Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan melihbozkurt Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 51
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 21,709
Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

Önce Kıbrıs'ta araba kiralamıştım , araçlar Türkiye'den soldan direksiyonlu olunca ve trafikte az olduğu için dönüşlerde, göbeklerde zorluk yaşamıştım. Yine trafiğin ters olduğu Tayland'ta araba kiralamıştım. Melih Bey'in dediği gibi sağdan direksiyon yardımcı olduğu kadar trafiğin fazla oluşu da faydalı oluyor çünkü önündeki aracı takip ediyorsun. Bu nedenle korku yersiz bence trafik nedeni ile. Karavan kiralama konusunda Melih bey ucuz yerler görürsen iletmeni rica ederiz. Geçen hafta bir belgeselde Ingiltere'de bira turu yapan 3 kardeş vardı . O da güzeldi.
 

Etiketler
Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

Melih bey paylaşım için teşekkürler, ayağınıza sağlık.
Gezenbilir arşivinin değişik ülke seçenekleriyle zenginleştiğini görmek çok güzel.
Selamlar.
 

Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

Cok tesekkur ederim. Insallah en kisa zamanda vakit buldukca gezimizin ikinci kismindan baslayarak anlatmaya devam edecegim.
 

Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

Melih bey bu güzel fotoğraflardan sonra gezinizin ikinci kısmını merakla bekliyoruz.
 

Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

Melih bey yine güzel bir gezi yazısı yayınlamışsınız. Bu güzel görüntüleri bizimle paylaştığınız için teşekkürler. :smiley: :smiley: :smiley:
 



Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

Evet uzun bir suredir islerin yogunlugundan dolayi gezi yazisina devam edememistim. Su saatlerde biraz bosluk buldum yeniden devam edelim o zaman gezimize.

Gece yer yer ruzgarin artan siddeti uykumuzdan uyaniyoruz. Cadirimiza o kadar siddetli vuruyor ki cikan sesler bizi uyandirmaya yetiyor. Yari uyur yari uyanik sabah olmus bile. Disardan Murat'in bizi uyandirmaya calisan sesine ilk basta esim uyanmis ve beni uyandirdi. Hemen uzerimizi degisiyoruz ve kahvaltiliklari hazirlamaya basliyoruz. Sabah uyandigimizda hava oldukca kotu ama ruzgar durmus ve Allah'a sukur henuz yagmur yagmiyor. Ingiltere'de yagmura yakalanmadan gezebilmek oldukca zor ama sanirim basaracagiz. Kizlar disaridaki havaya cok guvenemedigimiz icin kahvaltimizi cadir icinde hazirliyorlar. Cadirin esya konulacak on boslugu bu is icin oldukca uygun. En azindan korunakli bir yerimiz var. Kahvaltimizi yaptiktan sonra yavas yavas toplanmaya basliyoruz. Bu arada alanin sahibi geliyor, onun ile birlikte yaklasik 50 metre otedeki evine kadar gidip gece odemedigimiz ucretlerimizi oduyoruz. Gunluk 2 kisilik cadir ucreti £12. Odememizide yaptik toplanmaya hiz veriyoruz onumuzde gezilecek daha cok yer var.

[attachment=1]
Icerde kahvalti yapmak icin esyalari disari sacmisiz ve utanmadan resmini cekmisim. :smiley:

[attachment=2]
Kampimizin manzarasi

Araci biraz zorlada olsa tekrar yerlestirmeyi basardiktan sonra ilk duragimiz Whitby. Daha onceden benim icin 100 yilin icadi google maps den nereye araba park edebilecegimize goz atmistim. Ozellikle street view ozelligini kullanarak tabelalari bile okuyor daha onceden kac saatligine araci orada birakabilecegimize bile karar verebiliyoruz. Daha onceden tespit ettigim park yerini adresini bence 100 yilin 2. onemli icadi telefonumdaki navigasyon cihazina giriyorum ve bu gunde yola cikiyoruz. Yaklasik 5 dakika sonra oradayiz, 5 dakikada park edecek yer aradiktan sonra araci bir yere park ediyoruz ve basliyoruz adimlamaya. Su anda Whitby deyiz. Ingiltere'nin en onemli sahil kasabalarindan birisi. Buraya gelmeyi en cok esim istiyor cunku ben 3 sene once bir okul gezisi ile gelmistim buraya cok begenmis ve ballandirarak anlatmistim. Esim o donemde dil okulun devam ettigi icin kacirmisti. Gecen sene esimin dogum gununde onu Whitby'e getirmek icin yola ciktik ama daha 20-30 mil yol almadan aracimiz bozulunca en yakin kasabadaki tamirciye araci cektirip eve tren ile donmustuk. Olmayinca olmuyor iste. Ne demis atalarimiz sabreden dervis muradina ermis. Birkac sene gecikmeli olsa bile iste en sonunda esimide whitby'e getirmeyi basariyorum. Araci biraktigimiz sahildeki oteller bolgesinden basliyoruz gezmeye. Oteller bolgesi tepenin hemen uzerinde. Asagidaki sahil ve manzara guzel. Manzara Turkiye gunesine sicagina aliskin sizler icin cok guzel gelmesede burada hergunu bulutlu gecirmeye alismis bizler icin bir nebze harimizi aliyor.

[attachment=3]

[attachment=4]
Yuksekden sahile hakim bir noktaya park etmis karavan.

Araci park ettigimiz caddenin sonundan merdiven ile asil sehre dogru inecegiz. Buranin girisine bir kapi niyetine iki adet kemik koymuslar. Bu kemikler bir balinaya ait alt cene kemigi imis. Eger arkadaki insanlar ile orantilarsaniz bir balinanin agzinin ne kadar buyuk oldugunu hayal edebilirsiniz. Balinalarin buyuk memeliler oldugunu hepimiz biliyoruz ama kemikleri bu kadar yakindan gorunce insan gercekten sok oluyor.

[attachment=5]

IMGP3569


IMGP3570


IMGP3574


IMGP3585


IMGP3591
 

Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

Melih kardeşim, yurdumuzla hava şartları yönünden kıyaslayacak olursak, bizler cennetteyiz diye bilirmiyiz.

Ayrıca Balina'nın dişi buysa kuyruğu nasıldır kim bilir.
 

Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

Whitby nin yukardan manzarasi Gorulmeye deger. Sehir deniz ile nehrin birlestigi yerin iki yakasina kurulmus. Ama eski sehir fotograflarda goreceginiz karsi tepedeki buyukce bir kilisenin etrafindaymis.

[attachment=1]

[attachment=2]

Merdivenlerden asagiya indirigimizde bizleri bir supriz bekliyor. Whiby'nin en onemli ozelliklerinden biriside buraya gercek buharli tren ile gelebiliyorsunuz. Yillar once gezi ile geldigimde biz gercekten 1800 lu yillardan kalma bir buharli tren ile gelmistik. Tren sehrin icine kadar girmiyor. Trenden sehre kalan yolu ise buharli otobus ile gidebiliyorsunuz. Tamamen orjinali korunmus, komur ile calisan bir arac. Iste bu otobusu merdivenlerden inince karsimizda buluyoruz. Boyle tarihi bir araci yakindan gormek muhtesem bir duygu. Sanirim arac lastikleri gunumuze uyarlanmi ama diger buyun aksamlari orjinal.

[attachment=3]

3 yil once bindigim Whitby e giden buharli tren.

[attachment=4]
Buharli otobus

[attachment=5]
Buharli otobus

Bence whitby'e gelecekler mutlaka araclarini uygun bir yere birakarak North Yorkshire Moors buharli treni ve buharli otobusunu kullanarak buraya gelmeli. Bence buharli tren herkezin bir kere yakindan gormesi ve binmesi gereken bir alet. Ayrica bu trende unlu Harry Potter filminin tren sahneleride cekilmis.

IMGP3601


IMGP3605


P1000024


IMGP3612


IMGP3615
 

Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

berkcantp' Alıntı:
Melih kardeşim, yurdumuzla hava şartları yönünden kıyaslayacak olursak, bizler cennetteyiz diye bilirmiyiz.

Ayrıca Balina'nın dişi buysa kuyruğu nasıldır kim bilir.

Ilhan abi kesinlikle cennettesiniz. Ingiltere gunesli oldugunda cok guzel tam yasanacak yer ama gunes yilda sadece bir kac ay yuzunu gosterdigi icin genelde bulutlu ve karanlik bir ulke. Gordugunuz uzre fotograflar hatta burada cekilen diziler, filmler bile gri. Ben buraya gelmeden bu griligin ingilizlerin kullandigi bir cesit teknik sanirdim ama sadece havanin kapali olmasindan ibaretmis olay. :smiley:
 

Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

buharlı trenlerin halen çalışması çok güzel :smiley:, buharlı otobüs, nostaljiyi yaşatıyorlar,

bizdede durum aynı ikarus marka 1980 model otobüsler halen belediyede yolcu taşıyor ;D, sırf amaç nostalji ;D, yoksa belediye insanların böbrek taşından ne istesinki
 



Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

buralpdi' Alıntı:
buharlı trenlerin halen çalışması çok güzel :smiley:, buharlı otobüs, nostaljiyi yaşatıyorlar,

bizdede durum aynı ikarus marka 1980 model otobüsler halen belediyede yolcu taşıyor ;D, sırf amaç nostalji ;D, yoksa belediye insanların böbrek taşından ne istesinki

Saol varol Levent abi sabah sabah beni guldurdun. Allah'ta seni guldursun emi. :smiley:
 

Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

Yazimizin yavas ilerlemesinden dolayi tum dostlardan ozur dilerim. Oncedende belirttigim gibi bol bol resim koymak istiyorum ama hepsini tek tek kucultmek zaman aliyor.

Buharli otobuse goz attiktan sonra yavas yavas ilerliyoruz. Whitby nin en unlu yanlarindan biriside balik hali. Ingiltere bir ada olmasina ragmen martketlerden aldigimiz dondurulmus baliklari yiyoruz genellikle. Onlarinda kilciklari cikarilmis, kafasi ve kuyrugu ayrilmi ve tabiiki derisi soyulmus vaziyette. Yani tabiri caizse beyz tabuk gozsu benzeri balik etleri alip yiyoruz. Birde buradaki insanlarin cok tukettikleri bir kac tur var. Bu turler, morina baligi (Cod), Mezgit (Haddock), Somon (Salmon). Bunun disindaki turler her yerde bulunmuyor. Zaten dedigim gibi kilcilinda balik ancak hipermarketlerde bulunuyor onlarinda gozunun feri sonmus durumda ha bayatladi ha bayatliyacak. Baligin uzun suredir bekledigi belli. Iste Whitby'deki bu balik hali balik teknelerinin taze taze denizden getirdigi baliklarin satildigi bir yer ama biz gittigimizde kapali idi.

Balik halinin yanindan geciyoruz ve deniz kiyisina ulasiyoruz. Bulundugumuz sokak denizden yaklasik 10 metre yukarida. Sokagin bir tarafina yan yana dukkanlar disilmis. Bunlardan birisi bizim eskiden lunaparklarimizda olan korku tuneli tarzinda bir yer. Ozellikle cocuklarin ilgisini cekecek sekilde diyazn edilmis. Dukkanin adi "Kont Drakula". Guya Kont Dracula Ingiltere'ye whitby uzerinden girmismismiste, sunu yapmista, bunu yapmista, vs. vs. Yaa kardesim bakiyorumda adamlar olmayan hayal urunu seyler uzerinden bile turist gecebilecek girisimlerde bulunuyor. Var olmayan tarihi varmis gibi gostererek potansiyel yaratiyorlar. Biz ise var olan tarihimizi guzelce anlatip, turist cekmekten hala aciziz. Onceden gittigim ve Insallah bu gezi yazindan sonra anlatmayi planladigim bir gezidede Shakespeare (Sekspir)'in evine gitmistik. Shakespeare'in dogdugu evi biraz onarmislar ve onu tarihin yasandigi bir hale getirmek icin iceride cesitli mizansenleri canlandiran tiyatrocular gorevlendirmislerdi. Insana o gunun havasini yasatmaya calismislar. Ve girisinide kisi basi £12 yapmislar (ki bence cok pahali). Dedigim gibi bu tip seyleri sanirim biz beceremiyoruz. Halbuki bunu Topkapi Sarayinda yapsak. Tarihi canlandirsak. Ne kadar daha fazla turist cekeriz. Tabiiki baska yerleri saymiyorum bile.

Sanirim konudan yine cok uzaklastim. Kiyadan dukkanlarin onunden yuruyerek Whitby'nin iki yakasini birbirine baglayan kopruye ulasiyoruz. Whitby'nin ortasindan nehir geciyor ve gemilerde bu yolu kullanarak marina'ya yanasiyorlar. Aradaki bu tek kopru acilip kapanabilen tarzdan bir kopru. Altinda daha yuksek gemilerin gecmesini izin veriyor. Kopruden karsiya geciyoruz. Karsisi daha tarihi. Ilk yerlesimler bu yakada olmus. Bu yakanin tepesinde orta caga ait bir manastir binasi var (Whitby Abbey). Simdiki duragimiz orasi ama oraya gitmek icin eski sehrin icinden gecicegiz ve manastira cikan yuzlerce basamaklik merdiveni tirmanacagiz. Kopruyu karsiya gecer gecmez ileriki sokaktan saga donuyoruz ve ilk olarak kaptan Cook muzesine gidiyoruz. Kaptan James Cook'un seferlerini ciktigi yermis burasi ve kaldigi ve muze haline getirilmis. Kaptan James Cook Hawaii adalari, Tahiti ve cevre adalari ilk kez bulan ve Avustralya, Yeni Zelanda gibi ulkelere ilk kez ayak basan avrupali kasif. Muze diger muzelerdede oldugu gibi asiri pahali bu yuzden girmiyoruz. Hediyelik esyalar kismindan Whitby'e adit buzdolabi susu ve bir kac kartpostal alip muzeden cikiyoruz. Zaten bu anda bizim ilgimizi muzelerden cok bu tarihi sokaklar, evler ve binalar cekiyor.

Eski kentin icinden ilerliyoruz. Whitby ilk kuruldugundan beri balikcilik ile ugrasan ve yasayanlarin cogunun hayatini bu sektorden kazandigi bir kasaba. Eski kentin sokaklarinda bunun izlerini gormek mumkun. Cok sayida balik dukkani, kopekbaligi kemiklerinden ve cesitli deniz hayvanlarindan yapilmis sus esyalari satan dukkanlar var. Ayrica Whitby'nin adi duyulmus bir tasindan yapilmis cesitli kupe, kolye gibi mucevherleri satan dukkanlarin sayisida azimsanmiyacak miktarda. Degisik gordugumuz dukkanlara bakarak ve bol bol fotograf cekerek ilerliyoruz. Eski meydan ve sokagin sonunda Whitby Abbey (Manastir)'a cikilan merdiven ve yokusa ulasiliyor. Yuzlerce basamaklik oldukca dik bir yol. Basamaklarida bir bir asarak muhtesem manzarali tepeye cikiyoruz.

[attachment=1]

[attachment=2]

[attachment=3]


[attachment=4]


[attachment=5]

Manastira cikan yuzlerce basamaklik merdiven

IMGP3658


IMGP3680


IMGP3682


IMGP3763


IMGP3697
 

Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

Tepeden manzara muhtesem. Asagida marinaya dogru giden yada denize acilan gemiler denizi yararak ilerliyor. Bu ufacik sehrin tamamini tek seferde buradan gormek mumkun. Bu noktada merdivenlerin hemen basinda bir kilise var. Manzarayi icimize sindirdikten sonra kilisenin icine girip dolasiyoruz. Oldukca ufak bir kilise, daha once bikkinlik verecek kadar kilise ve katedral gordugumuz icin cok ilginc gelmiyor. Fakat iceride bir bey oldukca ilgimi ceken bir alet caliyor. Ilk basta kendisini gormeden sadece sesi duydugumda gitar caldigini zannetmistim. Kendimde 10 yasindan beri yari profesyonel gitar caldigim icin sesi karistirmama imkan yoktu. Ama calani gordugumde sasirdim. Caldigi aletin sekli bildigimiz udu andiriyordu. Daha onceden gitarin versiyonlarinin ud seklinde oldugunu bildigim icin bir kac fotografini cekip devam ettim. Arastirdigimda aletin adinin lute oldugunu ogrendim. Bu sesi bir miktar dinledikten sonra kiliseden cikip ortacag manastir kalintisina ilerliyoruz. Cogumuz buranin icini onceden gordugu icin iceri girmiyoruz. Zaten ilk gelisimdede manastir o kadar ilgimi cekmemisti. Oldukca yikik dokuk. Sadece bir kac duvari ayakta kalmis. Muzenin icine girmeden bahcesinde bir kac resim cektiriyoruz. Hemen cikistaki hediyelik dukkanina ugramayi eksik etmiyoruz ve buradan "All butter raspbery curd" adindaki tereyagi ile karistirilmis ahududu recelinden yapilmis marmelati aliyoruz. Tadi gercekten muthis. Hala bitirmemek ve kilo almamak icin azar azar yiyoruz. :smiley:

[attachment=1]

[attachment=2]

[attachment=3]

[attachment=4]

[attachment=5]

IMGP3726


IMGP3729


IMGP3734


IMGP3737


IMGP3741
 

Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

Sayin dostlar;

Yaklasik 1 aylik aradan sonra yazima kaldigim yerden devam etmek istiyorum. Bu arada sizlere yazimi aslinda coktan sunmus olmam gerekliydi fakat islerimin yogunlugunan dolayi bir turlu firsat bulupta yazamadim. Buradan sizlerin huzurundada uzun suredir yazmadigim icin bana ozel mesaj atarak sagligimin yolunda olup olmadigini soran saygideger moderatorumuz Levent beyede tesekkurlerimi tekrar sunuyorum.

Gezimizin ikinci gunude hizla ilerlerken biz aslinda olmayi dusundugumuz noktadan cok gerideydik. Daha gidilecek oldukca uzun bir yol vardi. Bu yuzden Whitby Abbe'den asagi ciktigimiz merdivenlerden hizli adimlarla indik. Hemen nehrin karsi yakasina gectik. Simdi yemek yeme zamani ve gunlerdir bekledigim an geldi. Fish&Chips zamani Ingiltere'nin hepinizin bildigi gibi dunyanin her yerinde duyulmus belkide tek yemegi olan Fish&Chips'in en meshur oldugu yer whitby. Burada bol miktarda balikci teknesi var. Balikcilik bu yorenin gecim kaynagi gibi. Eger zamanini yakalayabilirseniz balik halinden taze balikta alabiliyorsunuz. Ingiltere'de Normal sartlarda taze bulmak bir hayal gibi. Gercekten neden oldugunu anlayamadim bir sekilde, 4 tarafi denizlerle cevrili bir ulkede butun baliklar dondurulmus. Bazi marketlerin taze balik reyonlari olmasina karsi hic biri taze degildir. Hepsinin gozunun feri sonmuz durumda satilirlar. Whitby gibi kiyi kasabalarinda ancak taze balik bulunabiliyor. Aslinda buranin Fish&Chips inin unlu olmasinin tek sebebi gunluk taze balik kullnailiyor olmasi.

Fish and Chips nedir acmak gerekirse; kilciklari ve derisi cikartilmis balik etinin uzeri kabartmatozu, un, biradan olusan bir karisima bulaniyor ve yuksek sicakliktaki yagda kizariyor. Dis kaplamada kullanilan kabartma tozu sayesinde yaga atilinca kapalama kabariyor ve citir citir oluyor ama icindeki balik ise yumusacik pisiyor. Bu sekilde yaninda olcukca kalin dilimli patates kizartmasi ile servis ediliyor.

Onceden bahsettigim gibi Whitby bu yemegi ile unlu ve buradaki en unlu restorant ise Magpie. Murat hemen onden gidip Magpie'da siraya giriyor. Magpie cafe nin iki turlu servisi var. Isterseniz iceri girip cafe'nin otantik ortaminda yiyebiliyorsunuz isterseniz disari servis yapan kismindan elinize alip istediginiz yerde yiyebiliyorsunuz. Hangisini secerseniz secin bilmelisiniz ki bir yarim saat kadar sira bekleyeceksiniz. Bizde payimiza duseni yapiyoruz. Murat bizden once gidip siraya girmesine karsi yarim saatten fazla sira bekliyoruz. Sira bize geldiginde biz bir tane morina baligindan yapilmis bir adetde mezgitden yapilmis aliyoruz. Muratta kendilerine aliyor. Mezgitden (Haddock) yapilan ve morina baligindan (Cod) yapilanlar en cok bulunan ve tutulan cesitleri. Diger hemen hemen butun baliklardan yapilabiliyor ama hemem hazirda olmayacagi icin oldukca uzun sure beklemeniz gerekebiliyor. Baliklarimizi aldiktan sonra deniz kenarina dogru yuruyoruz. Uygun bir yer buldugumde yemegimi yerden biraz yuksek bir sutunun uzerine koyarak sizlere gostermek icin resmini cekmek istiyorum. Ben resim ile ugrasirken bir martinin benim yemege dogru pike yaptigini son anda far ediyorum ve yemegi kurtariyorum. Resimleyelim derken neredeyse martiya kaptiriyorduk baligi. Deniz kenarina varigimizda hemen banklarda bir yer bularak hem dinleniyor, hemde yemegimizi yiyoruz. Porsiyonlar o kadar buyuk ki bitirmek neredeyse imkansiz. Yemegimizin kalanini martilarla paylasiyoruz ve aracimiza dogru yuruyoruz. Aracimizda termosumuzdaki sicak sularimizdan hemen birer kahve yapiyoruz ve denize karsi iciyoruz. Yani "one more cup of coffee for the road, one more cup of coffee before I go" sarki sozlerini animsiyorum bu guzel sahil kasabasindaki son anlarimizi dusunuce. Kahvelerimiz bittiginde tekrar yola koyuluyoruz.Simdiki durak Durham.

[attachment=1]
Balik Hali

[attachment=2]
Magpie Cafe restoran kismi

[attachment=3]
Magpie Cafe al gotur kismi.

[attachment=4]
Bazilari fotografi beklemeden yumulmus yemege.

[attachment=5]
Kalan yemegimizide marti dostlarimiz ile paylasiyoruz.

IMGP3774


IMGP3773


IMGP3777


IMGP3783


IMGP3797
 

Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

Yolda ben haric herkes yorgunluktan uyuyor. Durham'a vardigimizda onceden belirledigim araci park edebilecegimizi dusundugumuz yere gidiyoruz. Bu konuda gidecegim yerlere onceden Google maps den bakiyorum. Henuz Turkiye icin boyle bir hizmet yok fakat Amerika, Ingiltere ve avrupanin bazi bolumlerini Google maps streetview secenegini secerek caddelerde dolasabilir, etrafi sanal olarak gezip gorebilirsiniz. Bende bunu kullanarak araci park edecek yer belirliyor yada nerden nasil gidecemin aklimda kalmasi icin sokaklara goz atiyorum genelde yola cikmadan. Bu seferde oyle yapmis ve belirledigim yerin bilgilerini navigasyonuma kaydetmistim. Cok zorlanmadan yolu ve park yerini buluyoruz. Aslinda park yeri degil bir sokak ama yerlerde park yapilmaz anlamina gelen cift sari cizgi yada gunduz belirtilen saatlerde park yapilmaz anlamina gelen tek sari cizgi yok. Araci park edip Durham'in icine gidiyoruz. Durham siradan bir Ingiliz sehrinden farkli degil. Cok degisik bir ozelligi yok. Sadece UNESCO Dunya Kultur mirasi listesindeki Katedrali ve kalesi ilgi cekici. Bu yapilar ve cevresi oldukca guzel.

[attachment=1]

[attachment=2]

[attachment=3]

[attachment=4]
Katedral

[attachment=5]

IMGP3800


IMGP3801


IMGP3830 1


IMGP3843


IMGP3853
 



Ynt: Ingiltere - Iskocya Izlenimleri

[attachment=1]

Durham'dan aksam 18.30 gibi cikiyoruz. Cikistan once Tesco markete ugruyoruz ve sabah kalvaltilik birseyler, icecekler aliyoruz. Bende kendime enerji icecegi alarak kendime gelmeye calisiyorum. Cunku bu aksam Edinburgh'da olmaliyiz ama onumuzde daha 130 mile (Yaklasik 200km) yakin bir yol var. Yola koyulduktan sonra ilk isimiz gece konaklamayi dusundugumuz kampingi arayarak aksam saat kacta kapattiklarini ogrenmek oluyor. Tabiiki ben araba kullandigim icin bu is Murat'a dusuyor. Karsidaki bey aksam 8 de kapattiklarini fakat gelip cadiri kurup parasini sabah verebilecegimizi soyluyor. Icimize bir su serpildi dogrusu. Ingiltere'de kamp sahiplerinin boyle erken saatlerde kapatmalari yuzunden insan tedirgin oluyor. Yolda yine herkes uyuyor. Yol uzerinde Newcastle'i da gezmek niyetindeydik fakat bu kadar gec kalinca artik Newcastle'i es geciyoruz. Insallah bir dahaki sefere diyoruz. Hava kararmasina yakin iskocya sinirina yaklasirken hava degisimide kendini gosteriyor ve yagmur basliyor. Ama yagmaktan cok atistiriyor. Bazen kesiliyor, kimi zaman yeniden basliyor. Aksam hava karardiktan sonra Iskocya sinirina variyoruz. Tabiiki arada resmi bir sinir yok fakat sinir tasi ve bayrak konulmus, birde bizim gibi durmak isteyenler icin cep yapilmis.

[attachment=2]

[attachment=3]

[attachment=4]

Edinburgh'a yakinlarindaki camp yerimize vardigimizda saat 22.00 civari. Kamp yeri oldukca degisik, yolu bir turlu bulamiyorum. Insanlari rahatsiz etmemek icin aracin isigini kapatiyorum. Sadece park lambalari ile yol bulmaya calisiyorum. Cunku Ingiliz kampcilar genelde bu saatlerde yatiyorlar. Bizim gibi kampda sabahlamiyorlar. :smiley: Yolu ararken karavanlarin birinden cikan bir bey ne oluyor gibisinden yanimiza geliyor. Durumu anlatip, kamp sahibi ile konustugumuz, gec gelecegimizden haberi oldugunu cardir kuracak yeri aradigimizi soyluyoruz. Ilk basta biraz soyleniyor. Ben boyle sey gormedim bu saatte kampa mi gelinirmis falan gibi sozlerle bizi biraz fircaladiktan sonra bize yolu gosteriyor. Isigi acmak istemiyorum ama gidecegimiz yolda oldukca urkunc cunku aralarindan bir aracin anca sigacagi iki agacin arasindan gecmek zorundayim ve burda yok viraj yani agaclara surtmeden sola donmek gerekli cunku yaklasik 2 metre ileride 1 metreden fazla bir yukselti farki var. Yani biz normal zeminden bir metre yukardayiz yada baska bir degisle 1 metrelik bir dusus var. Gece gec gelen birisi bunu fark etmeyip kolaylikla kendini tarlada bulabilir Allah korusun. Niye boyle birsey yaptiklarini anlamiyorum gece gece. Zaten etrafdada gorus cok dusuk, yagmur yagiyor. Birsekilde yavas yavas orayi gecip kendimize bir cadir yeri buluyoruz ve Yagmur altinda hemen cadirlarimizi kurup, birseyler atistirdiktan sonra bu gunude sonlandiriyoruz. Gece oldukca yagisli geciyor, kadar yagmur esliginde uyuyoruz.

IMGP3878


IMGP3925


IMGP3927


IMGP3928
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,435
Mesajlar
1,517,927
Kayıtlı Üye Sayımız
172,082
Kaydolan Son Üyemiz
Tsow

Çevrimiçi üyeler



Geri
Üst