Bayram tatili vesilesiyle eşimin memleketi olan Nevşehir'e gittik. Bir hanım köylü olarak dört yılda bu üçüncü gidişimdi
Her gidişimde mutlaka bir gezi programı yapmıştım. Bu sene de programda Niğde ve Kayseri vardı. Kayseri programını diğer bir konu başlığı altında sizlerle paylaşacağım inşallah.
Sabah kahvaltısının ardından saat 10 civarı iki araba yola çıktık. Oğlum oto koltuğunda huysuzlanmaya başlayınca, parka götüreceğimi söyleyip gönlünü hoş ettim.
Yuva köyü-Acıgöl-Nevşehir-Derinkuyu-Niğde rotasında yolculuğumuz yaklaşık 1,5 saat sürdü.
Niğde iline girişte ilk olarak izlenimlerim okuduğum bilgilerle aynı oldu. Gerçekten gelişmemiş bir manzarası var ve ilden ziyade ilçeyi andırıyor. Benim fikrime göre Cumhuriyet’in ilanını ilk kutlayan il olması Niğde'yi kurtarmış. Aksaray Niğde'ye bağlı bir ilçe iken, Niğde'den kat kat daha büyüktü.
Burayı tanımlayan en güzel ifadelerden biri: Acelesi olmayan insanların şehri...
Ayhan Şahenk yani Doğuş Holding bu topraklardan çıkmış. Baya bir zengini var ama insanları buraya pek yatırım yapmıyor. Küçük ilin insanları baya çalışkan. İstanbul'da v ediğer büyükşehirlerdeki birçok hurdacı Niğde kökenlidir.
Elma ve patates konusunda iller arasında ön sıralarda yer alıyor.
Şehir merkezi tabelalarını takip edip Kale'ye vardık. Burası Niğde'de ziyaret edebileceğiniz belli başlı bir iki yerin bulunduğu mevkii. Kale, Niğde'nin sembolü saat kulesi ve Alaadin cami burada yer alıyor. Saat kulesi ve kaleden şehri panaromik olarak seyreyleyebilirsiniz.
Bu arada güzel bir park ve mesire yeri yapmışlar. Park sayesinde oğluma verdiğim sözü de tutabildim.
Kalenin 200-300 metre yakınındaki Alaaddin Camisinin önemli bir özelliği var. Caminin kapısında güneş ışınlarının geliş açısına göre yılın belli dönemlerinde taçlı kadın başı figürü beliriyormuş.
Efsaneye göre, Selçuklu Sancakbeyi Ziynettin Beşare il merkezine bir cami yapılması için emir verir. Camiyi yapan usta da Sancakbeyi'nin kızına sırılsıklam aşıktır. Camiyi yaparken, prensese olan aşkını sonsuza kadar yaşatmak isteyen usta, duvarın taşlarına Sancakbeyi'nin kızının yüz kısmının silüetinin doğması için büyük emek verir. Asırlardır prensesin yüzü, Alaaddin Camii'nin kapısında ışık gölgesi olarak belirir. Ustanın sevdiği kıza kavuşamadığı ve bu nedenle aşkını taşlara işlediği rivayet edilir.
Kalenin içindeki kafeyi işleten görevli duvarda asılı resim ile taçlı kadın başı figürünü göstermek için baya bir uğraştı. Galiba bakana göre değişiyor. Bana biraz zorlama geldi.
Kalde'den inip merkezdeki bir fırından meşhur tahinli ekmekten aldık. Gerçekten nefisti.
Ardından şehrin girişinden 7 km mesafede bulunan Gümüşler manastırına gittik. Burayı önemli kılan özellik, gülümseyen Meryem freskine sahip olmasıdır... Hatta truzim bakanlığı Türkiye'nin tanıtım broşürlerinde bu resmin kullanılacağını açıklayınca, tartışma çıkmıştı. Bazılarına göre, bu resim bir hata sonucu ortaya çıktı. Gülümseyen meryem freski, Hıristiyanlık inancıyla bağdaşmadığını ifade etmişlerdi.
Kapıdaki görevli, galiba bıkkınlık olmuş olaki baya hızlı bir şekilde manastır hakkında bilgi verdi. Resimlerin incildeki anlatımlarını açıkladı.
manastır, mezarlık ve açık yiyecek kapları ile gerçekten ilgi çekiyor. kayaların oyulmasıyla meydana getirilen bu manastır yerin altında 13-14 metre olmak züere katlara sahip. Girişler baya dar olduğu için alt katlara girmeye cesaret edemedim.
Özetle: Niğde merkez olarak saatlerin geçirileceği bir yer değil.
yolunuz düşerse
Kaleye mutlaka uğra, saat kulesine çık, kaleden Niğde'yi seyret, Alaaddin Camisinin giriş kapısına dakikalarca bak ve efsaneye inanıp aşk hakkında düşün, tahinli ekmek al ve yanında Niğde gazozu iç, Gümüşler Manastırına git, Gülümseyen Meryem freskini gör, mevsimi ise mutlaka elma ve patates al
Her gidişimde mutlaka bir gezi programı yapmıştım. Bu sene de programda Niğde ve Kayseri vardı. Kayseri programını diğer bir konu başlığı altında sizlerle paylaşacağım inşallah.
Sabah kahvaltısının ardından saat 10 civarı iki araba yola çıktık. Oğlum oto koltuğunda huysuzlanmaya başlayınca, parka götüreceğimi söyleyip gönlünü hoş ettim.
Yuva köyü-Acıgöl-Nevşehir-Derinkuyu-Niğde rotasında yolculuğumuz yaklaşık 1,5 saat sürdü.
Niğde iline girişte ilk olarak izlenimlerim okuduğum bilgilerle aynı oldu. Gerçekten gelişmemiş bir manzarası var ve ilden ziyade ilçeyi andırıyor. Benim fikrime göre Cumhuriyet’in ilanını ilk kutlayan il olması Niğde'yi kurtarmış. Aksaray Niğde'ye bağlı bir ilçe iken, Niğde'den kat kat daha büyüktü.
Burayı tanımlayan en güzel ifadelerden biri: Acelesi olmayan insanların şehri...
Ayhan Şahenk yani Doğuş Holding bu topraklardan çıkmış. Baya bir zengini var ama insanları buraya pek yatırım yapmıyor. Küçük ilin insanları baya çalışkan. İstanbul'da v ediğer büyükşehirlerdeki birçok hurdacı Niğde kökenlidir.
Elma ve patates konusunda iller arasında ön sıralarda yer alıyor.
Şehir merkezi tabelalarını takip edip Kale'ye vardık. Burası Niğde'de ziyaret edebileceğiniz belli başlı bir iki yerin bulunduğu mevkii. Kale, Niğde'nin sembolü saat kulesi ve Alaadin cami burada yer alıyor. Saat kulesi ve kaleden şehri panaromik olarak seyreyleyebilirsiniz.
Bu arada güzel bir park ve mesire yeri yapmışlar. Park sayesinde oğluma verdiğim sözü de tutabildim.
Kalenin 200-300 metre yakınındaki Alaaddin Camisinin önemli bir özelliği var. Caminin kapısında güneş ışınlarının geliş açısına göre yılın belli dönemlerinde taçlı kadın başı figürü beliriyormuş.
Efsaneye göre, Selçuklu Sancakbeyi Ziynettin Beşare il merkezine bir cami yapılması için emir verir. Camiyi yapan usta da Sancakbeyi'nin kızına sırılsıklam aşıktır. Camiyi yaparken, prensese olan aşkını sonsuza kadar yaşatmak isteyen usta, duvarın taşlarına Sancakbeyi'nin kızının yüz kısmının silüetinin doğması için büyük emek verir. Asırlardır prensesin yüzü, Alaaddin Camii'nin kapısında ışık gölgesi olarak belirir. Ustanın sevdiği kıza kavuşamadığı ve bu nedenle aşkını taşlara işlediği rivayet edilir.
Kalenin içindeki kafeyi işleten görevli duvarda asılı resim ile taçlı kadın başı figürünü göstermek için baya bir uğraştı. Galiba bakana göre değişiyor. Bana biraz zorlama geldi.
Kalde'den inip merkezdeki bir fırından meşhur tahinli ekmekten aldık. Gerçekten nefisti.
Ardından şehrin girişinden 7 km mesafede bulunan Gümüşler manastırına gittik. Burayı önemli kılan özellik, gülümseyen Meryem freskine sahip olmasıdır... Hatta truzim bakanlığı Türkiye'nin tanıtım broşürlerinde bu resmin kullanılacağını açıklayınca, tartışma çıkmıştı. Bazılarına göre, bu resim bir hata sonucu ortaya çıktı. Gülümseyen meryem freski, Hıristiyanlık inancıyla bağdaşmadığını ifade etmişlerdi.
Kapıdaki görevli, galiba bıkkınlık olmuş olaki baya hızlı bir şekilde manastır hakkında bilgi verdi. Resimlerin incildeki anlatımlarını açıkladı.
manastır, mezarlık ve açık yiyecek kapları ile gerçekten ilgi çekiyor. kayaların oyulmasıyla meydana getirilen bu manastır yerin altında 13-14 metre olmak züere katlara sahip. Girişler baya dar olduğu için alt katlara girmeye cesaret edemedim.
Özetle: Niğde merkez olarak saatlerin geçirileceği bir yer değil.
Kaleye mutlaka uğra, saat kulesine çık, kaleden Niğde'yi seyret, Alaaddin Camisinin giriş kapısına dakikalarca bak ve efsaneye inanıp aşk hakkında düşün, tahinli ekmek al ve yanında Niğde gazozu iç, Gümüşler Manastırına git, Gülümseyen Meryem freskini gör, mevsimi ise mutlaka elma ve patates al