Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan RÜZGAR Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 176
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 71,640

Etiketler

Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011

Diş kıran meşhur pideye üzüldüm gerçekten.

Uzungöl için söylenenler sizin betimlemelerinizle tam yerine oturdu,inanın oradan geçince sırf hiç gitmediğim için giderim ikincisi için hiç umudum yok.

Hesler için çırpınışlar devam ediyor ineğini satıp,kredi çekip mahkemelere giden insanlar hesleri durdurmaya çalışıyorlar,onları haklı bulan hakimler bir yerlere sürülüyor,yaşlı teyzeler şimdiye kadar atalarının yaşadığı topraklarda,çocuklarıyla beraber büyüdüğü topraklar da polisten dayak dayak yiyor,onlara karşı dayak atmayarak etkisiz kalan komutanları görevden alıyorlar ama dediğiniz gibi israil bunu istiyor o isteyince de akan sular göl olur.Hesler in enerji için kurulduğunu anlatan düşüncenin yalanı hesler şu an da hepsi birden kurulsa bile Türkiyenin enerji açığına %2,5 (aydınlatma için kullanılan ampulleri tasarrufluya çevirsek bu bile daha fazla değer eder) katkı sağlayacağını belirten bilim adamları ciddiye alınmıyor,,,ve bu böyleee gidiyor.
 

Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011

acı gerçeklerle beraber tatlı bir esinti, gezi yazıları başladığına göre artık kış geldi demektir
 

Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011


Sn. buralpdi,

Her ne kadar kabullenemesek de, maalesef kış geldi.. Bugün Ankara'dayız ve dışarıda kar yağıyor... :( :(

Ülker&Yavuz
 




Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011

Eline sağlık Hüseyin Abi özlemişiz,
Son paragraftaki yorumuna katılıyorum, TV de Berlin duvarı yıkılışını izlerken bize sunulan birleşme ve özgürlük söyleminin
aslında 20 yıldır kan,gözyaşı ve parçalanmışlıktan başka hiçbir şey kazandırmadığını gören gözlerin ve aklın çoğalmasından
başka sadece izleyeceğiz sanırım.

Selamlar.
 

Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011

Hüseyin bey (Rüzgar), 4.cü bölüm yine keyif verici, yine bilgilendirici idi.
3 yıl önce Uzungöl'e gittiğimde durum böyle değildi. Üzüldüm.
Tekrar gitmeyi düşündüğüm Uzungöl'ü askıya alacağız galiba.
 

Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011

Hüseyin bey (Rüzgar). Yine anlamlı notlarınız ve fotoğraflarınızla bize keyif veren bir yolculuk yaşattınız. Size ve sevgili eşinize sağlık ve mutluluk dileklerimizi iletiyoruz. Yeşim/Bülent (Çöl Kartalı)
 

Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011

Dördüncü bölüme moral katkısında bulunan,

*** "halilo 11" 'e teşekkürler. Fotoğraflar güzel diyorsunuz ama görüntüyü sık sık bozan bir adam giriyor kadraja !...

*** "mdr"'e izlediği için teşekkür ediyorum.

*** "mayıstosböce" nin HES ler konusundaki eklemeleri çok yerinde. Su hayattır derler...Ora insanlarının hayatını alıyorsunuz ellerinden...Hem de ne için, kimler için ?

*** "buralpdi" "Acı gerçeklerle tatlı bir esinti" ye teşekkür ediyorum.

*** "mabirsen" e de teşekkürler...Bir kaç kelime bile olsa her bir katılım, yazan için altın değerinde inanın.

*** "güngör" Berlin duvarına kadar uzanan acı bir değerlendirme. Dersim'i deşerek her geçen gün biraz daha yaklaşıyoruz iç şeye !...

*** "Esinti35" Uzungöl e bile bile gittim...Önceden giden arkadaşlardan biri şu "gereksiz popilizmi" bir kenara bırakarak gerçeği söyleme cesareti göstermişti bir zamanlar.Her gidilen yer de güzel olmak zorunda değildir ki. Ara sıra çok popüler bile olsa çirkinlikleri cessurca yazması gerek gezginin.
Bazı şeyler geçicidir. Örneğin "duşlar tuvaletler çok pisdi" derken anlık bir kesit veriyorsun.Oysa beş dakika sonra biri çıkıp temizlerse "duşlar tuvaletler tertemiz di" olur. Ama bazı çirkinlikler vardır ki..Kimsenin, hatta devletin bile kolay kolay gücü yetmez güzelleştirmeye.
Konuyu açtığınız için teşekkür ederim.

*** "Çöl Kartalı" Sizden de anlamlı notlar ve güzelliklerle dolu fotoğraflar bekliyoruz artık. Epeyce ara verdiniz sanırım. Sağlık dilekleriniz için teşekkür ediyoruz.

Karadeniz ve İç Anadolu ya doğru yolumuza devam ediyoruuuuzz. Kimse kalmasın..
 



Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011



Beşinci Bölüm

Beşinci bölümün rotası:
Arhavi- Ayder- Rize -Trabzon-Tirebolu-Fatsa-Tokat-Amasya

Güneşli güzel bir havada Arhavi’yi arkada bırakarak yola koyuluyoruz. Karadeniz artık sağımızda esiyor, köpürüyor. Batum ve daha ileriye gidemediğimiz için üzgünüz ama şu “bir dahaki sefere inşallah” yok mu... Bizleri kurtarıyor daha fazla karamsarlıklara dalmaktan.
Ardeşen i biraz geçtikten sonra kahverengi ok bizi Ayder’e yönlendiriyor. Hava güzel,camlar açık ve Fırtına deresinin serinliğini hissediyor, şırıltısını duyabiliyoruz.
Hafif ama sürekli bir rampadan yaylaya doğru çıkarken yol boyu küçük köyler görüntüyü zenginleştiriyor ama ya HES ler...
İş makinaları bütün güçleri ile doğanın coğrafyasını değiştirme çabasında.Beton santraları açılan derin yaraları (projesine uygun bir biçimde) güya sarıp sarmalıyor, etrafı düzenli bir beton yığını haline getiriyor...
Onyedi yıl öncesindeki gezimizde daha sıra özelleştirmelere gelinmemiş olduğundan böylesine manzaralarla karşılaşmıyorduk...
Gerçi, o zaman da her ev de çamaşır makinası ,TV, klima falan yoktu ama daha mı iyiydi ne...
Ayder e girişte özel idarenin “deli dumrul”una bir onluk kaptırdıktan sonra yokuşu tırmanmaya çalışıyoruz. Yolda iki sıra araba kalabalığından sıyrılıp yukarılara doğru çıkıyoruz. İlk geldiğimizde bu kadar ilerilere gidememiş birkaç otelin oluşturduğu dar bir bölgede konaklamıştık. Artık yol yaylanın içerilerine doğru bir hayli uzamış.
Etrafta yine mangal dumanları, yine bir alay insan, bir sürü hediyelik eşya dükkanı ve kahve lokanta falan...

83 Ayder yolu
[attachment=1]

Ayder de düz bir yer bulmak neredeyse olanaksız. Konaklamak ya da mola vermek için taa yukarılara çıkmak gerekli

84 Ayder-Şelale
[attachment=2]

Öğle yemeği için gözümüze kestirdiğimiz bir restauranta giriyoruz. Garson kıza yemeklerde acı varsa vermemesini, yaşımız ve de sağlığımız gereği acılı şeyler yiyemediğimizi söylüyoruz. 25 yaşlarındaki garson kız da İzmir de üniversite talebesi olduğunu, yazları ailesi ile birlikte çalıştığını söyleyerek “anlayış kapasitesi” olarak bizi rahatlatıyor ama getirdiği Akçaabat köfteler ise ağıza alınmayacak kadar acı...
Eğer üniversite okuyan bir genç de anlayamıyorsa hali pür melalimizi kime anlatacağız acaba...Bu güne kadar yüzlerce defa başımıza gelen acılı facia. Güneydoğunun “acılarının” ülkenin en ücra lokantalarına kadar yayılmasını hayretle izliyoruz. Beş kuruşluk kazanç için sizin sağlığınızı falan hiçe sayıyorlar bu memlekette...
Köfteleri iade etmiyoruz ama tabakta olduğu gibi bırakıyor ve “sen çay getir ama acılı olmasın” diyoruz ve de her şeye rağmen gülümsüyor gibi yapıp bir foto rica ediyoruz.

85 Ayder- Acılı köfte sonrası çaylar
[attachment=3]

Yemek üstü dinlenme faslını Ayder den kaçtıktan sonra fırtına deresi kenarında eda ediyoruz.

86 Ayder yolu-Yol kenarı mola
[attachment=4]

Ana yola indikten sonra yüzümüzü batıya çevirip Rize yönüne doğru ilerliyoruz.
87 Halk plajlara akın etmiş
[attachment=5]

83 Ayder yolu


84 Ayder elale


85 Ayder  aylar acsz


86 Ayder Dnte mola


87 Tatil gn bir plaj
 

Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011


Rize girişinde sahilde bir yer bulup bir kahve molası veriyoruz. Yolun alt tarafı denize kadar epeyce bir doldurulmuş ve geniş bir park bandında çay bahçeleri yer alıyor.

88 Rize de çay molası
[attachment=1]

Rize bilindiği gibi kapalı bir görünümde. İki başbakan görmüş şehrin alt yapısına epeyce para harcandığı görülebiliyor.
Kahve molasından sonra şehrin ilerilerinde bir yer bulup denize girmeye çalışıyoruz. İyi bir yer seçemediğimizden midir nedir oldukça taşlık bir kıyı parçasında ilk hevesimizi söndürüyoruz.
Karavanda ısınmış suyumuz ile duşlarımız alıp Trabzon a doğru yola devam ediyoruz.
Gece yine Cevahir Outlet de...Daha iyisi şamda kayısı. Bir ara arabasını çalıştıramayan gençlere yardım ediyor takviye vererek çalıştırmalarını sağlıyoruz. Çocuklar hevesli, kızlar bekliyor...Epeyce dualarını alıyoruz o akşam.
Sabah gazete alacağımız marketi bile biliyoruz artık. Gelsin Cumhuriyet ile Hürriyet, gelsin demli çaylar...
Sıcak bir günde bir çabukta Tirebolu ya geliyoruz. Yıllar önce Tirebolu da bir küçük köpek sevmiştik.

89 Bir zamanlar Tirebolu da .
[attachment=2]

Her gördüğümüz tarçın renkli köpeğe “acaba” diye bakıyoruz ama aradan 17 yıl geçmiş...
Yol üzerinde bir “beach” e rastlıyoruz. Hiç tereddütsüz otoparka dalıp beach vaziyetine giriyoruz. Biraz sonra plaj gelenlerle doluyor. Çevreden gelen eşraf çocukları, doktorlar falan baş müşteriler. Sürekli Türkçe pop, fast-food, çay kahve gazozo akşam üzerine kadar güzel bir deniz günü geçiriyoruz ve de onca uzun kış günlerinden sonra ilaç gibi geliyor.

90 Tirebolu da beach
[attachment=3]

Yollarda çok sık gördüğümüz bir uygulama da denize dikine taş atarak kıyıda küçük de olsa kumsal oluşturma.
Böylelikle bir çok küçük koy, kumsal, plaj falan oluşturmanız olası.

91 Taş atarak kumsal oluşturma
[attachment=4]

Plaj yerlerinin çoğunda park yeri düşünülmemiş ve arabalar yol kenarında park halindeler.
92 Yol kenarı park
[attachment=5]

88 Rize ay molasnda


89 Tirebolu ocuklar ve kpek 1994


90 Tirebolu Beach de


91 Yapay plaj


92 Tatil gn bir plaj girii
 

Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011


Giresun a yaklaşırken Karadeniz deki tek adanın bir kare fotoğrafını alabiliyoruz.
93 Karadeniz deki tek ada
[attachment=1]

Yolumuz Fatsa ya ulaştığında hava da kararmaya yüz tutuyor.
94 Karadeniz de gün batımı
[attachment=2]

Beldeye girişte Öğretmen Evi tabelasına rastlayınca hiç tereddütsüz dalıyoruz bahçeye. Girişi kontrollu büyük bir otopark. O gece düğün varmış ve bahçe dolarmış ama saat onbire kadar
Gece şehri gezip meşhur Hünkar lokantasında yemek yemeyi düşünüyoruz ama saat 21 gibi gittiğimizde doğru dürüst yemek kalmadığını söylüyorlar. Hiçbir yerde o saate yemek bulamayınca mecburen az kuru az pilav a yatıyoruz. Garsonun yemin billah ederek içinde acı yok dediği kurularda acı biberden kaynaklanan korkunç bir acılık geliyor dilimize. Garson “ağbi o yeşil biberdendir aşçı acı koymamış” demez mi..Neyse ki biz alıştık Aziz Nesin Türkiye’sine
Fatsa sahilindeki çay bahçelerinde içtiğimiz az şekerliler ve soda biraz dindiriyor acımızı. Halkımız da korkunç bir beceri ile çekirdek çitlemede yarışıyorlar bir birleri ile. Kimi tek tek çitlerken durumu iyi olanlar (!) avurduna doldurduğu bir avuç çekirdeği bir biçer döğer gibi çitleyip çitleyip öbür yanından kabuklarını püskürtüyor büyük bir ustalıkla.
Sakin geçen gecenin ardından 4.Temmuz günü yolumuz Ünye ye doğru ve beldenin içinden Tokat yönüne içerilere doğru sapıyoruz.
Güzel günlerimizin geçtiği zaman zaman köpükler içindeki görüntüsü belleklerden silinmeyen Karadeniz e veda ediyoruz.
Düşük kalite bir yoldan tepelere doğru çıkıp Karadeniz sıra dağlarının ardına Orta Anadolu ya doğru yol alıyoruz. Yolda yapım çalışmaları oldukça sık. Zaman zaman asfalt çalışmalarına da rastlıyoruz. Napalım..Hayatım boyunca gördüğüm kadarıyla ne kaldırımı bitti ne yol yapımı bu koca ülkenin. TCK nın kurucularından olan babamın mesleğinden alışkının Allahtan.
Dağların tepelerinden inerken Kelkit çayının suladığı Niksar ovasının yakınlarına geldiğimizde vakit öğle ve bir ağaç gölgesi ayarlayıp mola veriyoruz. Sıcak bir Temmuz gününde davetsiz misafirler nerelerden se bulunup karavanın içine doluşuyorlar.
95 Niksar da mola
[attachment=3]

Niksar daki Kelkit Çayı manzaralı moladan sonra davetsiz misafirleri kova kova Tokat yolunda ilerliyoruz. Sıcaktan ya da kalitesizlikten dolayı yer yer asfalt erimiş. Lastikler cazır cazır öte öte saat 16 gibi Tokat a giriyoruz.
Önce ana caddeden şehrin yukarılarına kadar çıkıyoruz ve kalacak bir yer gözümüze kestirmeye çalışıyoruz. En uygun yer çıkışta gördüğümüz Öğretmenevinin bahçesi. Hem de şehrin göbeğinde.

96 Tokat öğretmenevi bahçesi
[attachment=4]

93 Giresun Karadeniz deki tek ada


94 Gn Karadeniz e batyor


95 Niksar yolunda mola


96 Tokat Evi park
 

Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011


Üzerimizi değişip hemen Tokat’ ın gezilecek yerlerine yöneliyoruz. İlk olarak Etnografya müzesini geziyoruz. İyi düzenlenmiş bir müze.

97 Müzede kadınların bölümünden..
[attachment=1]

Bize aşina gelen ve bazılarını kullandığımız bir çok ögeye genç nesiller “vayy bee herifler neler kullanmış zamanında” diyerek ilgi ile bakıyor. Tabii biz de onlara aynı ilgi ile bakıyoruz..
Akşam çayları için yine ana cadde üzerindeki Tokat’ın meşhur Taşhan’ına dalıyoruz. Nisbeten serin olan bu hanın içinde bir çok dükkân ve birkaç da çay bahçesinde gençler ağırlıkta.

98 Tokat da Taşhan
[attachment=2]

Hanı gezdikten sonra dinlenme molasında akşam çaylarımızı içiyoruz .

99 Taşhan da çay molası.
.[attachment=3]

İlerideki bir masadan bizi “kesen” bir genç kız masamıza geliyor ve oturmak için müsaade istiyor. Üniversite talebesi olduğunu söyleyen kız biraz sohbetten sonra otellerde yer bulamadığını, bizim kaldığımız otelde ona arka çıkıp bir yer ayarlamamızı rica ediyor ama milyonda bir olan oluyor ve biz karavancı çıkıyoruz...Üzülerek yardım edemeyeceğimizi söylüyoruz ama çaylar müessesden tabii ki. Simit de ikramımız...
Çıkışta bir pastaneye bakınırken içerden “hello, wellcome” diye el sallanıyor. Pastanecilerle biraz lafladıktan sonra “her sakallıyı dedeleri sanmalarının” bedelini iki karışık dondurma ile ödüyorlar !.... Tabii biz de afiyetle götürüyoruz bu piyangodan çıkan dondurmaları.
Bir internet cafe de işlerimizi hallettikten sonra karavana çekilip bir süre dinleniyoruz ve akşam yemeğinde adını yıllardır duyduğumuz ama bir türlü fırsat bulup tadamadığımız Tokat kebabı arayışına koyuluyoruz. Kaldığımız öğretmen evinin aşçısının bu işi iyi yaptığını öğrenince kısmetimiz ayağımıza gelmiş oluyor.

100 Tokat Öğretmenevin de
[attachment=4]

Şef garson ortaya bir buçuk kebabı uygun görüyor. Biraz bekliyoruz ama gelen muhteşem tabağın görüntüsünü ile beklediğimize değdiğini görüyoruz.

101Tokat kebabı
[attachment=5]

Kebabın patlıcanlarını ağzımıza atarken garson bize bir kaşıkla patlıcanı kabuktan sıyırmasını öğretiyor. Gerçekten harika bir görüntü ve lezzet şöleni.
Akşam yürüyüşünde şehrin gece görüntüsünü yaşarken bir şey dikkatimi çekiyor. Yol boyu ne kadar da çok cep telefonu satan ve de Turkcell, Avea, Vodafon gibi servis sağlayıcı dükkanı açan var, “hayret bi şi yaaa”...Sonra yorumluyorum bu çokluğu Selma ya. Ülkenin işsizlik sorununu çözmede önemli bir katkısı var bu cep telefonunun. İşsiz kalan gençler ya ikinci el cep telefonu satıyor ya da servis sağlayıcı dükkanı açıyor. O kadar ince dilimlere bölünüyor ki bu pasta, hiç biri yeteri kadar tad alamıyor kesin ama ülkenin işsizlik oranını önemli ölçüde küçülttükleri de kesin !..
Bir seyyar satıcıda meşhur Niksar kirazı görüyoruz. Koca, koca misket büyüklüğündeki kirazlardan taşıyabildiğimiz kadarını yükleniyoruz. Dolaptakilerin hepsini atıp bunları koysan yine de sığamayacak bir yerlere..

97 Tokat Etnorafya mzesi


98 Tokat Tahan


99 Tokat Tahan de ay


100 Tokat evinde


101 Tokat kebab
 

Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011


Sakin bir gecenin ardından sabah yanımızdaki çeşmede ufak tefek yıkıyarak karavancılık yaşamımızdan örnekler veriyoruz çevremizdeki çocuklara. Ama salkım saçak dışarıya asmayıp içeride kurutmayı yeğliyoruz.
Bu gün sırada Tokat ın görülmesi gerekli yerlerinden Latifoğlu Konağı var. Konak hakkında kısaca bilgi verirsek;
Gazi Osman Paşa Bulvarında yer alan konak, 18. yüzyılda Osmanlı Barok üslubunda inşa edilmiştir. Konak 2 katlıdır. İçerisinde bulunduğu ahşap oymaları ve kalem işi süslemeleri ile türünün ender örneklerindendir. 1988 yılında Tokat müzesi bünyesinde tanzim edilerek, Müze Ev olarak hizmete açılmıştır.
Gerçekten de tavan ahşap işlemeleri görülmeye değer güzellikte.

102 Latifoğlu konağı ahşap tavan süslemeleri
[attachment=1]

Konak Selma’nın görüşüne göre zamanın o yörenin vergilerini toplayıp içinden birazını kendine ayırıp kalanını (!) hazineye aktaran derebeyine ait. Ehh.. fakir bir çevrede bu denli ihtişamlı bir konak başka nasıl yorumlanabilir ki!..
Konağın içinden birkaç kare alıyoruz.

103 Latifoğlu beye kahve sunuluyor
[attachment=2]

104 Konaktaki bir memur.
[attachment=3]

Bizden başka kimse olmadığı için konak hakkında epeyce bilgi alıyoruz.
Sonra bahçedeki dinlenme köşesinde birer sabah kahvesinde gördüklerimizi değerlendiriyoruz

105 Konakta dinlenme
[attachment=4]

Konaktan çıktıktan sonra son durağımız Atatürk Evi. Müzeyi biraz zor buluyoruz !...Mahalle aralarında kalmış eski bir konak ama sonradan restore edilerek müze haline getirilmiş.

106 Tokat-Atatürk Evi müzesi
[attachment=5]

Gazi Milli Mücadele yıllarında ve sonrasında Latife hanımla beraber geldiklerinde bu konakta misafir edilmiş. Gazi ile ilgili görülmeye değer objeler var konakta.
Konağı ziyaret den sonra Tokat dan ayrılıyoruz. Değerli kardeşimiz Tokat.K.K Derneği başkanı Bülent Türem in telefonunu yanımıza almadığımız için çok istediğimiz halde kendileri ile görüşemiyoruz ne yazık ki.
Yol üzerindeki Ballıca mağralarını görmek bir alternatif ama Selma kapalı yerlerle, mağralar la arası pek iyi değil.
Amasya ya kadar düzgün bir yoldan gidiyoruz. Öğle yemeğimiz Turhal da. Cumhuriyet devrinin ilk şeker fabrikalarından Turhal Şeker Fab. beldenin oluşmasına ve de büyümesine büyük katkıları olmuş.
Belde de biraz tur atıp taksicilere yemek yenecek iyi bir yer soruyouz. Tam da lokantanın önündeki durakta sormuşuz lokantayı. Yine yemin billah edilen “acısız yemeklerden” yiyemiyoruz...Para ödemeye gelince kimse yeminini billahını falan hatırlamıyor, sırıtarak cüzdanınıza saldırıyor...Yine bekleriz efendiiimm...

102 Latifolu Tavan sslemeleri


103 Tokat Latifolu konanda 1


104 Tokat Latifolu konanda2


105 Tokat Konak bahesinde kahveler


106 Tokat Atatrk evi
 



Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011


Amasya ya girdikten sonra şehrin sonuna kadar gidip geri geliyor ve karşı tarafa geçiyoruz. Yol üzerine gelen Orduevi ni görünce tereddütsüz bahçeye dalıyoruz. (Girebiliyoruz)
Yeşilırmak’ın kenarında güzel bir konumda orduevi.

107 Amasya- Orduevi bahçesinde
[attachment=1]

Birkaç dakika sonra bir Ast sb. ailesi karavanımızı ziyaret ederek uzun süre karavan ve karavancılık üzerin bilgi alıyorlar.
Heveslenen o kadar çok ama ya gerçekleştirebilen ? Bir kere paran olacak, sonra zamanın olacak, sonra da çocuklar evden kanatlanıp uçmuş olacak, giderken size torun torba emanet etmemiş olacak, kaynana kayınpeder derdin olmayacak..Olacak... Olmayacak...Hiç bir zaman hepsi bir düzleme gelemeyen dolayısı ile bir türlü gerçekleşemeyen karavancılığın acı manzarası bu...
Günün yorgunluğunu karavanda duş ve dinlenme ile atmaya çalışıyoruz. Yemeğimizi orduevinde alıp gece çevrede biraz yürüyüş yapabiliyoruz ancak
Bu gün Amasya yı tanımaya çalışacağız. İlk olarak yolumuzun üzerine gelen ve kadınların el işlerini değerlendirdikleri bir Kadın Evi ni ziyaret ediyoruz. Burada beğendiğimiz bir kilim evimizi süsleyecek ve biz baktıkça bu günlerimizi anımsayacağız.
Kaleye çıkmak biraz hayal şu sıralar. Fotoğrafını uzaktan çekmekle yetiniyorum.

108 Amasya- Kale
[attachment=2]

Amasyanın tarihine ait bir küçük bilgi
Osmanlı Anadolusun da Türklerin ilk şehir hayatına geçiş yaptıkları yerlerden birisi de Amasya olup öz be öz Türk oymaklarının Amasya ve civarında yerleşmiş olması, korunaklı bir yapıya sahip olması nedenleri ile Osmanlı Şehzadelerinin Amasyada yetiştirilmesi uygun bulunmuştur. Bu nedenledir ki Şehzade Çelebi Mehmet Timur saldırıları nedeni ile dağılan Anadolu birliğini Amasya ve civarındaki Türkmenlerden sağladığı güçle yeniden kurmuştur .
Amasya nın iki yakasından biri eskiyi diğeri yeniyi canlandırıyor ve Yeşilırmak üzerindeki köprüler sanki geçmişi gelecek ile birleştiriyor.

109 Amasya- Yeşilırmak
[attachment=3]

Bu kısımda restore edilmiş konaklar var. Bu konaklar şimdi küçük butik oteller, şık kafe ve restoranlar olarak hizmet veriyorlar
Şehzadeler Konağı ilk ziyaret ettiğimiz konak. Son aylarda TV da izlediğimiz diziden de kaynaklanan aşırı bir turist talebi varmış buraya. Konak ta yetişen şehzadeler hakkında bilgi alıyoruz görevliden.
Şehzade Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmet, Şehzade Murat (II), Şehzade Ahmet Çelebi, Şehzade Mehmet (II), Şehzade Alâeddin, Şehzade Bayezid (II)), Şehzade Ahmet, Şehzade Murat, Şehzade Mustafa, Şehzade Bayezid ve Şehzade Murad (III) çeşitli tarihlerde Amasya'da Valilik yapmışlardır.
Bu arada Osmanlı padişahlarına da yer verilmiş müzede.

110 Amasya-Şehzadeler konağı 1(Kırmızı giysili Yavuz Sultan Selim)
[attachment=4]

Ama hepside normal bir insan boyundan daha uzun ve heybetli düşünülmüş...

111 Amasya-Şehzadeler konağı 2
[attachment=5]

107 Amasya orduevinde


108 Amasya kalesine bak


109 Amasya  Yeilrmak


110 Amasya  ehzadeler kona 1


111 Amasya  ehzadeler kona 2
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,425
Mesajlar
1,517,773
Kayıtlı Üye Sayımız
172,070
Kaydolan Son Üyemiz
cipokko

Çevrimiçi üyeler



Geri
Üst