Osmanlı Mezar Taşları

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan behicefe Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 0
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 5,137

behicefe

Zirve
Mesajlar
1,395
Tepkime Puanı
1
Yer
aydın-koçarlı
Osmanlı Mezar Taşları

Osmanlı hanedanlığında kendi heykelini yaptıran ilk padişah Abdülaziz idi. Bir padişah olmasının yanında aynı zamanda İslam dünyasının da halifesiydi. Batılı tarzda bir heykel yaptırması yüzyıllardan beri İslamiyet’te var olan (veya var olduğu söylenen) bir yasağa karşı çıkış niteliğini taşıyordu. Gerçekten Türk heykeli buradan mı başlar? Türk heykel sanatı belki Tanzimat’tan sonra yapılan batılı açılımlarla oluştu sanılabilir ama Osmanlı mezarlıklarındaki mezar taşları bu düşüncenin hiçte doğru olmadığını gösteriyor. Peki ya Osmanlılarda bu eğilim nasıl oluştu ve gelişti? Osmanlı mezar taşlarındaki sembolik anlatımın gizli dünyasına gelin birlikte girelim.

Osmanlı mezar taşlarının alt yapısını Türk mezar taşı geleneği oluşturuyor. Milattan önceki devirlerden bu yana Türkler mezarlarına taş dikerler. İlk devirlerde düz ve yüksek taşları mezarın yerini belli etme amaçlı dikerlerken, bu taşlara zamanla figüratif özellikler de eklerler. Bu taşlarda genellikle hayvan figürleri ve cin figürlerine rastlanır. Göktürkler döneminde ise bu taşlar giderek insan heykeli halini alır.

Başlıkları, kemerleri ve aksesuarları ile belirtilen bu mezar heykelleri, Türklerin Anadolu'ya gelmesiyle, İslamiyet’in de etkisiyle soyutlaşarak bugün mezarlıklarda gördüğümüz ve giderek azalan Osmanlı heykellerine dönüşür. Bu mezar taşlarında başlık ve objeler işlenmiş fakat yüzler, eller ve ayaklar belirginleştirilmemiştir.

Osmanlılar, mezar taşlarını şahide ismiyle adlandırırlar. Her mezara iki şahide dikip, birine baş diğerine ayak şahidesi derler. Baş şahidesinde mezar taşı yazısı, ayak şahidesinde ise süslemeler bulunur.

Süslemeleri ile kadın mezar taşları erkek mezar taşlarından kolaylıkla ayrılabilir. Kadın mezar taşları daha çok başlıksızdır. Süslemeleri, daha çok çiçek motifleri oluşturur. Bu çiçekler arasında; gül, lale, karanfil, sümbül, menekşe ve bahar dallarına rastlanmaktadır. Mezar taşlarında bu kadar çok çiçek motifine rastlanmasının sebebi, sevdiklerinin ebedi istiraatgahlarını cennet bahçelerine benzetme isteği yatmaktadır. Gül; Hz. Muhammed’i sembolize etmektedir. Lale, Allah’ın birliğini simgeler. Tüm bu benzetme ve rastlantıların sonucu olarak lale, doğal ve estetik özellikleri bir yana İslami yorumlayışıyla kutsal sayılmıştır. Karanfil, hüznü, menekşe ise tevazuu ifade eder.

Ayak şahidelerinde görülen bitkiler ise daha çok ağaç türleridir. Bunlar arasında; Gül, hurma, servi ve nar en çok rastlanan ağaçlardır. Hurma ağacı; yaşamın ve ölümsüzlüğün sembolü olarak resmedilirken, bol meyveli olarak resmedilmesi ise, bereketi ve üremeyi simgelemektedir. Nar ise; vahdaniyet ve ilahi kudreti simgelemektedir. Servinin devamlı yeşil kalması, dal ve yapraklarının rüzgar karşısında hareketli olmaması servi ağacını sabırlı ve ağır başlı olarak sembolleşmesine yol açmıştır. En üst dalının ucunun eğri durması, Allah karşısında boynu bükük kalmayı ve çaresizliği sembolize etmektedir. Bu çeşit süslemeler daha çok kadın mezar taşlarında görülmekle birlikte erkek mezar taşlarında da rastlanmaktadır.

Erkek mezar taşları; daha çok başlıklarla ön plana çıkmaktadır. En dikkati çeken başlıklar; sadrazam kavukları, ulema kavukları, katibi kavuklar ve 1829 yılında II. Mahmut’un kılık kıyafet kanunu ile kullanıma soktuğu fes Osmanlı mezarlıklarında görülmektedir.

Mezar taşlarında kabartma olarak işlenen başlıklar da bulunmaktadır. Bu başlıklar genellikle yatanın hangi tarikata mensup olduğunu ifade eder. En çok Mevlevi ve Bektaşi kabartmalarına rastlanmaktadır.

Mezarda yatan kişinin mesleğini belirtecek bazı unsurlarda sembolik bir şekilde mezar taşlarına işlenmiştir. Mesela kaptanıderyaların mezar taşları genelde kırık yelken direği şeklinde yapılmaktadır. Yelken direğinin kırık olması denizcinin kaybedildiğini simgelemektedir. Yine bazı örneklerde top ve gülle kabartması bulunmaktadır. Mezar da yatanın bir asker olduğu, bu kabartmalar ile vurgulanmaktadır. Bazılarına madalyalar dahi kazınmıştır. İlginç bir örnekte bir şehzade mezar taşında görülmektedir. Çok dramatik olan bu örnekte mezar taşının boyun kısmında ip şeklinde kabartma bulunmaktadır. Bu kabartma şehzadenin boğularak öldürüldüğünün sembolik bir şekilde ifadesidir.

Gelinlik çağında ölen bir kızın mezar taşı Süleymaniye Cami’nin bahçesinde bir sanat eserine dönüşmüştür. Bir sütun gibi değerlendirilen mezar taşı, üstüne duvak konmuş gibi Barok ve Romantik sanat heykellerine taş çıkarır biçimde işlenmiştir. Ayak şahidesinde ise, gonca halinde kırılmış bir gül motifi kazınmıştır.

Bir cami önünde dikkat etmeden geçip gittiğimiz Osmanlı mezar taşları yüzlerce yıllık bir kültür birikimi ile Türk heykel sanatının da alt yapısını oluştururlar. Bu taşlarda daha yüzlerce farklı anlam ifade eden kabartma bulunur. Kültürel bir birikimle bu kadar anlamın yüklendiği mezar taşları günümüzde küçük bir kesim tarafından sanat eseri sayılırken, bir kesim tarafından ise kırılıp dökülmekte ve moloz yığını olarak başka yeni mezarların yapımında kullanılmakta veya kireç fabrikalarında kireç tozu haline getirilmekteler. Mezar taşlarını sanatsal bir bakış açısı ile gören bir toplumdan düz yazıların yazıldığı soğuk taşlara geçen anlayışta, bari elimizdekilerin değerini bilelim çünkü onlar Türk heykel sanatının öncülleridir.


Mezar Taşları;

Osmanlı hanedanlığında kendi heykelini yaptıran ilk padişah Abdülaziz idi. Bir padişah olmasının yanında aynı zamanda İslam dünyasının da halifesiydi. Batılı tarzda bir heykel yaptırması yüzyıllardan beri İslamiyet’te var olan (veya var olduğu söylenen) bir yasağa karşı çıkış niteliğini taşıyordu. Gerçekten Türk heykeli buradan mı başlar? Türk heykel sanatı belki Tanzimat’tan sonra yapılan batılı açılımlarla oluştu sanılabilir ama Osmanlı mezarlıklarındaki mezar taşları bu düşüncenin hiçte doğru olmadığını gösteriyor. Peki ya Osmanlılarda bu eğilim nasıl oluştu ve gelişti? Osmanlı mezar taşlarındaki sembolik anlatımın gizli dünyasına gelin birlikte girelim.

Osmanlı mezar taşlarının alt yapısını Türk mezar taşı geleneği oluşturuyor. Milattan önceki devirlerden bu yana Türkler mezarlarına taş dikerler. İlk devirlerde düz ve yüksek taşları mezarın yerini belli etme amaçlı dikerlerken, bu taşlara zamanla figüratif özellikler de eklerler. Bu taşlarda genellikle hayvan figürleri ve cin figürlerine rastlanır. Göktürkler döneminde ise bu taşlar giderek insan heykeli halini alır.

Başlıkları, kemerleri ve aksesuarları ile belirtilen bu mezar heykelleri, Türklerin Anadolu'ya gelmesiyle, İslamiyet’in de etkisiyle soyutlaşarak bugün mezarlıklarda gördüğümüz ve giderek azalan Osmanlı heykellerine dönüşür. Bu mezar taşlarında başlık ve objeler işlenmiş fakat yüzler, eller ve ayaklar belirginleştirilmemiştir.

Osmanlılar, mezar taşlarını şahide ismiyle adlandırırlar. Her mezara iki şahide dikip, birine baş diğerine ayak şahidesi derler. Baş şahidesinde mezar taşı yazısı, ayak şahidesinde ise süslemeler bulunur.

Süslemeleri ile kadın mezar taşları erkek mezar taşlarından kolaylıkla ayrılabilir. Kadın mezar taşları daha çok başlıksızdır. Süslemeleri, daha çok çiçek motifleri oluşturur. Bu çiçekler arasında; gül, lale, karanfil, sümbül, menekşe ve bahar dallarına rastlanmaktadır. Mezar taşlarında bu kadar çok çiçek motifine rastlanmasının sebebi, sevdiklerinin ebedi istiraatgahlarını cennet bahçelerine benzetme isteği yatmaktadır. Gül; Hz. Muhammed’i sembolize etmektedir. Lale, Allah’ın birliğini simgeler. Tüm bu benzetme ve rastlantıların sonucu olarak lale, doğal ve estetik özellikleri bir yana İslami yorumlayışıyla kutsal sayılmıştır. Karanfil, hüznü, menekşe ise tevazuu ifade eder.

Ayak şahidelerinde görülen bitkiler ise daha çok ağaç türleridir. Bunlar arasında; Gül, hurma, servi ve nar en çok rastlanan ağaçlardır. Hurma ağacı; yaşamın ve ölümsüzlüğün sembolü olarak resmedilirken, bol meyveli olarak resmedilmesi ise, bereketi ve üremeyi simgelemektedir. Nar ise; vahdaniyet ve ilahi kudreti simgelemektedir. Servinin devamlı yeşil kalması, dal ve yapraklarının rüzgar karşısında hareketli olmaması servi ağacını sabırlı ve ağır başlı olarak sembolleşmesine yol açmıştır. En üst dalının ucunun eğri durması, Allah karşısında boynu bükük kalmayı ve çaresizliği sembolize etmektedir. Bu çeşit süslemeler daha çok kadın mezar taşlarında görülmekle birlikte erkek mezar taşlarında da rastlanmaktadır.

Erkek mezar taşları; daha çok başlıklarla ön plana çıkmaktadır. En dikkati çeken başlıklar; sadrazam kavukları, ulema kavukları, katibi kavuklar ve 1829 yılında II. Mahmut’un kılık kıyafet kanunu ile kullanıma soktuğu fes Osmanlı mezarlıklarında görülmektedir.

Mezar taşlarında kabartma olarak işlenen başlıklar da bulunmaktadır. Bu başlıklar genellikle yatanın hangi tarikata mensup olduğunu ifade eder. En çok Mevlevi ve Bektaşi kabartmalarına rastlanmaktadır.

Mezarda yatan kişinin mesleğini belirtecek bazı unsurlarda sembolik bir şekilde mezar taşlarına işlenmiştir. Mesela kaptanıderyaların mezar taşları genelde kırık yelken direği şeklinde yapılmaktadır. Yelken direğinin kırık olması denizcinin kaybedildiğini simgelemektedir. Yine bazı örneklerde top ve gülle kabartması bulunmaktadır. Mezar da yatanın bir asker olduğu, bu kabartmalar ile vurgulanmaktadır. Bazılarına madalyalar dahi kazınmıştır. İlginç bir örnekte bir şehzade mezar taşında görülmektedir. Çok dramatik olan bu örnekte mezar taşının boyun kısmında ip şeklinde kabartma bulunmaktadır. Bu kabartma şehzadenin boğularak öldürüldüğünün sembolik bir şekilde ifadesidir.

Gelinlik çağında ölen bir kızın mezar taşı Süleymaniye Cami’nin bahçesinde bir sanat eserine dönüşmüştür. Bir sütun gibi değerlendirilen mezar taşı, üstüne duvak konmuş gibi Barok ve Romantik sanat heykellerine taş çıkarır biçimde işlenmiştir. Ayak şahidesinde ise, gonca halinde kırılmış bir gül motifi kazınmıştır.

Bir cami önünde dikkat etmeden geçip gittiğimiz Osmanlı mezar taşları yüzlerce yıllık bir kültür birikimi ile Türk heykel sanatının da alt yapısını oluştururlar. Bu taşlarda daha yüzlerce farklı anlam ifade eden kabartma bulunur. Kültürel bir birikimle bu kadar anlamın yüklendiği mezar taşları günümüzde küçük bir kesim tarafından sanat eseri sayılırken, bir kesim tarafından ise kırılıp dökülmekte ve moloz yığını olarak başka yeni mezarların yapımında kullanılmakta veya kireç fabrikalarında kireç tozu haline getirilmekteler. Mezar taşlarını sanatsal bir bakış açısı ile gören bir toplumdan düz yazıların yazıldığı soğuk taşlara geçen anlayışta, bari elimizdekilerin değerini bilelim çünkü onlar Türk heykel sanatının öncülleridir.
 

Etiketler
Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,425
Mesajlar
1,517,792
Kayıtlı Üye Sayımız
172,071
Kaydolan Son Üyemiz
kalenbuk

Çevrimiçi üyeler



Geri
Üst