Tavsiye Edeceğiniz Off Road ve Doğa Sporları Kitapları

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan VitaEsMorte Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 32
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 25,344
Everest Günlüğü


256384 2


Krakauer, Everest'in zirvesine ulaştığında 57 saattir uyumamıştı. Yeryüzünün en yüksek noktasında oksijen azdı ve zihni gidip geliyordu. Sonunda diğer dağcılarla birlikte yerkürenin çatısındaydılar, ama macera daha yeni başlıyordu... Fırtına bulutlarının yaklaştığını kimse fark etmemişti. Krakauer çadırına zor ulaştı. Bayılmıştı. Ertesi sabah uyandığında onu büyük bir sürpriz bekliyordu. Krakauer, Everest Günlüğü'nde, kendisi dahil bütün insanların bu zirveden nasıl etkilendiklerini anlatıyor. Duru bir dille ve bir gazeteci hassasiyetiyle yazılmış.

Everest Günlüğü, karşı konulmaz bir tutkuyu, her şeyden vazgeçme pahasına peşine düşülen hayalleri, doğaya karşı verilen mücadele sonucunda elde edilenleri ve yitip gidenleri gözler önüne seriyor. "İlk ağızdan duyabileceğiniz en sarsıcı öykü. Krakauer'in başarılı anlatımıyla yıllar boyu hafızalardan silinmeyecek bir maceradan çok özel anılar."

The New York Times; Mayıs 1996'da Everest'te yaşananlar asla unutulmayacak
(Arka Kapak)
 

Etiketler
Into The Thin Air

Into the Thin Air'in orijinalini okuma fırsatım olmuştu. Kitap 1996 yılında meydana gelen trajik Everest faciasını anlatıyor. O sene Amerikalı ünlü dağcı Scott Fischer'in ticari ekspedisyonu iniş esnasında çok şiddetli bir fırtınaya yakalınıyorlar ve devamında Scott Fischer dahil birkaç dağcı ölüyor. Bu kitapta bu sırada dağda olan gazeteci Jon Krakauer tarafından olaylar anlatılıyor. Gerçekten heyecanlı bir kitap, bir solukta okunuyor. Dağların her zaman tehlikeli yerler olduğu bu kitap tekrar hatırlatıyor.

Hatta bu kitabı bitirdikten sonra Tunç Fındık'ın Tanrıların Tahtına Yolculuğu okuyun. Bu sayede sporcumuzun başarısıyla daha bir övünebilirsiniz sanıyorum.
 

Doğada Yaşam

Dogadaya


1989 - 1991 Yılları arasında Cumhuriyet Dergi'deki "Doğada Yaşam" köşesinde yayınlanan yazıları bir başvuru kitabı şeklinde derlemiştim. Türkiye koşullarına göre iyi sayılabilecek bir ilgi gördü ve çok geçmeden ikinci baskısı da yapıldı. Ayrıca da yurdumuzda Dağcılık konusunda hemen hiçbir Türkçe kitabın bulunmadığı bir dönemde pek çok doğa sporcusunun başvuru kitabı niteliğindeydi. İçindeki bazı teknik bilgiler biraz eskimiş olmakla birlikte genel kavramlar açısından hala son derece hoş ve okunabilir bir kitap olduğunu düşünüyorum.
 

Ynt: Tavsiye Edeceğiniz Off Road ve Doğa Sporları Kitapları

BenDag01


İki kitaplık bir anı dizisinin ilk kitabı. Ve kanımca dağcılık seyahatnamesi olarak da oldukça iyi bir örnek. Bu kitapta 1992 senesinde, Mart - Aralık döneminde yaptığım dağ gezilerini, yaşamımdan çeşitli kesitler vererek yansıttım. Ayrıca yaptığım pek çok gezinin belli bir geçmişi de olduğu için anlatılan olaylar 1978 senesine kadar geri gidebiliyordu. Burada anlatılan insan evli, küçük bir çocuğu olan, bir iş yerinde çalışan ama hala dağlara gitmeye ve kendini geliştirmeye çabalayan biri. Bu şekildeki yaşanmışlık kitaba belli bir canlılık veriyor.

Dizinin ikinci kitabı: Bir Zirve Daha Var


This is the first book of a series of two. Mainly I told the climbs I made in a very short period of time: From the March 1992 to the December of the same year. But no climb was without prior dreams and preparations so that there are many flash backs going even to the beginning years of my climbing. Also this is the account of a man in his thirties who try to find a balance between his carrier, marriage, a daughter of two years old and his climbing desire.

Kitabın başlangıcından bir bölüm:
Masa gibi duran Küçükdemirkazık zirvesine ulaşıvermiştim. Ordu tarafından dikilmiş olan 'zirve defteri' kutusu bomboştu, kimbilir içindekini kimler almış ve yerine koymamıştı. Şöyle bir rahat nefes alabilmek için kutunun yanına çöküp, gerimizde yükselip duran Büyükdemirkazık kuzey duvarına baktım. Her zamanki ulaşılmaz görüntüsüyle dikilip duruyordu. Batı yönünde ise, Ecemiş çayının çevresine serpilmiş bağlar bahçeler, hemen dibimizdeki Demirkazık köyünden başlıyarak, biraz ilerdeki Çukurbağ'a ve gene az ilerde gibi duran Çamardı'ya doğru gidiyordu. Yorgunluğunda tesiriyle bu görüntüye dalıp gitmiştim. Gerçekten de bir uçaktan bakılıyormuş gibi görünüyorlardı. Zafer'e teşekkür ettim, tek kelimeyle onun sayesinde zirveye çıkabilmiştim. Biraz kendimize gelip hareketlenince her dağcının yapması gereken geleneksel dağcılık pozlarını vermeğe başlayıp, Zafer'in makinasıyla alışıldık resimleri çektik. Her yanımız nefis görünüyordu, ancak sağda solda oynaşan bulutların biraz sonra zirveyi de içine alacağını biliyorduk. Son bir kaç gündür, dağda program hep aynıydı, sabah masmavi olan gökyüzü öğleye doğru giderek kararıp, bozuyor. Öğleden sonraysa, artık o günkü keyfine göre, yağmur, yıldırım ne varsa iniyordu. Kararmış, yıldırımlı bir havada, bu dost zirvenin nasıl bir cehenneme dönüşeceğini hiç merak etmiyordum. Feci bir şey olmalıydı. Zafer'e seslendim,

- Hadi dönelim artık !

Zafer bana bakıyordu, herhalde inerken de geldiğimiz kadar sorun çıkarıp çıkarmayacağımı merak ediyor olmalıydı. Önden ilerlemeğe başladı...

1979 yılının 29 Nisan günü öğle saatlerinde Kayseri'ye, henüz 6 aylık bir dağcı olarak inmiştim. Sanırım 20 yaşında her insanın olması gereken kadar gözlerim parlıyordu. Biraz'dan ekip başımız Levent Hekimoğlu bizi efsanevi "Zafer Yamaner" ile tanıştıracaktı. Zafer 74 yılında dağcılık kulübümüzü kurmuş ve kulaktan duyduğumuz menkıbelere göre de 76 yılına kadar Yurdun dört köşesinde tırmanışlar yapmıştı. Gerçek bir efsanenin oluşması gibi, bizde olayların bilmemkaçıncı kopyalarını dinlediğimiz için büyük olasılıkla da bazı abartmalarla karşı karşıya kalmıştık. Ancak gerçek olan bir nokta vardıki Kayseriye inmiş olan yeni nesil ekibimiz henüz o kuruluş döneminin dağcılık kalitesinin çok gerisindeydi. Çünkü Hekimoğlu dışında dördümüz de henüz dağcılıkta bir yılımızı bile doldurmamıştık.

Kayseri çarşısının dar sokaklarından geçip Zafer'i bir dükkanda bulduk. Sinirli ve her tarafından enerji fışkıran bir insandı. Bu kadar geciktiğimiz için küplere biniyordu. Bir bakıma haklıydı çünkü sabahın erken saatlerinde yürüyüşe başlama şansını yitirmiştik. Bu yüzden çok hırpalanacak belkide tırmanış şansımızı kaybedecektik. Ama sene 79'du ve mazot kuyruklarında harcadığımız 4-5 ilave saat günün standartlarına göre hiç de fena sayılmazdı.

O günün öğleden sonrası önce yürüyüş gibi başlayıp, tam bir karabasana dönüşmüştü. Öncelikle Hacılar'dan yola yanlış başlamıştık, hava çok sıcaktı, biz yorgunduk, ve sanırım Zafer çok hızlı gidiyordu. Bir çeşme başında çektirdiğimiz resim gözümün önünde, neredeyse terden buhar olmak üzere bir avuç genç adam su içmeğe çalışıyorlar. Sağda solda köylü çocuklar ise duruma fena halde gülüyorlar. Bu resmi çektirdikten sonra asıl dağ yürüyüşü başlamıştı. giderek ekibimiz ikiye ayrılmış, önde Zafer, Levent Selamoğlu ve Kemal Güler "Hızlıları", epey arkada , ben, Levent Hekimoğlu, ve Ayhan �lker ise "PAF-PUF" ekibini oluşturmuştuk. O yürüyüşte, tüm bedenim bana itiraz ediyor gibiydi. Akşam "hızlıların" epey arkasından 2600 metredeki buzul kulübesine ulaştık. Plana göre ertesi gün yatıp, dinlenecektik, Ancak Zafer hemen Ankara'ya dönmesi gerektiğini söyledi, yani ertesi gün tüm PAF-PUF'luğumuzla yola düşmek zorundaydık. Doğal olarak, sabah gerekenden dört saat daha geç kalkıp, güneş iyice tepemize dikildikten sonra yola çıkabildik, ve biraz ilerde perişan olup, kaldık. Akşam güneş iyice alçaldığında aşağıdaki Sütdonduran yaylasında kamplamak için dağ kulübesini terk ediyorduk.

Bu gezi benim için oldukça kötü bir dönüm noktası olmuştu, Dağda insanın fiziksel durumunun ne kadar önemli olduğunu, ve benimde bu konuda ne kadar gerilerde kaldığımı ilk kez bu gezide anlamıştım. Acı gerçek karşımda dikilip duruyordu, �nsanlar dağda bastırıp yürüyorlar ve ben onlara yetişemiyordum. Nedense bu ilk kötü gezinin tesiriyle olacak, dağda her şeye gücü yeten sporcu denince aklıma hep Zafer Yamaner gelmeğe başlamıştı. Benim için saygı duyulan, biraz da ürkülen, ve tabiki uzak durulması gerekli bir sembol olmuştu...

-*-

87 senesinden 91'e kadar hiç sektirmeden her yıl Haziran ayında Aladağlar ve Bolkarlar diye bildiğimiz Orta Toroslar'a gittim. Bu mevsimde, özellikle de Haziran ayının son haftasında bütün koşullar dağda olmak için en uygun duruma geliyordu. Daha bir ay önce ciddi çığ tehlikesi oluşturan yamaçlarda güvenle tırmanışlar yapılabilirken, yazın sonlarına doğru ortaya çıkacak yıpratıcı çarşaklarlada uğraşmak gerekmiyordu. Bu karlar sayesinde de insanın ciğerini sökecekmiş gibi duran kuraklık hiç hissedilmiyordu. Aynı dağ Ağustos sonunda gerçek bir mahşer kıvamına gelebiliyordu. Benim için daha önce beş kez tekrarladığım ciddi bir gelenek haline gelmişti.

92 yılına girerken de ne yapmam gerektiğini düşünüyordum, daha önceki üç yılda Bolkar dağlarını adeta bitirmiştik, orada artık yapabilecek pek önemli bir etkinlik kalmamıştı. Dağ açlığıyla iyice gelişmiş hayal gücümü zorlayıp müthiş bir plan yapmağa koyuldum. Planıma göre , bir hafta süreyle tam yüklü ve çok zorlu bir dağ yürüyüşüne dört beş adet de zirve eklenecekti. Planım şöyleydi, 26 Haziran Akşam saat 9:00'da İstanbul'dan arabayla yola çıkıp 27 Haziran cumartesi saat 8:00'da Demirkazık Dağ evine ulaşacaktık . Orada bizi bekleyen katırlara çantaları yükleyip, Küçükdemirkazığın kuzeyindeki Çımbar boğazından girip, dipsiz göl civarına kampı atacaktık, Ertesi gün Küçük Demirkazık zirvesi çıkılacak, dönülüp kamp toplanacak, tüm yüklerle Demirkazığın doğu sırtına çıkan kar yamacı tırmanılacak, tam sırtta bivaklanacaktı. 29 Haziran güneş doğarken kalkılıp hiç denenmemiş bir rotadan zirveye ulaşılıp, klasik rotadan dönülecek, kamp toplanıp, Kızılakkum çarşağından Narpuz boğazının sonuna kamp kurulacaktı. 30 Haziran salı günü çok zorlu olacaktı, çünkü toplanan kamp Yasemin geçidinden aşırılarak Yedigöllere ulaştırılıp, büyük gölün kıyısına kurulacaktı. 1 Temmuz Çarşamba günü Direktaş zirvesi, 2 Temmuz perşembe ise gene kamp yüküyle Yedigöller'in güney yamacını oluşturan , Kızılyar'ın batı sırt hattına çıkılıp, yükler burada bırakılacak, Kızılyar zirvesi yapılacak, tekrar eşyaların başına dönülüp önce batıya, sonra da sırtları ve zirveleri takip ederek güneye dönerek Sıyırma Boğazı'nın yukarılarına bir yere inilecekti. 3 Temmuz Cuma günü Güzeller zirvesine , kuzeyindeki kar kulvarından tırmanılacak, dönüşte gene kamp sırtlanıp, Sarımemetler'e kadar yürünecek, ertesi günde erkenden Damirkazık köyüne dönülüp, belki de akşam gece yarısını bulmadan �stanbul'da evlerimizde olacaktık.

Kabul etmek gerekir ki, İnsanın ancak evinin konforunda, yazın Aladağlar'ın nasıl bir cehenneme dönüştüğünü unutarak hazırlayabileceği hoş, yapılabilir, ama olanaksız bir programdı. Daha önceleri pek çok ekip buna benzer planlarla dağa gitmiş sonra da ikinci yada üçüncü gün, tüm şevkleri Aladağlar'ın bitmez tükenmez çarşaklarında, ve ezici güneşi altında eriyip gitmişti. Yalnız bir nokta vardı ki, artık ne ben ne de arkadaşlarım 79 yılında Kayseri'ye gelen toy delikanlılar değildik, Ayrıca dağcılık sporunu diğer olimpik branşlarla temelde ayıran noktalardan biri burda ortaya çıkıyordu çünkü onların pek çoğunda iş işten geçtikten yıllarca sonra bile hala dağcılıkta gelişmeye devam edebiliyordunuz, yani 21 yaşımda Kayserideki kendime karşı, 34 yaşımdaki halimle çok daha fazla şans tanıyordum...

Bir kez dahiyane planımı oluşturduktan sonra iş geziye katılacak ekibi kurmaya kalmıştı. Bu iş üniversite dağcılık kulübündeyken olağan üsütü kolaydı. Gidip klüp panosuna yapacağımız gezinin tarihlerini, az biraz zorluğunu yazar altına da boş bir liste asardık. �styenler adlarını yazarlar, sonrada listedeki bu insanların bir kısmıyla dağa giderdik. Ancak yaşamın paslı ve gıcırtılı çarklarının arasında ezilmemey çalışan bizim yaş kişilerle bu iş hiç de eskisi gibi olmuyordu. Çalışmaya Şubat sonunda itibaren başladım. Dağ arkadaşım diyebildiğim herkese haber saldım. Hatta bazılarına da yukarıda açıkladığım planımı bütün ayrıntılarıyla anlatıyordum. Ancak pek çoğu Aladağlar'ı ve kendilerini iyi tanıdıkları için biraz hevesleniyorlar, ama aslında gülüp geçiyorlardı. Sonunda Haziran ayının ortalarına doğru ekip, gayet iyi bir sayıyla şekillenmeğe başladı. BÜDAK'tan eski dostlarım İskender Erbil, ve Ufuk Güven, 86'dan beri Ankara ADB'den tanıdığım, ama aramıza yeni katılmağa başlayan Türker Ak, iki yıldır her geziye çağırdığım, ama hiç bir zaman gelmeyen Zafer Yamaner, ve ben, beş kişilik , hem deneyim, hem de malzeme açısından fena sayılmayacak bir ekip oluşturuyorduk.

Gezinin hazırlık çalışmaları sırasında hep eski üniversite günlerini hatırlamadan edemiyordum. Geçmişe bir özlem olarak değil, düpedüz bu günün keyfini daha fazla çıkarmak için anıyordum o günleri. Herşeyin yokluğunu çekerdik, Bir ekip oluşturmağa başladığımız zaman önceleri postal bulabildiğimiz ölçüde şanslı sayardık kendimizi, ne uyku tulumları doğru dürüst olurdu, ne de sırt çantaları. Sultanahmet'e gidip, turistlerden çantalar, tulumlar dilendiğimizi dün gibi hatırlıyorum. Eğer on kişi dağa gidecekse, haftalar önceden dev cetveller hazırlardık. Cetvelin bir ekseninde katılanların isimleri, diğerinde ise malzemeler olurdu, Önceleri cetvel bomboş dururdu, sonra yavaş yavaş sağdan soldan toplayarak dolmağa başlardı. Bu malzemelerin bazılarını da bizzat kendimiz üretmek zorunda kalırdık. Bu şekilde yapılmış uyku tulumlarıyla, sırt çantaları, hedikler, tozluklar ve hatta bivuak torbalarıyla dağlara gidiyorduk, hem de gerektiğinde kışın.

Şimdiki "yorucu" hazırlıklarımız ise iş yerinden , telefonla şöyle cereyan ediyordu :
- Ufuk, Tulum, çanta falan gibi tüm kamp malzemeni al,
- Tamam.
- Emniyet kemeri, kaya tırmanma ayakkabısı,
- Tamam.
- Krampon ve kazma da gerekli,
- Oldu.
- Çadırı, ocağı İskender getiriyor, Türker ise yiyecekleri alacak, sen saat yedide Niğde Otogarında ol.
- Anlaştık ağbi, bir aksilik olursa ben seni ararım. (...)


BenDag03
 

Benimle Dağa Çıkar Mısın?

Birzirve


ki kitaplık dağ ve yaşam anılarımın ikincisi. Oldukça sıkıntılı olması gereken bir dönemimi (Mayıs 1994 - Ocak 1996) anlatıyorum. Yapılan bu dağ gezilerinin aslında insanın yaşamına nasıl bir güç kattığı anlatılıyor.

Dizinin birinci kitabı: Benimle Dağa Çıkar mısın?


This is the second book of a series of two. Here I am telling what happened from May 1994 to January 1996. Which is an especially turbulent period of my life. Still the climbing dominates what is happening but this time the balance long searched to build in my life came into pieces and the loss of my father and mother in a car crash didn't help at all. Despite all these problems to be a mountaineer gives enough power to try to build everything anew.

Kitabın başlangıcından bir bölüm:
(...)
6 Mayıs 1994 Cumartesi öğleden sonrası...

Zafer yukardan şaşkınlık içinde bakıyordu.

- Haldun burayı nasıl indin?

- Basbayağı!

- Ee! İpi ne yaptın?

- Kullanmadım.

Zafer hala tereddüt içinde bakmaya devam ediyordu. Aslında böyle yapmakta da son derece haklıydı. Çünkü bir kaç saat önce aynı noktayı ip emniyetiyle tırmanmıştık. Söz konusu olan, yaklaşık 20 metrelik, oldukça dik, ama zor da sayılmayacak bir kaya yüzeyiydi. Sorun duvarın kendisinde değil küçük bir setten sonra altında açılan en az 100 metrelik dimdik bir boşluktaydı. Ayrıca sırtımızda 25'er kilo yük taşıyor olmamız da olumsuz bir etken olarak kendini gösteriyordu. Zafer hiç alışık olmadığım kadar uzun bir süre (Yani bir kaç saniye) biraz korku, biraz tereddüt içinde baktı.

- Zafer, ip ister misin?

Sorar sormaz pişman oldum. İp benim çantamdaydı. Eğer istese yukarı nasıl çıkaracaktım, o da meçhuldü. Herhalde aynı rotayı bir daha emniyetsiz çıkacak, ipi Zafer'e verip, tekrar aşağı inecektim. Zafer böyle bir olayı yaşayacağına, kendini uçurumdan aşağı atmayı tercih ederdi. Biraz daha dehşet içinde baktı.

- Yok yahu! sen indiysen ben de inerim.

Dedi ve dehşet içinde, küfretmeyi de ihmal etmeden inmeye başladı. Bir kaç noktada ayağının titrediğini gördüm. Tüm hamlelerini keyifle aşağıdan izliyordum. Halbuki bir hafta öncesi İngiltere Galler bölgesinde çok daha basit bir kayada tırsıp gerisin geriye dönüvermiştim.

Ama o, bir hafta öncesiydi,

Yani benim için bir yaşam önce...

Zafer Of'lıya, Puf'lıya yanıma geldi. Bacağındaki kopan bir şeylerden söz etti. Bense kendimi o kadar rahat hissediyordum ki, ne diyeceğimi bilemiyordum. İlk kez, büyük ihtimalle de son kez, Zafer'i dağda korkutmuştum. Aslında amacım bu olmamakla beraber, işin biraz daha zevkini çıkarmak hoşuma gidiyordu.

Çantamı sırtlayıp, Zafer'in peşinden inişe başladım. En az 250 metre daha, II derece kayalardan, oldukça etkileyici bir boşluk hissiyle, inecektik. İlerde Akdeniz uzayıp gidiyordu. Her şey ne kadar da güzeldi. Kemer Beldibindeki Çamdağ'a ikinci gelişimdi. Bu sefer de 450 metreden dönmüştük. Ancak gerekli hazırlıkları yapabilirsek ilerde çıkılacak çok hoş bir rota bizi bekliyordu. Aşağı indik, yola kadar yürüdük. İki saat sonraysa, Marko Polo Tatil Köyünün lüks havuzundan dağları seyrediyorduk.

Bu gezi benim için dört gün önce Sema ile başladığım konuşmanın bir devamı olmuştu. O gece içimde biriken basıncı boşaltabilmek için koşarak dağlarıma gelmiştim. "Bir sevgiliden" tokadı yiyince "diğerine" koşuyordum. Dağcılığıma ve Sema ile beraberliğime aynı günlerde başlamıştım. 1978 yılının Ekim ayıydı. O tarihten sonra da, benim için birbirlerini çok kıskanan iki kuma gibi olmuşlardı. Sema'nın hakkını yememem gerekir. Türkiye'deki genel geçer, kadın standartlarına göre bu konuda bana fazla bir sorun çımarmamıştı. Ancak hep ben kendimi frenlemek zorunda hissetmiş, kendimi istediğinin yarısı kadar bile dağa gidemeyen biri olarak görmüştüm. İlk yıllarda, her genç ve tecrübesiz dağcı erkek gibi, eşimle bu hobimi paylaşırsam, çok daha mutlu olabileceğimi düşünürdüm.

"Ne kadar boş ve yanlış bir hayalmiş"

İnsanlarla, ancak kendi özgür iradeleriyle seçtikleri hobileri paylaşabiliyormuşsunuz. Bunun dışında, zorlamayla ne yaparsanız yapın, boşuna olmakla kalmıyor, açıkca ilişkinize zararlı oluyormuş.

Sema'ya zaman içinde tüm gereken dağ malzelerini sağlamış, 82 ile 89 yılları arasındaysa da Bey Dağları, Kaçkarlar, Erciyes, Bolu, Uludağ, kısacası yurdumuzun en güzel dağlarında çeşitli etkinlikler yapmıştık. Dayanıklıydı. Formu oldukça iyiydi. Çıktığı gezilerde bir kez bile şikayet etmezdi. Hiç bir zaman grubun gerisinde kalmadı. Hele 87 yılında Kaçkar gezisini yaparken, guruptaki bazı yeni arkadaşlarla karşılaştırıldığında, kendine rağmen, açıkca tecrübeli olduğu belli oluyordu, Ama işte, bütün bunlar yetmemişti. Hiç bir zaman dağcı olmadı. Çünkü bunu hiç bir zaman istemedi. 89 Kasımında Kapıdağ yarımadasında yapmış olduğumuz yürüyüş, Fırtına ve yağmur altında, oldukça zor sayılabilecek ölçülerdeydi. Ayrıca bize henüz haber vermemiş bile olsa kızımız Bengi yola çıkmıştı bile. Gezinin sonunda Sema çok yorulduğunu söylediğinde şaşırmıştım. Gerçi yürüyüş gerçekten yıpratıcıydı ama bunu dile getirmek pek Sema'nın tarzı değildi.

Bengi doğduktan sonra, İstanbul içinde ve Kaş'ta bir takım küçük günlük yürüyüşler yaptık. Ama dağa bir daha hiç gitmedi...

6 Mayıs Sabaha karşı, İstanbul'dan yola çıkmış, Antalya Çamdağı'na doğru hızla gelirken, her zaman olduğu gibi, yoldan, trafikten, ölmekten korkuyor, ama içimde hoş bir huzuru da taşımadan edemiyordum. Annem 56'sında, yaşına göre çok dinç bir kadındı. Babam da öyle. Bana bir şey olursa, onların Bengi'yi kolaylıkla yirmili yaşlara kadar getirebileceklerine inanıyordum. İnsanın yaşamda yapayalnız olmadığını bilmesi kadar güzel ne olabilirdi? O dimdik yamacı kolaylıkla inivermemi herhalde onlara borçluydum.

7 Mayıs Pazar öğleden sonra Antalya'ya döndük. Zafer'in tarif ettiği yollardan geçerek selvi ağaçlarının süslediği eski ve hoş bir kabristana gittik.

- Haldun, bir on dakika bana izin ver. Bir kulüvallah okumak istiyorum.

Arabayı park ettim. Zafer her zamanki aceleci adımlarıyla annesinin mezarına doğru gitti. Nedense içim bir garip olmuştu. Kendi dostlarımdan hepsinin büyükleri hayattaydı. Zafer gerçi hepsinden daha yaşlıydı ama gene de Kabristan ziyaretleri, dua okumalar bizim nesil için değilmiş gibi gelirdi. İnançlı yada inançsız olduğumuzdan değil. Bizden bir önceki neslin, yaşımız şu anda kaç olursa olsun, hala himayesinde, güvenlik içinde yaşıyabildiğimiz için Zafer'in ziyareti alışılmadık gelmişti.

İstanbul'a doğru yola çıktık. Yolda uzun uzun anne babasının nasıl öldüklerini anlattı. Annesi İstanbul'da ölmüş ama vasiyeti üzerine cenaze Antalya'ya nakledilmiş. Gerçi işlemler çok zor olmuştu ama en sevdiği insanın son arzunu yerine getirmek bambaşka bir huzur vermişti. Zafer'le konuştukça şimdiye kadar varlığından haberdar olmadığım bir konu ortaya çıkıyordu. Yaşamda onu koruyacak bir büyüğü kalmamış olması Zafer'i zorluyordu. Bundan on yada yirmi yıl önce olsa, böyle bir düşünceye popomla gülerdim. O zamanlar insanların bir gün gelip, gerçekten yetişkin, her türlü zorluğu alt edebilen, gerçek "büyük adamlar" olduklarını sanırdım. Zafer'in yanında otururken pek anlıyamıyordum ama, işin aslı, yaşımız ilerledikçe yanlız kalıyor olmamızdı. Gittikçe daha yanlız ve çaresiz.

Antalya İstanbul yolunda dinlediklerimden sonra Zafer için üzülmüştüm. Kendi annem babamın da başımda olmasından dolayı tanrıya şükür ediyordum.
(...)
 



Ynt: Tavsiye Edeceğiniz Off Road ve Doğa Sporları Kitapları

Kazdağı İda Doğa Ve Kültür Gezi Rehberi
Sema -İskender AZATOĞLU
222 sayfa
İdaköy Çiftlik Evi Yayını-3​

Bu kitap;Kazdağı/İda'da bir kültür yuvası olan İdaköy Çiftlik Evi'nin kurucuları olan, emekli felsefe öğretmeni ile hukukcu olan Sema-İskender Azatoğlu tarafından yazılmıştır.

İdaköy Çiftlik Evi Yayınları' nın basılmış iki kitabı daha var. Bir tanesi Kazdağı Dünü, Bugünü diğeri ise Erguvan Kenti Troya'nın Acı Öyküsü. Kitaplar çoğu kitapçıda bulunuyor.
Bulamayanlar için isteme adresi: Çamlıbel Köyü, Edremit/Balıkesir Tel No: 0266.387.34.02

Kitapta konular sekiz ana başlık altında toplanmış.

ULAŞIM:
Karayolundan özel araçla gelirken hangi yol izlenmeli,toplam kaç kilometredir, bölgeye taşıma işlemi yapan otobüs firmalarının adres ve telefon numaraları, hızlı feribot (İDO)nun, THY nin bölgeye yakın ofislerinin telefon numaraları gibi gerekli bilgileri içeren bir bölüm.

ÖZGÜN OTELLER:
Kazdağı/İda'ya gelen konukların öncelikli ihtiyaçları konaklama olacağı için bu konu öncelikle işlenmiş. Bu otellerden kitapta yer almaları karşılığında yazarlar tarafından herhangi bir ücret talep edilmemiş. Çünkü bu kitap sayesinde bölge turizminin canlanacağına inanıyorlar. Bende küçücük bir katkıda bulunmak için kitapta adı geçen otellerin isimlerini burada yazmak istiyorum.

YÖRE MUTFAĞI VE AKDENİZ DİYETİ:
Zeytin ve zeytin yağı ile ilgili sayfalar dolusu bilgi verilmiş. 56. sayfadaki şu özdeyişte pek hoşuma gitti.

"İyi bir salata yapmak için dört kişi gereklidir;

zeytinyağı için müsrif biri,

sirke için cimri biri,

tuz için bir danışman,

karıştırmak için ise bir deli".


Tabi yörenin birbirenden lezzetli ve faydalı otlarıda unutulmamış.

TURİZM VE DOĞA SPORLARI:
Günü birlik veya konaklamalı trekking parkurları anlatımı krokileriyle birlikte, gerekli telefon numaraları, yanınızda bulundurmanız gereken arac gerec,yörede yapılabilecek jeep turları, off road turları, milli park ve mesire alanları hakkında geniş açıklamalar bulabileceğiniz bir bölüm.

DOĞAL YAPI:
Bitki örtüsü, yöreye has bitkiler hakkında bilgi , resimler, anıt ağaçlar, zeytin, zeytin yağı, hayvan varlığı ile ilgili bilgiler bu bölümde.

KÜLTÜREL VE SOSYAL DEĞERLER:
Arkeolojik Kazı Alanları; Troia, Aleksandreia Troas, Apollon Smintheion, Assos, Antandros, Adramytteion, Pergamon.
Bölgenin Kent Sikkeleri; Adramytteion sikkeleri, Astyra sikkeleri, Antandros sikkeleri, Gargara sikkeleri, Assos sikkeleri, Skepsis sikkeleri, Kebrene sikkeleri, Birytis sikkeleri, Thebe sikkeleri, Tenedion sikkeleri, Skamandreia sikkeleri, Lamponeia sikkeleri.
Müzeler; Çanakkale Arkeoloji Müzesi, Balıkesir Kuva-yi Milliye Müzesi, Bandırma Arkeoloji Müzesi, Bergama Arkeoloji Müzesi, A. Sıdıka Erke Edremit Etnografya Müzesi, Tahtakuşlar Etnografya Galerisi, Adatepe Zeytinyağı Müzesi.
Mimari Değerler; Abdullah Efendi Konağı, Kurşunlu Camii, Hacı Kabakçı Evi.
Yöresel Söylenceler;Hasanboğuldu, Sarıkız.
Hayırlar; Çamlıbel Köyü Bereket Hayırı, Tahtakuşlar Köyü Sarıkız Hayırı hakkında tek tek doyurucu bilgiler verilmiş.

TARİH MİTOLOJİ:
Bölgenin tarihi ve mitolojisi hakkında kısa ama öz bilgi var.

FİZİKSEL ÖZELLİKLER:
Bölgenin coğrafi yapısı, jeolojik yapısı, yeraltı zenginlikleri, akarsular ve iklimi ele alınmış.

Dopdolu bir kitap; bölgeyi tanımak isteyenler, gezi kitapları okumayı sevenler, bölgedeki trekking ve offroad parkurları krokilerini edinmek isteyenler, yörenin turizmine katkıda bulunmak isteyenler, bu kitabı lütfen okuyunuz.
 

Ynt: Tavsiye Edeceğiniz Off Road ve Doğa Sporları Kitapları

Pro Motocross and Off-Road Motorcycle Riding Techniques, New Ed (2001)

Icindekiler

1- Riding Gear / Surus kiyafetleri
Cok detayli olmasa da markalara kadar giriyor. Marka yorumlari 2000 senesinde kalma ama genel olarak gayet faydali.

2- Motorcycle Setup Tips / Motora ayar cekme
Triple Clamp ne ola ki? falan diyorsaniz, burada genel bilgiler var. Fazla detaya girmeden fren pedali konumlama, gidonlar, suspansiyon falan... (Bu is icin asil kitap Motocross and Off-Road Motorcylce Performance Handbook)

3- Terrain and Conditions / Zemin bilgileri
Hangi zemin nasil davranir? Ne tur zeminde nasil surulur? Kritik yerlere camur kacmasin diye ne yapilir?

4- Body Position / Motor uzerinde konumlanma
Kitabin hemen her yerinde oncelikle dikkat cekilen konu. Dogru durusun durmaya, kalkmaya, gazlamaya vs. etkisi. Dirsekler nasil? Ayaklar nasil durur? Otururken nasil vites atmaliyiz? Debriyajda bir mi iki parmak mi? Butun bunlar kendi basina ogrenilmez...

5- Breaking / Frenleme
Fren sirasinda vucudun konumlari. Ayakta fren. Oturarak fren (Konuma gore bilekten kiviramayabilecegin icin, otururken ayagini pegden kaldir, dizini motora bastirip pivot al, ayaginin topuyla fren yap diyor mesela. Haydaaa..) Arka tekeri kilitleme, vs vs.

6- Acceleration / Hizlanma
Gaz ve debriyajin beraber kullanimi. Momentumu kaybetmeden gaz kullanimi...

7- Cornering / Donusler
Yarislarda (ozellikle Motocross gibi zirt pirt viraj alinca) farki donusler yaratiyor, bilgisayarda araba yaristiranlar da bilir. Bu kitapta da Frenlemenin neredeyse iki kati yer ayirmislar zaten. Donerken elini ayagini ne yapiyorsundan frenle arkayi kaydirip dar aci donusler falan, hepsi burada.

8- Jumps / Sicramalar
30 sayfa atlama ziplama. Tam benim amacima pek uymadigi icin simdilik pek ilgilenmedim. Yuksege atlama, havada yone mudahale falan dahil atlama ziplama isleri iste.

9- Ruts / Diger yariscilar da hep ayni yerleri kullandigi icin yumusak toprakta olusan oluklarda surus.
Onlar da light gecmisler bu kismi.

10- Whoops / Motocross pistlerinde art arda gelen kucuk tepeciklerde kullanim.

11 - Off-Road Obstacles / Celinc bolumu
Iste bizim chapter. Agaclara dikkat, su gecisleri, devrilmis agaclar uzerinden gecis (tekteker ), hizli kullanim, tepe asagi inis, tirmanis, yokus yukari motor nasil dondurulur vs.

12- Passing / Gecisler
Ozellikler Motocross icin kose gecisleri.

13- Starts / Kalkislar
Yine MX'e yonelik. Kalkista ilk viraja onde giren bayagi bir avantaj elde ettigi icin cok onem vermisler.

14- Practice / Alistirmalar
Yine bizim chapter. Neyi denemelisin? Nasil denemelisin?

15- Adapting to Different Bikes / Baska makinalara adaptasyon.
Bi tane olsun da once, sonra digerlerine bakariz Motor tipine gore surus karakterleri (125, 250 vs)

16- Strategy - Strateji
Taktik ve Jedi teknikleri

17- Four-Strokes / 4 zamanlilar
4 zamanlilarin farklari ve tum bu anlatilanlar 4 zamanlilara nasil uyarlanir. 2 zamanlilar deli gibi hizlandiklari icin, 4 zamanlilarda viraji genis alma ve hız kaybetme


*****


Bi de şu var ama bunun hakkında bilgiyi de okuyan biri varsa o yazsın bi zahmet :smiley:

Motocross and Off-Road Motorcylce Performance Handbook
 

Ynt: Tavsiye Edeceğiniz Off Road ve Doğa Sporları Kitapları

51SA8EOIerL AA240


Off-Roader Driving (Hardcover)
Tom Sheppard

From the Back Cover
This book is about off-roaders and driving them, not just about off-road driving - though there's quite a bit of that, plus a little something on expeditions. Off-roaders are a lot more car-driver friendly now, with all their TLAs - Three Letter Acronyms(tm), than they were even five years ago but there are still things you need to know and there are still the basic 4x4s out there that need to be loved and understood. Most of it revolves around mechanical sympathy - for the vehicle and for the ground you are travelling over. With this and the appreciation of limitations in yourself and your machine, comes confidence, tolerance and good driving.
The principles and skills in that hallowed process have not changed and the same applies to off-road driving. So when this book is old and yellowed with age its basic message will still be valid - as will its detailed rundown on 4x4 systems. The chapter on towing, oscillations and the like, at last nails what is going on.
But the Supplement that comes with the book is to update the peripherals, keep a perspective on cockpit ergonomics, and scrutinise the 'new' 4x4 concepts that regularly re-invent the wheel under fancy names. If you've an expedition twinkle in your eye (or even if you haven't), fuel and oil developments are on-going, fascinating and seemingly unstoppable.
The 4x4 genre gets wider and ever more inclusive. Deep down, each is suited to its purpose and all are great fun. Learn the differences and techniques, treat them and the environment well; enjoy yourself!

http://www.amazon.co.uk 'den bulabilirsiniz.
 

Ynt: Tavsiye Edeceğiniz Off Road ve Doğa Sporları Kitapları

61265CFW10L._AA240_.jpg


Off Road Four Wheel Drive Book: Choosing, Using and Maintaining Go-anywhere Vehicles (Hardcover)
Jack Jackson

Synopsis

With 30 years of experience of using four-wheel drive machines on expeditions to all parts of the world, including Africa, Asia, the Middle and Far East, the Himalayas, Iceland and Greenland, Jack Jackson explains what to look for and which vehicles are best for which terrains and conditions. The book describes the most commonly available passenger-carrying 4WD vehicles an their accessiroes. It featurews driving in , and recovering from hostile environments including sand, mud, water, snow and ice. It also gives advice on planning expeditions, with survival rechniques, common problems and emergency field repairs; useful equipment, and information on engines, brakes, tyres and suspension. There are also contact addresses for clubs and suppliers.

http://www.amazon.co.uk 'den bulabilirsiniz.
 

Ynt: Tavsiye Edeceğiniz Off Road ve Doğa Sporları Kitapları

5185MVMKhML AA240


Driving Off-Road - A Land Rover Guide (English-DVD)

Product Description

Learn how to drive off-road with Land Rover. This DVD has been developed by Land Rover Experience, the world's leading authority on off-road driving to provide you with a comprehensive guide to driving in different environments and terrains. Confidently tackle inclines, deep water, sand dunes and snow fields. Please note that this DVD is an updated version of "The Essential Guide to Off-Road Driving".

http://www.amazon.co.uk 'den bulabilirsiniz.
 



Ynt: Tavsiye Edeceğiniz Off Road ve Doğa Sporları Kitapları

51296VN8TKL._AA240_.jpg


Modifying Suzuki 4x4: For Serious Off-road Action (Speed Pro) (Paperback)
John Richardson

Synopsis

Get serious about off-roading with your Suzuki 4X4!; Covers off-road performance enhancement model by model; Suggests levels of modification required for your type of off-roading; Describes, in stages, how to achieve your required modification level; Examines and evaluates modifications that are available; Contact list of where to obtain modified kit; Includes details of specialists, clubs and websites (worldwide) Anyone who owns a Suzuki 4X4, and wonders what it is really capable of, needs this book. It illustrates in intimate detail, with the aid of 175 colour photographs and diagrams, what each model can do and how to modify it in stages to maximise its off-road potential. The book also covers practical factors, such as choice of tyres, gearing selection and modification for various purposes. In addition, it explores the history and evolution of the marque and sets out the skills required to carry out the various procedures. As ever, this is presented in the well illustrated, easy to follow SpeedPro style. Get the most out of your Suzuki 4X4.

http://www.amazon.co.uk 'den bulabilirsiniz.
 

Ynt: Tavsiye Edeceğiniz Off Road ve Doğa Sporları Kitapları

41PMZC8XH1L AA240


The Essential Guide To Off-Road Driving (DVD)

DVD Description

Brought to you by the experts at Land Rover, 'The Essential Guide to Off-Road Driving' provides you with the skills you need to tackle almost any off-road terrain. Shot in dramatic locations, the real time interior and exterior cameras let you see the action from different angles.
Terrains covered include desert, mud, snow and ice, coastline, water and rocks. This guide is an invaluable edition to your equipment, whether you are an occasional recreational off-road driver or a seasoned expedition planner.

Synopsis

A technical guide to off-road racing.

http://www.amazon.co.uk 'den bulabilirsiniz.
 

Ynt: Tavsiye Edeceğiniz Off Road ve Doğa Sporları Kitapları


510QV59X1HL AA240


Build Your Own Off-road Buggy (Hardcover)
Ron Champion

Synopsis

A step-by-step illustrated guide to building a single-seater off-road buggy using standard tools, basic skills and low-cost materials. It demonstrates how to make the chassis, and advises how to modify and use cheap but serviceable mechanical components. There is information on how to source the power unit, transmission, suspension, steering, brakes and other parts, along with how to fit safety equipment such as padding, seat belts and engine cut-off. Written by the author of "Build Your Own Sports Car for as Little as u250", it follows a similar format and includes scaled working drawings, detailed descriptions and colour photographs.


http://www.amazon.co.uk 'den bulabilirsiniz.
 

Ynt: Tavsiye Edeceğiniz Off Road ve Doğa Sporları Kitapları


51LrUZOE4ML._AA240_.jpg


Four-by-four Driving: Off-roader Driving (Hardcover)
Tom Sheppard

Book Description

FOUR-BY-FOUR DRIVING is an all-new book based around the
sell-out two editions of OFF-ROADER DRIVING - in effect a fully revised
third edition. The new title reflects a slight change in target readership
to include the 'busy mum' 'soft-roader' drivers and those needing advice on
what to look for when buying a 4x4. Important fundamental details about the
actual 4x4 system are often all but impossible to find in slickly worded
brochures.
This book traces its heritage back to two editions of THE LAND ROVER
EXPERIENCE, two editions of VEHICLE-DEPENDENT EXPEDITION GUIDE and to
OFF-ROADER DRIVING, Edn 1.2, hailed by the US magazine Four Wheeler as

Synopsis

Deals with motoring, transport, selection and driving 4X4 vehicles on- and off-road.

http://www.amazon.co.uk 'den bulabilirsiniz.
 




Ynt: Tavsiye Edeceğiniz Off Road ve Doğa Sporları Kitapları

http://www.kitapbas.com/Kitap/117-dogada-yapilan-yuruyusler-trekking--hiking.aspx

117
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,435
Mesajlar
1,517,934
Kayıtlı Üye Sayımız
172,086
Kaydolan Son Üyemiz
Ertuğrul Ocaktan

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst