerindeyiz. Bu kez rotamız BDK Kuzeybatı sırtı. Rotanın dibinde 1 lt limonlu tangi mideye indirip bu arada rotamızı inceledik son bir kez.
Başlangıç çok basit etaplardan oluşuyor. Buraları serbest geçip ip açacağımız bölüme doğru yükseliyoruz. Daha önceden planladığımız gibi 2 ip boyu sürecek kilit tırmanışa Yücel lider giriyor. Ancak rotaya biraz sağdan girdiğimiz için istasyon kuracağımız ilk sikkeyi bulamıyoruz ve Yücel de daha fazla oyalanmadan bir sikke çakıp rotaya giriyor. Yukarıda normal rotayı yakalıyor ve istasyonunu kuruyor. Yanına çıkacağım ama ara emniyetin olmadığı bir bölümde daha güvenli tırmanmak için çaktığı universal sikkeyi bir türlü sökemiyorum. “Yücel sıkı al” deyip ipe oturuyorum ve sikkeye o şekilde girişiyorum ama olmuyor bir türlü. Biz de çaresiz rotanın güvenliğine 1 sikkelik katkıda bulunmuş oluyoruz. Yücel ikinci ip boyunu da sorunsuz geçiyor ve istasyonunu kuruyor. Yanına varmama sadece 1 hamle kala gereksiz ölçüde sağa kaydığımı farkediyorum geldiğim bölüm son hamleyi yapmak için fazla zor. Diğer yandan dağ botlarıyla tırmanıyoruz ve benim botların kenarları keskin değil dolayısıyla çok küçük çıkıntılara basamıyorum. İşin içinde bir de temiz tırmanmak olunca dur diyorum burayı yapay geçeyim bari. İpe 2 uzun pursikle girip kayadan bağımsız ip üzerinde tırmanıyorum ve Yücel’in yanındayım. Okuduklarımıza göre rotanın buradan sonrası ip gerektirmeyen basit tırmanışlar şeklinde olmalı. Ancak sonradan farkediyoruz ki bu son bölümde yine gereksiz miktarda sağa kayıp işimizi zorlaştırmışız. Derken kulelere varıyoruz ve ip inişini 2 etapta hallediyoruz. Sonrası sırt ve zirve …
Bu tırmanış bizim için iyi oluyor. Özellikle benim için. Zira “ip boyu ip boyu” yükseldiğim ilk tırmanış bu. Epeyce tecrübe kazandık.
Çarşamba günü Arpalık üzerinden Sokullupınar’a geçtik. Kampta tembellik edince buraya varmamız 15:30 gibi oldu. Buraya mı kamp atalım yoksa Çelikbuyduran’a mı çıkalım derken burada kalmanın zaman kaybı olacağına karar verdik. Çıkış için katır da gerekmez paramız cebimizde kalsın deyip yüklendik çantaları. 16:45 de yola çıktık ve Çelikbuyduran’a varmamız 22:30 gibi oldu.
Perşembe Kızılkaya ve Karasay zirvelerine tırmandık. Öğleden sonra da kampı toplayıp Direktaş’ın dibine yani Büyükgöl’e taşındık. Niyetimiz cuma sabahı Direktaş tırmanışı yapıp dönüşte kampı toplayarak Barazama Ormanı üzerinden Kapuzbaşı Şelaleleri’ne inmekti ancak bir durum değerlendirmesi yapınca ya tırmanışı ya da şelalelere gidişi iptal etmemiz gerektiği ortaya çıktı. Biz de “Direktaş’a her zaman çıkarız ama trans için her zaman vakit bulamayız” diyerek tırmanıştan vazgeçtik ve cuma sabahı saat 10:00 gibi Barazama tarafına inişe geçtik.
Bu işte bir terslik olmalıydı. Ya biz çok yavaştık ya da bize mesafeyi anlatanların zaman kavramları farklıydı. Saat 16:40 gibi Soğukpınar’ı da geçmiş ve Ulupınar Köyü’ne varmış olmamıza rağmen hala şelalelere varmak için aşmamız gereken 15 km civarı yol vardı. Ama günün asıl sürprizi bu değildi. Buradan Kayseri’ye gidebilmek için ilk varış noktası olan Yahyalı’ya pazartesiye kadar dolmuş vs ulaşım olmadığını öğrendik. Derken zaten bu kadar yol geldik diyerek şelalelere doğru yürümeye başladık. Yolda rastladığımız kamyonetin kasasına da kurulunca moralimiz biraz düzeldi. 19:00 gibi şelalelere vardık ve ufak bir gezintiden sonra cuma gecesini Muhtarın Yeri’nde geçirdik. Muhtar genç bir arkadaş. Merak etmeyin dedi “Cumartesi mutlaka Yahyalı’dan gelen piknikçiler olur. Sizi tanıdık birinin yanına verip Yahyalı’ya göndeririz.”. Yahyalı’ya doğru yola çıkmamız ancak 19:00 gibi mümkün oldu. O saatte Yahyalı’dan Kayseri’ye dolmuş olmadığı için de Yahyalı’da oyalanmadan direkt olarak Kayseri’ye giden şehirlerarası yola çıktık. Buradan Kayseri’ye geçip gece 01:00 gibi de Best Van Tur’un Van’dan gelen aracına binerek Pazar sabahı İstanbul’a vardık.
Kişiler yabancı gelecek ama raporda revizyon yapmak için vaktim yok kusuruma bakmayın
Bu faaliyeti 07 - 15 Temmuz 2006 döneminde Aladağlar'da yapmıştık.
Epeyce bir süredir Yücel ile aramızda konuştuğumuz Aladağlar’da 1 hafta geçirme ve öncekilerden farklı olarak bu kez teknik anlamda da bizim çapımızdaki dağcıları doyuracak tırmanışlar yapma fikrini nihayet 7-15 Temmuz aralığında hayata geçirebildik.
Yapmayı planladığımız tırmanışlar arasında Demirkazık Dağı Kuzeybatı Sırtı Rotası bizim için ayrı bir anlam ifade ediyordu. Zira bahsettiğim doygunluğu bize yaşatacak olan tırmanışı bu rotada yapmayı planlıyorduk. Konu rotanın zor olması değil. Aslına bakacak olursak tecrübeli tırmanıcılar açısından yüzlerce metrelik boşluk haricinde zorluk içermeyen orta halli bir sırt rotası bu. Bu rotaya odaklanınca da haftanın geri kalanında yapılacaklar çok da önemli durmuyordu. Birkaç zirve daha yapar , belki Kapuzbaşı Şelaleleri’ne de geçip biraz yorgunluk atarız tadında bir hafta amaçlamıştık.
Maceramız 8 Temmuz cumartesi günü Rüştü’nün bizi Kayseri otogarından alıp Demirkazık Dağ Evi’ne götürmesiyle başladı. Niğde otobüslerinde yer bulamayınca Kayseri’den Niğde’ye geçmeyi planladık ve sağolsun Rüştü de kendi aracıyla bizi alıp Dağ Evi’ne ulaştırdı. Arabayı Dağ Evi’nin bahçesine bırakıp jandarmaya da faaliyet programımızı bildirdikten sonra Cimbar Vadisi’ne girip yükselmeye başladık. Gün ortasında her yer sıcaktan kavrulurken Cimbar’ın gölgelikleri iyi geldi doğrusu. Kamp yerimiz Teke Pınarı. Faaliyetimiz 1 hafta süreceği için çantalarımız da oldukça ağır. Yiyecek , teknik malzeme derken külçe gibi oldular. Akşam üzeri Teke Pınarı’na varıp kampımızı attık ve ertesi günü planladık. Yücel ve ben Demirkazık Kuzeybatı sırtı öncesi ısınma amaçlı Küçük Demirkazık tırmanışı yapacaktık ; Rüştü ise yeni aldığı fotoğraf makinası ile denemeler yapmak üzere Mevsimlik Göl , Cimbar Obası ve Dipsiz Göl civarında gezinecekti.
Pazar sabahı kalkıp yola revan olmamız saat 10:00 gibi oldu. Ne de olsa bu bizim için bir haftasonu faaliyeti değildi ve bir yerlere yetişmemiz de gerekmiyordu. Cimbar Obası yakınlarında Rüştü ile vedalaşıp Küçük ve Büyük Demirkazık’ı birbirine bağlayan bele yükseldik. Rüştü , dönüş için bizi beklemeyecek ; akşam geç vakte kalmadan kamptan eşyalarını toplayıp Ürgüp’e doğru yola çıkacaktı.
Yücel ile bu iki dağı birbirine bağlayan belde uzunca bir mola verip dağlarımızı inceledik. Daha önce KDK tırmanışı da yapmadığımız için aldığımız tarifle görüntüyü üst üste koymaya çalıştık. Erhan Pekmen’in bahsettiği Yelken Kaya’yı bulduk ; Hüseyin Boğaz’a telefonla ulaşıp dağ üzerinde izleyeceğimiz ters N şeklindeki rota için son bilgi ve uyarıları aldık. Tırmanışın bundan sonrası uzaktan göründüğünden çok daha kolay oldu. Yelken Kaya ile dağ kütlesi arasında kalan bacayı 1 ip boyu tırman ; sola doğru biraz alçalarak yan geç ve karşına çıkan ikinci bacayı da yine 1 ip boyu kadar tırman ; sonrasında basit tirmanışlarla zirveye ulaş….
Kampa dönüşü Apışkar’dan yaptık. Hem Arpalık tarafından gelirken tam olarak nereden girmemiz gerektiğini öğrenelim hem de BDK Kuzeybatı Sırtı tırmanışında rotaya yaklaşım için uygun olup olmadığını test edelim dedik. Sonuç ; “sakın ha”. Çok dik ve gereksiz yorucu.
Pazartesiyi kampta pinekleyerek geçirdik. Bol bol yedik içtik , dinlendik. Teke Pınarı’nı daha işlevsel hale getirme çalışmaları yaptık. Tepemizden taş yuvarlayan dağ keçilerini resimlemeye çalıştık.
Salı sabahı 05:00 de kalkıp 06:00 da yola çıktık. 08:00 de yine 2 dağı birbirine bağlayan bel üzerindeyiz. Bu kez rotamız BDK Kuzeybatı sırtı. Rotanın dibinde 1 lt limonlu tangi mideye indirip bu arada rotamızı inceledik son bir kez.
Başlangıç çok basit etaplardan oluşuyor. Buraları serbest geçip ip açacağımız bölüme doğru yükseliyoruz. Daha önceden planladığımız gibi 2 ip boyu sürecek kilit tırmanışa Yücel lider giriyor. Ancak rotaya biraz sağdan girdiğimiz için istasyon kuracağımız ilk sikkeyi bulamıyoruz ve Yücel de daha fazla oyalanmadan bir sikke çakıp rotaya giriyor. Yukarıda normal rotayı yakalıyor ve istasyonunu kuruyor. Yanına çıkacağım ama ara emniyetin olmadığı bir bölümde daha güvenli tırmanmak için çaktığı universal sikkeyi bir türlü sökemiyorum. “Yücel sıkı al” deyip ipe oturuyorum ve sikkeye o şekilde girişiyorum ama olmuyor bir türlü. Biz de çaresiz rotanın güvenliğine 1 sikkelik katkıda bulunmuş oluyoruz. Yücel ikinci ip boyunu da sorunsuz geçiyor ve istasyonunu kuruyor. Yanına varmama sadece 1 hamle kala gereksiz ölçüde sağa kaydığımı farkediyorum geldiğim bölüm son hamleyi yapmak için fazla zor. Diğer yandan dağ botlarıyla tırmanıyoruz ve benim botların kenarları keskin değil dolayısıyla çok küçük çıkıntılara basamıyorum. İşin içinde bir de temiz tırmanmak olunca dur diyorum burayı yapay geçeyim bari. İpe 2 uzun pursikle girip kayadan bağımsız ip üzerinde tırmanıyorum ve Yücel’in yanındayım. Okuduklarımıza göre rotanın buradan sonrası ip gerektirmeyen basit tırmanışlar şeklinde olmalı. Ancak sonradan farkediyoruz ki bu son bölümde yine gereksiz miktarda sağa kayıp işimizi zorlaştırmışız. Derken kulelere varıyoruz ve ip inişini 2 etapta hallediyoruz. Sonrası sırt ve zirve …
Bu tırmanış bizim için iyi oluyor. Özellikle benim için. Zira “ip boyu ip boyu” yükseldiğim ilk tırmanış bu. Epeyce tecrübe kazandık.
Çarşamba günü Arpalık üzerinden Sokullupınar’a geçtik. Kampta tembellik edince buraya varmamız 15:30 gibi oldu. Buraya mı kamp atalım yoksa Çelikbuyduran’a mı çıkalım derken burada kalmanın zaman kaybı olacağına karar verdik. Çıkış için katır da gerekmez paramız cebimizde kalsın deyip yüklendik çantaları. 16:45 de yola çıktık ve Çelikbuyduran’a varmamız 22:30 gibi oldu.
Perşembe Kızılkaya ve Karasay zirvelerine tırmandık. Öğleden sonra da kampı toplayıp Direktaş’ın dibine yani Büyükgöl’e taşındık. Niyetimiz cuma sabahı Direktaş tırmanışı yapıp dönüşte kampı toplayarak Barazama Ormanı üzerinden Kapuzbaşı Şelaleleri’ne inmekti ancak bir durum değerlendirmesi yapınca ya tırmanışı ya da şelalelere gidişi iptal etmemiz gerektiği ortaya çıktı. Biz de “Direktaş’a her zaman çıkarız ama trans için her zaman vakit bulamayız” diyerek tırmanıştan vazgeçtik ve cuma sabahı saat 10:00 gibi Barazama tarafına inişe geçtik.
Bu işte bir terslik olmalıydı. Ya biz çok yavaştık ya da bize mesafeyi anlatanların zaman kavramları farklıydı. Saat 16:40 gibi Soğukpınar’ı da geçmiş ve Ulupınar Köyü’ne varmış olmamıza rağmen hala şelalelere varmak için aşmamız gereken 15 km civarı yol vardı. Ama günün asıl sürprizi bu değildi. Buradan Kayseri’ye gidebilmek için ilk varış noktası olan Yahyalı’ya pazartesiye kadar dolmuş vs ulaşım olmadığını öğrendik. Derken zaten bu kadar yol geldik diyerek şelalelere doğru yürümeye başladık. Yolda rastladığımız kamyonetin kasasına da kurulunca moralimiz biraz düzeldi. 19:00 gibi şelalelere vardık ve ufak bir gezintiden sonra cuma gecesini Muhtarın Yeri’nde geçirdik. Muhtar genç bir arkadaş. Merak etmeyin dedi “Cumartesi mutlaka Yahyalı’dan gelen piknikçiler olur. Sizi tanıdık birinin yanına verip Yahyalı’ya göndeririz.”. Yahyalı’ya doğru yola çıkmamız ancak 19:00 gibi mümkün oldu. O saatte Yahyalı’dan Kayseri’ye dolmuş olmadığı için de Yahyalı’da oyalanmadan direkt olarak Kayseri’ye giden şehirlerarası yola çıktık. Buradan Kayseri’ye geçip gece 01:00 gibi de Best Van Tur’un Van’dan gelen aracına binerek Pazar sabahı İstanbul’a vardık.