BamBina
Zirve
- Mesajlar
- 2,198
- Tepkime Puanı
- 1
Anadolu bölgesini hep merak ettiğimden, bir yerden başlamak gerekir diye düşdüm ve 2006 yılının başında Bitlis'e gitmiştim. İstanbul'dan ilk önce Van'a uçakla gitmiştim, ordan da Bitlis'te ki arkadaşlarım gelip alacaklardı.
Van'a indiğimde, hacıların uğurlanmasına denk gelmiştim. Havalimanı çok kalabalıktı ve ben o halkın içinde, biraz da Mars'tan düşmüş gibiydim. Etrafta çok sayıda çarşaflı teyze, sakallı amcal vardı. Bende ise, tam bir turist görüntüsü. Biraz dikkat çekmiş olabilirim ki teyzeler çocuklarını yanıma gönderiyorlardı. Kar yağdığı için, Bitlis'ten beni almaya gelecek olan arkadaş da geç kalıyordu ve ben de onu beklerken zamanımı çocuklarla geçiriyordum. Sohbet ettik, karla oynadık, fotoğraf çektik beraber... Sonra da teyzeler teker teker yanıma gelmeye başladılar. Kimim, neyim, nereliyim, ne için geldim, gazeteci miyim, derken teyzelerle de iyi bir sohbete daldık. Yaklaşık bir saat bekledikten sonra, arkadaşlar geldi ve Bitlis'e doğru yola çıktık.
Bitlis'e vardığımızda kar o kadar yağmıştı ki adımlarımızı zar zor atıyorduk. Ama, ben sevinmiştim, karı severim. Hatta evin bahçesinde kendimi kara atmıştım. Nasıl olsa içerde soba yanıyor, sıcak bir oda bekliyor, biraz da kar keyfi yapmak istedim. Sonuçta, Bosna'da kışın bir metrelik karla büyüdüm.
O akşam arkadaşların annesi çok güzel yemekler yapmıştı ve benim ilk kez yediğim yemeklerdi. Sabaha kadar süren keyifli sohbetten sonra, uykuya dalmıştık. Öğlen saatlerinde ilk uyananlardan bendim. Kahvaltı hazır olana kadar ve ekibin kalanı uyanana kadar, ben ailenin reisiyle kapının önünde ki karı temizlemeye karar verdim. Daha çok zararım oldum, sürekli düştüm ama, keyif aldım.
Gün içinde Bitlis'i biraz dolaştıktan sonra benim dikkatimi Bitlis kalesi çekti. Yapısı olsun, dinlediğim hikayesi olsun beni etkilemişti. O dönemde de okulumda staj yapmaktaydım ve kültürel araştırma tarzında kısa bir haber yapmam gerekiyordu. İşte orda haberin konusunu olarak Bitlis kalesini seçtim.
Van'a indiğimde, hacıların uğurlanmasına denk gelmiştim. Havalimanı çok kalabalıktı ve ben o halkın içinde, biraz da Mars'tan düşmüş gibiydim. Etrafta çok sayıda çarşaflı teyze, sakallı amcal vardı. Bende ise, tam bir turist görüntüsü. Biraz dikkat çekmiş olabilirim ki teyzeler çocuklarını yanıma gönderiyorlardı. Kar yağdığı için, Bitlis'ten beni almaya gelecek olan arkadaş da geç kalıyordu ve ben de onu beklerken zamanımı çocuklarla geçiriyordum. Sohbet ettik, karla oynadık, fotoğraf çektik beraber... Sonra da teyzeler teker teker yanıma gelmeye başladılar. Kimim, neyim, nereliyim, ne için geldim, gazeteci miyim, derken teyzelerle de iyi bir sohbete daldık. Yaklaşık bir saat bekledikten sonra, arkadaşlar geldi ve Bitlis'e doğru yola çıktık.
Bitlis'e vardığımızda kar o kadar yağmıştı ki adımlarımızı zar zor atıyorduk. Ama, ben sevinmiştim, karı severim. Hatta evin bahçesinde kendimi kara atmıştım. Nasıl olsa içerde soba yanıyor, sıcak bir oda bekliyor, biraz da kar keyfi yapmak istedim. Sonuçta, Bosna'da kışın bir metrelik karla büyüdüm.
O akşam arkadaşların annesi çok güzel yemekler yapmıştı ve benim ilk kez yediğim yemeklerdi. Sabaha kadar süren keyifli sohbetten sonra, uykuya dalmıştık. Öğlen saatlerinde ilk uyananlardan bendim. Kahvaltı hazır olana kadar ve ekibin kalanı uyanana kadar, ben ailenin reisiyle kapının önünde ki karı temizlemeye karar verdim. Daha çok zararım oldum, sürekli düştüm ama, keyif aldım.
Gün içinde Bitlis'i biraz dolaştıktan sonra benim dikkatimi Bitlis kalesi çekti. Yapısı olsun, dinlediğim hikayesi olsun beni etkilemişti. O dönemde de okulumda staj yapmaktaydım ve kültürel araştırma tarzında kısa bir haber yapmam gerekiyordu. İşte orda haberin konusunu olarak Bitlis kalesini seçtim.