BAYRAMDA MISIR ÇEKİMİ GÜNCESİ

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan SRDR34 Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 1
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 2,767

SRDR34

Ana Kamp
Mesajlar
40
Tepkime Puanı
0
Hemen hemen herkesin hayallerini süsleyen Mısır piramitlerin gizemi, Arap kültürü, bedevilerin yaşam tarzı, çöl havası, deve sırtında geziler, Nil Nehri turları ile bir çok insanı cezbeden bir ülkedir. Son yıllarda ise bu gizemin ve farklılığın içine bir de modern oteller, lüks tatil anlayışı eklenince, Mısır farklı zevklere hitap etmeye de başladı. Mısır’da Arap kültürünün mistizmini modern tatil anlayışıyla birleştirmek isteyenlerin tercih ettikleri yerlerin başında ise bu ülkenin ünlü tatil beldesi Şarm El Şeyh geliyor.. Bu düşünceler içinde bu hafta da Sharm El Sheikh’i çekelim diyoruz…
Bayramın ilk günü yola çıkıyoruz. 1 saat 55 dakika sonra Kahire Havalimanı’na iniyoruz. İner inmez rehberi arıyorum, bizim geleceğimizi beklemiyor. Tur acentamız kapı vizesi alamayacağımızı düşünerek bize sormadan programımızı iptal etmiş. Kahire havalimanında kalakalıyoruz. Buradan bizi alacak araçla Sharm El Sheikh’e geçecektik. Programımız iptal edilince araç da yok. Rehber geldiğimizi ve aracı beklediğimizi öğrenince alelacele geliyorum diyor. Tabii Arap ülkelerindeki 5 dakikanın bile saatler sürecek bir 5 dakika olduğunu bildiğim için havaalanında saatler geçirmeyi göze alıyorum, yapacak bir şey yok. Yaklaşık 2 saatlik bir beklemenin ardından rehber araçla geliyor. Erken geldi diyorum… Burada bayram bizden bir gün geç olduğu için arife gününe denk gelmemiz büyük şans, yoksa bu durumu bayramda yaşasak bayramı Kahire havaalanında geçirebilirdik. 1 hafta önceki Tunus seyahatin sonrasında burası da pek iyi başlamıyor.
Araca biniyoruz. Kahire’de bir şeyler atıştırdıktan sonra biraz da sunucu ve kameramana Kahire turu yaptırdıktan sonra Sharm’a doğru yola çıkıyoruz. 500 kilometrelik yolculuğumuz yaklaşık 8 saat sürüyor. Sınai yarımadasında çölün ortasında dümdüz bir yol üzerinde son derece keyifli bir yolculuk gerçekleştiriyoruz. Şimdilik her şey iyi gidiyor…
Çölün ortasında sık sık güvenlik noktasında durdurulup pasaportlarımız kontrol ediliyor. Daha önce defalarca geldiğim Mısır’daki bu uygulama beni şaşırtıyor. Yollarda son derece ciddi ve sık polis kontrolleri var. Hava kararınca farların aydınlattığı yolda kum fırtınalarının asfalt üzerindeki görsel şölenlerini seyrederek gece 11 gibi Sharm’a varıyoruz. Bizi bir otele götürüyorlar. Raddisson’da yer ayırtmıştık. Geldiğimiz otel Na’ama Bay’de yıldızı bile olmayan bir otel. Radisson’da yer olmadığını söylüyor rehberimiz. Kötü bir otel. Yatak çarşafları bile değiştirilmemiş. Yorgunluktan sızıyoruz hiçbir şeyi düşünmeden. Sabah kalktığımızda duş almak için banyoya giriyoruz, sular akmıyor, oda iğrenç kokuyor. Rezervasyon yaptırdığımız Radisson’da kalmak istediğimi söylüyorum Türkiye’deki operatörü arayarak. Mısır bayrama girdiği için Kahire’deki operatör tatile gitmiş. Güç bela ulaştıklarında elinden geleni yapacağını söylemiş. Müjdeli haber geliyor. Radisson tamammış ama bulunduğumuz yerden yaklaşık 50 km uzakta. Günü kaybetmemek için kahvaltıdan sonra eşyalarımızı araca koyuyoruz. İstemediğim halde bize ayarlanan rehberimiz bugüne kadar gördüğüm en yalancı ve yüzsüz rehber. Daha önce katıldığım turları olduğundan belki 10 kat fazla ücretle satmaya çalışıyor. Glass Boat turu da bunlardan biri. Su altı güzelliklerini göstermek için tasarlanan altı cam olan teknelerle yani Glass Boat’larla çekim için tura çıkıyoruz.. İndiğimizde rehber turun parasını istiyor ama snaki tur parasını değil tekneyi satın almışız da onun parasını istiyor. Sadece hak ettiği ücreti veriyorum. Ve asla bize tur almamasını söylüyorum. Turları ondan almazsam aracı kullandırtmayacağını söylüyor. Ve gerçekten aracını kullandırtmadığı gibi hiçbir yere gelmiyor, hiçbirşey anlatmıyor. Allahtan defalarca gittiğimden dolayı yarı Sharm El Sheikh’li sayılırım. Bu yüzden oraları neredeyse İstanbul kadar iyi biliyorum.. Ancak Sharm en son gördüğüm halimden sonra oldukça değişmiş. Eskiden çöl olan yerlerde bugün dünyanın en ünlü otelleri yer alıyor. Yalnız güvenlik beni şaşırtıyor. Sharm’a girişte, çıkışta, yolun ortasında kalın tümsekler yapılmış ve yoldaki barikatlar, güvenlik noktasına gelirken zikzaklı bariyerler ister istemez sizi durduruyor. Yani buradan kimsenin kaçma şansı yok. Tekerlekli seyyar çelik siperlerin ardında otomatik silahlı polisler teyakkuzda karşılıyor sizi. Sharm’a girişte ve çıkışta aracınızın plakası not ediliyor. Sharm’ın içinde de aynı şekilde her 50 metrede nöbet tutan sivil polislerin haricinde 2’şerli olarak devriye dolaşan polisler sanki her an bir olay çıkacakmışcasına gerginler. Olağanüstü bir şeyler varmış gibi görünse de panik havası yok. İfadesiz yüzlerinden neler olup bittiğini anlamak mümkün değil.. Günümüzde yaşanan olayları görünce acaba perşembenin geleceği çarşambadan belli olurmuş mu sözü aklıma geliyor…
Tekneden inince Radisson’a geçiyoruz. Yerimiz hala ayrılmamış. Eşyalarımızı bırakıyoruz. Akşama yerimizin hazır olacağını söylüyorlar. Tekrar şehre dönüyoruz. Bir şeyler atıştırdıktan sonra hava karardıktan sonra çekim yapacağımız Old Market için akşamın olmasını bekliyoruz. Çekimi akşam yapacağız çünkü hava çok sıcak olduğu için meydanda kimse yok. Kimsenin olmadığı bir çekim de işimize yaramıyor. Burada havaların sıcak olmasından dolayı hayat gece başlıyor. Akşam 8’den sonra kıpırdanmaya başlayan başlayan ortalık gece 10-11 gibi hareketleniyor, sabah 4-5’e kadar hız kesmeden devam ediyor. Yani gece yaşayan bir kent. Akşam olunca Old Market’e geçiyoruz. Çekime başlarken yanımıza 2 sivil polis geliyor. Çekim iznimizi soruyor. Daha önceki çekimlerde kimse bizden bunu istememişti. Ancak şimdi istiyorlardı ve bizim çekim iznimiz yoktu. Çekimi bırakmamızı söylüyorlar. Çekim yapabilmemiz için Old Market’ın güvenliğinden sorumlu başkomiserden izin alacaklarını söylüyorlar. Dükkan sahipleri de araya girip çekim yapma izni verilmesi için ısrar ediyorlar. Demeye kalmadan telsizle çağrılan beyaz üniformasıyla başkomiser geliyor. TRT diyoruz, devlet televizyonu diyoruz ama nuh diyor peygamber demiyor. İzni emniyet müdürünün verebileceğini söylüyor. Bizi bir taksiye bindirip Arapça bir şeyler söyleyip emniyet müdürlüğüne yolcu ediyorlar. Taksiciye kendisine ne söylediğini soruyorum. Sadece sizi emniyet müdürlüğüne götürmem söylendi diyor. Emniyet müdürlüğüne gidiyoruz. Taksici de bizimle geliyor. O gecenin sorumlu emniyet müdürüne çıkıyoruz. Bir saate yakın bekledikten sonra izni verdiğini ama turizm polisine de gitmemiz gerektiğini söylüyor. Turizm polisine gidiyoruz, taksici de bizimle geliyor yardımcı olmak için. Buradaki polisler kırık dökük İngilizceleriyle amirlerine yönlendiriyorlar. Bir odaya giriyoruz. Her ne kadar görünüşleri kaba saba insanlara da benzeseler son derece iyi niyetli iki amir bizi karşılıyor. Bizim pasaportlarımızı, taksicinin de ehliyetini alıyor. Bir şeylerin ters gittiğini anlıyorum… Bu esnada İstanbul’daki programın koordinatörü de olan arkadaşımı arıyorum, durumu özetliyorum. Panik yapmamaları gerektiğini belirtiyorum. Ancak bir 5 dakika sonra cep telefonum çekmeyince bana ulaşamayıp panik halde Dışişlerini ve Türkiye’nin Mısır Büyükelçiliğini gece geç vakit teyakkuza geçirdiğini sunucumuza gelen telefonla öğreniyorum. Neredeyse kriz çıkacak. Hem de çekmeyen bir telefondan dolayı… Yanlış anladıklarını, durumumuzun iyi olduğunu, kendilerini sık sık arayıp durumdan haberdar edeceğimi söylüyorum. Bu esnada oradaki komiserlere de durumu kısaca özetliyorum. Devlet televizyonu olduğumuzu ve gezi programı çekimi için orada bulunduğumuzu açıklıyorum. Sürekli not alıyorlar bu esnada çay ikram ediyorlar. Öğlenden beri aç olduğumuz için gözüm masadaki kurabiyelerde. Çayı aldıktan sonra onlar ikram etmeden kurabiyelere uzanıp tüm sempatikliğimle teşekkür ediyorum. İstediğiniz kadar alabilirsiniz diyorlar. Ardından sigara ikram ediyorlar. Mısır’a ne zaman geldiğimizi, ne zaman ayrılacağımızı, hangi otelde kaldığımızı, nereleri ne kadar çektiğimizi soruyor. Söylüyorum not alıyorlar. Sonra kameradan çektiklerimizi izleyip söylediklerimizle karşılaştırıyorlar. Dediklerim çıkıyor, sorun yok… Dışarıya çıkmak istiyorum hava almak için. Odadan çıkıyorum ama bahçeye çıkmak istediğimde nöbetçi önümü kesip dışarıya çıkartmıyor. İşte o anda aslında gözaltında olduğumuz kafama dank ediyor, her ne kadar kibar davranılsa da… Bu esnada karakolda bir koşuşturma başlıyor. Herkes ilkokul çocuğu gibi koridorda tek sıra haline geçiyor. Bir emniyet müdürü karakolu denetlemeye gelmiş. Herkesi gözlerinden korku okunuyor. Burada alt-üst ilişkisi farklı bir şey… Bu arada orada olmamız yaklaşık 6 saate yaklaşmış durumda. Bu esnada bir ton yazışma yapılıyor pasaportlarımızın fotokopileriyle. Sanırım hakkımızda istihbarat topluyorlar… Bu esnada taksici sık sık gitmek istediğini söylüyor ancak her gitmek istediğindi söylediğinde sıkı bir azarla adamı kapı arkasında sus pus yapıyorlar… Adam birkaç defa gitmek istediğini söyleyip her defasında azarlanınca sanırım korkup bir daha bunu söylemeye cesaret edemiyor. Yaklaşık 7 saatlik zorunlu misafirlikten sonra komiser biz çekim izni beklerken “Mısır’a hoş geldiniz” diyor.. Çekim yapmamamız konusunda sıkı sıkı uyarıyor. “Mısır’a hoş geldiniz” sadece bizim serbest kaldığımız anlamına geldiğini anlıyoruz. Ancak her şey bununla bitmiyor. Valiye gidip onay da almak gerekiyormuş. Yanımızda bir polisle elimizde dosyalarla valiliğe gidiyoruz. Taksiden inerken alacağım cevabı bildiğim halde taksiciye gelip çevirmenlik yapar mısın diye takılıyorum. Taksici hayalet görmüş gibi, parasını alıp arkasına bakmadan son hız uzaklaşıyor. İmzaları attırıp tekrar karakola dönüyoruz ve nihayet özgürüz. Ancak çıkınca kameraman ve sunucu kızımız son derece gergin. Bu onların ilk olumsuz durumla karşılaşmaları. Sunucu kızımız çıkınca kimsenin özgürlüğünü o kadar kısıtlamaya hakkı olmadığını söylüyor. Gülerek ucuz atlattığımızı söylüyorum, bu şekilde girip 1 ay haber alınamayan haberciler bildiğimi söylüyorum. Bana kızgın, neden polislere müdahale edip erkenden çıkmamışız. Bu sefer kameraman kimsenin birkaç saatten fazla kendisini orada tutamayacağını söylüyor. Sözün bittiği yer burası olsa gerek… Böyle insanları nereden bulup da başıma sardılar diyorum kendi kendime… Otele gidiyoruz ancak bu seferde otelde yerimiz olmadığını söylüyorlar. Anlatmaya çalışıyorum gündüz geldiğimizi akşama yerimizin hazır olduğunu söylediklerini söylüyorum. Gecenin 3’ünda artık yatmak istiyorum. Yorgunum ve sinirlerim gerilmiş durumda. Israrla olmadığını söyleyince bağırış çağırış 2 oda buluyoruz. Ama sabah 11 gibi odayı boşaltmamızı istiyorlar. Çekim de yapamayacağımız için o saatte kalkmaya niyetim yok. Ama sabah 10 gibi kalkıp kahvaltıya gidiyoruz. İstanbul’daki turizm acentesine durumu anlatıyorum. Rehberimiz otele gelip tamam, diyor sorun yok, hallettik diyor. Bu sözle birlikte bizler havuz başında rahat rahat otururken 12 gibi odamıza gittiğimizde eşyalarımızın olmadığını görüyoruz. Zimmetli digital kamera ve diğer ekipmanlar kapı önünde. Çıldırıyorum. Rehber durumu açıklıyor resepsiyondakilere bir kez daha. Eşyalar odalara geri dönüyor. Programı kurtaracak kadar çekim yapma konusunda kararlıyım. Elimizde yakalanana kadar çektiğimiz görüntüler var. Allahtan görüntülerde sakıncalı bir şey yok diye görüntüleri geri vermişlerdi. Bu sefer şansımı çölde arayacağım. Her şey denizle sınırlı değil ya…
Şehrin arkasında uzanan Sınai Dağları ve çöl de değişik deneyimler sunuyor…
Safari için de oldukça ideal bir çöle sahip. Musa Peygamber’e on emrin verildiği Tur Dağı, Sen Katerin Kilisesi, ATV yani 4 tekerlekli motor safarisi, deve turları, her ne turistik de olsa Bedevi yaşamını ve kültürünü yakından gözlemleyebileceğiniz Bedevi Çadırında bir akşam yemeği durumu kurtaracak görüntüleri sağlayacağını düşünüyorum. Hrum Vadisi’nde çöl yaşamını çekmek için yola çıkıyoruz. Yine bir sürü güvenlik noktasından geçip çölde ilerliyoruz. Belli bir noktan sonra ATV’lerle yola devam edeceğiz.
Uçsuz bucaksız çölde akşam saatlerinde yaptığımız ATV turunda gün batımının kızıllıkları çöller ve dağlar üzerinde yaptığı ışık oyunlarıyla eşsiz bir güzellik sunuyor bizlere… Saatte zaman zaman 60 kilometreye varan bir hıza ulaşarak konvoy halinde yaklaşık 3 saat çölde dolaştıktan sonra burnunuzun deliklerine kadar toz toprak içindeyiz; ama buna değdi, görüntü alabildik. Asıl amacımız Sahram Meşua’yı çekmek. Sahram Meşua Hz Musa’nın Firavun’ asasıyla Kızıldeniz’i asasıyla ikiye böldüğü yerdeki ikiye ayrılmış kayaya verilen isim… Çölde gün batımında ATV turunu, deve turlarını ve Sahram Meşua’yı çekiyoruz. Yemek için Bedevi çadırına geçiyoruz. Nane çayı, bedevi yaşamı Tennura dansı, göbek dansı, kuzu çevirme derken umulmadık bir şey oluyor ve çölde devriyeye çıkan polislere yakalanıyoruz. Çölde polislerin devriye gezmesi alışılmadık bir şey, hiç beklemiyordum ama ben görmeyeli 4 yıl içinde Mısır çok değişmiş. Ve tabii ki yine çekim iznini soruyorlar. Neyse ki oradaki Mısırlılar’ın da araya girmesiyle çölde pek önemsemiyorlar çekim iznimiz olup olmadığını çok şükür. Rahatlıyoruz. İlk defa huzurluyum geldim geleli. Oteli olan, karnı doymuş ve programı kurtaracak görüntülere sahip olmanın huzuruyla ilk defa rahat bir uyku uyuyacağım.
Planımda son bir çılgınlık olarak ertesi gün Ras Muhammed Milli Parkı’na yapılan bir tekne turuna katılıp gizlice çekim yapmak ve programı kurtarma var. Sabah erkenden kalkıp teknelerin kalktığı yere geliyoruz. İnanılmaz bir sıra… Rehberimiz bize bir takım kağıtlar getiriyor doldurmamız için. Hangi otelde hangi odada kaldığımdan ev adresimize, pasaport numaramıza değin bir sürü bilgi isteniyor. Dolduruyoruz. Sıra bize geldiğinde neden bu kadar ağır ağır ilerlediği anlaşılıyor sıranın. Teknelerin kalktığı yere gideceğimiz kapının girişine X-Ray cihazı koymuşlar ve herkes tek tek aranıyor. Sanki havaalanı… Kamera için yalanım hazır, güvenlik sebebiyle otelde bırakamadık. Kameramana sıkı sıkı tembihliyorum sakin ol yeter diye. Allahtan kamera çantasını açıp bakmıyorlar bile… Tek aksilik yarım saatlik mesafedeki Ras Muhammed yerine 2 saat mesafedeki Tiran Adası’na giden tekneye alınmış biletler.. Yola çıkıyoruz tekne 1 metre aşağı 1 metre yukarı 2 metrelik salınımlarla ilerliyor açıkta. Çekim yapmak zor. Ancak durunca çekim yapabiliyoruz.. Neyse ki denize girenlerle çıkanlarla durumu kurtarıyorum tüm olumsuzluklara rağmen. Artık rahatım.. Dükkanı kapatıyoruz…
Artık Sharm’ın tadını sayılı saatler içinde de olsa çıkarma sırası bize geldi. Gece 12’ye kadar eğleniyoruz. Ve otele dönüyoruz. 2 saat kadar uyuyup kalkıyoruz. Saat sabaha karşı 3 gibi bizi Kahire’ye götürecek aracımız geliyor. Araçta uyumaya çalışırken yola çıkalı daha yarım saat bile olmadan şoför direksiyonda uyuyunca yoldan çıkıyoruz. 3 gün 3 gecedir neredeyse hiç uyumadığını son 24 saattir ise gözünü kırpmadığını söylüyor. Hemen ilk dinlenme yerinde durup çay kahve içiyoruz. Daha dinlenik olduğumu, bu yüzden direksiyona benim geçeceğimi söylüyorum. İtiraz bile etmiyor. Direksiyona geçip yola çıkarken zavallı genç oturur oturmaz derin bir uykuya dalıyor… Arada bir uyanıp etrafına bakıp doğru yolda olup olmadığımıza ve benzin durumuna bakıp yatıyor. Neyse ki bir maceramız daha sona ererken başta mesleğimizin duayeni sevgili Coşkun Aral olmak üzere diğer gazeteci arkadaşlarla buluştuğumuz uzun yolculuklarda zaman geçirmek için birbirimize anlattığımız hikayelerimize bir yenisi ekleniyor…

4


8


10


21


31
 

Etiketler

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,425
Mesajlar
1,517,775
Kayıtlı Üye Sayımız
172,070
Kaydolan Son Üyemiz
cipokko

Çevrimiçi üyeler



Geri
Üst