2015 De

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan mehmet_mtrs Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 59
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 18,392

Etiketler
Bu yolu devam edip , Sözüm ona sakar virajlarını bay-pas edip Marmaris yolu yakınlarında ana yola bağlanmış olacaktık . Olmadı . Yakıt durumumuz tehlikeye girdi . Daha buradan çıkarken kırmızı lambamız yanmaya başladı . Çevrede olan bir benzinlik kapanmış , en yakını da Yerkesik ilcesinde bulabilirmişiz . Kararlaştırdığımız güzergah rotamız alt-üst oluyor Gidecegimiz yer nerede ise muğla oto yoluna iyice yaklaştırıyor bizi . Çare yok , aklımızda bile olmayan Yerkesik ilcesini de göreceğiz artık . İlçeye girişi gösteren levhadan girdik . Yol , çok eskiden kalma köy yolu benzeri ve oldukca dar yerlerden geçerek bayağı terledik . Plansız yapılaşmanın sebep olduğu bir çok gereksiz köşeleri , daracık sokakları döne-döne şehir merkezine ulaştık . Pek bir bakımsız bulduk . Şehrin orta yerleri bile yavaş ilerleyen bir bakım süresi geçirdiği yol kenarlardaki donmuş harç kalıntılarından belli oluyor . Keşke yakıtımız bitmeseydi belki eski rotamızda daha başka nice güzellikler görebilecektik . O kadar yolu geriye dönmek istemedik . Muğla otoyoluna çıktık ,az sonra da Sakar virajlarından sallanmaya başladık . Nasıl-olsa inmesi çıkmasından daha kolayımıza geldi.. Bir başka sefere deyip yolu kısalttık , karanlık basmadan diyerek köyceğiz de molaya niyetlenip günü bitirmeyi kararlaştırdık.



Biz görmeyeli göl kenarınıdaki arnavut kaldırımını epey bir uzatmışlar , çok da güzel bakımlı yeşil "kordon-boyu " görünümünde bir sahil oluşturmuşlar . Sabahleyin uyandığımızda , attık sandalyelerimizi , afyonumuz patlayana kadar burada oturup bu güzellikleri seyrettik .






Bir sağa doğru gölün bittiyere , bir sola dogru sehirin olduğu yöne Resimledim . Ne kadar uzun ve güzelleşmiş olduğu iyice belli olsun diye .






Niyetimizde yok iken iki gün kalıvermişiz Sabah yürüyüşlerimizde çektik bu resimleri .

Yıllar öncesinden aklımızda kaldığı gibi sanıyorduk buraları . Bu bölge ve devamında , bizi hep tehdit eden bir susuzluk problemi var dı . Dikkatimi çekti . Taaaa Didimden beri bir yesilliktir , bir sulamadır , yol kenarlarında su taşkınları ( Bazı yerlerde park sukama sularından depomuzu doldurduk) hayrete düşmüştük . Meğer bu yörede devreye giren barajlar olmuş .
Köyceğiz de susuz yerlerden biriydi . Şimdi sahil boyu hep bu şekilde ard_arda , gürül-gürül akan sokak çeşmeleri sıralanmış . Sahilin en sonunda da bir lunapark ve bir de plaj gördük . Pek kullanılıyormuş gibi göründüğünü söyleyemem . Eee bu kadar yakınında Kaunos (Dalyan) varken pek fazla pas veren olmamış herhalde . Ama biz bu defa Köycegize bayıldık . Bakalım ne olacak diye yol boyunda yol kenarındaki yeşil alan da park ediyoruz hiç bir şey diyen de olmadı . Bundan böyle her geçişimizde Köycegiz i uğrayabileceğimiz yerler diye aklımızda tutacagız .

Fethiye ye gidiyor olmasaydık suyumuzu buradan dolduracaktık .
 

ağzınıza sağlık mehmet ağabey.ne güzel anlatmışısınız gezdiğinz yerleri.yaşım 44 karavanım var ama daha yaş erken çalışmak lazım şimdi deyip gezemiyorum.ama ileride inşallah bende sizin gibi gezeceğim umudunu taşıyorum.sağlıkla kalın.
 



Çok teşekkür ederim .
Yazdıklarımın okunmuş ve beğenilmiş olmasından mutlu oluyorum. Sağolunuz yazabilme şevkimi arttırıyorsunuz.

Çoğu zaman genç olmak en büyük avantaj . En azından bizim yaşlarimizda olanlar için . Anlıyorum ki ; sorumluluklarınızı önde tutmaya çalışan bir insansınız . Haklısınız da. Siz yine de elinize geçen her fırsatta karavancılığınızı sürdürebilme gayretinizi gerçekleştirebileceğinize inanıyorum.
Bizden selamlar size .
 



Ağırdan alıp etrafa bakına-bakına gidelim derken gün karardıktan sonra Ölüdeniz e geldik .









Hepimizin de bildiği gibi Belce kız plajı . Biz de , arkasındaki yolun viraj yapıp da sanki seyir terasına benzeyen yükseltide kalıyoruz . Bu manzarayı karavanımızın içinden görebiliyoruz . Akşam üzerlerinde de yaya yolunu fazlada kapatmadan iki sandalye bir sehpa atabiliyoruz önümüze .
Bu yoldan her gün yürüyüşe gidiyoruz sabahları . Çarşıya geldiğimizde var' sa alışverişimizi yapıp aynı yoldan geri dönüyoruz . Derken kahvaltı sonra da en güzeli deniz . Fazlaca su kenarlarında dolaştığımızdan denizi sevdiğimizi anlamışsınız dır . Yine öyle yaptık . Su harika , hani "falanın abdest suyu gibi " derler ya , tam da öyle işte . Bu keyfimizi abartana kadar sürdürüp (beleş) duştan sonra da bir güzel seyir terasında dirsek keyfi .
Günlerimizin hepsi de böyle bir-birinden güzel geçiyorken aralarda , motosiklet ile çevre turlarımızı da atmayı ekledik .
 








Yoldan giderken görebildiğimiz manzaralar .












Rotamız böyle . Sonunda kelebekler vadisine geldik . Hakkında bir yığın söylentilerin üretildiği hikayeler ile gizem kazanmış dillere pelesenk olmuş Meşhur kelebek vadisi . Gidip bir görelim bakalım .
 



Uygun resim çekebilmek için epey zorlandım . Fena bir uçurum var. İlk defa gördüğümüz için ( yol yoktu) bize çok güzel geldi . Tekneler desen bir harika . İyi bir resim yakalaya bilmek için vadinin önünden arkasından , sağından solundan bir araştırmaya başlıyoruz .



Burası vadinin sonu.





Buradan da pek başarılı olduğumuz söylenemez . Sanırım bu yapı da kiralanıyor olsa gerek . Çok da merak ediyor degiliz de Acaba ne var aşağıda ?




Azmin elinden ne kurtulabilir ki , Gözümü karartıp kayalıklardan aşağıya dogru biraz inebildim ise de , delikanlılık da bir yere kadar deyip Çektim bir kaç poz . Fazla titrediğim belli olmuş . Kendi - kendime " şuralarda dolaşırken bir gören olsa lim bilir neler düşünecek diye de oldukça tedirgin oldum . Kabak koyuna devam ediyoruz .
 










Tam bizim sevdiğimiz yollar . Hele bir de motosiklet olunca , biz o zaman bu zor yolları daha bir çok seviyoruz Nasıl da boyun eğmiş doğanın despot güzelliğine kıvrıla kıvrıla .
Aralarda denetimli plajlar dan Kızılca var dı birde . tel örgü ile çevrilmiş kapısında " Orman kampı" gibi bir şey yazıyordu . Kapısının önüne geldik . Sorduğumuzda karavanlara hizmet vermiyorlarmış . Zaten plaja da girmek için günlük 10-15 gibi kişi başına ücret ödeniyormuş . Vallaa benim kafam basmadı . Dolmuş falan çalışmıyor . ulaşım için bunca yolu tepeceksiniz veya taksi . Daha sı ücret ödeyip gireceksiniz akşam 7 olunca da haydi bakalım evinize . Kimse de gelmemiş diyemiyorum . Vıngır-vıngır . Sanki herkes burada bir uzun park kuyruğu . Bazı araçlar öyle sıkışmışlar , öyle sıkışmışlar ki çıkmak isterseniz hep birden harekete geçmeniz gerekiyor . Yani herkese tam gelen bize bol gelebiliyor . Sonunda kabak koyuna geldik . Yol bitiyor . Ortada bir bakkal dükkanı . Denize ulaşabilmeniz için dik bir yamaçtan aşağıya doğru ineceksiniz . Bu arada da yukarıdan aşağıya gerilen halattan da tutunmanız sizin için iyi olurmuş . Biz inip de göremedik zaten . Oradakiler de pek tavsiye etmediler . Bari anlatın , nasıl aşağısı ? güzelmi ? dedik . Pek bize göre yerler değilmiş . Kafamızdan yorumlayınca anladık ki ; Gençlerin çadırları ile gelip tenhalığın verdiği fazlaca rahat edebilecekleri , mabetimsi bir yer olabileceğini olasılığı ağır basıyor . Eh ! dedik . Rahatlarını bozmayıp deyip bir çay içimi istirahatten sonra karavanımızın olduğu yere dönüyoruz . Aynı yoldan , aynı keyfi bir daha yaşamak , günümüzün cilası olsun dedik .
 

Kelebekler vadisine en kolay tekne ile gidiliyor. Biz de birkaç defa patika başına kadar geldik ve hiç bir zaman inmedik. İnişin bazı noktalarda ip destekli yapıldığını ve oldukça dik olduğunu duymuştum. Hani, "nasılmış bir bakayım" demek için biraz zorlu bir rota.

Güzel bir gezi yazısı oluyor. Paylaşım için teşekkürler.
 

Yaşamın dayatmaları sonucunda ne zamandır temel çivisiyle kaidemin üzerine çakılmış olduğumdan gezi yazınıza rastlamak ve keyifle okumak, kimini bildiğim, kimini ıskaladığım yörelerin manzaralarına dalıp gitmek iyi geldi doğrusu.
Lâkin, şubat ayının sürpriz erken ve yalancı baharı İstanbul'da 20 li dereceleri gösterince ve üstüne sizin de bu " ağır tahrik " gezi yazınız eklenince işleyeceğim suçun hafifletici nedeni ortaya çıkmış oldu.

Paylaşımınız ve emeğiniz için teşekkürler. Nicelerini yaşamanız dileklerimle...
 






Tur tekneleri ile yapılan turlar Kelebekler vadisini de içine alıyor . Bazen bir tur atmak aklımıza gelir de , çoğu zaman , daha fazla istek duyduğumuz başka arzularımız oluşuveriyor . Bizim tekne turu da bir başka bahara kalıveriyor . Sonra , belki beklentilerimizin altında kalacak , yahut da uydurma olduğunu düşündüğümüz ilgi çekici kurmacalar ile karşılaşıvermek de var . Aman - aman bir de adımız - madımız çıkarda .! Aklımızda , böyle gizemleri ile fantastik bir duygu olarak kenarda durabilir.
Teşekkür bizden . Selamlar.



Sn . Hiç .
Söylemek istediklerinizi ne kadar güzel , bana cok içten gelen sözleriniz ile anlatmışsınız . Ben bu dili çok severim . Anlamasına anlarım da ! cevap vermeye geldiğinde pek becerikli bulmam kendimi. İnanın ki; sıralamış olduğunuz az ve öz kelimelerin ustaca dizelenmesinden , bana da yorum yapmak fırsatını bırakıp dibine kadar anlamamı sağlamışsınız . Hayıflanmak gibi anlamak istemiyorum yazdıklarınızı . biliyorum ki ; siz o çiviye mi pabuç bırakacaksınız ? Asla inanmam . Naçizhane yazdıklarıma taltifler yollamışsınız . Suç sa , Özür dilemem . Siz "Agır tahrik" olarak kabul etmişsiniz . Mutluyum .

Paylaşmayı seviyorum. Hep birlikte yaşayabilmek dileklerimle .
 

Son olarak Patara dayız .
Bu yıl tatilimizin ne kadar olacağına keyfimiz karar veremedi . Ekim günlerinden kullanmaya başladık . Kasım ayında seçmenlik görevimiz olduğundan , biz de mecburen ay sonunu bulmadan ev' de olmayı kararlaştırdık
Hemen - hemen her mevsim sonunda buraya gelir azıcık tembellik edip , arada bir de sahile gidip yarım çadırımızı kuruyor dalgaları seyrediyor fazla azmamış ise bir de denize giriyoruz .







Biz köy meydanında , aynı zamanda arada-bir yakın ilçeler ve köyler arasında işleyen minibüs lerin de durağı olan bu yerde kalıyoruz . Sessiz tenha bir iki bakkal çoktan kapanmaya yüz tutmuş lokantalar var. Aslında plajdan oldukça uzakta sayılırız . Çünkü burada denize ulaşılabilmesi için sit alanı olan ünlü Patara antik kentinin içinden boydan boya kat etmek gerekiyor . Sit alanı başlangıcından 150-200 metre oncesine giriş için herkesden giriş ücreti alınıyor . Bu ücreti antik kenti ziyaret edecekmişsiniz varsayıp onun için alıyorlar . Biraz hafifletmeye çaba gösterip , arka-arkaya 5 gün için 5tl 10 gün için yedibuçuk tl diye bir tarife daha ayarlamışlar . Bunlar giriş formaliteleri olarak açıklayıcı olması için yazdım .
İşte tüm bu sebeplerden dolayı plaja fazla yaklaşamadığımız için biz , motosiklet ile gidip geliyoruz . Malum 65 üstü eşim de müze kartlı . Bize çok absüt gelmiyor artık . Bu yoldan sık ca geçiyor olsak da ayrıntılarını göremediğimiz yeni bir şeyler görüp , durup bakıyorken buluveririz kendimizi .





Resimde gördüğümüz bu bu olguyu çözmek için epey kafa yolduk . Bu kayanın ortasındaki zeytin ağacı kurumuş , çürümüş . Gözümüz ile gördüğümüzü de mantığımız ile çözmeye çalıştık. Önce taş mı vardı ? , yoksa zeytin ağacı mı ?. (kesin bir fikrimiz oluşamadı ) .
Çevrede her geçen yıl yeni kazılar yapımış . Bazı yerleri derleyip toplayıp isimlendirmişler .
 









Burayı gezenler genellikle yabancı uyruklu olanlar , bir çoğu yerlerde buldukları antik kalıntı olabileceğine inandıkları objeleri bir yerlerde buldukları platformlar üzerine itinalı bir şekilde sıralıyorlar . Artık ben de böyle yapıyorum (burada benim eklediğim yok) Bakarsınız bir yerlerin tamamlayıcısı olabilir .





 


















Senato binası . Hangi yıl olduğunu unuttum . M.meclisindeki milletvekillerimizin tamamı birer maaşlarını bağışlayarak bu yapının restorasyonunu üstlenmişler . Bulunabilen kalıntıları ve kaybolmuş olanların yerine de imitasyon taşlar ile tamamlayıp , neye benzediğini betimleme gayretleri için tek bir deneme yapmışlar .




Pozuma takıldı . Yürüyüp geçmesi için o kadar bekledim . Tanıdık degil. Misafir kabul edin