Yazkan
Ana Kamp
Ynt: İtalya... Herşey Dahil
İtalya... Herşey Dahil
...... Devamı
Siena_Firenze_Pisa_ Ulaşılamayan Portofino
Kezbanı kaybettiğimizden yeni yol göstericimiz artık Giulietta. Giulietta olmasa işimiz zordu gerçekten. Adriyatik gezisinde idare edilirdi ama burada trafik yoğun ve büyük şehirlerde böyle trafikte ve şehir yapısında gerçekten işe yarıyor. Çünkü yollarda on saniye durup soru sorabilmek için yer yok. Roma da normal sedan yada hatcback araba göremiyorsunuz tüm arabalar bu ölçülerden küçük. Herhalde dünyadaki en fazla smart araç burada satılmıştır. Hiç gormediğimiz modeller görüyoruz toyota aygo (IQ) gibi.
Yine Öğle sıcağında yeni bir şehir Siena. Dizel almak gerek yol uzerinden alacağız ama istasyonlarda kimse yok. Kendimiz self servis biryerden alıyoruz. Siena’ya yaklaşıyoruz. Bu Giulietta bizi park yerine götürüyor ama karşımıza gelen belediye otobüsü şöforünün el kol hareketini sonra anladık. Tek yön bir yoldayız ve daha önce bildiğimiz ZTL ( Sınırlı trafik bölgesi ) ye gireceğiz. Gireceğiz ama Camper ( Buralarda karavan demiyorlar) geçmiyor. Otopark yüksekliği 2,20 metre. Allaha sığınıp yaklaşık 500metre ters yöne gidiyoruz. Zaten yapacak birşeyde yok. Sonra Şehirin Surlarının dışına çıkıp yol üzerinde bir park yerine park edip, 3 saatlik fişimizi görünür bir yere koyup, şehre tabanvay.
Tam ortaçağ şehri. Binaların çoğu tuğladan, daracık sokaklar. Koca bir meydana çıkıyor. Burada eskiden at yarışları yapılıyormuş, varlıklı ailelerin atlarını koşturduğu bir alan kase gibi ortası çukur. Etrafında o ailelerin malikaneleri. Meydanda güzel bir çeşme var. Aklıma eski İstanbul geliyor bizimde her mahallemizde çeşmeler vardı elimizi dayar su içerdik. İtalyada bugün bunu yapabildikleri binlerce çeşme var.
Şehirdeki İşkence müzesini görelim dedik ama görmekten vazgeçtik. Girişteki bayan da İstanbulda üç ay yaşamış. Kasvetli bir yere benziyor zaten hemen girişinde dehliz var ben girmem diyorum Nur ve Onur da vazgeçiyor. Kilisede bir düğün töreni var. Bugün kısmet bundan başka üç düğün daha gördük.
Yine Giulietta bizi Michelangelo Camping’e ulaştırıyor. Resepsiyona önce bize Pompei’den gönderilen bir posta varmı onu anlatıyoruz. Çünkü ben kimliğimi Pompei de kampda unutmuştum. Kayıt işlemlerinden sonra ( günlük 48 € ) bize yer gösteriyorlar. Önce yerleşmeye başlıyoruz ama, Nur’un bu arada etrafı kolaçan ederken gördüğü başka bir yere taşınıyoruz. İki gece burdayız. Akşam birşey yapmıyoruz kampdayız. Onurla tavla falan oynadık. Biraz mola.
Camping Roma da gördüğüm bir İngiliz çift hemen arkamıza konuşlanıyorlar, yerleşmelerine yardımcı oluyoruz. Kamp yeri ağaçlı ve eğimli. Camping Roma ile aynı şirketin kampları ama Roma buraya birkaç basar. Ben biraz yazıyorum. Sonra yatıyoruz.
Sabah kahvaltı sonrası, David heykeli ve Michelangelo Seyir yerinde fotoğraf çekiminden sonra şehre doğru yuvarlanıyoruz. Karşımızdan gelenleri görünce ben burayı çıkmam diyorum ama nafile dönüşte SS kuralı ile iki eforlu test karşılığı aynı yolu bizde çıktık. Dönüşte kardiolog arkadaşa bu seneki testi yaptım diyeceğim.
Arno köprüsünden eski şehire dalıyoruz. Yine İnsan seli . Bizde turizm reklamlarından hatırlarız. Roma, Florence, Venedik. İşte milyon insan burada. Nede olsa Ronesans merkezi. Güzel şehir. Her şehirdeki gibi Duamo var. Ufizzi sanatsal bir mekan. Medusa’nın öldürülüş heykeli, Medici ailesine ait eserler. Her yer sıra, bu sıraları beklesek bir hafta Florence kalmamız gerekir. Biz yine İtalya devletinin bize sağladığı eserlerle yetiniyoruz.
Buradan şarap alacağız. Bu il Tuscany bölgesinin önemli şarap üretim yerlerinden. Şehir içinden nehir geçen güzel bir yer eski şehir nehirin doğu tarafında. Yeni yerleşim bölgesinden Pisa ‘ya giderken geçtik, o bölgede çok güzel. Giulietta bu yolları iyi biliyor, artık Kamper ve bize de alıştı. Pisa zaten çok yakın ama neden ödediğimizi anlamadığımız otoban diye bir para ödüyoruz. Yolların bir çoğu otoban özellikleri taşımıyor ama paralı. Bir hatırlayalım bizim ilk otobanımız İstanbul_İzmit, iki şeritli yoldu. Sonra biz bu yolu herhangi bir inşaa faliyetinde bulunmadan sadece yol çizgilerini değiştirerek üç şeritli yaptık. Bilin bakalım bu ilk otobanımızı kimler yapmıştı ? Aynen kendilerinede böyle yollar yapmışlar adı otoban sağdan giden tır’ı geçmek için soluna giremiyorsunuz.
Güzel ve keyifli yollardan geçerek bugünkü hedefimizde olan Pisa ya doğru yollanıyoruz. manzara güzel hani otobanlarda bunlar pek olmaz ama yerleşim yerlerine yakın geçen bizim duble yolların otoban versiyonu. Ama beş bin kilometrelik bu seyahatte zevk aldığım yollardan. 2,3 € otoban parası verdik ama bu otoban bedeli olmamalı geçiş bedeli olmalı.
Öğle saatlerinde Pisa’ya ulaşıyoruz yol kenarlarında uygun olan yere Kamperımızı park ediyoruz. Nehir üzerindeki köprüden geçiyoruz, direk Pisa kulesi hava sıcak yaklaşık yirmi dakikalık yürüyüş sonrası kulenin olduğu meydana ulaştık. Yine milyon kişi. Bizimde içinde bulunduğumuz milyon kişi yüz yıllardır “kardeşim bu kule biz yaptığımızda düzgündü, yaptık eğilmeye başladı ama yıkılmıyor” denmesine rağmen gerçekten böylemidir diye görmeye gelmiş. Yoksa hemen yanındaki kiliseden her yerde var.
Gerçekten şunu söyleyebilirim artık. Bu adamlar bu sistemle para kazanıyorlar. Bizde her camiye bir tarihsel (ki var olan) hikâye anlatabilsek bugünkü turist potansiyelimizle gelirimizi ciddi arttırırız.
Koca bir meydan bir tarafında gerçekten eğik! Kule ve etrafında kilise ve ahalisi. Bunların tam karşısında yüzlerce turistik eşya satan dükkan. bizde geleneksek alış verişimizi yapıyoruz. Şehir yapıştırması, t-shirt, magnet. Artık aç olan karnımızı da doyuralım diye bir pizzeria seçiyoruz. yemek sonrası bir bakkal alışverişi. Burası Toskana bölgesi şarap, permesan peynir ve birazda manav alışverişi yapıyoruz. Bu arada bakkalda bizden başka Türklerde var. İtalya ve turistik şehirler tabi ki bizden birileri olmalı.
Farklı yoldan yürüyerek Kamper’ın yanına ulaşıyoruz. Park ederken, özellikle öğleden sonraki güneşte kalmasın diye, dikkat etmiştim. Her şey yerli yerinde.
Yine yollara. Bu etap da Portofino’yu göreceğiz. Hava sıcak klima yine bozuldu gaz kaçırıyor belli. Ustanın tüm sülalesi ile akraba olmak üzereyiz. Portofino Cinque terre bölgesinin batı ucunda. Amalfi sahillerini gördükten sonra bu bölge karavanla gezilmez. La spezia bu bölgenin doğu tarafı, biz Rapolla’ya kadar gideceğiz. Rapollo, Portofino arası 8-9 km. Zorlanırsak yürüyerek gideriz diye otobana 12 € ödeyerek Rapollo ya giriyoruz.
Rapollo sahil kasabası ama güzel ve lüks bir yerleşim yeri. Portofino yönüne devam ediyoruz, karşımıza bir altgeçit çıkıyor yükseklik üç metre. Geri dönmek için trafiği kapatmak gerek. Tavandaki bir şeyleri parçalamadan geçermiyiz? Onur aşağıya inip bakıyor belki 1-2 cm ile geçebildik. Niyetliyiz bir kere engellere takılmak yok. Daracık tek araçlık yollardan geçiyoruz, hooop yol tıkandı. Bir iki araç karşıdan geliyor. küçücük bir bankete oldukça yanaştık bekliyoruz. “Accident” kaza diyorlar. Onur gidip bakıyor, biz karavandan göremiyoruz. Zaten yol ileriye doğru en fazla 50 mt. görünebiliyor. Bir araç yolun kenarına kayaya çarpmış. Çekici geliyor geçemiyor, ambulans geliyor geçemiyor. Yanımızda bir tabela var portofino yürüyüş yolu işareti üzerinde 900 mt. yazıyor.
Olamaz !!! Karavan kalsın ben gidip göreceğim. Yok. Kaza için gelen araçlar geçemiyor. karavanı bırakabileceğimiz en yakın yer Rapollo. Yolun kenarına park edilmiş motosikletleri yerinden oynatarak zor geri dönüyoruz. Ve Portofino’yu göremiyoruz. Zaten beklerken konuştuğumuz kişiler Portofino’da siz park yeri bulamazsınız görüp dönersiniz dediler buna da razıydık ama olmadı. Genova ya yollanıyoruz.
Rapollo’nun kenar semtlerinden devlet yoluna çıkacağız. Nefis manzara ve görüntülerle köylerin içinden geçerek tırmanıyoruz. Buralar da yemyeşil. Bazı yerlerde ateş yakmışlar köylüler bir şeyler yapıyor herhalde. Odun kokuları geliyor, mis gibi.
İtalya... Herşey Dahil
...... Devamı
Siena_Firenze_Pisa_ Ulaşılamayan Portofino
Kezbanı kaybettiğimizden yeni yol göstericimiz artık Giulietta. Giulietta olmasa işimiz zordu gerçekten. Adriyatik gezisinde idare edilirdi ama burada trafik yoğun ve büyük şehirlerde böyle trafikte ve şehir yapısında gerçekten işe yarıyor. Çünkü yollarda on saniye durup soru sorabilmek için yer yok. Roma da normal sedan yada hatcback araba göremiyorsunuz tüm arabalar bu ölçülerden küçük. Herhalde dünyadaki en fazla smart araç burada satılmıştır. Hiç gormediğimiz modeller görüyoruz toyota aygo (IQ) gibi.
Yine Öğle sıcağında yeni bir şehir Siena. Dizel almak gerek yol uzerinden alacağız ama istasyonlarda kimse yok. Kendimiz self servis biryerden alıyoruz. Siena’ya yaklaşıyoruz. Bu Giulietta bizi park yerine götürüyor ama karşımıza gelen belediye otobüsü şöforünün el kol hareketini sonra anladık. Tek yön bir yoldayız ve daha önce bildiğimiz ZTL ( Sınırlı trafik bölgesi ) ye gireceğiz. Gireceğiz ama Camper ( Buralarda karavan demiyorlar) geçmiyor. Otopark yüksekliği 2,20 metre. Allaha sığınıp yaklaşık 500metre ters yöne gidiyoruz. Zaten yapacak birşeyde yok. Sonra Şehirin Surlarının dışına çıkıp yol üzerinde bir park yerine park edip, 3 saatlik fişimizi görünür bir yere koyup, şehre tabanvay.
Tam ortaçağ şehri. Binaların çoğu tuğladan, daracık sokaklar. Koca bir meydana çıkıyor. Burada eskiden at yarışları yapılıyormuş, varlıklı ailelerin atlarını koşturduğu bir alan kase gibi ortası çukur. Etrafında o ailelerin malikaneleri. Meydanda güzel bir çeşme var. Aklıma eski İstanbul geliyor bizimde her mahallemizde çeşmeler vardı elimizi dayar su içerdik. İtalyada bugün bunu yapabildikleri binlerce çeşme var.
Şehirdeki İşkence müzesini görelim dedik ama görmekten vazgeçtik. Girişteki bayan da İstanbulda üç ay yaşamış. Kasvetli bir yere benziyor zaten hemen girişinde dehliz var ben girmem diyorum Nur ve Onur da vazgeçiyor. Kilisede bir düğün töreni var. Bugün kısmet bundan başka üç düğün daha gördük.
Yine Giulietta bizi Michelangelo Camping’e ulaştırıyor. Resepsiyona önce bize Pompei’den gönderilen bir posta varmı onu anlatıyoruz. Çünkü ben kimliğimi Pompei de kampda unutmuştum. Kayıt işlemlerinden sonra ( günlük 48 € ) bize yer gösteriyorlar. Önce yerleşmeye başlıyoruz ama, Nur’un bu arada etrafı kolaçan ederken gördüğü başka bir yere taşınıyoruz. İki gece burdayız. Akşam birşey yapmıyoruz kampdayız. Onurla tavla falan oynadık. Biraz mola.
Camping Roma da gördüğüm bir İngiliz çift hemen arkamıza konuşlanıyorlar, yerleşmelerine yardımcı oluyoruz. Kamp yeri ağaçlı ve eğimli. Camping Roma ile aynı şirketin kampları ama Roma buraya birkaç basar. Ben biraz yazıyorum. Sonra yatıyoruz.
Sabah kahvaltı sonrası, David heykeli ve Michelangelo Seyir yerinde fotoğraf çekiminden sonra şehre doğru yuvarlanıyoruz. Karşımızdan gelenleri görünce ben burayı çıkmam diyorum ama nafile dönüşte SS kuralı ile iki eforlu test karşılığı aynı yolu bizde çıktık. Dönüşte kardiolog arkadaşa bu seneki testi yaptım diyeceğim.
Arno köprüsünden eski şehire dalıyoruz. Yine İnsan seli . Bizde turizm reklamlarından hatırlarız. Roma, Florence, Venedik. İşte milyon insan burada. Nede olsa Ronesans merkezi. Güzel şehir. Her şehirdeki gibi Duamo var. Ufizzi sanatsal bir mekan. Medusa’nın öldürülüş heykeli, Medici ailesine ait eserler. Her yer sıra, bu sıraları beklesek bir hafta Florence kalmamız gerekir. Biz yine İtalya devletinin bize sağladığı eserlerle yetiniyoruz.
Buradan şarap alacağız. Bu il Tuscany bölgesinin önemli şarap üretim yerlerinden. Şehir içinden nehir geçen güzel bir yer eski şehir nehirin doğu tarafında. Yeni yerleşim bölgesinden Pisa ‘ya giderken geçtik, o bölgede çok güzel. Giulietta bu yolları iyi biliyor, artık Kamper ve bize de alıştı. Pisa zaten çok yakın ama neden ödediğimizi anlamadığımız otoban diye bir para ödüyoruz. Yolların bir çoğu otoban özellikleri taşımıyor ama paralı. Bir hatırlayalım bizim ilk otobanımız İstanbul_İzmit, iki şeritli yoldu. Sonra biz bu yolu herhangi bir inşaa faliyetinde bulunmadan sadece yol çizgilerini değiştirerek üç şeritli yaptık. Bilin bakalım bu ilk otobanımızı kimler yapmıştı ? Aynen kendilerinede böyle yollar yapmışlar adı otoban sağdan giden tır’ı geçmek için soluna giremiyorsunuz.
Güzel ve keyifli yollardan geçerek bugünkü hedefimizde olan Pisa ya doğru yollanıyoruz. manzara güzel hani otobanlarda bunlar pek olmaz ama yerleşim yerlerine yakın geçen bizim duble yolların otoban versiyonu. Ama beş bin kilometrelik bu seyahatte zevk aldığım yollardan. 2,3 € otoban parası verdik ama bu otoban bedeli olmamalı geçiş bedeli olmalı.
Öğle saatlerinde Pisa’ya ulaşıyoruz yol kenarlarında uygun olan yere Kamperımızı park ediyoruz. Nehir üzerindeki köprüden geçiyoruz, direk Pisa kulesi hava sıcak yaklaşık yirmi dakikalık yürüyüş sonrası kulenin olduğu meydana ulaştık. Yine milyon kişi. Bizimde içinde bulunduğumuz milyon kişi yüz yıllardır “kardeşim bu kule biz yaptığımızda düzgündü, yaptık eğilmeye başladı ama yıkılmıyor” denmesine rağmen gerçekten böylemidir diye görmeye gelmiş. Yoksa hemen yanındaki kiliseden her yerde var.
Gerçekten şunu söyleyebilirim artık. Bu adamlar bu sistemle para kazanıyorlar. Bizde her camiye bir tarihsel (ki var olan) hikâye anlatabilsek bugünkü turist potansiyelimizle gelirimizi ciddi arttırırız.
Koca bir meydan bir tarafında gerçekten eğik! Kule ve etrafında kilise ve ahalisi. Bunların tam karşısında yüzlerce turistik eşya satan dükkan. bizde geleneksek alış verişimizi yapıyoruz. Şehir yapıştırması, t-shirt, magnet. Artık aç olan karnımızı da doyuralım diye bir pizzeria seçiyoruz. yemek sonrası bir bakkal alışverişi. Burası Toskana bölgesi şarap, permesan peynir ve birazda manav alışverişi yapıyoruz. Bu arada bakkalda bizden başka Türklerde var. İtalya ve turistik şehirler tabi ki bizden birileri olmalı.
Farklı yoldan yürüyerek Kamper’ın yanına ulaşıyoruz. Park ederken, özellikle öğleden sonraki güneşte kalmasın diye, dikkat etmiştim. Her şey yerli yerinde.
Yine yollara. Bu etap da Portofino’yu göreceğiz. Hava sıcak klima yine bozuldu gaz kaçırıyor belli. Ustanın tüm sülalesi ile akraba olmak üzereyiz. Portofino Cinque terre bölgesinin batı ucunda. Amalfi sahillerini gördükten sonra bu bölge karavanla gezilmez. La spezia bu bölgenin doğu tarafı, biz Rapolla’ya kadar gideceğiz. Rapollo, Portofino arası 8-9 km. Zorlanırsak yürüyerek gideriz diye otobana 12 € ödeyerek Rapollo ya giriyoruz.
Rapollo sahil kasabası ama güzel ve lüks bir yerleşim yeri. Portofino yönüne devam ediyoruz, karşımıza bir altgeçit çıkıyor yükseklik üç metre. Geri dönmek için trafiği kapatmak gerek. Tavandaki bir şeyleri parçalamadan geçermiyiz? Onur aşağıya inip bakıyor belki 1-2 cm ile geçebildik. Niyetliyiz bir kere engellere takılmak yok. Daracık tek araçlık yollardan geçiyoruz, hooop yol tıkandı. Bir iki araç karşıdan geliyor. küçücük bir bankete oldukça yanaştık bekliyoruz. “Accident” kaza diyorlar. Onur gidip bakıyor, biz karavandan göremiyoruz. Zaten yol ileriye doğru en fazla 50 mt. görünebiliyor. Bir araç yolun kenarına kayaya çarpmış. Çekici geliyor geçemiyor, ambulans geliyor geçemiyor. Yanımızda bir tabela var portofino yürüyüş yolu işareti üzerinde 900 mt. yazıyor.
Olamaz !!! Karavan kalsın ben gidip göreceğim. Yok. Kaza için gelen araçlar geçemiyor. karavanı bırakabileceğimiz en yakın yer Rapollo. Yolun kenarına park edilmiş motosikletleri yerinden oynatarak zor geri dönüyoruz. Ve Portofino’yu göremiyoruz. Zaten beklerken konuştuğumuz kişiler Portofino’da siz park yeri bulamazsınız görüp dönersiniz dediler buna da razıydık ama olmadı. Genova ya yollanıyoruz.
Rapollo’nun kenar semtlerinden devlet yoluna çıkacağız. Nefis manzara ve görüntülerle köylerin içinden geçerek tırmanıyoruz. Buralar da yemyeşil. Bazı yerlerde ateş yakmışlar köylüler bir şeyler yapıyor herhalde. Odun kokuları geliyor, mis gibi.