Osmanlıda Kafes Hayatı ve Deli Padişahlar

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan mete Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 4
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 37,708

mete

Zirve
Mesajlar
1,851
Tepkime Puanı
4
Osmanlının şehzadeleri öldürme geleneği bir sonraki taht varisini korumak için veya tahtan indirilen padişahların öldürülmemesi halinde kapatıldığı mekan kafes olarak anılmaktadır. I.Ahmet döneminden itibaren uygulanmaya başlanan kafes hayatında, Şehzade yanına bir kaç cariye bırakıldıktan sonra kapatıldığı odanın duvarı tamamen örülür ve ancak yemek verilecek küçük bir pencere bırakılır. Küçük yaşta bu kafese kapatılan çocuklar koridordan duydukları ayak seslerinden sürekli ürkerek bu kafeste hayatlarını devam ettirirlerdi. Gelenlerin kendisini öldürmeyemi yoksa taht'a çıkarmaya mı geldiğini bilmeden endişe ile yıllarca beklerlerdi bu hayat tarzıda bir çoğunun ruh sağlığının bozulmasına ve hatta delirmesine sebep oldu."Topkapı sarayının bünyesinde olan arkoloji müzesinin şimdiki çinili köşkünü bilirsiniz. pencereleri gülhaneye bakar. Ama aslında gülhanede sarayın iç bahçesi olmasına rağmen kafes altında yaşamaya mahkum birçok şehzadenin o bahçeye sadece pencere sofasından bakabildiğini ve o bahçede hiç koşamadığını bilirmiydiniz. " üyemiz Behiçefenin yorumundan alınmıştır.
O dönemin kadınlarının özellikle Kösem sultanın politik manevralarının anlatıldığı Nihat Genç- Memleket Hikayeleri isimli kitabından. Sayfa 67- 77 bu konuyu açıklar mahiyettte olduğu için aşağıya aldım.

"Sultan Üçüncü Murad 1574’te tahta oturdu. Tarihçiler en pespaye, en rezil padişah olarak Üçüncü Murat’ı gösterir. 100–130 çocuğu oldu. Ölümünden sonra 19'u erkek, 30'u kız olmak üzere 49 çocuk kaldı, hatta yedi cariyenin de gebe olduğu, ölümü üzerine denize atılarak cariyelerin boğdurulduğu söylenir.

Üçüncü Murad 19 yaşındayken, Türk korsanlarının yakaladığı ünlü Venedikli Safiye Sultan'ı 15 yaşında koynuna koyarlar. Safiye Sultan'la Osmanlı Sarayında saltanat kadınlarının büyük ihtişamı başlayıverir. Saraydaki büyük çekişme Üçüncü Murad'ın ilk aşkı Nurbani Sultan ile Safiye Sultan arasındadır. Devletin bir iç savaşından daha tahripkârdır bu çekişme. Yıllar geçip saraydaki rakipleri ve kocası ölünce, Osmanlı sarayının en dirayetli kadınlarından biri olarak tarihe geçer.

İleriki yillarda Safiye Sultan'ın oğlu Üçüncü Mehmed tahta geçtiğinde ilk işi 19 kardeşini saraydaki dilsizlere boğdurtmak olur. Cellât dilsizler, küçük bebekleri analarının memesinden, beşiklerinden çekip alırlar. Acı haykırışlardan, çığlıklardan geriye Üçüncü Mehmed'in 4 oğlu kalır; Selim, Cihangir, Ahmet, Mustafa.

Üçüncü Mehmed'in de ölümünden sonra, Osmanlı tahtına ilk defa sünnetsiz bir padişah oturur, bu Birinci Ahmed'dir. Tarih 1603'tür. (Celali isyanlarıyla uğraştı, bir de güzel kütüphane yaptırdı) Koynuna Mahifiruz'u koydularsa da, onun gözü, bir papaz kızı, işvede, cilvede emsalsiz Rum ırkından Mahpeyker Sultan’daydı. Daha sonraki adı "başta, önde giden anlamında" Kösem Sultan olacaktı.

Kösem Sultan’ın kocası Birinci Ahmet ölünce, Sarayda bir gelenek insaf edildi; taht okula değil, padişahın büyük kardeşine teslim edildi. Böylelikle Birinci Ahmet’in kardeşi Deli Mustafa 1 yıllığına iktidara geçti. O sıralarda çok küçük olan Kösem’in oğlu Dördüncü Murat’a tahtın yolu açılmış oldu.

Kösem’in kocası Birinci Ahmet sarayda bir gelenek daha başlatır; Şehzadeleri kafese kapatma! Yanlarına genç bir cariye bırakılan şehzadeler kilitli kafes içinde çıldırarak gün sayarlar.

İşte Deli Mustafa, 19 şehzadenin ölüm haykırışlarını dinlemiş, çocuk yaşta kafese kapatılmış, boğdurulacağı anı beklerken delirmiştir. Tahta çıktığında hafızası, bilinci yerinde değildi, ne ata binebiliyor, ne de cariyelerle ilgilenebiliyordu. Dünya tarihin en masalsı padişahıydi, altın saçma hastalığı vardı. Her yerde herkese altın saçıyordu. Hatta kayıkta giderken, denizdeki balıklara dahi altın saçıyordu. (Deli Mustafa sayesinde tarihimizde ilk defa, devlet hazinesini şeyhülislamlara, zenginlere değil, halka dağıtan bir padişah tanımış olduk.)

Kösem Sultan çoktan siyaset sahnesindeydi. Dünya siyaset tarihinin en zengin hanım Sultanlarından biriydi, aynı zamanda Türk tarihinde eşine bir daha rastlanamayan en kudretli kadın. Bir ayak divani siyasetçisiydi. Saraydan defalarca kovulmasına rağmen, halka yaptığı bağışlar, yardımlar, yeniçeri ağalarına, cinci hocalara yedirdiği paralarla padişaha karşı ayakdivanlarının hazırlayıcısı, gizli yöneticisi oldu.

Kösem Sultan’ın dedikodu, entrika, halkı maniple edip gaza getirerek oluşturduğu ayakdivanları çığırından çıktı. Ayakdivanları Kösem sayesinde yeniçeri ağalarının, sokak serserilerinin egemenliğine girdi. Bunun en trajik örneği Birinci Ahmet’in karısı, Kösem’in rakibi, Mahifiruz'un oglu Genç Osman’ın Deli Mustafa'dan sonra tahta geçmesiyle başlar. Kösem’in ayak oyunlarıyla tarihte ilk defa bir padişahın yüzüne tükürülerek, aşağılanarak, hatta ibne oğlan muamelesi yapılarak, tekmelenerek rezillik içinde, tahttan acımasız, küstah, iğrenç sahneler içinde indirilmiştir.

Kösem muradına ermiş, Dördüncü Murad çocuk yasta tahta geçmiş, böylelikle ilk 10 yıl Osmanlı idaresini Kösem ele geçirmiştir. Dördüncü Murad çok mu akıllıydı, hem içkici, hem içki yasakçısı, zaten sirozdan oldu. Bir Revan seferi, bir de Bağdat seferi var. Entrikalarla gevşemiş ülkeyi bir korku imparatorluğuna çevirmesi tarihçileri pek sevindirir, çünkü İstanbul’un başka türlü idare edilemeyeceğine inanırlar. İyi ki elinde kitle imha silahları yoktu! Bir hitler olabilirdi. Pala ve pençeyle ne kadar insan doğranır? Ne kadar doğranırsa o kadarını yaptı! Osmanlı padişahları içinde onun kadar kelle götüren yoktur. Bağdat seferine çıkarken, yol üstündeki kaymakamları, valileri, birer birer götürttü

Dördüncü Murat’tan sonra tahta, asla deli olmayan Deli İbrahim geçti. Padişahların en ciddisi, en eğlencelisiydi. Anası Kösem’i saraydan kovacak kadar aklı başındaydı. Bir padişahîn tahttan indirilmesi için en güçlü delil, onun deli olmasıydı, bu yüzden Deli İbrahim’i delirttiler. Deli İbrahim 8 yıllık ikdidarının ilk 4 yılında saraya çeki düzen verdi, ancak ikinci 4 yıl gerçekten delirdi.

Deli İbrahim’in de çocukluğu kafeste geçmişti. Boğdurtulan şehzadelerin çığlıklarıyla büyüdü. Bu yüzden sık sık sinir krizleri geçiriyordu. Kösem Sultan 3 kıtanın en güzel, en körpe cariyelerini cuma günleri sırayla Deli İbrahim’in koynuna gönderiyordu. Tık yok! İşte bu tarihimizin en büyük faciasıydı. Çünkü tahtın boğdurtula bogdurtula tek bir varisi kalmamıştı. Bu yüzden saray zevk ve sefahat yuvasına dönüştürüldü...

Kösem tüm servetini cinci hocalara, şifacılara harcadı. Deli İbrahim’in odaları, harem tütsülendi, cinler padişahî çağrıldı, macunlar yedirildi. Cinci hoca servet sahibi oldu. Cinci hocalara servet yağdırılırken, macunculara iş düştü. Deli İbrahim’e bastılar macunu. Ve mutlu haber 1641 yılının bir bahar sabahı geldi. Bu haber Kösem’in Deli İbrahim’in koynuna gönderdiği bir Rus kızı olan Turhan Sultan'dan geliyordu. Macunlar ise yaramıştı.

Macunlar öyle ise yaradı ki, 4–5 ay içinde haremde hamile kalmayan cariye kalmadı. Osmanlı’ya 100 yıl yetecek kadar şehzadeler sürüsü gelmişti.

Bir kere kadının tadını alan deli İbrahim, artık İstanbul’un dilberi, yosması, şişkosu, köçeği ne bulurlarsa Deli İbrahim’in koynundaydı. Kadınların bir dediğin iki etmedi, daha da ileri gitti, anasının küpelerini, mücevherlerini, takılarını yosmalara dağıttı. İşte bu da Kösem’i delirtti. Daha sonra Kösem’i saraydan kovdurttu.

Bir gün Deli İbrahim İstanbul’u gezerken kafasına yine kadın vurur; "Tez, İstanbul’un en şişko kadınını getirin!" der. Bu ünlü bir Ermeni yosmasıdır, tam 150 kilodur. Bu kadın Deli İbrahim’i büyülemiş, sarayın bir numaralı cariyesi oluvermişti.

Kösem intikamını alır, ayaktakımını toplayıp, Deli İbrahim’i tahttan indirir. Yerine torunu Avcı Mehmet’i getirir. Deli İbrahim onurundan gururundan taviz vermeden, kendisini kafese kapatmaya gelenlere küfreder, pezevenkler der, karşı koyar ama olmaz. Yanına bir cariye konularak kafesin kilidine kurşun dökülür.

7 yasındaki Avcı Mehmet tahta geçince Kösem ile Turhan Sultan arasında çekişme başlar. Kösem, dünkü körpe cariyesine diş geçiremez. Diş geçiremeyeceğini anlayınca, Avcı Mehmet’i tahttan indirip, daha saf bir adam olan Süleyman’ı tahta çıkarmak ister. Turhan Sultan tarafından boğdurtulur. Turhan Sultan gerçek bir sultandır. Tarihçiler bu kadının Osmanlı idaresini, nasıl büyük bir soyluluk, ciddiyet içinde yerine getirdiğini övgüyle anlatır.

Kösem’in bir kızı Ayşe Sultan 7, Fatma Sultan tam 12 kere evlendirildi. Saray geleneklerinde sultan kızları küçük yasta evlendirilirdi. Buluğa girdiklerinde de gerdeğe girerlerdi. Fatma Sultan 3 yasında Derya kaptanı Yusuf Paşa’ya verilmiş, kaptanın ölmesiyle Fatma Sultan 4 yasında dul kalmıştır.

Kösem Sultan öldüğünde, birçok tarihçiye göre, serveti Osmanlı Hazinesinden büyüktü. Öldüğünde Mısır Carsısındaki depolardan çıkan mücevherat eşyalar herkesi şaşırttı. Bu servetle o kadar çok türbe, o kadar çok cami yapılıyordu ki, 50 yıl sonra İstanbul halkı "Cami yapılmasın, yeter!" diye ayaklanacaktı. Ve bu ayaklanmada Cellât Kara Ali, Deli İbrahim’in sadrazamı Ahmet Paşa’yı öldürecekti.


Bu yüzyıl kafesler ve deliler tarihi olarak da anılır."
 

Etiketler

Ynt: Osmanlıda Kafes Hayatı ve Deli Padişahlar

yalan söyleyen tarih utansın diyebiliyorum ancak bu konuları okuyunca ...... hocam umarım ne demek istediğimi anlamış beni yanlış anlamamışsındır
 

Ynt: Osmanlıda Kafes Hayatı ve Deli Padişahlar

Hayır Ünal ustam yanlış anlarmıyım. Benimde en büyük şikayetim yalan söyleyen tarih... Bu kounuyu buraya atmamın sebebi seri halde yazdığımız Osmanlı Hanedanı ve Saray kadınları başlığında mümkün olduğunca kısa anlatmaya çalıştığım konular biraz daha detaylı ele alınmış ben her dönemi böyle detaylı ele alacak olursam büyük bir kitap hacmine ulaşır. O sebeple biraz daha fazla açıklayıcı ve destekleyici bulduğum, yazılanların doğruluğundan emin olduğum için aktardım.
Bu vesile ile şunu bir kere daha belirteyim biz tarihimizle gurur duyuyoruz. Tarihimizde bunlardan çok daha fazla güzel olaylarımız var ve güzel olaylar her fırsatta anlatılıyor. Fakat anlatılmayan fazla bilinmeyen birde işin bu cephesi var bunlarıda bilmemiz gerekir. Bunları bilmeden bu günkü olayları sağlıklı yorumlamamız mümkün değil.
 

Ynt: Osmanlıda Kafes Hayatı ve Deli Padişahlar

yazılarınızın devamını zaten büyük bir hevesle bekliyorum hocam :smiley:) anlatılabilecek en kısa öz anlatım tarzınızla zaten herşeyi en sağlıklı şekilde okuyanlara ulaştırıyosunuz geçmişini gercekleri ile bilmeyen iyi yada kötü geleceğinide bilemez geçmişten ders cıkartılıp geleceği daha sağlam temellere kurmak lazım
 



Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,432
Mesajlar
1,517,897
Kayıtlı Üye Sayımız
172,078
Kaydolan Son Üyemiz
zaferguloz

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst