Abdülhamid'in Taht'tan İndirilmesi - Üçüncü Ordu

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan Nejat Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 3
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 1,940

Nejat

Kamp III
Mesajlar
824
Tepkime Puanı
4
Yer
izmir
Alıntı: RANA - Osman Necmi Gürmen

... son edindiği habere göre, Ermeni Taşnak derneğiyle "Muhalifin" adını verdikleri bir toplantıda buluşup, Osmanlı sarayına karşı ortak mücadele hesapları yapıyordu Paris'teki İttihat ve Terakki. Halk arasında Dersaadet'e hiçbir yabancı ordu ayak atamaz gibi böbürlenmelere tanık olunurdu amma... selanik Üçüncü Ordu kefere ordusu değildi....


Abdülhamid'in baskı ve takibatlarından kaçan İttihatçılar ve özellikle Selanik'te ki örgütlenmeleri genç subaylar arasında bir hayli taraflar bulmuştur diye de bahsediyor kitap.

buraya yazma sebebim alıntının fazla ilginç ve manidar oluşu, ki bombalı suikast girişimini de Ermenilerin yaptığı üzre genel bir kanı oluşmuş.


yukarıdakiler hakkında bilgi sahibi olmadığımdan konuyu aydınlatabilecek bilgilere şimdiden teşekkürler.
 

Etiketler
'Babamı Tahttan Nasıl İndirdiler?'

Kızının ağzından canlı bir mektup.

İçinde bulunduğumuz Nisan ayının son haftası Türk tarihinin en trajik ve en hazin olayının yaşandığı, Abdülhamid saltanatının da sona ermesi tarihidir. Sultan Abdülhamid'in kızı Ayşe Osmanoğlu, olayın görgü tanığı olarak bu hadiseyi 1960'larda kaleme almıştı. Bir kısmı o zamanlarda yayınlanan bu anıların kitaplara geçmemiş bir parçasını burada veriyoruz. Zikrettiğimiz gibi tahttan indiriliş olayının yakın bir görgü şahidi olarak yaşayan ve değerlendiren Ayşe Sultan, böylece tarihe de ışık tutmuş oluyor:

'Gençliğimin ilk acı ve kederli günleri babamın hal'i (tahttan indirilmesi) ile başlar. Şiddetli top sesleri sarayın duvarlarına aksedip camları sarsarken kalbimde duyduğum ıstırapla gözlerimden yaşlar boşandı. İlk sözlerim Cenabı Hakka yalvararak: 'Allahım, babama acı. Hayatını bağışla.' diye dua etmek oldu. Taht, tac, bunlar hep boş şeylerdi. Şimdi bize yalnız onun hayatını korumak, ölümden, eceli kazadan muhafaza olunması için dua etmek, Rabbimizden yardım beklemek kalıyordu.
Sığındığımız Allah'tı. Küçük yaştan beri sarayın eskilerinden dinlediğimiz Sultan Aziz'in hal'i ve katli (tahttan indirilmesi ve öldürülmesi), bu müthiş felâket dimağlarımızda yer etmişti. Şimdi bizim başımıza da aynı halin gelmesi ihtimali vardı. Bu korkulu düşünce ile harap ve perişan titriyor, gözlerimden yaşlar boşanıyor, hıçkırıyordum.
Sarayın her tarafından feryatlar yükseliyor, ah ve enin sesleri arasında 'Allah efendimize acısın' nida ve duaları işitiliyordu. 31 Mart vakası gününden beri huzur ve sükûndan mahrum kalmıştık. Hele bir haftadan beri nasıl yaşıyor, neler çekiyorduk! Sarayın bütün genci, yaşlısı sofalarda, odalarda dağınık bir halde bulunuyorlardı. Her saat, her dakika felâket haberi bekliyorduk. Ne oldu, ne olacak korkusu ile ağlaşıyorduk. Uykusuz, yataksız, yemeksiz bekliyorduk. Bitkin bir haldeydik. Küçük Mabeyin Dairesindeki babamın odasının kapısının önünde, kendisini yalnız bırakmayalım, her ne olacaksa başımıza birlikte gelsin düşüncesiyle başlarımızı duvarlara vurup gözlerimizden yaşlar akıtarak bekleşiyorduk.
Saray büyük bir korku ve hakikî bir karanlık içindeydi. Elektriklerle havagazları sönmüş, sular bile kesilmişti. Gece bekçileri, Arnavut kapıcılar, hademe ağalar, bahçıvanlar, tablakârlar, hattâ haremağaları bile çoktan çıkıp gitmişlerdi. Koca sarayda kadınlardan başka kimseler kalmamıştı. Sinir buhranları geçiren, korku ve dehşetten bayılan kadınlar görülüyordu. Etrafımız abluka içindeydi. Arada silâhlar atılıyor, sarayın bahçesine kurşunlar düşüyordu. Bu sesler bizi iliklerimize kadar titretiyordu.
Bütün bu hallere rağmen aramızda en metin olan yine babamızdı. Sükûn ve vakarını asla terketmeyerek büyük bir tevekkülle Küçük Salon'daki masasında oturuyor, bu patırdıları, ağlayışları hiç işitmiyormuş gibi bermutat elindeki kitap ve kâğıtları ile meşgul oluyordu. Elindeki tesbihini çekerek güler yüzle odanın içinde dolaşıyor, bu haliyle bizlere gayret ve teselli veriyordu. Biz kendisini rahatsız etmemek için odasına girmiyorduk. Yalnız annem girip çıkıyordu.
Bir aralık babam, anneme: 'Kadınım! Çoluk çocuk kaç gündür ne yiyorlar?' diye sordu. Annem: 'Efendiciğim! Hiç merak etmeyin. Aç kalmıyorlar. Ne buluyorlarsa yiyorlar. Bisküvi falan da vardır. Sizin sağlığınızdan başka istedikleri yoktur.' dedi.
Biraz sonra Harem'e bir çuval ekmek gönderilmişti. Kalfalara dağıtıldı. Bizler ise birer parça bisküvi ve kahve ile idare ediyorduk.
Babam Cevher Ağa'dan sarayda şehzadelerden kimlerin kaldığını sordu. Cevher Ağa yalnız Abdürrahim ve Nureddin Efendilerin kaldığını, diğer dört büyük şehzadenin büyük hemşirelerin evlerine gittiklerini bildirdi. Babam: 'Pekâlâ! Hakları var.' cevabını verdikten sonra derhal Abdürrahim Efendi'yi istedi. Biz, efendilerin saraydan çıktıklarını biliyorduk. Abdürrahim Efendi, ağlayarak geldi. Babamın boynuna sarıldı. Baba oğul birbirini öpüp ağlaştılar. Babam: 'Oğlum! Haydi sen de benimle veda et. Büyük biraderlerin gibi hemşirelerinin evine git. Tehlike içinde bulunduğunu istemem. Ve hattâ buradaki üç genç hemşireni de beraber götür. Onlar da burada kalmasınlar.' dedi ise de birader büyük bir cesaretle: 'Hayır babacığım! Sizi bırakıp gidemem. Ben tehlikeden korkmuyorum. Sizden ayrılacak değilim. Size ne olursa bana da o olacaktır. Gitmem!' dedi.
Biz üç hemşire ise, biraderimiz gitmiş olsa bile yine babamızı terketmeyecek, her tehlikeye göğüs gerecektik. Bunu, çoktan aramızda kararlaştırmıştık. O günden sonra Abdürrahim Efendi de aramıza girdi. Selâmlık tarafındaki odalardan birinde küçük bir kanepede yatıp kalkmaya başladı. O zaman Abdürrahim Efendi 14, Nureddin Efendi 7, Abid Efendi ise 4 yaşında idiler.
Babam küçük biraderler için, 'analarının yanında kalsınlar ve ayrılmasınlar' diye emretti.
Bundan sonra yine Cevher Ağa'ya: 'Selâmlıkta, nöbet odasında kimler kaldı?' diye sordu. Cevher Ağa: 'Başkâtipten başka Seccadecibaşı İzzet, Kahvecibaşı Ali, müsahiplerden bendenizden başka dördüncü müsahip Selim, müsahiplerden Şöhreddin ve Şahabeddin Ağalar, kâtiplerden Ali Muhsin Bey ve Çerkez Mehmet Paşa kaldılar' cevabını verdi. Babam mütebessimane başını sallayarak 'pekâlâ' dedi.
Artık cülûs topları atılmaya başlamıştı. Beklenilen müthiş gün ve saat gelip çatmıştı. Yukarıda yazdığım gibi cümlemiz korku içinde idik. Ağlaşıyor, dua ediyorduk. Bütün haremleri ve evlâtları Büyük Salon'a toplanmıştık. Kendisi metin ve mütevekkil aramızda dolaşıyordu. Bizlere hitaben: 'Takdiri ilâhi yerini buldu. Elhamdülillâh.' diyordu. Biz kendimizi tutamayarak ağlıyorduk. O ise, bilâkis bize metanet tavsiye ederek tesellimize çalışıyordu. Bu sırada Cevher Ağa kapıdan gözüktü: 'Başkâtip Cevat Bey, Efendimizi görmek istiyor.' dedi. Babam 'gelsin' diyerek bizleri derhal Küçük Salon'a geçirdi. Kapı ardına kadar açıktı. Hepimiz kapının önünde duruyorduk. Cevat Bey içeri girerek Millî Meclis'ten heyet geldiğini haber verdi. Babam: 'Buyursunlar' dedi. Başkâtip önde olarak gelen heyet, içeri girdi.
Dört kişi idiler. Babamın karşısına sıra ile durup kısa birer selâm verdiler. Babam mukabele etti. Gelenler Esat Toptâni, Arif Hikmet Paşa, Aram Efendi ve Karasu Efendi idi. Başta duran Esat Toptanî yekten: 'Millet seni azletti.' dedi. Babam metin ve gür bir sesle: 'Zannedersem 'hal' demek istiyorsunuz. Pekâlâ! Buna gösterilen sebep nedir?' diye cevap verdi. O zaman ikinci askerî şahıs ki, bunun da Arif Hikmet Paşa olduğunu sonradan öğrendik. Fetva suretini okumaya başladı. 'Kütüb-i şer'iyye', 'ihrak' sözlerine gelince, babam yüksek sesle: 'Ben hangi kütüb-i şer'iyyeyi yakmışım! Hasbinallah derim.' dedi ve fetvayı sonuna kadar dinledi. Fetvanın okunması bitince: 'Bu kararı hangi makam verdi?' diye Arif Hikmet Paşa'y: sordu. Arif Hikmet Paşa: 'Meclis-i Millî' diye cevap verdi. Bunun üzerine babam: 'Ya... Öyle mi? Bu meclise riyaset eden kimdir?' dedi. Ve Âyan Reisi Sait Paşa olduğu cevabını alınca hayretli bir seda ile: 'Sait Paşa, öyle mi?' dedikten sonra Arif Hikmet Paşa'ya hitap etti: 'Sizden bir ricada bulunacağım. Lâzım gelenlere ve biraderime bildiriniz. Bana Çırağan Sarayı'nı tahsis etmelerini istiyorum. Buradan oraya kolaylıkla geçmek mümkündür. Âhır-ı ömrümüzü biz de orada ibadetle geçiririz. Başka bir arzum yoktur.' dedi.
Bir selâm verdi. Vakur ve metin adımlarla, bulunduğumuz Küçük Salon'a doğru yürüdü. Heyet de dışarı çıkmıştı.'
33 yıl dev gibi bir ülkeyi yönettikten sonra trajik bir ihtilâlle tahtından indirilmiş ve akabinde de yine aynı günlerde Selânik'e sürgün edilmiştir.
 

Ynt: Abdülhamid'in Taht'tan İndirilmesi - Üçüncü Ordu

Evet maalesef Osmanlı sarayı, Osmanlıdan başka herkesin elinin olduğu bir mesken haline gelmişti. Daha önce Osmanlı hanedanını anlattığımız başlıkta görüldüğü gibi bütün kontrol devşirmelerin elinde idi ve istediklerini indiriyor istediklerini tahta çıkarıyorlardı. Bu devşirmeler tarafından tahtan indirilen ilk padişah değildir. Aksine çok daha çirkin olaylar yaşanarak tahtan indirilmiş. Tahttan indirildiktn sonra sokaklarda sürüklenerek öldürülmüş padişahlarımızda var.
 


Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,424
Mesajlar
1,517,770
Kayıtlı Üye Sayımız
172,070
Kaydolan Son Üyemiz
cipokko

Çevrimiçi üyeler



Geri
Üst