Nemrut Dağı ve Kommagene

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan ulash Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 6
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 2,244

ulash

Ana Kamp
Mesajlar
98
Tepkime Puanı
1
Kommagene Krallığı
Yunanca "Genler Topluluğu" anlamına gelen Kommagene, ismiyle bağdaşırcasına, Grek ve Pers uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleştiği güçlü bir krallıktır. Toros Dağlarındaki çeşitli yolların birleştiği noktada bulunan antik Kommagene Krallığı, Suriye'nin Kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı, Kuzey Toroslar ve doğuda Fırat Nehri'nin çevrelediği verimli topraklarda yer almıştır. Tarıma ve hayvancılığa elverişli ve ekonomik önemi yüksek sedir ağacı ormanlarını barındıran Kommagene topraklarının, ilk çağlardan beri yerleşim alanı olarak kullanıldığı civardaki mağara ve arkeolojik buluntulardan anlaşılmaktadır.

Antik dünyanın küçük ancak güçlü ülkesi Kommagene, baba tarafı Pers Krallarından "Krallar Kralı olarak anılan Darius'a ile, anne tarafı Makedonya Hükümdarı Büyük İskender ile akraba olan bir prensin oğlu Mithradates Kallinikos tarafından, İ.Ö. 109 yılında bağımsız bir krallık olarak kurulmuştur. Farklı topluluklardan meydana gelen ve ayrı inanç ve kültürlere sahip Kommageneliler arasındaki birliği sağlamak konusunda büyük başarı sağlayan Mithradates Kallinikos, tanrılarla olan bağını kuvvetlendireceği ve böylece ulusunu barış içerisinde yaşatacağı inancıyla ülkesinin çeşitli yerlerinde tapınaklar yaptırmıştır.

Alıntıdır
 

Etiketler
Ynt: Nemrut Dağı ve Kommagene


Arkadaşlar tarih bölümüne açılan bu başlık ve başlıkla ilgisiz, kaynağı belirsiz bir alıntı bu bölüme uygun mudur?

Özellikle bu bölümde konu açmak ciddi hazırlık gerektirir...

Lütfen yeni konu açarken -özellikle bu bölümde- özen gösterelim...

Selamlar
 

Ynt: Nemrut Dağı ve Kommagene

Sevtap hanıma katılıyorum ve moderatörlerden bu konuda ilgi bekliyorum. Bu konunun özellikle hiç bir dayanağı olmadan bu başlık altında konuşulması uygun değildir. Hiç bir kaynağa ihtiyaç duyulmadan, her söylenenin doğru kabul edildiği başlığa taşınmasını biz tarih severleri mutlu edecektir.
 

Ynt: Nemrut Dağı ve Kommagene

SDC' Alıntı:
Arkadaşlar tarih bölümüne açılan bu başlık ve başlıkla ilgisiz, kaynağı belirsiz bir alıntı bu bölüme uygun mudur?

Özellikle bu bölümde konu açmak ciddi hazırlık gerektirir...

Lütfen yeni konu açarken -özellikle bu bölümde- özen gösterelim...

Selamlar

acemi80' Alıntı:
Sevtap hanıma katılıyorum ve moderatörlerden bu konuda ilgi bekliyorum. Bu konunun özellikle hiç bir dayanağı olmadan bu başlık altında konuşulması uygun değildir. Hiç bir kaynağa ihtiyaç duyulmadan, her söylenenin doğru kabul edildiği Yemek sohbetlerinin yapıldığı bir başlığa taşınmasını biz tarih severleri mutlu edecektir.



Sizlere bende katılıyorum :smiley:

Bence bu konuyu taşımak yerine kaynağı belli olan bilgilerle altını doldurabiliriz. Konu çok güzel ve önemli. Hazır bir arkadaşımız başlığı açmışken bu konuyu kaynağı belli olan bilgilerle diğer üyelerimizle paylaşalım diyorum ;)

Bu arada başlık NEMRUT DAĞI VE KOMMAGENE olarak değiştiriliyor.
 

Ynt: Nemrut Dağı ve Kommagene

Pek çoğumuz sanatçı Tuluyhan Uğurlu'nun Nemrut'un zirvesine taşıdığı piyanosu ile verdiği konseri hatırlıyordur. Kendisi sitesinde Nemrut Dagına ve Kommagene Krallığının tarihinede yer vermiş. Aşağıdaki yazı Tuluyhan Uğurlu'nun sitesinden alınmıştır....

Günümüzden 2000 yıl önce, Anadolu'nun eşsiz bir köşesinde, en kutsal yer olarak Nemrut Dağı'nı seçmiş bir krallık hüküm sürdü. Kommagene adındaki bu krallık, uzun yıllar Asur egemenliğinde kaldıktan sonra zorlu savaşlar vererek bağımsızlığını kazandı. Kommagene’nin sınırları Malatya, Adıyaman’dan dönemin efsanevi kentlerinden Zeugma’ya kadar uzanıyordu.

Kommagene’nin önemi Roma ordusunun Anadolu’ya girmesinden sonra unutulmuş, bu büyük uygarlık zamana yenik düşüp, tarih sahnesinden çekilmişti. Keşif öyküsü Osmanlı’nın Almanlarla ortak olarak inşa ettiği Anadolu-Bağdat Demiryolu yapımı sırasında Alman Mühendis Karl Sester’in Malatyalı köylülerden duyup, onlarla birlikte tırmandığı Nemrut Dağı zirvesindeki dev heykelleri görmesiyle başlamıştı. Sester, Berlin’deki Prusya Kraliyet Bilimler Akademisi'ne yazdığı mektupta heyecanla gördüklerini anlatınca Profesör Otto Puchstein, buraya gelmiş ve Kommagene Uygarlığı bilim dünyasının araştırmalarıyla gün ışığına çıkmıştı.

Kommagene Krallığı, Toros Dağları'ndaki çeşitli yolların birleştiği noktada bulunan, Suriye'nin kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı, Kuzey Toroslar ve doğuda Fırat Nehri'nin çevrelediği, Adıyaman, Kahramanmaraş ve Gaziantep illerini kapsayan bir coğrafyaya yayılıyordu. M.Ö. 1. Yüzyılda kurulan Kommagene M.S.72 yılına kadar bu bölgede yaşamını sürdürdü.

I. Mithradates, Kommagene'nin en önemli kralıydı. Onu bu kadar önemli yapan şey, büyük hedefleriydi. 1. Mithradates’in amacı Batılıların, yani Yunanlıların dini ile Doğulu Perslerin dinini birleştirmekti. Böylece bir dünya dini yaratacak, Nemrut Dağı'nı onun merkezi yapacak ve bu dinin buradan tüm dünyaya yayılmasını sağlayacaktı.

Kral Mithradates’in oğlu Antiochos ailesinden Yunan ve Pers kültürün karışımı bir eğitim aldı. Annesi Kraliçe Laodike Büyük İskender’in soyundandı, babası ise Perslerin ‘kralların kralı’ dedikleri 1. Darius idi. Anthiochos çok genç yaştayken babası onu bir Seleukos prensesi olan İsias Philostorgos, ile evlendirdi. Bu evlilik tamamen politik bir amaç uğruna planlanmıştı ve aşkla pek ilgisi yoktu.



Mithradates tahtını oğluna bıraktıktan sonra onu gözetmeye devam etti. Nemrud Dağı’ndaki tapınağı birlikte tasarladılar. Tapınak Mithradates'in temellerini attığı tanrılarla yapılan sözleşmenin merkezi olacaktı. Antiochos babasına çok derin bir saygı duyar ancak annesi Laodike’yi her şeyin üstünde severdi. Birçok yazıtta kendisini ‘annesini seven kişi’ olarak kaydettirmiştir. Annesine tanrıça anlamına gelen Thea ismini verdi.

Nemrud Dağı tanrılarının heykelleri arasında annesini kendisiyle birlikte ölümsüzleştirdi. Tanrı Zeus’un soluna Kommagene Kralı, Theos olarak kendisini, Zeus’un sağına da Kommagene’nin Anası, Thea, olarak annesi Laodike’yi yerleştirdi.



KOMMAGENE’DE SANAT

Kommagene’nin tamamen kendine özgü bir sanat geleneği vardı. Bu gelenek Yunan ve Pers sanatlarının eşsiz bir senteziydi. Antiochos sanata destek verdi. Meclisinde sanatçıları ve bilginleri toplardı. Bunlara ‘aralın arkadaşları’ anlamına gelen philoi denirdi.

Kral Mithradates zamanında sanatta doğu etkisi ağır basmaktayken Kral Antiochos dönemi sanatı daha doğalcı (naturalist) ve daha az stilize (geleneğe uygun) bir uslup kazandı. Antiochos Yunan kültürünü tercih etmiş ve kendine ‘Yunanlıların ve Romalıların dostu’ adını vermişti. Dağın zirvesindeki heykeller Kommagene sanatının ihtişamını belgeler. Orada doğu ve batı tam bir uyumla kaynaşır.

Batı Terası’ndaki Antiochos başında formu bozabilecek tüm ayrıntılardan arındırılmış çok güzel bir örnektir. Heykelde süslü bir sakal, takı ya da başka bezemeler yoktur. Sade ve dinamik bu eser bugün bile ebedi güzelliğiyle görenleri heyecanlandırır.

ROMA SAVAŞLARI

Romalılar batı Anadoluya ilk adımlarını atar atmaz Bythinia, Pisidia, Galatia ve Cappadocia gibi Küçük Asya krallıklarını birer birer ele geçirmeye başladılar. Pergamum’dan sonra İ.Ö. 80 dolaylarında Bythinia ve Pisidia’yı egemenlikleri altına aldılar. Aynı sıralarda Partlar da Kommagene sınırlarına varmışlardı. İ.Ö. 69’da Kommagene’nin başkenti Samosata (Samosata) kuşatıldı. Ancak hiç umulmayan bir şey oldu. Romalı askerler daha önce hiç görmedikleri bir maddeyle bombalanıyorlardı. Romalı tarihçi Plinius “Onun vurduğu asker silahıyla beraber yanıyordu” diye yazmıştı. Anlaşılan Kommagene dışında bilinmeyen bu gizli silahın sebep olduğu korku çok büyük olmuştu.

Samosata düşmedi, Roma ordusu geri çekildi. Ancak Kommagene için durum gerginliğini korumaya devam ediyordu zira bir yanlarında sömürgeci savaş tutkunu Romalılar, diğer tarafta güçlü Part ülkesi vardı. İ.Ö. 64’de Romalılar istilalarına devam ettiler. Bu devirde Roma’nın Kommagene Krallığı dışında Küçük Asya’da egemenliği altına almadığı devlet kalmamıştı.

Kommagene’nin stratejik konumu Roma’nın doğuya doğru genişlemesinde hayati önem taşımaktaydı. Ya burası da istila edilecek ya da genişlemekten vazgeçilecekti. Antiochos Partlarla ilişkisini güçlendirmesi gerektiğini biliyordu. Bu amaçla kızı Laodike’yi Part kralına eş olarak verdi. Bu evlilikten bir erkek çocuk dünyaya geldi, Pakoros. O babasının gözdesi ve tahtının tek varisiydi.

Küçük Asya’da savaşlar sürürerken, Roma da hayli karışıktı. Sezar’ın öldürülmesiyle Roma İmparatorluğu bölündü. Markus Antonius doğuyu Oktavianus batıyı aldı. İ.Ö. 38’de Markus Antonius Part ordusunu yendi ve veliaht prens Pakoros’u öldürdü. Annesi Laodike ve Part Kralı olan babası derin bir acıya düştüler. Antiochos kızı ve damadının acısını paylaştı ve onlara yardım etmek istedi.

Antiochos savaştan kaçarak Kommagene’ye sığınanları himayesini altına aldı ve onları Marcus Antonius’a teslim etmeyi reddetti. Savaş istemeyen Antiochos esirlere karşılık, 25 bin ton gümüşe eşit olan 1000 talens teklif etti. Zenginliğiyle ünlü Kommagene’nin tüm altın ve gümüş varlığına göz koyan Markus Antonius sığınmacılara karşılık olarak Kommagene’nin tüm servetini istedi. Antiochos’un bu teklifi kabul etmesi söz konusu olamazdı.

Markus Antonius küçücük bir krallıktan gelen bu cevabı büyük bir hakaret olarak görerek askerlerine derhal Kommagene’yi kuşatmalarını emretti. Ancak beklenenin aksine, Samosata kuşatması istenildigi gibi gitmiyordu. Markus Antonius, yanında Judea Kralı Herod da olduğu halde ordusunun başına geçti. Zaferin yakın olduğuna emindi. Ancak beklenen olmadı ve az sayıda olmalarına rağmen kendileri ve atları zırhlarla kuşanmış Kommagene savaşçıları Roma ordusunu geri püskürttüler.

Ancak 1. Anthiochos’un tüm bu sıkıntılı yıllar sonunda sağlığı bozulmuştu. Savaştın kısa bir süre sonra öldü ve babasının yanına Nemrut Dağı zirvesindeki tümülüsün içine gömüldü. Yerine oğlu 1. Mithradates geçti ama o babasının zekasına sahip bir imparator olamadı. Kommagene zaman içinde eriyip, gidecekti.

Kommagene devrinin kapanışıyla Nemrud sadece dağ rüzgarlarının ve yolunu kaybeden çobanların ziyaretleriyle irkileceği uzun uykusuna daldı. Ta ki, Osmanlı’nın son döneminde devasa heykellerin bulunuşuna kadar…

DOĞU İLE BATIYI BİRLİKTE YAŞAMAK

1. Anthiochos, babası 1. Mithradates gibi Doğu ve Batı kültürlerini birleştirmeyi hayal etmişti. Bu hayaline ulaşmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Nemrut Dağı'nın 2.150 metre yükseklikteki zirvesinde yapımına başladığı görkemli kutsal alan ve mezar anıtı ne yazık ki ölümünden önce bitirilemedi. Oğlu Kral I. Antiochos da devam etmedi çalışmalara, mezar anıtı yarım kaldı. Kutsal alanın doğu ve batı yamaçlarında teraslar üzerinde yaptırdığı heykeller ise Nemrut'un sert hava koşullarıyla boğuşarak yüzyıllarca ayakta kalmayı başardı. Antiochos'un ölümünden sonra fikirleri de unutuldu, yaratmayı düşündüğü din kendisiyle birlikte öldü. Ama yine de yaptırdığı heykellerle kendinden yüzyıllar boyu bahsettirdi.

Kommagene'de tanrılar ve krallar adına yaptırılmış heykeller dışında kraliyet mensubu kadınlar için yaptırılmış bir anıt mezar bulunur.



Antiochos bu kutsal alanı teraslar halinde tasarlamıştı. Kutsal kabul edilen teraslarda yer alan heykellerin sırası aynıydı. Bu tanrılardan her biri hem Doğu hem Batı tanrılarını temsil ediyor ve bu nedenle iki ayrı isimle anılıyorlardı. Yüzleri doğuya ve batıya çevrili Pers ve Yunan tanrıları Kral Antiochos'un bu iki kültürü birleştirme amacını da simgeliyordu.


Antiochos yaptırdığı heykellerin arka yüzüne 200 satırdan oluşan vasiyetini yazdırdı. Yazıtta kendinden sonra gelecek kralları tapınağı güzelleştirmeleri için görevlendiriyor, ibadet için gelenleri övdüğü gibi, kötü niyetle gelenlere beddua ediyordu. Antiochos, kutsal alanı ziyarete gelenlerin en iyi şekilde ağırlanmasını istedi ve bu amaçla rahipleri en iyi şaraplarını sunmalarını emretti. Hatta törenlerin çok renkli geçmesi için müzisyenleri bile görevlendirdi. Ama Antiochos'un bütün bu titizliğine rağmen vasiyette yazılanlar yerine getirilmedi.

Kral 1. Anthiochos burada yer alan yazıtlarda özetle şunları söylüyordu:

"Ata hükümdarlığını devraldığım zaman, dindarlığımın bir sonucu olarak, tahtıma bağlı krallığı tüm tanrıların ortak yurdu yaptım. “Zamanın akışı içinde her kim, bu kanunu ve bize ibadeti korur ve sürdürürse, benim hayır dualarımla anılacaktır. Tüm rahmetli atalar ve tanrılar ondan razı olsun. Her kim ki, bu düzenin kutsal geçerliliğini bozar ya da zarar verir, ya da gerçek anlamını değiştirmeye yeltenirse, yalnız kendisi değil, aynı zamanda tüm soyu sopu rahmetli atalarımın ve tüm tanrıların hışmına uğrasın”
 



Ynt: Nemrut Dağı ve Kommagene

KRAL ANTHİOCHOS'UN NEMRUT DAĞI ZİRVESİNDE YAZDIĞI VASİYETİ



Kral Mithradates Kallinikos'un ve Anasever Kral Antiochos Epiphanes Kallinikos kızı Tanrıça, Kraliçe, Kardeşseler Laodike'nin oğlu Tanrı, Adil ve Epiphanes, Roma ve Helen Dostu, Muzaffer Büyük Kral Antiochos, kutsanmış taht kaidelerine dokunulmaz harflerle kendi lütufkârlığından kaynaklanan işeri, ebediyete intikali için yazdırdı.

Ben, Dindarlığın biz insanlar için bütün iyilikler içinde sadece en güvenilir dost olduğuna değil, aynı zamanda en tatlı haz olduğuna da inandım ve bu inanca hem talihli iktidarımın, hem de bu iktidarın takdis edilmiş icraatının kaynağı olarak sahip oldum. Tüm hayatım boyunca Kraliyetimdeki bütün insanlar karşısında, dindarca davranışı en güvenilir savunma aracı ve eşi bulunmaz bir haz kaynağı olarak gören bir insan sıfatıyla durdum. Bu nedenle, beklenenin tersine, büyük tehlikeleri savıp, ümitsiz durumların üstesinden geldim ve uzun yıllar mutlu bir yaşam sürdüm.
Ata hükümdarlığını devraldığım zaman, dindarlığımın bir sonucu olarak, tahtıma bağlı Krallığı tüm tanrıların ortak yurdu yaptım. Onları, şekli temsillerini kendi soyumun talihli köklerinin geldiği Pers ve Helenlerin eski usullerine göre çeşitli biçimlerde yapmak suretiyle, kurbanlar keserek ve şölenler düzenleyerek, eskiden beri insanlar arasında ortak bir adet olduğu üzere, onurlandırdım. Onursal duyguları somut ifadeye dönüştürmek ise benim hak bilir düşüncemin bir buluşudur.
Zamanın tahribine dirençli bu tapınaksal mezarın temellerini göksel tahtların yakınında atmaya karar verdiğimde, bu kutsal mekan, sadece ileri yaşıma rağmen hâlâ sıhhat ve selamet içinde olan bedenimi saran kılıfa, tanrının sevdiği ruhum Zeus Oromasdes'in göksel tahtlarına yolcu olduktan sonra, ebedi bir istirahat gah olsun istemedim; buranın aynı zamanda bütün tanrıların ortak tahtları olmasını da kararlaştırdım. Çünkü benim çabalarım sonucunda orada sadece kahraman atalarımın şu gördüğün resim dizeleri bulunsun istemedim; daha çok da, bu kutsal tepe üzerinde tanrıları temsil için kutsanarak dikilen ilahi bir figür, artık ıssız kalmayacak bu mekanı tanrılar karşısında ifa ettiğim dindarlığın bir kanıtı olarak görsün istedim.

İşte, gördüğün gibi, tanrılara gerçekten lâyık oldukları bu heykelleri diktirdim: Zeus Oromasdes'in, Apollon Mithras Helios Hermes'in, Artagnes Herakles Ares'in ve her şeyi besleyen vatanım Kommagene'nin heykelleri. Aynı taştan ve aynı tahtlar üzerinde duaları işiten tanrıların yanına kendi heykelimi de koydurttum. Böylece ulu tanrıların ezeli saygınlığını kendi genç bahtıma çağdaş kıldım. Ve böylece onların kraliyete ilişkin olarak giriştiğim işlerde sık sık ve somut olarak, alicenap bir yardım olarak bana tevcih ettikleri sonsuz ihtimam ve himayelerinin hakkaniyetli bir taklitçisi oldum.
Kurban törenlerinin çeşitli biçimlerde yapılmasını sağlamak amacıyla kâfi derecede arazi ayırdım ve onlardan sağlanacak gelirlere el sürülmemesini buyurdum. Sürekli bir kurban hizmeti kurdum ve seçkin rahipler tayin ettim; onları Pers giysileriyle donattım; tören ve tüm onursal hizmetleri benim sanıma ve tanrıların yüceliğine yaraşır biçimde düzenledim.
Kurban hizmetlerinin sürekliliği için, eskiden beri var olan ve müşterek bir hukuka dayanan kurban törenlerinin yanı sıra, Krallığımda yaşayan tüm insanların, hem tanrılara karşı vecibelerini yerine getirmeleri hem de bizi onurlandırmaları maksadıyla yeni ihdas edilen bayramları kutlamalarını kural olarak koydum. Böylece bedenimin doğum günü olan Audnaios ayının 16. gününü ve taç giydiğim Loos ayının 10. gününü yüce tanrıların yeryüzüne zuhur edişlerine vakfediyorum; çünkü bunları ben talihli hükümranlığımın menşei ve tüm Krallığımdaki genel saadet ve refahın sebebi olarak telakki ettim. Bunlardan başka kurbanların daha zengin ve şölenlerin daha mükemmel olması için ve yılda bir kutlanmak üzere iki günü daha bayram olarak tahsis ettim. Ülke halkını toplantı, yani şölenlere katılım amacıyla, köy ve kentlere göre gruplara ayırdım ve bayramları herkesin en kolay erişeceği en yakın kült yerlerinde kutlanmak üzere düzenledim. Geri kalan zamanı, yani doğum günüme tekabül eden 16. ve Diademi takdığım güne tekabül eden 10. günü, her ay tekerrür etmek ve rahipler tarBu düzenlemelerin daimi olması için, tanrıların buyrukları doğrultusunda kutsal bir kanun vakfettim ve bunu dokunulmaz kıldığım steller üzerine yazdırdım; çünkü bunların sürekli korunması aklıselim sahibi kişiler için dindarca bir iştir; sadece bizim onurumuz için değil, aynı zamanda her ferdin kendi talihi uğruna bel bağladığı en aziz beklentiler için de bu böyledir. Sonsuz zaman kaderin bir cilvesiyle tüm insanlar arasından hangi soyu bu ülkenin mirasına oturtursa, o insan soyu için bu kanunu korumak bir vecibe olmalıdır; Şunu bilerek ki, kraliyetin rahmete kavuşmuş soyunun intikamı ağırdır, ihmal ve cürümden gelen din düşmanlığını eşit derecede cezalandırır ve takipçisi olur; kutsanmış atalarımın kanunu hakarete uğramışsa, merhamet tanımaz cezalar verir. Zira dindarca yapılan her iş kolaydır; ama dinsizliğin sonu zorunlu olarak sefalettir. Bu kanun benim sesimi duyurdu, tanrıların vahyi ise ona geçerlik kazandırdı.
Tarafımdan hem tanrılar ve hem de resimlerini Toros uçurumlarının zirvesine, bedenimi saran bu kutsal mezarın yanı başına çepeçevre kutsayarak dizdiğim rahmete kavuşmuş atalarım için tayin edilen hâlihazırdaki rahip ve gelecekte bu görevi devralacak olan rahip, bütün diğer görevlerinden azad olunmalı, engel olunmadan ve bahane bulunmadan bu kutsal tapınak mezardaki görevini kült törenlerine ve kutsal heykellerin uyarınca süslenmelerine vakfederek ifa etmelidir. Her ay ve her yıl tüm yıl boyunca sürekli kutlanmalarını emir buyurduğum tanrıların ve benim doğum günlerimizde bu rahip, ata geleneği icabı takdir edilmiş olan Pers giysisini giyerek, tanrıların dindar onurlarına vakfettiğim bütün heykelleri altın çelenklerle süslemelidir. Rahmetli soyumun aziz menfaatlerine adadığım köylerden sağlayacağı gelirle bu sunaklar üzerinde bol bol tütsü ve kokulu otlar sunmalı ve besili kurbanlıkları tanrıların ve bizlerin onuruna yaraşır biçimde kurban etmeli, kutsal masaları uyarınca bol ziyafet malzemesiyle donatmalı ve testileri suyla karıştırılmış bol miktarda şarapla doldurmalıdır. Buraya gelen yerli ve yabancı bütün ahaliyi büyük bir ihtimamla karşılamalı ve bir araya gelen cemaate herkesin eşit derecede keyif alacağı bir şölen hazırlamalıdır. Kendisi için de, adet olduğu üzere, rahiplik makamının onursal hakkı olarak pay ayırmalıdır; bunu yaparken geri kalanların da l&#ucirc;tfumdan serbestçe yararlanmalarını sağlamalıdır, öyle ki, her bir kimse, kutsal günlerde kafi miktarda yiyecek içecek alabilmek için, gözetildiği hissine kapılmaksızın şölenin keyfini çıkarsın ve dilediği köşede, istediği kadar yiyip içsin. Tapınak hizmetine sunmuş olduğum içki kupalarını ise, ancak kutsal alanda birlikte bulundukları sürece kullanabilirler.

Tanrılar için ve kendi onuruma tanrısal istem doğrultusunda vakfettiğim bu tapınak kölelerini ve onların çocuklarını ve bu soyun tüm zaman içinde gelecek nesillerini hiç kimse, ister kral olsun ister hükümdar, ister rahip olsun ister yönetici, ne kendine köle yapmaya ne de bir başkasına herhangi bir şekilde satmaya, ne de onlardan birine bir kötülük yapmaya ve görevlerini yerine getirmekten menetmeye izinlidir; tam tersine rahipler onlara ihtimam göstermeli, krallar ve yöneticiler ve özel bütün kişiler onlara yardım etmelidirler. Böyle davrananlar tanrılar ve rahmetli atalarım nezdinde dindarlığın sonucuna nail olacaklardır.
Aynı şekilde, şurdaki tanrılara adadığım köyleri kendi mülkiyetine geçirmek, satmak ya da bir başka kurala bağlamak, ya da bu köylere veya bunların tanrıların dokunulmaz mülkü olarak vakfettiğim gelirlerine herhangi bir şekilde zarar vermek, kimsenin hakkı ve haddi olmayacaktır. O halde, cürümün bir başka türüne ya da bir hakarete veya kendi vakfettiğim kurban şölenlerinin ve toplantılarının şan ve şöhretimiz aleyhine bertaraf edilmesine vesile olacak uygulamalarda bulunmak, hiç kimsenin yanına kâr kalmayacaktır.

Her kim ki ama, bu düzenin kutsal geçerliğini ya da ölümsüz iradenin teyit ettiği rahmet abidesini bozar ya da zarar verir ya da gerçek anlamını değiştirmeye yeltenirse, yalnız kendisi değil, aynı zamanda tüm soyu sopu rahmetli atalarımın ve tüm tanrıların hışmına uğrasın, ta ki cezasını tamamıyla çekinceye kadar.
Tanrılara ve atalara karşı gösterilmesi kutsal bir görev olan dindarlığın bir örneğini ben, birçok diğer vesilelerle olduğu gibi, buradaki eserlerimle de çocuklarımın ve torunlarımın gözleri önüne sermiş bulunuyorum ve inanıyorum ki, onlar bu güzel örneklere özenip, soyumuzun geleneksel onurlarını sürekli artıracak ve bana benzer biçimde kendi yaşamlarının doruk noktasında soyumuzun ününe ün katacaklardır.
Pers ve Makedonya ve Kommagene ülkesindeki bütün tanrıların ilgi ve rahmetinin böyle hareket edenlerin üzerinde olmasını niyaz ediyorum. Zamanın akışı içinde her kim, bu ister bir kral ister bir hükümdar olsun, bu ülkenin yönetimini devraldığında, bu kanunu ve bize ibadeti korur ve sürdürürse, benim hayır dualarımla, tüm rahmetli atalar ve tanrılar ondan razı olsun; bu kanuna karşı gelen ve tanrılara saygısızlıkta direnenin ise her türlü felaket başına gelsin.
 

Ynt: Nemrut Dağı ve Kommagene

İlginize teşekkür ederim koza şimdi biraz daha elle tutulur oldu :smiley:
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,383
Mesajlar
1,517,438
Kayıtlı Üye Sayımız
172,041
Kaydolan Son Üyemiz
İsmail.s

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst