Avd Balkan Ülkeleri Gezisi 2014

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan tayfunvw Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 51
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 32,847

tayfunvw

Kamp II
Mesajlar
209
Tepkime Puanı
7
Yer
istanbul
Web
tayfunsunayezgi.blogspot.com
9 ülkeyi kapsayan 3400 km'lik gezimiz nihayete erdi. Kürkçü dükkanına döndük. Katılan 9 aracın 8'i 30 yaş üzeri araçlardı. En ufak problem yaşamadan, katılımcıların sağduyuları, olgunlukları ve gezgin olmaları sayesinde gezimizi büyük bir keyifle tamamladık. Kah kamplarda, kah otoparklarda, benzincilerde kaldığımız geziyi kaleme alma zamanı geldi. Aklımda kalanıyla ülke ülke hatıraları, yolun getirdiklerini sizlerle paylaşacağım.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Su gibi gittik su gibi geldik !

Tam 1 yıl öncesiydi, İğneada'da düzenlediğimiz Bus Meeting'e ülke konvoyları yavaş yavaş giriş yaparken plakası RO olan birkaç bus ve vosvos'da giriş yaptı. Misafirleri karşılarken o saniye zaten uyanmıştım. Sıra Romanya'da idi. Meeting bütün hızı ve coşkusuyla devam ederken son gece organizasyonun katılımcıları 'o kafayla' 2014 5. Bus Meeting'i Romanya'ya kilitleyiverdi :smiley: Ve bizim rota'da belli oluverdi ....

Hal böyle olunca biz de hazır Romanya'ya kadar gideceğiz bari bütün Balkanları gezelim diyerek oturduk harita başına rotalar çizdik. Yok ordan gidelim yok burayı da görelim derken Bulgaristan (Burgas, Rusçuk), Romanya (Bükreş, Cariova), Sırbistan (Belgrad), Bosna Hersek (Saraybosna, Mostar), Hırvatistan (Dubrovnik, Bar), Karadağ (Kotor, Budva), Arnavutluk (Tiran), Makedonya (Ohrid, Üsküp), Yunanistan (Selanik, Dedeağaç) gibi bir rotayı son olarak belirledik. Yola çıkınca da %99 bu rotaya'da uyduk. Katılımcı sayısı ilk 3 ay 100 civarı iken, 3 ay kala 50'ye yola çıkarken 9 araca düştü. Bu sayı AVD konvoyuydu. bizim haricimizde 8 araç daha değişik yollardan Romanya'ya vardı. Hazırlıklar, araç bakımları vizeydi, Green Card'dı derken vakit geldi. Google 3.400 km gideceksiniz buyurdu. Eyvallah, yolda olmak da güzel kalmak ta diyerek taktık bire vurduk Edirne yoluna.

BULGARİSTAN

İnsanları potansiyel suçlu ilan eden çok bilmişlerin uyarılarını zerre kadar takmayıp Hamzabeyli gümrük kapısından daldık komşuya. Bir ülkeye ilk girmek hep heyecanlandırır beni. Taş çatlasın 1 km ileride bambaşka hayatlar yaşanır, araçlar, diller değişiverir. Bulgaristan'a girince de aynı hisler oluştu. Bulgaristan'ın uçsuz bucaksız ovalarından, ıssız köylerinden geçerek Burgas'a vardık. Tipik bir Karadeniz şehri Burgas. Sosyalist dönemden kalan halka bedava dağıtılan ama bakımsızlıktan viran halde olan apartmanlar (ki bütün eski Yugoslavya ülkelerinde de var) dikkati çekiveriyor. İlk günü Burgas şehir merkezine yakın bir otelde geçiriyoruz. Fiyatlar komik. 3 kişilik aile için 20 euro ödedik . Akşam şehre indik, gezdik dolaştık. ilk dikkati çeken insanların rahatlığı. kimse kimseye karışmıyor. Kargaşa ortamı yok. Çarşı pazar gezip, yerel lezzetlerin tadına baktıktan sonra otele dönüyoruz. Sabah Rusçukta Bulgar VW'ciler ile buluşmak için yola çıkacağız.

İvan (VW Bus Meetingin fikir babalarından, DJ) eşliğinde yola çıkıyoruz. Yolumuz uzun. Tek gidiş tek geliş ama düzgün bir yoldan, uçsuz bucaksız günebakan tarlalarını seyrederek ilerliyoruz. Yol dümdüz, ara sıra uzaklarda Bulgar köyleri görülüyor. Hava sıcak, yol kalabalık değil. Tek tük Rus yapısı mavi kamyonlara rastlıyoruz. Kahvaltı etmeden çıkmıştık yola. Bir Türk köyünden geçerken İvan'ın yönlendirmesiyle bir pakela'dan kahvaltılık poaça - börek karışımı hamur işlerini mideye indirdik ve yine yola koyulduk. Keyifli ve uzun bir yolculuk sonrası Rusçuğa vardık ve konvoyun yarısı kayboldu. Buluşma yerinde bir tek İvan, ben ve Bülent Abi varmıştık. Derken Yunanistan'dan yola çıkan Peter'e rastladık. Bu arada Bulgar konvoyu ile buluşmuş 1 yıllık hasretliği gidermeye koyulmuştuk. Telefon trafiği sonucunda bizimkilerin başka bir yoldan gümrüğe vardıklarını öğrenip yola koyulduk.

Artık Romen sınırında gümrük sırasındayız.

P1017905


P1017914


P1017904


P1017907


P1017918
 

Etiketler
Ynt: Avd Balkan Ülkeleri Gezisi 2014

ROMANYA

Bulgaristan'ın Rusçuk şehri bu ülkedeki son noktamızdı. Bulgaristan topraklarından çıkıp 1952'de yapılmış sosyalizm mimarisi kokan bir köprüden Tuna'yı aşıp Romanya topraklarına vardık. Bu Tuna ile ilk karşılaşmamız. Son olmayacak ve 1000 km'ye yakın kah sağımızda kah solumuzda bütün heybetiyle boy gösterecek. Gözümüz Tuna'da, tekerimiz köprüde Romanya'ya varıyoruz. Sorunsuz ve hızlı bir şekilde gümrüksel mevzuatları aşıp konvoy şeklinde yola devam ediyoruz.

Çok keyifli bir yolda değiliz. Çukuru ve trafiği bol. Romanya'yı Bulgaristan ve Türkiye'ye ulaştıran bir yol olduğundan TIR dolu. Şirin konvoyumuz ilgi çekiyor. Korna çalanlar, el sallayanlar... Ufak köylerden, ara sıra Roman yerleşkelerinden ilerliyoruz.

Bükreş çok yakınımızda, şehir trafiğine girmemek için tercih ettiğimiz yan yol çok enteresan. Böyle bir trafiği, keşmekeşi bizim memlekette bile görmemiştim. Tam bu sırada patlayan fırtına olayı daha da karışık hale getiriyor. Yaklaşık 2 saat bu yolda debeleniyoruz. Konvoy dağıldı, önce arkamdaki Türk grubu sonra en öndeki Bulgar grubu kayboldu. Biz 2 Türk 2 Bulgar araç kala kaldık. Allahtan Bulgarlarda GPS vardı da Bükreş'e 25-30 km uzaklıktaki Buftea'yı bulduk.

Trafikten ve fırtınadan bunalmış bir vaziyette alelacele, alışveriş bile yapmadan 4. Bus Meeting'in yapılacağı Baza Turistik tesislerine daldık. Romen arkadaşlar hemen karavanları koyacağımız alanı gösterdiler. Yerleşirken yağmurda dinmiş, alana yakın süpermarketten alışveriş yapılmış, stoklar sağlanmıştı bile.

Buradan başta Gabi olmak üzere Romen VW severleri kutlamak istiyorum. Türkiye'de yaptığımız 3. Bus Meeting'de çıtayı biraz yükseltmiş, katılımcılara unutamayacakları günler yaşatmıştık. Yükselen çıta kafalarda -ki biz de dahil 'bakalım nasıl olacak, becerebilecekler mi' soruları oluşturdu. Çok da güzel becerdiler. Seçilen alan ufak ama kullanışlıydı. Ekstradan havuzu, barı vardı. Müzik programı ve tek başına program olan 'Vasco the Patch' harikaydı. Geç saatlere kadar eğlenildi, şarkılar söylendi, halaylar çekildi. Alanda yaklaşık 140 araç, 300 - 350 civarı katılımcı vardı. Romanya, Bulgaristan, Türkiye, Sırbistan, Yunanistan kalabalık şekilde katıldı. Bunlar harici Avusturya, Macaristan, İtalya ve Almanya'dan münferit katılımcılar da yok değildi.

Buluşmanın 2. günü bütün Türkiye ekibi bir belediye otobüsüne doluşup Bükreşi gezmeye gittik. Şehri city tour otobüsüyle gezdik. Bu tur otobüsleri hemen hemen her şehirde bulunuyor ve görülebilecek yerleri devamlı turluyorlar. Otobüsten dilediğiniz yerde inip pass biletle tekrar binebiliyorsunuz. Şehir çok güzel planlanmış. Büyük meydanlar, geniş caddeler, parklar hemen göze çarpıyor. Heybetli tarihi binalar, şehri süsleyen heykeller şehrin 19. yüzyıldaki şaşalı ve zengin halinin göstergesi. Sosyalist yılların da etkisi binalarda, otomobillerde, sanayi yapılarında hala yaşıyor. Eğlence yerleri, barları, cafeleri tıklım tıklım dolu. Büyükçe bir meydanda inip bit pazarını gezdik, hemen yanı başındaki sokak kebapçısında karnımızı doyurduk. Eski şehri sokak sokak gezip akşamı ediverdik. Anlaştığımız 6 taksiye doluşup hava kararmadan Buftea'ya geri döndük.

2 günlük program göz açıp kapayıncaya kadar geçti ve 6 Temmuz sabahı yol hazırlıkları başladı.

Sabahtan yola çıkıyoruz ve amaç Sırbistan sınırını geçmek. 380 - 400 km'lik bir rota bu. (Hedefimiz Piteşti, Slatina, Cariova'dan geçip sınır ve liman şehri olan Drobeta-Turnu Severin' e varmak) Bükreşten çıkıp karavanları dümdüz Romanya ovalarına vurduğumuzda bu kadar ıssız yollardan geçeceğimiz kimsenin aklına gelmemişti. Tek gidiş tek geliş yol bomboş. Ara sıra karşımıza Zastava, Yugo gibi eski Yugoslav otomobilleri çıkıyor. Sanırım ülkenin nüfusundan kaynaklanıyor ki yolda 'dinlenme tesisi' gibi bir yer malesef yok. İlerleyen saatlerde telsizlerden "acıktık" anonsları yükselmeye başladı, ne varki en ufak bir tesise rastlayamıyoruz. Kaybolma, zaman kaybetme endişesinden şehir merkezlerine de girmedik. Dümdüz bir ovada sorunsuz ve kesintisiz ilerlemeye devam ediyoruz. Artık açlığın zirve yaptığı bir sıra Severin'e varıyoruz. Ümidimiz bir fast food bulup karın doyurmak ama ne mümkün, yok oğlu yok. Tam o sıra Carrefour tabelası görüp otoparkına giriveriyoruz. Ufak bir Carrefour ama içinde hazır pişmiş yemek servisi yapıyor. Ve biz aç Türkler hemen olaya dalıyoruz.

Tok bir vaziyette yola çıkmamızdan 10 dakika sonra yeniden tüm heybetiyle Tuna Nehri karşımıza çıkıyor. Aman allahım ne muhteşem bir nehirdir bu. Çok ama çok büyük, kendi kazdığı yatağında sakin sakin akıyor. Tuna'nın karşı kıyısı Sırbistan ve bu günlük bizim Tuna üzerindeki iki ülkeyi birleştiren köprüden geçmekten başka bir işimiz yok.

Ve sırada Sırbistan ....

20140704 115438


20140704 153257


20140704 153648


20140705 135114


P1017954
 

Ynt: Avd Balkan Ülkeleri Gezisi 2014

samimi yazıya dökülüşü ile,güzel geçtiği öngörülü bir paylaşım,işaretimizi koyalım,haberdar olalım.
 


Ynt: Avd Balkan Ülkeleri Gezisi 2014

Okumaya başlayınca ara vermeye izin vemeyen bir anlatım. Resimlerini gördüğüm vw-Bus ve LT ile hatıra ve maceralarım oldukça çok. Ayrıca Belgrad-Budapeşte arasındaki Tuna kıyılarından da iki hafta önce gezerek geçtiğimiz için, okurken heyecanlandım. Devamını aynı heyecanla bekliyorum.

Paylaşım için teşekkürler.
 



Ynt: Avd Balkan Ülkeleri Gezisi 2014

SIRBİSTAN :

Romanya'nın Sırbistan'a sınır şehri olan Severin'deki yemek macerasından sonra karnımız tok sırtımız pek olarak Tuna nehri üzerindeki elektrik santrali & köprü karışımı bir yapıdan gece 23.00 civarı Sırbistan topraklarına ayak basıyoruz. Bulgaristan'dan yaptırdığımız Green Sigorta bu ülkede geçmiyor fakat gümrük memurları bakmıyorlar bile.

Köprü çıkışında konvoyca yaptığımız kısa istişareyle 3 araç Belgrad'a devam geri kalanlarımız Tuna kıyısına yakın bir kasaba'da konaklama kararı aldık. Haritada en yakın yerleşim Kladusnica kasabası. Ufak ama sevimli bir kasabadayız. Konakladığımız yer yürüyüş yolu, plaj voleybolu ve spor parklarını içinde barındıran bir sahil. Araçların yatmaya hazırlanması, bir iki soğuk içecek, günün değerlendirilmesi, yol yorgunluğu ve sabah.... Saat 07.00, güneş Tuna'yı pırıl pırıl aydınlatıyor. Karşı kıyı Romanya. Plajda antreman yapan bir spor okulu. Koşu yapanlar, bisiklete binenler. Yaşayan bir kasabadayız....

Oyalanmamak gerek Belgrad 250 km. Yola koyuluyoruz. Solumuz dümdüz bir duvar... Sağımızda 10 mt ağaçlık sonrası Tuna... Bu nasıl bir manzaradır. "Söylemeden geçemeyeceğim çok yanıltıcı bir tünel girişinde bir kamyonla yüz yüze gelme tehlikesi atlatınca manzaranın benim için pek önemi kalmadı ! ". yola çıkalı 1 saat olmadan bir seyir terasında kahvaltı molası veriyoruz. Manzara enfes.. Tuna büyükçe bir gölet yapıyor, ve yamaçlardan devasa bir havuz gibi görünüyor. Demlenen çaylar, kahvaltılıklar, fotoğraf çekimleri derken bir saati geçkin oyalanıyoruz. Yine yol. Güzel temiz köyler, Zastava'lar, Yugo'lar, Sovyet geçit törenlerindekilere benzeyen koca kamyonlar arasından Belgrad'a otobana da girerek akşamüstü 14.00 civarı varıyoruz. Şehir girişlerinden nefret ediyorum. koca karavanı şehir içinde kullanmak hiç keyifli değil. Hele ki bizim trafik kurallarına uyma-ma alışkanlıklarımızda eklenince sıkıntı büyüyor. Mesela yaya "yaya kaldırımına" ayağını atıp sallana sallana geçiyor, tam kalkarken 2 kişi daha yola iniyor ve araçlar kuzu kuzu bekliyor. Tabii ki doğrusu bu ama alışmak zaman alıyor... Dönüşte Türkiye'de denedim. Tekirdağ merkezde yaya kaldırımında bekleyenlere durup yol verdim. Anlamadıkları bir yana, esas arkadakilerin kornaları ... hemen sıvıştım :smiley:

Çokta aramadan araçları koyacak yer bulduk. " Genel olarak Balkan ülkelerinin özellikle başkentlerinde otopark pahalı. bizde ispark genelde sınırsız 5 TL ise oralarda 24 saate 15 euro civarı ödenir." Bu işi halledip, öncü bir grup temiz bir hostel buluyor ve yerleşiyoruz. Ve kendimizi Belgrad'a salıyoruz.

Çok güzel bir şehir... Zengin krallar burada, Osmanlı burada, sosyalizmin Avrupa cephelerinden birinin başkenti... Gez, gez bitmiyor. Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği yer burası. Sosyalist metal yığını köprüler Belgrad'ı ve Nova Belgrad'ı birbirinde ayırıyor. Nova dediğime bakmayın. 90'ların İstanbul'unu andırıyor ve bizi ilgilendirmiyor.

Yürüyerek meşhur Moskova otelinin önünden geçiyor, güzel bir meydana varıyor ve dağılıyoruz. Kimimiz cevatcici köftesi kimimiz dürümvari yerel tatların peşinde. Güzel bir geceden sonra hostelimize yorgun bir şekilde dönüyoruz.. Sabah erkenden bir pakela'dan aldığımız börek ve meyva suyuyla kahvaltı. hostelden çıkıyoruz. Ben ve Birol abi havasoğutmalılardan birinin sıkışan süpapları için otoparka giderken, diğerleri son bir şehir gezmesine çıkıyor. Sırbistanlı VW sever dostumuz Miço ve ustasının yardımlarıyla sorun hallediliyor ve artık çıkma vakti.

Öğlen 12 civarı yine yoldayız ama artık Bulgaristan ve Romanya düzlükleri yok.Yol yine tertemiz köylerden, sürekli artan yeşilliklerden, sık ormanlardan ilerlemeye devam ediyor. Hava kararmaya yüz tuttu ve ilk defa şöför camını kapadım. Yükseliyoruz, devamlı ve tatlı bir eğimle yükseliyoruz. Büyük bir benzincide duraklayıp Sırbistan dinarlarını elden çıkarmak lazım zira köşeyi döner dönmez yine bir köprü ve yine bir sınır....

DOBRADOŞLİ BOSNA İ HERCEGOVİNA

20140707 083049


20140707 103213


20140708 093146


20140707 203349


20140708 205312
 


Ynt: Avd Balkan Ülkeleri Gezisi 2014

BOSNA HERSEK

Sırbistan'dan Bosna Hersek topraklarına iki ülke boyunca akan tertemiz Drina nehri üzerindeki Trbusnica Sepak sınır kapısından geçerek giriyoruz. Hava karardı ve serinlik iyice artıyor. Belli ki rakım yüksek. Sırp gümrük kapısından çıkış işlemlerimizi yapıp Bosna kapısına yöneldiğimizde tatsız bir sürprizle karşılaşıyoruz. AB sigortamız bu ülkede geçmiyor.. tamam biliyoruz geçmediğini de 2 gün için 26 euro nedir kardeşim? Sigorta memuru nuh diyor peygamber demiyor. Kardeş ülke, kardeş halklardan dem vuralım.. Yok bana mısın demiyor. 25 euroya güç bela indirip sigortayı yaptırıyoruz. " Sigorta poliçesi de elde kalemle doldurduğu A5 boyutunda tek kelime İngilizce yazmayan bir belge".

Hemen ilk benzinci... bizi ilgilendiren alkol, sigara, akaryakıt fiyatları... Ala, gayet uygun... Benzin istasyonunun ufak kafesinde TIR şoförleri maç seyrediyor. Doğru ya dünya kupası oynanıyor, unutmuş gitmişiz... Bi bakalım ki Almanya 6 - Brezilya 0. Keyfimiz iyice yerine geliyor :smiley:)

Ve Bosna topraklarında karanlık, ıssız, bol virajlı, dar bir yolda ve devamlı yükselerek ilerliyoruz. Etraf iyice ıssızlaştı, öyle ki tilki, domuz, tavşan gibi bilimum hayvanlar yol üzerinde cirit atıyor. Kozluk diye bir kasabaya vardık. Saatler iyice ilerledi artık konaklamak gerekiyor. Karavancı ön sezileri soldaki benzinci ve hemen arkasındaki otelin bahçesinde bu iş olur diyor. Resepsiyondaki Boşnak genç bahçede konaklayabileceğimizi ama sabah 7 gibi terketmemiz gerektiğini söylüyor. Eyvallah...

Ve sabah... Apar topar bahçeyi terk ediyoruz. Ayrılmadan resepsiyondaki gence teşekkür ediyor ve aramızda topladığımız euroları bu işin desturu böyledir diye bahşiş olarak bırakıyoruz.

Sanki Rize ve Artvindeyiz. Evler yamaçlarda, yeşillikten zor seçiliyorlar. İlerlediğimiz yol haricinde düzlük yok. Her yer çam ormanları ve döne döne yükseliyor yolumuz. Muhteşem manzaralar eşliğinde bir yaylalar silsilesine varıyoruz. Doğa çok cömert burada, yeşilin binbir türü, yol kenarına serpiştirilmiş yayla evleri. Uzaklardaki yamaçlarda minik cami minareleri görülen Boşnak köyleri...

Ağzımız açık sabah sersemliğiyle bu manzaraya karşılaşmak insana yaşama sevinci veriyor. Artık iniş başladı, çıktığımız sertlikte iniyoruz. Geçtiğimiz kasabalarda, köylerde uyanmış sokaklar canlanmış. El sallayanlar, gülümseyenler...

Bir benzincide kahve molası veriyoruz. Türkiyeden olduğumuzu öğrenen yanımıza geliveriyor. "Türk dizileri"...öfff bi tanesi bilmem ki bana ne soruyorsunuz :smiley: Kahvelerimizi içip yola koyulmamızdan yaklaşık 45 dakika sonra Saraybosna görünüyor. Heyecanlıyım. Bu geziyi planlarken Saraybosna ve Mostar'ı görmeyi çok arzuluyordum. Saraybosna sokakları, yoğun olmayan bir sabah trafiği, işlerine gidenler. Hafif yağmur çiselemiş her yer mis gibi toprak kokuyor. Bozulmamış bir Anadolu şehrindeyiz sanki...

Açız ve böreğin kralı Saraybosna'da yenir. Eski çarşıda börekçiler. Biraz Bosna parası edinip dalıyoruz börekçiye... Enfes bir tat, yanında ayran. Bakırcılar çarşısında bulunan bir bedestenin bahçesindeki çınaraltı kahvesinde Türk usulü çaylar. Oh be kendimize geldik valla...

Şehri geziyoruz. Çok ama çok güzel. tam ortadan Miljacka nehri akıyor. Hiçbir görüntü bize yabancı değil, Türkiyedeyiz sanki. Cafeler, yollar insan dolu... Bizdeki mahalle berberlerinin çok benzerini " duvarlarda Ediz Hun, Türkan Şoray film afişleri vardı" bulup dalıyorum. Saç - sakal 20 KM. İnsana benzedim sonunda...

Bir yandan da buralarda gerçekleşen savaş aklımda. Bu coğrafya ve savaş kelimesi tezat... hemde çok büyük bir tezat. İnsanlığa sürülmüş bir kara lekedir savaşmak. Bu şehirde çok değil 20 yıl önce kadın - çocuk demeden binlerce insan katledildi. Ne uğruna ? Savaşı ve bu insanları birbirlerine düşüren sistemi, düzeni lanetlemekten başka bir şey gelmiyor elden. Hiç olmasın, hiçbir insan dini, siyasi, v.s sebeplerden ölmesin...

Keskin nişancı Sırpların insanların üzerine ateş açtığı meydanı, kuşatma altındaki şehre ulaşımı sağlayan tüneller, kurşunlanmış binalar. Savaşın kirli izleri gelecek kuşaklara ders olsun diye tamamen silinmemiş.

Öğleden sonra Saraybosna'dan ayrılıyoruz. Hedef Mostar. Yol inanılmaz bir manzara eşiliğinde kıvrıla kıvrıla ilerliyor. Mostar 130 km. Jablanicko gölü... Bu güzelliği tarif edebilecek kelime bulamıyorum. Cennetin yeryüzü şubesi işte burası... Yemek molasını Jablanicko gölü civarında bir yol kenarı dinlenme tesisinde veriyoruz. Sırbistan'daki cevapcici köftesi burada oldu cevapi ... Güzelll gönder 1,5 porsiyon.

Mostar'a 70 - 80 km var ve sağımızda başka bir nehir beliriyor. Neretva nehri. Mostar körüsü de tertemiz, turkuaz renkli bu nehrin üzerinde. Manzara müthiş. Fotoğraflar, kameralar devamlı çekimdeler.

Mostar'a girdiğimizde güneş batmak üzere. Öncümüz eski şehire çok yakında bir otopark bulduğunu, gecelik 5 euroya anlaştığını bildirdi. Karnımız zaten tok, bir iki tek atıp Mostar'la randevumuzu ertesi güne bırakıyoruz.

Sabah yağmur eşliğinde Mostar'ı geziyoruz. Osmanlı etkisi hemen göze çarpıyor. Hırvat topçu ateşi sonrası yıkılan Mostar köprüsü Türkiye'ninde katkısıyla yeniden, orijinal taşlarıyla yapılmış. Etrafı hediyelikçilerle dolu. Boşnak bir gencin köprüden atlamasını da kaydedip yol hazırlıklarına başlıyoruz.

Hırvatistan sınırı çok yakın. Neretva bize zaten yolu gösteriyor. Bütün heybetiyle yanı başımızdan akıyor. Artık Bosna Hersek bitiyor, gezi öncesi en çok merak ettiğim topraklardı. Görmek, oralarda nefes almak çok iyi geldi. Kesinlikle bir gün yeniden geleceğiz bu topraklara.

Dovidenja Bosna !!!

Dobradoşli Hrvatska !

10400035 10152555125602243 524555473340301020 n


603690 10152555115742243 4065501662694218797 n


10343653 10152555119297243 6833090840503242165 n


10518646 10152555124352243 223954651746466256 n


10547617 10152555119387243 315357290452310690 n
 

Ynt: Avd Balkan Ülkeleri Gezisi 2014

Burada benim kafamı karıştıran AB sigortasının Bosna da geçersizliği ??? ,yeşil sigortanızı Bulgaristan da yaptırdığınız içinmi kapsam dışı kaldı? Geçen yıl sadece Kosova(özerk bölge) girişinde böyle bir sorun yaşamış,diğer ülkelerde(Slovenya,Hırvatistan,Makedonya) yeşil sigortanız varmı denmiş ve geçmiştik Bosna dahil . :eek:
 




Ynt: Avd Balkan Ülkeleri Gezisi 2014

Çok güzel görüntüler ve ruhu olan araçlarla yapılmış hoş bir gezi...
 

Ynt: Avd Balkan Ülkeleri Gezisi 2014

HIRVATİSTAN :

Mostar'dan çıkıp Dubrovnik tabelalarını takiple tek şeritli yolda 2 araç ilerliyoruz. Neretva tüm maviliğiyle sağımızda bizimle adeta yarışıyor. Trafik birden durdu, kaza var herhalde ? 1 saate yakın milim milim ilerliyoruz. Bir virajı dönünce ne görelim, meğerse sınıra gelmişiz haberimiz yok. Bosna Hersek'ten çıkıp Hırvatistan topraklarına giriyoruz. Adriyetiğe yaklaşıyoruz.

Yaklaşık 45 dakika boyunca düzgün bir otobanda kıvrıla kıvrıla Hırvat topraklarında ilerliyoruz. Haya iyot kokuyor. Sanki Akdeniz iklimini andırıyor hava. Çok nemli olmayan kuru bir sıcak var. Ve Adriyatik ! 6 gün önce Karadeniz'den girmiştik şimdi Adriyatiğe çıktık. Artık deniz kıyısından fiyortları seyrederek ilerliyoruz. Split - Dubrovnik yolundayız. Otobanda gümrük kapısı gibi bir yere geliyoruz, polis kontrol noktası zannederken enteresan bir şekilde yine Bosna Hersek topraklarına (Neum Kantonu) girip, 20 km gidip gitmiyor yine Bosna Hersekten Hırvatistan'a giriyoruz. Sınır geçme manyağı olduk ama bu kadarı da fazla :smiley:

Kıyı kıyı ilerlemeye devam. Yol karavan dolu, hepsi son model, Avrupalı üreticilerin elinden çıkma. Hırvatistan Avrupalı karavancıların her daim rotasında. Böyle yoğun karavan trafiği olan ülkede haliyle bolca camping alanı da var. Adalar, kıyılar çok güzel. Nasılda boş ve ıssız yerler. Allahtan buralara TOKİ el uzatmamış ! Bir seyir tepesinde fotoğraf çekimi yapıp yolumuza devam ediyoruz. Şu sıra biz öncü pozisyonundayız. Mostar'da bir Osmanlı köşkünü ve civarını gezmek için kalan konvoyumuzdan epey öndeyiz.

Deniz kıyısından kıvrıla kıvrıla ilerleyen yol bizi Dubrovniğe götürüyor. Şehir aşağımızda. Fakat sezon itibarıyle tıklım tıklım. Şehir merkezlerinde karavanla dolaşmaya bayılan ben! anında tornistanla şehirden çıkıyorum. Hiç strese gerek yok, sonra bakarız çaresine. Yaklaşan konvoya da haber verip konaklamak için kamping aramaya koyuluyorum. Çok geçmeden yamaçlardan giden ana yol sahile doğru iniyor ve Kupari isimli kasabada aynı adlı Camping Kupari'de konaklama kararı veriyoruz. 1 camper 3 person 24 euro. İyi yapacak bişey yok. "Dubrovnik merkezindeki campingin 45 euro istediği düşünülürse!" Arkadan gelen grupta giriş yapıyor. Alan oldukça büyük. Alanda kiralanabilen bungolovlar, çamaşır ve bulaşık alanları var. Tuvalet ve duşları orta halli. Camperleri yerleştirip yemek işine koyulmuşken bardaktan boşalırcasına bir yağmur yiyoruz. Ortalığı seller götürüyor. Bizim kabile için değişen bir şey yok. Yanımızda bolca film, kitap, dolabımızda içeceğimiz dolu :smiley:

Yağmurlu gecenin sabahında bir kısmımız Dubrovniği gezmeye, bir grupta araç ve kişisel bakım için kampta kalıyor. Sözleştiğimiz saatte tekrar yola koyuluyoruz.

Sınıra yaklaşıyoruz. Hırvatistan artık bitmek üzere. Turizm Hırvatistan'ın gelirinde önemli bir kalem. Sahiller manzarayı bozmayan ve aşırı büyük olmayan oteller ve apart'larla dolu. 100 km'lik yolda en azından 20 kamping var. Fiyortlar çok güzel ama bu ülke beni pek sarmadı. Turistlik yerlerden fazla hazzetmiyorum zaten.

Yağmur bastırıyor ve Hırvatistan - Karadağ sınırına varıyoruz. Tam sigorta yaptırırken telsizden bir anons geliyor. VW T3'ler den birinde arıza var. BUS itmek bizim için rutin işlerdendir ama BUS iterek ülke geçmek işte bu paha biçilemez :smiley: Şimdi arızada enteresan : Bilirsiniz Türkiye'de akaryakıt istasyonlarında pompacı vardır, doldurur, parasını alır. Buralarda ise şöyle oluyor : Yakıtı kendiniz koyuyor ve shop'taki kasiyere ödüyorsunuz. Bizim abiler de ne bilsin yeşil pompa nedir? siyah pompa nedir? :smiley: 3 kuruş fazla olsun, iyisi olsun diye doldur sen 98 kurşunsuzu :smiley:) Yapacak bişey yok, ilk benzinciye sığınıyoruz. Yağmur duracak ki çaresine bakalım. Burada birşey belirtmekte fayda var Sırbistan'da dahil bütün eski Yugoslav cumhuriyetlerinde VW Golf MK2 ve T3 kaynıyor. Toplam araçların 5/1'i mutlaka eski VW'ler. Hal böyle olunca ustası da bol. Yani anlayacağınız bizim T3'e 50 euro ve 1 depo benzin sıkışmış....

İşte Karadağ'a böyle giriyoruz...

Dobradosli Crna Gora !
 

Ynt: Avd Balkan Ülkeleri Gezisi 2014

tayfunvw' Alıntı:
HIRVATİSTAN :

......

Kıyı kıyı ilerlemeye devam. Yol karavan dolu, hepsi son model, Avrupalı üreticilerin elinden çıkma. Hırvatistan Avrupalı karavancıların her daim rotasında. Böyle yoğun karavan trafiği olan ülkede haliyle bolca camping alanı da var.
.......

Temmuz ayının ilk iki haftasında sahili takibederek Mersin-Çanakkale arasındaki yolculukta gördüğümüz yabancı karavancı sayısı 10´u geçmez. Demekki yabancı karavancılar Hıravatistanı tercih ediyorlar.
 

Ynt: Avd Balkan Ülkeleri Gezisi 2014

Benzin sorunu kötü olmuş. :(
Yurt dışındaki bazı benzincilerde de parayı da önce almadan pompayı çalıştırmıyorlar. ;D

Gökçeada'da Aydıncık Kefalos'ta 20-30 yabancı karavancı vardı. Romanya ve Bulgaristan karavanları sahile yerleşmiş. Bir iki Çek ve Alman karavancı da vardı ama Türk yoktu. :(
 




Ynt: Avd Balkan Ülkeleri Gezisi 2014

KARADAĞ :

Crna Gora, Montenegro, Karadağ...


Ne derseniz deyin. Hepsi aynı kapıya çıkıyor.. Dağlar, dağlar, dağlar... Tepeleri dumanlı yüksek dağlar. Artık yağmur dindi. Hava sıcak, her yerden dumanlar yükseliyor. Benzin doldurulan T3'ün temizleme işlemleri sırasında bende ana yolu takip ederek ilerliyorum. Belki bir "oto elektrikçi" bulup Bulgaristan dan beri yanmayan fren lambalarını yaptırabilirim. Ne mümkün. Geçtiğimiz hiçbir ülkede olmadığı gibi burada da bizdeki gibi bir oto sanayi yok. Varsa bile tabeladaki kril alfabesininden ne anlayacağız. Neyse artık Arnavutlukta bakıcaz çaresine. Benzinciye geri dönüyorum.

T3'ün arıza hallediliyor konvoyca yola koyuluyoruz. Klasik bir eski Yugoslav ülkesi. Yollar çok kalabalık değil. Her yerde İtalya, Almanya, Hollanda plakalı karavanlar cirit atıyor. Sahil yolunu takip ediyoruz. Hava açtı. Adriyatik kıyılarını takiple Kotor'a doğru ilerliyoruz.

Kotor körfezi. Ne güzel bir manzara, körfezin Adriyatiğe bağlandığı incecik boğazın kıyısındayız. Fotoğraf makinaları devamlı çekimde. Vakit kaybetmeyelim, herkes arabalara. Fakat ilerleyebilmek ne mümkün. Yine durup körfezin muhteşem manzaraları fotoğraflanıyor. Körfezin ortasında küçük adacıklar.. Üzerlerinde kiliseler, manastırlar. Tablo gibi her yer. Dar ve temiz sahil yolu kıvrıla kıvrıla Kotor'a doğru ilerliyor. Az ileride bir kaza. Yola çıktığımızdan beri ilk defa bir kazaya rastladık. Bir motorsikletliyle otomobil çarpışmış. Önemli birşey yok allahtan.

Ve Kotor... Şehre giriyoruz, çok aşırı kalabalık değil, güzel de bir otopark buluyoruz. Saati 70 cent. Gece de kalabilirmişiz. Ohh süper. Şehrin merkezindeki surlarla çevrili old city'nin kenarındayız. Hemen eski şehri gezmeye koyuluyoruz. Yamaçlarda insanlar var. Demek ki yukarıdaki kaleye çıkabiliyoruz. Ezgi, Sunay ben direk kaleye çıkan merdivenlere yollanıyoruz. Koca kafilede bizden başkası yok yukarı çıkacak... Çık çık bitmiyor ama yükseldikçe manzara bütün ihtişamıyla gözümüzün önüne seriliyor. Bayağı bir çıktıktan sonra soluklanma molası, fotoğraf çekimi ve iniş. Eski şehir orta çağ dönemi yapılarıyla dolu. Hepsi çok güzel korunmuş, şimdilerde restoran, otel ve cafe olarak turistlere hizmet veriyorlar. Sokak sokak dolaşıyoruz. Şehri saran surlar korsanlardan korumak amacıyla yapılmış. Hemen surların dibinde bir süpermarketten alışverişimizi de yapıp araca dönerken arkadaşlardan biri telefondan Budva'da çok güzel bir konaklama alanı bulduğunu oraya gelmemizi söylüyor. Yolda olduğumuzdan beri hatalı karar verdiğimiz ilk ve son durum... Aslına bakarsanız kalacağımız otoparkın etrafında da pek güzel manzaralar yok. Şehrin gençleri bağıra çağıra konuşuyorlar, cafelerden bangır bangır müzik sesleri geliyor. Bu handikapları da değerlendirip Kotor'dan çıkma kararı alıyoruz. Konvoydaki diğer arkadaşlara da haber edip "çok güzel alana" varmak için yola çıkıyoruz. Hava karardı Budva yolundayız. Telefon çekmiyor.. ee mekanı nasıl bulacağız ? Budva'ya geldik. Bir iki kez ana yolda gidip dönüyoruz. Alanı bulamadık bari bir kampa yerleşelim. Katılımcılardan birisi bir kamp bulmuş. Dalıyoruz oraya. Milleti boş yere ayaklandırdık. Neyse oldu bi kere. Kampın fiyatı uygun. Güzel de bir koyda ama yerleşimi düzensiz. Bizdeki kampinglere benziyor. Hoş değil anlayacağınız. Gece bastıran yağmurda işi iyice sevimsizleştirdi. Suratlar asık. Sabah apar topar yola koyuluyoruz.

Karadağ - Arnavutluk yolundayız artık. Mazot almak için konvoydan ayrılıyorum. Yakıtı alıp devam ederken yolu şaşırıyorum ve Ulcinj şehrinin ara sokaklarında dolaşıyorum. Sora sora Bağdat bulunurmuş, sonunda buluyorum yolu ama bir gariplik var. Öyle bir yoldayım ki iki araba yan yana gelse geçemez. Bi yanlışlık olmalı yahu. Mezra yolu gibi. Ormanın ortasından ilerliyorum. Aksi gibi yine yağmur bastırdı. Artık nereye gidiyorsa gidiyor yol derken sınıra gelivermişim :smiley:

Karadağ Arnavutluk sınırındayız. Karadağ da geride kaldı artık. Genel olarak güzel bir ülke. İnsanları çok cana yakın. Birbirinizin dilinden tek kelime anlamasanız bile bir şekilde ne dediklerini kelime kelime anlıyorsunuz. Örneğin Bar civarında arabaya bir teyze aldık. Tek kelime İngilizce bilmiyor ve anlatmaya başlıyor. Teyze Boşnak'mış. Savaştan kaçarak Karadağ'a yerleşmişler. 2 oğlu milis olarak savaşa katılmış. Arnavutluğa dikkat etmemiz gerektiğini, İstanbul'u çok sevdiğini anlatıyor kendi dilinde. Bar'a geliyoruz ve teyzeyi hayır duaları eşliğinde indiriyoruz. Gerçekten çok enteresan bir durum bu, bir tamirciyle konuşurken de buralarda Mercedes servisi pek olmadığını, fren müşirini bulamayabileceğimizi tek kelime birbirimizin dilini bilmememize rağmen anladım. Sanırım yöre halkının sıcak kanlı olmasından kaynaklanıyor bu...

Artık Arnavutluk sınırındayız. Önümde bir kaç araç var. Konvoy sınırı geçmiş, ilk benzincide beni bekliyorlar.

Dovidenja Crna Gora !

Tungjatjeta Shqiperia !

10583980 10152557189882243 8455907098690695175 n


10534422 10152557190157243 9174690292258825772 n


10354900 10152557190917243 5252991782453252915 n


1912537 10152557190527243 649888623247164194 n


10491066 10152557191457243 7429936791675600193 n
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.

BENZER KONULAR



GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,433
Mesajlar
1,517,904
Kayıtlı Üye Sayımız
172,080
Kaydolan Son Üyemiz
yusuf75

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst