Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan Tifa Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 158
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 114,537
Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

aslanahmet' Alıntı:
Zevkle okuyorum. Paylaşım için teşekkürler.
buralpdi' Alıntı:
keyifle izliyoruz :smiley:
Çok teşekkür ederim ama hikaye sonuclandığında sizlerden ve bu hikayeyi takip ederek bir anlamda hikayeye dahil olan herkesten Kuddusinin hikayesinden hareketle ülkemizdeki karavancılık konusunda genel bir değerlendirme hakkımızı saklı tutuyoruz.
Zannederim hepimizin söyleyecek şeyleri olacaktır.
Selam ve sevgilerimle
 

Etiketler
Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

Kuddusi bey TÜRKİYE'den oldukça hızlı geçip Yunanistana ulaşmış ( yaklaşık 1900 km kadar).
 

Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

kurtadam' Alıntı:
Kuddusi bey TÜRKİYE'den oldukça hızlı geçip Yunanistana ulaşmış ( yaklaşık 1900 km kadar).
Türkiye'deki duble yollar ve otobanlar hiç zaman kaybettirmemiş anlaşılan Kuddusi'ye ;)
 

Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

Tifa' Alıntı:
Çok teşekkür ederim ama hikaye sonuclandığında sizlerden ve bu hikayeyi takip ederek bir anlamda hikayeye dahil olan herkesten Kuddusinin hikayesinden hareketle ülkemizdeki karavancılık konusunda genel bir değerlendirme hakkımızı saklı tutuyoruz.
Zannederim hepimizin söyleyecek şeyleri olacaktır.
Selam ve sevgilerimle

Fatih Bey,

Ben hikayenin sonunu beklemeden ilk yorumumu yapayım : Eğer siz bu hikeyeyi İran'lı Kuddusi Beyin hikayesi olarak değil Türkiye'li Ahmet beyin burdaki imalatçılarla yaşanmış olan hikayesi olarak anlatsanız da ben hiç yadırgamazdım...

Bu arada bir not : Çekme karavanın ayaklarını kullanarak tekerlekleri yerden kesmek, hatta fazla yüklenmek bile karavana zarar verebiliyor. Bu ayakların yere dokunması ve çok az kuvvet alması yeterli. Zaten amacı da karavanı taşımak değil yatay tutmak. Aslında bu hatayı ben ilk karavancılık yıllarımda çok yaptım ve karavanın gövdesi şaseden ayrılınca da imalatçılara kızdım (kendi hatalarımızı da göz ardı etmeyelim). Yurtdışında okuduğum bir forumda karavan şaselerinin bu hareket sonucu burulabileceğini de okumuştum. Belki siz de bu konuya dönecektiniz ama ben aldığım notları aralardan vermek istedim

Hem zevkli ve ilginç hem de bir o kadar eğitici bu hikayeyi merakla okumaya devam ediyoruz.

Tekrar teşekkürler

Doğan
 

Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

KUDDUSİ KURBANZADE VE KARAVANI
XVII

Borcumuz ne dediklerinde Andon Usta 50 Euro dedi. Henüz daha yolun başlarında oldukları için üzerlerindeki nakit parayı harcamayıp kartla ödemek istediler. Ancak kartla öderlerse 50 euronun üzerine komisyon ödemeleri gerektiğini söylerlerken Melina nereli olduklarını sordu. Kuddusi Bey İranlı olduklarını söyleyince Melina:
-Neresinden dedi.
Kuddusi Bey şu anda Abadan’da yaşıyoruz ama ben esas Amagreb’liyim dediğinde Melina’nın gözleri parladı ve ben 2 ay önce oradaydım dedi. Şimdi şaşırma sırası Kuddusi Beydeydi. Hayırdır ne işin vardı Amagreb’te deyince Melina; ben aynı zamanda amatör folklorcuyum, Amagreb festivali için gelip 1 hafta kalmıştık çok güzel bir yerdi çok sevmiştim deyip, boşver sen 50 Euroyu, nakit 30 ver yeter demezmi!
Kuddusi Beyler, Andon Usta, Dimitri ve Melina’ya teşekkür edip vedalaştıklarında saat 5’e yaklaşıyordu. Artık bu saatten sonra yola devam etmeyip Asprovalta’da ki kampinge gidip o gece orada kaldılar. Bir günleri gitmişti ve 30 Euroyla ucuz atlatmışlardı. Ne yapalım canları sağolsundu, vardı her işte bir hayır.
Bu işin de hayırı 100 kilometrede 0.5 litre daha az mazot yakmak oldu. Kuddusi Bey aracının yol bilgisayarından yakıt sarfiyatını devamlı kontrol ediyordu. İlk karavanı aldığında 9.5 litre olan sarfiyat lastiklerin havasını 44 psi değere getirince 9 litreye inmişti. Tekerlekteki sıkışmayı çözdükten sonra da şimdi 100 kilometredeki ortalama sarfiyat 8.5 litreydi.
Ayrıca aracının Ördek Dağlarını da bu şekilde sıkışık bir balatayla çıkışı karşısında ona hem hayran oldu hemde acıdı. Aracının içerisinde 3 kişi, artı bagajdaki az buçukta olsa yükler, arkasında sağ tekerleği zor dönen 1320 kg bir karavan ve dik yokuşlar. İyiki o yokuşlarda trafik durmamıştı, dursa herhalde kolay kolay kalkamazdı.
Slovenya’da, Koper yakınlarında yonca yaprağı bir kavşakta otobana bağlanırken önündeki aracın aniden durması neticesi Kuddusi Beyde bağlantı kolunun üzerinde birden durmak zorunda kalmıştı. Ördek Dağlarındaki yokuşlardan daha düşük eğime sahip bu kavşaktaki yokuşta bile, kalkarken balata kokusunun burnuna gelmesi onu bayağı bir irite etti.
Ertesi sabah Asprovalta’dan Makedonya ve Sırbistan’a doğru yola koyuldular. Yolda giderken birkaç kez durarak jantları kontrol etti. Hiçbir problem yoktu.
Makedonya’ya girdiğinde trafik kanunları gereği gündüzde ışıkların yakılması gerektiğinden farlarını yaktı. Makedonyayı sorunsuz geçerek Sırbistan’a girdiler. Akşam hava kararmaya başlarken Niş yakınlarındaki bir yol kenarı dinlenme tesisine girerek gecelemeye karar verdiler. Ertesi gün Budapeşte’de konaklayacakları için önlerinde uzun bir yol olacaktı. Bu nedenle erken yola çıkmayı planlıyorlardı.
 



Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

Doğan Bey,
Çekili karavanlar konusundaki deneyimleriniz ve değerlendirmelerinizin yönlendirici ve yol gösterici olacağı şüphesizdir.
Sizin ve Sayın Tezcan’ın yazdıkları haricinde neredeyse çekili karavanlar konusunda yazılı bir metin bulunmayan ülkemizde yazılarınız “Çekili Karavan Kullanım Kılavuzu” niteliğine bürünmektedir.
Bu nedenle Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı’na yapacağınız teknik düzeydeki katkılarınızın da ayrı bir yeri olacağı düşüncesindeyim.
Selamlar
 

Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

KUDDUSİ KURBANZADE VE KARAVANI
XVIII

Sabah alacakaranlıkta kalkarak toparlandılar. Kuddusi Bey yola çıkmadan önce her seferde sinyal, fren ve aydınlatma lambalarını kontrol ediyordu. Arabayı çalıştırıp lambaları yakıp karavanın arkasına geçtiğinde yüzüne ateş bastığını hissetti. Karavanın arka stop lambaları yanmıyordu. Kafasını kaldırdığında arka üst lambalarında yanmadığını gördü, plaka lambası da yanmıyordu. Ön tarafa geçtiğinde öndeki üst ve alt lamba grubunun da yanmadığını gördü. Kendi aracına baktığında onunda sağ arka parklar ile sağ ön kedi gözünün yanmadığını gördü.
Şimdide lambalar, Allah Allah ne olmuştu bunlara yahu! Sinyalleri açtı onlar çalışıyordu, fren lambaları da çalışıyordu. Hava henüz aydınlanmadığından sinyal ve fren lambaları çalışmasına rağmen aydınlatma lambaları yanmayan karavanla yola çıkması imkânsızdı. Bu lambaların bağlı olduğu sigortanın attığı belliydi, ancak 5 senedir hiçbir sigortası atmayan bu arabanın sigortası şimdi niye atsındı.
Sigortalara bakmak istedi, fakat sabahın bu alacakaranlığında sigortaların yerini bulamıyordu. Sağına baktı, soluna baktı, direksiyonun alt taraflarına baktı yok yok. Bu yeni arabalarda sigortaları da saklıyorlardı, halbuki eski arabasında direksiyon milinin yanında ön panelin hemen altında ne kolay yerdeydi. Pedallara doğru başını hafif eğse görüyordu. Arabayı bakımları geldiğinde devamlı servise götürüyor ve bakımı yapılmış halde alıyordu. Sigortalarının nerede olduğunu sorup öğrenmek aklına bile gelmemişti. Aracın kullanma kılavuzuna müracaat etti. Nasılsa orada yerini gösterirdi. Güvendiği dağlara kar yağıyordu orada da sigortaların çizimi ve neyin ne olduğuna dair bütün bilgiler vardı ama araçtaki yerini gösterir bir bilgilendirme ya da bir çizim yoktu.
Sabahın köründe Niş yakınlarındaki bu dinlenme tesisinde kalakalmışlardı. Tesisin hemen yanında benzin istasyonu, akasında da büyükçe bir tamirhane vardı. Oraya doğru yürüdü. Tamirhane daha açılmamıştı ama yanında 24 saat bekleyen çekicinin şoföründen yardım istedi. Şoför geldi ve duruma vakıf olduktan sonra Kuddusi’ye sigortaların yerini sordu.
-Ah bir bilebilse!
Bu kez Sırp şoförle birlikte sigortaların yerini aramaya başladılar ve 15 dakika sonra mağlup olmuş bir takımın oyuncularının haleti ruhiyesi içerisinde arabanın biraz ilerisindeki banka oturdular.
Sırp şoför cep telefonunu çıkararak bir yerleri aradıktan sonra Kuddusi’ye dönerek, yakındaki köyden bir oto elektrikcisi çağırdığını yarım saat içerisinde burada olacağını söyledi. Beklemekten başka yapacak bir şey yoktu.
 

Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

KUDDUSİ KURBANZADE VE KARAVANI
XIX

Yarım saat sonra 25-30 yaşlarında, üzerinde mavi bir iş tulumu, ayaklarında Tokyo terlikleri ve elinde bir kontrol kalemiyle, dört gözle beklenen elektrikçi çıkageldi. Artık hava da aydınlanmış, güneş tepelerin üzerinden kendisini göstermeye başlamıştı. Elektrikçi önce lambalara baktı, arkasından arabanın şoför mahalli tarafındaki kapısını açıp ön gövdenin kapıya bakan kısmındaki bakaliti tornavidanın ucuyla kaldırıp yerinden çıkartınca, bulunmaz hint kumaşı kıvamındaki sigortalar Kuddusi’ye göz kırpmaya başlamışlardı.
Elektrikçi üç-dört sigortanın üzerine elindeki kontrol kalemiyle dokundu, kontrol kaleminin ışığı bazısında yandı bazısında yanmadı, birkaçını çıkardı tekrar taktı. Ondan sonra karavanın lambalarını söküp takmaya, karavanın altına üstüne yatıp kalkmaya başladı. Bu sırada birçok Sırpça kelimenin arası nda problema ve kontak kelimelerini anladı. Bunların yanında anladığı başka bir şey daha, esasında; elektrikçinin sigortaları kontrol ettiği ilk dakikada problemi çözdüğü ancak geçen her dakikanın taksimetreye ücret yazmaya devam ettiğiydi!
Ancak bu yabancı ellerde yapacak bir şey yoktu. Sırp elektrikçinin insafına kalınmıştı. Bir saate yakın bu şekilde kontrol sürdükten sonra artık açılmış olan ilerideki tamirhaneye gitti. Elinde bir elektrik kablosuyla döndü. Kablonun içerisinden saç kalınlığında tek bir bakır teli çıkardı. Sigorta tablosunda üzerinde 5 amper yazan ve sağ taraf lambalarını kontrol eden sigortayı çıkararak teli sigorta ayaklarına doladı ve tekrar yerine taktı.
Evet karavanın yanmayan bütün ışıkları yanıyordu ama şimdi sigortanın 5 amper olan değeri 15 ampermi yoksa 25 ampermi olmuştu meçhuldü.
Şimdi sırada el emeğinin karşılığını ödemek vardı. Borcunu sorduğunda yarım saat uzaklıktaki bir köyden geldiğini, neredeyse 1 saatte uğraştığını çekici şoförünün Almanca tercümanlığı altında anlattıktan sonra 50 Euro’nun yeterli olduğunu söyledi. Kuddusi 50 Euro’yu vererek onlara teşekkür etti.
Esasında arabada bir problem yoktu. Alman ve İspanyol mühendisler aracı tasarlarken aydınlatma aksamını birbirinden ayırmışlar örneğin sinyalleri bir sigortaya, fren lambalarını bir sigortaya, uzun farları, kısa farları hep bağımsız ve çektikleri enerjiyle orantılı sigortalara bağlamışlardı. Sağ ve sol parklar da birbirinden bağımsız ve 5 amperlik sigortalara bağlamışlardı. Sağ tarafı kontrol eden 5 amperlik bu sigortada arkada iki ampul önde bir ampul olmak üzere toplam üç adet ampul bulunmaktaydı.
Evet, bu Alman ve İspanyol mühendisler her şeyi hesaplamışlar ama İran’lı karavan imalatçılarını hesaplayamamışlardı.
Kuddusi Beyin karavanında ön üstte 2, ön altta 2, arka üstte 2, arkada 2 ve birde plaka lambası olmak üzere toplam 9 adet lamba bulunmaktaydı. Hepsi bir kabloda toplanan bu lambalar aracın sağ park lambalarını yakan kablolara bağlanmıştı. 9 lamba artı arabanın 3’te kendi lambası toplam 12 lamba.
3 lamba ve 5 ampere göre dizayn edilerek belli bir opsiyon bırakılan sistem 12 lambayı ancak Niş’e kadar taşımıştı.
Şimdiye kadar geldiği ülkelerde gündüz far yakma zorunluluğu yoktu. Gece karanlığında da çok fazla karavan kullanmamıştı. Ancak Makedonya’da gündüz de far yakma zorunluluğu olduğundan dolayı farlar bütün gün yanmış, Sırbistan’da da aynı şekilde yanmaya devam etmiş, neredeyse 9-10 saat farlar açık kalmıştı. Büyük bir ihtimalle 5 amperlik sigorta üzerinden geçen yüksek enerji bu uzun kullanım süresi sonunda sigortanın iflas etmesine sebep olmuştu.
 

Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

KUDDUSİ KURBANZADE VE KARAVANI
XX

Kuddusi ile Berlin’de karşılaştığımızda karavanlarının başkaca bir problem yaratmadan Berlin’e ulaştıklarını, ancak tekerlek ve lambaların yarattığı sıkıntının onlara iki gün kaybettirdiğini belirtti. İnşallah bundan sonra problemsiz bir şekilde seyahati tamamlayarak tekrar İran’a döneriz diyordu.
Açıkçası bende Kuddusilerin seyahatlerinin bundan sonraki kısmının nasıl gelişeceğini merak ediyordum. O nedenle seyahatinin Berlin’de birbirimizden ayrıldıktan sonra ki kısmını mail’le yazarak bana gönderme sözünü aldım.
10 günlük birlikteliğimizden sonra programımıza devam etmek üzere onlardan ayrıldık. Seyahatimizi tamamlayarak Türkiye’ye döndükten yaklaşık 1 ay sonra Kuddusi’den sözünü aldığım mail geldi.
Tüm ailemize selam edip, hörmetlerini sunarak yazmaya başladığı mailden Kuddusinin çilesinin daha dolmadığı anlaşılıyordu. Bereket bu sefer problem İran’da çıktığı için Kuddusi’yi madden ve manen çok üzmeden çözülebilmişti. Bu nedenle Kuddusi yine hayata olumlu bakışıyla, bardağın dolu tarafını görüp şükür buna da şükür diyordu.
Berlin’den ayrıldıktan sonra Yunanistan’a kadar herhangibir sıkıntıyla karşılaşmadan geldiler. Akşamüzeri, giderken de kaldığı Asprovalta Kampingin kapısına geldiğinde olağandışı bir hareketlilik olduğunu gördü. Giriş kapısına daha yaklaşamadan özel güvenlik görevlisi onları durdurup kampingin kapalı olduğunu söyledi ama o sırada içeri girip çıkan hippi kılıklı onlarca genç vardı. Yunanca’dan başka dil bilmeyen görevliyle anlaşamayınca durumu kavramak üzere resepsiyona gitti. Oradaki görevli ağustos ortasından eylül başına kadar kampingde bir rock festivali düzenlendiğini bu nedenle festival katılımcıları haricinde kampinge kimseyi almadıklarını söyledi. İleride başka bir kamping olduğunu söyledi. İleriye doğru biraz arayarak kampingi bulduğunda hava kararmak üzereydi.
Üzerinde Kamping Achilleus yazılı girişin önünde arabayı park ederek içeriye doğru yürüdüğünde sanki terkedilmiş bir kamping alanına girdiği izlenimi edindi. Kimsenin olmadığı resepsiyondaki ADAC çıkartmaları ve diğer stikırlar zamanında bayağı hareketli olduğu anlaşılan kampingin şu sıralarda gözden düştüğünü gösteriyordu. İçeriye doğru yürüyüp bir ilgili ararken aniden köpek havlamalarıyla irkildi. Tel örgü içerisinde 8-10 azgın köpek havlarken daha halim selim görünüşlü birkaç tanesi de etrafta başıboş dolaşıyordu. Ortalık kampingden ziyade köpek eğitim çiftliği havasındaydı. Nazlı burada kalmayalım diye mızıldanırken o sırada Yunanca’dan başka dil bilmeyen orta yaşlı bir kadın köpeklere bağırıp, gelenlerin dost olduğunu bu nedenle susmaları gerektiğini söyleyerek geldi. (galiba) Ücretin 20 Euro olduğunu eline yazarak gösterdi. Kampingde Hollanda plakalı bir çekili karavan ile devamlı kaldığı anlaşılan çekili bir Bulgar karavanı vardı. Ortak kullanım alanları tek kelimeyle berbattı. Ancak hava karardığı için yapacakta çok bir şey yoktu. Karanlıkta kampinge girdiler, beton yolun sağı ve solu karavanların konaklayacağı alanlardı. Yoldan bu alana geçerken bir vurma sesi duydu, durup baktığında karanlıkta bir şey göremedi. Biraz daha ilerleyip karavanı yerleştirirken, karavanı sabitlemek maksadıyla el frenini çektiğinde el freninin boşta sallandığını gördü.
Ertesi sabah hava aydınlanınca vaziyet anlaşıldı. Kamping içi beton yolların kenarlarında yaklaşık 8-10 cm yüksekliğinde beton parapetler vardı. Konaklayacağı alanın kotu, beton yoldan biraz daha aşağıdaydı. Arabanın her iki tekerleği de toprak alana geçince, karavanın zaten alçak olan şasisi neredeyse yol kenarındaki beton parapetle aynı hizaya gelmişti. El freninin şasiden daha aşağıda olan bağlantı kolunun ucu beton parapete çarparak kırılmış ve el freni iş göremez hale gelmişti. Artık bundan sonra İstavrit Kampinge kadar karavan el freni olmaksızın hayatını idame ettirecekti.
Kuddusi Beyin bundan sonra eski dönem kamyoncuları gibi karavanı sabitlemek için takoza ihtiyacı vardı. Ahşap olmasa da, plastik iki takoz Kuddusinin imdadına yetişti. Arabanın trafik seti içerisinde bulunan plastik takozlar biraz uydurukta olsa İstavrit Kampinge kadar işe yaradı. Ayrıca kampingin hemen üzerinden geçen otobanı gördü. Herhalde otoban geçince kamping çekiciliğini yitirerek bu mezbelelik hale gelmişti.
 

Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

20 kısım tekmili birden :smiley: Harika bir hikaye doğrusu, emeğinize sağlık, yazmak saatlerinizi alıyordur herhalde. Yazması saatler alsa da bizim için okuması bir solukta... Kuddusi Bey'in hikayesinden çok güzel bir film çıkar. Başta kısa film olur diyordum ama 3 sezon dizi çekilir bu hikayeye 8)
Türkiye'den geçerken bir macera yaşamamış olması garip, bizim ülkeyi acayip bir şey yaşamadan geçmek mümkün değil ;)

Bir de Kuddusi Beyin arabasını, karavanını ve ailesini de çok merak ettim, resimlerini göremeyecek miyiz?
 



Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

Cihat Bey,
Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı’nın hikayesi yazmak yaklaşık 3 ayı bulan bir süreçti. Akşamları, alınan notları değerlendirerek parça parça yazılan süreç sonucu sizlerin ilgisi ve beğenisi bu uğraşın boşa gitmediğinin de bir kanıtı aslında. Bu benim için büyük mutluluk.
Ama hepsinden önemlisi giriş yazısında da belirttiğim gibi Kuddusi’nin hikayesinden hareketle Türkiye’deki karavan imalatçıları kendileri için ufak ta olsa bir katkı çıkarabilmişlerse bu yazı dizisi amacına ulaşmış demektir.
Kuddusi ve ailesinin ne yazıkki yayınlayabileceğimiz bir fotoğrafı yok fakat onların yerine hikayenin yazarının ve karavanının fotoğrafını koyalım.
Çünkü Kuddusi’de çekili karavan kullanıyor hikayenin yazarı da, onlarda üç kişi, bizde o zaman ha Kuddusiler ha biz, birbirine bu kadar benzeyen iki aile olunca artık bu fotoğraflarla Kuddusi, ailesi ve karavanını hissedebilirsiniz diye düşünüyorum.
Selam ve sevgilerimle
Fatih ÖZDEL

Karlovy Vary'deki bir gezinti anı. Fatih, Elif Işıl, Sabiha
[attachment=1]
[attachment=2]

IMG 3154


IMG 2194
 

Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

Teşekkürler Fatih (Kuddusi ) bey güzel resimler.Bir sonraki paylaşımınızın resimlerle Karavanlı avrupa gezisi olmasını bekliyoruz.
 

Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

enverdede' Alıntı:
Teşekkürler Fatih (Kuddusi ) bey güzel resimler.Bir sonraki paylaşımınızın resimlerle Karavanlı avrupa gezisi olmasını bekliyoruz.

Kuddusinin sadece metinden oluşan hikayesinden sonra sizleri çokta sıkmamak için bu sefer bol resim az yazılı bir Avrupa turuna ne dersiniz?
 

Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

KUDDUSİ KURBANZADE VE KARAVANI
XIX

Artık nihai hedef Abadan ve İstavrit Kampingdi. Ama önce yol üzerinde ki Amagreb’de kısa bir mola vereceklerdi.
Amagreb’de ki molalarında emekli olup tekrar memleketine yerleşen eski mahalle arkadaşı ordonat subayıyla karşılaştı. Karavandan bahsederken lastiklere hava basamadığından da bahsetti. Arkadaşı lastiklerin üzerinde yazan değerlerin en zor şartlardaki test değerleri olduğunu, tatbikatlarda kendilerinin 5 ton ağırlık kaldırabileceği yazılı lastiklere 15 ton yük attıklarını söyleyip 44 psi maksimum değere 55-60 psi hava basabileceğini söyledi.
Standartlara bağlı kalmaya çalışan Kuddusi’nin 55-60 psi hava hiç aklına yatmadı ama biraz da arkadaşının verdiği cesaretle lastiklerin havasını 50 psi yaptı. 50 havayla lastikler görünüm olarak kendilerini toparlamışlardı. Artık karşıdan bakınca hava ister gibi bir görünümleri yoktu.
Ayrıca bu hava basma işinin en keyifli tarafı mazot sarfiyatının da düşmesiydi. Aracının bilgisayarı artık 100 kilometrede 8 litre mazot harcadığını gösteriyordu. Keşke Avrupa seyahatine başlamadan önce karşılaşsaydı arkadaşıyla diye düşündü.
Sabah Amagreb’den ayrılıp akşam Abadan’da ki İstavrit kampinge ulaştığında, İstavrt Kampingden çıkışının üzerinden 1 ay geçmişti. Kamping komşuları onları büyük bir sevinç içerisinde karşıladılar. Onların yardımıyla karavanı yerleştirdi. Üç beş hoş sohbetten sonra ertesi gün işe başlamak zorunda olduğundan, seyahat anılarını haftasonu geldiğinde anlatmak üzere vedalaşıp ayrıldılar.
Ertesi gün öğleden sonra sefaret emeklisi komşusu telefon edip karavanının tekerleğinin patladığını, yan yatan karavanı belediye emeklisi diğer bir komşusunun yardımıyla takoza alarak kaldırdıklarını söyledi.
Kuddusi hafta sonu kampinge gittiğinde takozda duran karavanın lastiğini sökerek tamirciye götürdü. Tamirci lastiği kontrol ettiğinde lastiğin patlak olmadığını söyledi. O zaman lastik niye inmişti? Tamirci lastiği bu sefer jantıyla birlikte su kazanına soktuğunda jantın üzerinden su kabarcıkları çıktığını gördü.
Lastikçi; sen bununla ne taşıdın, jant çatlamış dedi.
Tamirci lastiği sökerek Kuddusi’nin görmekte zorlandığı saç kılı inceliğinde 2-3 santimlik bir hattı göstererek oksijen kaynağı ile burayı tamir ettirmesini söyledi.
Jant çatlamasının da, haddinden fazla hava basımı ile yine lastiklerin ağır yük altında kalmasıyla meydana gelebileceğini söyledi. Fazla yükün lastiğin yarılmasına da sebep olabileceğine ancak lastiklerin yeni olması dolayısıyla lastiğin yarılmayıp jantın çatladığını söyledi.
Kuddusi jantı alıp yakındaki sanayiye giderek oksijen kaynağı yaptırdı ve bu sefer 44 psi hava basarak karavana tekrar taktı. Fakat gelecek uzun seyahat için şimdiden yeni jant ve yeni yük lastiği arayışlarına başladı.
Toplam 5 Euro karşılığı İran riyaline lastiği halletmişti. Ya bu olay Avrupa yollarında başına gelseydi. Alman yada Avusturya sanayi sitelerinde öyle İran’da ki gibi tamam abi getir hallederiz deyip çatlak janta oksijen kaynağı yapacak ustaları pek kolay bulacağını zannetmiyordu. Ustalar olsa olsa can güvenliğiniz için bunun yenisini almanız gerekir derlerdi herhalde. Ayrıca otobanda yedek lastiği olmadan çatlak jantla kaldığında acaba bu işin sonu nereye varırdı. Olasılıkları düşündükçe tüyleri diken diken oluyordu.
Herhalde senaryoların en kötüsü yardım için duran otoban polisinin araç ve karavanın evraklarını istemesiyle başlayanı olurdu.
Vesselam şanslı adam ve Tanrının sevgili kuluydu Kuddusi, bu seyahatte en büyük sıkıntı yaratacak problem olan jant bile memleketinde çatlamıştı.
Karavanda eşit yük dağılımının ve dengeli yerleşimin önemli olduğunu okuduğu makalelerden ezberleyen Kuddusinin birden beyninde şimşek çaktı. Yaşam aküsü, webasto, inverter, buzdolabı, pis su deposu, temiz su deposu, su pompası, webastonun mazot deposu gibi ekipman ile duş+tuvalet ve giysi dolapları da arkadan başlayarak öne doğru uzanan bir hat halinde karavanın sol tarafındaydılar. Sağ tarafta mutfak ve mutfak dolaplarından başka hiçbir şey yoktu. Sol jantın niye çatladığı şimdi anlaşılıyordu.
Bu süreçte Mottaki Beyin oğlunun söylediği ve doğru çıkan bir konu da vardı. O da karavanı çekerken stabilizatöre ihtiyaç duymayacağı hususuydu. Gerçektende keşke stabilizatör olsaydı dedikleri bir an olmamıştı. Karavan iyi yol tutan oturaklı bir karavandı. Fakat herhalde bunun nedeni de karavanın alçak şasisi ile 1320 kiloluk ağırlığıydı. Ayrıca Kuddusi Beyin otobanda bile 80 kilometreyi geçmeyen hızı ile dikkatli ve temkinli araç kullanımı bu rahatlığı sağlamıştı.
Evet sevgili dostlar Kuddusi Kurbanzade, karısı Şambali ve kızları Nazlı’nın hikayeleri burada sona eriyor. Onlar İstavrit Kampingde kısmen beyaz kısmen kırmızı karavancılıklarına devam ederken, bizlerin Türkiye’deki karavancılar için devam etmemesini dilediğimiz böyle gelmiş böyle gider düşüncesi.
Ancak son dönemlerde internet vasıtasıyla daha geniş kitlelere yayılmaya başlayan katılımcılık ile bloglarda karşılaştığımız hareketlilik ve sorgulayıcı bakış açısı bu umutlarımızı arttırmaktadır.
Türk karavancılığı için hep birlikte daha iyiye daha güzele.
 

Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

Başlığı okuduğumda fazla ilgimi çekmedi çünkü çekme karavanla ve karavancılıkla fazla ilgilenmiyordum. Ancak okuyacak birşeyler ararken birkaç defa gözüme takılan, karavan yapımının anlatıldığı bir yazı diye düşündüğüm, bu yüzden okumayı düşünmediğim bu başlığa da öylesine bir göz attım. Sonra, sonrası ilk satırdan sonra büyük bir merakla takibe dönüştü. Ve bir sonraki bölümü merakla beklemeye başladım.

Fatih bey in bu güzel ve akıcı üslubu, Kuddusi beyin macerası beni alıp götürdü.

Teşekkür ederim Fatih Bey.
 



Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı

Fatih bey,

Keyifli yazınız için teşekkürler. Hergün merakla takip ediyordum Kuddusi Bey'in maceralarını. Ellerinize sağlık.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,382
Mesajlar
1,517,428
Kayıtlı Üye Sayımız
172,041
Kaydolan Son Üyemiz
İsmail.s

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst