Malatya Mutfak Kültürü

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan penguen Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 15
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 11,591

penguen

Zirve
Mesajlar
1,599
Tepkime Puanı
11
Doğumla İlgili Yemeklere Dair Olanlar

Malatya’da çocuğun doğumu, çevresi için bir dizi uygulamalar gerektirir. Anneyi doğumdan hemen sonra ziyaret etme ve çocuğu görme adeti vardır. Bu adeta “göz aydına gitme” ya da diğer bir söylenişle “loğusa ziyareti” adı verildiğini görüyoruz. Türkiye’nin birçok yerinde de bu tür uygulamaları görmek mümkündür.

Köylerde, “gözaydına” ve akraba ziyaretine giden komşuların “kuymak” (herle veya haşıl) adı verilen şeker, un, yağ karışımından ya da pekmez, un, yağ karışımından yapılan yemek götürdükleri gibi yörede “kömbe” denilen, saç arasında pişirilen bir tür yemek de götürdükleri görülür. Bundaki gaye, annenin kendini çabucak toparlamasını sağlamaktır. Bu ziyaretin yapılması törelerin gereğidir. Zamanında (bir-iki hafta içinde) ziyaretler yapmayanlar, anne ve yakınlarınca kınanırlar. Çünkü, bugün benim, yarın senin anlayışı düğün-ölüm dönemlerinde olduğu gibi burada da geçerliliğini sürdürmektedir.

Loğusa ziyaretinde götürülen, “kuymak” denilen bu özel gün yemeğinin yanı sıra yeni doğan bebeğin ağzına doğumunun birinci günü anne sütü verilmeyip şekerli su verme pratiğinin yaygın olmasıda tesbitlerimiz arasındadır.

Yine bebeğin ağlamasını kesmek için:

Çocuğun ağzına ince tülbent içinde kuru dut ya da yaş dut konularak verilir. Bu “yalancı meme” görevi görür.

Çocukların dilinin geç açılacağı inancından hareketle (kekeme olacağı) pişmiş yumurta yedirilmediği, sonraları bu uygulamanın tamamen tek edildiği ve günümüzde bebeğe sütün yanı sıra yoğurt, bisküvi, meyve suyu, havuç suyu, nişasta gibi besinlerin de verildiği görülmektedir.
 

Etiketler
Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Düğün Yemekleri

Günümüzde salonda yapılan düğünler dışında, evlerde yapılan düğün törenlerinde “lahmacun” ve içecek olarak “ayran” verilmesi gelenektendir.

Şehir merkezinden köylere doğru gidildiğinde, düğünlerde “Yemek dökme” âdetinin korunduğunu görmek mümkündür. Evlenme ve sünnet düğünlerinde davetlilere yemek verilmesi âdetine Malatya köylerinde “Yemek dökme” adı verilir.

Yine düğünlerin ilk aşaması sayılan söz kesmede, köylerdeki söylenişiyle “He deme”, “Sakal öpme”, “El öpme” ya da “İkrar alma” yemek verilmekte, birçoğunda da ağız tatlılığı için şekerle birlikte kırmızı boyalı şeker şerbeti dağıtılmaktadır.

Bu âdetin uygulanışına Arguvan’ın İsa köyünde şu şekilde rastlanılmıştır: Oğlan tarafından kız evine nişana gelişte 15-20 kg. kadar mevlüt şekeri, ev halkına çeşitli hediyelerle bir çarşaf ve buna iliştirilmiş bir altın hediye olarak getirilir. Kızın annesine verilen bu hediyede yer alan altın, anne tarafından tekrar kızına armağan edilir. Bu hediyeye “Torba ağzı” denir.

Torba içinde çıkan şekere dua okunduktan sonra bir erkek beline önlük bağlayarak avuç avuç orada bulunan herkese dağıtır. Buna “Şirincelik” adı verilir.

Malatya köylerinde nişan töreninde görülen diğer bir uygulama da şöyledir: Eğer şeker dağıtılmamışsa, büyük bakır teştlere boyalı şeker ezilerek şerbet yapılır. Konuklara ikram edilir.

Köylerde nişan ve düğün yemeklerinin çeşitleri üç ana grup altında toplanır:

1- Tiritli yeket (Tirit)
2- Etli Bulgur Pilosu (Pilav)
3- Sebze Salatası (Cacık-Ayran-Hoşaf)

Bunlara ek olarak mevsimine göre karpuz, kavun, üzüm gibi meyvelerin de ikram edildiği görülmektedir.

Düğünlerde yemekler, masa üzerinde verildiği gibi, çoğunlukla yere sofra örtüleri serilip, üzerine tabaklar içinde yemekler dizilerek de ikram edilir.

Diğer bir uygulama ise gelinin eve getirildiğinin akşamı “bey övme” adıyla yapılan yemekli törendir. Damadın arkadaşları o gece “sağdıç”ın evinde masa donatırlar ve eğlenirler. Bu törende yenilen yemekler etli mezeler, cacık, salata, meyve olmalıdır.

Düğün aşı (kebabı) denilen bir tür yemek daha yapılarak konuklara ikram edilmektedir. Doğanşehir Polat’ta ise “Polat köftesi” adı verilen iri içli köfte verildiği de görülür.

Köylerdeki evlenme ve sünnet düğünlerinde çıkarılan yemek çeşitleri birbirinin aynısıdır. Yalnızca, sünnette çocuğu kucağında tutan ve bu sebeple de aile çevresinde birinci derecede akraba yerine geçen “kirve”nin düğün evine gelişinde ayağına koç kurban kesilir, kesilen koçun “döşü” piştikten sonra, aşçı tarafından bir tepsiye konularak kirveye getirilip, ikram edilir ve bahşiş alınır. Bir diğer pratik ise evlenme ve sünnet düğünlerinden bir hafta sonra, gelin veya çocuğu görmeye gidildiğinde bir sini tatlı götürülmesidir.

Hekimhan köylerinin birçoğunda, düğünün başlaması için “danışık yemeği” verilir. Yemek çeşitleri; bulgur pilavı, sebzeli yemekler ve yanında yoğurt veya ayrandır. Bu yemek sonunda düğünün “bayraktarı” seçilir ve düğün başlamış sayılır.

Düğünlerde yemek verilirken ekmek ihtiyacını karşılamak bakımından “ekmekçi” denilen ve düğündeki bu hizmeti yürüten grup ekmek pişirir. Pişirme esnasında kaynana, kayınbaba ve damada “düğün ekmeği” denen sıcak ekmek götürülerek para bahşişi alınır.
 

Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Ölü Ardından Verilen Yemekler

A- Kazma Takırtısı:

Malatya köylerinde geçmiş yıllara nazaran önemini yitirmekte olan âdetlerden birisi, mezar eşicilere ve mezardan dönenlere yemek verilmesidir. Buna yörede, “kazma takırtısı” veya “kazma tıkırtısı” denilmektedir. Bu âdete Hekimhan, Arguvan, Arapkir ve Akçadağ ilçesinin Kürecik yöresinde önemini yitirmiş de olsa rastlandığını görüyoruz.

Köylerde bir kişi öldüğü zaman mezar eşimi imece usulü ile yapılır. Evinden kazmasını-küreğini alan mezara koşar. Mezar eşenlere ve mezara cenazeyi götürenlere, dönüşte ölü evinde yemek verilir. Yemek çeşidi olarak “Çay sofrası” denilen kahvaltılık hazırlandığı gibi “Etli bulgur pilavı” ve salata-ayran verildiği de görülür. (Hazırda bulunan yemek olduğu gibi herhangi bir yemek de olabilir.)

B- Komşu ve Akrabalar Tarafından Götürülen Yemekler:

Köylerde ölünün toprağa konulmasıyla başlar. Yedinci güne kadar ölü evinde pek kazan kaynatılmaz. Taziyeye gelenlere ve ölü sahiplerine komşu ve akrabaları tarafından yemek götürülür.

Ölü evine yemek verecek olanlar, verme sırasını kendi aralarında bir düzene koyarak, ölü sahiplerine sezdirmeden yaparlar. Sabah yemeği olarak “çay sofrası” denilen kahvaltılık, öğlen ve akşam yemeği olarak da sebzeli yemekler, sığır etinden ya da tavuk etinden bulgur pilavı, salata, cacık, hoşaf gibi şeyler götürülür.

C- Ölünün Üçünde-Yedisinde-Kırkında Verilen Yemekler:

Ölü ardından verilen yemeklerde, ölünün toprağa düşüşünün üçüncü ya da yedinci günü öğlesinde, ölü sahibi tarafından taziyeye gelenlere davar kesilerek yemek verilir. (Sürenin üçüncü günü gün veya yedinci gün olması yöredeki iş mevsimine –işlerin sıklık ve azlığı- göre olur.

Ölü ardından verilen “ölünün yedisi” yemeğinin ana çeşitleri, düğünlerde verilen yemeklerin aynısıdır. Yalnız bir ek yemek vardır, bu da “un helvası” dır. Diğer taraftan ölünün kırkıncı gününde ölenin canı-hayrı için, köylülere ölü sahibi tarafından yemek dökülür ve mevlüt okutturularak mevlüt şekeri dağıtılır bu verilen yemeğe “can aşı” denilir.

Yine ölen kişinin “ilk bayramı” denilen dini bayramlardan ilk gelen bayramda mezarda şeker, bisküvi, kömbe dağıtıldığı görülür.
 

Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Kış Yarısı Eğlenceleri

Malatya’nın bir çok köyünde unutulmaya yüz tutmuş bir gelenek de “kış yarısı” eğlenceleridir.

Ocak ayının yirmi yedinci gününü yirmi sekizinci güne bağlıyan gece yapılır. Gençler akşamdan bir araya toplanırlar ve kıyafet değiştirirler. İçlerinden birisi sakallı bir ihtiyar diğeri gelin, üç dört kişi de arap koruyucu kılığına girerler ve kapı kapı dolaşarak yiyecek toplarlar. Kış yarısında görülen bu uygulamanın bir benzerine Hıdrellez kutlamalarında rastlamak mümkün olmaktadır.

Arapkir köylerinde öğretmenlik yapan kaynak kişimiz M. Karacan, günümüzden onbeş yıl öncesinde izlediği kış yarısı eğlencesini şöyle anlatmaktadır:

“Bir örme sicim tedarik edilir, bunun ucuna paçavra çul bağlanır. 10-15 kişilik bir grup oluşturan gençlerden bazıları kılık değiştirir. İçlerinden biri çul (bez) bağlı sicimi eline alarak öne düşer, köyü ev ev dolaşırlar. Aşağıda ise pazarlık yapılır. Ev sahibi yiyecek vereceği zaman nazlanır. Yukarıdaki genç ise elindeki çulu havada sallayarak bağırır: ‘Sallandıracağım ha..’ Bu sırada evden bulgur, meyve, yağ, yumurta vb. yiyecekler gençlere verilir. Gençler ev ev dolaşarak biriktirdikleri yiyecekleri, bir eve stok ederler. Sonra da “bulgur pilavı”, yumurtadan kaygana yaparak türkülü-şakalı bir eğlence içinde yerler.
 

Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Abdal Musa Aşı

Malatya merkezinde ve Arguvan, Akçadağ, Arapkir, Hekimhan gibi ilçelere bağlı köylerin çoğunda aralık-ocak şubat aylarının bir gününde “Abdal Musa Aşı” törenleri yapılır. Günümüzde bu törenler tüm canlılığı ile devam etmektedir. Kaynaklara göre Abdal Musa XIV. yüzyılda Antalya Elmalı’da yaşamıştır. Hacı Bektaş’ın amcası olan Haydar Ata’nın torunudur. Yine Hoca Sadeddin Efendi’nin Tacü’t-Tevarih adlı eserinde Orhan Gazi ile Bursa’nın fethinde beraber olduklarından bahsedilir ve bir kerameti de anlatılır.

Adil Ali Atalay’ın hazırladığı “Abdal Musa Sultan ve Velayetnamesi” adlı eserde, Abdal Musa ile ilgili rivayetlerden genişçe bahsedilmekte ve onun şarabı bol yapması, kırk bin askeri bir tencere yemekle doyurması, yemeğin bitmemesi gibi kerametleri anlatılmaktadır.

“Bektaşî meydanındaki on iki posttan ayakçı postu denilen onbirinci post Abdal Musa postudur. Yukarıda kısaca bahsedildiği üzere; Abdal Musa’yı anmak, onun adına kurban tığlamak, aş yapıp dağıtmak töreninin Malatya ve köylerinde yapılışı şu şekilde olmaktadır:

Köy yaşlıları, “Abdal Musa’yı ne zaman yapacağız?” diye kışın ev sohbetlerinde hazırlıkların hangi gün, kimler tarafından yapılacağını kararlaştırırlar. Önce 6-7 kişilik bir hizmetli ekibi oluşturulur. Bunlara “Abdal Musa Askerleri” veya “Abdal Musa’nın hizmetlileri” denilir. Bunları idare eden bir erkek de baş hizmetli olur.

Önce bir araba sağlanır, hizmetliler önde araba arkada ev ev dolaşırlar. Evlerden un, bulgur, yağ, odun, buğday, arpa, tuz ve para toplarlar.

Kapının önüne geldiğinde, “Abdal Musa aşkına” evden verilenler, hizmetliler tarafından arabadaki çuvallara ve sitillere yerleştirilir. Odun verilirken daha önceden “şu odun da Abdal Musa’ya” diye ayrılmış olan odun verilir. Un, bulgur, yağ, tuz, buğday verilirken, kabın hepsi boşaltılmaz dibinde azıcık bırakılır. Bu “Abdal Musa bereketi” denilerek tekrar aşlığın içine katılır.

Hizmetlilere de ev sahibi meyve, pestil, ceviz gibi yiyecekler ikram eder. “Abdal Musa kabul eylesin. Azımız çok sayılsın temennisinde bulunur.

Aynı köylü olup da şehirde oturanlar ise, “bizi de listeye alsınlar, lokmamızı salsınlar” diyerek para yardımında bulunurlar.

Toplanan malzemeler, bir odada muhafaza edilir, içlerinden görevli bu malzemelerden yalnızca odunu bırakıp, diğerlerini satar. Biriken para ile koç kurbanlık alınır. Keçi alınmaz. “Keçiden kurban olmaz, o şeytan gibidir” derler.

Yardımlaşarak kesilen kurbanlık koçların kellesi, ciğeri, postu satışa çıkarılır. Satışta açık arttırma şarttır. Kim fazla arttırırsa onda kalır. Odunlar ise kazan kaynadıktan sonra satılır.

Arttırmadan sonra, görevliler etleri doğrarlar. Ertesi gün, köyün meydanında ya da yatır (ziyaret) varsa yatırın civarında kazanlar kurulur, kadın keyveniler (aşcılar) tarafından etli bulgur pilavı yapılır. Pilav piştikten sonra listeden ad alınarak hane halkının nüfusuna göre, “Abdal Musa Lokması” denilen yemek dağıtılır. En sonunda ise şehirden para gönderen köylülerin, “Lokma”ları ayrılır ve görevlendirilen biri tarafından götürülüp, sahiplerine verilir.

Lokma dağıtılmadan önce kazan başında bulunanlardan biri yemek duasını okur:

“Sofrada zat ola, münkir mat ola
Yiyene helal, yedirene delil ola
Bu gitti gerisi gele, erenler demine
Hu”.

Malatya’nın Arguvan, Arapkir ve Hekimhan ilçelerine bağlı bazı köylerde ise Abdal Musa kurbanı kesildiği günün akşamı “cem törenleri” yapılır. Cem töreninde bağlama saz ile deyişler, mersiyeler okunur, semah edilir. “Cem lokması” dağıtılır. Köyde küskünler varsa barıştırılır, anlaşmazlıklar tatlıya bağlanır. Çünkü Abdal Musa Kurbanı’nın bir adı da “birlik kurbanı” veya “birleme kurbanı” dır.
 



Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Cumalık Çıkartma

Hz. Muhammed’in doğum günü olan Cuma günleri özel bir kudsiyet arzeder. Perşembeyi cumaya bağlayan akşam, genellikle ihtiyaç sahibi olanlara ya da komşulara “Cumalık” adı altında evde hazırlanan yemeklerden götürülür.

Kaynak kişilerin naklettiğine göre gününden 20-25 yıl öncesinde bir çok fakir, özellikle dul kalmış yetimlerine bakan kadınlar Cuma akşamı “Cumalık” toplarlarmış. Hatta bu kadınlar çocuklarına ileride bunu hatırlatmak için “yavrum, ben sizleri cumalık toplayarak büyüttüm, bunu aklınızdan çıkarman” diye de nasihat edermiş.

Yazıhan’ın Karaca köyünde görülen bir “Cumalık çıkartma” biçimi ise köyde bulunan “Sümüksüz Ziyareti” ne Cuma akşamları köylüler tarafından “kömbe” ya da “yağlı ekmek” götürüp oradaki fakirlere dağıtılmasıdır.
 

Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Bayramlarda Yapılan Yemekler

Ramazan ve Kurban bayramında, kent merkezi ve şehire yakın köylerde içli dolma, köfte, kömbe, sütlaç hazırlanır.

Bayramlaşmaya gelenlere önce kolonya, şeker ardından da diğer hazırlanan yemekler ikram edilir.

Kurban Bayramında, kurban kesilir; eti ya çiğ olarak pay edilip dağıtılır ya da etli bulgur pilavı ve sebzeli yemekler yapılarak topluca yenilir.
 

Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Muharrem Ayı İçinde Yapılanlar

Muharrem ayında 12 gün oruç tutulur. Malatya’da genellikle bu ayın 10.günü ya da 12.gün Aşure çorbası pişirilip konu komşuya dağıtılmakta, aşure kazanının başına kaşıklarıyla beraber gelen misafirlere de ikram edilmektedir.

Aşure çorbası 12 çeşitten meydana gelmektedir. Bunlar; su, tuz, şeker, yarma, fasulye, nohut, üzüm, elma, incir, kayısı çekirdeği, ceviz içi ve baharattır. Büyük don kazanında pişirilen aşure ile oruç tutanlar da oruçlarını açarlar. Yılın normal zamanlarında da aşure tatlı çeşidi olarak sofralarda yer alır.
 

Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Askere Uğurlama

Köylerde, askerlik şubesinden askerlik celpleri gelen gençleri 10-15 gün süre boyunca evlere yemeğe çağırırlar (18-30 yaş arası). Yemek çeşitleri, tavuk etinden yapılan yemekler başta olmak üzere, içli köfte, kömbe ve sebzeli yemeklerden oluşmaktadır.

Askere uğurlama törenlerinde verilen yemek davetleri sazlı-sözlü gece yarısına kadar devam eder.
 

Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Hacı Karşılama

Hacdan gelen kişiyi ziyaret etmeler başlar. Bu ziyaretlerin başlamasıyla birlikte, hac görevini ifâ eden tarafından mevlüt okutulur. Mevlüt ardından kurban kesilerek, etinden yapılan “etli bulgur pilavı” törene katılanlara ikram edilir. Ayrıca ziyarete gelenlere “zemzem suyu” ve hacdan getirilen “hurma” dan ikram edilir.
 



Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Diş Hediği

Çocuk ilk dişini çıkardığı zaman, diş hediği dağıtma geleneği Malatya ve köylerinde oldukça yaygındır. Çocuğun ilk dişini çıkardığını, ilkin kim görürse, o çocuğa bir hediye alır. Bu hediye genellikle giyim eşyasıdır.

Çocuğun ailesi, önce buğdayı kazanda haşlayıp “hedik”i hazırlar. Hedik, sade buğdaydan yapıldığı gibi, nohutla beraber haşlanarak da yapılır.

Diş hediği yapıldığında ya komşular eve hedik yemeğe çağrılır ya da hedik, tabaklara bölünerek komşulara dağıtılır. Hedik yemeğe gelen komşular, çocuğa para, giyecek eşyası gibi armağanlar getirirler.

Şehir kültürünün hakim olduğu yörelerde diş hediği töreninde, çocuk yere konulan bir sininin içine oturtulur ve etrafına kalem, Kur’an-ı Kerim, makas, altın, oklava, kitap vb. konarak, bunların içinden birisini seçmesi beklenir. Seçtiği şeye göre de çocuğun geleceği hakkında fikir yürütülür.

Çocuğun biyolojik gelişmesinin belirtilerinden biri de diş çıkarmadır. Yiyeceğin ezilmesinde, parçalanmasında ve öğütülmesinde birinci derecede rolü olan dişin ortaya çıkışı nedeniyle düzenlenen bu tören-eğlencede yiyeceği kutsama, çocuğun rızkını arttırma, bereketi çoğaltma gibi dileklerin yanı sıra çocuğun dişinin sağlam olması isteği de yer almaktadır.
 

Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Hayfene

Hayfene gibi adlar altında söylenilen ve genellikle hıdrellez günü ya da bahar aylarında kıra gitme anlamına gelen bu tören-eğlenceye Malatya’nın Hekimhan, Darende ve Akçadağ (hayfene kelimesinin kullanımı itibariyle) ilçelerinde rastlıyoruz.

Akçadağ’da şubat ayı sonunda (Hıdrellez’in gelişi şubat ayı olarak bilinmektedir.) bazı köylerde, bir araya gelen çocuklar, ev ev dolaşarak;

“Sarı sarı sarkıtan

Hacı Ahmet’i korkutan

Verenin bir oğlu olsun

Vermeyenin bir kel kızı olsun”

Tekerlemesini söylerler ve yiyecek toplarlar. Bu yiyecekleri bir su başına götürerek pişirir ve “hayfene” düzenleyerek güle oynaya yerler.

Darende’de bu yiyeceklere “sehen kesmesi” ilave edilir.
 

Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Mevlüt Yemeği

Evlenme, sünnet düğünleri, ölü ardından okutulan ve çocuğu olmayan ya da olup da kalmayanların okuttukları mevlütlerde “mevlüt şekeri” dağıtıldığı gibi, şehir merkezinde yaygın olmak üzere lahmacun, ayran; köylerde ise “etli bulgur pilavı” ve yanında ayranla, sebze salatası verilir, mevlüt şekeri dağıtılır.

Saha araştırmalarımız sırasında Hekimhan Kızılyatak köyünde katılarak gözlemlediğimiz, erkek çocuğu doğan bir ailenin okuttuğu mevlüte davet edilen tüm köylülere (çocuklara da dam üzerine serilen ve “hıla” denilen bezler üzerinde) “Osmanlı aşı” adıyla söylenen “etli bulgur pilavı” ve yanında ayranla, sebze salatası verilmiş, mevlüt şekeri dağıtılmıştır.
 

Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Hasat Sonu Törenleri

a- Kurtuncalık Töreni

Köylerde ekin biçimi sonunda ve harman sonunda şu törenler yapılır:

Hekimhan’ın Ballıkaya, Yazıhan’ın Karaca ve Akçadağ’ın Kozluca köyünde tesbit ettiğimiz pratikte; ekinler biçilip bitirilmeden önce, birkaç destelik yer kalınca bazı deyişler söylenir. Bu iş, deste başı (ya da diğer söylenişleriyle hon kesen, mueddin) denilen hon (ekin biçerken, biçen kişilerin bir defada biçtikleri alana hon denir) biçilirken başta duran kişi tarafından yapılır.

“Ekenler biçer
Konanlar göçer
Cennetin kapısın
Comartlar (cömertler) açar
Verelim Muhammed’e selavad.

Yazın ekerler ekini
Güzün sökerler sapını
Yakın eyleyen yakını
Pirim Peygamber vekili
Verelim Muhammed’e selavad

Sıra sıra söğütler
Birbirini öğütler
Tarlada hon deren
Yiğit babayiğitler
Verelim Muhammed’e selavad

Karakazanın kaynamasına
Gücük çömçe (kepçe) oynamasına
Kara koyunun döşüne
Yuh onun on beşine
Verelim Muhammed’e selavad

Ağamızın devletiyle
Tarlamızın bereketiyle
Koca gızın mürvetiyle
Verelim Muhammed’e selavad

Gökten inen kıratlar
Nalı çatır çatlar
Kurtarıyı koç yiğitler
Verelim Muhammed’e selavad

Karakazan kulpuyla
Sarı çömçe sapıyla
Tarlamızın bereketiyle
Verelim Muhammed’e selavad”

Salavatlardan sonra, Fatiha sûresi okunur. Bunun ardından elde kalan son buğday destesinin, sapı havada savrulur, yani tarlaya serpilir. Serpilir ki kurt-kuş yesin. Buna “kurdun-kuşun payı” denilir. Bazı köylerde ise “Hızır’ın atının payı” denilmektedir.

Bu törenin ardından evden getirilmiş olan (hergün yapılmayan, özel günler için yapılan yemekler ) kömbe, içli köfte ve yağlı ekmek neşe içerisinde yenilir. Orakçı başı, yani honun başı orağını ekin sahibinin önüne koyarak, bahşiş alır. Bu bahşiş, diğer honcular arasında pay edilir.

b- Harmancalık

Harmancalık adı verilen âdet iki biçimde yapılmaktadır. İlki harmanda ya da tarlada hasat yaparken muhtaç kişilere hayır için yapılan arpa-buğday yardımıdır. İkincisi ise bir çeşit eğlence olup, harman yerinde döğen sürerken veya savurma işlemi yapılırken, kalburla elenen buğdaydan üstünde kalan iri buğdayın (kesmük) harman yerine gelen ve genellikle üzüm, vişne, kiraz gibi meyveler satan çerçilere verilerek alınan meyvelerin topluca eğlenti içerisinde yenilmesidir.
 

Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Cem Törenlerinde Kurban ve Lokma

a- Cemde Musahip Kurbanı

Sofracı sofrayı getirip ayaklarını mühürler. (Sağ ayak başparmağını sol ayak baş parmağı üzerine koyar.)

“Evel Allah diyelim
Kadim Allah diyelim
Gelen Ali sofrası
Yiyen gazilere Şah diyelim
Allah, eyvallah, hu, destur Şah!.” der

Sofrayı alıp açar. Kurban leğen içinde getirilip sofraya konur. Cem erenlere paylaştırılır. Sofracı kurbanın kellesini ayırır. Dört kapısı tamam olmayan kelleden yiyemez. Kurban sahiplerinin dördü birlikte (iki sofu, iki bacı) mürşit sofrasına oturur. En önde mürşit ya da rehber “destur Şah” deyip kurbandan bir lokma alıp yer. Sonra kurban sahiplerine “kurbanınız kabul olsun” der. Dördüne birden lokma verir. Ardından delilciye ve mürebbiye lokma verir. Mümin, müslim cem erenleri birbirine lokma sunar. Son lokma kırklar aşkına yenerek sofra bağlanır. Hayır duası alınır.

“Bismi Şah, Allah, Allah Elhamdülillah, nimet-i devlet ziyade ola. Er, hak bereketin vere. Bu gitti yenisi gele. Nimet-i celil, bereket-i Halil ola. Düşmanımız mekruh ola. Cömert lokma sahibi ve bilcümle Al-ı resul cümlemizin, yüzümüz ak gönlümüz pak, düşmanlarımız hâk ola. er hak Muhammet-Ali, oniki imam, ondört masumu pek, onyedi kemerbestzan, gözcümüz ve bekçimiz ola! Didarından, katarından, dirlik ve birliğinden ayırıp şaşırıp düşürmeye çağırdığımızda omuzlarımızda ola! İmdadı resul ola. Üçler, beşler, yediler, kırklar, üçyüzaltmışaltılar, binbirlerin himmeti daim, mezarları üzerimizde hazır ve nazır ola! Kutb-ı alem, Şah-ı Ekrem, zat-ı tamam, hayat-ı müdamın desteği has-ulam, pirimiz üstadımız melce-i mülzamımız Hünkâr Hacı Bektaşı Velî Efendimizin kerametleri, zahiren ve batının üzerimizde hazır ve nazır ola! Arafatta İmam Cafer sürüsüne karışa, gerçeğin demine hu” diye bağlanır.

b- Tercüman Lokması

Zakir mersiye söyledikten sonra elinde ekmek ve kurban lokması ile sofracı meydana gelip dara durur.

Sofracı:

“Evel Allah diyelim
Kadim Allah diyelim
Geldi Ali sofrası
Hak versin biz yiyelim
Gerçeğin demine hu diyelim” der.

Pir sofraya dua eder:

“Allah,..., Allah... Hizmetin kabul ola, muradın hasıl ola. Gerçek erenlerin demine hu”

Ardından sofralar serilir. Lokmalar konur. Cemde bulunan herkes sofraya oturur. Lokma yenmeye başlamadan önce, pir, Kur’an’dan İnsan Sûresi’nin 8 ve 9. ayetlerini okur. Sonra:

“Allah... Allah... Lokma hakkına, evliya keremine, gerçekler demine, destur-i pir, İzn-i mürşid yürüyenin lokması yürüye gerçeğe hu”. diye dua eder. Bu izinden sonra lokma yenmeye başlanır. Bütün sofralar yemeğini bitirince pir sofraya dua eder:

“Allah... Allah... Elhamdülillah, Elhamdülillah. Sümme Elhamdülillah. Nimet-i Celil bereket-i Halil, Şefaat-ı Resul, İnayet-i Ali, Himmet-i Veli. Bu gide ganisi gele. Hak Muhammed Ali kabul ede. Yiyene helal yedirene delil ola... Yiyeni, yedireni, pişirip getireni Hak saklaya Hızır bekleye. Şey’en lillah Allah eyvallah Hu...”

Dua sırasında hizmet edenler ve yemek yiyenler parmak uçlarını sofraya koyar, her dilek sonunda “Allah Allah” çekerler. Sofralar kaldırılır, süpürgeci meydana üç kez süpürge çalıp dara durur.

Pir

“Allah... Allah... hayır hizmetinden şefaat bulasın Seyyidi farraşın himmeti üzerinde ola. Gerçeğe hu.”

Musahibi olmayan, düşkün olan “tercüman” yiyemez.

c- Niyaz Lokması:

Elma, üzüm, çerez gibi yiyecekler sağlık ve esenlik için niyaz olarak getirilir. Kaza-bela vermesin diye dua edilir. Nakip bunları dağıtır. Dağıtımın sonunda da şöyle der:

“Elimde yoktur tuktu terazi herkes hakkına oldu mu razı?

Herkesin lokma alıp almadığı belirlenir. Herkes lokması elinde bekler. Pir destur (izin) verir:

-Destur-u Şah, izn-i halife!

Önce pir yer lokmasını. Herkes de yemeğe başlar. İzinsiz başlayana cemaatin isteğine göre ceza verilir.

Ceza yine ortada bulunan yiyeceklerden olur. İstenirse hemen getirtilir ve dağıtılır. Cemaat isterse başka bir güne de ertelenebilir. O zaman da aynı şekilde tören yapılır.

Bazı sofular bile bile destursuz başlarlar lokmaya. Amaç evinde bulunan yiyecekleri hakla bölüşme isteğidir.

Bu lokmayı herkes yiyebilir.
 



Ynt: Malatya Mutfak Kültürü

Hızır Kömbesi

Malatya’nın bir çok köyünde Hızır ayı girdiği zaman Hızır Aleyhisselâm’ı anmak, onun bereket dağıtması inanışından hareketle, bir çok köyde üç gün ya da yedi gün süreyle “Hızır orucu” tutulur. Bu orucu bekârların tutması halinde ise üç gün sulu içecekler içilmez, tuzlu yiyecekler yenilir. Üçüncü günün akşamı rüyasında kendisine su veren kişiyle evleneceğine inanılır.

İşte bu Hızır haftasında evlerde “Hızır gavutu” denilen yiyecek hazırlanıp yenildiği gibi, “Hızır kömbesi” adı verilen kömbe yapılarak yedi komşuya dağıtılır.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,422
Mesajlar
1,517,750
Kayıtlı Üye Sayımız
172,070
Kaydolan Son Üyemiz
cipokko


Geri
Üst