Doğadan Haberler

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan cidowsky Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 12
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 9,565

cidowsky

THE TRUTH İS İNSİDE OF YOU
Mesajlar
2,449
Tepkime Puanı
6
Yer
ankara
Herkese merhaba bu başlık altında çeşitli kaynaklardan bana ulaşan doğa haberlerini paylaşmak istiyorum. herkesinde bu konuda eline ulaşan haberleri paylaşmasını isterim ki paylaşım artsın.




ilk konu geliyor memleketimizden bi haber.


24
2010
Balıklıgöl yakınlarında balık ölümleri yaşandı
0
Balıklıgöl yerleşkesi yakınlarındaki tarihi Gümrük Han'dan geçen ve gölle bağlantılı kanallarda yer alan çok sayıda balığın, henüz belirlenemeyen bir nedenle öldüğünü gören çevredeki esnaf, durumu yetkililere bildirdi.

Olay yerine giden belediye ekipleri, sudan numune alarak, konuyla ilgili araştırma başlattı. Ölümlerin zehirlenmeden kaynaklanmış olabileceğinden şüpheleniliyor.

Tarihi handa kıraathane işleten Ömer Güler, çevrede bir gaz kokusu duyduklarını belirterek, ''Ne olduğunu anlamaya çalışırken bir de baktık ki kanaldaki balıklar ters dönmeye başladı. Bir sürü balık burada ölerek, suyun akıntısıyla gitti'' dedi. Güler, bunun üzerine hemen durumu yetkililere bildirdiklerini belirtti.

Harran Üniversitesi Bozova Meslek Yüksekokulu Çevre Kirlenmesi ve Kontrolü Programı Başkanı Ömer Sait Kılıç da yaptığı açıklamada, olayın bildirilmesi üzerine, belediye yetkilileriyle Gümrük Hanı'nda incelemelerde bulunduklarını aktararak, ''Orada ölmek üzere olan birkaç balığı inceledim, balıkların karınlarında bir şey yok. Yalnız solungaçlarının üzeri yağla kaplıydı. Olay Hasan Paşa'dan başlıyor aşağıya doğru iniyor. Belediye ekipleri sudan numune aldı incelemelerde bulunuyorlar'' diye konuştu.

Zehirlenmeden şüphelenildiğini, kesin sonucun yapılacak analiz sonucunda ortaya çıkacağını anlatan Kılıç, 100'den fazla balığın öldüğünün tahmin edildiğini belirtti.

Kılıç, sudaki akıntı dolayısıyla bölgede zehirlenme etkisinin kalmadığını da ifade etti.

Öte yandan çevrede ilaçlama yapan bazı kişilerin söz konusu kanalların geçtiği Hasan Paşa Camisi kısmında ilaç kovalarını yıkadıkları, zehirlenmenin de bundan kaynaklanmış olabileceği iddia edildi.

Şanlıurfa'daki tarihi Balıklıgöl ve bağlantılı kanallarda geçen yıllarda da balık ölümleri yaşanmış, sorunun çözümü için gölün tamamının temizlenmesinin yanı sıra çeşitli çalışmalar yürütülmüştü.
 

Etiketler
Ynt: Doğadan Haberler

Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Rize'nin İkizdere Vadisi'ni doğal sit alanı ilan etti. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ise kararı yargıya götüreceklerini bildirdi.

Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Rize'nin İkizdere Vadisi'ni doğal sit alanı ilan etti. Bu kararla, İkizdere'de Anzer, Cimil ve Ovit bölgesinde planlanan 22 hidroelektrik
santralinin (HES) yapılamayacağı öne sürüldü.

İkizdere Derneği, vadide planlanan HES'lerin yapımını engelleyebilmek için 23 Nisan 2008 tarihinde İkizdere Vadisi'nin sit alanı ilan edilmesi için Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna müracaat etti. Müracaatın ardından bugüne kadar geçen sürede kurul, vadide birkaç kez bilirkişi incelemesi yaptı. İncelemeler sonunda bölgenin durumunu ortaya koyan yaklaşık 300 sayfalık rapor hazırlandı.

Kurul üyeleri, son olarak vadide dün yaptıkları keşfin ardından bugün toplanarak İkizdere Vadisi'nin doğal sit alanı ilan edilmesine karar verdi.

ESKİ İKİZDERE DERNEĞİ BAŞKANI EKŞİ

Mimar Mühendisler Grubu Yerbilimleri Komisyonu Başkanı ve eski İkizdere Derneği Başkanı Kadem Ekşi, yaptığı yazılı açıklamada, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun bugün aldığı kararla, İkizdere Vadisi'ni doğal sit alanı ilan ettiğini belirtti.

Kurulun, bilimsel ve teknik incelemelerini tamamladığını ifade eden Ekşi, şunları kaydetti:
''Bugün toplanan Kurul, oy birliğiyle İkizdere Vadisi'ni doğal sit alanı ilan etti. Böylece İkizdere'de Anzer, Cimil ve Ovit bölgesinde HES yapılabilirliği ortadan kalktı. Bu karar, bölgenin kurtuluşu olmuştur. İkizdere Vadisi, bugün HES'lerin pençesinden kurtulmuş, yeşili ve doğası çocuklarımıza miras olarak bırakılmıştır.''

İkizdere'de bugüne kadar 4 HES'in yapıldığını bildiren Ekşi, şöyle devam etti: ''Yapımı tamamlanan bu HES'lerle ilgili hukuki mücadelemiz devam ediyor. Ancak sit alanı ilan edilen bölgede henüz başlamış proje yok. 22 tane planlanıyordu. Kurulun kararı sonrasında 2863 sayılı yasa gereği söz konusu alanda taş ocağı, madencilik çalışması dahi yapılamayacak, HES inşaatlarına izin verilmeyecek. Böylece İkizdere, Anzer, Cimil ve Ovit yöresinde yapılması planlanan 22 HES projesinin yapımı imkansızlaştı.''

İKİZDERE'NİN GELECEĞİ VE SUCUL YAŞAM KORUMA ALTINDA

Ekosistemi ve canlı yaşamını tehdit eden hiçbir yapılaşmanın artık bölgede olamayacağını vurgulayan Ekşi, şu ifadelere yer verdi:''Böylece İkizdere'nin geleceği ve sucul yaşam koruma altına alınmış olacak. Bundan böyle ülkemizde bir vadi daha HES darbelerinden korunmuş olacak ve ülkemiz geleceğine İkizdere doğal güzellikleri ile hizmet edecektir. Dünyanın sayılı korunması gereken vadilerinden biri olan İkizdere Vadisi, artık adından, kanayan HES yaraları ile değil, bölgeye akın edecek yerli ve yabancı doğaseverlerle söz ettirecektir. Bölgemizin turizm aksında gelişmesine en büyük engel olan ağır sanayi yatırımları, bölgemizi terk etmek zorunda kalacak ve bu eşsiz tabiat geleceğe yeşeren yaprakları ile tutunmaya devam edecek.''

İkizdere Derneği yönetim kurulu üyesi Turgay Karagöz de gazetecilere yaptığı açıklamada, bölgenin sit alanı ilan edilmesi ile HES tehdidinden kurtulduğunu savunarak, şunları söyledi: ''Maden açılması, taş ocağı işletilmesi ve HES projesi yapılmasının önüne geçtik. İkizdere'nin geleceğini ipotek altına almak isteyenleri engelledik. İkizdere için hayırlı bir karar. Sit alanı yönetmeliği ile ilgili broşürleri köy ve yaylada yaşayan vatandaşlarımıza dağıtıyoruz. İsteyen vatandaşlarımıza bilgi veriyoruz.''

Abdurrahman Baş isimli vatandaş da yörenin sit alanı ilan edilmesinden memnun olduğunu belirterek, ''Bölgede yaşayan vatandaşlar HES'lerin çevreye verdiği rahatsızlıktan şikayetçiydi. Çok sayıda ağaç kesildi. Derelerde balık kalmadı. HES projeleri öncesi derelerde balık tutardık. Şimdi 10 kilometrelik dere boyunca bir tane bile balık avlayamıyoruz'' dedi.

BAKAN'DAN TEPKİ

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ise İkizdere Vadisi'ni doğal sit alanı ilan eden Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun bazı kuruluşlardan görüş almamasının usulsüzlük olduğunu ifade ederek, kararı yargıya götüreceklerini bildirdi.

Eroğlu, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun kararı alırken Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Özel Çevre Koruma Kurulundan görüş alması gerektiğini belirtti.

Eroğlu, hidroelektrik enerjinin bütün dünyada temiz ve doğayı koruyan en önemli enerji kaynaklarından birisi olduğunu vurgulayarak, ''Ama nedense enerjide dışa bağımlı olmamıza rağmen sularımız yıllarca boşa aktı, biz baktık'' dedi. Türkiye'nin hidroelektrik enerji kaynaklarını harekete geçirmek için önemli bir hamle yaptıklarını anlatan Eroğlu, ''Önümüzü kesmek isteyenler var. Ben buna şaşıyorum'' diye konuştu. Eroğlu, enerji sektöründe çok büyük bir pasta olduğunu ve bundan pay almak isteyen çeşitli gruplar bulunduğunu dile getirerek, bu grupların ''kasıtlı veya bilmeden'' harekete geçtiklerini söyledi. ''Türkiye'de hidroelektrik enerjinin önünü kesmek için maalesef çok büyük bir girişim var'' diyen Eroğlu, şunları kaydetti: ''Bu, bizim kendi kaynağımız, temiz kaynağımız. Ucuz ve yenilenebilir bir kaynak. Hidroelektrik santrallerine karşı çıkmak kesinlikle cinnettir. Çevrenin tahrip edilmesi asla söz konusu değildir.

'Derelerde su akmayacak' diyorlar. Böyle bir şey asla söz konusu değil. Hatta suyu biriktirdiğiniz zaman kuruyan derelere yaz aylarında daha düzenli su vermek mümkün. Küresel iklim değişikliği nedeniyle Karadeniz'de belki 2030-2040 yıllarında yağışlarda bazı artışlar olacak. Bu sel, su baskını, taşkın demektir. Bu bakımdan dereleri ıslah etmemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum.''

Eroğlu, çevrecilerin eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, bütün çevreci grupların aynı görüşleri paylaşmadığına dikkat çekti. Veysel Eroğlu, ''Ülkesini seven, enerjide dışa bağımlılığın azalmasını isteyen, vatansever çevreciler de var. Bin 600 hidroelektrik santral içinde 3-5 tanesi uygun çalışmayabilir, doğayı tahrip edebilir ama bunları da biz dikkate alıyoruz, hemen kapatıyoruz, ruhsatlarını iptal ediyoruz. Yaz aylarında kuruyan derenin resmini çekerek, hidroelektriklere karşı çıkmak kadar yanlış bir şey yoktur'' diye konuştu. Eroğlu, hidroelektrik santrallere karşı çıkan grupların, enerji pastasından pay almak isteyen kesimlerden maddi destek aldığını savundu. Kararın ardından santral yapımıyla ilgili bundan sonraki planlarının ne olacağının sorulması üzerine Eroğlu, ''Kararı yargıya götüreceğiz, hukuki işlemlere başlayacağız. Bazı kurullardan görüş alınmaması suretiyle usulsüzlük yapılmıştır. Dolayısıyla bununla ilgili gerekli incelemeleri başlatacağız. Başkalarının gazına gelerek, enerji sektöründen pay almak isteyenlerin gazına gelerek, onların piyonu olmak son derece yanlıştır'' dedi.
 

Ynt: Doğadan Haberler

her güne 1 yada 2 haberle devam ediyorum arkadaşlar



Muğla'nın Köyceğiz İlçesi sınırları içerisinde tarihi ve doğa güzellikleriyle, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan Köyceğiz Gölü'nde yapılan sualtı araştırmalarında çıkarılan eserler, göz kamaştırdı.

Muğla'nın Köyceğiz İlçesi sınırları içerisinde tarihi ve doğa güzellikleriyle, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan Köyceğiz Gölü'nde yapılan sualtı araştırmalarında çıkarılan eserler, göz kamaştırdı. Prof. Dr. Cengiz Işık başkanlığında yapılan sualtı çalışmaları sırasında çıkarılan eserler Ortaca'da yapılan basın toplantısıyla tanıtıldı.

Kaunos Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Cengiz Işık, kazıda görevli Prof. Dr. Baki Öğün, Prof. Dr. Adnan Diler, Prof. Dr. Cengiz Işık, Alman Prof. Dr. Brandy Schmaltz tarafından Köyceğiz Gölü içerisinde yapılan sualtı çalışmalarına katılan dalgıçların çıkarttığı tarihi eserler araştırmacı ve Ege Yolcu Dergisi'nin Genel Yayın Yönetmeni Nadir Şahin tarafından basına tanıtıldı. Dalyan Restaurant'da düzenlenen toplantıda göldeki sualtı çalışmaları sinevizyon gösteriyle anlatan Şahin, şunları söyledi: "Tanrıça Leto adına inşa edilen Arkaik Çağlar'dan başlayıp, Roma Dönemi'ne uzanan zaman sürecinde yapılan bina kalıntıları ve göl içindeki liman duvarı, antik çağlarda yapılan şifa tesisleri hala duruyor. Profesyonel dalgıç ve arkeologlarla yaptığımız çalışmalarda gölün 10- 25 metre derinliğindeki hem eserleri görüntüledik hem de bulduğumuz önemli eserleri binlerce yıl sonra gün ışığına çıkardık. Roma Dönemi'nde yapılan taş duvar kalıntıları, teraslarla birlikte çatılarda kullanılan kiremitleri, birçok tarihi kalıntıları tespit ettik. Yapılan araştırmalarda Aksaz Deniz Üs Komutanlığı tarafından tahsis edilen sualtı robotu da kullanıldı. Mutfak malzemeleri olan çanak-çömlekler, mumluklar, vazolar ve su testileri de gün ışığına çıkarıldı. Daha çok eserin çıkarılması için bilgi kurulu ve sualtı arkeologları önümüzdeki yıldan itibaren çalışmalarını hızlandıracak." Dalyan Belediye Başkanı CHP'li Arif Sarı da eserlerin şimdilik Muğla Müzesi'nde konservasyon çalışması için korumaya alındığını ve ileride çıkarılacak eserlerle sergileneceğini söyledi.

Yaşar ANTER
 

Ynt: Doğadan Haberler

Marmara Denizi kadar gölümüz kurudu
2
Türkiye'de son 50 yılda Marmara Denizi büyüklüğünde 1.5 milyon hektarlık göl ile nehirlerimizin yüzde 50'sinin kuruduğunu belirten Türkiye Su Meclisi (TSM) Başkanı Gökhan Şengül, 2023'te hidroelektrik santraller (HES) nedeniyle Türkiye'deki nehirlerin tamamen yok olacağını savundu.

TSM'nin Akdeniz ve Ege Bölge Kongresi Antalya'da yapıldı. Cam Piramit'te köylü kadınların da yer aldığı kongrede TSM Başkanı Gökhan Şengül, nehirleri insan vücudundaki kan dolaşımını sağlayan damarlara benzetti. Dünyanın kanını taşıyan oluşumların nehirler olduğunu ve bu oluşumların yok edildiğini belirten Şengül, "Ateşle oynuyoruz, yeryüzünü yok etmek için nehirleri yok etmek kadar kısa bir yol düşünemiyorum. İnsan bedeni damarlarımızdaki kan durduğunda ölür, nehirler durduğunda dünya ölür, yer ve gök birbirinden ayrılır" diye konuştu.

Anadolu'nun üç kıtanın tam ortasında ve çok narin nehirlere sahip olduğunu belirten Gökhan Şengül, hidroelektrik santrallerinin Türkiye'deki nehirlerin en büyük tehditçisi olduğunu ve yok edilmesindeki en büyük etken olduğunu kaydetti.

2023'TE TÜM NEHİRLER YOK OLACAK

Şengül, Türkiye'de HES'ler ve sulama barajları nedeniyle son 50 yılda nehirlerin yüzde 50'sinin, göllerde ise Marmara Denizi büyüklüğü kadar 1.5 milyon hektarlık göl alanının kuruduğunu ifade etti. Bu yaşanan felaketlerin 2000 yılından sonra hızla arttığına işaret eden Gökhan Şengül, Türkiye'deki tüm nehirlerin tehlike altında olduğunu ve Çevre ve Orman Bakanlığı'nın yanlış politikaları ile bu şekilde devam edildiği takdirde 2023 yılında tüm nehirlerimizin kuruyacağını öne sürdü.

NEHİRLERİ YOK ETMEDE 1 NUMARAYIZ

Nehirlerin etrafında zaten milyonlarca canlının hayat alanı olduğu ve bu konuda insanların elektrik üretimi gibi bir tercih yapma hakkına sahip olmadıklarını dile getiren Gökhan Şengül, şöyle devam etti:"Nehirlerimizi ve göllerlimizi yok etmek anlamında dünyanın bir numaralı ülkesiyiz. Bizim kadar derelerini satan, yok eden başka bir ülke daha yok. Böyle bir vahşilikte en önde gidiyoruz. Sulama barajları da çok tehlikeli. Bu katliam 70'lerde Fırat'ta başladı. O zaman Demirel'e Barajlar Kralı diyorduk ama bu katliam bugün tüm Anadolu'ya yayıldı. Sulama barajları nedeniyle Tuz Gölü başta olmak üzere birçok gölümüz kurudu."
 

Ynt: Doğadan Haberler

İnkarın bedeli
1
Psikologlara göre bir çok insan "iklim değişikliği"ni kabul etmek istemiyor ve inkar ediyor.

Avustralyalı profesör Clive Hamilton, insanların büyük çoğunluğunun iklim değişikliğini inkar ettiğini söylüyor. Hamilton bu psikolojiyi İkinci Dünya Savaşı öncesinde İngilizlerin ve Almanların psikolojileriyle karşılaştırıyor ve "insanların davranışlarını değiştirebilmenin tek yolu onların korkularını aşmalarını sağlamak" diyor.

Telegraph'ın haberine göre Oxford Üniversitesi'ndeki bir konferansta konuşan Hamilton, insanların üç değişik şekilde reaksiyon verdiğini söylüyor. Bunlar da "inkar, duygusuzluk veya harekete geçme"...

İklim değişikliği konusunda ise, İngiltere'de küçük bir grubun iklim değişikliğini tamamen reddettiğini ve sera gazlarının sıcaklığın yükselmesine neden olmadığın inandıklarını söylüyor. Onlardan daha küçük bir grup ise iklim değişikliğini durdurabilmek için çalışıyor. Bu gruptakiler daha az et yiyorlar, hükümete iklim değişikliği konusunda baskı yapıyorlar ve daha az araba kullanıyorlar.

Profesör Hamilton, insanların büyük bir çoğunluğu ise bu konuyu düşünmek istemiyor, başkalarını suçluyor ve kendi hayatları ile ilgileniyor diyor. Hamilton bu duruma bir anlamda bilim insanlarının neden olduğu görüşünde. Bilim insanlarının verdiği çok sayıda korkutucu bilgi insanları bu konuyu düşünmekten uzaklaştırıyor. "İnsanları bu konuda korkutmamız gerektiği konusunda bir görüş var. Çünkü korkular insanları konudan uzaklaştırıyor. Ancak öyle bir noktadayız ki artık hepimizin bi korkuları aşıp harekete geçmesi gerekiyor
 



Ynt: Doğadan Haberler

Senoz Vadisi'nin sit alanı ilan edilmemesi kararına iptal
1
Rize İdare Mahkemesi, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu'nun Senoz Vadisi'nin korunması gereken kültür ve tabiat varlığı olarak tespiti ve sit alanı ilan edilmesi için yapılan başvurunun reddi yönündeki kararının iptaline hükmetti.

Rize İdare Mahkemesi'nin kararında, Senoz Yöresi Derneğinin Rize'nin Çayeli ilçesinin Çataldere köyü sınırlarından başlayarak Madenli beldesi sınırlarına kadar uzanan Senoz Vadisi'nin korunması gereken kültür ve tabiat varlığı olarak tespiti ve sit alanı olarak ilan edilmesi için yaptığı başvurunun Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulunca 18 Kasım 2009'da reddedildiği belirtildi.

Kararda, bunun üzerine davacılar Senoz Yöresi Derneği ve Nazif Akyıldız'ın avukatı Münir Yazıcı'nın söz konusu vadinin tarihi İpek Yolu'nun geçtiği ve başka birçok tarihi olayın yaşandığı bir güzergah olduğu, korunması gereken su kemerleri ve eski kiliselerin bulunduğu, tarihi ahşap evlerin olduğu, Doğu Karadeniz çevresel ve kültürel özellikleriyle eşsiz peyzaj ve doğal güzelliklerin yer aldığı, korunması gerektiği görüşüyle idarenin kararının iptali konusunda dava açtığı kaydedildi.

Davalı tarafın uyuşmazlığa konu olan vadi üzerinde yapılmakta olan hidroelektrik santrali inşaatları ve taş ocakları nedeniyle doğal yapısını yitirdiği, kararın hukuka ve mevzuata uygun olduğunu savunarak davanın reddini istedikleri belirtilen kararda, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'ndaki konuya ilişkin düzenlemelere yer verildi.

Dava konusu karar incelendiğinde, vadinin mevcut yapısının ve doğal özelliklerinin belirlenmesi için 2 uzman görevlendirildiği, Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünden görüş alındığı belirtilen kararda, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün "alana özgü doğal ve ekolojik değerlendirmelerin yapılabilmesi için alanlardaki biyolojik verilere ihtiyaç duyulduğu, biyolojik verilerin elde edilebilmesi için yeterli süre ve ekipmanın yanı sıra üniversitelerle iş birliğinin önem arz ettiğinin" bildirdiği kaydedildi.

Kurulun kararında konuya ilişkin tespitlerin yer aldığı uzman raporundan bahsedildiği, rapor incelendiğinde harita mühendisi ve müze araştırmacısı tarafından hazırlandığının görüldüğü belirtilen kararda, şöyle denildi:"Uyuşmazlığa konu alanın doğal sit özelliklerini taşıyıp taşımadığının farklı bir branşın uzmanı olan müze araştırmacısı tarafından nasıl tespit edildiği tartışmalı olmakla birlikte, doğal sit alanı ilan edilmesi istenilen vadide, alanında yetkinliği saptanmış ve yeterli tecrübeye sahip uzmanlardan yararlanılmadan yapılan ve yeterli alan araştırmasına dayanmayan tespitlerden hareketle alınan dava konusu kararın 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun, ilgili yönetmelik ve ilke kararları ile belirlenen amaçlara açıkça aykırılık teşkil ettiği anlaşılmaktadır."

Kararda, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunca aynı konuda söz sahibi olan diğer kurum ve kuruluşlarla iş birliği sağlanarak, geniş ve detaylı bir alan araştırmasına dayalı, alanında uzman ve yeterli tecrübeye sahip teknik kişiler tarafından araştırma ve inceleme yapılarak hazırlanacak rapora göre karar vermesi gerektiği bildirildi.

Bunun yerine bilimsel, nesnel ve teknik bilgi birikimi gerektiren konunun değerlendirilmesinde ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla gerekli koordinasyon sağlanmadan, söz konusu doğal sit araştırma ve incelemesini yapabilecek teknik bilgi ve donanıma sahip uzmanlardan yararlanılmadan yapılan araştırma sonucu hazırlanan rapora dayanılarak alınan kararın hukuka ve mevzuata aykırı olduğu belirtilen kararda, dava konusu işlemin iptaline hükmedildiği kaydedildi.
 

Ynt: Doğadan Haberler

Kurtarılış hikayesi
3

Düzce'de, ormana kestane toplamaya giden Necmettin Alper, domuzlar için kurulmuş tel bir kapana bir ayının yakalandığını gördü. Doğruca Düzce İl Çevre ve Orman Müdürlüğü yetkilillerine gördüklerini anlattı.

Onlar da durumu Yaban Hayatı Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi ekibine anlattı.

Ekip üyeleri, Yaban Hayat Veterineri Ahmet Emre Kütükçü ve KuzeyDoğa Derneği Projeler Koordinatörü ve merkez sorumlusu Önder Cırık, sabaha karşı 4.00 sularında İstanbul'dan ayrılarak saat 06.30'da Düzce il merkezine vardılar. Sağnak yağmur altında çamurlu yollardan geçerek Düzce merkeze bağlı Samandere köyü Değirmenüstü mevkiine gelen ekip orman içinde 1 km yürüyerek ayının bulunduğu yere vardılar.

250 kg civarında olduğu tahmin edilen iri bir ayının tel kapana yakalandığını gören ekip ayıyı bayıltmak için gerekli hazırlıkları yapmaya başladı. Bu arada saldırganlaşan ayı ekibe zorlu ve korkulu anlar yaşattı.

Yoğun orman gülleri ve çalılardan dolayı ekibin işi oldukça zordu. Ayıyı daha iyi bir açıdan görmek ve vurabilmek için ağaçlara çıkan ekip buradan ayıya 3 doz isabet ettirdiler ve ayı kısa bir süre sonra anesteziye girdi. Ayının bayıldığından emin olan ekip ayıya yaklaşarak onu yakalandığı tel tuzaktan telleri keserek kurtardı.

Ekibe Düzce İl Çevre ve Orman Müdürlüğünden bir personel ve iki köylü de yardımcı oldu. Telin ayının belinden geçtiği tespit edildi ve kış uykusuna hazırlanan ayının vücudunun yağ toplaması sonucu tel kablonun ayının vücudunda herhangi bir yaraya neden olmadığı görüldü.

En az bir gündür aç, susuz ve soğukta bitkin düşen ayıyı daha fazla anestezide tutmamak için ayıltıcı iğne yapıldı ve ekip hızla bölgeden uzaklaştı. Ertesi gün köylüler tarafından bölgede yapılan kontrollerde ayının oradan ayrıldığı tespit edildi.

Konuyla ilgili yaban hayat veterineri Ahmet Emre Kütükçü şu açıklamayı yaptı, "Ayı telden yapılmış domuz tuzağına düşmüştü. Operasyon için ortam biraz zorluydu. Bölge çalılık ve orman gülleri ile kaplıydı. Karışık bir orman olduğu için hayvanın bulunduğu yerde çok dar bir alandı. İlk başta doğru açıyı yakalayamadığımız için attığımız dartlar etkisiz oldu. Çoğu dallardan sekti gitti. Ama sonrasında isabetli atışlar yaptık ve dartları tutturduk. Zaten hayvanda yorgun olduğu için kısa sürede anesteziye girdi. Tel beline takılmıştı. Bacağına takılsa daha ciddi bir yaralanma olabilirdi. Fakat vücudunda hiçbir yaralanma izi yoktu. Telleri kestikten sonra hayvanı doğaya bıraktık. Hem havanın yağışlı olması, hem de bölgenin uygun olmayışı, hem de hayvanın iri bir hayvan olması işimizi oldukça zorlaştırdı. Fakat yine de başarılı bir operasyon gerçekleştirip ayıyı tekrar özgürlüğüne kavuşturduk."

Türkiye Yaban Hayatı Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi, KuzeyDoğa Derneği, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve BTC Çevresel Yatırım Programı ortaklığında Türkiye'de yaralanmış ya da yetim kalmış yaban hayvanların kurtarılması ve rehabilitasyonu amacıyla kurulmuş bir merkezdir.
 

Ynt: Doğadan Haberler

Ölüm Fermanı
2

Hükümetten İkizdere Vadisi'nin doğal sit alanı ilan edilmesine yasa tasarısıyla rest... Meclis'e sunulan yeni tasarıyla mevcut doğal sit ilan edilmiş alanların statüsüsü yeniden değerlendirilecek. Doğal sit ilan etme yetkisi Çevre ve Orman Bakanlığı'na devredilecek.

Hükümet, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun sürpriz bir kararla Rize'nin İkizdere Vadisi'ni doğal sit alanı ilan etmesine yasa tasarısıyla rest çekti.

Akşam gazetesinden Volkan Yanardağ'ın haberine göre TBMM'ye sunulan "Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı"yla mevcut doğal sit ilan edilmiş alanların statüsü sona erdirilecek. Doğal sit ilan etme yetkisi Çevre ve Orman Bakanlığı'na devredilecek.

Böylece, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Önümüzü kesiyorlar" dediği İkizdere Vadisi'nin doğal sit ilanı kararının iptal edilmesi ve 22 HES barajının yapılması yolu açılacak. Çevre örgütleri isyan ettikleri düzenleme için "Anadolu'nun ölüm fermanı" nitelendirmesinde bulundu.

Mevcut sitler

Bakanlar Kurulu'nda onaylanan "Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı" TBMM'ye sunuldu. Tasarıya eklenen geçici maddelerle doğal sit alanı ilan yetkisinde radikal değişiklikler yapıldı.

Tasarıya göre, mevcut doğal sit ilan edilmiş alanların statüsü sona erdirilecek. Sona erdirme kararını Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı'nın başkanlık edeceği "Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Kurulu" verecek.

Çevre Bakanlığı Müsteşarı'nın başkanlık edeceği 20 kişilik Kurul'da sadece 4 akademisyen ve bakanlıkça belirlenecek 2 sivil toplum kuruluşu temsilcisi bulunacak. Kurulun geri kalan üyeleri bürokratlardan oluşacak.

Bakanlık müsteşarı ya da yardımcısı başkanlığında, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü, Çevre Yönetimi Genel Müdürü, Ağaçlandırma Genel Müdürü, Orman Genel Müdürü, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanı, DSİ Genel Müdürü, Tarım Koruma Kontrol Genel Müdürü, Tarım Araştırmaları Genel Müdürü, Tarımsal Üretim Genel Müdürü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü, Enerji Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürü, Enerji İşleri Genel Müdürü, Bayındır Bakanlığı Teknik Araştırma Genel Müdürü veya yardımcıları kurul üyesi olarak görev yapacak.

Kurul, sulak alanlar, özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, yaban hayatı koruma ve yaban hayatı geliştirme sahaları, orman rejimine tabi alanlar dışında kalan alanlardaki tescili yapılmış doğal sit ve tabiat varlıklarını değerlendirmeye alacak.

Kurul, mevcut doğal sit alanlarından koruma özelliği taşımadığına karar verdiklerinin statülerini sona erdirecek. Böylece Kurul bir süre önce doğal sit ilan edilen ve Başbakan'ın büyük tepkisi çeken İkizdere Vadisi için de yeniden karar verme yetkisine sahip olacak. Kurul, İkizdere'nin doğal sit alanı ilan kararının yanlış olduğuna karar vermesi halinde bölgede 22 HES barajının yapılmasının yolu açılmış olacak.

Tasarıya göre sadece UNESCO Kültürel Miras Listesinde yer alan sitlerin idaresi Kültür ve Turizm Bakanlığı'na ait olacak. Tasarı'nın ilgili madde gerekçesinde bu uygulama için "kanun yürürlüğe girdiğinde, önce ilgili kanunlarla koruma altına alınmış ve koruma stütüsü almış alanların yeniden değerlendirilmesi uygun olacaktır" denildi.

Doğal sit alanı yetkisiyle yetinmeyen Çevre ve Orman Bakanlığı, tasarıyla, Turizm Teşvik Kanunu'na göre kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi ve turizm merkezi olarak ilan edilecek yerler için Çevre ve Orman Bakanlığı'nın uygun görüşünü alma şartı getirdi.

Çevre ve Orman Bakanlığı'nın koruma kararı ile Kültür Bakanlığı'nın turizm koruma gelişim ve turizm merkezi ilan kararlarının çakışması halinde, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın dediği olacak.

Kurullarda STK ağırlığı

Tasarıyla ayrıca bitki-hayvan tür ve habitat alanlarının korunmasına ilişkin şu radikal değişiklikler öngörüldü:

- Tabii bitki ve hayvan türleri ve bunların belli popülasyonlarının yaşam ortamlarında güvenliğini sağlamak ve karşılıklı ekolojik etkileşimlerini iyileştirmek amacıyla "tabiatı koruma ağı" kurulacak. Korunan doğal alanlar arasında "tabii bağlantı koridorları" oluşturalacak.

- Bitki ve hayvanların yaşam ortamlarının korunması anlayışını yerelleştirmek amacıyla, valilik bünyesinde "mahalli biyolojik çeşitlilik kurulları" oluşturulacak. Kurullarda sivil toplum kuruluşları ağırlıkla görev alacak.

- Çevre ve Orman Bakanlığı'nın tabiatı koruma politikasını oluşturmak, bilimsel çalışmaları belirlemek, yönlendirmek ve izlemek amacıyla danışma organı niteliğinde "Tabiatı Koruma Bilim Heyeti" oluşturulacak.

- Koruma alanları içinde kalan özel şahsa ait mülkiyetler kamulaştırılacak veya takas yapılacak.

- Koruma alanlarının kontrolü ve korunması için "özel güvenlik görevlileri" tutulacak.

- Doğal alanlara gelen ziyaretçilerin doğru bilgilendirilmesi amacıyla, korunan alan sınırına en yakın yaşayan çevre insanları "alan kılavuzu" olarak eğitilip görevlendirilecek.

Tasarı geçerse yargıya taşıyacağız

Çevre Mühendisleri Odaları Genel Başkanı Murat Taşdemir, düzenlemeyi TBMM'de yasalaşması halinde yargıya götüreceklerini söyledi. Taşdemir şunları kaydetti: "Elektrik santrallarını kurmak için ne gerekiyorsa yapacaklar. Girişimlerini yasayla legalleştirmek istiyorlar. Altına imza attıkları uluslararası sözleşmeleri gözardı ediyorlar. Bu düzenleme açıkça İkizdere kararına tepki olarak yapılmış. Anlamsız hidro güç politikası var. Doğal sit prosedürünü kaldırmak için ellerinden geleni yapacaklar. Doğal sit kararı bürokratların hâkim olduğu ve içine bir iki STK yedirilmiş kurulla olacak iş değil. Karşı duracağız. Tasarı geçerse yargıya taşıyacağız. uluslararası bilimsel platformları harekete geçireceğiz, destek arayışında olacağız."

Tasarıya göre İkizdere'nin yanı sıra mevcut doğal sit ilan edilmiş alanların statüsü sona erdirilecek.

AB müzakerelerini bile durdurabilir

Doğa Derneği Başkanı Güven Eken ise tasarıyı "Anadolu'nun ölüm fermanı" olarak nitelendirirken şunları söyledi: "Bu tasarı Anadolu'nun ölüm fermanı, bundan sonra bir şey kalmıyor. Tabiatı koruma adına yapılan ancak tabiatı katletme kanunu olan düzenleme Meclis'ten geçerse Anadolu'da bir tek sit alanı kalmaz. Son dört yıldır eşi benzeri görülmemiş bir doğa katliamı yapılıyor. Bu kanun çıkarsa son noktaya gelinecek. Türkiye'de doğadan eser kalmayacak. Anadolu'yu kurtarma seferberliği başlatmamız lazım. Doğa için kurtuluş savaşı başlatılmalı. Doğanın gördüğü en karanlık kanun tasarısı. Bu noktada bütün dünyayı bu karanlık tablo konusunda bilgilendirip, yargının bize verdiği engelleme imkânlarını kullanacağız. Bu tasarı Türkiye'nin imzaladığı hiçbir uluslararası anlaşmaya uymuyor. Dünya doğayı korumak için harekete geçerken Türkiye geriye giden düzenleme yapıyor. Bu tasarı AB müzakerelerini durdurabilecek nitelikte. Eğer geçerse Kültür ve Tabiat varlıklarını korumakla ilgili hukuk külliyatını çöpe atarak doğayı yağmalayan korkunç bir yasal düzenleme. Türkiye'nin başına dert olur."

Devlette devamlılık prensibini kaldırır

TEMA Vakfı Hukuk Danışmanı Ömer Aykul bütün doğal sit kararlarının yenibaştan ele alınmasının tehlikeli sonuçlar doğuracağını belirterek şunları kaydetti: "Bugüne kadar alınmış kararlar var. Bu kararların bir bölümü uluslararası sözleşmelere bağlı olduğu için dünyaya, Avrupa'ya verilmiş sözler olduğu için dokunmayacaksınız. Ama dönüp sadece ulusal kurullarımızca alınmış kararları tekrar bütünüyle Türkiye çapında sonlandıracaksınız. En son verilen İkizdere kurul kararı da dahil olmak üzere kendinize göre oluşturacağınız kurullarla bu kararlarının tamamını yeniden gözden geçireceksiniz, keyfinize göre yeniden düzenleyeceksiniz. Kısıtlı sayıdaki doğal varlık dışında Türkiye'nin büyük alandaki doğal sitleri yeniden belirlenecek. Bu düzenleme, Türkiye'de açılan sayısız davanın yanında yine sayısız davalar açılmasına yol açar. Bundan sonra olacak olan şu; yargı karar verinceye kadar birilerine bir takım sit'ler verilecek, barajlar yapılacak. Bu HES'ler olur, maden arama faaliyetleri olur. Ortada mahkeme ve kurul kararları var. Tasarı devlette devamlılık prensibini ortadan kaldırıyor. Her gelen kendi oluşturacağı kurullara göre geçmişte aldığı kararları yok sayamaz. Bu devlette devamlılık anlayışına uymaz."

İkizdere'deki 22 HES'in enerjisi üretilen toplam elektriğin binde 2'si

Türkiye'de 2010 yılında kurulu elektrik enerjisi 46 bin 600 megavat (MW). Bunun 32 bin 800 MW'ı termik santrallardan geliyor. Termik santralda; doğalgaz, kömür türü yakıtlar kullanılıyor. Ülkede 13 bin 230 MW elektrik ise hidroelektrik santrallarından geliyor. Hidroelektrik; su gücüyle üretim demek. Yenilenebilir enerji sınıfına giren bu modelde Ak Parti hükümeti daha çok üretim yapmak istiyor.

Ancak geçtiğimiz günlerde Rize İkizdere için yargı, bölgeyi sit alanı ilan ederek 22 HES projesinin iptaline neden oldu. Hükümetin Enerji Bakanı Taner Yıldız bu iptal üzerine şöyle konuştu: "Buradan üretemediğimiz elektriği -ki bu yaklaşık 500 milyon metreküp civarında-, 5 ayrı ülkeden doğalgaz alarak karşılayacağız." Türkiye'nin geçen yıl tükettiği doğalgaz miktarı 35 milyar metreküp. Bakanın söylediği rakam tüketimin yüzde 1.4'üne denk geliyor.

Enerji bürokratlarının verdiği bilgiye göre İkizdere'deki iptal edilen santrallar eğer gerçekleşmiş olsaydı bu üretilen toplam elektriğin binde 2'sini karşılayacaktı. Bu da yaklaşık 100 MW'lık bir enerjiye denk geliyor.

Bakanın bu konuşmayı yaptığı Bandırma'daki Sabancı Grubu'nun doğalgaz kombine çevrim santralının yıllık üretimi 930 MW. Yani İkizdere'nin 9 katı...
 

Ynt: Doğadan Haberler

merhaba arkadaşlar burda vereceğim bi linkde heslere hayır kampanyası var tıklayıp oylarsanız sevinirim

http://www.outdoororacle.com/HareketeGec.aspx
 

Ynt: Doğadan Haberler

Temiz Enerji Kavramı

Küresel ısınmaya yönelik çözümler vardır. Bunlar, temiz, yenilenebilir enerjiler, enerji verimliliği ve çevresel açıdan sağlıklı teknolojilerdir. Dünyaca ünlü bilim insanlarının en son raporu iklimi yıkıma uğratan sera gazlarının azaltılması için çok düşük maliyetli 'yüzlerce teknoloji' mevcut olduğunu ve hükümet politikalarıyla bunların önündeki engellerin kaldırılmasının gerektiğini belirtiyor. Bu çözümlerin uygulanması, insanların özveride bulunmasını ya da yaşam kalitesini düşürmesini gerektirmez. Aksine bu çözümlerle insanların, ekonomik büyüme, yeni iş alanları, teknolojik yenilikler ve en önemlisi de çevresel koruma sağlayacak yeni bir döneme geçişi mümkün olacak. Fakat küresel ısınma için yeşil çözümlerin piyasada tutunabilmesi, ancak hükümetlerin ve şirketlerin kirletici teknolojilerden uzaklaşmakta önderlik etmesiyle gerçekleşebilir. Şu anda, fosil yakıt endüstrileri, kirli enerji ucuz olabilsin diye milyarlarca dolar sübvansiyon alıyor. Kirletici endüstrilerin, bedel ödemeksizin kirletmelerine izin verilirken, temiz teknolojilere kaynak aktarılmıyor. Enerji gereksinimleri en hızlı artan gelişmekte olan ülkeler, endüstrileşmiş ülkelerin kirli dış yatırımlarını destekleyen İhracat Kredi Ajansları yüzünden eski moda fosil yakıt teknolojilerine mahkûm ediliyor. Artık insanlığın kendisini fosil yakıtlardan ve iklimi yıkıma uğratan diğer teknolojilerden kurtarmasının zamanı geldi. Petrol şirketleri, dünyanın kullanmayı göze alamayacağı daha fazla fosil yakıt aramaktan vazgeçmeli. Hükümetler, kirletenlerin ödemesini sağlamalı ve sübvansiyonları yenilenebilir enerjilere aktarmalı.

Yeşil teknolojiler yaygınlaşmaya hazır

Rüzgâr enerjisi, şimdiden dünyanın çeşitli bölgelerinde önemli bir enerji kaynağı olmuştur ve 20 yıl içinde dünya elektriğinin yüzde 12'sini sağlayabilir. Güneş enerjisi, dünyada yılda yüzde 33 oranında büyümektedir. Greenpeace ve endüstrinin araştırmaları, güneş endüstrisinin biraz devlet desteğiyle, önümüzdeki 20 yılda 2 milyar kişiye elektrik sağlayabileceğini gösteriyor. Güneş elektriği (fotovoltaik), 2040 yılına kadar dünya elektrik gereksiniminin yaklaşık yüzde 25'ini karşılayabilir. Küresel finans analizcisi KPMG'nin bir raporu, yılda 500 megawatt gücünde güneş elektriği panelleri üretilmesi halinde güneş enerjisinin, geleneksel fosil yakıtlarla rekabet edebilecek kadar ucuzlayacağını gösteriyor. Asya ülkelerindeki bir yenilenebilir enerji tesisi, kömürlü bir termik santral ile aynı maliyetle kurulup, aynı sayıda kişiye iş alanı yaratırken, önemli çevresel üstünlükler sağlayacaktır. İklim ve ozon tabakası için güvenli olan Greenfreeze soğutucu teknolojisi, dünyada yaygınlaşıyor; maliyet ve verimliliğin özellikle önemli olduğu gelişmekte olan ülkeler için ideal bir çözüm oluşturuyor.
Rüzgâr enerjisinin bugünü
20 yıllık teknolojik gelişmeler modüler ve kolay kurulabilen sanat harikası rüzgâr türbinlerinin üretilmesiyle sonuçlandı. Bugün, bir tek modern rüzgâr türbini 20 yıl önceki bir rüzgâr türbininin 100 katı enerji üretmektedir ve şimdi rüzgâr çiftlikleri geleneksel bir enerji santralinin ürettiğine eşdeğer miktarda enerji üretebilmektedir. 2004 yılına kadar dünyadaki rüzgâr enerjisi santrallerinin toplamı 40,300 MW düzeyine erişmiştir. Bu miktar yaklaşık 47 milyon insanın tükettiği enerjiye eş değer olup, Avrupa'da 19 milyon evde tüketilen enerji ihtiyacını karşılayabilecek düzeydedir. Piyasa geliştikçe rüzgar enerjisi üretim maliyetleri de geçtiğimiz 15 yıl içinde % 50 oranında düşüş göstermiştir. Bugün rüzgar, optimum düzeyde bulunduğu yerlerde kömürle çalışan santraller ile, bazı yerlerde doğal gazla rekabet edebilecek hale gelmiştir.

Güneş Enerjisi

Dünyanın birçok kesiminde halen güneş enerjisinden yararlanılmaktadır ve eğer uygun şekilde yararlanılırsa hâlihazırda dünyada tüketilmekte olan enerjinin bir kaç katını sağlayacak potansiyel mevcuttur. Güneş enerjisi ısıtma ve soğutma sistemlerinin ihtiyacı olan elektrik enerjisini doğrudan üretmekte kullanılabilir. Güneş enerjisinden yararlanma potansiyelimiz sadece bu imkândan yararlanma isteğimizle sınırlıdır. Güneş enerjisinden yararlanmanın değişik yolları mevcuttur. Bitkiler güneş enerjisini fotosentez yolu ile kimyasal enerjiye dönüştürürler. Bu enerjiden yararlanmanın bazı yoları bu bitkileri yiyecek olarak tüketmek veya odunlardan yakacak olarak istifade etmek şeklinde olur. Bununla beraber "güneş enerjisi" terimi daha ziyade gün ışığını doğrudan kullandığımız ısı enerjisine veya elektrik enerjisine çevirmek demektir. Güneş enerjisinin iki temel tipi "solar termal" ve "fotovoltaik" tir.

Jeotermal

Jeo (yer) termal (ısı) enerji, yerin içindeki ısıdan yararlanma demektir. Son hesaplamalara göre gezegenimizin çekirdeğindeki ısı inanılmaz derecede, 5500 santigrad derecedir. Buna göre en üstteki 3 metrelik dünya yüzeyinin ısısının yıl boyunca sürekli olarak 10–16 santigrad derece civarında olması şaşırtıcı değildir. Değişik jeoloji süreçler sayesinde bazı yerlerde çok daha yüksek sıcaklıklar bulunur. Bu ısıdan yararlanmak; Yeraltındaki sıcak su kaynaklarının yüzeye yakın olduğu yerlerde sıcak su doğrudan doğruya ısıtma ihtiyacı hissedilen yerlere pompalanabilir. Bu evlerin ve seraların ısıtılmasında kullanılacak sıcak su için hatta yollardaki karların eritilmesinde jeotermalnın kullanıldığı bir yöntemdir. Kolayca ulaşılabilir jeotermal rezervlerinin olmadığı yerlerde bile, yer ısı pompaları yeryüzüne ve binalara ısı pompalayabilir. Bu neredeyse her yerde işe yarar. Çünkü yeraltındaki ısı yıl boyunca neredeyse hep aynı kalır ve bu sistem kışın binaların ısıtılmasında yazın da soğutulmasında yardımcı olur. Elektrik üretimi;Jeotermal enerji santralleri bazen 1,5 km derinliğindeki kuyuları kullanır hatta bazen yer altında kaynayan sıcak su kaynaklarına ulaşmak için daha derinlere ulaşır. Bazı enerji santralleri yer altından doğrudan elde edilen buharı türbinleri döndürmede kullanır. Diğer bazıları ise yüksek basınçlı sıcak suyu düşük basınç tanklarına pompalar. Bu türbin jeneratörünü döndürmek için kullanılan "buhar patlaması"'na neden olur. Yeni bir çeşit santral ise yeraltından elde edilen sıcak suyu isobutene gibi sudan daha düşük sıcaklıklarda buharlaşan sıvıları buharlaştırmada kullanır. Bu sıvı buharlaştığında genişleyerek türbin jeneratörünü döndürür.

Biyoenerji

Biyoenerji gaz toplama, gazlaştırma (katı maddeleri gaza dönüştürme), içten içe yanma ve sindirme (yaş atıkları kullanarak) gibi teknolojilerden istifade ederek bitkiler gibi organik maddeleri yakıt olarak kullanmaktadır. Biyolojik maddeler enerji üretmek için verimli ve devamlı bir şekilde kullanıldığında sera gazları salımının azaltılmasında rol oynayacağından bu yöntemi şiddetle destekliyoruz. Biyoyakıtlar, özellikle enerji verimli taşıtlarla birlikte kullanıldığında taşıt egzoz gazlarını azaltarak iklim değişikliklerine karşı çözümün sürdürülebilir bir parçası olabilirler. Özellikle, ikinci nesil biyoyakıtlar sera gazlarının azaltılmasında devamlı bir şekilde önemli katkıda bulunabilirler ve bu nedenle biz ikinci nesil biyoyakıtların araştırma geliştirme çalışmalarını teşvik ediyoruz. Bizim asıl ağır basan amacımız iklim krizine dikkati çekmektir. Bir biyoyakıt üretim teknolojisini değerlendirmede kullandığımız öncelikli kriter sera gazlarında belirgin net bir azaltma yapıp yapmadığı ve mümkün olan en yüksek düzeyde verimli olup olmadığıdır. Sera gazlarının azaltılmasını sürekli hale getirebilmek için, biyoyakıt üretimi ormanların ve diğer doğal ekosistemlerin tahribine, gıda güvencesi dâhil sosyal çatışmalara katkıda bulunmamalıdır ve biyoyakıt ürünleri sürekli bir şekilde yetiştirilmelidir.

Hidroelektrik

Hidroelektrik enerjisi su enerjisidir. İster bir akarsu olsun, isterse bir okyanus dalgası olsun, hareket eden suda muazzam derecede doğal enerji vardır. Sele neden olan ve kıyılarını tahrip eden bir nehrin veya sahil şeridini parçalayıp dağıtan bir büyük dalganın yıkıcı gücünü düşünün, bunu yapabilecek gücün miktarını gözünüzde canlandırabilirsiniz. Bu enerji kontrol edilerek elektrik enerjisine çevrilebilir ve hidroelektrik santraller sera gazı salınımı yapmazlar. Su yeryüzünde sürekli bir dönüşüm içinde yenilendiğinden sudan elde edilen enerji de yenilenebilir bir enerjidir. Hidroelektrik sitemin ihtiyacı olan tek şey, bir çay veya nehir gibi sürekli akan bir su kaynağıdır. Güneş enerjisi veya rüzgar enerjisinin aksine, hidroelektrik santralleri günün 24 saati sürekli elektrik üretebilirler.

Dalga enerjisi

Dünya Enerji Konseyi dalgaların her yıl iki terawatt enerji üretebileceğini hesaplamıştır. Bu miktar, bugün dünyada üretilen enerjinin iki katıdır ve 2000 adet büyük petrol, gaz, kömür ve nükleer santralin ürettiği enerjiye eşdeğerdir. Eğer hepsinden yararlanmak mümkün olsaydı, okyanuslardaki toplam yenilenebilir enerji dünyanın bugünkü enerji ihtiyacının 5.000 katından fazlasını karşılamaya yeterdi. Fakat şimdiye kadar dalga gücünden yararlanmak sadece teorik olarak mümkündü. Gerçekte teknoloji hala geliştirilme safhasındadır ve dünyanın enerji üretimine ne kadar kısa süre içinde katkıda bulunabileceğinin hesaplanabilmesi için henüz çok erkendir.
outdoor oracle
 



Ynt: Doğadan Haberler

vereceğim 2. linktede nükleer enerjiye hayır kampanyası için katılım var bunada zaman ayırısanız sevinirim


http://www.outdoororacle.com/Nukleer.aspx
 

Güneş Panellerinde % 30 Dönüşüm Verimliliği ( Yeşil Enerji = Yeşil Temizlik )

Güneş panellerinde dönüşüm verimliliği panel yapısına göre değişse de maksimum %20 civarındadır. Bu verimlilik oranı zamanla panelin üzerinde toz, kir, polen, kuş dışkısı ve çeşitli partiküllerin birikip yapışmasıyla azalır. Kirli ve tozlu bir ortamda kurulan güneş panellerinde bu gibi sebeplerden ötürü güç yeteneğini % 30 a kadar azaltabilir. Ticari deterjanlar ve çeşitli kimyasal temizleyicilerle panelleri temizlemek zaman alıcı, pahalı, çevre ve personel için tehlikeli hatta panellerin yapısına önemli ölçüde zararlar verebilir. İdeal güneş panelleri maksimum verimlilik için düzenli aralıklarla saf su ile yıkanarak temizlenmeli ve bakımı yapılmalıdır, bu özellikle büyük güneş tarlaları için oldukça zor ve zahmetlidir. Fotovoltaik sistemlerde amaç verimliliği maksimum tutup, bakımın ve maliyetin en aza indirilmesidir.

FOTOVOLTAİK VE DİĞER GÜNEŞ ENERJİ SİSTEMLERİ AÇIK HAVADA PEK ÇOK KİRLETİCİ ETKİYE MARUZ KALMAKTADIR. BUNLAR:

1. MUSLUK SUYU VE YANLIŞ TEMİZLEME SONUCU OLUŞAN KİREÇ VE İZLERİ
2. BİTİŞİK AĞAÇLARIN YAPRAKLARI VE İĞNELERİ
3. KOMŞU AĞAÇLARIN YAPRAK BİTLERİ
4. AĞAÇLARIN VE BİTKİLERİN ORGANİK SALGILARI - REÇİNELERİ
5. POLEN VE ÇİÇEK TOZLARI
6. OTLARIN VE AĞAÇLARIN TOHUMLARI
7. ENDÜSTRİYEL HAVA KİRLİLİĞİ – KURUM VE İS
8. ISITMA-SOĞUTMA VE İKLİMLENDİRME SONUCU ÇIKAN İS VE KURUM
9. STABİLİZE YOLLARIN TOZU VE EGZOS GAZI
10. DEMİRYOLU HATLARI
11. TARIMSAL İLAÇLAMA TOZLARI
12. YOSUNLAR VE BİTKİLER
13. BÖCEK VE KALINTILARI
14. KUŞ PİSLİKLERİ ( TÜRKİYE KUŞ GÖÇ YOLLARI ÜZERİNDE )
15. TUZ KRİSTALLERİ (SAHİL BÖLGELERİ )
16. UYGUN OLMAYAN EKİPMAN ve PERSONEL İLE YAPILAN TEMİZLİK SONUCU PANELLERDE KIRILMA-ÇATLAMA-ÇİZİLMELER VE KOROZYONA UĞRAMA.

Güneş panellerinin ultra De-iyonize saf su ile yıkanarak temizlenmesi hakkında yeterli tecrübe ve gerekli mobil ekipmana sahip ON TİCARET ülkemizde henüz yeni olan güneş paneli temizliğinde büyük bir destek ve yardımcınızdır.


O.Nuri BOZKURT www.onticaret.com.tr
0505 628 0967 info@onticaret.com.tr
0312 473 6403 onbozkurt@gmail.com

20130731 134455
 

Ynt: Doğadan Haberler

Merhaba Bozkurt Bey,
Bu güzel katkınızdan dolayı teşekkür ederim güneş panellerini savunurken bu bilgileride biliyor olmamız iyi olur.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,430
Mesajlar
1,517,884
Kayıtlı Üye Sayımız
172,076
Kaydolan Son Üyemiz
Fevzican

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst