DEVRİME ADINI VEREN YASEMİN’İN ÜLKESİ: TUNUS

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan SRDR34 Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 4
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 7,978

SRDR34

Ana Kamp
Mesajlar
40
Tepkime Puanı
0
Bugün Yasemin Devrimi’yle dünya gündemine oturan Tunus, Akdeniz boyunca uzanan yüzlerce kilometrelik kumsalı, şirin sahil kentleri, tarihi yapısını korumuş balıkçı köyü Sidi Bou Said ve muhteşem metropolis Kartaca ile görülmesi gereken bir ülke… Diyerek yola çıktım… Antik kent Kartaca’nın adının verildiği başkent Tunus’taki havaalanına indiğimde hoş bir şekilde Türkçe karşılanıyorum. Seyahatimi organize eden seyahat acentam ne kadar suratsız ve beceriksizse Tunus’taki partneri bir o kadar şeker. Eşinin Türk olduğunu söylüyor. Tripodum konveyörden çıkmıyor. İstanbul’da kalmış. Kötü şans, yapacak bir şey yok… Araç kiralamak istediğimi belirtiyorum ancak çekim yapacağım için sadece devletin belirlediği şirketten araç kiralayabileceğimi ve devletin bana vereceği rehberin refakatinde dolaşıp çekim yapabileceğim söyleniyor. Türkiye’deki acentayı arıyorum ama adamın bir dövmediği kalıyor. Ya onun belirlediği yerden araç kiralayabileceğimi ya da hiç bir yeri dolaşmadan uçağa bindirilip geri gönderileceğimi söylüyor. Döndükten sonra bunun yalan olduğunu öğreniyorum ama iş işten geçmiş oluyor… Seyahat pek hoş başlamıyor… Bu ülke için hatırı sayılır bir paraya şöförlü jip kiralıyorum.
Beni karşılayan Tunuslu rehber (ancak maalesef rehber olarak çok konuşan yaşlı başka bir adam verdi Tunus devleti) bu yaşanan aksilikten dolayı üzgün olduğunu belirtip eşiyle birlikte bir akşam yemeğe davet etmek istediklerini söylüyor. Hoş bir jest…
Tunus kültürünü yakından tanıyabilmek için iyi bir fırsat. Tunus’a 10 yıl önce yerleşen Türk işadamı ve Tunuslu eşinin nazik yemek davetini büyük bir memnuniyetle kabul edeceğimi söyleyip sözleşiyoruz…
Edindiğimiz bilgiler doğrultusunda otele gitmeden hemen Kartaca antik kentini görmek için yola çıkıyorum. Afrika ve Asya arasında doğal köprü oluşturan, askeri ve ticari olmak üzere iki tane doğal limanı olan Kartaca, MÖ 814 yılında Fenikeliler tarafından kurulmuş. Bu kent MÖ 218-202 yıllarındaki 2. Pön Savaşları süresince 100.000 asker 37 fille yola çıkan ve fillerin ayağına kürkler bağlayarak İtalya Alpleri’ni geçen ünlü komutan Hannibal zamanında ünlenmiş.
Kartaca zamanında Fenikeliler’in kurduğu en zengin kolonilerden biri olmuş. Sicilya'yı, Sardunya Adası'nı bile içine almış. Bu zenginlik ve güç bir yandan Roma İmparatorluğu'nun iştahını kabartırken bir yandan da "Çizme"nin insanlarını korkutmuş. Bu yüzden iki ülke arasında, 150 yıl içinde tarihte Pön Savaşları olarak bilinen 3 büyük savaş yaşanmış. En sonunda kazanan Roma olmuş ve koca Kartaca yakılıp yıkılmış.
Roma İmparatorluğunun da en önemli şehirlerinden biri olan Kartaca, UNESCO tarafından dünya mirası olarak kabul ediliyor. Tarihi yaklaşık 3000 yıl öncesine dayanan bu antik şehir, insanoğlu mirasının önemli parçalarından birini oluşturuyor.
Kartaca antik kentinden sonra ünlü bir Roma Hamamı olan ve Kartaca’nın hemen yanında yer alan Antonospiyas Hamamı’na geçiyorum... MS 2. yy’da inşaa edilen bu hamam Roma’nın en büyük ikinci hamamı olarak tarihe geçmiş...
Kartaca’yı ardımda bırakıp Tunus’un en turistik şehri olan Sidi Bou Said’e doğru yola çıkıyorum.. Adını 13. yy’da burada yaşayan ve İslam dinine önemli hizmetlerde bulunmuş balıkçı Sidi Bou Said’den alan bu kent, mavi kapılı ve pencereli beyaz evleriyle Bodrum’u anımsatıyor. Her biri birbirinden farklı olan bu kapılar adeta birer sanat eseri. Mavi boyalı, işlemeli kapıların görüntüsü Tunus’un simgesi olan yasemin ve mimoza kokularıyla birleşince ortaya çıkan mistik atmosfer, insanın başını döndürüyor. Tunus kentine 20 km uzaklıktaki Sidi Bou Said’den Kartaca'nın her iki limanını görmek için fenere doğru tırmanmak yeterli. Bu şirin kentte her şey mavi ve beyaz. Kuş kafesleri, gece lambaları, tüm el sanatları ürünlerinde bile mavi ve beyaz renkler kullanılmış. Sanatçı ve yazarların uğrak yeri olan bu mavi kentte güneşin denizle buluşmasını, özellikle günbatımında izlemek oldukça keyifli.
Sidi Bou Said’den sonra Hammamed’deki otelime dönüyorum. Alakasız bir yerde konakladığıma kızıyorum. Bana verilen otelle ziyaret edeceğim kentlerin rotası oldukça alakasız… Sol kulağı başımızın ardından dolaştırdığınız sağ elinizle tutmak gibi… Hele de çöl sıcakları ortalığı yakıp kavururken…
Otelde hoş (!) bir sürprizle karşılaşıyorum. Gezi boyunca yanımda olacak olan rehberimle ikimize 2 ayrı oda ayırtmamıza rağmen çift kişilik tek yatağı olan bir oda vermişler. Resepsiyonu arayıp düzeltin diyorum. Verilen cevapsa “Geç oldu, şefimiz eve gitti, bu gecelik idare edin” oluyor… Kulaklarıma inanamıyorum. Yaklaşık yarım saat düzeltmelerini bekliyorum kimsede tık yok. Bu esnada duş almaya çalışıyorum, musluklardan % 80 oranında deniz suyu geliyor. İğrenç şekilde tuzlu bir su. Bütün gün güneş ve tuzdan kavrulmuş vücudumu hiç de rahatlatmıyor… Sorun halen düzeltilmiyor, resepsiyona inip buradaki kıza bu sorunu düzeltmezse bu gece resepsiyonda onunla kalacağımı söylüyorum. Sözlerim etkili oluyor, rehbere başka bir oda buluyorlar. Bu arada ilginç bir not; her otelin resepsiyonunda bir sivil polisin çalıştığını aklınızdan çıkarmayın. Gezi süresince benimle kalan rehberimin akşamları otele döndükten sonra oteldeki ve dışarıdan gelen polislere benimle ilgili günlük rapor verdiğini öğreniyorum Türk işadamından. Bunu yapmasının zorunluluk olduğunu belirtiyor. Ve uyarıyor; “Sokakta gördüğün her 3 kişiden birinin sivil polis olabileceğini aklından çıkarma”… Bunu bir gece sonrasında canlı olarak yaşıyorum. Hammamed’de çekim yaparken yanıma gelip neden çekim yaptığımı soran ve diğer sivil polisleri de çağırıp kısa bir sorguya çeken dilencinin aslında sivil polis olduğunu öğrenince Tunus’un aslında bir polis devleti olduğunu aklımdan çıkarmamam gerektiğini iyice öğreniyorum. Yasemin Devrimi’nden sonra anlıyorum devletin neden her şeyi bu kadar kontrol altında tutma isteğini. Yaklaşık 10 gün sonra defalarca gittiğim ve her seferinde başıma bir musibetin geldiği Mısır Sharm El Sheikh’de çekim yapmam dolayısıyla alakasız şekilde 7 saat gözaltında tutulup gece 2’de valinin özel izniyle serbest kalınca buraların sonuçta bir polis devleti olduğunu iyice öğreniyorum. Şu anda yaşanan olayların ardından neden bu kadar gergin olduklarını ve neden bu kadar her şeyi kontrol altında tutma isteği ortaya çıkıyor… Yaşanan bu olaylar sanırım daha 2 ay öncesinden geliyorum diyormuş…
Sabah kahvaltı salonunda akşam yemeğinden kalma, benim oradaki muhteşem 3’lüm olan karpuz-peynir-ekmekle karnımı doyurduktan sonra Tunus’un oldukça önemli bir başka kentine, Kayrevan’a doğru yola çıkıyorum… Kayrevan, Tunus’ta İslam dininin en önemli temsilcisi çünkü İslam Kuzey Afrika’ya ve Endülüs’e buradan yayılmış. Kent, İslam dünyası için Mekke, Medine ve Kudüs’le birlikte en önemli 4 kutsal şehirden biri olarak kabul ediliyor. Kent, Arap general Ukba İbn-i Nafi tarafından kurulmuş. Arap general Ukba, İslam’ı yaymak üzere yola çıkar ve 670 yılında Kayrevan kentini kurar. Ukba İbn-i Nafi aynı yıl günümüzde kendi adıyla anılan 4.000 kişinin ibadet edebildiği bir de cami yapar. Bugün UNESCO koruması altında olan Ukba Camii ya da diğer bilinen ismiyle Sidi Ukba Camii minare, avlu ve kapalı namazgah olmak üzere 3 bölümden oluşuyor. Camide 414 mermer ve granit sütun bulunuyor.
Otele döndükten sonra havaalanında tanıştığım sevimli çift otele gelip akşam yemeği için beni alıyorlar. Yemek masası bahçede hazırlanmış. Yemeğe Türkiye’den geldiğimi duyan komşuları da katılıyor. Hoş bir sürpriz yapıp yemeğe yerel kıyafetleriyle geliyorlar...
Bu ülkede Türkler inanılmaz seviliyor. İşte Türk insanına olan bu ilgi nedeniyle yemek masamız oldukça kalabalık ama bir o kadar da keyifli. Bu son derece cana yakın Tunuslularla adeta 40 yıllık dost gibi oluveriyoruz bir anda... Bu esnada konuksever çifti ve oradaki yaşamlarını yakından tanıma fırsatı da buluyorum.
Yemek masamızda geleneksel Tunus yemekleri yer alıyor. Bu ülkenin en meşhur yemeği kuskus. Ancak bu yemek bizim bildiğimiz tarzın dışında ve çok farklı. Yemekler oldukça baharatlı ve tuz kullanılmıyor. Safran ise Tunus mutfağının adeta baştacı, neredeyse her yemeğin olmazsa olmazlarından... Tunus mutfağının çeşitli yemeklerinin tadına bakarken yemekler hakkında kısa bilgiler veriliyor. Ancak maalesef Tunus yemekleri Türk insanının damak tadına pek uygun değil. Balıkla yapılan kuskus, yemeğin ana menüsünü oluşturuyordu. Tabaklara dağıtılan bu balıklı kuskusun üzerine bizim patates yemeğimiz sos olarak dökülüyor. Kuskusun görüntüsü pek iç açıcı değil, üstündeki kocaman balık resmen bana bakıyor, ben balığa bakıyorum, nasıl yiyeceğimi düşünüyorum. Hele de bir gece evvel oteldeki yemekten zehirlenince iyice temkinliyim artık… Yemek zaten ne görüntü ne de tad olarak hiç bana hitap etmiyor. Ayıp olmasın diye birkaç kaşık alıp bırakıyorum. Bizdeki çöreğe benzer peynirli börek var. Onlardan birkaç tane yedikten sonra açlığımı yatıştırıyorum sadece. Bisküvi, peynir-ekmek gibi kuru gıdalarla karnımı doyuracağım anlaşılan. Bu ülkede bulunduğum 4 gün boyunca sadece Monastır ve başkent Tunus’a 20 km uzaklıkta ismini hatırlayamadığım bir sahil beldesinde deniz ürünleri restoranlarında lezzetli yemek yiyebildim sadece.:(
Genç çiftin evinde gece geç saatlere kadar son derece keyifli vakit geçiriyorum. Kendilerinden nereleri ziyaret etmem gerektiği konusunda geniş ve detaylı bilgi alıp bu sevimli aileye veda ediyorum. Otele dönmeden Hammamed’i keşfe gidiyorum.
Hammamed şehri de Tunus’un en önemli turizm beldesi olarak öne çıkıyor. Hammamed’in adı hamamdan geliyor. Başkent Tunus’a 65 km uzaklıkta, bir körfez içinde bulunan bu şehir, asırlardır güzel bahçeleri, beyaz evleri, kalesi ve eski kentiyle sanki bir sanatçının elinden çıkmışcasına insanları cezbediyor.
Marinası, geniş yeşil alanı ve eğlence parkıyla Yasmin-Hammamed ise, Tunus’un modern turizmini yansıtıyor. Romantik tatilcilerin ilk tercihlerinden biri olan Yasmin-Hammamed, binbir gece masallarını anımsatıyor ziyaretçilerine... Gündüzleri olduğu kadar geceleri de son derece hareketli olan Yasmin-Hammamed’de yerli halk ve turistler, akşamları canlı müzik yapılan çay bahçelerinde nargileleriyle birlikte nane çaylarını yudumlayarak gündüzün yorgunluğunu atıyor.
Ertesi sabah başkent Tunus’u görmek için yola çıkıyorum. Ülkenin kalbi olan Başkent Tunus, Tunus’ta ticaretin, bankacılığın ve yönetimin merkezi durumunda. Şehrin tarihi kökleri Romalılar’a kadar uzanıyor. Tunus, kontrastların ve zıtlıkların birleştiği, eski ile modernin, doğu ile batının buluştuğu bir şehir. Fransızlar zamanından kalma geniş cadde ve modern binaların yanı sıra eski şehir merkezi Medina tam bir müze. Burada, dünyanın en olağanüstü Roma mozaik koleksiyonunun bulunduğu Bardo Müzesi ve 9. yy’da inşa edilmiş Büyük Ez-Zitouna Camii görülmeye değer yerlerden. Eski Medina’da yer alan Kapalı Çarşı ise alışveriş tutkunlarının uğrak yeri. Burada Arap kültürü ve geleneksel el sanatlarına dair her türlü eşyayı bulmak mümkün. Mutlaka pazarlık yapın. Özellikle deri terlikler ve çantalar mutlaka alınması gerekenler arasında. Bir haftalık eşyanızı koyabileceğiniz büyüklükteki tekerlekli deri seyahat çantasının fiyatı 30-60 TL arasında. Keza bayan kol çantaları da 20-30 TL… Cam sürahiler bardaklarıyla 5-6 TL. Nargile10-15 TL. Ancak mutlaka sıkı pazarlık şart. Zaten pazarlık burada alışverişin ritüeli.
Tunus hükümetinin resmi binaları da Medina’daki kapalı çarşının girişinin de yer aldığı Hükümet Meydanı’nda yer alıyor. Bu arada Hükümet Meydanı’nda ilginç bir olay da yaşıyorum. Yasemin Devrimi’yle iktidarı devrilen Zeynel Abidin bin Ali makamından çıkıp aracına biniyor. Aracıyla yanımdan geçerken açık penceresinden göz göze geliyoruz. Böylesine polis devleti olan bir ülke için sıradan bir şekilde yanımdan geçip gidiyor.
Tunus için turizm çok önemli olmasına karşın hizmet sektörü hemen hemen hiç gelişmemiş. Tunus’ta çoğunlukla sadece yerel yemekler bulabiliyorsunuz ve bu da pek Türkler’e hitap eden lezzetlerden değil. Alışveriş yaparken esnafın insanı bezdiren ısrarlı tavırları ve ürünlerini 6-7 katı bir fiyatla satmaya çalışması, Tunus’un turizm sektöründeki bir başka ciddi handikapı.
Tunus’u en azından bu yaşananların düzelmesinden sonra ziyaret edeceklere önemli bir hatırlatma yapayım, eğer bu ülkeye gidecekseniz gezinizi organize eden seyahat acentenizi çok dikkatli seçin aksi takdirde büyük hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz…
 

Etiketler
Ynt: DEVRİME ADINI VEREN YASEMİN’İN ÜLKESİ: TUNUS

Paylaşım için çok teşekkürler.
2005 yılında eşimle tatilde Tunus'a gitmiştik. Gerçekten çok dost canlısı, konuksever ve kibar insanları var. Sosyal hayat ve temizlik açısından diğer arap ülkelerinden ayrılıyorlar. Çok temiz olmamakla birlikte Mısır, Suriye gibi Arap ülkelerinden çok daha temiz ve düzenli bir ülke.
Bu arada ben yemeklerini sevmiştim ama eşim markette bulduğumuz ETİ bisküvileri ile karnını doyurmak zorunda kalmıştı :(
Affınıza sığınarak bir iki resim paylaşmak istiyorum.
Hammamet'de kaldığımız otel:[attachment=1]
Matmata'da Starwars filminin çekildiği film seti ve bendeniz :smiley: : [attachment=2]
Roma Döneminden kalan ve gladyatör dövüşlerinin yapıldığı bir arena. El Djem, Roma İmparatorluğunun son noktası, Çöle açılan kapısı. Bu arenanın Colosseum tarzı mimarinin ilk örneği olduğu söylenir. [attachment=3]
Tuz Gölünde güneşin doğuşu [attachment=4]
Çölde yaşayan bir Berberi ailesinin evinden bir oda. [attachment=5]

100 0204


100 0280


100 0245


100 0301


100 0270
 

Ynt: DEVRİME ADINI VEREN YASEMİN’İN ÜLKESİ: TUNUS

Tunus da eğitim farkı var kadınların eğitimli oluşu önemli etken.
 

Ynt: Devrime Adını Veren Yasemin’in Ülkesi: Tunus

Cihat bey, siz çöle gitmişsiniz sanırım , biraz anlatır mısınız acaba, biz de düşünüyoruz da, kaldığınız otelin adı neydi, memnun kaldınız mı, çölde hangi şehre gittiniz ve nasıl ulaşım sağladınız acaba? şimdiden teşekkürler
 

Ynt: Devrime Adını Veren Yasemin’in Ülkesi: Tunus

aynı sorular yazıyı başlatan kişi içinde geçerli adını göremedim ama
 



Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,383
Mesajlar
1,517,440
Kayıtlı Üye Sayımız
172,041
Kaydolan Son Üyemiz
İsmail.s

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst