Sonbahar Leylekleri
Çimenlere uzanmış üzerimde dolanan sonbaharın hüzün veren göçüne hazırlanan leyleklerine bakıyorum. Gökyüzünü neredeyse kaplayan kocaman bir daire çizerek toplanıyorlar, dönüyorlar, dönüyorlar, döndükçe büyüyorlar neredeyse gökyüzü görünmez oluyor binlerle kanatlı meleklerle. Sanki gidecekleri yere karar verememişçesine bir telaş bir kararsızlık içinde dönüyorlar....
Düşünüyorum da bir kararsızlık içindeyim ve de nereye gideceğime bir türlü karar veremiyorum şu güzelim ılık sonbahar günlerinde. Tıpkı tepemde dönen devasa Eylül girdabı gibi. Şu ılık sonbahar gününde nerelere gidilebilir ki. Peşlerine takılıp gitmek, denizler soğumadan yazı uzatmak, ılık sulara son bir defa daha dalmak, geçiyor içimden.
Kararsız göçmen kuşlar gibi bir süre daha hayallerim dönüp duruyor taa yukarılarda kaynaşan buluta bakarak yattığım yerden.
Nerelere gitsem acaba ?
Sonra bir karabasandan silkinip uyanmışçasına aniden doğruluyorum yerimden...
Tamam buldum..haydi diyorum, haydi davran, zamanıdır şimdi.
Haydi Pelepones’e..
* * * *
Haydi Pelepones’e
Birinci Bölüm
İstanbul’u gerilerde bırakalı epeyce oluyor. Yavaş yavaş güneş de iniyor artık. Keşan kavşağından direkt ileriye doğru geçmenin inanılmaz zevki ile heyecanlıyız. Günlerden 25.Eylül.2010 ve İpsala kapısındaki TURİNG e uğrayıp gren- card’ımızı alıyoruz. Gezimizi on beş gün düşünmekle birlikte €140 tutan kart parasına € 45 fark verip € 185 ödüyoruz ve bir aylık yaptırıyoruz yurt dışı sigortamızı. Tam da seyahatin güzel yerinde bitmeye yüz tutar şu nalet yeşil renkli kağıt parçası. Böler insanın gezme, görme zevkini, Ondan sonra uzatabilirsen uzat elin gavur bankalarında sigortalarında, uzatamazsan koştur Allah koştur, gününde gümrüğe yetişeyim diye.
Neyse ki o koca koca sarı sayfalı triptik istenmiyor artık. Uluslararası ehliyetimizi ise yaz başında Avrupa’ya çıkarken yenilemiştik.
Vizelerimiz ise 90/180 multi schengen önceden hazır. Üç ay öncesinin Avrupa gezisinden artan kısmını kullanacağız bu defa.
Duty- free ye uğrayıp Selma nın sigara stokunu yapıyoruz. Üçerli altı kartondan eder 180 paket sigara. Yarı fiyattan çarpınca bayağı bir destek oluyor harcama bütçesine. Nasıl olsa içiyor diye avunuyoruz bu Ali- dibo hesabına.
Yanına biraz da sert içecekler ve de sadece bir paket after-eight çikolata. Kesmez ama kestiği kadar.Yıllarca yediğimize, içtiğimize sayalım artık.
Sonrasında Yunanistan’ın Kipi kapısından bir çabukta çıkış ve ver elini Alexandraupoli...
1.Bölümün Rotası
İstanbul-İpsala-Alexandraupoli (kd)-Kavala-Asprovalta (3kd)
Not: (k) kamping de konaklamayı, (kd) kamp dışında konaklamayı (X) ise kalınan gün sayısını gösteriyor.(
1-01 1. Bölümün Haritası
[attachment=1]
Birkaç zamandır otoyoldan erken çıkıp havaalanı tarafından eski yoldan giriyoruz beldeye. Şehre girince dosdoğru limandaki büyük otopark a giriyoruz. Yerimiz hazırlanmış silinip süpürülmüş belki geliriz diye kimsecikler park ettirilmemiş yerimize !.
1-02 Limandaki yerimiz.
[attachment=2]
Duşumuzu aldıktan ve biraz dinlendikten sonra hava iyiden iyiye kararmaya başlıyor ve de kendimizi biraz ilerideki merdivenlerden yukarı piyasanın ortasına atıyoruz. Ama o da ne...Okullar açılalı beri o güzelim piyasa yok artık...Taa seneye Hazirana kadar, güzeller resmi geçidine ara veriliyor.
1-03 Alexandraupoli de tenha bir akşam
[attachment=3]
Kıyıda biraz yürüyüş de deniz havası alıyoruz. Meyhaneler de son bir kaç müdavimini bekliyor umutla.
1-04 Meyhaneler bekliyor
[attachment=4]
Her zaman ilk gecemizi değerlendirdiğimiz en baştaki Müloz restaurant kapatmış. Boş ver...Bir başka meyhaneye yanlıyoruz bu akşam. Gelsin Gavros’lar, greek saladlar buzlu biralar...Tıngırdatıyoruz kadehleri... Biraz moral sallantısına uğruyoruz daha ilk geceden ama rotamızın bu en kuzey doğu noktası. Biz boydan boya Yunanistan’ı geçip bin km. uzaklara güney batıya, Pelepones e gidiyoruz. Oralarda hayat devam ediyordur nasıl olsa.
Haydi devam eden hayata diyoruz, haydi Pelepones’e içelim...
1-05 Haydi devam eden hayata...
[attachment=5]
Çimenlere uzanmış üzerimde dolanan sonbaharın hüzün veren göçüne hazırlanan leyleklerine bakıyorum. Gökyüzünü neredeyse kaplayan kocaman bir daire çizerek toplanıyorlar, dönüyorlar, dönüyorlar, döndükçe büyüyorlar neredeyse gökyüzü görünmez oluyor binlerle kanatlı meleklerle. Sanki gidecekleri yere karar verememişçesine bir telaş bir kararsızlık içinde dönüyorlar....
Düşünüyorum da bir kararsızlık içindeyim ve de nereye gideceğime bir türlü karar veremiyorum şu güzelim ılık sonbahar günlerinde. Tıpkı tepemde dönen devasa Eylül girdabı gibi. Şu ılık sonbahar gününde nerelere gidilebilir ki. Peşlerine takılıp gitmek, denizler soğumadan yazı uzatmak, ılık sulara son bir defa daha dalmak, geçiyor içimden.
Kararsız göçmen kuşlar gibi bir süre daha hayallerim dönüp duruyor taa yukarılarda kaynaşan buluta bakarak yattığım yerden.
Nerelere gitsem acaba ?
Sonra bir karabasandan silkinip uyanmışçasına aniden doğruluyorum yerimden...
Tamam buldum..haydi diyorum, haydi davran, zamanıdır şimdi.
Haydi Pelepones’e..
* * * *
Haydi Pelepones’e
Birinci Bölüm
İstanbul’u gerilerde bırakalı epeyce oluyor. Yavaş yavaş güneş de iniyor artık. Keşan kavşağından direkt ileriye doğru geçmenin inanılmaz zevki ile heyecanlıyız. Günlerden 25.Eylül.2010 ve İpsala kapısındaki TURİNG e uğrayıp gren- card’ımızı alıyoruz. Gezimizi on beş gün düşünmekle birlikte €140 tutan kart parasına € 45 fark verip € 185 ödüyoruz ve bir aylık yaptırıyoruz yurt dışı sigortamızı. Tam da seyahatin güzel yerinde bitmeye yüz tutar şu nalet yeşil renkli kağıt parçası. Böler insanın gezme, görme zevkini, Ondan sonra uzatabilirsen uzat elin gavur bankalarında sigortalarında, uzatamazsan koştur Allah koştur, gününde gümrüğe yetişeyim diye.
Neyse ki o koca koca sarı sayfalı triptik istenmiyor artık. Uluslararası ehliyetimizi ise yaz başında Avrupa’ya çıkarken yenilemiştik.
Vizelerimiz ise 90/180 multi schengen önceden hazır. Üç ay öncesinin Avrupa gezisinden artan kısmını kullanacağız bu defa.
Duty- free ye uğrayıp Selma nın sigara stokunu yapıyoruz. Üçerli altı kartondan eder 180 paket sigara. Yarı fiyattan çarpınca bayağı bir destek oluyor harcama bütçesine. Nasıl olsa içiyor diye avunuyoruz bu Ali- dibo hesabına.
Yanına biraz da sert içecekler ve de sadece bir paket after-eight çikolata. Kesmez ama kestiği kadar.Yıllarca yediğimize, içtiğimize sayalım artık.
Sonrasında Yunanistan’ın Kipi kapısından bir çabukta çıkış ve ver elini Alexandraupoli...
1.Bölümün Rotası
İstanbul-İpsala-Alexandraupoli (kd)-Kavala-Asprovalta (3kd)
Not: (k) kamping de konaklamayı, (kd) kamp dışında konaklamayı (X) ise kalınan gün sayısını gösteriyor.(
1-01 1. Bölümün Haritası
[attachment=1]
Birkaç zamandır otoyoldan erken çıkıp havaalanı tarafından eski yoldan giriyoruz beldeye. Şehre girince dosdoğru limandaki büyük otopark a giriyoruz. Yerimiz hazırlanmış silinip süpürülmüş belki geliriz diye kimsecikler park ettirilmemiş yerimize !.
1-02 Limandaki yerimiz.
[attachment=2]
Duşumuzu aldıktan ve biraz dinlendikten sonra hava iyiden iyiye kararmaya başlıyor ve de kendimizi biraz ilerideki merdivenlerden yukarı piyasanın ortasına atıyoruz. Ama o da ne...Okullar açılalı beri o güzelim piyasa yok artık...Taa seneye Hazirana kadar, güzeller resmi geçidine ara veriliyor.
1-03 Alexandraupoli de tenha bir akşam
[attachment=3]
Kıyıda biraz yürüyüş de deniz havası alıyoruz. Meyhaneler de son bir kaç müdavimini bekliyor umutla.
1-04 Meyhaneler bekliyor
[attachment=4]
Her zaman ilk gecemizi değerlendirdiğimiz en baştaki Müloz restaurant kapatmış. Boş ver...Bir başka meyhaneye yanlıyoruz bu akşam. Gelsin Gavros’lar, greek saladlar buzlu biralar...Tıngırdatıyoruz kadehleri... Biraz moral sallantısına uğruyoruz daha ilk geceden ama rotamızın bu en kuzey doğu noktası. Biz boydan boya Yunanistan’ı geçip bin km. uzaklara güney batıya, Pelepones e gidiyoruz. Oralarda hayat devam ediyordur nasıl olsa.
Haydi devam eden hayata diyoruz, haydi Pelepones’e içelim...
1-05 Haydi devam eden hayata...
[attachment=5]