Amanoslarda Eski Yola Yeni Bir İz Daha

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan menderessereflisan Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 11
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 15,806

menderessereflisan

LR Series III- 88"CSW- 2.25 Petrol+LPG-1983
Mesajlar
844
Tepkime Puanı
1
Yer
İskenderun- HATAY
AMANOSLARDA ESKİ YOLA YENİ BİR İZ DAHA
Sanırım sadece ben değilim, kendini her fırsatta şehirden dışarı atma hayalleri kuran... Trafik, gürültü, bitmeyen alt yapı çalışmaları ve buna bağlı hava kirliliği, konteynırlardan taşan çöplerimiz, ortak yaşama anlayışını edinememiş ve sadece kendisi için yaşayan bencil insanlar, durmadan şikayet eden öfkeli ve saldırgan şehir mutantları… Sanırım en zor olanı da tüm bunları saydıktan sonra, bu oyunun içinde olmak.
Sanırım en büyük bencilliğimi hafta sonlarına ayırıyorum. Tüm şehri bir kenara itip toprak ve bitki kokusu duymak, çamura bulanmak, yağmur altında sırılsıklam olmak, kara basmak, üşümek, yorulmak, çalıların dikenleri tarafından çizilmek, taşa takılıp düşmek için çıkıyorum evden. Hatta bazen evde beni bekleyen işleri, belki de bir günü onlarla geçirmemi bekleyen ailemi geride bırakarak, bencilliğimi son noktaya vardırıyorum... Kendime geliyorum …
Tabii ki tercih meselesi. Pazar gününü televizyon önündeki kanepede de geçirebilirdim ama kendimden bir şeyler bulamıyorum bu şekilde. Miskinliğin kralını yaptığım dönemlerde olmuyor değil hani ama bu defa değil….
Şehirlerin keşmekeşliği içinde, beton bloklar arasında sıkışmış ve yaşamak gibi derdi olan insanlara, doğanın eşsiz güzelliklerini sunmak gerek… Hadi bizden geçtim de, arkamızdan bizi örnek alan taze yüreklere örnek olmak gerek… Bir şekilde doğanın unutulmuş güzelliklerini, körelmiş yollarını, yorgun köprülerini, çeşmelerini ve kültürel zenginliklerini taşımak, tanıtmak ve farkındalık yaratmak gerek...
Zaten dağlardan uzak kalalı 15 günü geçmişti. Baktım hastalık da bir türlü çıkmıyor evden, olmadı ben çıkıyorum dedim… Adı da hazır: 24 Kasım Öğretmenler Gününü dağlarda kutlayacaktık…
Önce biraz çekindim. Belirlediğim rotadan, en son geçenin üzerinden neredeyse 5 yıl geçmiş. Yılda birkaç macera ve doğaseverin geçtiği yolların yenilenmemesi gayet doğal. Laf aramızda zaten istediğimizde bu. Nede olsa mutantları doğadan uzak tutmak gerek. Ne kadar taş kırarız, ağaç kaldırırız ve heyelan temizleriz kestirmek zor tabii ki… Bir kaza veya giderilemez arıza halinde, yardım için dumanla iletişimden başka yöntem olmaması ayrı bir sorun… Ama olsun. Şehirlerin içinde boğulacağımıza, ormanın derinliklerinde boğulmayı yeğleyenlerden oluşun bir ekibe sahibiz. Zaten yolu bitirmek isteyen kim ki, amaç yolda olmak değil mi.
Bir haftalık çalışmadan sonra uydu haritalarından rota çizildi, yol ayrımları belirlendi. Uydu görüntülerinin yetersiz kaldığı yerlerde tahminler yapıldı. Yol koşulları, mesafeler, teçhizat ve donanım listesi, bilinmeyenler, alternatif yollar, katılımcılara ilan edildi. En önemlileri büyük harfle yazıldı. Su, sucuk, ekmek…
Sera’da bir haftadır bu gün için hazırlandı. Yaşlı ve yorgun görünse de aslında olgun dönemini yaşayan oldukça deneyimli bir yol arkadaşı. Soğuk havada ve dere geçişlerinde aksırıp tıksırsa da beni asla yolda bırakmadı. Tarihini kendisi yazan bir markanın temsilcisi. İnsanoğlunun dünyayı bazen keşfetme, bazen de işgal etme eylemlerinin her zaman içinde olmuş bir savaşçı. Şehirde yaşamak için değil, şehir kurmak için üretilmiş. Ne olursa olsun her zaman hedefe varmak için tasarlanmış. Minimum konfor ve maksimum verimin mükemmel birleşimi o. Müşkülata düşürmemek için, teşkilattan kaçınılarak ortaya çıkarılmış. Benzerleri şehir hayatında 20 yılı göremezken, 50 yaşında bile haşin doğa şartlarıyla savaşabilecek bir ruha sahip. Bu doğa kaçamaklarımda CJ ve Lando dan sonra, bana 3 yıldır yoldaşlık yapan bir dört çeker, Sera. Land Rover markasının, şehirlilerin pek bilmediği Series 3 modeli.
Artık hazırız. Sabah 04 de marş basacağız. Yani sıcak yataktan 03 de kalkacağız ve aracı yükleyeceğiz. Heyecanı içinde yaşayan, benim gibilere her zaman ki gibi uyku yok. Endorfin tüm vücudu bastı bir defa. Kaçış yok, uyku yok, sabahlanacak… Her olumsuzluk zihinde simüle edilerek alternatif planlar üretilecek.
Nereye mi gittik… Başlıkta yazdığı gibi yine Amanoslar…
İlgililerimiz bilir ama, bu yolun başındakiler için kısa bir özetle Amanoslar; önemi pek bilinmeyen, Orta Avrupa ve Karadeniz iklim kuşağının kuzey yarım küredeki en son halkasıdır. Yaklaşık 4000 kilometrekarelik alanı kapsayan Amanos dağlarının yaklaşık uzunluğu 180 kilometre ortalama genişliği ise 20 km civarındadır. En yüksek noktası 2268 m lere ulaşır. Dağların diğer bir ismi de halk arasında Gâvur dağları, Nur dağları ve Bereket dağıdır. Amanos dağları bu küçük haliyle 250 endemik olmak üzere, 1500 civarında tür çeşitliliği ile tek başına, ülkemiz bitki çeşitliliğinin yarısını içinde barındırır. Dünyaca ünlü Akbez Geyik Böceği ise, sadece bu dağlarda kendine yaşam bulmaktadır. Yıllarca merkez ve yerel idarelerce ilgisiz ve korumasız kalsa da, son yıllarda yetersiz de olsa, olumlu çalışmalar yapılmaktadır. Bu amaçla; Arsuz bölgesinde bu amaçla yabani keçiler için yaban hayatı koruma alanı, Tekkoz tabiat koruma alanı, Kengerlidüz tabiat koruma alanı, Mitisin karaca koruma sahası vb alanlar olarak koruma altına alınmıştır.
Nerede kalmıştık… Amanosların en güney ucundan, Batı-Doğu istikametinde 30 km lik bir geçiş yapacaktık.
Evet gün doğmadan yola düştük. Uydu fotoğraflarına sahip navigasyon cihazım, mesafe ve dönüşleri gösteren kılavuz kartım, pusulam, güneş siperliğine yerleştirilmiş telsizimle marşa bastım. Buluşma noktası olan Arsuz’da tam dokuz araçlık kararlı bir ekip toplandık. Çocuklar gibi şendik :D … Rotamızdaki son petrol istasyonundan yakıt ikmalleri, lastik basınçları ayarlandıktan sonra, bir defa daha marşa bastık. Ekip lideri olarak ön sıradaki yerimi aldım. Yine benim gibi tam donanımlı bir araca sahip Sedat Bey, artçı olarak en arkadaki yerini aldı. İç iletişimimiz de kullandığımız telsizlerimiz tamam.
Haymaseki köyüne vardığımızda, telsizden ilk olumsuz anonsu almıştım. Artçı Sedat Bey, Burak’ın aracında elektrik sorunu nedeniyle durmak zorunda olduklarını söyledi. Tabii ki ekip olarak durup durum değerlendirmesi yaptık. Henüz yerleşim bölgesinden çıkmadığımız için, geri dönmesinin uygun olacağı kararına vardıktan sonra Burak’ı uğurladık.
Yola devam… İlk seyir bölgesi ve kısa mola, Karagöl de olacak. Denizden yaklaşık 300 m yüksekliğe ve 20.000 metrekare yüzey alanına sahip bir göl. Herhangi bir kaynağa sahip değil. Sadece yağışlarla dolup boşalıyor. Ancak henüz yeterince yağış gerçekleşmediğinden, içinde bir damla su kalmamış.
Üzülerek biraz fotoğraf aldıktan sonra yeniden yola koyulduk. Yol dağ yolu için fena sayılmazdı. Ortalama 10 km süratle önümüzdeki ilk tepenin sırtına ulaştık. Sırt 1000m irtifaya sahip olduğunu hemen hissettirdi. Hava oldukça serinlemiş ve sırtın arkasındaki derin kanyon etkileyici görünümüyle kendisini sergiliyordu. Bir 10 dk daha fotoğraf molasından sonra yeniden harekete geçtik. Birkaç km ilerleyince ağız açıklığı yola bakan, yaklaşık 1,5 m çapında bir mağara ile karşılaştık. Hemen durup küçük bir keşif yapmaya karar verdik. İçine 10 m kadar ilerledikten sonra geri döndük. İçindeki yıkıntılar nedeniyle ilerlemek pek mümkün görünmediği gibi, aynı zamanda bu amaca yönelik hazırlıklarımız yeterli olmadığı için bu keşfi derinleştirmeyi daha sonraya bırakarak yola devam ettik.
Yol gittikçe kırıcı olmaya başlarken, bitki örtüsü yeni yüzünü göstermeye başlamıştı. Kızıl çamların yerini görkemli gövdeleri ile kara çamlar ve eğreltiler almaya başlamıştı. Birkaç saatlik ilerlemeden sonra, yol üzerinde, bir zamanlar içinde yaşandığı belli olan ama şimdilerde tamamen terk edilmiş, dağılmış ve madenciler tarafından oraya getirildiğini düşündüğümüz bir konteynır ve yıkık barakaların yanından geçtik. Bir süre daha ilerledikten sonra Çanak adı verilen ve yine bir zamanlar madenciler tarafından açıldığını tahmin ettiğimiz kaya çukurunun yanında 30 dk lık mola verdik. İrtifa 1300 m ler. Su geçirmez kaya zemin olduğu için, içindeki suyu muhafaza eden bu çanak, belli ki zamanında maden aramaları için yıpratılan yüzlerce olumsuz orman deformasyon örneklerinden biriydi.
Artık buradan sonra adını “hayalet yol” olarak koyduğumuz noktaya gelmiştik. Uydu haritalarında da, navigasyon cihazımda da bulut altında kaldığı için yol görünmüyordu. Ama bulutların altında pusulayı hedef alarak yolu takip ediyordum. Yol ayrımlarında yaklaşık 210 derece güney istikametinden şaşmamaya çalışıyordum. Yol ilerledikçe, derin yarıklar, kenarı bıçak kadar keskin taş ve kaya parçaları, heyelanla düşmüş araba büyüklüğünde dev kayalarla sert yüzünü gösteriyordu.
Böyle yollarda en korktuğumuz şey lastiklerin yırtılmasıdır. Yedek lastiklerimiz olsa da, çift yedeğin sadece bende bulunması, beni daha fazla endişelendiriyordu. Nede olsa ekibin her üyesi aynı tecrübeye sahip değildi. Zira geçmişte benzer bir deneyim yaşamış ve yedek lastiği olmayan bir arkadaşımı jant üzerinde dağdan indirmek zorunda kalmıştım. Hatta aracı, daha sonra almak üzere bir dağ köyünde bırakmak zorunda kalmıştık. Kaldı ki, bulunduğumuz mesafe ve şartlar o olaydan en az 3 kat daha ağır idi.
Ekip oldukça yorulmuş ve acıkmıştı. Öğle saatine yaklaşmıştık. Bulutların altından çıkmamıza az kalmasına rağmen seyir hızımız yol koşullarından dolayı 2-3 km hıza kadar düştüğü için mola yerine ulaşmamız zorlaşıyordu. Özellikle çocuklar iyice sıkılma belirtisi göstermeye başlamıştı. Eğimin ters yöne düşmesinden dolayı araçlar biraz daha rahatlamıştı. Artık inişe geçmiştik.
Ana mola noktasına varmak uzadığı için diken tarlası da denilebilecek bir böğürtlen düzlüğünde kısa bir mola daha verdik. Mevsim itibari ile pek böğürtlen kalmamış olsa da avunmaya, oyalanmaya, tadımlığa ve biraz da dinlenmeye yetti. Tekrar devam…
Planın çok gerisinde olmasak da önümüzü göremediğimiz için biraz daha yorulmalıydık. Nihayet doğu istikametimizde kuş uçuşu yaklaşık 5 km mesafede kılavuz kartımda aldığım işaretleri görmeye başladım. Aşağıda Büyükoba ve Çamlıyayla köyleri görünüyordu.
O dağ başında bizi gördükten sonra, yolda kestiği odunları korkulu gözlerle bir pikaba doldurmaya çalışan ve muhtar olduğunu söyleyen bir kişi ve ailesiyle karşılaştık. Biraz ayak üzeri sohbet ettik. Neden buralarda olduğumuz bir türlü anlatamadık kendisine. Sonucu “gezmek için buradayız” anlamına getirsek de, “iyi de neden geziyorsunuz” sorusuyla bizi tuş ediyordu. Sanırım ne o bizim ne amaçla gezdiğimizi hiç anlayamayacak, ne de biz onu tatmin edecek cevabı bulamayacaktık. Vedalaşıp yolumuza devam ettik. Ama o aracın araya nasıl çıktığını ömrüm boyunca anlayamayacağım. Boşken neyse de, odunla dolunca nasıl gidecek aklımız bir türlü kesmedi işte…
Saat 13:00 gibi 1 saat gecikmeli de olsa ana mola yerine vardık. Herkeste büyük bir heyecan. Rakım 700 m ye düştü. Şimdi yemek zamanı. Mangallar, sucuklar, semaver çaylarının kokusu ve dumanı tüm vadiyi sarmıştı. Çocuklar oldukça memnun. Nede olsa artık yolumuz gerek navigasyon cihazından, gerekse de gözle görülebiliyordu. 2 saat kadar mola vermeye karar verdik.
Mola yerindeyken, daha önceden görüştüğümüz motokroscu arkadaşların uzaktan motor seslerini duyduk ama karşılaşmadık. Sanırım dağın doğu eteğindeki kolay yoldan inmeye karar verdiler.
Mola noktası herkes için dinlenme ve doyma noktası niteliği taşırken benim için ise farklı bir anlamı daha vardı. Karar noktası. Doğu yönünde ilerlersek normal planlanana göre, Çamlıyayla köyüne inecek, Batıayaz, Eriklikuyu, Hıdırbey, Vakıflı köyleri üzerinden Samandağ ilçesine inecektik. Yol kendini gösteriyor ve heyecanı düşük bir yol olarak görünüyordu. En başta yolun gizliliği kalmamıştı artık. Yolun tüm gizemi çözülmüştü. Yola çıkmadan önceki B planı içimi kemiriyordu. Tam ters yönde batı eteğinden ilerleyip, Çevlik, Kale köyü arasındaki eski Şahlankaya karakoluna inmek istiyordum. Bu fikri daha önce ekiple paylaşmıştım. Eğer inebilirsek, 45 km lik kolay yol yerine, yaklaşık 15 km lik zor bir yol bizi bekliyordu. En az 5 yıl kimsenin girmediği bir yol. İşin en can alıcı yanı ise, tam karakola inen 700 m lik yolun uydu haritalarında ve navigasyon cihazımda görülemeyişiydi. Neyle karşılaşacağımız belli değildi açıkçası. Heyelanları temizlemek zorunda kalırsak ne kadar zamanımızı alır kestiremiyorduk. Ben de dahil olmak üzeri ekibin yarısı yakıtlarının yarısını bitirmiş durumdaydı.
Bir karar vermeliydik ve verdik. Bir hafta önceden, o yolu yıllar önce kullanmış Yaşar Hocam ile de görüşmüş, inilebileceğini söylemişti. Bu söylem de biraz cesaret verdi. Ve bize yakışanı yaptık. Önemli olan yolda olmaktı. Doğudaki görüneni bırakıp, bilinmen vahşi batıya doğru inişe geçtik.
Yola girer girmez 4-5 noktada araçlardan inip heyelan temizliği yaptık. Kazma, kürek, manivela, balyoz derken, baktık dur kalk olmuyor, çok zaman kaybediyoruz… Araçlarda eli kazma kürek tutan herkes araçların önünden yürüyerek taş temizliği yaptılar. Yol vadi içinde iyice daralıyor, ağaçların altından ve araç boyundaki otların üzerinden geçerek ilerliyorduk. Bu arada iniş yolunun yarısına vardığımızda saat 18’ e varmış, hava kararmıştı bile.
Araçlardaki sis farları da dahil olmak üzere, el fenerler ile gecenin karanlığında heyelan temizliği yapıyorduk. Herkes karakola yaklaşmanın hevesiyle var gücüyle enerjisini kullanıyordu. Ama sürekli çıkmaz yol korkusu içimi kemiriyordu.
Dur, taş kaldır, dolgu yap, kazı yap, bin devam, dur, taş kaldır, dolgu yap, kazı yap, bin….
Nihayet GPS’ ime göre karakol 700 m sağımda göründü ve tüm ekibi durdurdum. Karakolun hizasındaydık ama iniş yolunu göremiyorduk. Deniz kokusu, karakolun gözetleme kulelerinin olduğu tepeler hemen önümüzdeydi ama ortada karakola inen yol yoktu. Dere yatağına inebilsek ne yapar eder karakola varabiliriz diye düşünüyordum ama biraz daha ilerleyerek yol aramaya cesaret edemedim. Daha doğrusu yol bulma ihtimalli olmadan, insanlara “biraz daha yol temizlemeye devam etmeliyiz” deme kontenjanımı çoktan doldurduğumu düşünüyordum. GPS’ de yolun ilerisi karakoldan uzaklaşıyordu. 30 dk kadar yol aradık ve karar vermeye çalıştık.
Biraz daha devam mı, yoksa geriye dönüş mü?
Hava soğumuş, rüzgar, uykusuzluk, yorgunluk artmış, araçlardaki LPG tanklarımız bitmişti. Sadece çıkışa yetecek kadar benzinimiz kalmıştı.
Saat 20:00 ve gecenin dağ ayazlı karanlığında hepimizi kahreden kararı verdik. Dönüşe geçiyoruz. Yaklaşık 15 km lik yolu temizlediğimiz için 1,5 saate çıkmayı planlamıştık. Daha sonra bir o kadar daha ilerleyip doğu yakasındaki köylere inecektik.
En yakın petrol istasyonu Yaylıca beldesi. En az 2-3 saatlik yol bizi bekliyor.
Dönüşe geçtik. Temizlediğimiz yolu ilk bizim kullanıyor olmamız dışında canımız çok sıkılmıştı. İnişimizin 2 katı hızda çıkıyorduk. 10-15 km/saat. Tam çıkışı tamamladık derken araçlardan birinde yakıt değişiminden kaynaklı elektrik sorunu yaşadık. Çalışan araba çalışmıyordu işte. Şeytan aksiliği sever ya hani. 30 dk kadar uğraştık, çektik, sonunda çalıştırdık. Tepenin başına çıktıktan sonra artık inişe geçmiştik. Lastik patlamadıktan sonra bizi kimse durduramazdı sanki.
Saat 22:00 ye geldiğinde, Çamlıyayla köyüne giriş yaptık. Gecenin karanlığında ormandan inen kaçkınlar şeklinde, korna çalarak dışarı çıkarttığımız köy sakininden, yol güzergahını detaylı öğrendikten sonra devam ettik.
Benim Sera da artık susuzluk çekmeye başlıyordu. Yakıt, sarsıntıdan ve eğimden hava yaptıkça, öksüre öksüre gidiyorduk.
Saat 22:30. Batıayaz girişinde sokakta mangal yapıp demlenen çocuklardan yol sorup devam ettik.
Saat 23:00. Nihayet Yaylıca beldesindeki petrole kendimizi attık. Tüm araçları doldurduk. İkram edilen sıcak çaydan sonra kendimize geldik. Herkes medeniyet ışığını görünce kendisinden geçmişti. Taze yakıt iyi gelmemiş olacak ki bir araçta yine elektrik sıkıntısı yaşadık. Bu arada, sabah okula gidecek çocukları daha fazla yormamak için, bazı arkadaşlarımızla vedalaşarak önden gönderdik. Çocuklar arabalarda kendinden geçmiş vaziyette derin uykularına dalalı en az 2 saat olmuştu. Çalışmayan araçla 30 dk daha oyalandık, çektik, vurdurduk derken nihayet yola devam edebildik. Saat 24:00 da Antakya da tuvalet molası verdik.
Saat 01:00. İskenderun’a vardık. Evin önünde kontağı kapatırken navigasyon cihazımın çizdiği rota 189 km yi gösteriyordu. Aracı boşalt, düzenle derken, eve girdiğimde saat 02:00 yi gösteriyordu. Sıcak duştan sonra 03:00 gibi nasıl uyuduğumu hatırlamıyorum.
Bunları yazarken maceramızın üzerinden bir hafta geçmiş olsa da, Seranın ve yol koşullarının üzerimde bıraktığı yıpratıcı etki, azalarak devam ediyordu.
Bunları yazdım, çünkü bilmenizi, görmenizi, özenmenizi ve sahip çıkmanızı istedim. Çünkü, daha nice böyle güzelliklerin ve yaşamanın farkına varmanızı istedim. Bunları yaşayarak yazdım, çünkü bizden sonrakilere anlatacak yaşanmış hikayelerimiz olsun istedim.
....Ellerimiz ve burnumuz üşümüş, yorgunluktan kırılmıştık, ama yüreklerimiz halen sıcaktı…
Doğayla ve sağlıcakla kalınız...
Menderes ŞEREFLİŞAN (01.12.2013)

1450130 670517126312865 1416477292 n


1452583 670560292975215 1045451532 n


1463612 670516109646300 1336124348 n
 

Etiketler








Ynt: Amanoslarda Eski Yola Yeni Bir İz Daha

gezi fotoğrafları harika paylaşım için teşekkürler İnşallah daha fotoğraf vadır
 

Ynt: Amanoslarda Eski Yola Yeni Bir İz Daha

Tebrik ederim. Çok güzel akıcı bir anlatımla yazılmış, resimlerle süslenmiş bu hikayeyi bir solukta okudum.
 






Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,383
Mesajlar
1,517,441
Kayıtlı Üye Sayımız
172,041
Kaydolan Son Üyemiz
İsmail.s

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst