Antalyadan Akdeniz Gezisi

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan ugras1 Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 11
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 11,910

ugras1

Ana Kamp
Mesajlar
29
Tepkime Puanı
0
09 Ekim 2010 Cumartesi
02:04
FOTOĞRAFLAR EN ALTA PDF DOSYASI NIN İÇİNDE
Eşimle birlikte bir Akdeniz turu planı yaptık. Antalya da ikamet ettiğimiz için başlangıç noktamız Antalya oldu. Kafamızdan karadan mavi tur rotası çizdik. Teoride kıyı boyunca tüm sahil tatil ve tarihi yerleri görme amacıydı.
Seyahata çıkmadan önce yanınızda olması gereken işinizi kolaylaştıracak araçlar işinize yarıyacağını umuyorum.

1-Ulaşım aracı bende cilio 3 vardı.1,2 Motor

2-Rota planlaması Gps ve Yedek fotoğraf makinası internet vs… İçin bir adet ıphone ama internet paketi olsun.

3-Antalya sahilleri biraz taş ve kayalık olduğu için bir çift su ayakkabısı ama plastik olanlardan değil. Bu Ayakkabılar fazlasıyla işinize yarayacaktır.

4-Bir adet müze kartı


1.ci Gün 28 eylül 2010
Saat 11:25 Antalya dan yola çıktık. Saat 12:00 da Kemer deyiz. Kemere daha önce günübirlik gittiğimiz için uğramadık. İlk durağımız Olimpos. Çıralıyı geçtikten sonra olimpos 11 sapağından dönüyoruz. Saat 12:50 gibi olimpos a vardık ve pansiyon aramaya başladık .http://www.olymposdeepgreen.com/ da karar kıldık denize yakın olduğu için Portakal bahçelerinin içinde tahta evler tavuk horoz kediler doğal bir ortam. Kişi başı 30 TL oda kahvaltı akşam yemeği klimalı oda ya anlaştık .

[attachment=1]


Odaya yerleştik ten sonra doğru denize yine de biraz yürüyoruz .Denize gitmek için antik kentten geçiyoruz. Biz de müze kartı olduğu için ücret ödemedik.
[attachment=1]
Olympos Antik Kenti

Antalya’nın 80 km güneyinde yer almaktadır. Toros Dağlarının kıyıya dik indiği bu yörede akarsular yer yer vadiler oluşturmuştur.
Olympos Kentinin ortasından çıkan Olympos Çayı Antik Çağda da kenti ikiye bölüyordu. Kentin kuzeyinde Ulupınar Çayı yer almaktadır. Batıdan gelen yol, Akçay vadisinin yamaçlarını izleyerek denize ulaşmadan, en dar yeri olan Kavuşuk Boğazından geçer. Kentin güneyinde Sepet sırtıyla başlayan dik yükselme, Musa Dağında 568 metrelik bir yükseltiye ulaşır. Kuzeyindeki dik yamaç ise Onur Dağının güney tarafıdır. Batıda Göl Bükü Tepesi yer alır. Doğusu Akdeniz’e açılır. Olympos bu konumu ile dağlar arasında kaybolmuş olup, denize açılan vadinin iki yanında yer almaktadır.
Likya’nın doğusunda yer alan Olympos Antik Kentini şimdiye kadar pek çok gezgin ve araştırmacı ziyaret etmiş ve gerek yazıtları, gerekse kalıntıları hakkında yayın yapılmıştır. Bu adın kaynağı ve anlamı büsbütün açıklanamamışsa da eski Anadolu dillerinden geldiği ve genellikle “Yüksek Dağ, Ulu Dağ” anlamında kullanıldığı anlaşılmaktadır. Likya’daki bu Olympos kenti de adını yaklaşık 10 km uzağındaki 2375 metrelik doruğu ile Beydağlarının sahile en yakın, en yüksek tepesi olan Tahtalı Dağından almış olmalıdır. Ancak bazı kaynaklarda Olympos Dağı ile Musa Dağı özdeşleştirilmiştir.
Kentin kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte, Likya Birliği içinde bastığı sikkeler ile M.Ö. 168–78 yıllarında tarih sahnesinde ilk kez görülür. Olympos bu birlik içerisinde 3 oy hakkına sahip 6 ayrıcalıklı kentten birisidir. Hatta bazen birlik başkanı bu kentten çıkmıştır. M.Ö. 80 yılında kent, Phaselis ve ayrıca Kilikya’dan gelen korsanların eline geçmiştir.
Kilikyalı korsanların en ünlülerinden Zeniketes, Olympos yakınlarında bir kalede oturuyordu. Anadolu kıyılarındaki ve dağlık bölgelerdeki karışıklıklar üzerine bölgeyi korsanlardan temizlemek için Romalı komutan ve senatör Publius Servilius Vatia komutasındaki Roma Donanması, M.Ö. 78 yılında Tarentum’dan (Eski bir Roma şehri) yola çıktı. Servilius önce Doğu Likya’daki korsanlara saldırdı; Gelidonya Burnunda yapılan üç deniz savaşını da kazanarak Zeniketes’in ünlü şatosunu yerle bir etti. Zeniketes’in ölümünden sonra komşu kentlerle beraber Olympos da Romanın Kilikya eyaletine bağlandı ve Likya birliğinden çıkarıldı. Bu tarihten sonra birliğe tekrar alınmadılar ve federe sikke basamadılar. Ancak 1990 yılında açılan anıt mezarda bir Likiark’ın (yönetim hakkı bulunan kişi) ismi geçmektedir. Roma İmparatorluk Devrinde tekrar eski önemini kazanan kenti, İmparator Hadrianus ikinci Anadolu seyahatinde (M.S. 129-131) ziyaret etmiştir. Bu dönemde kent, söz konusu ziyaretin onuruna Hadrianopolis olarak adlandırılmıştır. Kentte bulunan bir yazıtta da İmparator Marcus Aurelius onuruna dikilmiş heykelden bahsedilmektedir.
Hıristiyanlık kente erken ulaşmıştır. Bilinen ilk piskoposu Diokletianus Devrinde öldürülen Methodios’dur. Aristokritos isimli piskopos ise 431 yılında Efes’teki ve 451 yılında İstanbul’daki konsüle katılmıştır. 458 yılında Anatolius ve 536 yılında Ionnus, bilinen son piskoposlardır. Haçlı seferleri sırasında Venedik, Cenova ve Rodos şövalyelerinin istilasına uğrayan kentte, bu devirde Akropol ve güneydeki yamaçta iki kale yapılmış ve kent içerisindeki bazı yapılarda yerleşmeler olmuştur. 15. Yüzyılda, Fatih Devrinde tüm Tekeli (Teke) yarımadası gibi Olympos da Osmanlı topraklarına katılmıştır. 18 ile 19. Yüzyıllarda ve 20. Yüzyıl başlarında Yörükler tarafından kışlak olarak kullanılmıştır.
Yaşadığı Helenistik Roma ve Bizans dönemlerine ait birçok kalıntının günümüze kadar geldiği şehirde en yoğun yerleşim ortasından akan Göksu Çayının her iki yakasında gerçekleşmiştir.
İlk yerleşimin antik devirde ulaşım için de kullanılan çayın ağzına yakın olan akropolde olması muhtemeldir. Şehir zamanla Göksu Çayı vadisine yayılıp genişlemiştir.
Kalıntıların arasında en önemlileri, çayın güney yakasındaki; Helenistik Roma ve Bizans dönemlerinde kullanılan oda mezarları ve Likya tipi lahitlerin oluşturduğu nekropol alanı; Helenistik devirde inşa edilip daha sonraki dönemlerde bir takım eklerle kullanılan tek kavealı (oturma grubu) tiyatro, sütunlu cadde ve caddeye açılan hamam ve rıhtım kalıntıları; kuzey yakasındaki nekropolin Ion tapınağı ve mozaikli evdir.
İkinci Gün 29 Eylül 2010
Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra 10:45 te Çıralı da bulunan Yanartaş a gitmek için yola çıktık. Önce ana yola daha sonra Çıralı sapağından Çıralıya doğru döndük Tabelaları takip edip Yanartaş a geldik arabayı park ettik giriş ücretli müze kartı geçmiyor.Yürüyerek 20-30 dakika dağa tırmanıyoruz.
Yanartaş

Olympos Antik Kentinin kuzeyinde yer alan Çatal Dağın kuzeydoğu yamacında uzanan Yanartaş, metan gazının yeryüzüne ulaşıp yanmasından oluşmuş doğal bir ateştir. Antik dönemde bu ateş çevresi önemli bir Hepaistos kült merkezi olarak kullanılmıştır.
Hepaistos, doğduğunda çirkin bir görünüme sahip olunması nedeniyle, Zeus tarafından Olympos Dağından fırlatılmıştır. Çirkinliğiyle birlikte topallığı nedeniyle diğer tanrılar tarafından da hor görülen Hepaistos, yer ve gökyüzünden kaçarak yanardağların altına yerleşmiş ve kendisine demirciliği meslek edinmiştir.
Yanartaş çevresindeki Hepaistos tapınağı nedeniyle, Yanartaş’ın diğer bir ismi de Hepaisteion’dur.
Hıristiyanlığa geçişle, Hepaistos kültünün sona ermesinden sonra da Yanartaş, uzun bir süre kutsallığını koruyabilmiştir. Bugün bile bazı yazıtları ve sunak kalıntıları görülebilen tapınağın üzerine, Bizans döneminde büyük bir Bazilika yapılmıştır. Bazilikanın doğusunda alt kısımda yine Bizans dönemine tarihlendirilen yapılar yer almaktadır. Bu kısımda, Roma Devrine ait bir çeşme yapısı da bulunmaktadır.
Ulupınar çayının oluşturduğu küçük Çıralı ovasının güneybatı yamaçları izlenerek ulaşılan kuru dere ile Khimaira arasında kalker taşlarından yapılmış antik bir yol vardır. Yer yer yıkılmış ve yok olmuş olan yol Khimaira’ya kadar izlenebilmektedir.
“Lykia’nın sönmeyen ateşi” olarak adlandırılan Khimaira için ilk kez Homeros tarafından aktarılan efsane, Bellerophontes ile Khimaira isimli canavar arasında geçen mücadeleyi anlatmaktadır.
Efsaneye göre, Bellerophontes, Troya’da Anadoluluların yanında savaşan Glaukos’un oğludur. Bellerophontes’in sözcük anlamı Belleros’u öldüren demektir, ancak bu Belleros’un kim olduğu bilinmemektedir.
Belleros’u yanlışlıkla öldüren ve buna çok üzülen güçlü ve yakışıklı Bellerophontes, üzüntüyle gittiği Argos’ta kralın karısı Anteia’nın ahlaksız tekliflerine evet demediği için iftiraya uğrar. Argos Kralı da onu Lykia Kralı olan kayınpederine gönderir ve öldürülmesini ister. Törenlerle karşıladığı bu yiğit gence misafirperverlik kuralları gereği dokunamayan Lykia Kralı, Bellerophontes’den kurtulabilmek için, ona, ölümüne yol açabilecek işler buyurur. Bunlardan birisi de, Khimaira isimli canavarın öldürülmesi işidir. Zaten önü aslan, arkası yılan, ortası keçi olan ve ağzından alevler çıkaran Khimaira ile karşılaşmak bile ölüm demektir.
Bu ölümcül görevi üstlenen Bellerophontes, Lykia’nın başkenti Xanthos’dan yola çıkarak, bugünkü Akdağ’ın olduğu yerde, bir kaynağın kenarında mola verir ve uykuya dalar. Rüyasında tanrıça Athena’yı görür. Tanrıça ona, uyandığında yanında bulacağı altın gemi, kaynağa su içmeye gelen kanatlı at Pegasos’un ağzına taktığında Pegasos’un onun emrine gireceğini ve ancak Pegasos’un yardımıyla Khimaira’nın hakkından gelebileceğini söyler.
Uyandığında yanında altın bir gem bulan Bellerophontes, hemen bir çalının arkasına saklanır. Akşamüzeri Pegasos’un havada süzülerek kaynağa inip su içtiğini görür. Aniden atın kulağından tutarak, altın gemi ağzına geçirir. Pegasos artık onun emrindedir. Bellerophontes atın sırtına atlar ve Khimaira’nın yurduna, yani bugünkü Yanartaş’a gelirler. Onları gören Khimaira, ağzından çıkan alevleri öfkeyle üzerlerine gönderir, ama Pegasos’un akıllı bir manevrası sayesinde alevleri atlatıp, yanmaktan kurtulurlar. Bunun üzerine, Bellerophontes uzaktan ok ve mızrak yağdırmaya başlar canavarın üzerine. Khimaira yaralanmıştır, ama hâlâ direnmektedir.
Son mızrağını yakından ve öyle güçlü fırlatır ki Bellerophontes, canavar yerin yedi kat altına gömülür. Gömülür, ancak ağzından çıkan alevler sönmez. İşte o gün bu gün binlerce yıldır yanar Khimaira’nın ağzından çıkan alevler, yöre halkının pek güzel adlandırdığı Yanartaş’ta.

















3.Gün 30 Eylül 2010

Sabah saat 09:20 de Kaşa gitmek için yola çıktık. 10:15 Gibi Finike deyiz.11:00 gibi Demre deyiz.Buralarda müze kartının büyük faydalarını görüyoruz.
Bugünkü Demre ilçe merkezinde ve civarında yer ulan Myra antik kenti özellikle Lykia dönemi kaya mezarları, Roma dönemi Tiyatrosu ve Bizans dönemi Aziz Nikola Kilisesi ile ünlüdür. Kaya mezarları, Lykia yazılı kitabeler ve sikkeler, Myra'nın en azından M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren varlığını sürdürdüğünü gösterir. Lykia Birliği'nin altı büyük kentinden biridir. Likçe ve Grekçe yazıtlarda MYRRH adıyla aılınır M.S. 2. yüzyılda Myra'da büyük gelişmelerin olduğu bir dönemdir. Lykia Birliği'nin 6 büyük şehrinden biri olan Lykialı zengin kişilerin yardımları ile birçok yapı inşa edilmiş ve onarılmıştır.
Myra, Bizans döneminde dini yönden olduğu kadar idari yönden de önde gelen şehirlerden biri idi. Ününü Aziz Nikolas'ın M.S. 4. yüzyılda şehrin piskoposu olmasına ve ölümünden sonra aziz mertebesine ulaşıp adına kilise yapılmasına borçludur. 7. yüzyıldan itibaren gerek deprem, su baskını ve Myros (Demre) Çayının getirdiği alüvyonlar, gerekse Arap akınları sebebiyle önemini yitirip 12. yüzyılda köy hüviyetine dönüşmüştür. Günümüz kalıntılarını, akropolün güney eteğinde yer alan tiyatro ile her iki yanında yer alan "Kaya Mezarları'' oluşturur. Şehrin su ihtiyacı, Demre Deresinin aktığı vadi kenarındaki kaya yüzüne açılmış kanallarla karşılanmaktaydı.




Aziz Nicholas Kilisesi



Yaygın olarak Noel Baba olarak bilinen Aziz Nicholas M.S. 245'te Fethiye yakınlarında Patara'da doğmuş ve M.S. 363'de ölmüştür. Zengin bir ailenin iyi eğitilmiş oğlu olan Aziz Nicholas hayatını insanlara özellikle de çocuklara ve denizcilere yardıma adamıştır. Bu yardımlarının sağladığı ünü bugüne dek Noel Baba efsanesi olarak gelmiş ve güncelliğini korumuştur.
Lymra rahibi olarak insanlara dini ve sosyal yardımlarda bulunan Aziz Nicholas ölünce Lymra'ye gömüldü ve mezarının yanına adına bir kilise inşaa edildi. 1080'de İtalyan korsanlar bazı kemikleri Bari'ye kaçırdılar. Ancak kalan bazı kemik parçaları bugün Antalya Müzesindedir.
İlki 5-7 Aralık 1983 yılında yapılan Noel Baba sempozyumu, o günden beri değişik din ve eğitimlerden gelen insanların katılımıyla her yıl tekrarlanıyor. Bu sempozyumda Aziz Nicholas'ın çizgisinden gidilerek değişik din ve inançlardan olan insanlara barış, dostluk ve kardeşlik çağrısı yapılıyor.
Burada ki gezimiz bittikten sonra Kaş a doğru yola çıktık.


Otele yerleştik Kişi başı 50 Tl ye Kahvaltı ve akşam yemeği fiyatı olarak anlaştık.Hava biraz bozuktu denize girmedik sadece ilçeyi gezdik.

4.GÜN 21.EYLÜL 2010

Sabah saat 09:30 da otelden ayrıldık. Buraya kadar Antalya dan 287 km yaptık.Kaş çıkışı yol kenarında bu sahili gördük denize girmeyi çok istedik ama vaktimiz yoktu rotamız Fethiye Saklıkent


10:30 da Kalkandan geçtik. Yolumuzun üstünde Letoon a sapıyoruz. Ana yoldan 10 km içeride Kınık ilçesinide geçiyoruz ve Letoon da yız.

LETOON

Edinilen tarihi kaynaklara göre Zeos’tan hamile kalan Leto adına Zeos tarafından kurulduğu yönündedir fakat Letoon antik kentinde yapılan kazılar da bulunan izlere göre bu kente yerleşim izleri M.Ö. 7. Yüzyıla kadar gitmektedir.
Yapılan araştırmalarda edinilen bilgilere (kitabelere) göre Letoon antik kenti dinsel ve politik açıdan önemli bir yer olduğu doğrultusundadır. Letoon antik kenti yakınlarında yer alan ören yeri merkezinde 3 adet yan yana tapınak yer almaktadır. Bu tapınakların en güneyinde olan Apollon'a Ortadaki Artemis’e ve en kuzeydeki ise Leto’ya adanmıştır.
Bu üç tapınağın güneybatısında bir çeşme, doğu kısmında ise kilise bulunmaktadır. Letoon antik kenti içersinde arka tarafını bir tepenin yamacına dayamış büyük bir antik tiyatro bulunmaktadır. 2000li yıllara kadar burada Kumluova Domates festivali organize edilmekteydi.
Bilinen tarihe göre Letoon antik kenti M.S. 7. Yüzyılda ter edilmiştir. Fethiye’den başlayan ve Antalya’ya kadar uzanan Likya yolu yürüyüş rotasının da bir parçasıdır Letoon.
Letoon dan ayrılıyoruz. Kınık ın içinden Xanthos a sapıyoruz Kınık tan 1 km

Xanthos

Lykia birliğinin başkenti olan Xanthos’un kuruluşunun M.Ö. 1200’lere uzandığı sanılıyor.
Xanthos’luların savaşçı ve cesur bir halk olduğu söyleniyor. M.Ö 545 yılında Pers ordusunun saldırılasına karşı teslim olmamışlar, kadınları, çocukları, hazinelerini ve kölelerini kaleye doldurup, kaleyi ateşe vermişler ve kendileri de Persler'e karşı savaşarak ölmüşler. Teslim olmaktansa toplu intiharı tercih etmiş olan bir halka sahipmiş Xanthos.
Xanthos tan çıkıyoruz. Buradan Saklıkent e gitmeyi planlıyoruz ama geldiğimiz yoldan yani Kınık tan değil de yukarı rampadan dağ yolunda ana yola çıkıyoruz. Buradan Saklıkent tabelasının gösterdiği istikamete gidiyoruz. Ve Saklıkent e varıyoruz.


SAKLIKENT
Dünyada esine az rastlanır bir doğa harikası... Fethiye civarında bir yerde.. Uzunluğu 14 KM. Su ayakkabıları en çok burada işinize yarıyor. Giriş ücretli.

ÖLÜDENİZ

Saklıkent ten Ayrılıyoruz Fethiye ye doğru yola çıkıyoruz ama yine geldiğimiz yoldan değil de kanyonun üstünden devam ediyoruz.Fethiye ye girdik. Doğru direksiyonu Ölüdeniz e çevirdik .Ve pansiyon aramaya başladık. Ölüdeniz in tam kalbinde bir otel bulduk fiyatı çok uygunduhttp://www.montebellobeach.com/montebello/index.htm Ölü denizde iki gün kalmayı planlıyoruz. 16:00 gibi otele yerleştik. Hava güzeldi. Hızlı bir şekilde plaja gitmek için hazırlandık. Giriş parası Araç başına 14 Tl idi.Şezlong ve şemsiye ayrıca ücretliydi. Deniz şahane. Gün batımı otele döndük.



5.Gün 2 EkimPazar
Bu gün tam gün Ölüdeniz. Sabah tan Akşama kadar denizdeydik.

6.GÜN 3 EKİM PAZARTESİ
Sabah 8:00 da kalkıp Otelden ayrıldık. Tekne turu yapmayı planlıyorduk. Saat 11:00 da sahilden tekne turları vardı. Kişi başı 11 tl ilk Kelebekler vadisine uğradık. Bir Saat burada kaldık .

.

Buradan Akvaryum koyuna demirledik. Burada yemek yedik denize girdik

18:00 Gibi Ölüdeniz den Marmaris e gitmek için ayrıldık. İki- iki buçuk saat yol sürdü Marmaris e vardığımızda hava kararmıştı. Otel aramaya başladık. http://honeymoonmarmaris.com Oda kahvaltı 50 tl ye anlaştık.Otel denize sıfır ve plajı var.

Marmaris te iki gün kaldık. Buradan nereye gidelim diye düşündük Bodrum u es geçtik. Direk Selçuk Efes e gitmeye karar verdik. Aydın dan sonra Otobana çıktık Bir saat sonra Selçuk kavşağın dan Efes e yola koyulduk.




Efes ten İzmir e Geçtik İzmir den Denizli Üzerinden Antalya ya doğru yola çıktık. Ve Akşam evdeyiz
[attachment=1]
 

Etiketler

Ynt: Antalyadan Akdeniz Gezisi

olimpos

Olimpos Ka 29
 












Ynt: Antalyadan Akdeniz Gezisi

09 Ekim 2010 Cumartesi

Eşimle birlikte bir Akdeniz turu planı yaptık. Antalya da ikamet ettiğimiz için başlangıç noktamız Antalya oldu. Sahilden bir rota çizdik .Amacımız Kıyı boyunca tüm sahil tatil ve tarihi yerleri görme amacıydı.
Seyahata çıkmadan önce yanımıza aldıklarımız.

1-Ulaşım aracı bende cilio 3 vardı.1,2 Motor

2-Rota planlaması Gps ve Yedek fotoğraf makinası internet vs… İçin bir adet akıllı telefon ama internet paketi olsun.

3-Antalya sahilleri biraz taş ve kayalık olduğu için bir çift su ayakkabısı ama plastik olanlardan değil.

4-Müze kartınız yanınızda olsun.

1.GÜN

Saat 11:25 Antalya dan yola çıktık. Saat 12:00 da Kemer deyiz. Kemere daha önce günübirlik gittiğimiz için uğramadık. İlk durağımız Olimpos. Çıralıyı geçtikten sonra olimpos 11 sapağından dönüyoruz. Saat 12:50 gibi olimpos a vardık ve pansiyon aramaya başladık

http://www.olymposdeepgreen.com/ da karar kıldık denize yakın olduğu için Portakal bahçelerinin içinde tahta evler tavuk horoz kediler doğal bir ortam. Kişi başı 30 TL oda kahvaltı akşam yemeği klimalı oda ya anlaştık .

Odaya yerleştik ten sonra doğru denize yine de biraz yürüyoruz .Denize gitmek için antik kentten geçiyoruz. Biz de müze kartı olduğu için ücret ödemedik.

Olympos Antik Kenti

Antalya’nın 80 km güneyinde yer almaktadır. Toros Dağlarının kıyıya dik indiği bu yörede akarsular yer yer vadiler oluşturmuştur.
Olympos Kentinin ortasından çıkan Olympos Çayı Antik Çağda da kenti ikiye bölüyordu. Kentin kuzeyinde Ulupınar Çayı yer almaktadır.

3.Gün 30 Eylül 2010

Sabah saat 09:20 de Kaşa gitmek için yola çıktık. 10:15 Gibi Finike deyiz.11:00 gibi Demre deyiz.Buralarda müze kartının büyük faydalarını görüyoruz.

Bugünkü Demre ilçe merkezinde ve civarında yer ulan Myra antik kenti özellikle Lykia dönemi kaya mezarları, Roma dönemi Tiyatrosu ve Bizans dönemi Aziz Nikola Kilisesi ile ünlüdür.

Burada ki gezimiz bittikten sonra Kaş a doğru yola çıktık.


Otele yerleştik Kişi başı 50 Tl ye Kahvaltı ve akşam yemeği fiyatı olarak anlaştık.Hava biraz bozuktu denize girmedik sadece ilçeyi gezdik.

4.GÜN 21.EYLÜL 2010

Sabah saat 09:30 da otelden ayrıldık. Buraya kadar Antalya dan 287 km yaptık.Kaş çıkışı yol kenarında bu sahili gördük denize girmeyi çok istedik ama vaktimiz yoktu İSMİ KAPUTAJ pilajı oradan rotamız Fethiye Saklıkent


10:30 da Kalkandan geçtik. Yolumuzun üstünde Letoon a sapıyoruz. Ana yoldan 10 km içeride Kınık ilçesinide geçiyoruz ve Letoon da yız.

LETOON dam çıktıktan sonra Xanthos a uğruyoruz

Xanthos tan çıkıyoruz. Buradan Saklıkent e gitmeyi planlıyoruz ama geldiğimiz yoldan yani Kınık tan değil de yukarı rampadan dağ yolunda ana yola çıkıyoruz. Buradan Saklıkent tabelasının gösterdiği istikamete gidiyoruz. Ve Saklıkent e varıyoruz.


SAKLIKENT
Dünyada esine az rastlanır bir doğa harikası... Fethiye civarında bir yerde.. Uzunluğu 14 KM. Su ayakkabıları en çok burada işinize yarıyor. Giriş ücretli.

ÖLÜDENİZ

Saklıkent ten Ayrılıyoruz Fethiye ye doğru yola çıkıyoruz ama yine geldiğimiz yoldan değil de kanyonun üstünden devam ediyoruz.Fethiye ye girdik. Doğru direksiyonu Ölüdeniz e çevirdik .Ve pansiyon aramaya başladık. Ölüdeniz in tam kalbinde bir otel bulduk fiyatı çok uygundu

http://www.montebellobeach.com/montebello/index.htm Ölü denizde iki gün kalmayı planlıyoruz. 16:00 gibi otele yerleştik. Hava güzeldi. Hızlı bir şekilde plaja gitmek için hazırlandık. Giriş parası Araç başına 14 Tl idi.Şezlong ve şemsiye ayrıca ücretliydi. Deniz şahane. Gün batımı otele döndük.



5.Gün 2 EkimPazar
Bu gün tam gün Ölüdeniz. Sabah tan Akşama kadar denizdeydik.

6.GÜN 3 EKİM PAZARTESİ
Sabah 8:00 da kalkıp Otelden ayrıldık. Tekne turu yapmayı planlıyorduk. Saat 11:00 da sahilden tekne turları vardı. Kişi başı 11 tl ilk Kelebekler vadisine uğradık. Bir Saat burada kaldık .

.

Buradan Akvaryum koyuna demirledik. Burada yemek yedik denize girdik

18:00 Gibi Ölüdeniz den Marmaris e gitmek için ayrıldık. İki- iki buçuk saat yol sürdü Marmaris e vardığımızda hava kararmıştı. Otel aramaya başladık.

http://honeymoonmarmaris.com Oda kahvaltı 50 tl ye anlaştık.Otel denize sıfır ve plajı var.
Marmaris te iki gün kaldık. Buradan nereye gidelim diye düşündük Bodrum u es geçtik. Direk Selçuk Efes e gitmeye karar verdik. Aydın dan sonra Otobana çıktık Bir saat sonra Selçuk kavşağın dan Efes e yola koyulduk.

Efes i Gezdikten sonra İzmir e Geçtik İzmir den Denizli Üzerinden Antalya ya doğru yola çıktık.
Ve Akşam evdeyiz
 

Ynt: Antalyadan Akdeniz Gezisi

ugras1' Alıntı:
09 Ekim 2010 Cumartesi
02:04

Eşimle birlikte bir Akdeniz turu planı yaptık. Antalya da ikamet ettiğimiz için başlangıç noktamız Antalya oldu. Kafamızdan karadan mavi tur rotası çizdik. Teoride kıyı boyunca tüm sahil tatil ve tarihi yerleri görme amacıydı.
Seyahata çıkmadan önce yanınızda olması gereken işinizi kolaylaştıracak araçlar işinize yarıyacağını umuyorum.

1-Ulaşım aracı bende cilio 3 vardı.1,2 Motor

2-Rota planlaması Gps ve Yedek fotoğraf makinası internet vs… İçin bir adet ıphone ama internet paketi olsun.

3-Antalya sahilleri biraz taş ve kayalık olduğu için bir çift su ayakkabısı ama plastik olanlardan değil. Bu Ayakkabılar fazlasıyla işinize yarayacaktır.

4-Bir adet müze kartı


1.ci Gün 28 eylül 2010
Saat 11:25 Antalya dan yola çıktık. Saat 12:00 da Kemer deyiz. Kemere daha önce günübirlik gittiğimiz için uğramadık. İlk durağımız Olimpos. Çıralıyı geçtikten sonra olimpos 11 sapağından dönüyoruz. Saat 12:50 gibi olimpos a vardık ve pansiyon aramaya başladık .http://www.olymposdeepgreen.com/ da karar kıldık denize yakın olduğu için Portakal bahçelerinin içinde tahta evler tavuk horoz kediler doğal bir ortam. Kişi başı 30 TL oda kahvaltı akşam yemeği klimalı oda ya anlaştık .

[attachment=1]


Odaya yerleştik ten sonra doğru denize yine de biraz yürüyoruz .Denize gitmek için antik kentten geçiyoruz. Biz de müze kartı olduğu için ücret ödemedik.
[attachment=1]
Olympos Antik Kenti

Antalya’nın 80 km güneyinde yer almaktadır. Toros Dağlarının kıyıya dik indiği bu yörede akarsular yer yer vadiler oluşturmuştur.
Olympos Kentinin ortasından çıkan Olympos Çayı Antik Çağda da kenti ikiye bölüyordu. Kentin kuzeyinde Ulupınar Çayı yer almaktadır. Batıdan gelen yol, Akçay vadisinin yamaçlarını izleyerek denize ulaşmadan, en dar yeri olan Kavuşuk Boğazından geçer. Kentin güneyinde Sepet sırtıyla başlayan dik yükselme, Musa Dağında 568 metrelik bir yükseltiye ulaşır. Kuzeyindeki dik yamaç ise Onur Dağının güney tarafıdır. Batıda Göl Bükü Tepesi yer alır. Doğusu Akdeniz’e açılır. Olympos bu konumu ile dağlar arasında kaybolmuş olup, denize açılan vadinin iki yanında yer almaktadır.
Likya’nın doğusunda yer alan Olympos Antik Kentini şimdiye kadar pek çok gezgin ve araştırmacı ziyaret etmiş ve gerek yazıtları, gerekse kalıntıları hakkında yayın yapılmıştır. Bu adın kaynağı ve anlamı büsbütün açıklanamamışsa da eski Anadolu dillerinden geldiği ve genellikle “Yüksek Dağ, Ulu Dağ” anlamında kullanıldığı anlaşılmaktadır. Likya’daki bu Olympos kenti de adını yaklaşık 10 km uzağındaki 2375 metrelik doruğu ile Beydağlarının sahile en yakın, en yüksek tepesi olan Tahtalı Dağından almış olmalıdır. Ancak bazı kaynaklarda Olympos Dağı ile Musa Dağı özdeşleştirilmiştir.
Kentin kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte, Likya Birliği içinde bastığı sikkeler ile M.Ö. 168–78 yıllarında tarih sahnesinde ilk kez görülür. Olympos bu birlik içerisinde 3 oy hakkına sahip 6 ayrıcalıklı kentten birisidir. Hatta bazen birlik başkanı bu kentten çıkmıştır. M.Ö. 80 yılında kent, Phaselis ve ayrıca Kilikya’dan gelen korsanların eline geçmiştir.
Kilikyalı korsanların en ünlülerinden Zeniketes, Olympos yakınlarında bir kalede oturuyordu. Anadolu kıyılarındaki ve dağlık bölgelerdeki karışıklıklar üzerine bölgeyi korsanlardan temizlemek için Romalı komutan ve senatör Publius Servilius Vatia komutasındaki Roma Donanması, M.Ö. 78 yılında Tarentum’dan (Eski bir Roma şehri) yola çıktı. Servilius önce Doğu Likya’daki korsanlara saldırdı; Gelidonya Burnunda yapılan üç deniz savaşını da kazanarak Zeniketes’in ünlü şatosunu yerle bir etti. Zeniketes’in ölümünden sonra komşu kentlerle beraber Olympos da Romanın Kilikya eyaletine bağlandı ve Likya birliğinden çıkarıldı. Bu tarihten sonra birliğe tekrar alınmadılar ve federe sikke basamadılar. Ancak 1990 yılında açılan anıt mezarda bir Likiark’ın (yönetim hakkı bulunan kişi) ismi geçmektedir. Roma İmparatorluk Devrinde tekrar eski önemini kazanan kenti, İmparator Hadrianus ikinci Anadolu seyahatinde (M.S. 129-131) ziyaret etmiştir. Bu dönemde kent, söz konusu ziyaretin onuruna Hadrianopolis olarak adlandırılmıştır. Kentte bulunan bir yazıtta da İmparator Marcus Aurelius onuruna dikilmiş heykelden bahsedilmektedir.
Hıristiyanlık kente erken ulaşmıştır. Bilinen ilk piskoposu Diokletianus Devrinde öldürülen Methodios’dur. Aristokritos isimli piskopos ise 431 yılında Efes’teki ve 451 yılında İstanbul’daki konsüle katılmıştır. 458 yılında Anatolius ve 536 yılında Ionnus, bilinen son piskoposlardır. Haçlı seferleri sırasında Venedik, Cenova ve Rodos şövalyelerinin istilasına uğrayan kentte, bu devirde Akropol ve güneydeki yamaçta iki kale yapılmış ve kent içerisindeki bazı yapılarda yerleşmeler olmuştur. 15. Yüzyılda, Fatih Devrinde tüm Tekeli (Teke) yarımadası gibi Olympos da Osmanlı topraklarına katılmıştır. 18 ile 19. Yüzyıllarda ve 20. Yüzyıl başlarında Yörükler tarafından kışlak olarak kullanılmıştır.
Yaşadığı Helenistik Roma ve Bizans dönemlerine ait birçok kalıntının günümüze kadar geldiği şehirde en yoğun yerleşim ortasından akan Göksu Çayının her iki yakasında gerçekleşmiştir.
İlk yerleşimin antik devirde ulaşım için de kullanılan çayın ağzına yakın olan akropolde olması muhtemeldir. Şehir zamanla Göksu Çayı vadisine yayılıp genişlemiştir.
Kalıntıların arasında en önemlileri, çayın güney yakasındaki; Helenistik Roma ve Bizans dönemlerinde kullanılan oda mezarları ve Likya tipi lahitlerin oluşturduğu nekropol alanı; Helenistik devirde inşa edilip daha sonraki dönemlerde bir takım eklerle kullanılan tek kavealı (oturma grubu) tiyatro, sütunlu cadde ve caddeye açılan hamam ve rıhtım kalıntıları; kuzey yakasındaki nekropolin Ion tapınağı ve mozaikli evdir.
İkinci Gün 29 Eylül 2010
Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra 10:45 te Çıralı da bulunan Yanartaş a gitmek için yola çıktık. Önce ana yola daha sonra Çıralı sapağından Çıralıya doğru döndük Tabelaları takip edip Yanartaş a geldik arabayı park ettik giriş ücretli müze kartı geçmiyor.Yürüyerek 20-30 dakika dağa tırmanıyoruz.
Yanartaş

Olympos Antik Kentinin kuzeyinde yer alan Çatal Dağın kuzeydoğu yamacında uzanan Yanartaş, metan gazının yeryüzüne ulaşıp yanmasından oluşmuş doğal bir ateştir. Antik dönemde bu ateş çevresi önemli bir Hepaistos kült merkezi olarak kullanılmıştır.
Hepaistos, doğduğunda çirkin bir görünüme sahip olunması nedeniyle, Zeus tarafından Olympos Dağından fırlatılmıştır. Çirkinliğiyle birlikte topallığı nedeniyle diğer tanrılar tarafından da hor görülen Hepaistos, yer ve gökyüzünden kaçarak yanardağların altına yerleşmiş ve kendisine demirciliği meslek edinmiştir.
Yanartaş çevresindeki Hepaistos tapınağı nedeniyle, Yanartaş’ın diğer bir ismi de Hepaisteion’dur.
Hıristiyanlığa geçişle, Hepaistos kültünün sona ermesinden sonra da Yanartaş, uzun bir süre kutsallığını koruyabilmiştir. Bugün bile bazı yazıtları ve sunak kalıntıları görülebilen tapınağın üzerine, Bizans döneminde büyük bir Bazilika yapılmıştır. Bazilikanın doğusunda alt kısımda yine Bizans dönemine tarihlendirilen yapılar yer almaktadır. Bu kısımda, Roma Devrine ait bir çeşme yapısı da bulunmaktadır.
Ulupınar çayının oluşturduğu küçük Çıralı ovasının güneybatı yamaçları izlenerek ulaşılan kuru dere ile Khimaira arasında kalker taşlarından yapılmış antik bir yol vardır. Yer yer yıkılmış ve yok olmuş olan yol Khimaira’ya kadar izlenebilmektedir.
“Lykia’nın sönmeyen ateşi” olarak adlandırılan Khimaira için ilk kez Homeros tarafından aktarılan efsane, Bellerophontes ile Khimaira isimli canavar arasında geçen mücadeleyi anlatmaktadır.
Efsaneye göre, Bellerophontes, Troya’da Anadoluluların yanında savaşan Glaukos’un oğludur. Bellerophontes’in sözcük anlamı Belleros’u öldüren demektir, ancak bu Belleros’un kim olduğu bilinmemektedir.
Belleros’u yanlışlıkla öldüren ve buna çok üzülen güçlü ve yakışıklı Bellerophontes, üzüntüyle gittiği Argos’ta kralın karısı Anteia’nın ahlaksız tekliflerine evet demediği için iftiraya uğrar. Argos Kralı da onu Lykia Kralı olan kayınpederine gönderir ve öldürülmesini ister. Törenlerle karşıladığı bu yiğit gence misafirperverlik kuralları gereği dokunamayan Lykia Kralı, Bellerophontes’den kurtulabilmek için, ona, ölümüne yol açabilecek işler buyurur. Bunlardan birisi de, Khimaira isimli canavarın öldürülmesi işidir. Zaten önü aslan, arkası yılan, ortası keçi olan ve ağzından alevler çıkaran Khimaira ile karşılaşmak bile ölüm demektir.
Bu ölümcül görevi üstlenen Bellerophontes, Lykia’nın başkenti Xanthos’dan yola çıkarak, bugünkü Akdağ’ın olduğu yerde, bir kaynağın kenarında mola verir ve uykuya dalar. Rüyasında tanrıça Athena’yı görür. Tanrıça ona, uyandığında yanında bulacağı altın gemi, kaynağa su içmeye gelen kanatlı at Pegasos’un ağzına taktığında Pegasos’un onun emrine gireceğini ve ancak Pegasos’un yardımıyla Khimaira’nın hakkından gelebileceğini söyler.
Uyandığında yanında altın bir gem bulan Bellerophontes, hemen bir çalının arkasına saklanır. Akşamüzeri Pegasos’un havada süzülerek kaynağa inip su içtiğini görür. Aniden atın kulağından tutarak, altın gemi ağzına geçirir. Pegasos artık onun emrindedir. Bellerophontes atın sırtına atlar ve Khimaira’nın yurduna, yani bugünkü Yanartaş’a gelirler. Onları gören Khimaira, ağzından çıkan alevleri öfkeyle üzerlerine gönderir, ama Pegasos’un akıllı bir manevrası sayesinde alevleri atlatıp, yanmaktan kurtulurlar. Bunun üzerine, Bellerophontes uzaktan ok ve mızrak yağdırmaya başlar canavarın üzerine. Khimaira yaralanmıştır, ama hâlâ direnmektedir.
Son mızrağını yakından ve öyle güçlü fırlatır ki Bellerophontes, canavar yerin yedi kat altına gömülür. Gömülür, ancak ağzından çıkan alevler sönmez. İşte o gün bu gün binlerce yıldır yanar Khimaira’nın ağzından çıkan alevler, yöre halkının pek güzel adlandırdığı Yanartaş’ta.

















3.Gün 30 Eylül 2010

Sabah saat 09:20 de Kaşa gitmek için yola çıktık. 10:15 Gibi Finike deyiz.11:00 gibi Demre deyiz.Buralarda müze kartının büyük faydalarını görüyoruz.
Bugünkü Demre ilçe merkezinde ve civarında yer ulan Myra antik kenti özellikle Lykia dönemi kaya mezarları, Roma dönemi Tiyatrosu ve Bizans dönemi Aziz Nikola Kilisesi ile ünlüdür. Kaya mezarları, Lykia yazılı kitabeler ve sikkeler, Myra'nın en azından M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren varlığını sürdürdüğünü gösterir. Lykia Birliği'nin altı büyük kentinden biridir. Likçe ve Grekçe yazıtlarda MYRRH adıyla aılınır M.S. 2. yüzyılda Myra'da büyük gelişmelerin olduğu bir dönemdir. Lykia Birliği'nin 6 büyük şehrinden biri olan Lykialı zengin kişilerin yardımları ile birçok yapı inşa edilmiş ve onarılmıştır.
Myra, Bizans döneminde dini yönden olduğu kadar idari yönden de önde gelen şehirlerden biri idi. Ününü Aziz Nikolas'ın M.S. 4. yüzyılda şehrin piskoposu olmasına ve ölümünden sonra aziz mertebesine ulaşıp adına kilise yapılmasına borçludur. 7. yüzyıldan itibaren gerek deprem, su baskını ve Myros (Demre) Çayının getirdiği alüvyonlar, gerekse Arap akınları sebebiyle önemini yitirip 12. yüzyılda köy hüviyetine dönüşmüştür. Günümüz kalıntılarını, akropolün güney eteğinde yer alan tiyatro ile her iki yanında yer alan "Kaya Mezarları'' oluşturur. Şehrin su ihtiyacı, Demre Deresinin aktığı vadi kenarındaki kaya yüzüne açılmış kanallarla karşılanmaktaydı.




Aziz Nicholas Kilisesi



Yaygın olarak Noel Baba olarak bilinen Aziz Nicholas M.S. 245'te Fethiye yakınlarında Patara'da doğmuş ve M.S. 363'de ölmüştür. Zengin bir ailenin iyi eğitilmiş oğlu olan Aziz Nicholas hayatını insanlara özellikle de çocuklara ve denizcilere yardıma adamıştır. Bu yardımlarının sağladığı ünü bugüne dek Noel Baba efsanesi olarak gelmiş ve güncelliğini korumuştur.
Lymra rahibi olarak insanlara dini ve sosyal yardımlarda bulunan Aziz Nicholas ölünce Lymra'ye gömüldü ve mezarının yanına adına bir kilise inşaa edildi. 1080'de İtalyan korsanlar bazı kemikleri Bari'ye kaçırdılar. Ancak kalan bazı kemik parçaları bugün Antalya Müzesindedir.
İlki 5-7 Aralık 1983 yılında yapılan Noel Baba sempozyumu, o günden beri değişik din ve eğitimlerden gelen insanların katılımıyla her yıl tekrarlanıyor. Bu sempozyumda Aziz Nicholas'ın çizgisinden gidilerek değişik din ve inançlardan olan insanlara barış, dostluk ve kardeşlik çağrısı yapılıyor.
Burada ki gezimiz bittikten sonra Kaş a doğru yola çıktık.


Otele yerleştik Kişi başı 50 Tl ye Kahvaltı ve akşam yemeği fiyatı olarak anlaştık.Hava biraz bozuktu denize girmedik sadece ilçeyi gezdik.

4.GÜN 21.EYLÜL 2010

Sabah saat 09:30 da otelden ayrıldık. Buraya kadar Antalya dan 287 km yaptık.Kaş çıkışı yol kenarında bu sahili gördük denize girmeyi çok istedik ama vaktimiz yoktu rotamız Fethiye Saklıkent


10:30 da Kalkandan geçtik. Yolumuzun üstünde Letoon a sapıyoruz. Ana yoldan 10 km içeride Kınık ilçesinide geçiyoruz ve Letoon da yız.

LETOON

Edinilen tarihi kaynaklara göre Zeos’tan hamile kalan Leto adına Zeos tarafından kurulduğu yönündedir fakat Letoon antik kentinde yapılan kazılar da bulunan izlere göre bu kente yerleşim izleri M.Ö. 7. Yüzyıla kadar gitmektedir.
Yapılan araştırmalarda edinilen bilgilere (kitabelere) göre Letoon antik kenti dinsel ve politik açıdan önemli bir yer olduğu doğrultusundadır. Letoon antik kenti yakınlarında yer alan ören yeri merkezinde 3 adet yan yana tapınak yer almaktadır. Bu tapınakların en güneyinde olan Apollon'a Ortadaki Artemis’e ve en kuzeydeki ise Leto’ya adanmıştır.
Bu üç tapınağın güneybatısında bir çeşme, doğu kısmında ise kilise bulunmaktadır. Letoon antik kenti içersinde arka tarafını bir tepenin yamacına dayamış büyük bir antik tiyatro bulunmaktadır. 2000li yıllara kadar burada Kumluova Domates festivali organize edilmekteydi.
Bilinen tarihe göre Letoon antik kenti M.S. 7. Yüzyılda ter edilmiştir. Fethiye’den başlayan ve Antalya’ya kadar uzanan Likya yolu yürüyüş rotasının da bir parçasıdır Letoon.
Letoon dan ayrılıyoruz. Kınık ın içinden Xanthos a sapıyoruz Kınık tan 1 km

Xanthos

Lykia birliğinin başkenti olan Xanthos’un kuruluşunun M.Ö. 1200’lere uzandığı sanılıyor.
Xanthos’luların savaşçı ve cesur bir halk olduğu söyleniyor. M.Ö 545 yılında Pers ordusunun saldırılasına karşı teslim olmamışlar, kadınları, çocukları, hazinelerini ve kölelerini kaleye doldurup, kaleyi ateşe vermişler ve kendileri de Persler'e karşı savaşarak ölmüşler. Teslim olmaktansa toplu intiharı tercih etmiş olan bir halka sahipmiş Xanthos.
Xanthos tan çıkıyoruz. Buradan Saklıkent e gitmeyi planlıyoruz ama geldiğimiz yoldan yani Kınık tan değil de yukarı rampadan dağ yolunda ana yola çıkıyoruz. Buradan Saklıkent tabelasının gösterdiği istikamete gidiyoruz. Ve Saklıkent e varıyoruz.


SAKLIKENT
Dünyada esine az rastlanır bir doğa harikası... Fethiye civarında bir yerde.. Uzunluğu 14 KM. Su ayakkabıları en çok burada işinize yarıyor. Giriş ücretli.

ÖLÜDENİZ

Saklıkent ten Ayrılıyoruz Fethiye ye doğru yola çıkıyoruz ama yine geldiğimiz yoldan değil de kanyonun üstünden devam ediyoruz.Fethiye ye girdik. Doğru direksiyonu Ölüdeniz e çevirdik .Ve pansiyon aramaya başladık. Ölüdeniz in tam kalbinde bir otel bulduk fiyatı çok uygunduhttp://www.montebellobeach.com/montebello/index.htm Ölü denizde iki gün kalmayı planlıyoruz. 16:00 gibi otele yerleştik. Hava güzeldi. Hızlı bir şekilde plaja gitmek için hazırlandık. Giriş parası Araç başına 14 Tl idi.Şezlong ve şemsiye ayrıca ücretliydi. Deniz şahane. Gün batımı otele döndük.



5.Gün 2 EkimPazar
Bu gün tam gün Ölüdeniz. Sabah tan Akşama kadar denizdeydik.

6.GÜN 3 EKİM PAZARTESİ
Sabah 8:00 da kalkıp Otelden ayrıldık. Tekne turu yapmayı planlıyorduk. Saat 11:00 da sahilden tekne turları vardı. Kişi başı 11 tl ilk Kelebekler vadisine uğradık. Bir Saat burada kaldık .

.

Buradan Akvaryum koyuna demirledik. Burada yemek yedik denize girdik

18:00 Gibi Ölüdeniz den Marmaris e gitmek için ayrıldık. İki- iki buçuk saat yol sürdü Marmaris e vardığımızda hava kararmıştı. Otel aramaya başladık. http://honeymoonmarmaris.com Oda kahvaltı 50 tl ye anlaştık.Otel denize sıfır ve plajı var.

Marmaris te iki gün kaldık. Buradan nereye gidelim diye düşündük Bodrum u es geçtik. Direk Selçuk Efes e gitmeye karar verdik. Aydın dan sonra Otobana çıktık Bir saat sonra Selçuk kavşağın dan Efes e yola koyulduk.




Efes ten İzmir e Geçtik İzmir den Denizli Üzerinden Antalya ya doğru yola çıktık. Ve Akşam evdeyiz
[attachment=1]
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,435
Mesajlar
1,517,931
Kayıtlı Üye Sayımız
172,085
Kaydolan Son Üyemiz
Ertuğrul Ocaktan

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst