Hayatı İdame Teknikleri

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan VitaEsMorte Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 329
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 246,567
Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

beagle' Alıntı:
Nokia'nın ilk modellerinde 337 sonrası çıkan serideki modellerdi sanırım. Kısmen suya ve darbeye dayanıklı outdoor tipi telefon modelleri vardı. Ancak daha sonra kamera, internet falan derken bu tip bir ihtiyaç unutuldu sanırım telefon işinde. Acaba piyasada hala bahsettiğim modeller varmıdır.. 5 TL'ye almayanı döverler heralde...

Samsung kullanıyorum b 2100 şu an satışı yok sanırım bardagın icerisinde mp3 calarken ve arama gelirken cektiğim fotografı. ;D

Grnt0136
 

Etiketler
Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

Bence Hayatta Kalma Kiti denen şey işte bu tip bir telefondur. Darbe ve su koruma özelliği varsa ve hatta suya düştüğünde su üzerinde kalabilen (yüzer) bir model varsa harika olur.
 

Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

bu telefonun arka kapagı gps ler gibi vidalı arka kapagın oldugu vere bi neşter birazda parasut ipi konulablilir yada bi beden igneli misina alsana hayatı idame telefonu telefon cekiyorsa zaten bulurlar cekmiyorsa tatil yaparsın ;D er gec yine bulurlar.

nette bi ara bulmuştum bi anahtarlık vardı suya düştüğünde belli bi basınc algıladıgında içindeki hava tupünden hava yastığı ğibi balonu şişirip bağlağınız herneyse su ustune cıkarıyor ve ışklı uyarı veriyor telefona takılabilir.
yada biraz ugraraşılarak co 2 tüpleri var sacma atan tabancaların kullandıgı düzenek hazırlanıp denizde basınc yediği zaman balonu şişirecek şekilde yaılabilir.
 

Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

DR.ÖZHAN' Alıntı:
bu telefonun arka kapagı gps ler gibi vidalı arka kapagın oldugu vere bi neşter birazda parasut ipi konulablilir yada bi beden igneli misina alsana hayatı idame telefonu telefon cekiyorsa zaten bulurlar cekmiyorsa tatil yaparsın ;D er gec yine bulurlar.

nette bi ara bulmuştum bi anahtarlık vardı suya düştüğünde belli bi basınc algıladıgında içindeki hava tupünden hava yastığı ğibi balonu şişirip bağlağınız herneyse su ustune cıkarıyor ve ışklı uyarı veriyor telefona takılabilir.
yada biraz ugraraşılarak co 2 tüpleri var sacma atan tabancaların kullandıgı düzenek hazırlanıp denizde basınc yediği zaman balonu şişirecek şekilde yaılabilir.


Sistem her zaman basit olmalıdır. Boyuna asma ipi geçecek bir düzeneği varsa, bence yüzebilir bir aparat takmak yeterli olacaktır. Şehre gelindiğinde veya tekneden inildiğinde bu aparat kolayca ayrılabilinir.
 




Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

Ön Türkler dediğimiz Hunlar, 5,6,7 yüzyıllarda Göktürkler, 13,14.yüzyılda Moğollar ve son olarak Osmanlı askeri gücü içindeki Akıncılar sınıfı pek bilinmez ancak mükemmel hayatta kalma uzmanıydılar. Hayatta kalmak için kullandıkları teknikler, o devirde diğer milletlerin hayal bile edemediği şeylerdi. Önlenemeyen askeri başarılarının altında da kısmen bu yaşam tarzı yatıyordu. Doğayı çok iyi tanıyor, doğa ve coğrafyanın imkanlarını mükemmel kullanıyorlardı. Tüm bunlara birde esnek diye tanımlanabilecek askeri yeteneklerini eklediğimizde, durdurulamaz bir kuvvet oluyorlardı... Örneğin hepsinin çok iyi iz sürme yetenekleri vardı. Bu yetenekleri sadece bizim tarih kitaplarımızda zikredilmez. Ancak Asya Türkleriyle tarih boyunca sıkı ilişki içine girmek zorunda olan ve Türk dünyası üzerine derin araştırmalar yapan Ruslar, Türklerin bu yeteneğini çok iyi bilirler. Türkler hakkında yazılmış ciltlerce Rusça eserde bu konu işlenmiştir.


Hatta Rusların çok meşhur, baş yapıt diye tabir edebileceğimiz Akira Kurosava tarafından yönetilmiş 1975 Sovyet-Japon ortak yapımı "DERSU UZALA" adlı bir filmi var. Bu film sanırım bir ara Türkçe olarak bizim kanallarımızda da gösterildi. Üç ayrı sinema bölümünden oluşan bu filimde. Yüzyılın başında Sibirya bölgesini haritalandırmak için bölgeye giden bir Rus subay 6-7 asker ve Sibirya ormanlarında tanıştıkları Yakut Türkü Dersu'nun maceraları bu filmde anlatılmaktadır. Çok şey bildiğini zanneden Mühendis Rus subayı, önce hakir gördüğü Yakut Türkü Dersu'nun doğayı ne kadar iyi tanıdığını görünce, Dersu Hayatta Kalma tekniklerini uyguladıkça, Dersu bu subayın gözünde devleşmeye başlar. Filimde gerçekten de Dersu'nun kullandığı ilkel doğada hayatta kalma teknikleri muazzamdır. Tüm doğa severlere bu filmi mutlaka tavsiye ediyorum. Facebook'ta dersu uzala fanları bile var... Aşağıda Dersu'nun fotoğrafları, önde-solda yerde oturan Dersu'dur.

http://www.sinepil.org/imaj/ashg/dersuuzalab-w.JPG
 

Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

sarıca arı diye bilinen sarı siyah renkli arılar zehirli olmasada çok can yakar. Ve soktuğu bölge çok kısa sürede şişme yapar. Özellikle yiyeceklerin arasına gizlenen arıyı ağzımıza farketmeden yutarsanız veya arı boyun bölgemizden sokarsa nefes borumuz 5 dakika içinde daralır. eğer idrarınız yoksa :smiley: sonuç vahimdir. Isırılan bölgeye bal veya soğan ile masaj yaparsanız kurtulursunuz. Evde arabamda piknik tipi kahvaltılık ufak bal bulundururum. Hele piknikte kesin torpidoda bulundururum. Şehirde bile olsanız deneyin. Ne acı kalacak, nede şişme olacaktır. Soğanı denemedim. Deneyen arkadaşlarım var. Birde Hayatta Kalma Kiti içerisinde minik tuz paketleri fena olmaz. Susuz yaşanmaz ama tuz olmadan vücudun dengeside olmaz.
 

Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

tepelik bir arazide susuz kaldıysanız araziye göz atıp kavak ağacı arayın. Güzel ülkemde bu tür yerlerde su kaynağı bulunur genelde.
 

Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

zakharion' Alıntı:
tepelik bir arazide susuz kaldıysanız araziye göz atıp kavak ağacı arayın. Güzel ülkemde bu tür yerlerde su kaynağı bulunur genelde.


Öncelikle şu iki hususu bir birinden ayırmamız gerekiyor. Örneğin Asya Kıtasında Gobi, Taklamakan, Açlık Bozkırı veya Avusturya kıtasının orta kesiminde veya Amerika'da Arizona bölgesinde veya Kuzey Afrika'da Cezayir, Tunus, Güney-batı Mısır taraflarındaysanız, öncelikli hedef bir su kaynağına ulaşmak olmalıdır elbette. Ama ülkemiz veya komşu devletler söz konusuysa. Hayatta kalmak için su bulmakla vakit kaybedilmemelidir. Sorunun başladığını anladığınız anda topuklama ya da başlayın. Çünkü ülkemizde yerleşim birimlerinin genel dağılımı 8 saatte ulaşılabilir niteliktedir. Hangi yöne giderseniz gidin, akşam olup karanlık çökmeden bir yerleşim yerine ulaşabilirsiniz.


Kritik soru şudur; Bulunduğunuz bölgeye en yakın yerleşim yeri nerede veya hangi yöndedir ? Bu sorunun cevabı aslında kişinin kendisinde vardır. Sadece kişi bu bilgiyi doğru kullanmayı bilmez... Mantık şudur;


Tarih boyunca tüm toplumlar su kenarlarındaki sulanabilir bölgelere yerleşerek tarımla uğraşmıştır. Bu durumda en yakın yerleşim yeri bulunduğunuz bölgede coğrafi yapının (vadi, kanyon, yamaç vb) suyun akmasına müsade edeceği istikamettedir. Etrafınızda 360 derece dönerek, kendinize şu soruyu sorun..."Şuan bulunduğum bu noktaya yağmur yağsaydı. Bu yağmur suları hangi istikamete akarak, hangi yönde ilerlerdi?" Bu sorunuza cevap veren yön, gitmeniz gereken doğru yöndür. Bu istikamete ilerlediğiniz sürece üç şeyi doğru yapmış olacaksınız.


1-Bulunduğunuz bölgenin çıkış yeri suyun gittiği bu istikamettir. Çünkü akan su mutlaka bu bölgeden çıkıp bir göle veya denize ulaşacaktır. Vadinin bir çıkışı olmalıdır. Bu tür noktalara yabancılar "pass" veya bizim dilimizde "geçit" denir.


2-Söz konusu bu sitikamette ilerledikçe ve vadi tabanına yaklaştıkça su bulma ihtimaliniz mevsim şartlarına göre artacaktır.


3-Bu istikamet eninde sonunda sizi bir yerleşim merkezine çıkaracaktır.
 




Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

Güzel bir yazı olmuş.

beagle' Alıntı:
Öncelikle şu iki hususu bir birinden ayırmamız gerekiyor. Örneğin Asya Kıtasında Gobi, Taklamakan, Açlık Bozkırı veya Avusturya kıtasının orta kesiminde veya Amerika'da Arizona bölgesinde veya Kuzey Afrika'da Cezayir, Tunus, Güney-batı Mısır taraflarındaysanız, öncelikli hedef bir su kaynağına ulaşmak olmalıdır elbette. Ama ülkemiz veya komşu devletler söz konusuysa. Hayatta kalmak için su bulmakla vakit kaybedilmemelidir. Sorunun başladığını anladığınız anda topuklama ya da başlayın. Çünkü ülkemizde yerleşim birimlerinin genel dağılımı 8 saatte ulaşılabilir niteliktedir. Hangi yöne giderseniz gidin, akşam olup karanlık çökmeden bir yerleşim yerine ulaşabilirsiniz.


Kritik soru şudur; Bulunduğunuz bölgeye en yakın yerleşim yeri nerede veya hangi yöndedir ? Bu sorunun cevabı aslında kişinin kendisinde vardır. Sadece kişi bu bilgiyi doğru kullanmayı bilmez... Mantık şudur;


Tarih boyunca tüm toplumlar su kenarlarındaki sulanabilir bölgelere yerleşerek tarımla uğraşmıştır. Bu durumda en yakın yerleşim yeri bulunduğunuz bölgede coğrafi yapının (vadi, kanyon, yamaç vb) suyun akmasına müsade edeceği istikamettedir. Etrafınızda 360 derece dönerek, kendinize şu soruyu sorun..."Şuan bulunduğum bu noktaya yağmur yağsaydı. Bu yağmur suları hangi istikamete akarak, hangi yönde ilerlerdi?" Bu sorunuza cevap veren yön, gitmeniz gereken doğru yöndür. Bu istikamete ilerlediğiniz sürece üç şeyi doğru yapmış olacaksınız.


1-Bulunduğunuz bölgenin çıkış yeri suyun gittiği bu istikamettir. Çünkü akan su mutlaka bu bölgeden çıkıp bir göle veya denize ulaşacaktır. Vadinin bir çıkışı olmalıdır. Bu tür noktalara yabancılar "pass" veya bizim dilimizde "geçit" denir.


2-Söz konusu bu sitikamette ilerledikçe ve vadi tabanına yaklaştıkça su bulma ihtimaliniz mevsim şartlarına göre artacaktır.


3-Bu istikamet eninde sonunda sizi bir yerleşim merkezine çıkaracaktır.








Takip etmeye devam :smiley:
 

Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

aslında hayatı idame değilde su bulma konusu için fikir olsun demiştim. Sonuçta tabiiki dereler takip edilmeli. Ama yorulup susama ihtiyacı olunca bu önemli olabilir diye düşündüm. Birde ezan vakitleri tahmin edilip ezan sesi duymaya çalışılmalı. Duyulursa yolumuz sese çevrilmeli. (Köy, belde, şehir) Gece ise doğada en ufak ışık farkedileceğinden şehir veya otoyoldan geçen araç ışıkları gözlenmeli bence. Işıklar direk görülmesede parlaklığı görülür. Birde AVUSTURYA değilde AVUSTRALYA kıtası düzeltmesi istesem yanlış anlaşılmam değilmi. :smiley:
 

Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

zakharion' Alıntı:
aslında hayatı idame değilde su bulma konusu için fikir olsun demiştim. Sonuçta tabiiki dereler takip edilmeli. Ama yorulup susama ihtiyacı olunca bu önemli olabilir diye düşündüm. Birde ezan vakitleri tahmin edilip ezan sesi duymaya çalışılmalı. Duyulursa yolumuz sese çevrilmeli. (Köy, belde, şehir) Gece ise doğada en ufak ışık farkedileceğinden şehir veya otoyoldan geçen araç ışıkları gözlenmeli bence. Işıklar direk görülmesede parlaklığı görülür. Birde AVUSTURYA değilde AVUSTRALYA kıtası düzeltmesi istesem yanlış anlaşılmam değilmi. :smiley:


Öncelikle belirtmeliyim ki kavaklar konusunda verdiğiniz bilgi yanlış değildir. Yazıma sözlerinizden alıntıyla devam etmemin nedeni; yanlış bir bir bilgiyi düzeltmek değil, yazınızı tamamlamak maksatlıdır. Sözünüzü ettiğiniz kavaklara, sözümü ettiğim istikametlerde ilerlenildiği taktirde rota üzerinde rastlanılacaktır.

Bir önceki yazımda eksik bıraktığımı fark ettiğim bir hususu düzelterek devam etmek istiyorum. Öncelikle yağmur suyunun doğal akış istikameti sizi medeniye götürecek, aşağı doğru inin derken, bir hususu eksik ifade ettiğimi fark ettim. Bu vesileyle bu eksiği düzeltmek istiyorum. Aşağı inerken doğrudan vadi çatağına inerek yolunuza devam etmeyin. Vadi çatakları her zaman vadi sırtlarına nazaran daha fazla su aldığı ve oluşan sel nedeniyle toprak erezyonuna neden olduğu için bu bölgeler genel sık bitki örtüsüyle ve çıplak kayalarla kaplıdır. Söz konusu bu hat üzerinde ilerlemek sizi çok fazla yoracaktır. O nedenle eğer mecbur kalmıyorsanız vadi tabanına inmeyin, vadi tabanını sağınıza ve ya solunuza alarak, vadi tabanının üzerindeki tepenin aşağı doğru uzanan sırtından ilerlemeye çalışın. Bu size daha hızlı hareket etme imkanı sağlar. Bu noktada ilerlerken su temini ihtiyacı hasıl olursa, uygun gördüğünüz bir yerden vadi tabanına inerek su araştırması yaparak tekrar aynı noktaya çıkıp ilerlemenize devam edin. Sırtlar her zaman daha çıplaktır ve az bitki örtüsüyle kaplıdır. Ayrıca konum olarak daha yüksekte ilerlediğinizden sağ ve solunuzdaki bölgeleri daha iyi gözlemlemenize imkan verir.

zakharion arkadaşın ışık ve ses konusundaki uyarısı haklı ve yerindedir. Öncelikle ışık konusuna bir eklemeyle devam edelim. Her zaman bir ışığın varlığı medeniyeti ifade eder. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, görünen bu söz konusu ışığın size olan uzaklığıdır. Eğer bir önceki yazımdaki kaidelere uyarak ilerliyorsanız ve bu istikametten farklı bir yönde 7-8 km'den daha uzak olduğunu düşündüğünüz (15-20 km uzakta) bir ışığın kaynağını görüyorsanız, bu ışık kaynağına doğru rotanızı değiştirmeyin. Muhtamelen izlediğiniz rota üzerinde daha yakın bir yerleşim yerine ulaşacaksınızdır. Ancak bulunduğunuz konum gereği daha yakınınızdaki bu yerleşim yerinin ışığını göremiyor olabilirsiniz. Tecrübelerimle sabittir, bazı gece yürüyüşlerinde; sadece bir dönemeç sonra veya sadece bir tepeyi aşana kadar görme imkanı bulunmayan 1 km uzaktaki dağ köylerine rast gelmişimdir.


zakharion arkadaşın ses konusundaki uyarısı haklı ve yerindedir. İnsan, motor, makina, müzik sesleri medeniyet anlamına gelir. Bu sesin kaynağını doğru tespit edebilirseniz bir yerleşim yerine ulaşabilirsiniz. Ancak şu husus unutulmamalıdır ki ses doğal ortamlarda ışık kadar sağlıklı bir veri değildir. Öncelikle gündüz vakitlerinde 1 km uzaktaki sesi şartlara göre duyamayabilirsiniz. Bu olaya "ses perdelenmesi" denir. Ses dalgaları yoğun havada (soğuk,nemli, rüzgarlı) daha uzaklara ulaşır. Ancak sıcağın etkisiyle genleşen ve yukarı doğru taşınan termik ortamlarda havadaki ses dalgaları ileri doğru ilerleyemez. O nedenle gündüzleri güneşin etkisiyle atmosferdeki ısı arttığı ve havadaki yoğunluk azaldığı için ses iletimi kaynağından uzaklaşıldıkça azalır. Ancak geceleri hava soğuyunca atmosferdeki hava molekülleri bir birine yaklaşır ve kendilerine çarpan ses dalgalarını bir diğer moleküle sorunsuzca ilettikleri için sesi çok uzaklara taşıyabilirler. Birde ses kaynağından size doğru esen bir rüzgar varsa, ses dalgaları bir vadi duvarına çarparak size doğru yönleniyorsa ses iletimi artacaktır. Ama burada bir kaç sorun vardır;

1-Ses gerçekten hangi yönden gelmektedir? Yansıma yapmadığından emin miyiz?
2-Ses gerçekte ne kadar uzaktan bize gelmektedir?
3-Duyduğumuz ses gerçekten bir medeniyetin sesi midir?

Öncelikle bir ses kaynağının her zaman nereden geldiğini tespit etmenin %100 garantisi yoktur. Ancak sesler genelde gelen istikamate döndüğünüzde 15 derece yanılma açısıyla size doğru geliyordur. Çok özel durumlar istisna...

Tecrübemle sabittir, bazen gece vakti iki kişinin köy evindeki bahçe içindeki sohbeti 7 km uzaklıktan dağ yamaçlarından rahatlıkla dinlenebilmekte ve konuşma deşifre edilebilecek netlikte olabilmektedir.

Her zaman duyduğumuz ses gerçek olmayabilir. Bazen doğada duyduğumuz sesler bizi yanıltabilir. Örneğin ormanda dallara çarparak düşen kozalaklar etrafınızda birinizin dolaştığını zannetmenize neden olabilir. Veya duyduğunuz ritmi olan bir davul sesi, aslında yer altı su nehirlerinin aktıkları kaya çeperlerine vurmasından kaynaklanıyor olabilir. Veya dağ zirvelerinden kopup inen buz kütleleri, yeri dehşetle sarsıp deprem olduğu hissini sizde uyandırabilir....

[SIZE=small]Saygıyla sevgiyle kalmanız dileğiyle... [/SIZE]
 

Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

KARADENİZ'İN DALGALARINDA HAYATTA KALMA...


2010 yazı ! yer Karadeniz kıyısında İstanbul Polonezköy ün kuzeyi ve Şile İlçesinin 6 km batısı. Güzel bir Pazar günü !!!!!


5 yaşındaki kızımla plajda el ele dolaşıyoruz...İlk defa Karadeniz plajlarındayız. Kumlar arasındaki bir yengeci elime aldım ve kızıma gösteriyorum. Yengeci yakalamak için neresinden tutması gerektiğini gösteriyorum. Eşimin haykırma sesiyle arkama dönüyorum. Bizden ona doğru esen rüzgar ve dalgalar bana söylediklerini anlamamı engelliyor. Ancak eliyle hemen yanında duran 20 adamı gösteriyor. Bu adamlar el ele tutuşmuş kıyıdan denizin içine uzanan bir zincir şeklinde halay çekiyor...Bende eşime el sallıyorum ve insanlar ne güzel eğleniyorlar manasına gelecek bir şeyler haykırıyorum. Eşimin yüz ifadesi endişeli, bir şeyler anlatmak istiyor ! Eliyle çabuk gel diyor !!! Anlamadığım bir şeyler var herhalde sorun nedir diyerek ona doğru koşuyoruz. Telaşla yanına geliyorum !


-Ne oldu ?
-İnsanlar boğuluyor denizde bir aile var...


Denize bakıyorum ve 50 m açığa sürüklenmiş bir kız çocuğu (belinde oyuncak can simidi, 12 yaşında), annesi ve onları kurtarmak için denize giren ailenin üç erkeğinin dalgalarla boğuştuğunu görüyorum...Tüm aile fertleri bir birinden dağılmış, herkes resmen kendini kurtarma durumuna düşmüş.. Gördüğüm halay çeken 20 genç ise meğerse bunların durumunu görüp kıyı ve deniz içinde insan kurtarma için insan zinciri oluşturan gençler. Ama aile ve insan zincirinin arasında 40 m dalgalı bir deniz var... Tüm bu olaylar çok hızlı ve saniyeler içinde gerçekleşiyor. Aklı salim düşünmeye zaman bile yok...


Eşim bana dönerek;


-Şunları kurtar !


diye emrini veriyor...ve çocuğu elimden alıyor. Amiralin emriyle kendimi suya atıyorum delice kulaçlıyorum. Birkaç saniye içinde dalgaların üzerinden süzülerek kız çocuğuna ulaşıyorum. Cam simidine sıkıca sarılmış, dalgalara karşı ayaklarıyla suyu dövüyor. Onu yakalıyorum ve açıktan güzel bir dalganın bize gelmesini fırsat bilerek vuran dalgayla birlikte onu kıyıya doğru tüm gücümle itiyorum. O güzel dalga can simidine sarılmış kızı üzerine alarak hiç bırakmadan doğruca kıyıdan deniz içine zincir kurmuş insanlara kadar ulaştırıyor...Bu arada zincirin sol halkasını oluşturan gencin üzerinden dalgalar aşmaya başlıyor. Geridekiler bu gencin elinden tutmasa, onuda yanımıza sürükleyecek, zincir halkasını oluşturanlar ayakta güçlükle duruyor. Bu arada kızın annesi bana doğru yüzüyor. İki kulaç atıp tam önününde sabit duruyorum. Boynuma sarılıp ikimizi de boğmaması için geri kaçmak üzere tetikteyim..


-Sakince bana yaklaşın sadece elimi tutun, diye telkinde bulunuyorum. Sessiz ve sakince bana yüzüyor...Elimi sıkıca tutuyor, ona eşlik ederek bir süre kıyıya yüzüyorum ve iri bir dalganın geldiğini görüyorum. Dalga tam bize vuracakken olanca gücümle kadınıda dalganın itici gücüne teslim edip, onu kıyıya doğru itiyorum. Dalga onuda kucaklayıp insan zincirine ulaştırıyor. Her şeyin yolunda ve kontrolümün altında olduğunu düşünüyorum. Şimdi alinenin sadece üç erkek üyesi deniz içinde. Bunlarda yan yana gelmiş adeta omuz omuza yüzerek kıyıya ulaşmaya çabalıyorlar. Ancak kulaçlama yüzme bilmiyorlar, Anadolu'da "köpekleme yüzüşü" dedikleri, bizim kurbağalama dediğimizin bir değişik versiyonu tarzda su üzerinde durmaya çalışıyorlar. Yanlarına geliyorum ve sorun var mı diyorum? Korku ve endişeyle karışık ağızlarına su girme korkusuyla cevap vermiyorlar. Sadece kaşlarını iki defa yukarı kaldırıyorlar.. Hem yanlarında yüzüyor hem onları kıyıya itiyorum... Kendi çabalarıyla güç bela kıyıya yaklaştıklarını görünce sadece arkalarında sabit kalarak yüzmeye devam ediyorum. Herhangi bir olumsuzlukta müdahale ederim mantığıyla...Onlarda nihayet insan zincirine ulaşmayı başarıyor.. Bu arada geçen süre zarfında dalgalar iyice coşuyor. Artık dalgalar üzerimden aşıyor. Kıyıdan deniz içine oluşturulan insan zinciriyle aramda sadece 20 m var. Son kez denizde kimse kaldı mı diye etrafıma bakınıyorum. Denizde kimsenin olmadığına emin oluyorum ve yüzümü suya sokup hızla kıyıya kulaçlıyorum. Ancak tam kıyıya ulaştığımı düşündüğümde bir dalga ayaklarımdan aniden tutuyor ve beni tekrar 15-20 m açığa çekiyor. Bu dalganın beni geri çekmesinden kurtulamıyorum. Yorulmaya başladığımı ilk defa kendi can derdime düşünce anlıyorum. Bu arada kıyıya vuran dalgaların şiddeti artınca kıyıda deniz içine zincir yapanlar kendi can dertlerine düşüp tedirgin oluyor ve insan zincirini bozuyorlar...Dalgaların şiddedeti artmış durumda ve kıyıya ulaşmak için ikinci çabamda boşa çıkıyor. Deniz altındaki bir akıntı beni tekrar açığa çekiyor. Kıyıya ulaşamayacağımı anlıyorum, çünkü bulunduğum nokta daha güvenli o noktada su üstünde kalmak için sorun yaşamıyorum. Ama artan dalga boyları beni de endişeye sevk ediyor. Daha ne kadar o noktada sabit yüzebilirim kestiremiyorum. Bu arada kıyıda
git şunları kurtar diyen Amiralim... içine düştüğüm kapanın durumunu kavrıyor... Hemen strateji değiştiriyor... Korkudan dağılan zincir halkasını oluşturan gençlerin sudan çıkmasına izin vermiyor. Benim kocası olduğumu gizleyerek


-Şerefsizlik yapmayın.. Ne biçim erkeksiniz ! Biraz erkek olun dağılmayın...Adam tek başına denizin içinde, sizin ayağınız kumda... el ele tutuşun tekrar...Erkek olun biraz...Zinciri bozmayın..................... diye adamlara psikolojik baskı uyguluyor... ve adamları tekrar omuzlarından tutup suya itekliyor... Genç bir bayanın ağzından bu sözleri duyan genç adamlar, çaresiz ve korkuyla tekrar suya girip zincir yapıyorlar... Gönülsüzce tekrar oluşturulan zinciri iyi kullanmam gerektiğinin farkındayım... Zincir hazır olunca eşim eliyle tekrar işaret veriyor. Arkamdan gelen iyi bir dalga bekliyorum. Güçlü bir dalgayı arkama alıp tüm gücümle kulaçlıyorum. Gücümü sonuna kadar kullanmaya kararlıyım... Nihayet parmaklarımın ucundan biri yakalıyor...Beni yakalayan parmaklar o kadar güçlü bir el ki !!! Bu gücü kesinlikle nasırlı ellerinden hissediyorum. Tüm gücüyle beni kendine çekmesine, benim tüm gücümle ayaklarımı suya vurmama rağmen, olanca gücüyle kıyıya vurup açığa dönmek isteyen deniz, beni de beraberinde açığa götürmek istiyor... Elimi tutan adamın kafası artık su içinde olmasına rağmen beni bırakmıyor... benimde onun mengene gibi güçlü ellerini bırakmaya niyetim yok... Nihayet su geri çekilme gücünü kaybedince, aniden beni bırakıyor ve ayağım kuma basıyor.........


Artık kıyıda oturmuş derin derin soluk alarak kendime gelmeye çalışıyorum... Birileri etrafımda teşekkür ediyor ve bir bardak su veriyor ama onları duyacak halim bile yok... Eşim gülerek !!!


-Ne o gelmeye niyetin yoktu ! Bu bahaneyle Ukrayna plajlarından falan çıkacaktın herhalde ! diyor... Kaşlarımı çatıp ona bakınca
Ciddileşip, -Hadi yerimize gidelim...Buradaki adamlar kocam olduğunu bilmiyor... Onlara çok baskı uyguladım zinciri bozmasınlar diye... Kocası için bu kadar yaygara koparmış bu kadın demesinler.... diye dalga geçmeye devam ediyor....


Hatalarım:


1-Denize dalmadan önce kıyıda ne kadar yüzen top, şişme yatak, çocuk can simidi varsa önce bunları denize atmalıydım. Eğer bunları denize atsaydım veya bir iki tanesini atarak kıyıdakilere örnek olsaydım işimiz daha kolay olabilirdi. En kötü senaryoda kazazedeler veya daha sonra benim bunlardan birine ihtiyacım olabilirdi.


2-Bulunduğumuz noktada bir tür ters akıntı veya anafor olduğu belliydi. a)-Deniz hızla derinleşimişti, b)-Dalga yapısı plajın diğer yerlerinden farklıydı, c)-Plaj kumları denize simertrik gelmiyordu, yar gibi kesilmişti. Tüm bu veriler denizin bu noktada problemli olduğunu gösteren belirtilerdi. Ama olaylar hızla gelişince bu ayrıntıları es geçtiğimi sonradan anlıyorum.


3-Aynı noktadan kıyıya ulaşmaya çalışmak bir hataydı.. Kıyıya bir süre paralel yüzüp, plajın başka noktasından kıyıya çıkmaya çalışmalıydım..


Çıkardığım Dersler:
[SIZE=78%] [/SIZE]
1-Karadeniz'e bir daha gitmem.


2-Karadeniz'e plaja gideceğim diyeni sadece uyarmam, kontak anahtarını alıp saklar, gidene köstek olur, ne pahasına olursa olsun gitmeye çalışana mani olurum.


3-Karadeniz'in kıyı su rejimi kesinlikle Ege veya Akdeniz'e benzemiyor...(Manavgat-Antakya arasında bir bölge hariç, orada da problemli bir nokta var..)



4-Karadenizlilerden özür diliyorum bana kızmasınlar... Karadeniz güzel bir denizimiz ama forum kullanıcıları lütfen plaj niyetine Karadeniz'e gitmesin...


5-Karadeniz'e gittiğinizde risk var demiyorum. Ciddi bir ölüm riski var diyorum !!!


BUNU NEDEN YAZDIM MALUM ÖNÜMÜZ YAZ....
 

Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

Çeşitli Yöntemlerle Hava Tahmini


GÜNEŞİN BATIŞINDAN HAVA TAHMİNİ

1. Boz renk gök yüzü ,güzel havaya alamettir.
2. Parlak sarı gökyüzü , fazla rüzgara alamettir.
3. Hafif sarı gökyüzü , yağmura alamettir.
4. Yağmur sonrası gökyüzü , iyi havaya alamettir.
5. Tatlı kırmızı renk , iyi havaya alamettir.
6. Kırmızı renk , hafif rüzgara ve genel olarak iyi havaya alamettir.
7. Pembe ve fıstıki renk , şiddetli fırtına ve yağmura alamettir.
8. Turuncu renk , rüzgara alamettir.
9. Güneşin batımından çevrenin kırmızı olarak batışı , rüzgara alamettir.
10.Batışta gök kuşağı görülmesi , ileriye yağmur yağdığına alamettir.

GÜNEŞİN DOĞUŞUNDAN HAVA TAHMİNİ

1. Kırmızı renk gökyüzü , rüzgar ve yağmura alamettir.
2. Doğuşta çevrenin parlaklığı , havanın iyi olacağına alamettir.
3. Doğuşta çevrenin dumanlı olması , fırtınaya alamettir.
4. Doğuşta çevrenin kırmızılığı ve güneş yükseldikçe donuklaşması, yağmura alamettir.

AYIN ETRAFINDA MEYDANA GELEN HALEDEN HAVA TAHMİNİ

1. Limanlık havada hale görülmesi , sağnak yağmurun çikmasına alamettir.
2. Küçük hale görülürse , boranın yakın zamanda çıkacağına alamettir.
3. Büyük hale görülürse , boranın 4 saat sonra çıkacağına alamettir.

AYDAN HAVA TAHMİNİ

1. Ayın fazla parlak olduğu zamanlarda etrafın kırmızı veya turuncu renkte görülmesi,Fırtınaya alamettir.
2. Ay hilal halde iken kırmızı görülmesi , şiddetli yağmura alamettir.
3. Ayın doğuşunda kırmızı görülmesi , şiddetli yağmura alamettir.
4. Ayın herhengi bir yükseklikte iken pek ziyade parlak görülmesi , fırtınaya alamettir.
5. Ayın herhengi bir yükseklikte iken kırmızı görülmesi , yağmura alamettir.
6. Ayın donuk ve devamlı mat görülmesi , yağmura alamettir.
7. Ayın esasından büyük veya küçük görülmesi , yağmura alamettir.

GÖKYÜZÜ VE DENİZDEN HAVA TAHMİNİ

1. Gök gürlemesi kuzey yarım kürede , güneyden rüzgar geleceğine alamettir.
2. Gök yüzünde mavilik , havanın güzelliğine alamettir.
3. Gece gök yüzünde çok beyazlık , devamsız bir rüzgara alamettir.
4. Denizin siyah ve yeşil görülmesi , havanın sertleşeceğine işarettir.
5. Denizin mavi görülmesi , firişka rüzgara alamettir.
6. Denizin ayna gibi parlak beyazlığı , büyük fırtınaya alamettir.
7. Yağmurdan sonra kuzey rüzgarının esmesi , güzel havaya alamettir.
8. Gece çiğ ve sis meydana gelmesi güzel havaya alamettir.


(K U Z E Y Y A R I M K Ü R E İÇİN GEÇERLİDİR)
BAROMETRE VE TERMOMETREYE BAKARAK HAVA DURUM TAHMİNİ YAPMAK :

A) Kutup istikametinden gelen rüzgarlarsoğuk ve ağır olduğundan barometre yükselir.
B) Ekvator tarafından gelen rüzgarlar sıcak ve hafif olduğundan barometre düşer.
C) Rutubetli hava hafif olduğundan barometre düşer. Barometre ve termometre
üzerinde görülen ortalama kıymet etrafında ani ve sert düşüş ve yükselişlerden,
mühim olaylar beklenir. Barometre iş’ aralarına bakılırken Müş’iringösterdiği kıymet
değil , yükselme ve düşme miktarlarına dikkat edilmelidir.




BAROMETRE VE TERMOMETRE YARDIMI İLE HAVA TAHMİNİ :

1. Barometrelerde çabuk meydana gelen yükselme ve düşme , fırtınaya
2. Barometrenin çok düşmesi termometrenin çok yükselmesi ile , keşişleme , kıble ve lodos rüzgarlarının çıkacağını gösterir.
3. Barometrenin çok yükselişi ve termometrenin düşmesi , poyraz , yıldız, ve karayel rüzgarlarının çıkacağını gösterir.
4. Barometrenin inmesi ve yükselmesi ortalama olarak tazyik 30 pusa (1013) milibara nazaran ortalama tazyik etrafında pek yavaş yükseliş veya alçalışlar olursa sürekli ve sakin havaya delalet eder.
5. Barometre fevkelade düşmüş iken birden yükselmeye başlarsa tehlikeli rüzgarın çıkacağı beklenir.



HAVAYA BAKILARAK HAVA YAHMİNİ YAPMAK:

1. Hava bulunulan mevsimin normal sıcaklığından fazla sıcak olursa,bir fırtına veya
yağmurla birlikte şiddetli rüzgarın eseceğine delalettir.
2. Havanın ufka yakın berraklığı yani uzaktaki maddelerin iyi görünmes,o günün çok
rutubetli bir gün olduğunu gösterir.
3. Güneşte fazla kırılma,doğudan bir rüzgarın eseceğine delalettir.
4. Ufkun bir tarafının sincabi bulutlarla kapanması o taraftan rüzgarın eseceğine delalettir.
5. Yıldızları fazla parlak görülmesi soğuk havaya delalettir.
6. Batı rüzgarı eserken havanın soğuması rüzgarın kuzeye dirisa edeceğine delalettir.
7. Havanın sıcakken soğuması fırtına ile yağmura işarettir.
8. Havanın soğuk iken ısınması büyük fırtınaya işarettir.
9. Soğuk hava ile beraber yağmur yağması güzel havaya delalettir.
10. Yazın hava soğumasının meydana gelmesi şimşek ve yağmura alamettir. Alıntıdır ..kendı dosyalarımın arasındaydı faydalı olur dıye buraya aktarıyorum
 



Ynt: Hayatı İdame Teknikleri

DENİZDE KİŞİSEL CAN KURTARMA
TEKNİKLERİ dosyayıı ıındıırebıılıırsıınıız guzel kaynak
 

Ekli dosyalar

  • denizde-kisisel_can_kurtarma_teknikleri.pdf
    477.2 KB · Görüntüleme: 407

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,434
Mesajlar
1,517,907
Kayıtlı Üye Sayımız
172,080
Kaydolan Son Üyemiz
yusuf75

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst